Yalçın İçyer/ Rusya vakıa Değerlendirme

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
İRHAB NEDİR?
TERORİST KİMDİR?
"HALEPÇELİ MAZLUM HALK MI TERORİRİST Mİ YOKSA ONU KİMYASAL İLE BOMNALAYAN SADDAM VE ONA KİYASAL SİLAHI SATAN BATI MI?

وَقَالَ اللّهُ لاَ تَتَّخِذُواْ إِلهَيْنِ اثْنَيْنِ إِنَّمَا هُوَ إِلهٌ وَاحِد فَارْهَبُونِ

I-Giriş
Alemlerin Rabbı Allah"a O"nun razı olduğu kadar hamdu senalar olsun. Salat ve selam mazlumların önderi Hz. Muhammed"e ashabı kiramına ve ehli beytine olsun. Rabbım onları takip edenlerden razı oslun ve bizi onlardan olsun.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm müslümanları Allah"ın selamıyla selamıyla selamlıyorum Rabbim sizlerin ve tüm direnen mazlumların yar ve yardımcısı olsun.
Bugün 16.mart 2012 cuma. Bu tarih bize çok acı bir günü hatırlatıyor. 16. Mart 1988 Halepçe katliamı akla geliyor. Tabii hatırlanıyorsa. Maalesef tarihin ilk ve en vahşice katliam biz müslümanlar tarafından gereken bir şekilde gündeme getirilmedi ve bu vahşet anlatılmadı. Sebebi nedir? Mazlum Halepçe halkını derdini niçin gündeme getirmedik? Cevabını size bırakıyorum.
Hutbemin başına iki kavram verdim. İrhab ve Teror. Bu iki kavramı hutbemde izah edeceğim. Hutbemi yazarken aklıma Malkolmx"e ait bir hatıra geldi. Hapiste iken, siyahilerin neden köleleştirildiğini düşünür. Bunu araştırırken sebebini buluyor. Kelimeler ve kavramlar. Sözlükler değiştitilmiş. Kafalarda ki anlamlar sözlükle değiştirilir. Karar verir ve büyük sözlüğü baştan başa sözlüğü okur ve ezberler. Kelimeler beyazların üstünlüğü, siyahilerin köleliyi üzere yazılmış. Bu canlı olayı bugünkü iki kelimede size anlatacğım. Ve günümüz insanın kafasını nasıl alt üst etmişler. Size iki kavramı izah ettikten sonra günümüz aktuel Birkaç olayı anlatmya çalışacağım.


II-KELİMLERİN SÖZLÜK ANLAMLARI
Kökü "rehebe: Korkuttu, falanı korkuttu, bu kelimeden türeyen "Erhebe, fiili ayrıca şu anlamlara gelir. Şiddetle korkuttu, korku saldı."1 Bu kök anlam bizzat arapçayı kullananlar tarafından ters yüz edilerek kullanılıyor.
İrhab keliemsi bugünkü anlamı ile teroristlik. Arap dünyasında ve arap medyasında , teror anlamında kullanılır. Hakim arap yöneticileri meşru imamlar ve hükümdarlar!!!, onlara karşı duran ve onlara zülümlerini hatırlatan yiğitler irhabiyyun-teroristler- olarak isimlendirir. Kur"an"i tabiri ile ise "Allah"tan korkan demektir." Araplar bu kelimeye neden "Teror veya terorist anlamını verdiler düşündüğümüzde sözlük anlamından hareket ediyorlar.
İkinci kelime olan "TERORİST" kelimesinin kökü latinceden gelmekte. Fransızca, İngilizce ve Almanca dillerinde buna yakın kullanılıyor. Sözlükler şu şekilde tarif ediyor.
"Örgütlü bir grup ya da partinin, bireylerin veya azınlıkların, siyasi amaçlarına ulaşmak için şiddet sistemli bir biçimde kullanma tavrı ve yöntemi, söz konusu tavrın gerisinde ki teori.
Bir hükümet, yönetim veya toplumu radikal bir siyasi ya da sosyal değişmeyi kabul etmeye zorlamanın bir aracı olarak şiddeti kullanma tavrı.
"2 Bu tariflere göre kim terorist?


IV-KUR"AN"da ki ANLAMLARI
(Kur"an irhaba davet ediyor.)
1.Ayet " Allah iki tanrı edinmeyin. Hak ilâh, kesinlikle bir tek ilâhtır. Benden, sadece benim azâbımdan dolayı dehşete düşün, korkun" buyurdu."3 Ayet bir çağrıdır. Şirkten tevhide çağrı. İlahi çağrı, takvayadır. Allah"la bağı güçlendirmektir. Sadece Allah"tan irhabı kendisine ilke eden bir insan müstekbir ve tağutların anlattığı manada irhabi olamaz. Olsa olsa onların kalbine ilahi korkuyu salar ve onlara kölelik yapan insanları uyarır. O ilahi merhametle kuşanmıştır. O adaletsiz olamaz. O boş yere kan dökmez. O anlaşmalarına sadık kalır. Bu kelime arap dünyasında yanlış kullanılıyor. Şimdi soruyorum kim İrhabidir. Halklarına zülüm eden zalim, fasık ve kafir liderler mi yoksa onlara karşı duran ve direnen halklar Mı? Görüyorsunuz kavramları zihinlerde değiştirdiğiniz zaman gündemide değiştirmiş oluyorsunuz. Bu İblisin geleneğidir. Önce bakış açılarını değiştirdi.
2.Ayet İsrailoğulları örneği
"Ey İsrâiloğulları, size ihsan ettiğim nimetlerimi, size tevdi ettiğim ilâhî değerleri, şeriatı koruyun, kollayın, zâyi etmeyin, şükredin. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size olan va’dimi tutayım. Benden, yalnız benim azâbımdan dolayı dehşete düşün, korkun."4 İnsan ilahi sorumluluğunu unuttumu şekki-azgın- olur. Bunun en güzel örenği tarihsel konumu ile İsrailoğullarıdır. Allah"la olan misaklarını bozdular. Ve şekileştiler. Bugün zihinlere yerliştirilen terorist kelimesinin anlamı budur. Ayet onlara yaptıkları anlaşmalara ve nimetlere yaptıkları ihaneti hatırlatıyor.


V- ŞEHİD KENTLERİMİZ VAR!
Onlardan biri HALEPÇE
a)-Niçin Halepçe
Bizim sadece şehid insanlarımız yoktur, bizim şehid kentlerimizde var. Yerle bir edilmiş, halkı göz kırpılmadan toplu katledilmiş kentlerimiz vardır. Bunlardan biriside 16. Mart 1988 tarihinde kimyasal silahla şehid edilen Halepçedir.
Evet niçin halepçe seçildi? İğlikte de kötülüktede seçilen bir şeyin seçilme özelliği vardır. Halepçenin seçilmesinin de şüphesiz sebepleri vardır. Bu sebepler, Tarih ve költür, Jeopolitik ve stratejik özelliklerdir.

b)- Halepçe nerdedir?

Halepçe (Arapça: حلبجة), Kuzey Irak"ın İran sınırına 15 km., başkent Bağdat"ın 241 km. kuzeydoğusunda bulunan şehir. 57.000 nüfüsün çoğu Kürtlerdir. Kürdistan Bölgesel Yönetiminin bir parçasıdır. Bulunduğu bölge oldukça stratejik ve verimli topraklar.dümdüz ova sırtını İranla sınırlı dağlara dayamış. Özel yetiştirilmiş nar bahçeleri. İran ve Irak arasında yerleşmiş bir şehir.
c)-Yakın tarihte Halepçe
Burada bir yazıdan istiafde ederek bazı hakıkatları anlattığı için yazıyı olduğu gibi vereceyim. Yazının içeriğine tamamen katılmadığımı ifade edeyim. Ancak siyasi, tarihsel ve stratejik olarak güzel tahliller yapyığını düşünerek dikkatınıza sunuyorum. Mesela, şu an tağutların tahakkümünde olan ülkelere İslam ülkeleri tabiriyle onaların haksızlıklarını sanki meşru İslam devletlerine maledercesine anlatması. Şüphesiz bölgedeki tüm kürdler müslüman değil ancak kahir eksriyet müslümandır. Dolaysıyla Kürt halkının bu özelliğini geri plana atmasıda katılmadığım noktalardan birisidir. İran İslam cümhuriyeti için Mollalar rejimi tabiride katılmadığım noktalardandır. Anacak İslam cümhuriyeti olmasına rağmen o dönem ki politikasında ve Halepçeye karşı uygulanan maslahatçı tavra katılmadığımı belirteyim. Nitekim bu konuda daha sonra yayınlanan Şeyh Osman"ın İmam"a yolladığı mektuplarında bunu doğruladığını ve 1997"de oraya gittiğimizde bazı özle yetkililerin anlattıkları hakıkatlar İran"ın adil bir davranış içinde olmadığını görüyorum. Bu bakış açısı içinde dikkatlerinize yazıyı sunuyorum.
Halepçe jenosidinden ve Droit d’ingerence’tan Kürdistan’a
Güney Kürdistan’ın Güney’inde İran sınırında bulunan Halepçe, Osmanlı ile Farsların Kasrı Şirin’de yaptıkları anlaşmadan sonra Osmanlı ile İran arasındaki bir sınır şehri olarak bölgede merkezi bir rol oynamıştır. Halepçe’nin bu merkezi rölünü, Mondros mütarekesinden sonra İngiliz mandasına giren Irak’ta İngiliz seyyah ve idareci Major (Binbaşı) Saone gözlemleri en iyi biçimde teyit etmektedir.
Türklerin egemenliğine 1918 son veren Mondros mütarekesinden 1 yıl sonra Halebçe’ye giden Major Saone, dönemin Belediye başkanı olan Adile Hatun’a konuk olmuştur. Adile Hatun bir yıldan az bir sürede bölgede asayişi sağlayan jandarma güçlerini organize etmiş, bir Adliye Sarayı ile bir hapishane inşa ettirmiştir. Orta-Doğu uzmanı olan Major Saone; Türkiye Kürdistan’ı Halepçe’de Adile Hatun’un evinde Avrupa’yı aratmayacak derecede rahat ettiğini belirtmiştir. Fakat bu rahatlığı sağlayan Avrupa’yı taklit olmayıp doğulu (Kürt) tarzdadır. 1919’da müslüman nüfusa sahip bir ülkede bir kadının belediye başkanı olması bir ilk olsa gerek ve Kürt toplumunun dışsal müdahaleler olmazsa ne kadar ileri olduğunu da göstermektedir.
Bundan 69 yıl sonra, Saddam rejimi İran’la savaşı sona erdirdikten sonra Kürtlere yönelerek 16 mart 1988’de Halepçe’ye Kimyasal bombalar attırarak 5000 kürdü katl ettirmiştir. Halepçe’nin seçilmiş olması bir tesadüf değildir. Çünkü, Halepçe tarihi anlamda önemli bir kürt şehri olup, nüfus olarak tamamen kürtlerden oluştuğundan Kürt direnişini kırmak amacıyla hedef seçilerek savunmasız ve sivillerden oluşan kürtler kimyasal silahlarla Bağdat İslam ülkeleri birliği zirvesi yapılırken jenoside tabi tutulmuşlardır.
Halepçe jenosidi sonra Kürtler yoğun olarak İran ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kalınca bu olay uluslararası boyut kazanarak batılı ülkelerin yardım etmelerine neden olmuştur. Bu yardım esasta bir jenosiden kaçan sivillerin hayatta kalabilmelerini sağlayacak insani bir yardım mahiyetindedir.
e)-Uluslar arası oyunlarda Halepçe
Statükodan Müdahale Hakkına (Droit d’ingerence)

Halepçe’nin bombalandığı yıl, Fransa’da “droit d’ingerance” (müdahale hakkı) denilen kavram Bernard Kouchner’in insiyatifi yasallaşmıştır. Bu kavrama göre uluslararası camia insan yaşamının tehlikede olduğu koşullarda devletin iç işlerine müdahale edilmemesi ilkesinin ihlal edilerek, tehlikede olan insanlara yardım etmesinin zorunluluğunu öngörmektedir. Bu kavramın yasallaşmasından önce Bernard Kouchner ve hukukçu Mario Bettati’nin organize ettiği bir konferansta bu kavram kapsamlı olarak tartışılmış ve dönemin başkanı Mitterand ile başbakan Chirac’ta tartışmalara dahil olmuşlardır.
Bu arada droit d’ingerence kavramınının uygulaması ve gelişimini incelemeden önce fransız ceza hukukundaki bir kavrama “non assistance a personne en danger” (tehlikede olan bir kişiye yardım etmeme) değinmek gerekmektedir. Yani herhangi bir kaza ve/veya kaza durumunda tehlikelide olan bir kişiye yardım sağlamayan kişiş ve kişiler ceza hukukunun ilgili maddelerine göre yargılanırlar. Bu maddenin uluslararası sorunlarda uygulandığı düşünüldüğünde tehlikede olan bir halk olan Kürt halkına yardım edilmemesi bir suç teşkil edecektir. Yalnız uluslararası hukuk belli teamüller üzerinde gelişmekte olup bir ülke özelinde olduğu gibi kanun yapıp bunu uygulama yetkisine sadece BM Güvenlik Konseyi sahiptir. Bu Konsey son derce adaletsiz bir şekilde oluştuğunda konumuzla ilgili olarak 1648 yılında imzalanan Westphalie anlaşmasını esas almaktadır. Bunun istisnaları 2. Dünya savaşından sonraki Nürünberg yargılamaları, Lahey adalet divanı ile son yıllarda kurulması için yoğun çalışmalar yapılan Uluslararası Ceza Mahkemesidir. Yani Fransa’da uygulamada olan ve ezilen sömürge halkların haklı taleplerini şiddetle bastıran devletlere karşı tavır alınmamakta ve bunlar iç sorunlar olarak adl edilerek, yüzyıllar içinde oluşan halklar, uygarlıklar, kültürler ve dillerin yok edilmesine seyirci kalınmaktadır.
2. Dünya savaşından sonra kurulan BM Westphalia anlaşması ilkelerini esas alarak devletlerin içişlerine karışmama ilkesini uluslararası ilişkilere baz olarak kabul etmiştir. 17. yy Avrupa’sında Din savaşları veya 30 yıl savaşından sonra 1648’de Rus Çarı, İngiltere Kralı ve Osmanlı Sultanı dışındaki tüm prens, kral ve imparatorları arasında imzalanan anlaşma ile belirlenen sınırlar çerçevesinde devletlerin egemenlikleri tanınmakta ve iç işlerine karışmama kararı alınmıştır. Katolikler ve protetanlar arasındaki kanlı savaşlar sonucu kilisenin evrensel egemenliğinin önüne getirilen sınırlar Roma merkezli katolik iktidarın güç kaybederek 20 yy’da marjinaleşmesine yol açmış ve Vatikan gücünü ancak 2. Jean Paul döneminde kısmen restore etmiştir. Westphalia sistemi egemenliği tanınan Avrupalı güçlere Dünyanın geri kalanını sömürgeleştirmesinin de kapısını açmıştır.
Yerelde ve dünyada değişimler
Avrupa merkezli bu sistem Avrupa dışındaki bölgelerde (bazı istisnalar hariç) büyük tahribatlar yaratmış ve yine Avrupa merkezli bir konsept ile tartışmalı hale gelmiştir. 20 yy’ın en büyük kaybeden halkı kürtler olmuştur. Zira yapay olarak yaratılan devletler arasında parçalanan Kürdistan’ın bir araya gelmemesi için Westphalia sistemi eşsiz olanaklar sağlamaktadır. Çünkü uluslararsı sistem tarafından tanınan bir devletin sınırlarının değişmemesi esas alındığından, Kürdistan’ı paylaşan devletler mevcut statükoyu korumak için yerel ve uluslararsı anlaşmalar ve paktlar kurmuşlardır. Kürtlerin isyan etmesi durumunda sınırları kapatarak Kürt isyanlarını izole ederek bastırma yolunu seçmişlerdir. Kürt isyanlar uluslararası camia tarafından bu ülkelerin iç meselesi olarak görüldüğünden ve Kürt hareketlerinin 20 yy’ın son dönemlerine kadar uluslararası bağlantılarının olmaması ve/veya çok zayıf olmasının sonucu kürtlerin katledilmesi ve jenoside tabi tutulması olağan bir durum olarak kabul edilmekteydi.
1960’larda yaşanan sömürgelerin siyqsal bağımsızlıklarını kazanmaları sürecinde ulusların kaderlerini tayin hakkı ve uluslararası dayanışma mevcut sistemde bazı gedikler açmıştır. Kürdistan özelinde 1979’da Şah iktidarının son bulması bölge dengelerinde ciddi değişikliklere yol açarak İran ve Irak kürtlerine önemli bir manevra alanı yaratmıştır. Bu bölgesel değişiklik Dünya çapında neo liberal anlayışın önce İngiltere, sonra da ABD’de başat hale gelmesi ile eş anlı olarak gerçekleşmiştir. Yani Küreselleşme derinleşirken, iletişim teknolojisindeki gelişmeler Dünya yı küçülterek bir köy haline getirmiştir. Bunun sonucu, Dünya’nın en ücra köşesinde meydana gelen bir olay televıwyon ve diğer iletişim araçlarıyla kısa sürede uluslararasılaşmaktadır.
Bu sürece giren bir dünyada Saddam Hüseyin 1975 Cezayir anlaşması ile İran Şahına Barzani’ye yardımı kesmesi karşılığında bıraktığı Şattülarab’ı geri almak için, Mollaları zayıflatmak isteyen ABD’nin desteğini alarak 1980’de saldırmıştır. 8 yılda 1 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açan bu en kanlı bölgesel savaş sırasında İran ve Irak Kürtlere karşı savaş sürdürmüştür. İran askerleri 1980-1983 döneminde 50000 Kürdü katl ederken, Saddam ise Anfal operasyonu ile 4 000 köyü haritadan silmiş, 400 000 Kürdü katledereken, 1 milyona yakın kürdü ise jöntürklerden esinlenerek güneyde ki çöllerde toplama kamplarına sürmüştür. Saddam Humeyni ile savaşı sona erdirir erdirmezm savaş sırasında peşmergelere karşı kullandığı kimyasal silahları 16 mart 1988’de Halepçe’de kullanarak Halepçe jenosidini gerçekleştirmiştir. Bu konuda Saddam’ın bireysel rolüne ilişkin bilgiler açıklanmaya başlanmıştır. Bu anlamda Hollanda’da mahkum edilen silah tüccarından sonra Saddam’ın yargılanarak mahkum edilmesi Kürtler için vicdani bir rahatlama insanlık içinse bir emsal teşkil edecektir. Böyle bir mahkumiyet aynı zamanda halen Kürtlere karşı toplu imha silahları kullanan Türk ordusuna karşıda bir yargılamanın yolunu açacaktır.
Droit d’ingerence’tan Kürdistan’a
Halepçe jenosidinden sonra büyük bir korku yaşayan Güney Kürdistanlılar daha güvenli bölgelere çekildiklerinde kitlesel olarak Türkiye ve İran sınırlarını aşarak Halepçe’yi Dünya’nın gündemine dayamışlardır. Daha önceki dönemlerde sınırları kapatabilen ve Kürtlerin sesini kısan güçler bu yeni durum karşısında bunu yapamadıklarından Kürt sorununu kucaklarında buldular ve bu devletlerdeki Kürtler soydaşlarının durumuna duyarsız kalmayarak seferber olarak ve onlara bağırlarını açmışlardır. Batılı devletlerde bu duruma duyarsız kalmayarak insanı boyutta yardım sağlamişlardır. Bu yardım bir bakıma droit d’ingerence uygulmasının adı konmayan ilk uygulaması olmuştur.
Devamında, 1991 1. Körfez savaşı sonrasında 36. paralelin kuzeyi için oluşturulan koruma droit d’ingerence’ın ilk resmi uygulaması olu arkasından Bosna, Somali, Ruanda, Kosova ve Timor adalarında da uygulanan bu kavram artık tehlikede olan halklar için kayıpları aza indiren ve jenosid vb uygulamaların içişler adı altında yapılamayacak boyutlara taşımıştır. Yine bu kavram çerçevesinde, 1991’den kısmi olarak beri koruma altında olan Güney Kürdistan’da bu defa uluslararası konjonktür iyi değerlendirilerek Federal Kürdistan kurularak bağımsızlığa giden yol açılmıştır.
Fakat, 16 mart jenosidi Halepçe’de köklü değişikliklere yol açmıştır. 19 yy’ın başlarında önemli bir merkez olan Halepçe’de Belediye başkanı bir kadın iken, radikal islamın merkezi haline gelmiş ve Halepçe anıtının jenosidin yıldönümünde tahribine kadar gelmiştir. Bu anlamda, Kürdistan hükümeti, belediye, Üniversiteler, sivil toplum örgütleri, aydınlar ve Halepçeliler Halepçe’nin tarihi yerine uygun olarak hareket ederek Halepçe’yi karanlık çıkaracak adımları atmalıdır. Bunun için droit d’ingerence (müdahale hakkı) kavramı Halepçe örneği ve Kürdistan uygulamasının tartışılacağı uluslararası bir konferans düzenlenerek Halepçe şehitleri anılırken, Halepçe’yi bölge düzeyinde bir kültür merkezi haline getirmenin de yolu açılabilir.


Halepçenin başına gelenler

Halepçe"de Halepçe Katliamında hayatını kaybedenlerin adına yapılmış anıt.
İran - Irak savaşı sırasında 16 Mart 1988 tarihinde Saddam Hüseyin yönetimindeki iktidar tarafından gerçekleştirilen ve 3 saat süren Zehirli gaz bombardımanı sonrası çoğu çocuk ve kadın olan 6.357 kişi zehirlenerek ya da yanarak öldü, 14.765 kişi ağır derecede yaralandı.WHO’nun raporuna göre bu kimyasal saldırı, günümüze kadar 43.753 kişinin ölümüne, 61.200 kişinin de sakat kalmasına sebep oldu.Dünyanın en büyük insanlık trajedilerinden biridir.Her yıl dünyanın birçok yerinde ve Türkiyede Demokratik kurum ve kuruluşlar Halepçe katliamıyla ilgili büyük anmalar ve kınamalar gerçekleştirilir.
Saddam Hüseyin"in 23 Şubat - 16 Eylül 1988 tarihleri arasında El-Enfal Harekâtı"nı şiddetlendirdiği dönemde Mart ayının ortasında İran ordusu Zafer-7 Harekâtı adlı genel taarruzu başlattı. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği"ne bağlı Peşmergeler demalesef İran Ordusu ile işbirliği yaparak Halepçe kasabasına girdi ve isyan başlattı. Nitekim daha sonra Celal Talabani Bedir kuvvetleri adında Hüseyniye havzalarına Müsaade etti. Ve bizzat bölgede yeni bir çıban başı oluşturdu.
ŞİMDİ SORUYORUM KİM TERORİST?
Halepçein kimyasal silahlarla öldürülen suçsuz insanlar mı yoksa onları öldürenler mi? O günler dünya insan hakları savunanları ve dünyaya demokrasi denen hayali rejimi getireceğini iddia neredeidiler? Bu cevabı öyle açık ve net bir sorudur ki cevaba ihtiyaç yoktur. Ama kafalarda ki kelimeler değiştirildiği için doğru teşhis yapılıyordu. Veya kasıtlı teşhis yapılıyordu

GÜNÜMÜZDEN ÖRNEKLER

1-Afganistanı işgal eden, 10 yıldan fazla katliam yapan ABD, İSAF, NATO güçleri mi, evini barkını savunan Afgan mücahidleri mi? En son yaşanan üç olay, demokrasi, insan hakları ve insanları modernize etme adına Afgan halkın 2001 yılından beri her türlü katliama düçar kılan coniler, bir iki ay önce öldürdükleri Afganlı kardeşlerimizin cesedine çiş etiler, daha sonra ilahi kitabın sayfalarını yaktılar ve şimdide zevklerine gece evlere girip öoluk öocuğu katlettiler. Şimdi kim teroristir? TC başbakanı Pakistan"da yaptığı konuşmada bu zavallı insanları terorist ilaan ediyor. Bugünlerde başbakanımız bayan Merkel İSAF"ı ziyaret ederken NATO ve ABD güçlerine yardımcı olan Alman askerlerini neden geri çekmiyor? O cinayetlere ortak oluyorlar.
2-Gelelim İsrailoğullarına, kaç gündür bomba yağdırıyorlar evlere, bahçeler ve bostanlara. El-Cezire TV "de bir baba ve annenin kız çocuklarının vucut parçalarını bahçede topluyorlardı. Kim terorist? Soruyorum sizlere? Elli altmış yıl oldu yaptıkları katliamın sayısı bilinmiyor? Bu katliamlara karşı duranlar mı İslam"ın çehresine lekeliyor, yoksa zalimlerler işbirliği yapanlar mı İslamın çehresini lekekliyor?
3-FRANSA”DA İŞLENEN SON CİNAYETLER
Bugünlerde Fransa"da ki seçim propogandasında aday Sarkoy işini gücünü bırakmış müslümanlarla uğraşıyor. Sayın Sarkozy bugünlerde basında çıkan ve Kaddafi"den aldığı söylenen milyonlar kimin parasıydı? Başörtüsünü, yüzme hakkını, etkesim hakkını elinden almak istediğin afrikalının petrol paraları değil mi idi? Dostun Kaddafi"yi öldürtmeseidiniz bunların hepisinı anlatacktı. Hep korktum, bir şeyler yapıp müslümanları lekeleyecekler diye. Ve korktuğum oldu. Fransa"da Yahudi olduğu söylenen İki zavallı çocuk ve anneleri zavallı öğretmen ve üç asker öldürüldü. Bugünkü-21.03.2012- haberlerde bu cinayetleri işleyen bir genç belirlenmiş. Guya cezayirli ve El-Kaide sempatizanı imiş, Afganistana gitmiş miş. Allah aşkına soruyorum hangi İslami kural bu cinayeti meşru görür? Hangi müslüman alim böyle bir cinayete meşruluk verebilir? Hangi müslüman bu cinayeti işleyebilir? Sıcak savaşın olduğu bölgeler de dahi suçsuz çocuklar ve suçsuz bir anne cezalandırılmaz. Ama şu an tüm basın işini gücünü bırakmış "Mutmasslische el-Kaide mitgilider; Cinayeti işleyen el-Kaide üyesi çıktı. Cinayetleri filistinli çocukların intikamı için işlemiş....." İşte size bir senaryo. Ve suçlanması gereken tüm müslümanlar. Bu filimler çok oynandı. İslami hiçbir meşruiyeti olmayan bu tür olayları açık ve net kınıyorum. Ancak, insanları bu suçları işlemeye yönlendiren ve senaryoları düzenleyenleri de kınıyorum.
4-NRW bölgesi içişleri bakanı son günlerde bölgede işlenen kriminal olayların çoğunu göçmen çocuklarının yaptığını açıkladı. Üstelik bu yıl kriminal olaylar eksilmişken. Şimdi soruyorum bu gençler kimin gençleri? Burada anne ve babaları bu ülke için çalışmış ve bu ülkede doğup büyümüş gençler neden dışlanıyor? Neden onlara öteki müamelesi yapılıyor? Eks cumhurbaşkanı "İslam gehört Deutschland: İslam Almanya"ya aittir." anlamında bir söz ettiği için istifaya kadar hedef tahtası oldu. Ama dışlanan insanların içinde bir hoşnutluk bıraktı. Bu bu toplumun geleceği için positif bir olaydır. Baskı, dışlama ve terorize etme çözüm değildir. Bu politikalara son verilmeli.
Sonuç olarak diyorum ki ötekileştirme önce kavramlarda sonra siyasi hayatta başlatılıyor. Sonra toplumlar bunu cezasını çekiyor. Gelin bu edebiyatı değiştirelim. Bu konuda aklı selimini kullanan tüm insanları selamlıyorum. Allah"a emanet olun.
Kardeşiniz
Yalçın İçyer
21.03.2012/Essen/Almanya


1-Mu"cem el-Vasit
2-Paradigmanın Felsefe Sözlüğü Ahmet Cevizci
3-K.K. 16.Nahl suresi51
4-K.K. 2.Bakara suresi40
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
KİTABA VARİS OLANLAR KİMLERDİR?

(MÜSLÜMAN OLMANIN BAROMETRESİ NEDİR?)



ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ
بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ "

Sonra kitabı, Kur’ân’ı kullarımız arasından seçtiklerimize, Muhammed ümmetine, âlimlerine, imamlarına, mürşitlerine, miras olarak devrettik. Kullarımız arasında, helâlleri terkederek, bir kısım meşrû haklarını kullanmayarak, nefislerine zulmedenler var. Onların içinde, orta yolu, maksada ulaştıran hak yolu tutan, sâlih amellerin yanında ara sıra günah işleyenler var. Yine onların arasında, Allah’ın planı, iradesi dahilinde dünya ve âhiret için en hayırlı olanda, Kur’ân öğretiminde, Kur’ân ilkeleriyle yaşamada, uygulamada, Allah’ın emirlerini yerine getirmede öne geçenler var. İşte böyle bir sorumluluğa sahiplenmek büyük bir lütfudur."Fatır Suresi35/32

I-GİRİŞ

Aydınlatıcı Kur"an"ın sahibi alemlerin Rabbi olan Allah"a sonsuz hamdusenalar olsun. Salat ve selam Kur"an"ı canlı bir sünnet olarak bize sunan Hz.Muhammed"e ehli beytine ve ashabı kiramına olsun. Allah(cc) onları takip edenlerden razı olsun ve bizeleri de onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm müslümanları Rabbımın selamıyla selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve zülme karşı direnen mazlumların yar ve yardımcısı olsun. Sizlerle yıllar önce Afganistan"lı müslüman kardeşlerin hazırladığı bir tabloda yazılı olan ayeti paylaşmak istiyorum. Aslında ayeti daha önceleri çok okumuştum. Ama kardeşleri arapça olarak bir tablo hazırlamışlardı. Tabii tablo hutbemde işleyeceyim ayet ölçü alınarak hazırlanmış. Kitaba varis olanları Allah üçe ayırıyor. Onlarda üç kolon yapmış ve üzerine kareler oluşturmuşlar. Karelere salih amel ve menhi-yapılmaması- gereken amelleri yazmış ve üç vasfa göre doldurmuş veya boş bırakmışlar. Allah rahmet etsin emekli ve soradan hidayeti bulmuş bir asker emeklisi abe bana göstermişti. O gün çok uğraştım tercüme edip aynısını türkçeye çevireyim ve elden ele gezdireğimde biz de ölçümüzü görelim. Sözkonusu ayet hutbemin başında metnini ve mealini verdiğim ayettir. Fatır suresinin otuzikinci ayeti. Kur"an"ın hep aktuel olduğu gibi halen çok canlı ve aktuel olan bu ayeti evlerinze asıp günlük barometrenizi ölçmenizi öneririm. Barometre biliyorsunu hava ölçüm aletidir. Ve ibresi vardır. Her ölçüm aleti gibi. Bizimde barometremiz ilahi ibreler olan ayetlerdir. Bu ayette ibre biraz daha detaylandırılmış ve ilahi bir tesbit yapılmış. Sizlerden bir ricam bu ayeti kendimize bir ölçüt alalım ve ibremiz neyi işaret ediyor görelim. O zamnda kitaba varis olmanın nereseinde olduğumuzu da görmüş oluruz. Bu muhasebe bilinciyle ayti anlamaya çalışalım.

II- AYETTE GEÇEN KELİMELER
Ayette, Allah(cc) "KİTAB"ına varis olanları bizzat kendisi tanımlıyor. "BİZ VARİS KILARIZ...." Varis kelimesi tanına bir kelimedir. Özellikle vefat eden insanlardan sonra onun bıraktığı mülkiyete kimin sahip olacağını anlatan bir kelimedir. Veraset, Varis, varisçiler vs. Buna rağmen kelimenin kısaca sözlük anlamını verelim. " Verese": Ölen bir kişinin bıraktığı mala ölümünden sonra varis oldu. Babasının şerefini ve onurunu koruyan kişi için "Mecde varis oldu." Miras kelimesi veraset kelimesi bu fiilden türemiş. Sözlük anlamından anladığımız kadarıyla, hem maddi ve hem de manevi anlamı vardır.
Ayette geçen ve bilinmesi gereken kelimeler ayrıca şunlardır.
Kitap: Bu kelimenin sözlük anlamını birçok yerde izah ettik. Kavram olarak Kur"an"da bir çok anlama geliyor. Kur"an, geçmiş kitaplar, Tevrat, Zebur, İncil, hesap defteri, ilahi ilim.... Bu anlamlar ayette geçen kelimeye anlam vermede işimizi kolaylaştırcaktır.
Istafa: Bu kelimenin kökü, صفاSefa: kirden temizlendi,berrak oldu-su-, hava temizlendi, yani bulutsuz oldu. اصطفاSeçti, tercih etti, faziletlendirdi, Bu kelime seçilen resuller için kullanılıyor Kur"an"da. Bir örnek verelim. 3/33, dini seçti,2/132, Kızları seçti,37/153, Resulullah"ı seçti 7/144,
Zalim :Zalim kelimesini de zaman zaman öğrendik. En belirgin anlamı, karanlık, adaletin tersi, yerine konması gerekeni yerine koymamak, haksızlık yapmak, günah işlemek, adil davranmamak, zulüm etmek, Tüm bu anlamlarda Kur"an"da kullanılıyor. Oldukça geniş bir kavramdır.
Muktesid: Kökü "kast:doğru oldu, yöneldi, adil oldu, kast etti, mu"tedil oldu, " olan bu kelime, türkçede kullandığımız "İKTİSAD" kelimesinin isim formudur. Sözlük olarak şu anlamlara geliyor "İfrat ve tefritten uzaak oldu, aşırı gitmedi, israf etmedi, Kur"an"ı kerimde Birkaç yerde kullanılıyor.
Sabik: Bu kelime "Sebeke: Yarıştı, birinci geldi, öne geçti önce geçti daha önce geldi" anlamlarına gelen fiilin özne isim formudur. Kur"an"da aynı anlamda kullanılıyor. 20/99, 57/21
Hayrat: Bu kelime "HEYR; kelimesinin çoğuludur. Hayır, hayırlı şey, mal, salih amel, iylik, daha hayırlı, 2/110, 2/221,3/103

III-Ayetle iligil tartışmalar
Bu kelimeleri kısada burda vermemin sebebi ayetin anlaşılmasını sağlamaktır. Ayet üzerinde çok tartışlamalra yapılmış. Bu ayetten sonra gelen ayet cenneti hakk edenleri anlatıyor. Dolayısla şu sorulara cevaplar arnamıştır. Kitap nedir? Allah"ın varis olarak seçtiği nasıl zalim olabilir? Zalimler kitaba nasıl varis olabilir? Kitaba varis olan zalimler kimdir? Kitaba varis olan muktesidler kimlerdir? Bunların hayırda yarışanlarla iligisi nedir? Ayetin sonun ilahi faziletle onurlandırılanlar kimlerdir? Üç gurup içinde geçerli midir? Ayette sonra ki ayette ki cenneti hakk edenler kimlerdir? Herüç gurupta cenneti hakk eder mi? Zalim Kur"an"da çok şiddetle kınanıyor, o halde zalim nasıl cennete girer? Tefsir kitaplarına bakarsanız bu konuda geniş bilgiler bulursunuz. Benim hedefim bu tartışmalar olmadığı için ben ayetlerin yaşadığımız hayatta bize vermek istediği mesaj nedir? Yarın ilahi mahkemede vereceğimiz hesabı ilgilendiren husus nedir? Bu konuda Ebu Ala Mevdudinin yazdıkları odukça güzeldir. Onun yazdıklarını olduğu gibi aktaracağım.

IV-Ayet farklı mealleri

Yukarda verdiğim meal Ahmet Tekin"in mealidir. Oldukça güel bir meal. Osmalı ulemasından Konyalı Mehmed Vehbi efendinin bu konuda meali yine güzel bir mealdır. Onuda dikkatinze sunayım.
"Kur"an kendilerine intikal edip, ahkamıyla amel vacip olunca,kullarımızdan bazısı, Kur"an"la ameli terk ederek nefsine zulmeder. Bazısı da ekser-i evkatta amel etmekle adalet eder.
Kullarımızdan bazıları da Allah"ın izniyle a"mali salihaya ve Kur"an"ın ahkamına muvafık hayrat ve taata devamla emsalini sebkeder.
İşte bu irs tarikıyla ihtiyar ettiği kullarına vermek cenab-ı Hakkın kullarına büyük bir ihsandır"1
Fazla bir şey anladığınızı tahmin etmiyorum. Çünkü dil inkılabı aramızdaki bağları kopardı. Kısaca izah edeyim veya sadeleştireyim. "Kur"an kendilerine ulaşıp hükümlerini yaşamak gerekli olduğunda, kullarımızdan bazısı, Kur"an"ı yaşamayı terk ettiler ve kendilerine zulüm ettiler. Bazısı genelde onu yaşadılar ve adalete ulaştılar.
Kullarımızda kimisi Allah"ın izniyle salih amellere ve Kur"an"ın hükümlerine sıkı sıkıya bağlı kalarak hayırda ve Allah"a itaatta güzel örnek göstereket diğerlerini geçtiler." Bu ve yukardaki meale göre "KİTAP" Kur"an ve üç gurupta Resulullah"ın ümmetindendir. Makul ve bizi ilgilendirende budur. Bizim realitemizi oldukça güzel anlatıyor. Müellif, ayeti böyle tefsir ediyor ve Fahreddin razınında aynı düşünceyi paylaştığını yazarak, Hz.Ömer"den mervi şu hadisi veriyor. "Bizim yarışmayı kazananlarımız zaten kazanmış. Ortada olanlarımız da kurtulmuşlar. Kendilerine zulüm edenlerimizde bağışlanmışlar. Zalimle kasıt, günahı sevabını geçenler, muktesidle kasıt, günahı ve sevabı eşit olanlardır. Ehli imanın hali anlatılıyor burada. Onların mertebeleri anlatılıyor."2
Süleyman Ateş, ayeti, diğer ayetlerle geniş izah etmiş ve kavramları daha önceki kitap ve ümmetlere bağlamış. Buna rağmen ayet bize hitap ediyor. Bizim sorumluluğumuzu anlatıyor.3


II-KİMLER KİTABA VARİS OLANLAR?
Ayette kitaba varis olanlar üç sınıfa ayrılıyor. Yukarda da ifade ettiğim gibi bizim halimizi ve İslam ümmetini başına gelecek acıklı durumu anlatıyor. "ISTAFA:Seçmek kelimesinden şunu anlıyorum. Hidayete ulaşanlar. Allah"la kulluk anlaşması yapanlar ve sonrası bu anlaşmaya bağrı kalıp kalmamaları anlatılıyor. Ya da yaptıkları sözleşme veya Allah"ın kendilerine nasip ettiği hidayet nimetine karşı durumları anlatılıyor. Onların durumları üç guruptur. Bu anlayış iki yönüyle bizi ilahi sözleşmeye bağlı kalmamızı sağlayacaktır. Birincisi, Allah"ın bu güzel hidayet nimetine saygı göstermemiz gereği. O"cc bizi seçmiştir. O bize hidayet vermiştir. Bu bir değerdir. Dolaysıyla ona saygılı olmak gerekiyor. Ona sahip çıkmak gerekiyor. Üçüncü guruptan olamak için çaba göstermeliyiz. İkincisi, biz bir söz vermişiz. Bu sözümüzde durmalıyız. Sadık kalmalıyız. Allah(cc) bize tehlikeli ve güzel olan durumu haber veriyor Tehlikeli alanı terk etmek için yarışmalıyız. Bu konuda Mevdudi ve bazı müfessirlerin görüşlerini vereyim. Bu görüşler bizi direk ilgilendirmekte ve aktualitemizi anlatmaktadır. Aynı görüşler katılıyorum. Onun için aynen vereyim.
a)-Kendilerine "ZULÜM" edenler;
Mevdudiye göre kendisine zülüm edenler. "a) "Allah"a ve Rasûlullah"a (s.a) iman ettiği halde talimatlara uymayanlar." Bunlar kendi nefislerine zulmetmektedirler. Mümindirler ama asi olmayıp, günahkardırlar. İmanları zayıftır, fakat kalben ve zihnen kafir olmadıkları gibi münafık da değildirler. Kendi nefislerine zulmettiklerinden ötürü suç işlemişlerdir, ama Allah"ın kitabına varis olanların dışında tutulmamışlardır. Ancak asiler, münafıklar, kalben ve zihnen kafir olanlar varis olamazlar. Çoğunluğu bu gruptakiler oluşturmaktadırlar.
Vehb ez-Zuheylinin görüşü. "kendisne zülüm edenler, ilahi sınırları aşanlardır. Onlar farzları yerine getirmede ve nehilerden vazgeçmede ifrat yaparlar, aşırı giderler.
b)-MUKTESID olanlar; Mevdudiye göre bu gurubun özelliği. ""Orta yolu tutanlar." Bunlar varis olmanın şartlarını tam değil, yaklaşık olarak yerine getirenlerdir. Bu kimseler Allah"ın emirlerine riayet etmeye ve Rasûlullah"ın (s.a.) talimatlarına uymaya gayret göstermelerine rağmen, gevşek davranır ve günah işlerler. Onların hayatlarında iyilik de, kötülük de bulunmaktadır. Sayıları birinci gruptan az, üçüncü gruptan çoktur.
Vehb ez-Zuheyli, farzları yerine getirmede ve haramları terk etmede tam hareket etmezler, vasattırlar. Burdaki vasat övmeği gerektiren bir tabi değildir. Belki tembellik kelimesiyle izah etmek gerekir.(Mütercim). Bazen yapılması gerekenleri yapımyor ve yapılmaması gerekenleri de yapıyorlar.
c)-HAYIRDA YARIŞANLAR;
Mevdudiye göre bu guruba girenler, Rabbım bizleri de onlardan eylesin.İyilik için çalışan ve yine iyilik için birbirleriyle yarışanlar." Bu insanlar Kitab"a varis olanların başında gelirler. Çünkü varis olmanın tüm vecibelerini gereğince yerine getirirler. Kitab"a ve Sünnet"e uyar, insanlara tebliğ etmekte gayret gösterir ve din-i mübin için fedakarlık, hatta kendilerini kurban etmek için öne geçmeye çalışırlar. Böyle insanlar, bile bile günah işlemezler. Fakat günah işledikleri takdirde pişman olarak Allah"dan bağışlanma dilerler. Bunlar birinci ve ikinci gruptan az oldukları için en son zikredilmişlerdir. Aslında verasetin şartlarını hakkıyla yerine getiren bu insanlar, birinci sırayla şereflenmişlerdir. "İşte bu büyük bir fazilettir." cümlesi ile en yakın cümle arasında bir ilişki kurmaya çalışarak, bu cümle ümmetin iyiliği için yarışan ve ümmetin en makbul olan insanlarına işaret eder. Şayet yukarıdaki cümleyi tüm paragrafa dahil edersek, o zaman bu, Kur"an"ı ve Rasûlullah"ın (s.a) talimatlarını kabul eden herkes için fazilettir."4
Vehbe ez-Zuheyl"e göre; Allah"ın izniyle hayırda yarışanlar, bunlar emirleri tam anlamıyla yapıp, nehileri tam anlamıyla terk edenlerdir. Hatta bazı mubahları dahi bazen yapmazlar. Bunlar üç gurubun en hayırlısıdırlar. Bunlar dini yaşamada kendi dışındakilerini geçmiş ve başta yarışanlardır. 5

SONUÇ
Burada üç soruya cevap vermek gerekiyor. Kitap, hangisidir? Kendisine zulüm edenler, vasat olanlar ve hayırda yarışanlar kimlerdir? Bu üç gurupta cennete girecek mi? Yukarda ifade ettiğim gibi müfessirler genelde bunları tartışmışlar. Benim üzerinde özellikle vurgu yapmak istediğim, bu konuda kendi kendimizi sorugulamamız ve biz nerdeyiz? Sorusunu sormamız gerekiyor. Onun için müslüman olmanın barometresi ifadesini yazdım. Bu ayet bizim ibremizdir. Onu takip edersek ibremizin nerde olduğunu anlarız. Kitap; ister Kur"an, ister Kur"an"dan önceki kitaplar veya isterse Tevhid kelimesi olsun bu yarışmaya davettir.
Bugün yarışma günüdür. Bugün müsabaka günüdür. Bugün fedakarlık günüdür. Bugün infak günüdür. Bugün cihad günüdür. Bugün gayret gösterme günüdür. Bugün insanı kurtarma günüdür. Bugün akıllı ve adaletli davranma günüdür. Bugün hakkın yayılmasına ve haksızlığın durmasına karşı direnme günüdür. Bu ayet bize bir hakıkatı anlatıyor. Kitaba kimler varis olacak? Rabbımız kitaba varis olanların durumu anlatılıyor. Mevdudi tefsirinde bu üç gurupla ilgili şu rivayeti veriyor. "İyilik için çalışan ve yine iyilik için birbirleriyle yarışanlar." Bu insanlar Kitab"a varis olanların başında gelirler. Çünkü varis olmanın tüm vecibelerini gereğince yerine getirirler. Kitab"a ve Sünnet"e uyar, insanlara tebliğ etmekte gayret gösterir ve din-i mübin için fedakarlık, hatta kendilerini kurban etmek için öne geçmeye çalışırlar. Böyle insanlar, bile bile günah işlemezler. Fakat günah işledikleri takdirde pişman olarak Allah"dan bağışlanma dilerler. Bunlar birinci ve ikinci gruptan az oldukları için en son zikredilmişlerdir. Aslında verasetin şartlarını hakkıyla yerine getiren bu insanlar, birinci sırayla şereflenmişlerdir. "İşte bu büyük bir fazilettir." cümlesi ile en yakın cümle arasında bir ilişki kurmaya çalışarak, bu cümle ümmetin iyiliği için yarışan ve ümmetin en makbul olan insanlarına işaret eder. Şayet yukarıdaki cümleyi tüm paragrafa dahil edersek, o zaman bu, Kur"an"ı ve Rasûlullah"ın (s.a) talimatlarını kabul eden herkes için fazilettir.
57. Müfessirlerden bir grup, mezkur cümlenin, en yakın cümleyle bir ilişkisi olduğunu söylemişlerdir. Yani, iyilik için yarışanlar en faziletlidir ve sadece onlar cennete gireceklerdir. Diğer iki grup hakkında ise, onların kendi hallerini düzeltmeleri ve iyilikte yarışanlardan olmaları için susmuşlardır. Bu husus üzerinde Zemahşeri ısrarla durmuş ve İmam Razi"de kendisini onaylamıştır.
Müfessirlerin çoğu ise, mezkur cümlenin tüm paragrafa dahil edilmesi görüşündedirler. Yani, hesaba çekilmeden ve hesaba çekildikten ve cezalarını çektikten sonra bu üç grup da cennete girecektir. Ayetin siyak ve sibakından da böyle anlaşılıyor. Çünkü ilerideki ayetlerde Kitab"a varis olanların karşılığında, başka bir gruptan, yani cehenneme giren kafirlerden bahsedilmektedir.
Bu husus, Kur"an"a inanan bir kimsenin Cennete ve Kur"an"a inanmaktan imtina eden bir kimsenin de Cehenneme gireceğini gösteriyor. İmam Ahmet, İbn Cerir, İbn Ebi Hatim, Taberi, Beyhakî ve bazı muhaddislerin naklettiklerine göre, Hz. Ebu Derda (r.a) Rasûlullah"dan (s.a) şöyle bir rivayette bulunmuştur:
"Rasûlullah dedi ki: İyilikte ileri gidenler ve başarıya ulaşanlar, kendilerine hiç hesap sorulmadan Cennete gireceklerdir. Orta yolu tutanlar hesaba çekileceklerdir, ama hesapları kolay olacaktır. Diğerleri yani nefislerine zulmedenler ise hesabın sonuna kadar bekletilecekler ve daha sonra Allah onlara rahmet edecektir. Böylece bunlar da Cennete girecek ve "Bizi sıkıntı ve kederden kurtaran Allah"a hamdolsun" diyeceklerdir." 6
Ayeti güzel tahlil edelim. İlahi bir tanıtımdır. Rivayet tefsiri olan Taberi"nin tefsiri7 bize bu ayetin sahabiyi(ra) anlattığını anlatıyor.
1.İbni Abbas ve İbni Mesud"dan, Bu ummet kıyamet günü üç gurup olacak. Bunları üçte biri, hesapsız cennete gireceklerler. Üçte biri kolay bir hesapla hesaba çekilecekler. Üçte biri büyük günah hesabıyla hesap görecekler. Taki, bunlar kimdir? Deninceye kadar? Allah en güzel bilendir. Melekler şöyle diycek; bunlar büyük günahlarla gelecekler. Ancak onların şirk ameli işlemeyenlerdir. Allah(cc) onları benim rahmetimin genişliğine koyun. Sonra bu ayeti okudu." Gelen bazı rivayetler (Nefislerine zulüm edenlerin, munafıklar olduğunu, diğer iki gurubun ise müslümanlardır. Yine aynı eserde, Allah(cc) tarafından seçilenlerin, şehadet edenler olduğunu anlatıyor.8
Tüm bu anlatılanlardan sonra, taberi"de geçtiyi gibi bu bir ilahi haberdir. Allah(cc) haber veriyor. Kullarının durumunu haber veriyor. Bunun iki hedefi var, ikisi de bizi ilgilendiriyor. Birincisi, bize ilahi rızayı kazandıracak olan cihad ruhudur. Allah yolunda tüm gayretimizi ortaya koymak ve hayatı ilahi gölgede yaşamaktır. İkincisi de Ahireti kazanmak. Rabbımız bizi korkutuyor. Şimdiden halimizi bildiriyor. Sonuçlar yine herhalıkarda Allah"a aittir. Biz bu yarışta kendi kendimizi ayarlamalı ve nerede olduğumuzu sorgulamalıyız. Ben nerdeyim. Şu an ölsem hangilerden olacam. Rabbımı hidayet nimetine karşı durumum nedir? Bu ayeti yorumlara boğmamak gerekiyor. Bu ilahi bir tesbittir. Pratik hayatımızda da bunu görüyoruz. Resulullah"ın ashabını anlatırken görüyoruz. Belli sahabilere belli sıfatlar veriliyor. Resulullah(ass) ashabını anlatırken isimler sayıyor. Bizlerde içinde çalıştığımız cemiyetlerde veya hayır çalışmalarında bunun görüyoruz. Bize sorarlarsa, işte infakta kşm başta gelir? Davettei kim başta gelir? Namazda kim başta gelir? Hizmette kim başta gelir? Hemen gözlerimiz önüne isimler geliyor. İsimler sarıyoruz. Mesela size canlı bir örnek vereyim. Essen de ki dershanemizde geniş bir inşaat yapıldı. Derneğimizin salonun dışarıya açık bir mescid haline getirdik. Yaklaşık dört aydır, kardeşler çalışıyor. Bu ayeti işlerken hep aklıma geldi. Kimler üçüncü guruba, kimler ikinci guruba ve kimler birinci guruba girecek? Sorusu geldi. Birinci ve ikinciyi söylemeyeyim moral bozmamayayım. Ama üçüncü-hayırda yarışanlar- gurubun listesine başta Muhammed, İbrahim, Mehmed ve Ömer kardeşlerim geldi. Rabbım tüm çabasını ortaya koyan bu ve diğer kardeşlerimden razı olsun. Onların eşlerinde de çabalarından dolay onları iki cihanda mutlu kılsın. Bu bizlerin tesbiti. Gaybı ve şehadeti bilen Rabbımız bize bunu haber veriyor. Bir musabaka faziletini başlatıyor. Gelin bu faziletin diriliş işçileri olalım. Hangimizi hangi alanda liste başı olmak istiyorsa buyursun cihad meydanına buyursun hayırda yarışma meydanında bir suvari olsun. Bir er olsun. Bir savaşçı olsun. Allahım benide o kervana kat. Allahım bizi senin izninle hayırda yarışanlardan kıl. Allahım tembel olduk, Allahım korkak olduk. Allahım aciz olduk. Allahım biz dünya yakaldı. Allahım bu hastalıklar dolaysıyla bın ummet izzetini ve onurunu kayıp etti. Bizi bu hastalıklaradan kurtaracak hayırda yarışam bilincini bize nasip et Allah"ım. Allah"a emanet olun.
Kardeşiniz
Yalçın İçyer
05.04.12/ESSEN
ALMANYA


1- Hulasatul-Beyan Fi-Tefsir el-Kur"an Merhum Şeriyye ve Evkaf vekili Mehmed Vehbi Üçdal Neşriyat Sirkeci Istanbul 11.cild
2- age S.4585 11.cild. 1.baskı
3- Yüce Kur"an"ın Çağdaş Tefsiri
4- Tefhim El-Kur"an Ebu A"la El-Mevduda İnsan yayınları 4.cild
5- Et-Tefsir El-Munir fil-Akideti veş-Şeriati vel-Menhec Prof. Dr. Vehb ez-Zuheyli Dar el-Fikr el-Muasır Beyrut/Lubnan 21.cild ag ayetin tefsiri
6- Mevdudi age
7- Cami el-Beyan fi Tevil el-Kur"an Tefsir et-Taberi Ebu Ca"fer Muhammed b. Cerir et-Taberi (310 h.) Tahkık Hani El-Hacc, İmad Zeki El-Barudi, Hayri Se"di Mısır-Kahire El-Mekteb Et-Tevfikiyye
8- Taberi age
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
ZALİMLERİN FİTNESİNİN DURDURMAK DİRİLİŞMİZDİR,

BAHARIMIZDIR.’


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah"a ve Resûlü"ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O"na götürülüp toplanacaksınız. Bir de fitneden sakının ki; içinizden yalnız zulmedenlere erişmekle kalmaz. Hem bilin ki; muhakkak Allah azabı şiddetli olandır.‘
I-GİRİŞ

Sonsuz övgü ve hamt mazlum, mustazaafların Rabbına aittir. Salat ve selam mazlum ve mustazaafların önderi Resullere, onları örnek alıp onları rakip edip onlarla yaşayan rabbanilere olsun. Rabbım onları takip edenlerden razı olsun ve bizi de onlardan eylesin.

Sevgili kardeşler !
Sizleri ve tüm mazlumları Rabbımızın selamıyla selamlıyorum. Dün gece şu anda yaşadığımız aktuel dünyayı anlatacak bir ayet ve bir konu başlığı düşünüyordu. Bu düşünceyle hayatımın aynası Kur’an’ı aldım ve okumaya başladım. Okuduğum sure Enfal suresi idi. Yirmidört ve Yirmibeşinci ayetlere gelince tamam dedim, aradığım ayeti ve konu başlığını buldum. Subhanellah sanki bugün inmesi gerekiyordu. Şu anki dünyamızın aktuel durumunu ancak bu kadar canlı anlatabilir. Tabii buda Kur’an’ın ilahi mucizesidir. O alim ve semii olandan gelen bir muciei ilahidir. Bu hutbemde sizinle bu iki ayeti paylaşacam. Mart ayı hem yaşanan ve hemde yaşanmış acı olayların sergüzeştini içeren bir aydır. Ve mart ayı baharın müjdesini getiren aydır. Zalimlerim cürüm işledikleri aylaradan bir tanesidir. İşte bunları şu an dünyamız canlı yaşıyor. Zulum kol geziyor. Mazlumlar zalimlerin en korkunç işkenceleri altındadır. Onu ayetler bize açık ve net anlatıyor. Gelin beraber bu ayetleri anlamaya çalışalım ve bizi davet ettiği hakıkata kulak verelim. Baharımızı başka ışıklarda değil ilahi ışıkta kutlayalım.

AYETLERİN İÇERİĞİ VE İNİŞ ORTAMLARI


Ayetler oldukça geniş anlam ve içerik taşımaktalar. Ben bunların hepisi üzerinde durmayacam. Sadece ayetlerin anlaşılması için ayetlerin icmali anlamı ve içinde geçtiği ortamaı genel hatlarıyla izaha çalışacağım.

a)-Surenin iniş ortamı


Yetmişbeş ayetten meydana gelen Enfal süresi, mekki ve medeni ortamıda içine alabilecek ayetleri ve konuları içeriyor. Onun için ulema sureyi iki dönme ait bir sure kabul etmişler. Surede gerek savaş ve gerekse diğer alanlarla ilgili ahkam ayetler olduğu gibi, mekke de ki temel konularıda içine alan ayetler vardır. O halde ayetler geniş bir iniş ortamı ve zamanı kapsayan bir özellik taşımaktalar.

b)-İki ayetin iniş ortamı ve iniş sebebi


Yirmibeşici ayetin ‘Ey iman edenler ‘ hitabiyle başlaması mevcud kurulmuş bir topluluğun olduğunu gösteriyor. Zaten Tefsir usulu ilim dalında ‘Nas’ kelimesiyle başlayan sureler Mekki, biraz önce ki hitapla başlayanlar ise medeni kabul edilmiş. Hutbemin konusu olan iki ayetten sonra gelen ayetin hatırlatması da, bu iki ayetin rahat bir ortam içinde indiğini anlatıyor. ‘Yeryüzünde az sayıda olduğunuz ve zayıf sayıldığınız için insanların sizi esir olarak alıp götürmesinden korktuğunuz zamanları, hatırlayın. Allah, şükredesiniz diye sizi barındırmış, yardımıyla desteklemiş, temiz şeylerle rızıklandırmıştır.’ Yani bir zamanlar zayıftınız, az sayıda idiniz. İnsanların onaları esir alacağından korkuyorlardı. Ama şimdi insanlar onlardan korkuyor. Zalimlerin önünde duracak kadar güçlüdürer. Hatta durmamaları ilahi tehdide sebep oluyor. Gerçek bizim için Kur’an’ın evrensel mesajı önemlidir. Onu biz zamana ve ortama bağlıyarak hükümsüz bırakamayız. O her gerekli yerd ve ort.amda bizim nurumuzdur ve bizi aydınlatır. Ama ortamını çğrenmekle biz onu daha iyi anlama çabası içindeyiz. Bu iki ayetide bu evrensel anlamıyla ele alıp günümüze ışık tutmasını işleyeceğim. İnşallah bize nur olur.


AYETLERİN KONUZ İTİBARIYLA BİZİ İLGİLENDİREN KISIMLARI


A)- SİZİ DİRİLTECEK ŞEYE DAVET:

Birinci ayet iman edenlere hitapla başlıyor. Onlar davet ediliyorlar. Kendi rabbleri adına, O’nun Resulunun vasıtasıyla. Öyel bir Allah’ki, kişiyle kalbi arasına giriyor. Oldukça heyecanlı bir olay. Allah’ın kişiyle kalbi arasına girmesi. İslami eğitimin temel ilkesi insanın kendi kendisini konturol altına alması için maddi güçlere değil rabbani bir güce iman ilkesini kalbine yerleştirmesidir. Bunu da burada açık ve net görüyoruz. Allah(cc) insanla kalbi arasına girmesidir. Bunu tartışmışlar. Allah’ın(cc) insanla kalbi arasına girmesi? Bunun tartışmasını hiç bir anlamı yoktur. Burada mümine kazandırılmak istenen ilahi koturolda olmasıdır. Nitekim Allahresulundan gelen şu rivayetler de onu anlatıyor. O şöyle dua ederdi. ‘İmam Ahmed bin Hanbel’in Enes b. Malik’te rivayet etmiş; Allahresulu(sas) şu duayı çokça yapardı. Ey kalpleri evirip çeviren benim kalbimi dinin üzere sabit kıl. Biz dedik ki, ya Resulullah, biz sana ve getirdiğine iman ettik. Buna rağmen bizim hakkımızda korkun var mı? Resulullah(ass), evet diye cevap verir. Evet kalpler Allah’ın parmaklarından iki parmağı arasında dır. Onu evirip çevirir.’ Ayetin hutbemle ilişkisi nedir? Daha önceleri de yazdım. İslami kavramları sadece siyasi veya ruhi, kalbi veya mistik veya sadece şahsi ele almak onları daraltır ve alınması gereken mesajı öldürür. Onları her zaman ve her şartlarda hayatın tüm alanlarında kavrayıp yaşama çabasını göstermek gerekiyor. Zülmü sadece siyasi boyutta alırsanız bu ayeti anlamanız zor olur.. Sadece kalbi mana da alsanız yine yanlış yaparsınız. Zülüm fetten başlar. Allah’a ortak koşan ve günah işleyen önce kendisine zulüm etmiş olur. Ailenize, komşunuza, akrabanıza ve insana veya hayvana haksızlık yaparsanız yine zülüm işlemiş olursunuz. Vs. Ben burada ayetin işaret ettiği zlümlerden birisini ele alacam. Yeryüzüne hakim olan günümüz müstekbir güçlerinin yaptıkları zulümü ele alacağım. Kendilerine modern!!! Ve Medeni!!! Diyen çağımızın işlediği zulüm. Ve Allah ve Resulunun bizi çağıdığı ve bizi dirlten şey nedir? Aşağıda ki ayette geçen ‘FİTNE’ ile ne ilişkisi vardır? Önce neye davet idiliyorzu? Bu konuda şu tefsirler yapılmış?
1- İbni Abbasın rivayeti; Mescidde namaz kılan sahabiyi Resulullah’ı(ass) tarafından çağırılması ve onun da icabet etmemesi. Namazın bozmayıp Resululahın çağırısına uymayan sahabiye Resulullah şöyle cevap verir. ‘Allahın şöyle şöyle buyurduğunu işitmedin mi? Sonra bu ayeti okur. O halde herhalukarda Allahresulunun çağırısına tabii olmak mecburiyetindeyiz.
2-Hakka davet ettiği zaman, Allah ve Resulusu sizleri hakka davet ediyorlarken siz ne oluyorda tereddüt ediyorsunuz? İcabet etmiyorsunuz? Yere çakılıp kalıyorsunuz?
3-İmana davet ettiği zaman, sizi emniyete kavuşturacak imana sizi davet eden Allah ve Resuluna nasıl oluyorda uymuyorsunuz? Kalbinizi oynaklıktan kurtaracak ve sabit kılacak imana koşmamanızın ne anlamı vardır?
4-Kur’an’a tabii olmaya davet ettiği zaman, sizin hayat sisteminiz, nizamınız ve hayat dusturunuz ve hudanız olan Kur’an’a karşı gevşekliğiniz nereden kaynaklanıyor? Onu niçin az okuyorsunuz
5-Allah(cc) yolunda cihada davet ettiğinde, sizi ve insanı fesadda kurtacak,Allah yolunda hertürlü çabayı, gayreti ve mücadeleyi içeren hayat verici cihaddan nasıl uzak kalırsınız çağırıldığınız zaman?
6-Durumları veya işleri dirirltmeğe yani düzeltmeğe davet, halinizi ilahi yasalara ve o yasalrın pratiği olan nebevi sünnete uymaya çağırıldığınız zaman neden uymuyorsunuz?
7-Din ve dünya işlerini ıslaha çağırdığı zanam, o da dünyada zakir kalması, Ahirette ki nimetlere ulaşmak için çaba göstermesi, mümin kalması ve ölümden sonra dirilişe hazır olması. Bu çağrıya uymamak insanı ve özellikle mümini felakete götürecektir. Dolaysıyla bu büyük bir imtihandır. O imtihanı kayıp etmenin zararı sadece sadece zalimleri kapsamayacaktır, susanlarıda, tembelleri ve korkaklarıda saracaktır. Şimdi ona kulak verin.

B)-HEPİNİZİ SARACAK FİTNE ve FİTNE KAVARMIN BURADA Kİ ANLAMI

1) Ayetin iniş sebebi
a)-Sahabi hakkında, genelde Medinede buluna sahabiyie ilgili.b)-İki Kureyşli hakkında c)-Umumi olarak tüm müslümanlar hakkında d)-Ali, Ammar, Talha, Zubeyr veya Bedire katıldığı halde, cemel vakıasına katılanlar hakkında. Tabii bu son tesbit iniş sebebi olarak verilmez. Ancak, ayeti ihbari yani haber veren bir olayıda kapsadığını kabul edenler bunu sebep göstermişler. İniş sebebi ayetin temel anlamı değil şüphesiz. Ancak anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Rabbımız bir haber veriyor. O da büyük bir fitnedir. Umumi bir fitne. Hem sebep olanları ve hem de karşısında durmayanları saracak bir fitne.
2- ‘FİTNE’ Kelimesinin ayette ki analamı
FİTNE, kelimesini daha önce ki hutbelerde vermiştim. Şimdi sadece hatırlatayım. ‘Fitne’; Fetene:فتن: Ateşte eritti ki bir sonuç elde etsin, görüşünden döndermek için işkence etti, sonuç elde etmek denedi, denedi imtihan etti,’ Temelinde denemek ve imtihan olan bir kavram. Kur’an da ki anlamlarıda sözlük anlamına yakın. Aşağıda numarasını verdiğim ayetlere bakılabilinir.
Ayette geçen ‘FİTNE’ kelimesi hangi anlamlarda kullanılmış? Müfessirler rivayetlere dayanarak ayette geçen ‘Fitne’ kavramına şu anlamları vermiş.
a)-Sıcak savaş: Zalimlerin ve müstekbirlerin yeryüzünde çıkardığı savaşalar karşısında sessiz durmayın. Yoksa onun getirdiği ağır fitne size de ulaşak.
b)-Dalaet:Mü fsidlerin yerzünde kurduğu kurumlarla insanı ve insanın değerlerini yok eden yasaları heva ve heveslerınden çıkardıkları yasalarla ilahi yasalardan saparak saparak sistemler kurdular. Bunlara karşı sustuğunuz ve herhangi bir direniş göstermediğiniz zaman onların fitnesi szizide saracaktır.
c)-Münkeri inkar karşısında susmak, Münker dalaletin acı meyvesidir. İnsanı zehilre durur. Onun kalkaması için çaba göstermesseniz o zehir sizide ailenizi de ve çocuklarınızda sarar.
d)- İmtihan: Sonunda kayıp etmeninde, kazanmada olan imtihan. Siz bu imtihanı kazanmanın çabasını ortaya koyun ve sonuna kadar kavgasını verin. Kayıp edereniz dünyada ve ahirette perişan olursunuz.
e)-Malların ve çocukların fitnesi, musibet veya bela, bidat ve hurefaların çıkışl olarak ‘FİTNENİN’ anlaşılması
3-Aktuel anlamda bizim için bu Fitne nedir?
Allah ve Resulu bizi bu fitne ile mücadeleye davet ediyorlar.
Bugünkü FİTNE, başımıza tüm musibetleri getiren resmi ideolojiler, onların şari-yasa yapma kurumu- olan parlemetolar ve emperyalist zalim güçlerdir. Müstekbir güçler yeryüzünün halklarını parçalayıp biribirine düşürdüler. Onlarla oynuyorlar. Bizim için ayetin anlattığı fitne bu fitnedir. İnsanımızın üzerine üzerine geliyor. Durun demeğe çağırıyor Allahresulun.
Bunlar oluşturdukları kurumlarla insanı fıtratından uzaklaştırdılar. Mükemmel insanı maymunlaştırdılar. İlahi yasaları ve ölçüleri kaldırıp kendi heva heveslerinden ölçüler koydular. Böylece insanın başına felaketler geldi. Aile yıkıldı, çocuklar ve geleceğin nesli olan gençlik yok oldu. Kimini anenin rahminde katlettiler, kimini doğduktan sonra katlediyorlar, Kimi uyuşturucu, kimi kumar, kimi sihir, kimi açlık, işsizlik, kimi insanı insanlıktan çıkaran eylencelerin kurbanı oldu.
Kapitalizim ve ateizim insanın tüm değerlerini ayaklar altına aldı. İkiside insanı tüm değerlerinden uzaklaştırdı. Bir zamanlar insan çiftliklerini kuran rusya şimdi gece içki kullanmayaı yasaklıyor. Varşova paktı yıkıldığından beri ataist ideolojinin oluğturduğu fesad kaldırılamıyor. Kaldırılamaz çünk başka bir yanlışla bir yanlış temizlenemez. Almanya hergün bir skandalla sarsılıyor. Şu ordudaki alkol skandalı gibi. Eğitim skandalı gibi.
İnsan robotlaştırdı. Şu an dünyada en büyük sorunlardan biri insanların güzel hisslerini kayıp etmeleridir. Sevgi, merhamet, adalet ve hak hukuk duygularını kayıp eden insan psikolojik hastalığa düçar oldu. Piskoloklar dolup dolup taşıyor. Hislerini yitiren insanlık karnavallar, çeşitli deliliklerle kendilerini sakinleştirme yollarına gidiyor. Uyuşturcu ile kendisini acılardan uzak tutmak istiyor.
Ülkeleri ve hatta dünyayı parmak sayısı kadar tröstler, karteller paylaşmış. İnsanın en temel ihtiyacı olan ekmekle, yiyeceklerle ve enerjiyle oynuyorlar. Para kazanalım diye en tabii gıdaları kimyasal hormonlar haline getirdiler. Para kazanalım diye kiriz çıkardılar ve halkı altında bıraktılar. Onlar paralarını korumak için dışarı bankaları seçtiler. Hani demokrasi hak ve hukukları korumaydı. Camiler karşı başlatılan anti propoganda, Fransa’da Belçikada müslümanlara karşı başlatılan baskıcı ve hakları kısatlayıcı yasalar çıkarma ne anlama geliyor? Bugün genç neslin babaları işçi olarak geldi ve köleler gibi çalıştırıladı. Onlar burda doğdular. Ama halen yabancı olmaktan gizli düşman olmaktan kurtulmadılar. Hani hak ve hukuklar?
Para kazanmak için insanı yok eden savaşlar yapmak için tarihin en acımasız silahlarını ürettiler. Hiroşomadan başlamak üzere, insanların içinde yakıldığı fırınlara kadar tarihin hiç bir devirde şahit olmadığı Katliamm-toplu insan katle ettiler- 16.mart 1988 de ki halpçe katliamında bir saat içinde 15.000 insan yok edildi. Beşbini anında diğerleri sonra katledildi. Saddam ve bölgedeki tüm zalimler batı kafasının, yani kapitalizmin ve ataizmin yetiştirdiği kafalardır.
İsarail tüm insanlığın gözü önünde hergün katliam yapıyor. ABD ermeni tasarısına sahip çıkarken ermenileri kim katletti onuda söylesin. Doğrudur katledildiler, Ama katledenler batının kurduğu itthat ve teraki kafası oldu. Osmanlı değildi. Onların doğurduğu yavru daha baştan itibaren hitler politikasını, musolloni politikasını başlattı. Türk olmayan tüm insanları ya öldürdü yada tehcire zorladı. NATO nun dolaysıyla Almanya’nın askerlerinin Afganistan’da ne işi var? Yüzbin tane işgal gücü orada ne arıyor? Avrupalılar, ABD’nin peşine düşmüş 21.asrın cahiliyesi adına çoluk çocuk katlediyorlar. Terorist kimdir? Fitneci kimdir? Onların derdi Taliban falan değil. Onların derdi, Çin’in hakim olan ilerleyişini durdurmak, hazar petrollerine sahip çıkamktır. Tarihsel İpek yoluna çağdaş manada sahip çıkmaktır. Irak’a ne getirdiler? Kan, kin düşmanlık, kavga, katliam, tecavuz, adam kaçırma ve hertürlü cinayeti işlemeği meşrulaştırma.
İşte 15.asır önce inen ayetler bizi bu insanlık felaketine karşı direnişe çağırıyor. Onun için tüm Resuller önce otoritelerle karşı direnişe geçmişler. Resuller bizleri, onların kendilerini yıkılmaz güçler gibi tanıtarak insanları kölelştirmesine ve değerlerinin yok edilmesine dur demeğe çağırmışlar. Bugün insanların imandan önce bu değerlere kavuşturulması gerekiyor. Köleleştirlmekten kurturulması gerekiyor.
Evet kardeeşler Allah ve Resulu’nun bizi çağırdığı diriltici şey bu insan katillerine ve insanlığı yok eden şerr güçlerine karşı susmamızdır. İnsana elimizi uzatmamızdır. Halkı uyarmamızdır. Resuller bunu yaptı. İnsanlara seslenmeliyiz. Aklı selim olan tüm insanlara. Kiliselere, Hz.İsa’ya samimi olarak inanıyorsanız haksızlıkların karşısında onun gibi durun. Hz.Musa’ya inandıklarını söyleyenlere samimi olduğunu söyeleyen Yahudiler, onun çağının zalim ve despotu firavnın karşısında durduğu gibi sizde gelin beraberce duralım bu insanımıza reva görülen aşağlayıcı ve katledici haksızlıklar karşısıda susmayalım. Kim olursa olsun insanı yok eden her kese karşı Resullerin yükselttiği sesi yüseltelim. Herşeyimizi ortaya koyalım. Yoksa bu ateş bizide saracktır ki zaten sarmıştır. ‘Ey bürünen kalk ve uyar diyor Rabbımız. Susacakmıyız?
Allah Resulu bizi uyarıyor kardeşler. Susarsanız kalpleriniz birirbirne benzer. Geminiz batar. O fitenin altında sizde kalırsınız. Hutbemi ayetlerin tefisirnde verilmiş iki rivayetle bitireyim.
İbni Abbas(ra), ayet Resulullah’ın Ashabı hakkında indi. Allah(cc) müminlere aralarında ki kötülükleri kabul etmemeleri emredildi. Aksi taktirde Allah o kötülüğü hepisini saracak şekilde azaba yüksetir.’
Başka bir rivayette ayetle ilgili Zeynep binti Cahş sorar, Ey Allah’ın Resulu! Aramızda salihler olduğu halde helak olacakmıyız? Resulullah, evet kötülük artarsa öyle olur.
Ve çok anlamlı bir rivayet, imam Tirmiziden. Şüphesiz insanlar bir zalimi görürler ve ellerini kaldırmazlar, yani müdahele etmezler. Korkulur ki onun zülmü hepsini sarar.’ Aynı eser birde bir gemi misalini veriyor. İki katlı gemi alttakiler delik açıp su almak istiyorlar. Üstekiler müdahele etmiyor. Sonra gemi su alıp iki tarafıda yok edecek ve gemiyi batırır duruma düşürüyor. Üstekiler müdahele etmek mecburiyetindeler. Bize ne dememeleri gerekiyor. Biz bugün emperyalist güçlerin bizi parçalayıp oluşturdukları ulus devletleri kutsal gemi yaptık ve onları koruma uğruna tüm değerlerimizi yok ettik. Ve zulüm hertarafı sardı.
Evet kardeşler! Kalkın ilahi çağrıya icabet edelim. Fesad her tarafı sardı. Uyanın dostlar. Direnin kardeşler. Çağımızın zulmü ayyuka çıktı. Nesiller tükendi. Baharla bir diriliş hareketi başlatalım. Bunun adı sabikun fi-l-Hayrat:Hayırda yarışanlar olsun. Her tarafı saran 21.asrın devlet teroru ve fesadına karşı durmuş bir bahar dirilişi. Adem’in(as) tövbe dirilişi. İbrahimin kıyam dirilişi. Önce namazda diriliş. Allahresulunu secdede dirilişi. Hz. Musa’nın turda ki baharı. Hz. Yusufun hapisteki bahar dirilşi. İnsanlığı ağzı, dudakları kupkuru olmuş bu bahar suyunu bekliyor. Bu suyu akıtmayacakmısınız? Kalkın ve uyarın. Gecelerinizi aydınlatın. Evlerinizi nurlayın. Bahar geldi çiçek açacak çabayı gösterelere ne mutlu. Allahım bu neşveye bizleride kat. Bu aydınlık, ne nevrozun ateşinden gelmiş. Ne yapmacık güneş hayalından. Ne zerdüşt ateşinden. Ne niravandan ne de kaf dağından ve ne de mistitizimden. Ne de eflatunu gölge yapan mağar misalinden gelen ışık. Ve nede karnavalların bahar eylencesi. Bu bahar aydınlığı Allah’ın onbeş asır önce mağarada başlattığı vahi ışığıdır. Onun kandili Allah’ın nurudur. O Allahın boyasıdır. Gelin sevgili kardeşlerim yıkalaım heva ve heves prangalarını. Aklımızı heva ve hevese değil, vahyin baharına takalım. Fatımanın babasının tavsiyesidir bu. Akıl heva ve hevesin prangalarından kurtuldumu işe yarar. Aklımız iblisin oyunlarından kurtaralım dostlar. Kurtar Allahım. Kuratar Allahım. Ayetin tefsirinde ki şu çağrıya uyanlardan eyle bizi. ‘Kim Allahım günahlarımı bağışal. Senden başka ilah yoktur. Sana dönüyorum. Allah onun bağışlar.’ Bizi bu tavsiyeye girenlerden eyle. Allaha emanet olun
Kardeşiniz
Yalçın İçyer
24.03.10
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Gelin Cehalete Savaş İlan Edelim
05 Şubat 2013 Salı



أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
“Yoksa inkâr eden, kâfir, gecenin bir kısım vakitlerinde, ilerleyen saatlerinde kalkan, secdeye kapanarak, uzun uzun kıyamda durarak, sorumluluk şuuruyla namaz kılan, saygıda kusur etmeyen, âhireti, ebedî hayatı hesaba katarak dikkatli ve uyanık davranan, Rabbinin rahmetini uman kimse gibi mi olur? 'Hiç bilenlerle, bilerek ibadet edenlerle, bilgi toplumlarıyla, bilmeyenler, bilgiden yoksun olan toplumlar bir olur mu?' de. Ancak akıl ve vicdan sahipleri bunları düşünüp ibret alır.'[SUP]1[/SUP]
Alemlerin Rabbi Rahman ve rahim olan Allah'a hamdolsun. Salat ve selam O'nun tüm elçilerine ve dostlarına olsun. Rabbim onların yolunda gidenlerden razı olsun bizi de onlarda eylesin. Rabbim yeryüzünde fesadı yaygınlaştıran ve zulüm edenlerin ıslah etsin. Bizlere zulme ve fesada karşı direnme bilinci nasip etsin.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamı ile selamlıyorum. Allah sizlerin ve mazlumların yar ve yardımcısı olsun. Sizlerle bugün yine bir hastalığımızdan bahsedeceğim. Daha doğrusu bir hastalığın yan etkisi. Hutbelerimde sık sık okumamazlık hastalığını size hatırlatırım. Evet bu hastalık bizi adeta kanser gibi sarmış. Okumuyoruz. Ya da çok az okuyoruz. Allah'ın ilk emri 'oku' olduğunu sürekli sakız gibi tekrarlıyoruz. Ancak okumuyoruz. Ne Allah'ın kitabını, ne Allah'ın Resullerinin siretini, ne tarihi ve ne de kâinatı. Onun için bu hastalık bizde temel hastalıklar oluşturuyor. Bunlardan bir tanesi cehalettir. 'Cehalet' kavramı çok değişik anlamlara gelir. 'CEHALET':Bir şeyin zıddına inanmak, hakkında bilginin olmamamsı, Bunların birincisi, 'Bilmemezlik'tir. Diğer önemlisi de İlahi hükümleri kabul etmemektir. Bir diğeri de istiğnadır. İnsanın kendi kendisini yeterli görmesi ve haddi aşması. Yani tağutlaşması. Sınır tanımamsı. Kulluk yapması gereken Rabbine karşı sınır tanımamsı.
Sizinle bugün müspet bir yönü ile okumayı paylaşacaktım. Giriş biraz farklı oldu. Aklın jimnastiği okumadır. Aklın sporu okumadır. Biz bu sporu terk ettik. Onun için hastalandık. Türkiye seyahatlerimin en güzel yönü kitapçıları gezip benim ulaşamadığım kitaplara ulaşmaktır. Geçen yaz aldığım kitapların için oldukça güzel gördüğüm ve zevkle okumaya başladığım bir kitap oldu. 'Meşhurların Okuma Tekniği'[SUP]2[/SUP]. Ondan da aldığım cümlelerle sizler beyin veya vucud sporunun önemini paylaşayım. Önce Rabbimizin yukarda metnini ve mealini verdiğim güzel tesbitini okuyalım. Ayette konumu ilgilendiren şu kısmı burada tekrar okuyalım. '...Hiç bilenlerle, bilerek ibadet edenlerle, bilgi toplumlarıyla, bilmeyenler, bilgiden yoksun olan toplumlar bir olur mu?' de. Ancak akıl ve vicdan sahipleri bunları düşünüp ibret alır.'[SUP]3[/SUP] Bilenlerle bilmeyenlerin ayrı olması aynı gece kalkıp, secde eden ve kıyama kalkan ile secde etmeyen ve kıyama kalkmayanlardan farklı oldukları gibi farklıdırlar. Bilenler, -tabii sadece bilenler değil, bilip yaşayanlar- bilmeyenlerden o kadar farklıdırlar. Hutbemin başlığında anlatmak istediği budur işte. Niçin okumak, bilmek veya bilerek yaşamak bu kadar önemlidir? Bu soruyu cevaplamak için baştanbaşa Kur'an'ı okumayı gerektirir. Bu hutbemde sadece olayın bir yönünü anlatacağım. Okumamazlığın insanda oluşturduğu bir hastalığı anlatacağım. Bizim de mübtela olduğumuz bir hastalık. Cehalet hastalığı. Hakkı örtmenin, hakkı tanımamanın hastalığı. Şimdi Kur'an'ın boy boy uyarılarından Birkaç örnek hem de, önderlerimiz ve rehberlerimiz, Resuller'den örnekler vereyim.
1-İnsanın iç dünyasında ki fucurun bir silahı olan cehalet.
إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا 33/72 Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.'[SUP]4[/SUP] İnsanın üzerine aldığı emanete ihaneti neden dersiniz acaba? Allah(cc) insanı, zalim ve cahil yaratmaz. O insanı fıtrat üzere tertemiz yarattı. İnsanı imtihan için yarattı. Peki neden ona 'ZELUUM: Çok zalim ve CEHUUL; çokça cahildir' diye insanı tanımlasın? İnsan yaradılışına anlam veren vahyi gerçekleri unuttuğu yani okumadığı zaman zulüm ve cehalet işleyecektir. Vahyi doğrulara sarılmadıkça bu hastalıktan insan kurtulamaz. O halde gelin bu hastalıklardan bizi kurtaracak okumaya sarılalım. Emanete ihanet etmenin yolu budur.
1-Günah çukuruna düşmek istemiyorsanız, Hz. Yusuf'u(ass) örnek alın. Yaşanmış ilahi bir gerçek bize ders veriyor.
'قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ وَإِلاَّ تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُن مِّنَ الْجَاهِلِينَ Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi.'[SUP]5[/SUP] Hz. Yusuf'un duasını güzel kavramak gerekiyor. Beni korumasan onların tuzağından ben tuzağa düşer ve cahillerden olurum. Ne zaman cahillerden olacaksın? İlahi sınırları tanımasan o zaman cahil kalırsın. Allah'ın vahyini okumayan ve Hz. Yusuf(ass) tanımayan cahillerden olur. Hz. Yusuf(ass) ilahi yasaları biliyordu. Onun için cahillerden olmaktan korkuyordu. Ve Rabbine sığınıyordu.
2-Hz.Musa'ın(as) korktuğu şeytan 'CEHALET'
وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُواْ بَقَرَةً قَالُواْ أَتَتَّخِذُنَا هُزُواً قَالَ أَعُوذُ بِاللّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ 2/67Mûsâ kavmine: 'Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor' dedi. Onlar: 'Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin?' dediler. Mûsâ: 'Bilgiden ve muhakemeden yoksun, Allah adına yalan uyduran cahiller gibi davranmaktan Allah’a sığınırım' dedi.'[SUP]6[/SUP] Ayet bize cahilleri anlatıyor. Kendi heva ve hevasından yasa koyanlar cahillerdir. Ben nasıl Allah'ın söylemediğini size söylerim veya emir ederim? Resuller bize yol gösteriyor. Onlar vahyi ilkeleri yaşıyor, davet ediyor. Onların ölçüsü vahidir. Verdikleri ders sizde vahyi okuyun ve bizim gibi yaşayan. Onun için biz okumalıyız. Okumamazlık kanserinden kendimizi kurtarmalıyız.
3-Hz.Nuh(ass) gibi Resulu'n aldığı uyarı.
قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلاَ تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنِّي أَعِظُكَ أَن تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ 11/46'Allah:
'Ey Nuh, oğlun ailenden, iman edenlerden, kurtarılacaklardan değildi. İtirazın yerinde olmadığı gibi, doğru bir davranış da değil. O, sâlih amel işleyen biri de değil. O halde, hakkında bilgin olmayan bir konuda benden bir şey isteme. Ben sana, bilgiden muhakemeden uzak, tutarsız davranan cahillerden olmamanı tavsiye ediyorum, seni uyarıyorum.' dedi.'[SUP]7[/SUP] Resul'de olsa ilme bağlı amel etmeli. Şüphesiz onların ilmi vahidir. Atamız Adem(ass) ne zaman ilahi yasaya isyan etti. İlahi nasihatları unuttuğu zaman. Allah(cc) Nuh'u uyarıyor. Cahillerden sakın olma. 'Hakkında bilgin olmadığı şeyin ardına düşme....'[SUP]8[/SUP] nehyini söylemişti son Resul'e. Kardeşi Nuh'u da uyarmıştı. Bize ders veriyordu. Vahyi okuyun ki sizde cahillerden olmayasınız. Hakkında bilginizin olmadığı şeyi konuşmayasınız veya yapmayasınız. Tüm bu nebevi kıssalar neden bize anlatılıyor? İbret alalım ve cehalete karşı bir savaş başlatalım. Bir kavga başlatalım. Ümmeti saran bu kabustan kurtulalım. Bu kabusu gören bir şairimiz var. O da bize cehaletten kurtulalım.
Ey derdi cehalet! Sana düşmekle bu millet!
Bir hal getirdin ki ne din kaldı, ne namus!
Ey sine-i İslam'a çöken kapkara kabus
Ey hasmi hakiki seni öldürmeli evvel
Sen düşmanları bize üstün çıkaran el![SUP]9[/SUP]
4-Ve son nebi Hz.Muhammed'e(as) yapılan canlı uyarıyı okudunuz mu İlahi kitapta.
خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ 7/199Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.'[SUP]10[/SUP] Hz.Muhammed'e iki kez emir ve bir de okuyoruz bu ayette. Aff yolunu tut. Güzel olanı emir et. Ve cahillerden yüz çevir. Bu ayette cahillerden, Resulullah için iki bizim için üç şey anlaşılır. Resulullah(as), için cahil, müşriklerden cahiller, ehli kitabtan cahiller. Birisi ilahi ayetleri dinlemeyi okumamada ayak diretiyor. Diğeri bildiği ilahi kitabı yaşamıyor ve anlamamada diretiyor. Yani cehaletinde ısrar ediyor. Bize göre yukarıdaki iki cahil guruba bir de Kur'an'ın cahilleri bizler varız. Yine kendisini müslüman gören ve Allah'ın ayetlerine rağmen kendi hevalarından hayat kuralları koyup ona göre yaşayanlar. Yani o günkü kitabiler gibi kitabı arkasına atanlar. Bunlarda neden yüz çevirmek gerekiyor? Çünkü onlar anlayamazlar. Onlar akıllarını dumura uğratmışlar. Akıllarına hiç spor yaptırmamışlar. Aklın ictihat kabiliyetini yitirtmişler. Şimdi anlıyorum Rabbimizin şu kısa surede dört kere şöyle sesleniyor.
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ 'Andolsun, biz Kur’ân’ı okunarak ibadet edilsin, öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Düşünen, öğüt alan, okuyarak ibadet eden var mı hiç?'[SUP]11[/SUP] Elli beş ayetlik bir surede dört kez bu çağırının anlamı nedir biliyor musunuz? Said b. Cubeyr, Allah'ın kitaplarından, okunduğu zaman en kolay anlaşılan kitap Kur'an'dır. Veya hepsi okunduğu zaman kolay anlaşılan ilahi kitaptır. Bu ilahi eğitim metodu içinde hazırlanmış. Muyesser kılmak. Hazırlamak anlamına gelir. Nitekim araplar 'deveyi sefere hazırladım' derken bu fiili kullanırlar. Hem kıraatı ve anlaşılması kolay. Hem de yaşanması kolay.[SUP]12[/SUP] Biz bugün ne okuyoruz ve ne de anlıyoruz. Rabbimizin sorusu hava kalıyor. Sizlerden bir ricada bulunuyorum sevgili dostlar. Şu hutbem sizlere ulaştı mı, alın ve önce bu sureyi Birkaç sefer okuyun. Ve özellikle bu ayet üzerinde ayetin çağrısına uyarak tezekkür edin. Ben de o çağrıyı yapıyorum.
Kur'an zikir için hazırlandı, kolaylaştırıldı. Var mı zikir eden. Var mı okumaya hayır olan. Hazır mısınız bu çağrıya. Hazır mıyız bu çağrıya? Başlatalım okuma seferberliğini ve cehalete karşı bir savaş açalım. Ne mutlu bu çağrıya uyanlara. Ne mutlu bu yola girenlere. Gelin biz de onlardan olalım.
II-RESULULLAH'ın OKUMAYA DAVETİ
Kur'an ilk ve örnek 'KARİİ: Okuyanı, yaşayanı ve ulaştıranı' Hz. Muhammed(ass) Kur'an'ın 'Bilin, Biliniz, bildiniz mi, .....' ifadelerini çok iyi biliyordu. Kendisi bunu arkadaşlarına hep tavsiye ediyordu. İlk okunacak ilahi sınırları anlatan Munzel kitaptı.
-' .....Zancılardan önce ilim öğrenin, ilim öğrenin yani zannları ile hareket edenlerden önce.....' Cehaletin silahı zann.
-'.....Muhakkak ki bir fıkıh bilgini şeytana karşı bin abidden daha güçlüdür....' Tabii öğrendiğini yaşıyorsa.
-'...Resulullah(ass) ey Ebuhureyre' Farzları öğren ve onu öğret. O ilmin yarısıdır. O unutulandır. Ümmetimden ilk alınacak olandır...'[SUP]13[/SUP]
III-MEŞHURLARIN CEHALETLE SAVAŞI
Son okuduğum kitaptan örnekler vereyim. CİA, üyelerini eğitirken bir toplumun yıkılışını yollarını şöyle anlatılıyor. Bir toplumu yıkmak istiyorsanız şu yolları takip edin.
1-Eğer bir toplumu çökertmek istiyorsan, önce onun parasına olan güvenini sarsacaksın.
2-O toplumun, 'Kendi öz değerlerini yıkacaksınız.
3-Toplumu 'Tüketim toplumu' yapacaksın.
4-Toplumu bilgisizleştireceksin. Bilgi toplumu olmaktan uzaklaştıracaksın.'[SUP]14[/SUP] Aslında son maddeyi birinci sıraya yazmak gerekiyor. Ama ilk üçü dördüncü maddenin neticesi. İlk üçü dördüncünün sebebi. Bakış açısını, para, tüketim olan. Okumaz, okumayan, öz değerlerine sahip çıkamaz. İnsanı nasıl kandırma sarrafı olan, insan katili şebekeler, yani iblisi güçler onları nasıl kandıracaklarını da çok iyi bilirler. 'Bir toplumu çökertmek istiyorsan onların kitaplarını ellerinden al, kitaplarına yabancılaştır, okumaktan uzaklaştır. Bir toplumu yeşertmek, diriltmek ayağa kaldırmak istiyorsan onlara kitaplarını ver, okumakla hemhal kıl.'[SUP]15[/SUP] Ne güzel ifadeler. Son olarak kitabın ve okumanın zevkine ulaşmış bir babanın kızına yazdığı zevkli mektubunun bir pasajını yazarak bitireyim hutbemi. 'Pek hoş mektubuna teşekkür ederim. Sevgili küçük kızımın bahtiyarlığına sebep olduğumdan dolayı ben de bahtiyarım. Onun kitapları sevdiğini görmek kadar beni memnun eden bir şey olmaz. Zira, benim gibi büyüyünce görecektir ki, kitaplar, pastalardan, şekerlerden, bütün oyuncaklardan ve dünyanın her Türlü oyuncaklarından değerlidir.! Bana, 'Sarayları, bahçeleri, güzel yemekleri, arabaları, gösterişli elbiseleri ve yüzlerce hizmetçisi ile dünyanın en büyük kralı olacaksın.' deseler, istemezdim; okumayı sevmeyen bir kral olmaktansa, tavan arasında kitap yığınları ortasında oturan bir fakir olmayı tercih ederdim.'[SUP]16[/SUP] Sizlerle cehaleti kaldıracak ilmi bir yola girmek üzere buluşmak üzere. Allah'a emanet olun.

Dipnotlar:
1-K.K. Zumer Suresi39/9
2-Meşhurların Kıtap Okuma alışkanlığı ve etkili Okuma Teknikleri Mehmet İrmek Çıra yayınları
3-K.K. Zumer Suresi39/9
4-K.K. Ahzab suresi 33/32
5-K.K. Yusuf Suresi 12/33
6-K.K. Bakara Suresi2/67
7-K.K. Hud Suresi 11/46
8-K.K. İsra Suresi17/36
9- Meşhurların Okuma Tekniği
10-K.K. Araf Suresi 7/199
11-K.K. Kamer Sure 54/17,22,32,40
12-Cami El-Ahkam Ebi Abdillh El-Kurtubi 17.cild Kamer suresi
13-Hadislerin İslami şahsiyetin ders kitapları 2. kitaptan alınmış. Ayrıca Fezail El-Amal İlmin Fazileti bölüm.
14-age
15-age
16-age
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Resullerin Tevhid'den Sonra Öğrettiği Vasıf Dürüst - Doğru Olmak
19 Şubat 2013


ŞAM'DA Kİ EMEVİ MESCİD'inden USTAD SAİD RAMAZAN BUTİ'yi SEYREDERKEN
“Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet.”[SUP]1[/SUP]
II-GİRİŞ
Bize sıratı müstakimi hidayet eden Rabbimize kulluğumuzu yerine getirerek hamd ederiz. Salat ve selam dürüstlüğün güzel örnekliğini yaşayarak bize gösteren Resullere ve yaranlarına olsun. Rabbim onların yolunda olanlardan razı olsun ve bizi de onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm Müslümanları Allah'ın selamı ile selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve tüm mazlumların yar ve yardımcısı olsun. Rabbim yeryüzünde zulüm eden ve fesat yapan zalimlerin fırsatını ellerinden alsın ve bize de onlara karşı mücadele verme azmi ve bilinci versin.
İlahiyat fakültesini bitirdiğimin Birkaç yıl sonrası idi. Bir ağabeyimiz ve iki arkadaş sevdiğimiz ve kendisinden çok istifade ettiğimiz bir hocamızı yazdığı yeni bir kitabı hakkında bilgi almak üzere ziyaret etmiştik. Odayı dolduran kitaplar arasında sohbet ediyorduk. O günlerde Müslümanlar M.Kemal Atatürk'ü yeni keşfettiklerini!!! Söylüyorlardı. Hocamızın da bu anlamlarda yeni çıkışları olmuştu. Nedenini sorduğumuzda; şu cevabı verdi. 'Köprüden geçinceye kadar ayıya dayı diyeceksin.' diyerek kendisini savundu. Biz de saygı gereği veya gerek görmediğimiz için bir şey söylemedik. Gülümsedik; çünkü o ilim sahibi hocamız nasıl böyle söyleyebilirdi? Kendisinden ilmi istifade ettik ve çıktık gittik. Bu söylemin sonuçları çok acılar yaşattı. Doğrusu o günde bugünde bana hiç ilmi ve ahlaki gelmedi ve halen gelmemektedir. Türkiye’de şu herkes biribirine bu oyunu oynuyor. Şu an Kur'an Kur'an diye TV'lerde konuşan prof. Daha ilk çıktığında bir ağabeyimiz onunla konuşuyor. Niçin böyle mesajlar veriyorsun yazık olmuyor mu? O da şunu söylüyor. Bu mesajlarla önce insanları Kur'an'a getireceğim sonra onlara söylemem gerekeni söyleyeceğim. Ama ne oldu? O çağırdığı insanların noktasına geldi. Hayatın İslama düşmanlık üzerine kurmuş lider için şu ifadeleri kullandı. 'Türkiye’de midesine haram geçmemiş tek adam Bu adam dedi'. Evet Türkiye'de şu anda herkes biribirine bu oyunu oynuyor. Aslında bütün İslam dünyasında bu tiyatro var. Mursi geçen hafta Berlin’de bir konuşma yaptı. Aynı rolu oynadı. Mısır'da 'Devle kanuniyye; (kanun devleti) Devle medeniyye; (Medeni devlet) tabirine, burada 'devle dimokratiyye; (demokrat devleti) tabirleriyle konuşup durdu. Yine aynı zat, İKO toplantısında, aynı ifadeleri kullanarak, Fransızlarla Mali'de katliam yapan Mali' cumhurbaşkanını övmekten yerlere serildi.
Geçen Dımeşk'ten(ŞAM) gelen bir kardeşle konuştuk. Yetkin bir kardeş. Ramazan el-Buti ile ilgili şu olayı anlattı. Baba Esad başa geldiğinde ulema olarak bilinen herkesi biat etmeğe çağırır. Hepsi biat eder. Buti etmez ve şöyle seslenir; ben sana biat etmeyeceğim veya sana biat etmeyeceğiz ta ki hakk olarak hareket edinceye kadar. Etrafındakiler onu öldürelim derler. O da hayır der çözüm değildir. Sonra onun çağırır ve ona şu öneriyi yapar. Sen benim çocuklarıma ders ver ve TV'de halka hitap et. O da bu teklifi kabul eder. Ve bugünkü noktaya gelir. Hutbesinde aynen şu ifadeyi kullanıyor. 'Biz burada rahat rahat oturuyoruz. Onlar ise canlarını ortaya koyuyor ve cihad yapıyor. Onlar sahabi gibidirler. Şimdi bu örnekleri aşağıda vereceğim ayetlerle anlamaya çalışın.
Kur'an'ı okudukça, hayatı yaşadıkça bu hakikati açık ve net görüyorum. Onun için hutbemin başına söz konusu başlığı verdim. 'Resulleri(ass) bize bıraktığı en başat ilke 'DÜRÜST VE DOĞRU' olmaktır. 'Sıratı mustakim' Geçenlerde Dımeş-Şam'da ki Emevi Mescidinden bir hutbeyi seyrederken tarihin derinliklerine gittim ve günümüz İslam dünyasını seyrettim. Kendi kendime haykırdım, Ey Resuller Allah'ın salat ve selamı üzerinize olsun ki ne doğru söylemiş ve gereğini yaşamışsınız. Bu duygularımı sizinle de paylaşayım dedim. Bizim hayat kaynağımız ve ahlak ilkemiz, 'DURUST OLMAK'. DOĞRU OLMAK'
II-Fatihasız namaz olmaz.[SUP]2[/SUP]
İslami kaynaklar insana önce bir ruh ve bilinç kazandırır. İnsan bu bilinçle salih amel işler. Ve hayatını ilahi boya ile boyar. Bunu derslerimde, ruhuta derin olmak olarak tanıtıyorum. Onun için Kur'an bir anayasa kitabı değil. Kupkuru kurallardan oluşmaz. Bu cümlelerin hutbemle ne ilişkisi var. Yukarda ki ifade bir hadisten alınmış. Ve bazı ulema buna dayanarak namazda Fatiha okumanın vacip olduğuna ictihat etmişler. Bu işin fıkıh yönüdür. Ben burada başka bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Fatiha’yı namazla beraber alarak hayatın tüm alanlarına getirmek istiyorum. Fatiha’da bize anlatılan dürüstlük ilkesi ve ahlakı. Biz, kendisini bize anlatan Allah'a söz veriyoruz. 'Ancak sana köle olur ve ancak senden yardım dileriz.' Neden 'KÖLE' kelimesini kullandım? Çünkü 'İBADET' kelimesinin bu vasfı unutulmuş. Türkçede ki 'KULLUK'ta bu anlamını yitirmiş. Köle, dendi mi, akla, efendi, sahip ve köle ilişkisi gelir. Sana söz veriyoruz, sana kölelelik yapacağız. Sen bizim efendimizsin. Sana boyun eğeriz bir kölenin efendisine teslim olduğu gibi. Bu kalbi ve ameli görevimizi yaparken, başımıza gelecek olanlardan dolayı sadece ve sadece senden yardım dileriz. Başkasından korkmayız. Başkasına yalvarmayız. Yani söz veriyoruz. O Resuller gibi olmanın kavgasını vereceğimize söz veriyoruz. Bu konuda senden bir dileğimiz var. Bize dosdoğru yolu göster. Bizi ondan ayırma. İşte bu Resullerin yoludur. Firavnın karşısına durarak, 'Ben her türlü büyüklenen ve azgın tağuttan Allah'a sığınırım'[SUP]3[/SUP]. Gözümün önüne geldi. Kralın karşısına dikilerek, 'Hüküm ancak Allah'a aittir' diyen yüce ahlak sahibi Hz. Yusuf(ass) geldi.[SUP]4 [/SUP]Yine, gözümün önüne Firavnın mümine hanımı geldi. 'Allahım ben onun yaptığından beriyim. Onun saraylarını değil, senin katında bir ev bana ver.'[SUP]5[/SUP] Kabe'de Kur'an okuyup haykıran son Resul geldi. 'Deki ey Kafirler' ben sizin kulluk yaptıklarınıza kulluk yapmam....'[SUP]6 [/SUP]Dürüst olmak.Doğru olmak. 'Emr olduğun gibi doğru olmak.'[SUP]7 [/SUP]İşte bize bırakılan miras budur. Bu vasıf Resullerin mirasıdır. 'Fatihasız namaz yoktur' tesbitinin anlamı bir yönüyle budur. Berlin'de Mursi'nin bu mirası teslim ederek konuşmasını dinlemek isterdim. Ama nerde bu dürüstlük? Ve nerde bu doğruluk? Şimdi gelin bu girişin bakış açısı altında Kur'an'ı ayetleri okuyalım.
III-RİSALET ZENCİRİNİN SON HALKASI HZ. MUHAMMED'e ŞİDDETLİ UYARILAR
"De ki: “Ey insanlar, eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat sizin canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim. Bana mü’minlerden olmam emrolundu.”[SUP]8[/SUP]
"Açıkça varlığını benliğini Hakka ve tevhide yönelik dine, şeriata, medeniyete ada. İmandan sonra sakın ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan, gizli şirki yaşayan başka otoriteler de kabul eden müşriklerden olma.”[SUP]9[/SUP] Bu ayetler Mekke hengamesinde ve çilesinde davet görevini ifa eden Resulullah'a emir ediliyordu. Yücelerin, semaların, yerlerin ve tüm varlığın hakimi Allah'tan geliyordu. Bir taraftan Mekke parlamentosunun tehditleri, Müslümanlara işkenceleri ve Müslümanları tehcire zorlamaları, diğer taraftan Rabbin bu hitapları. Ayetleri aktüel iniş zamanını itibar alarak okuyun. Neden Resulullah(ass) bu uyarılara muhatap oluyor?
“Açıkça varlığını, benliğini, Hakka ve tevhide yönelik dine, medeniyete, şeriata ada. Allah’ın, insanları dinî, ahlâkî, insanî kabiliyetler ve özelliklerle donatarak yarattığı, kulluk sözleşmesi yaptığı; yaratılışa uygun, insan tabiatında mevcut tabii din İslâm’ı, şeriatı hayata geçir. Hakkı anlamaya ve kabule uygun yarattığı, yaratılış dini, tabii din İslâm’ı, tevhid inancını şirk ile değiştirmek doğru değildir. Allah’ın yaratılışa uygun kanunlarının benzerini yapmak mümkün değildir. İşte doğru ve insanlığı, insanî değerleri ayakta tutan din, zamanla değişmeyen tabii hukuk kurallarını içeren şeriat, düzen budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”[SUP]10[/SUP] Meal veren ne güzel meal vermiş. Umarım sayın Ahmet Tekin bu ayeti yaptığı açıklama gibi yaşıyor. Kişiliğini tanımıyorum. Ancak mealini önsözü bana çok garip geldi. Mealin içeriğine hiç uygun görmedim. Kur'an okurken ve hayatı yaşarken hep yaptığım şu tesbit aklıma geliyor. Kitapta Kur'an'ı anlamak, zihinde Kur'an'ı anlamak ve hayatta Kur'an'ı anlamak. Bana en zor gelen hayatta onu anlamaktır. Akideyi pratik hayatla vahdete indirgemek.
IV-ESLEME; TESLİM OLMAK
"Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir Müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan Müslümanlar oldunuz mu?' de. Eğer İslâm’ı yaşayan Müslüman oldularsa, hidayete erdiler demektir. Şayet davetinden, Kur’ân’dan, yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam ederlerse, elimizden kurtulacaklarını mı zannediyorlar? Sana düşen görev yalnızca tebliğdir. Allah kullarının davranışlarını biliyor, görüyor.[SUP]11[/SUP] Varlığını Allah'a teslim etmek. Hayatı kitaba teslim etmek. Allah'ın istediği doğru olmak. Her zaman eni gören Allah. Bu doğruluğu ilan etmek. Tüm insanlara haykırmak. Bunu önce salih amelleri ile ortaya koymak. İktidarda olanlara karşı, dosta ve düşmana karşı aynı olmak. Allah'ın kıyamette ki azabını unutarak bu dünyayı imar ettiklerini söyleyenler, şu ilahi kelamı Resulullah'ın sabah akşam okuduğu gibi okuyabilse idiler, tabii bende.
“Ben, Hakka ve tevhide yönelerek, yüzümü, yönümü, gökleri ve yeri yoktan var edene döndüm. Ben, ilâhlığında otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan, gizli şirki yaşayan, başka otoriteler de kabul eden müşriklerden değilim' dedi.”[SUP]12[/SUP]
V-HANİ ADİL ŞAHİTLER OLACAKTIK?
Resuller, insanlara ulaştırdıkları vahyin ilk şahitleri idiler. Şehit olmak, en güzel örneklilik yapmaktır. Bu mirası taşıyanlar, kitabın ve Resulun mirasçıları olabilirler. Onun için Rabbimiz bize şöyle emir buyuruyor. Hem de hükümlerin işlendiği bir surede.
"Ey iman edenler, Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, adâletli konuşan şahitler olarak Allah adına sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun. Bir kavme olan kininiz sizi adâletten ayrılmaya sevketmesin. Adâletli olun, çünkü adâlet takvâ esaslarını-Kur’ân esaslarını hayata geçirmenize daha yakındır. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranın, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olun. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.”[SUP]13[/SUP] Geçen derslerime yeni katılan öğrencilerimden birisi bana bir kitapçık getirdi. Kitabın ismi 'AMAÇ'. Bir kitapçık. Üzerinde, Kürdistan olarak tanımlanan toprakları gösteren bir harita var. HİK; 'Harekata İslamiya Kürdistan; Kürtistan İslami hareket'in hazırladığı ve amaçlarını belirttiği kitapçık. Abdullah Öcalan’ın emri ile dini kullanmak üzere kurulmuş 'YDK' Yekitiya Dindaran el-Kurdistan: Kürdistan dindarlar Birliği' adlı kuruluşun isim değiştirmesi ile özellikle Avrupa ki kürtleri kandırmak üzere kurulmuş bir hareket. Kitabı okurken oturup oturup kalktım ve subhanellah çektim. Bu kadar sinsice ve dini kullanan bir taktikte var mıydı. Aklıma, Atatürk'ün, Cumhuriyeti, hatimlerle ve Ankara Hacı Bayram camisinden Buharileri okutmakla ilanı geldi. Mehmet Pamak abinin 'Kemalizim ve Laiklik ve Şehadet kavramı’ adlı kitabı geldi. AMAÇ kitabı baştanbaşa ayetlerle ve hadislerle dolu. Abdullah Öcalan, Atatürk'ü, Mısır'da Tunus'ta ve hatta Türkiye'de ki Laik, Demokrat, sosyalist ve Komünist liderler bana daha doğru geldi. Kendi davalarında daha doğru davrananlar oldu. Allah’ım ne oldu bize? Neden bu hallere düştük? Neden onurumuzu ve izaatimizi kayıp ettik? Kitapçık Kürdistan dağlarında cihada çağırıyor. Abdullah Öcalan'a dokuz ay korumalık yapan bir hoca çocuğu bana dağlardan kaçışını sebebini anlattı. Bize ekiz dokuz ay materyalizmi anlattılar. Ama ben bir türlü dini inkar edemedim. Allah'ı kalbimden silemedim. Sonunda baktım bizi öldürecekler bir şeyler yaptık bazı ülkeler üzerinde bazı şeyleri bahane ettik ve kaçtık. Meleler! Allah'tan korkun bu Müslüman halkı batıl ideolojilere çağırmayın. Seksen beş yıldır, Türkiye'de kurulan diyanet Müslüman halkı Kemalist sistemin köleleri yapmakla ne kazandılar? Bir zaman bu acizin sözünü dinlemeyen Meleler sonra gerçeği anladılar ama hain ilan edildiler. Gelin doğru olalım. Herkes ne olduğunu açık ve seçik söylesin. Öyle bir araya gelelim. Dün Ali Cinah'a Pakistan’da İslam devleti teklifi ile kandıran Beyaz insan bugün aynı oyunları oynuyor. Bana 'Hindular, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler' kendi değerleri ile beraber bağımsız Hindistan’da yaşasın. Diyen GANDİ daha doğru geldi. İngiliz komutanın konuşması ile ilan edilen bağımsız!!! Pakistan halen kan revan içinde. Beyaz insan imzası ile ilan edilen hangi ülkemiz bağımsız oldu? Hepsinde kan ve revan akıyor. Allah aşikana aklınızı başınıza alın. Bu halkı emperyalizmin kulları haline getirmeyin. Allah'a hesap vermeyeceksiniz. Allah'ın şu çağrısına kulak verin.
“İşte bunların yaşandığı hayat tarzı benim dosdoğru, muhkem, güvenli yolumdur. Bu yola tâbi olun, Kur’ân’a ve sünnete uyun. Sizi Allah’ın yolundan ayırıp parçalayacak başka yolları, başka hayat tarzlarını benimsemeyin. İşte, tekrar tekrar Allah’ın size tavsiye ettiği hususlar bunlardır. Umulur ki, Allah’a sığınır, emirlerine yapışır, günahlardan arınıp, azaptan korunur, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranır, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olursunuz.”[SUP]14[/SUP] Resulullah’ın bize miras bıraktığı emanet budur. Gelin bu emanetin varisleri olalım. Ümmetin geçirdiği tecrübelerden istifade edelim. Ümmete gitmenin yolu ilklere sahip çıkmak ve onları Resullerin yaşadığı gibi hayata geçirmekten geçer. Bize Rabbimizden gelen burhanlar, yol göstericiler bize bu yolu gösteriyor.
“Ey insanlar, şüphesiz size, Rabbinizden kesin bir delil geldi. Size, Allah, insan, kâinat ilişkilerini, ilâhî düzeni açıklayan apaçık bir nur, Kur’ân indirdik.”[SUP]15[/SUP] Bu ayetler, Medine'de iniyor. Hükümlerin anlatıldığı başka bir sure. Nisa suresi.
VI-KIYAMETTE Kİ BU ACI HALE DÜŞMEYELİM
İlahi gerçekleri herhangi bir şekilde gizleyen, satan, tahrif edenlerin şu azabı ne acıdır.
“Allah’ın indirdiği kitabın bir kısmını, Muhammed’in getirdiği gerçeği, ilâhî hükümleri gizleyenler; gizledikleri karşılığında, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaati, bir kaç pul alanlar, işte onlar, karınlarını ateşle doyurmuş, bedenlerini ateşle beslemiş olurlar. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacaktır. Onları temize çıkarmayacak, vicdanlarını arındırmayacaktır. Onlara can yakıp inleten müthiş bir azap vardır.”[SUP]16[/SUP]
"İndirdiğimiz apaçık âyetleri, peygamberlerin tavsiyelerini, vahyin içeriğini açıklayan beyanlarını, Muhammed’in hak peygamber olduğunun kesin delillerini, ilahî hükümleri, hidayet yolunu, Muhammed’in gösterdiği yolun doğruluğunu, kitaplarda, Tevrat’ta ve İncil’de bizim insanların iyiliği için açıklamamızdan sonra gizleyenlere Allah lânet eder. Lânet edebilecek olanlar da lânet eder.”[SUP]17[/SUP]
VI-İRAN İSLAM DEVRİMİ VE BUGÜN
Birçok kardeşim ve dostum bana sitem yapıyor ve bazıları şiddetle kızıyor. Yıllarca devrimi savundun bak şu ne yapıyorlar. Siz yanıldınız. Diyorlar. Yukarda verdiğim bir ayette 'Adil olmamız' isteniyor. Ben halen devrimin İslami olduğunu ve onurlu olduğunu ve nebevi sünnete uygun bir çıkış olduğu kanaatini sürdürüyorum. Şah ve onun hamisi ABD ve batı istikbarına karşı verilmiş onurlu bir mücadele idi. İslami hareketler güç ve ivme kazandırdı. Bunu her mekanda ve ortamda savunurum. Pehlevi Rejimini yıkmak için şehit olan sarıklılar ile, Nusayriler şehit diyen sarıklılar ak ve siyah gibi bir birinden ayrıdır. Bunu tesbiti Hama için yazdığım yazıda da belirttim. Devrimin hareket seyri ve şahı devirmesi ve devrimin ilkelerine bağlı kıldığı müddetçe savunduk ve savunacağız. Ama yapılan zülüm ve bugün gelinen noktaya hiçbir zaman evet edemeyiz. Selahaddin abinin şu sorusu ne güzel bir soru.'Zamana Yezidine destek vermek mi Yezide karşı olmak.'?[SUP]18[/SUP] Doğrusu zülme karşı tarihi bir çizgi koyan Hz. Hüseyn’in yolunda olduğunu söyleyenlerin bugün devrimi getirdikleri nokta hutbemin başından beri verdiğim ayetlerin çerçevesi içinde sıratı müstakimden tamamen ayrılmaktır. Biz olaylara mezhebi bakışla değil, evrensel bakışla bakmalıyız. Pakistan’da şiaya atılan bombalar ümmet olmanın önüne atılan bombalardır. Irak’ta ha keza. Ama nebevi sarık ve sakallarla tağutilere şehit diyenlerle onları sahabilere benzetenlerin hiçbir farkı yoktur.
VI-SONUÇ
Sevgili kardeşler!
1-Sizlerden özellikle rica ediyorum, bu hakikatleri çevrenizde ki herkese ulaştırın. Kandırılan insanlar yarın bize hesap soracaklar. Tabi bu onları sorumluluktan kurtarır mı? Şüpheiz hayır.
2-İslami mücadelenin girdiği üçüncü merhalede müstekbirler umutlarını artık kesmişler. Onlara umut olmayalım. Rabbim nurunu tamamlayacaktır. Bu nurun önünde engel olmayalım.
3-Bir zaman aynı benim gibi düşünen bir bakanın geçen beyanatını okudum. Üstelik başında sarıkla. Yanında da yine bir zamanla aynı düşünceleri paylaştığımız diyanet işleri başkanı ile şunu söylüyor. 'Demokrasi İslam ile çelişmez.' Biri hevanın mahsulu diğeri İlahi vahyin mahsulu İslam.Nasıl bağdaşır. Bir de otuz yıldır Demokrasi göbeği Avrupa’da yaşayan bir kardeşiniz olarak onların Hürriyet, insan hakları vs. ile ilgili dünyalarını da yaşıyoruz.
4-Gelin önderlerimiz Resuller gibi doğru olalım. Sıratı müstakimi kendimize ahlak edinelim. Bereket Allah'ın vahyi doğrularındadır. Düşmanlarımız bilsinler ki biz onların karşında ne isek arkalarında da aynıyız.
5-'İhdine sıratı müstakim'. Allah’m bize sıratı müstakimi hidayet et. Allah’ım bize güzel ahlakı hidayet et. Allah’ım bizi güzel ahlakın zıddı olan kötü ahlaktan koru. Allah’ı ayaklarımız sabit tuttu. Ümmete giden yolun son merdivenini de çıkmaya bizi muvaffak kıl. Allah’ım bize senim kutsal ve değerlerinden başka kutsallaştırılarak vahdetimizi bozan kutsallaştırılmışların bakışından değil sen vahyi pencerenden bakma genişliğini bize nasip et. Allah'a emanet olun.

Dipnotlar:
1-K.K. Fatiha suresi1/5-6
2-El-Bani Resulullah'ın namaz Kılma şekli Namazda Fatihanın hükmü bölümü
3-K.K. 40/37 Gafir suresi
4-K.K. Yusuf Suresi 12/40
5-K.K.Tahrim Suresi66/3
6-K.K.Kafirun suresi
7-K.K.Hud Suresi11/111
8-K.K. Yunus Suresi 10/104
9-K.K. Yunus Suresi10/104-105
10-K.K. Rum Suresi 30/30
11-K.K. Ali İmran suresi3/20
12-K.K. Enam Suresi6/79
13-K.K. Maide suresi 5/8
14-K.K. Enam suresi6/153
15-K.K. Nisa Suresi4/174
16-K.K. Bakara suresi2/174
17-K.K.Bakara suresi2/159
18-Selahaddin Eş Çakırgil Haksöz Haber 14.02. 13
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Tövbe Etmenin Nasıl Olduğunun Güzel Örnekliliği: Umeyr B. Vehb
Yalçın İçyer
رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.' (Nur Suresi24/36-37)
GİRİŞ
İlahi vahi ile bizi terbiye eden Alemlerin Rabbine sonsuz hamdu senalar olsun. Salat ve selam İlahi vahyin en güzel şahidleri tüm Resullere ve dostlarına olsun. Allah onlarla olandan razı olsun ve bizi de onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamı ile selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve direnen tüm mazlumların yardımcısı olsun.
En gerçekçi ilim yaşanan veya yaşanmış ilimdir. Teoride kalmış ilim beşeri sistemlerde de ve bilimsele ilimde de ve ilahi vahide de hiç anlamı olmayan ilimdir. Nitekim Kur'an, yaşanmayan ilimi yüklenenleri 'Kitap yüklüler' (Cuma suresi62/5) olarak tanıtıyor. Doğrusu benimde en sevdiğim anım bildiklerimi yaşadığım andır. Abartma olmasa en zevkle yazdığım yazılar yaşananmış hayat hikayeleridir. Onun için Resulullah'ın etrafında ki yiğitleri anlatan hutbelerimi dört gözle bekliyorum. İşte o dört gözle beklediğim cuma geldi. Size aşkla ve şevkle bugün bir yiğidi anlatacağım. Ümeyr b. Vehb. Çok kısa ama bereketli bir hayat. Rabbim o güzel insanların şahitliğini bize nasip etsin.
I-BÖLÜM
I-MÜSLÜMAN OLMADAN ÖNCE(CAHİLİYENİN ŞEYTAN'I idi)
Onun hayatının iki dönemi vardır. Aldığı lakap bunu tam ifade ediyor. Cahiliyede ki hayatı 'CAHLİYENİN ŞEYTANI'. İslamda ki hayatı 'İSLAMIN HAVARİSİ'. Şimdi bu iki hayatı kısaca okuyalım.
Bedir'de kılıcını İslamı yok etmek için komutanlık yaptı. Keskin görüşlü ve güçlü tahmin sahibi idi. Mekkelilere casusluk yaptı. Neden ona 'Cahiliyenin Şeytanı' dediler. Onu casus olarak görevlendirmişlerdi. Çünkü tahmini güçlü ve korkusuz bir müşrikti. Gece Bedir'e gitti ve gözetledi. Geri döndü. Ona iki soru sordular. İkisini de doğru cevapladı. Birinci soru, müslümanlar kaç kişi? Cevap üçyüz. Biraz eksik biraz fazla. İkinci soru; yardımcı güçler var mı? Onlara şu cevabı verir; 'Arkalarında Hiçbir şey görmedim. Fakat ey Kureyş topluluğu! Ölüme susamış kişiler gördüm. Güçlü olmayan bir topluluğun onların kılıçlarından başka sığınacak yeri yoktur. Ona göre kararınızı verin.' Öyle tekili konuştu ki, Ebucehil olmasaydı, tüm kureyşliler savaştan vaz geçecekti. İşte onun için ona 'Cahiliyenin şeytanı' dendi. Çünkü şeytan dostlarının kalbine korku salar. 'إِنَّمَا ذَلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءهُ فَلاَ تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ O şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. O halde mümin iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.' (Ali İmran suresi3/175) Şeytan kavramını da çok güzel anlatıyor. Cinden ve insandan olan şeytan.( Nas suresi 114/4) Bedir'de Mekke ekabirinin çoğu öldürüldü. Mekke'ye geri geldiler.
II.BÖLÜM
TÖVBE, TESLİMİYET VE KARDEŞLİK HİDAYET, KUR'AN TEDRİSİ
Birgün Ümeyr, amcası oğlu Safvan b.Ümyye ile oturmuş Bedir'de ölenleri konuşurlar. Onun oğlu da esir olmuş. Safvan'a şunu söylüyor. Borcum olmasaydı ve çocuklarıma bakan olsaydı. Gidip Medine'de Muhammed'i öldürdüm. Zaten gerekçemde var. Oğlumu isteme gayesi ile gidip bu suikastı düzenleyecektim.
Safvan’la sözleşme yapar ve Medine'ye gider. Safvan, senin Borcun ve çocuklarına bakma bana ait. Ümeyr, o zaman bu anlaşma aramızda kalsın. Ben gidiyorum. Kılıcını alır ve Medine'ye gider. Boynunda kılıcını gören Hz. Ömer onu karşılar. Ey Allah'ın düşmanı sen buraya hayır için gelmedin. Resulullah'a haber verilir. Onu bana getirin der. Resulullah'la onu arasında şu diyalog geçer. Ümeyr Resulullah'a cahiliye selamını verir. Resulullah; ey Ümyer, Allah bize bir selam öğretti. O senin selamından çok güzeldir. Es-Selamun aleykum.
-Ey Ümeyr! Neden geldin? Oğlumu kurtarmak için.
-Peki o boynunda ki kılıç ne oluyor? Kahrolsun kılıçlara. Ne bize ve ne de size bir hayır getirmedi.
-Ya Safvan'la yaptığın anlaşma ne oluyor? Ona anlaşmayı anlatır. Buna Ümeyr şaşırır. Vallah'ı benden ve Safvan’dan başka kimse bilmiyordu. Müslüman olur. Sen Allah'ın Resuluusun. Resulullah, o sizin kardeşinizdir. Kardeşinize Kur'an öğretin. O artık Medine'de, Kur'an talebesi oldu. İslamın merhameti ve Resulullah'ın alemlere rahmet olması. Sahabi bize Ümyer en sevimli oldu. Rrsulullah(ass) alemlere rahmet olduğunu burada bir kez daha gösterdi. Seni affediyorum. Ey Ümeyr sen hürsün. O artık zamanı İslam'ı öğrenmeğe harcamaya başladı. Kayıp ettiklerini kazanmaya başladı.
III.BÖLÜM
HAYATIN İKİNCİ DÖNEMİ BAŞLIYOR.
II-MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA İSLAM'ın HAVARİSİ OLDU
Ümeyr, hızlı bir şekilde Kur'an öğreniyor. Hutbemin başında ki yiğitlerin içine giriyor. O artık davetçi olmaya hazır halde. Safvan dört gözle onun haberini bekliyor. Bazen Mekke sokaklarında gururla; yakında bir haber işiteceksiniz ve çok sevineceksiniz. Diyerek dolaşıyordu. Bazen Mekke'nin dışına çıkıp gelenden giden haber soruyordu. Mekke'de bir şey yok mu? Kur'an talebesi, Resulullah'ı karşısına çıkıyor. Beni Mekke'ye yollayın. Bozduklarımı düzelteyim. Şu tarihi sözünü söylüyor.
Ya Resulullah artık Mekke'ye dönmek istiyorum. 'ALLAH'A YEMİN EDERİM Kİ, İNKARLA OTURDUĞUM HER YERE MÜSLÜMANCA OTURCAĞIM. KÜFRÜN HER MUDAFASINI YAPTIĞIM HER YERDE İSLAMI TEBLİĞ EDECEĞİM.' Bu sözleri kendisine şiar edindi. Onun için 'İslamın havarisi' oldu. O artık Mekke yolcusu. Başöğretmeninden izin aldı. Safvan sormaya devam ediyor. Gelenlerden biri. Medine’de büyük olay var. Safvan heyecanlanıyor. Nedir o büyük olay? Ümeyr müslüman oldu. Ümeyr şu an Kur'an öğreniyor. Ama Ümeyr Mekke yolunda. O şu ayetin müfessiri olacak.إِلاَّ الَّذِينَ تَابُواْ وَأَصْلَحُواْ وَبَيَّنُواْ فَأُوْلَئِكَ أَتُوبُ عَلَيْهِمْ وَأَنَا التَّوَّابُ الرَّحِيمُ 2/160Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar lânetlenmekten kurtulmuşlardır. Ben onların tevbesini kabul edenim ve ben tevbeleri daima kabul edenim, merhamet edenim.'(Bakara suresi2/160) Ümeyr korkusuz bir yiğit idi. Mekke'ye, Hz. Ömer'in çıkış gibi girdi. Boynunda kılıcı ile. Safvan karşısına çıktı. Hakaret etti. Sözünde durmadın. O da bildiğin gibi değil. Muhammed'i anlamamışız. O tamamen farklı ve güzel bir insanmış. Allah'ın Resulu. Safvan üzerine yürümek ister. Ama boynundaki kılıçtan korkar. Ve Ümeyr artık İslamın havarisi. Nerde İslamı kötülemiş ve kime İslamı kötülemiş ise tüm bunları düzeltecekti.
VI.BÖLÜM
Mekke fethini alt yapısını hazırlıyordu. Ev ev dolaşıyor. Kişi kişi görüşüyor ve İslamı, Kur'an'ı ve Hz.Muhammed'i anlatıyordu. Mekke fethi gelmişti. Mekkeliler bir kralın geleceğini zann ediyorlardı. İntikam hırsı ile dolu olan birisi bekliyorlardı. Onun için azılılar korkuyor ve Mekke'yi terk ediyorlardı. Bunlardan biri de Safvan'dı. O da gemiye binip kaçmayı planlıyordu. Ama, Resulullah'ı tanıyan Ümeyr arkadaşını unutmadı. Onun için Resulullah'ın huzuruna çıktı. Ya Resullah! Safvan kabilesinin lideridir. Kaçmak istiyor. On eman veririr misin? Rahmet resulu tabii Ümeyr, onu aff ettim. Gelsin. Ümeyr! Ya Resulullah bana inanmaz. Bir belge veririmsin? Resulullah(sas) Mekke’ye girerken kullandığı sarığını verir. Ümeyr Safvana gelir. Ne ypıp yapıp onu ikna eder. Sen Muhammed'i tanımıyorsun. O verdiği sözü yemez. O merhametli insandır. Gel gitme. Safvan kabul eder ve gitmez. Resulullah'a gelir. Doğru mu? Bana eman verdin mi? Evet verdim. O halde bana iki ay zaman ver. Müslüman olup olmamak için düşüneyim. Sana dört ay. Ne müthiş değil mi? İşte İslam budur. Veyl olsun İslamı canavar gösterene dünya entelijansına. Yazıklar olsu bize ki bu güzel dinin şahitliğini yapamıyoruz. Ne mutlu o yiğitlere ki bu güzel şahitliği bizzat yaşıyorlar. Allahım bizleri de onlardan eyle. Allah'a emanet olun.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
RİSALETİN BİZE YÜKLEDİĞİ BİR SORUMLULUK (NASİHET)
فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَكِن لاَّ تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَ Artık, Salih onlardan yüz çevirdi ve “Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz” dedi.’7/79
I-GİRİŞ
Bizi kendi arzu ve isteklerimizle başbaşa bırakmayıp, örnek imamlar olarak Resullerini gönderen alemlerin rabbı için nekadar hamdedersek yine azdır. Bize güzel örneklik bırakan tüm Resullere ve dostlarına salat ve selam olsun. Rabbım onların yolunda olanlardan razı olsun bizide onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm müslümanları Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Sizinle bugün önderlerimiz Resullerin bıraktığı büyük bir sorumluluğu anlatan Kur’an’i bir kavramı paylaşacağım. Bu kavramı seçmemi üç sebep gerektirdi. Birincisi risaletin bir geleneği olması. İkincisi, gerek Türkiye’de iken ve gerek burda bu sorumluluğun bizlerce çok ihmal edilmesi. Üçüncüsü ise bu sorumluluğun yeniden diriltilmesi ve bu konuda son Resul Hz. Muhammed’in uyarıları. Bu üç gereklilik bana bir sorumluluk yükledi ve onu da sizlerle paylaşayım dedim. Rabbım bu insanı kurtarma eylemi olan sorumluluğu Resuller gibi hayata geçirmeği bize de nasip etsin.
Sözkonus kavram ‘Emri bil maruf ve nehyi anil münker’in bir şekli olan ‘NASİHATTIR’ Onun için hutbeme bu başlığı verdim. Bu bir toplumsal sünnettir. Toplumu ayak tutan siyasi, ekonomik güçler, korkutucu ve köleleleştirici güçlerdir. Ancak manevi bağ insanın değerini yüce tutan ve onu koruyan bir güçtür. Kur’an özellikle bu yötemi tercih etmiştir. Bu gücü ayakta tutan yol ise iyliğin emir edilmesi ve kötülüğün uzaklaştırılması yoludur. İşte bunu bir şekli olan nasihatı hem kelime olartak ve hem de kavram olarak tanıyalım. Hava alaninada
II-’NASİHAT’ kelimesinin sözlük anlamı
Literaturde, siyaset ve ahlaki alanlarda çok kullanılan bu kelimenin tahlili şudur. Kökü ‘نصح Nesehe fiiliidir. Anlamıdır. ‘halis oldu, kurtuldu, kurtatdı, şüphelerden uzak oldu, kalp şüphenden temizlendi, irşad etti, kendisini islaha götürecek şeye yönlendirmek, ‘النصيحةEn-Nesiheh: Kişiyi fesattan kurtarıp islaha götürecek çağırı, söz veya davet.’[1]
III-Kur’an’da kullanılışı
a)-Düşmanların aleyhimize bu güzel kelimeyi kullanması
Bu çok tatlı anlamları taşıyan kelimeyi iblis atamızı ve eşini kandırmak için kullanıyor ve onları kandırıyor. Onlara tuzak kuruyor. Adem(ass) ve eşinin kıssasını bize anlatan rabbımız dikkatımızı çekiyor.
‘وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَVe yemin ederek şüphe yok ki dedi, ben size öğüt verenlerdenim.[2]Yemin ederek onlara hitap ediyor ve onlara nasihatçı olduğunu söylüyor. Ve onlara insanlık için kurulacak büyük tuzakların kapısını açıyor. Gözlerini perdeliyor ve onları ilahi yasalardan ayırıyor. Bu tuzağı, Yakub’un(ass) çocukları onu kandırmak ve Yusuf’u alıp ona suikast kurmak için kuruyorlar. ‘قَالُواْ يَا
أَبَانَا مَا لَكَ لاَ تَأْمَنَّا عَلَى يُوسُفَ وَإِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَBabalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.” 12/11 Görüyorsunuz, onlarda saf ve temiz baba Yakub’u(ass) kandırıyorlar. Aslında Hz. Yakup(ass) onların samimi olamadığını bildiği halde bu güzel kelime ile süslenmiş tekliflerine evet diyor.
Bu tuzağı aleyhimize tarih boyunca kullandılar. Bizim saf ve iyi niyetimizden de yararlanarak bize tuzak kurdular. Bu başlıbaşına bir konu, ben şu anlmanyada cereyan eden aktuel bir olaydan bahsedeyim. Avrupa’da özellikle Almanya’da ilerleyen İslamın durdurulma yolu olarak bize İslamı öğretmeye kalkıştılar. Bunun için bizim maslahatçı ve menfaatçı düşünen müslümanların iyiniyeti ile gelin biz size yardım edelim bizim kurumlarımızda İslamı öğrenin. Kitaplar bizden, eğitimciler bizden. Kurumlar bizden. Aynı İslam dünyasında oynan oyunlar gibi. Üniversitelerde kürsüler kurdular. Münister şehrinde kurulan kürsüde hergetiedirkleri eleman İslamı tahrif ettiler. Şu anda Almanya’da aktuel bir konu vardır. Almanya’da islamın öğrenilmesi veya öğretilmesi için kurumlar kurdurdular. İşte bu kurumlardan biride önce Munster’de sonra Osnaburg’ta kurulan ve Almanya’ ki İslam dersi verecek ve camilerde ilerde görev yapacak onların tabiri ile din görevlilerini yetiştirecek kişileri yetiştirecekler. Bu kurumun başına daha önce gelen prof. Muhammed(ass) diye bir kişinin yaşadığı kesin değil diye bir idda ortaya attı. Ordan aldığı tepkilerden dolayı uzaklaştırdılar. Şimdi yeni bir kişi getirdiler. Bu kişi de yeni olmayan tarihte tamamen şaz ve ummtin hiç itibar etnediği bazı argumentlere de dayanarak bir sürü tahrifler ileriye sürüyor. Bize dinimizi öğretme nasihatı ile hep geldiler, bize yol gösterdiler. Ve bizlerde inandık. Ayet kullandılar, hadis kullandılar ve çağdaşlık ilahını kullandılar ve bizde Allah’ın atamıza yapılan şu uyarıyı unuttuk. ‘Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” 2/35 Ve Allah(cc) onları şöyle uyarıyor. ‘….وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَن تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَا إِنَّ الشَّيْطَآنَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُّبِينٌ …..ve demedim mi ki Şeytan, hiç şüphe yok ki size apaçık bir düşmandır.’7/22 Bu oyun halen devam etmektedir. İslam dünyasında bu oyun özellikle müslümanlar dinlerine sahip çıkmaya başladığı günden başladı. Türkiyede 1950 lerde başladı. Avrupa’da 1980 lerde. Bizler ilahi doğrulara kulak vermek mecburiyetindeyiz.
IV-Resuller’in bize bıraktığı ‘NASİHAT’ miras
Kur’an’da bu güzel yöntemi kullanan birkaç Resul bize örnek veriliyor. Şimid bunları tek tek öğrenelim. Sizlere, sadece Resullerin kavimlerine söyledikleri sözleri hatırlatacğım. Sizler ayetleri genişçe okuyun. Vereceyim örneklerin hepisi aynı surede geçemekte. Bir örenek Hud suresinde geçmekte. Diğerleri Araf suresinde geçmektedir. Surenin ellinci ayetinden itibaren anlatılan kıssalarda seri halde nebevilerin bu sünneti bize anlatılmaktadır.
a)-Hz.Şuayb(ass)
فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالاَتِ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ فَكَيْفَ آسَى عَلَى قَوْمٍ كَافِرِينَ (Şu’ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim. Şimdi ben, inkârcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?”7)93 Onun bu güzel sözünü onlar şöyle cevapladılar. ‘قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَكَ مِن قَرْيَتِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَ Şu’ayb’ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey Şu’ayb! Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da mutlaka seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız.” Şu’ayb, “İstemesek de mi?” dedi.
b)-Hz. Hud(ass)
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” 7/67 أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَأَنَاْ لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌRabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.” 7/68 Hz. Hud’da sürekli kavmini uyaardı ve onlara nasihat etti. Onlar ona akıldan zoru dediler. Fitneci dediler. Bozguncı dediler. Ama O(ass) nasihat davasına devam etti.
c)-Hz. Nuh(ass)
وَلاَ يَنفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدتُّ أَنْ أَنصَحَ لَكُمْ إِن كَانَ اللّهُ يُرِيدُ أَن يُغْوِيَكُمْ هُوَ رَبُّكُمْ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.’11/34 Hz.Nuh’u tanıyorsunuz. Onun nasihat ve davet mücadelesini anlattım. Uzun yılların bir mücadelesini verdi.
d)-Hz.Salih (ass)
Aynı surede arka arkaya gelen Resullerin kıssasında sırayla halklarına nasıl nasıhat ettiklerini öğreniyoruz. Hz. Salih’te halkını, ilahi yasalara uymaya davet ediyor. Ve onlara imtihan olarak verilen bir sığırın kesilmemesine saygı isteniyor.Ancak onuda dinlemiyorlar. Ve ileri gelenler halkı onunda aleyhine kışkjırtıyorlar. O da onlara şöyle sesleniyor. فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَكِن لاَّ تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَArtık, Salih onlardan yüz çevirdi ve “Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz” dedi.’7/79
V.Son elçi Hz.Muhammed’in nasihatı
Son Resul’de nasihatın genel anlamı olan ‘EMRİ BİL-MARUF ve NEHYİ ANİL-MUNKER’ vardır. Hem Kur’an’da ve hemde hadiste çok canlı bir konu. Cihadın engüzel şekli. Tüm Resullerin gtönderiliş sebepleri. Bu konuyu burda izah etmek mumkin değil. Onun için sizlere Hz.Muhammed’den gelen bir iki rivayetle hutbemi sonuçlandıracağım.
Sevgili kardeşler! Bu sorumluluğu yine engüzel Hz.Muhammed yaşadı ve yerine getirdi. Yirmiüç yıl Risalet görevinin %95 nin bu sorumlulukla geçirdi. O’da kavimini hertürlü haksızlığı, yaptı. Yalancı dediler, fitneci dediler, terorist dediler, toplumu bozuyor dediler. Ama o diğer Resullerin yaptığı gibi kendisine gelen ilahi ilkeleri olduğu gibi yaşadı ve toplumunu uyardı. Bize de bu konuda nasihat etti. İşte onun nasihatlarından örnekler. Din nasihattir” buyurdu. Biz kendisine:
- Kimin için nasihattir? dedik. Peygamber Efendimiz:
“Allah, Kitabı, Resulü, mü’minlerin yöneticileri ve tüm müslümanlar için nasihattir” buyurdu.’[3]
Başka bir rivayettede şöyle buyuruyor. ‘Müslüman senden nasihat dilerse sen ona nasihat et.’ Başka bir ifadesi; ‘ Sizden birinizden bir kişi nasihat isterse kardeşine nasihat etsin.’ Başka bir rivayette, ‘Ben sizin için nasihat edenim.’ ‘……Allahım senin nasihatına uymayı bana nasip et…’[4] Kur’an O’na ve ummetine hitap eden bu nasihatlarla doludur. Yirmiüç yıl bu mücadleyi verdi.
VI-SONUÇ
Kur’an bizlere önder kılınmış nebilerin kıssalarını anlatırken, hayata dair, kulluğa dair davete dair örnek olacak canlı sahneler anlatıyor. Böylece bizimde sorumluluğumuzda onları örnek almamızı istiyor. Şimdi sıra sizde buyuruyor. Evet şimdi sıra bizde kardeşler. Kalkın ve bir nasihat hareketi başlatalım. Resuller gibi toplumumuza nasihat edeli. Bu hareketmimizin ismi ‘NASİHAT EDENLER VE NASİHAT’A DAVET EDENLER’. Kendi kendimize nasihat edelim. Nasihatlardan ders alalım. Hayatımızı onlara göre biçimlendirelim. Rabbım gerçeği öğrenip yaşayanlardan kılsın.
- Kardeşiniz-Yalçin İçyer/Cumali Hoca-06.12.2013
[1]-El-Mucem el-Vasıt 2.cild
[2]-K.K. 7Araf Suresi21

[3]-Muslim İman bab 95. Hadis

[4]-El-Mucem El-Mufhrs 6. cild nasihat maddesi
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
ACELECİ OLMAYALIM VE ACELEYİ SEVMEYELİM


1-GİRİŞ
Bizi güzel vasıflarla yaradan ve vahyi ile yükleyen Rabbımıza ona yakışır şekilde hamdeiyorum. Onun hamdini engüzel bir şekilde yerine getiren tüm resullere ve dostlarına salat ve selam olsun. Rabbim onların yolunda oalnlardan razı olsun ve bizi de onlardan eylesin.
Ey imaan edenler! Allah’a karşı saygılı olun, sorumluluğunuzu bilin. Sağlam ve dğru söz söyleyin. ‘يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًايُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا(70-71) Ey iman nimetine kavuşanlar, Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun, doğru, yol gösterici, aydınlatıcı, güven telkin edici söz söyleyin.Allah da işlerinizi düzeltip, geliştirip yoluna koysun. Günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, Kurân’ı ve sünneti uygularsa büyük bir mutluluğa, muradına ermiş olur. “33/70-71
Sevgili kardeşler! Sizleri ve tüm müminleri Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve mustazafların yar ve yardımcısı olsun. Rabbım zalimlerin ve müfsitlerin oyunlarını bozsun. Bu hutbemde Kur’an’da rabbımızın bize yaptığı bir uyarıyı anlatan bir kavramı paylaşacağım. Bu kavram hem fıtratımızı ve aktualitemimiz ilgilendiriyor. Onun için bizi üç boyutlu ilgilendiriyor. Özellikle aktualitmizi çok yakından ilgilendiriyor. yaşadığımız günlerde bin düşünüp bir karar vermiz gerekiyor. Konuşmalarımızda, ilişkilerimizde ve tüm çalışmalarımızda çok dikkatli olmamız gerekiyor. Onun için bu işleyeceyim kavramı özellikle dikkatinize sunuyorum kardeşler. Bu kavram sizler çok yakın ve bildiğiniz bir kavramdır. Hayatımızda, günlüğümüzde ve hatta bazan birçok davranışlarımızada sık sık karşılaştığımız bir kavramdır. Bu kavram ‘ACELE’ kavramıdır. Bakın gördünüğünüz gibi bize çok tanış olan bir kelime. ‘Ey vah acele ettim, acele davrandım, ne olurdu böyle acele etmeseydim, biraz beklese idim kıyamet mi kopardı….vs. Tabi terside olabilir biraz acaele edelim. Acile başvuralım. acil bir durum. vs. Hutbemde birinci kısmı işleyecem. Acele etmemiz gereken alan.
2-SÖZLÜK ANLAMI VE ÖRNEKLERİ
A)-Sözlük anlamı
Bu kelimenin kökü ‘E’cele’ fiilidir. Şu anlamlara gelir. Şu anlamlara geliyor. ‘suratlandı, hızlandı, hızlandı ve geçti, hantal ve yavaş olmanın zıddı, ACİL: Bu fiilin özne isim halidir.’ Mu’cem ve Lisan
B)-ACELE ETMEMİZ VE ETMEMEMİZ GEREKEN ALANLAR
1-Aceleci olmak insanın yaradılışında vardır
وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاًفinsan hay‎ra dua edip hayra‎ davet ettiًi gibi, ‏er dua da eder, ‏şerri davet eder. insan pek aceleci bir tabiata sahiptir.’17/11 İnsanın yaradılışında bu zaaf olduğuna göre bir imtihan vesilesidir. Allah(cc) bizi onun üzerine yaratmış ama aynı zamnda ona hakim olma kabiliyetide vermiş. Onun için bize hatırlatıyor. Dikkat edin bu konuda siz iblis ve dostları şeytanlar sizler tuzak kurmasın. Sizi kandırmasın. Bu ayet aynı zamanda bize kurulacak tuzağıda tarif ediyor. Hayır ve şerr insanın istemesi ve istememeesi gereken iki şeydir. Hayır gösterilerek şerri kendisine sunulabilinir. Ama şer gördüğünde hayırda olabilir. O halde acele etmemeli. Hayır olanda ısrar etmeli. Hemen karar vermemeli. Olayı tüm yönü ile görmeli. Hayır olduğunu görünceye kadar uğraşmalı. İşte bugünlerde sizlere tavsiyem budur. Birinci derecde hutbemi bunun için yazdım. Tabii sadece bugün mü? Hayır şüphesiz hayat boyu dikkat olmalıyız. Kararlarımızda acele etmemeliyiz.
2-Kur’an okurken acele etme veya etmeme
Bu hitap Resulullah’a yöneliktir. Ve Kur’an’da farklı yerlerde geçiyor. لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِOnu, Kur’ân’‎ çabucak kavramak, okumak, atlamamak için dilini k‎p‎rdatma.’75/16 ’Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan ِnce Kur’an’‎ okumakta acele etme. “Rabbim! ilmimi artt‎r” de’20/114 Bu emirler Resulullah’a aittir. Ama bizide ilgilendiriyor. Bu ayetler bizi birçok yِِnü ile ilgilendiriyor. Rabbimiz her‏şeye hakim ve her ‏‏ey onun konturolunda cereyan ediyor. Resulullah, vahyi al‎‎rken heyecanlan‎‎yordu. Korkuyordu. Ona acele etme emrini veriyordu. Bizede Kur’an, okuyun ama onu okurken üzerinde derin derin dü‏şünün. Acele etmeyin. Hemen hüküm vermeyin. Allah’‎n murad‎‎n‎ ve tevilini güzel anlamaya çal‎‏‎n. Rabb‎m‎z bunun için bize şö‏ِyle buyuruyor. ‘İnsan çok aceleci (tez canl‎) yarat‎l‎m‎‏‎‏tı‎‎r. Size yakı‎nda âyetlerimi gِstereceًim. Ş‏imdi acele etmeyin.’21/37 Ne güzel olu‏turuyor ayet deًil mi? Allah ayetlerin aç‎klayacakt‎‎‎r. Acele etmeyiniz.
3-Dünyaya ait her‏ey aceledir ve tuzaktı‎r
وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً ”17/18 İnsan hayır dua edip hayrı davet ettiği gibi, şer dua da eder, şerri davet eder. İnsan pek aceleci bir tabiata sahiptir. Bu ayette ve bundan sonra vereceyim ayette geçen ‘ACELE’ dünya anlam‎ndad‎r. ikinci ayet kı‎‎yamet suresinde geçmektedir. ‘Hay‎r! Siz dünyay‎ı seviyorsunuz ve ahireti bı‎rak‎yorsunuz.’75/20-21 Sizler ‘ACELE’ yi seviyorsunuz. Yani çabuk gelip geçen hayat‎ seviyor ve onu tercih ediyorsunüz. Ama o çok çabuk gelip geçer, ama a‏lçakt‎‎r. Dünyan‎n bir anlam‎da budur. ‘Resulullah(ass) bir sahabiyi a‎l‎‎p çِِِplüًe gِtürüyor. Sahabi sebebini soruyor. O da bu i‏‏te insanlar‎n peş‏‏ine düş‏‏‏tüًğü dünyadı‎‎‎r.’ Buyuruyor. Bu sizi kandı‎rmas‎‎‎ın.
4-ALLAH’a ACELE EDEREK KOŞALIM
Hz.Musa’n‎n acelesiقَالَ هُمْ أُولَاء عَلَى أَثَرِي وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَى ‘Mûsâ, ‏ِyle dedi: “Onlar, i‏te onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen ho‏nut olas‎n diye, acele ederek sana geldim.”20/84 Ko‏up rabb‎na kavu‏mada acele ediyordu. Hz.Musa’n‎n Rabb‎n‎n r‎‎zas‎‎ için yapt‎‎ً‎ aceleyi yapmal‎‎y‎z.
5-Çaresizlikten aceleye talip olmak
‘وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّل لَّنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ Ey Rabbimiz! Bizi tehdit ettiًin azâb‎, hesap gününden ince âcilen ver.’ dediler.’38/16 Bu ayet yukarda ki uyar‎lara uymassak, ba‏‎‏‎‏‎şım‎ı‎‎za öyle ‏‏şeyler gelecekki bu sefer ِِölümü, kı‎‎yameti istemek durumunda kalaca‎ğı‎‎z. Bu ayet bunu aç‎kça anlatı‎yor. İslam dünyas‎‎ ş‏‏u an öyle acı‎lar ya‏‎‏‎şıyorki, i‏‏şkence çeken bac‎ları‎‎mı‎‎z, kardeş‏‏lerimiz, çocukları‎‎‎m‎ız, gençlerimiz bize ölüm ver, kı‎‎yamet kopsun. Bu bizim için ölmekten daha kِِötü. Asl‎ında bu ilahi r‎‎‎ızay‎‎‎ı tercih etmeyenlerin soncudur. Ama bizi de ilgilendiriyor. Bugün başı‏‎‏‎m‎‎ıza gelenler acilenin peş‏‏ine dü‏şmemiz ve hesapsı‎‎‎z kitapsı‎‎‎z yapt‎ً‎‎ً‎m‎‎z davran‎‏‎‏lard‎‎r. Hesab‎‎n‎‎ verceًimiz ameller ve hay‎‎rlar‎ sevelim onlar‎‎n pe‏‏inde ko‏‏yal‎‎ım. Rabb‎‎m öğrendiklerimizi yaş‏‏amayı‎‎ nasip eylesin. Allah’a emanet olun.
Karde‏şiniz
Yalç‎ın İçyer
Essen
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Sılayı Rahimi Korumak Kulluk Görevimizdir

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.”4/1
I-GİRİŞ
Alemleri kendi güzel isimlerine uygun yaratan ve aralarına rahmet bağı yerleştiren Rabbımıza sonsuz hamdu sena olsun. Rabbimin kevni rahmetini sosyal olarak insanların ararsında yaşayarak güzel örneklikle gösteren tüm Resullere ve dostlarına salat ve selam olsun. Rabbım onların yollarında gidenlerden razı olsun, bizi de onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm müslümanları Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve tüm mustazaafların yardımcısı olsun. Rabbım yeryüzünü fesada veren ve zulmü yaygınlaştıran zalimlerin ve mufsitlerin tüm oyunlarını bozsun. Onlara karşı mustazaflara direniş bilinci nasip etsin.
Bu hutbemde sizinle yeniden bir İslami kavramla olacağım. Bu sefer, İslami kavram tabirini kullandım. Kur’an’i kavram ifadesini kullanmadım. Çünkü bu kavram daha doğrusu, bu değim Kur’an’da direk geçmemektedir. Bu bir konudur. Adabi muaşerete-yani ilişkilerde adap ve edep- konusuna girer. Her nekadar bu değimi içine alan ayetler yoksa da bu anlamda bir hayli ayetler vardır. Biz yine de usulumuz gereği hutbemizin kavramını tanıyalım.
II- ‘SİLAİ RAHM’ değiminin anlamı
Bu değim iki kelimeden oluşur. Birisi ‘صلةSıleh’ diğeri ‘رحمRahm’ kelimesidir. İlk kelime ‘Vesele’ وصلUlaştı, kavuştu, varmak, iğlikte bulundu,acıdı, yakınına akrabasına yardım ettiiylikte bulundu, bir kabileye mensup oldu, rifkat gösterdi, üzerine düştü.[1] İkinci kelime ‘رحمrehimden müşteki olmak, acıdı, ince ve nazik oldu.[2] Bu iki kelimeden oluşan ‘Silai Rahm’ Rahmi birleştiren olaştıran, yakınlaştıran, akrabalık bağı, yakınlık bağı’ anlamına geliyor. Bu tabir bu şekli ile Kur’an’da geçmez. Hadisi şeriflerde geçiyor. Bu konu ile yakın ve direk anlamlı olan ayet ve hadisleri vereceğim ve bu delillerden anladığım ve bizi ilgilendiren fıkhı sizinle maddeler halinde paylaşacağı.
III-BU KONU İLE İLGİLİ DELLİLLER VE ÖNEMİ
A)- Ayetler
Bu bağla ilgili ayetleri bir hayli çoktur. Bunlardan encan alıcısı Hutbemin başında verdiğim ayatttir. Bu ayette Allah(cc) insana hitap etmektedir.
İkinci ayet yine genel bir ayet. وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الحِسَابِ
‘Ve onlar Allah’ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar, Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar.’13/21 Ayette geçen ‘Vesele’ fiilinin geniş formudur. Ve Allah(cc) ulaştırılması gereken bir ödev olarak muhataba yükler.
Üçüncü ayet, yine akrabalık bağını ifade ediyor. ‘الَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُولَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَOnlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. ’2/27
B)-Konu ile ilgili rivayetler
1.Hadis
ليس شيء أطيع الله تعالى فيه أعجل ثوابا من صلة الرحم، و ليس شيء أعجل عقابا من البغي و قطعية الرحم، و اليمين الفاجرة تدع الديار بلاقع
1.Hadis
بينما أنا جالس عند النبي صلى الله عليه وسلم إذ جاءه رجل من الأنصار فقال : هل بقي من بر والدي شيء بعد موتهما ؟ قال : نعم خصال أربع الصلاة عليهما و الاستغفار لهما و إنفاذ عهدهما بعد موتهما وإكرام صديقهما و صلة الرحم التي لا رحم لك إلا من قبلهما
‘Ben Resulullah’ın yanında oturuyordum, Ensardan adamın birisi geldi ve dedi ki; anne ve babamın vefatından sonra onlar için faydalı olacak bir iğlik kalmışmıdır. Evet dört şey vardır. Onlara dua etmek, onlara bağışlama dilemek, vermiş oldukları sözler varsa ölümdlerinden sonra onu yerine getirme, onlraın dostlarına ikramda bulunmak, onlardan sonra sana bıraktığı akrabası ile sılai rahmikesmemek. ‘
2– أتيت النبي وهو في نفر من أصحابه ، فقلت : أنت الذي تزعم أنك رسول الله ؟ قال : نعم قال : قلت : يا رسول الله ! أي الأعمال أحب إلى الله ؟ قال : الإيمان بالله قال : قلت : يا رسول الله ! ثم مه ؟ قال : ثم صلة الرحم قال : قلت : يا رسول الله ! ثم مه ؟ قال : ثم الأمر بالمعروف ، والنهي عن المنكر قال : قلت : يا رسول الله ! أي الأعمال أبغض إلى الله ؟ قال : الإشراك بالله قال : قلت : يا رسول الله ! ثم مه ؟ قال : ثم قطيعة الرحم قال : قلت : يا رسول الله ! ثم مه ؟ قال : ثم الأمر بالمنكر ، والنهي عن المعروف
- Asahbından bir gurupla otururken Resulullah’a geldim, ve sordum, ey Allah’ın Resulu, Allah’a en sevimli gelen davranış nedir? Allah’a imandır. Dedim ki sonra nedir? Buyurdu ki; silai rahm. Dedi ki, dedim, daha sonra ne var ya Resulullah? Buyurdu ki; iyliği emir ve kötülükten uzaklaştırmak, Dedi ki, sonra sordum; ey Allahın Resulu Allah’ın en çok buğuz ettiği amel hangisidir? Buyudu ki; Allah’a ortak koşmak, sonra nedir ya Resulullah? Silai rahmi kesmektir. Daha sonra nedir ya Resulullah? Münkeri emir, marufu uzaklaştırmak, yasaklamak.’
3-Hadis
‘Allah’tan hakkıyla ittika edin ve akrabalık bağlarını(verwandtscfaftlichen beziehungen) kessmekten sakının’
4-Hadis
‘Rahim bağı-akrabalık- arşa asılıdır. Der ki ‘kim beni ‘sıla’ ederse Allah’ta ona sıla etsin. Yani kavuştursun. Kim benden koparsa Allah’ta ondan kopar.’
‘Kim rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sılai Rahim yapsın.’
5.’Allah’a ve Ahiret gününe inanıyorsa akrabasını gözetsin.’
6.’Akrabalık bağını kesen kimse cennete girmez.’[3]
7.’Ey insanlar! Biribirinize selam verin, akrabnızı gözetin,
IV-Bu delillerden çıkaracağımız dersler
1-Gerek ayetlerden ve gerekse rivayetlerden anlaşılan birinci mana bu bağın oldukça önemli olduğunu ve insanı ve müslümanları ilgilendirdiğidir. Dolaysı ile silai rahm, fıtri, yani insani, sosyal ve ibadi bir bağdır.
2-Yaradılıştan bir bağdır, inanç gözetmeksizin koparılmaması gerekiyor.
3-Sosyal bir bağdır, yine inanaç gözetmeksizin toplumu bir arada tutmaktadır. Koparılması sosyal bir eksikliktir.
4-O kadar önemlidir ki Allah’a ittika etmekten hemen sonra geliyor. Rivayetlerde bu bağı koparanlar şiddetle kınanıyor.
5-Sılai Rah, fitri olduğu için insanla Allah’ın rahmet arasında ki bir bağdır. Çünkü merhamet O’nun engüzel isimlerindendir.
6-Allah ve Resulu bu bağın korunmasını istediği için, onun korunması kulluğun gereğidir. Yani korumamak günahtır.
7-Son olarak vurgu yapmam gerek şudur ki, silai rahmın, insani yönü vardır. Sosyal yönü vardır. Kulluk veya sorumluluk yönü vardır. Bunların hepisi korunması gerekir ki yukarda geçen Allah’ın ayetlerine ve Resulundan gelen taavsiyelere uygun olsun. Allah bize bu sorumluluk bilincini versin.
8. Hutbemle direk ilgisi olmaya ama dolaysı ile iligili olan bir husus dikkatinize çekmek istiyorum. Son günlerde MEDYA müslümanları itham altında bırakan haberler yapıyor. Emniyet güçleride buna bağlı olarak evleri basıyor. Neymiş, müslümanlar Almanya’da veya Avrupa’da da silahlı çatışmalar yapacakmış. Resulullah’ı ve onun metdodunu tanıyan herkes çok iyi bilirki. Bu çok yanlıştır ve hiçbir bilen ve iyi niyetli müslüman böyle bir şeye kalkışmaz. Bu düşüncede olanlar varsa ya İslamı bilmiyor ve tanımıyor, ya da dolduruşa getirliyor. Ben burada İslami bilen müslümanlar adına çok açık ve net söylüyorum ki bizleri böyle hareketlere karşıyız. Yine altını çizerek söylüyorum, emniyet güçlerinin bu tür haberlered dayanarak suçsuz insanlara haksızlık yapmaları kesinlikle dogru değil ve toplumun yararına değil. Herkesi akli selim düşünmeye davet ediyorum. Sılai rahmin bir yönüde budur.
07.03.14 Essen/Almaya
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
SEVGİLİ KARDEŞLER SİZLERE İ'TİKAF İÇİN BİR HEDİYE YOLLUYORUM
NEDEN RABBI RESULULLAH'a SÜREKLİ TESBİHİ EMREDİYOR?
İ'TKAF TESBİHİN EN CANLI HALİ
وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَلِكَ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَBaskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zalimlere, müşriklere haksızlık edenlere, günahı, isyanı, Kur’ân’daki hükümleri inkârı alışkanlık haline getirenlere, âhiret azâbından önce korku zillet, açlık, hastalık, deprem, âfet gibi bir azap daha vardır. Fakat çokları bunun farkında değil.
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُRabbinin vereceği hükmü bekleyerek, sabırla mücadeleye devam et. Çünkü sen, bizim gözetimimizde ve himayemizdesin. Uykudan kalkınca, kıyamda iken, güne başlarken, bir işe girişirken, bir meclisten kalkarken Rabbini hamd ile, överek, şükrederek tesbih et.52/47,48
I-GİRİŞ
Kainatı gücünde tutan Allah'a hamdediyorum. Salat ve selam onun Resullerine ve dostlarına olsun. Allah onların yolunda olanlardan razı olsun bizi onlardan eylesin. Bizi de onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamı ile selamlıyorum. Rabbım sizlerin ve direnen tüm mustazaafların yardımcısı olsun. 21. Asırda acımasız günlerini yaşıyoruz. Yapmamız gereken çok ağır sorumluluklar vardır. Bizi sarsan çok ağır olaylar yaşıyoruz. Hem bizim açımızdan ve hem de insanlık açısından. Tüm bunlara dayanmak için direnişe ve aksiyona ihtiyacımız var. Bunun içinde yüksek dozajda enerjiye muhtacız. Bu enerjiyi nasıl elde edebiliriz? Sorusunu sordum. Ve cevabını 'tesbihte' buldum. Dikkatimi çekti neden Resulullah’a rabbi bu emri sık sık tekrarlıyor? İçinde bulunduğumuz Ramazanın da son günleri ve özellikle İ’TİKAF günlerini de bu emir lere parale gördüm. Tesbihle ilgili krk elli ayet vardır. Hz. Muhammed’e ve diğer Resuller’e. Bunların bir kısmını sizinle paylaşacağım. Ve diğerlerini okumak ve incelemeyi sizlere bırakacağım.
II-NEDEN TESBİH EMRİ?
Tesbih kavramı oldukça geniş bir kavramdır. Geçen hutbelerimde üzerinde durmuştum. Anmak, tenzih etmek, yüceltmek, saygılı olmak, emrine uymak ve yasasına uygun harekete etmek. Özel anlamda, namaz kılmak, Allah’ı zikir etmek. Bu anlamı ile kainattaki tüm varlıklar Allah’ı tesbih eder. Onun yasasına uygun hareket eder. ‘سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُGöklerdeki ve yerdeki varlıkların ve imkânların tamamı Allahın koyduğu düzen içinde görevlerini yaparak Allah’ı tesbih ve zikretmektedirler. O kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır.‘57/1
a)-Risalet, tesbihle veya kulukla başaladı
Daha ilk surelerde Resulullah kullukla ve Rabbe tamamen teslim olma sıfatı ile bize Allah onu tanıtıyor. ‚أَرَأَيْتَ الَّذِي يَنْهَى Gördünmü o müdahele edeni. عَبْدًا إِذَا صَلَّى Namaz kılarken bir kulu‘96/9-10 Bize Resulullah iki vasfı ile tanıtılıyor. ‚Namaz kılan ve kul‘ Onun mücadle silahı bu ikisi idi. ‚وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا Rabbinin adını zikre, şükre devam et, Rabbine ibadet et, Rabbinin dinini, şeriatını anlat. Bütün varlığınla O’na yönel.‘73/8 Mücadelenin enerji kaynağı, rabbı zikir etmek. Sırtını O’na dayanmak.
b)- Daha önce ki Resullerin yolu da tesbihti
Allah önceleri ona örnek veriyordu ki o’da direnme enejisini bulsun. O’da sıkıntılara karşı koymanın ve sıratı mustakımde yürümenin ağır yükünü taşıyabilsin. İşte bu canlı örneklerden biri Hz. Zekeriya(ass) قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّيَ آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلاَّ تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ إِلاَّ رَمْزًا وَاذْكُر رَّبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالإِبْكَارِZekeriyya: 'Rabbim, bana, oğlum olacağına dair bir alâmet ver' dedi. Allah: 'Senin alâmetin, üç gün insanlarla, işaretle cevap vermenin dışında konuşamamandır. Rabbini çok zikret, Rabbine çok şükret, Rabbine çok çok ibadet et, Rabbinin dinini, şeriatini anlat, akşama doğru ve sabahları erken, onu tesbih et.' buyurdu.’3/41 Hz.Zekeriya’yı o gün alay ediyorlardı. Bu yaşlı bunak(haşa) ne diyor deyip ağızlarıma geleni söylüyorlardı. Şimdi de konuşöuyor. Galiba aklını jayp etti. Ve daha niceleri. Aynısını Resulullah’a Mekkeliler söylüyordu. Dolaysı ile O’nun enerjiye ihtiyacı vardı. Rabbı ona kardeşi Zekeriyayı anlatıyor ki onun sünnetini yerine getirisin. O da onun yolunu takip ediyor. Ve sabah akşam Rabbını tesbih ediyordu.
c)- Tesbih, secde etmeği getirir
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَRabbini hamd ile tesbih et. Cemaat halinde, secdelere kapanarak namaz kılanlardan ol. ‚وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُSana ölüm gelinceye veya kesin bir imana kavuşmak için Rabbına kulluk yap.‘ 15/98-99Hayatı tesbih kıl. Sen de kainattaki varlıkla gibi ilahi yasalara uy. Sakın aykırı hareket etme yoksa fesat olur. Önünde eyileceğin tek güç Allah’tır. Hamd, tesbihtir. Lafla övgü olmaz. Salih amelle hamd olur. Bunun da adı kulluktur. Sürekli ibadet. Kainattaki tüm varlıklar gibi. Yok oluncaya kadar veya ölünceye kadar. Ya da kıaymet kopuncaya kadar. Onunda enerjiye ihtiyacı vardı. Bununda yolu tesbihtir.
d)-Tesbih, verilen nimete şükürüdür ve düşmanla mücadle azmidir
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاء اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىO halde, onların söyledikleri mantıksız, çirkin, incitici sözlere sabrederek mücadeleye devam et. Güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım vakitlerinde, ilerleyen saatlerinde ve gündüzün etrafında, iki ucunda da tesbih et ki, Allah katında hoşuna giden şeylere kavuşmana vesile olsun.‘ 20/130 İki sefer tesbih emir ediliyor. Ayetten anlaşılan ona karşı saldırıda olanlar var ve bunlar onun azmini kırıyorlar. Onlara karşı silah tesbihtir. Güneş doğmadan önce ve güneş batmadan önce. Ve gcelerin ortasında. Bunlar aynı zaman da ona verilmiş nimetlerdir. Hem direniş ve hem de şükür.
e)-Tesbih, Allah’ı yüceltmek geçisci dünyayı alçaltmaktır
‚سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَىSen yüce olan Rabbını tesbih et.‘87/1 Onun ismini yüceltirsen yani onu kendin için hedef edinirsen O’na ait olanı tercih edersin. Hayır olanı yani ahireti. ‚بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَاHayır sizler geçici olan dünya hayatını tercih ediyorsunuz.‘87/16 ‚وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىOysa ki Ahiret daha hayırlı ve süreklidir.‘87/17 Resulullah’a bu imtihanı kazandıran Rabbını tesbih etmesi oldu. O hep ahireti tercih etti. Dünya caziptir. Onu tercih etmemek için daha cazip ve daha karlı olan Ahireti tanımak gerekiyor. Bunun içinde tesbih gerekiyordu.
f)-Tesbih, günahları affının ve başarının anahtarıdır
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِSen sabrederek mücadeleye devam et. Allah’ın va’di haktır, doğrudur. Günahından dolayı bağışlanma, koruma kalkanına alınma dile. Rabbini, akşama doğru ve sabahları erken hamd ile tesbih et.40/55 Günah zaferin önünde ki en büyük engellerdir. Tesbih o engelleri silen temizleyen elektir. Onun için Resulullah’a hep emredilmiş.
g)-Tesbih ilahi hükmün gerekleşmesinin yoludur ve Allah’ın gözetiminde olmaktır
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُO halde, Rabbinin hükmünü sabredip tüm zorluk ve sıkıntılara göğüs gererek bekle. Çünkü sen, bizim gözetimimiz altındasın ve her ne zaman, yani uykuda iken, otururken, namaz için ayağa kalktığında, Rabbinin sınırsız büyüklüğünü tüm eksiksiz övgüleriyle överek yücelt.‘52/48 Başarmak istiyorsan ilahi gözetimde dur. Bunu yoluda O’nu durmadan tesbih. Onun için ikinci seferde emirediliyor. ‚وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِGecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da onu tesbihe, zikre devam et, sabah namazını kıl.‘52/49 Hiç durmadan O’nunla beraber ol ve yasasına uy. Sana ve insanlığa zulüm edenlere karşı durmanın yolu. Rabbını tesbih edip yüreğini ve kendini direnişe hazır hale getirmen gerekiyor. Onun için tesbih et. Namazla, cihadla, infakla, zikirle ve nehilerden uzaklaşmakla.
h)-Tesbih, hesp günü tartıyı arttıracaktır
İlahi emirlere bu kadar muhattap olan Resul ashabına tesbihi hep tavsiye etmişti. Onlar zaten onunla her tesbihine katılıyorlardı. Bir Bilal’a(ra) hesap günü terzayi ağırlatacak bir şey sana tavsiye edeyim mi? Evet ya Resulullah’a anam babam sana kurban olsun. ‚ Subhanellah, El-Hamdu lillah Allahu ekber‘ İlk kelime ‚Tesbih‘ fiilinin isim fiil halidir. Seni tenzih ediyorum. Seni tenzih için hamdını hakkının veriyorum. Salih amellerimle bunu yerine getiriyorum. Böylece seni yücletiyorum. En büyük sensin. Ancak sana kulluk yaparım. Resulullah(ass) kainattaki tüm varlıkların tesbihine uygun paralel bir tesbih toplumu kurudu. Böylece kainattaki tevhidi, insanlar arasında da gerçekleştirdi.
IV-SONUÇ
Hutbemin sorusuna bu ayetlerle cevap verdiğim kanaatındayım. Resulullah(ass) ilk müslüman, ilk davetçi ve ilk şahitti. Onun direnmesi için bunlar gerekliydi. Zafere ulaşmanın yolu buydu. Allah’la yapılan sözleşmein yolu burdan geçiyordu. Şunu sanmıyalım bu emirler sadece bize örnek olsun diye ona verilmiş. Onunda yaşaması gerekiyordu. O(ass) örnek bir kul olacaktı. Bize bir başarının yolunu bir insan olarak göstereckti ve gösterdi. İşte itikaf yapmasının sebeplerinden biride buydu. Şimdi sıra bizde kardeşler. Kurtuluş tesbihtedir. Tüm kainattaki varlıklar gebi tek sesten, tek amellen ve tek vucud olarak tesbih edelim. İ’tikafta bu çığırı açıyoruz. Bir çığırda hayatımız açalım bunun adı tesbih edenler çığırı olsun. Varmısınız hem ahiretimizi ve hem de dünyamızı kazanmanın yolu olan bu diriliş eylemine? Ne mutlu bize derim. Rabbım bu yolda daim eylesin. Kardeşiniz
Yalçın İçyer
18.07.14/Ramazan1435 Essen
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
TEBRİK VE BİR DAVET

قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا مِّلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ'Rabbim beni doğru, muhkem, güvenli yola, İslâmî hayata iletti. Dosdoğru dine, şeriata, medeniyete, tevhide ve Hakka yönelik İbrâhim’in dinine, sünnetine, İslâm dinine iletti. O, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan gizli şirki yaşayan, başka otoriteler de kabul eden müşriklerden, putperestlerden değildi.' de.6/161
قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَBenim namazım, kurbanım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah rızası içindir' de.6/162

Sevgili kardeşler! Sizlerin ve tüm müslümanların acılar içinde geçen Ramazan bayramını yürekten mübarek olmasını dilerim.
Yaklaşık ongün ititaf dolaysı ile sanal dünyadan yzak kaldım. Çok kayıbımın olmadığını, aksine çok kazancımın olduğunu bizzat yaşayarak gördüm. Bir ihtiyaç haline getirdiğimiz sanal dünyanın çağımızın aldatan bir sahir olduğunu canlı yaşadım. Tabii bunlar istiafade etmeyelim anlamında değil şüphesiz. Ancak cidden bizi sihirlediğini itiraf edeyim. Bu itikafta Resulullahın siretini okudum. Zaman zaman bir ay itikaf gibi bir zaman ayırıyormuş kendisine. Bu risaletten önce başlayan bir uygulamadır. Kitaba göre. Kısaca kapitalist tüketim toplumunu ayakta tutan şeylerden birisi de medya olduğunu açık gördüm. Genç kardeşlerin özellikle çoğunlukta olduğu güzel günler oldu.
Bu ara her namazlarımızdan sonra bir sayfa Kur'an okuyorduk. Bu yıl Ena'm suresini seçtik. Bir kardeşimizde Fizilal'da okumasını istemiştim. Onu çok etkilediki bize bir teklifte bulundu. Ena'm suresini baştan sona Fizilal'ın gölgesinde okuyalım. Ve buluşup değerlendirelim. Çok hoşuma gitti bu teklif. Bu yılda toplu ve ailece kıldığımız bayram namazında tüm kardeşleri buna davet ettim. Şim aynı daveti siz kardeşlerime de yapıyorum. Gelin bu, diriliş, direniş ve dayanışma dolu 165. ayetlik sureyi, fizilal gölgesinde okuyalım. Seyyd Kutub'un güzel ifadeleri ile okuyalım ve Mekke döneminin o ruh dolu mücadelesini yakalamaya çalışalım. Bu sure yukarda verdiği ayetlerin hayatta nasıl yaşanacağını bize anlatıyor. Umut ederim bu bilinci yakalarız.
29.07.14


Yalçın İçyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
YARALI BÖLGELERİ ZİYARET(I)
BEKLEMDİĞİM BİR YOLCULUK
İŞİMİZ ZOR
'Allahım senden şöyle dilekte bulnuyorum. Şehadet ediyorum ki sen kendisinden başka ilah olmayan Allahsın. Teksin, Samedsin. Doğmamış ve doğurmamışsın. Eşin ve benzerin yoktur. Yine senin güzel isimlerinle sen den dilekte bulnuyorum. Hepsinden. Bildiklerimden ve bilmediklerimden. Beni bağışla ve bana merhamet et.' Ey Allahım, Ey Allahım, Ey Allahım, Ey Allahım, Ey Allahım, Ey Allahım, Ey Allahım.
06.08.2014 20.05 Bu duayı yolculuğumun duası seçtim. Ramazandan önce bir kardeş tavsiye etmişti. İtikafta kayıp etmiştim ve ezberlememiştim, onun için okuyamadım. Bugün buldum ve bu seyahatımda sürekli okuma kararı aldım. Evet yolculuk. Benim için bu yolculuk güzel bir mutlulukla başladı. Çünkü hiç beklemdeğim bir şey oldu. Almancası ile ‘Überraschung’ türkçesi ile ‘sürpiriz’, gerçi bu kelimede türkçe değil, ama türkçede kullanılıyor. Beni hava alanına sadece oğlum Mustafa getireceyini bekliyordum. Ancak üç torunum, İsa Malik, Meryem Nur, İmran Ekrem. İmrana bu ramazanda ‘İmran melek’ ismini vermiştim. Dokuz yaşında olmasına rağmen kaç yıldır orucunu tam tutuyor. Orucu onu öyle güzelleştirmiştir ki ona bu ismi verdim. İlk olarak Dusseldorf havalımanından sevdiğim kuzular tarafından uğurlanıyorum. Bu benim için çok güzel oldu.
الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِم يَعْدِلُونَGökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a hamdolsun. Bunca âyet ve delillerden sonra, Rablerini inkârda ısrar edip, küfre sapanlar, hâlâ kulluk ve ibadette, Rablerine denk varlıklar icat ediyorlar.
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن طِينٍ ثُمَّ قَضَى أَجَلاً وَأَجَلٌ مُّسمًّى عِندَهُ ثُمَّ أَنتُمْ تَمْتَرُونَO sizi çamurdan yaratandır. Kendi katında kayıtlanmış olan belirlenmiş ecellerden vadesi dolan eceli sonuçlandırandır. Hâlâ Allah’ın kudreti ve diriltilme konusunda şüphe ediyorsunuz.
وَهُوَ اللّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي الأَرْضِ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ O Allah’tır, göklerdedir, yerdedir. Gönüllerinizde gizlediğinizi, açıkça söylediklerinizi ve yaptıklarınızı bilir. Hayır ve şer ne işleyeceğinizi ne sevap kazanacağınızı, hangi günahları yükleneceğinizi de bilir.‘6/1-3 Ena’m suresi. Bu yolculuğumda Kur’an hatmi yok. Ena’m suresi var. Onun için hep ondan örnekler vereceğim. Üçağımız gecikti. Çıkarken ve girerken genelde kimliğimi aletten geçirmeseler bekletme olmuyor. Bu seferde öyle oldu. Uçağımızın gecikmesi epey oldu. Kur’an’ımdan Ena’mı okumaya başladım. Ramazanda ki itikafta onu okumaya davet etmiştik. Okuduğum ayetlerden üçünü aldım. Anlamları insana huzur veriyor. İnsanın zaafını rabbı ile güçlendiriyor. İnsanın içinde bulunduğu karanlığı aydınlığa çeviryor. Gökleri ve yeri yaradan, karanlığı ve aydınlığı yaradana hamd. İnsanın sorumluluğu. Bu hamd sadece bir laftan ibaret değildir. Onun hakkı olan hamdın pratik bir olmalı ki bunu yerine getirmeyenler ayetin sonunda kafirler olarak isimlendiriliyor. Böylece ‚KÜFRÜN‘ inkardan ziyade nankörlüktür. Nimetin sahibini görmemeği ve teşekkür etmemeği anlatıyor. Muhattabını hamda davet ediyor. Bundan sonra insanın bu nankörlüğünü ona hatırlatıyor ve onun yaradılışını canlı bir şekilde ona anlatılıyor. İnsanın inatçılığı ve Allah’ın ona merhametini anlatılıyor. Diğer taraftan insanın bu halini kontrol altına alıncak şekilde Rabbı olarak anlatılıyor. İnsanın sırrını, insanın açık olarak yaptıklarını bilen bir Rabb anlatılıyor. Daha sonra tarih, Allah’ın nimetini ve insanın inatçılığını kaldıracak bir anlatım geliyor. Sekizinci ayete kadar okuduğumuz zaman bunları göreceyiz.
Akşam ve yatsı namazlarını oturuduğum koltukta cem ettim. Uçakta bir imtihan yaşadım. Bana orta koltuğu vermişler. Yerime geçtim Oturdum. İki yanımda iki hanım oturdu. Ortada kaldım. Hostes bayana bir ricada bulundum. Bana uygun bir yere aktarmasını rica ettim. Pek ilgi göstermedi. Şaşkın şaşkın oturdum. Bir ara hararetim yükseldi. Neden böyle oldu diyecektim ki içimden bir ses sakin olmamı istedi. Bende sakin oldum ve çözümü Rabbıma bıraktım. Galiba etrafımdakiler rahatsızlığımı anladılar ki bir şey yapma çabasına girdiler. Ben rahatladım. Sanki çözüm olacak gibi. Evet oldu. Önümüzde bir yer boşaldı. Ve yanımda ki hanım sordu, ben oraya geçebilirmiyim? O da tabii dedi buyurun dedi. Hanım oraya geçti. Ben bir hanımla kaldım. Daha sonra o hanımda siz kitap okuyorsunuz siz buraya geçin. Ben diğer taraf geçeyim. Allah’a hamd olsun. Rabbıma hamd ettim. Yoksa çok sıkıntı çekecektim. Bagajları veririken, bir hanım ağır olan bagajını bana vermek istedi. Aslında ben yardım isteyen hiç kimseyi geri çevirmem. Dah doğrusu adetim değildir. Adetim değil. Ama nasıl olsa ağzımdan çıktı ve sorumluluk almak istemediğimi söyledim. Ben de söylemiş oldum. Garip garip baktılar. Ben de söylemiş oldum. Neyse yolculukları Gaziantepmiş. Böylece ben de rahatladım. Ama bende yardımı reddetmiş oldum. Gerçi bu tür yardım işlerinde insan çekiniyor. Ancak bizim de oluyor bu tür sıkıntılarımız. ‘Hayatın heranı bir doğumdur.’ Diyorum öğrencilerime ve kardeşlerime. Sürekli uyanık olmamız gerekiyor. Hayat boşluk kabul etmez. Sıkıntı halinde, isyan dolu bir söz söylese idim kayıp edecektim. Ama Rabbım yardım etti ve sabır hissi doğdu. Bu ferec-çıkış- olmasa idi çok sıkıntılı olacaktı. Bir ara çıkı uçağın arasında otururum dedim. Bu sıkıntıyı bagaj yardımını redd bağladım. Beni uğarlayan torunlara ufakta olsa bir bahşiş vermem de beni üzmüştü. Oğlum Mustafa’yı aradım onlara ufakta olsa bir hediye vermesini söyledim. O da baba doğru dedi. Bu sefer polisten sorgusuz geçtik. Makinaya verdiler mi sorguluyorlar, vermediler mi yolluyorlar. Yolculuğumda ikinci bir kolaylık daha yaşadım. Uç oturakta ikin kişi oturduk. Orta koltuk boş oldu. Çok rahat okudum, yazdım ve oturdum. Yine bu sefer evden çok sıcak bir ortamdan ayrıldım. Beni çok sıcak uğurladı ailem ve torunlarım. Hepisi gelip beni uğurladı. Gelinlerim oğullarım ve eşim ve çocuklarım. Görüyorsunuz bu tür şeyler ne kadar önemlidir.
Bu yolculukta elime iki kitap aldım. Biri ABD’nin tarihini anlatan oldukça geniş bir çalışma. Tercüme edilmiş. ABD’nin ilk günlerinden almış ve geniş malumatlar vermiş. Kitab’ın yazarı (Allan Nevis-Henry Steele Commager, mütercim, Halil İnalcık. İkinci kitap ise yine tarihle ilgili. Muhammed Kutub’un İslam Tarihine bakış açımız. Orta boylu bir kitap.Oldukça ilmi bir kitaba benziyor. Yalnız tercümesinin iyi olmadığı çok açık. Kitap anlaşılmıyor. Konu olarak arzuladığı bir kitap. Umut ederim ki arzuladığım gibidir.
07.08.14 gece sabaha doğru. Saat02.47 gezimin ilk durağı. Ankara/demetevler Yolculuk oldukça güzel geçti. Belki ilk olarak Dusseldorf/Ankara arası aralıksız kitap okuyorum. Kardeşimin evindeyim. Yorgun değilim. Abdest alıp gece namazını kıldım. Ve yol arkadaşım ena’m’ı okumaya devam ettim. İnsanı ilahi yöntemle terbiye ediyor. Tüm inatçılığına rağmen insana deliller getiriyor. Buna ikna olmayan insana kendi cinsinden bir Resul örneğni veriyor. İlk teslim olan ve ilk tevhid ehli. İlk itaat çağırılan O(ass). اللّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلاَ يُطْعَمُ قُلْ إِنِّيَ أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكَينَDe ki: "Gökleri, yeri yaratan, beslenmeyip besleyen Allah’tan başkasını mı Tanrı edinecek mişim?" "Doğrusu, bana, Allah’a teslim ve itaat edenlerin ilki olmam emredildi" de, ve "sakın müşriklerden olma!" buyuruldu.6/14 İşte bu eğitiminilk talebesi Resul(ass). O öyle güzel bir örneklilik gösterdi ki, onu şu ayette görebiliyoruz. قُلْ إِنِّيَ أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍDe ki: Eğer ben Rabbime isyan edersem, o büyük günün azabından elbette korkarım.‘6/15 Evet bu insan nasıl zulüm ve fesat yapsın? Nasıl adaleti tesis etmesin? Onun için torpil yoktur. Yoksa inatçı insan hemen gerekçe getirecektir. O torpilli, O peygamber bunlar bizim uydurmalarımız. Biz nasıl O’nun gibi oluruz? Bunlar hep kendimiz için uydurduğumuz gerekçeler. ‚مَّن يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْمُبِينُO gün kim azaptan kurtarılırsa, gerçekten Allah ona rahmetini, merhametini, ihsan etmiştir. İşte apaçık mutluluk budur.‘6/16 İnatçı insana Allah hep acıyor. Ve merhamet ediyor. ‚وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدُيرٌEğer Allah senin başına bir felâket, bir sıkıntı getirir, ekonomik darboğaza düşürürse, kendisinden başka kimse o zararını gideremez. Eğer sana bir hayır verirse, bil ki, O’nun her şeye gücü kudreti yeter.‘6/17 İnsan, sürekli vesvese yaşıyan ve kendisine korkular oluşturan bir varlıktır.
08.08.14 gece saat 01.27 oturuyorum. Uzun ve yorgun gün geçirdim. Günümün çoğu hocamla geçti. Hocamla geçen günler ve saatlar çok verimli oluyor. Bugün çok ilmi bir cümle söyledi. ‚Kur’an’da müteradif kelime yoktur. Her kelimenin özgül anlamı vardır. O anlam anlaşalmadıkça kavramın muradı anlaşılmaz.‘ Birden kendimi cahil hissettim. Sübhanellah. Ben Kur’an’da yakın anlamlı ve eş anlamlı kelimelerin olduğunu biliyordum. Şimdi tüm kavramları tek tek incelemem gerekiyor. ‚قاتل’Katele ve ‚قثل’ Ketele’ filini konuştuk. İki kelime arasında ki farkı bu ramazanda anlamıştım. Ben İslamın savaşla yayılmadığı kanaatındayım. Bu fark bana yardımcı oldu. Nisa suresini işlerken bu farka vardım. Genellikle düşman saldırısında birinci fiil emrediliyor. Karşılıklı saldırı sırasında kullanılıyor bu fiil. İkinci fiil ise bundan sonra kullanılıyor. Ve genelde de birinci fiil kullanılıyor. Hocam bunu doğruladı. Kur’an’da ki kullanılışını konuştuk bana hak verdi. Türkiye iki gün sonra bir ilk yaşayacak. Halk reisicumhurunu seçiyor. Herkes bunu konuşuyor ve bunu tartışıyor. Ben kendime söz verdim bu konuyu tartışmayacağım. Çünkü yıllardır tartışıyoruz. Bizim çizgimizde belli. Türkiye’de özellde tüm dünyada şeytanın sağdan yaklaşım metodu ile müslümanlar kandırılıyor. Politize ediliyor. Hak ve batıl karıştırılıyor. Bir zamanlar, beşeri sistemleri ve yöntemleri gayri islami kabul eden mmüslümanlar adeta demokrasi savunucusu kesilmişler. Ben artık bu tür şeylerle zaman harcamanın yanlış olduğunu düşünerek tartışmayacağımı kararlaştırdım. Kafalar tamamen karma karışık. Tam anlamıyla ‘İLTİBAS’ olmuş. ‘وَلاَ تَلْبِسُواْ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُواْ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَHakkı batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.‘2/42 Bu ayetler Türkiye de gayet aktuel olmuş. Ehli kitabın haline düştük. Kardeşime çok acıyorum. Yegenlerime çok acıyorum. Saf temiz niyetleri onları kıyamet günü kurtaracak mı? Yegenim ta İspanyadan gelip kemalist ve faşist, sistemin savunucusu adaya oy vermek için gelmiş. İnsanın basireti bu kadar kapanır mı? Birileri, demokrasi için sandığa gelin Allah için sandığa gelin diyor. Herkes müslümanları kullanıyor. İslamı kullanıyor. Hep hamdusenalar ediyorum. Sıratı mustakım üzere yolumuzu hiç terk etmediğimiz için. Sıratı mustakimi terk edeli ne hale düştü. Hakkın batılla karışmasını tam anlamı ile yaşıyoruz…..
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
[video]http://www.islamvehayat.com/7239_yalcin-icyer-den-suriye-izlenimleri.html[/video]

Suriye izlenimleri...
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Kurban İnsanlık Tarihinin Ortak Bir Değeri Olan İbrahim Ailesinin Mirasıdır


قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ

……..’ ‘ Şüphesiz sizler için İbrahim(ass) ve O’nunla beraber olanlarda güzel örneklerdir. Hani onlar kavimlerine şöyle seslenmişlerdi; bizler sizlerin yaptıklarınızıdan ve kulluk ettiklerinizden uzağız…….’60/4
Sevgili, çocuklar, bacılar ve kardeşler! Bu kutlu bayram gününde sizleri Rahman ve rahim olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Kurban bayramı bize bir tarihi anlatıyor. Bir akideyi, bir inanaç yumağını, daha doğrusu bir hayat tarzını anlatıyor. Kurban bizim için hangi anlamları taşıyor sorusunu bana sorarsanız, size Kur’an’da ve Resullerin örnek hayatlarından şu cevapları veririm. Rabbım bu güzellikleri örnek almayı bize nasip etsin.
Kurban yakınlık demektir. Allah’a yakın olmak. Allah’a yakın olmak insanın kendisyle, ailesi ile ve çevresi ile barışık olması demektir. Kurban fedakarlık demketir. Tertemiz fıtrata bağlı kalmak demektir. Hanif olmak demektir. Adanmışlık demektir. Şirkten uzak tevhide yakın olmaktır. Zalimden uzak mazlumla beraber olmaktır. İlahi hükümlere teslim olmaktır. Sevdiklerini ilahi yolda feda etmektir. Bu vasıflarla vasıflanmak ilahi Ahlakla ahlaklanmaktır. Kötülüklerden ve kötü ahlaktan hicret etmektir. Zalimlere ve onların oluşturduğu beşeri ilklere karşı insanı Allah’a kulluğa davet etmektir. İnsanı insana ve eşyaya değil mutlak yaratıcıs ve sahibine çağırmaktır. Ateşe atılma pahasına, doğru olandan ve davadan vazgeçmemektir. Sözünde durmak demektir. Özü ile sözü arasında paralellik vardır demktir. Sözü ile amelleri arasında çelişki olmamak demektir. Kendisine, akrabasına ve hatta düşmanına karşı dahi adil olmaktır. Samimi olmaktır. Allah’a dost olmaktır. Bu dostluğunu lafta değil pratik davranışlarında ortaya koymaktır. Dostunu nefsine tercih etmektir. Kendisi için istediğini kardeşi için de istemektir. Komşusu için, insanlar için hatta tüm varlıklar için emin olmaktır. Düşmanının bile emanetini teslim edebileceği emin kişilik olmaktır.
Tüm bu özelikleri Tevrat’ın, incil’in, Zebur ve özellikle hiçbir katkı yapamadan son kitap Kur’an’ın bize ortak tanıttığı İbrahim ailesinde somutlaştığını okuyoruz. Burada siz kardeşlerimi ve kendisini kitaba ait gören tüm insanları bu aileyi örnek almaya davet ediyorum. Baba İbrahim, Anne hacer ve oğullar İsmail ve İshak. Örnek bir aile üzerinde adil bir toplumun kurulacak kadar güzel örnek. Hanım, baba ve oğullar. Hepisi birer örnek abidesi. Çağımızın batısı ve doğusu ile özelmini duyduğu örnek bir yapı. Derim ki gelin babalar İbrahim olalım. Anneler hacer olalım. Gençler İsmail ve İshak olalım. Hanım gençler Meryem olalım. O adanmışlığın farklı bir örenğidir. İbrahimin duası bir anlamı ile onda gerçekleşti. İsa(as) insanlık için önder oldu. Bize fedakarlığı öğretti.
İbrahim ailesi onun için yukarda okuduğum ayette bize örnek aile gösteriliyor. Bugün haccda olan ve İbrahimi menasiki yerine getiren ve oraya hakim olan güçler bu aileyi nekadar örenek alabildiler? Rabbımız son kitapta bir tarihsel gerçeyi sadece hikaye veya masal olarak okuyalım diye bize örnek vermiyor. Yaşadığımız toplumda veya zamanda o örnekliliği hayata geçirmemizi hedefliyor. Bakın ufakta olsa İbrahim’i(ass) bir buluşmayı örenk aldığımız için şu an omuz omuza dostça ve kardeşçe beraberiz. Düşünün ki bu örnekliği hayatın tüm alanlarına geçirelim. Biz yaşayalım ve insanımızı da buna davet edelim. Bu güzel örneklilik yiğit insanlar bekliyor. İnsanlık bunun özlemi içindedir. Modern insan yukarda anlatılan güzel vasıfları kayıp ettiği için bunalım yaşıyor. Fertler, aileler ve toplumlar. Gelin kardeşler bizim ve insanımızın su ve hava kadar muhtaç olduğu bu değerler için bizde adayış erleri olalım. Utopik olmayan bizzat yaşamış ve insanı insan yapan bu değerleri bize hatırlatan bayrma günleri sadece bir basit kutlama olmasın. Ders alacağımız, kendimizi sorgulatacağımız günlerde olsun aynı zamanda. Şu dua bizim için ne güzel bir hatırlatma olur bu güzel günde. ‘…..Ey rabbimiz eşlerimiziden ve zurriyetimizden bizlere gözbebeği olacak nesiller hediye et. Ve bizleri Allah’a karşı sorumluluğunu duyanlara önderler kıl.’25/74 Bu temenni ve şuurla sizlerin ve tüm müslümanların bayramını kutluyorum. Çocukların gözlerinden, büyüklerin ellerinden öpüyor, sizleri ve eşlerinizi kalpten selamlıyorum. Rabbım önümüzdeki bayramları ummet olarak bizim ve tüm insanlığın acılarının dindiği bayramlar nasip etsin. Allah’a emanet olun. Kardeşiniz
Yalçın İçyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
GELİN DİRİLİŞ GÜNÜ UTANMAYACAĞIMIZ BİR KİTAP YAZALIM ALLAHIM AMEL DEFTERİNDEN UTANANLARDAN EYLEME


وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلَا كَبِيرَةً إِلَّا أَحْصَاهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًاKitap, amel defteri ortaya konmuştur. İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerin, suçluların, günahkârların amel defterinde yazılı olanlardan korktuklarını, çekindiklerini görürsün. ‘Vay başımıza gelenlere, bu nasıl kitapmış, nasıl amel defteri imiş? Büyük küçük hiçbir şey bırakmadan yaptıklarımızın hepsini sayıp dökmüş.’ derler. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiçbir kimseye haksızlık etmeyecek, zulmetmeyecektir.18/49
I-GİRİŞ
Akibetimizi gücünde tutan alemlerin rabbına sonsuz ham ve senalar oslun. Rabbim bize güzel akibeti öğreten Resuller’den ve dostlarından razı olsun. Onlara uyanlardan razı olsun bizleri de onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler! sizleri ve tüm müslümanları Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Rabbım sizlerin ve tüm istikbare karşı direnenlerin yar ve yardimcisi olsun. Gayba iman islamın getirdiğ ikinci prensip olduğunu biliyoruz. Kur’an’da bunu hep aktuel tutuyor. Bizim de, bizi ayakta tutan bu ilkeyi sürekli hayatımızda canlı tutmalıyız. Bugün bizim için adeta bir gözetme kulesi olan bir olay üzerinde durmaya çalışacağım. Hesap günü ortaya çıkak ve hesabı hızlı gören rabbımızın bize haber vereceği bir olay. Amel, kitabı. Hesap günü elimize verilecek ve okunması bizde istenecek kitap. Kur”an”da ve nebevi beyanlarda çok farklı şekillerde hatırlatılan bu hesap olaynın, sadece kitap boyutuna değineceğim. Hutbemin başına aldığım ayette bunu okuyoruz. Kur’an’da sadece kitap şeklinde de birkaç yerde geçen bu ifadeyi ben sizlere kısaca sunacağım. ‘KİTAP’ kavramı üzerinde durmayacağım. Daha önce durmuştum.
II-BİZİ BEKLEYEN VE HER GÜN AMMELERİMİZLE SATIR SATIR YAZDIĞIMIZ KİTABA BAKMAYA HAZIRMIYIZ KARDEŞLER?
Ayetin 1.bölümü
Ayeti defalarca okuyalım, ne kadar canlıdır. Ayeti parça, parça okuyalım ve anlamaya çalışalım. Hitap Resulullah’dır. ‘Kitap konacak ve sen(ey Muhammed veya Ey ayetin okuyucusu’ göreceksin. Kimi? Mücrimleri göreceksin. Peki nasıl? ‘korku ve titreme içinde. Neden? O kitabın içinde olanlardan. Burası ayetin birinci bölümü. Veya birinci sahnesi. Mücrim, cürüm işleyen, içine hertürlü günahı ve yanlış davranışı alan bir kelime. Kitap, içinde haberlerin bilgilerin olduğu nesne.
Ayetin 2. Bölüm
İkinci bölüm, birinci bölümün halidir. Mücrimlerin, o günkü hali anlatılıyor. Kitap dendimi akla yazarı gelir. Aşağıda o kitabın yazarını göreceyiz. İnsandır. Kitabın yazarı. Burada mücrimlerdir. Yine insan. Peki ne diyorlar? ‘Bize yazıklar olsun, bu kitap ne oluyor ki, hiç bir şeyi bırakmamış veya geçmemiş, herşeyi kayde geçmiş.’ ‘Büyük küçük hiçbir şey bırakmamış, çaıkl taşları gibi hepsini tek tek sayıp durmuş. Üstelik istisna yapmadan.
Aytein 3.bölümü
İnsan inatçı ya, bunu bilen Allah(cc) üçüncü bölümde netleştiriyor. Ve onlar o kitapta yaptıklarını bulacaklar, hem de hazır bulacaklar. Ve hiç bir zaman zulüm olunmayacaklar. İnsan itiraz edemeyecektir. Çünkü yazarı kendisidir. Çünkü yazılanlar onun yaptıklarıdır. Bu ayeti açıklayan başka ayetlerde var. Bizzat, kendi vucut parçaları şahitlik yapacaktır. Zaten burda insanın itirafını açık görüyoruz.
III-İNSANIN KİTABI KARŞISINDA İTİRAFI
İnsanlar kitaba göre iki kısma ayrılacaklar. Bir kısmı kitabı ile sevinç duyacaktır. Diğer kısmı, üzülecek ve pişmanlık duyacaktır. Bununla ilgili Kur’an’da oldukça canlı sahneler var. Bunlardan bir iki sahneyı sizlerle canlı bir şekilde paylaşayım. Bu canlı örneklerin birisini geçen hafta sizlerle paylaştığım ısra suresinde okuyoruz.
1.İnsan için yeter olan kitap
وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَآئِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًاHer insanın boynuna işlediklerini dolarız ve kıyamet günü açılmış bulacağı Kitap’ı önüne çıkarırız.17/13
اقْرَأْ كَتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا’Kitabını, amel defterini oku. Bugün hesap gören olarak sana nefsin yeter.’17/14 Bu sahneyi okuyalım ve kendi kendimizi muhasebe edelim. Hergün bizim için bir sayfadır. Saniyeler, dakikalar ve saatlar bu sayfanın satırlarıdır. Aleyhimizde veya leyhimizde yazıyor.
2.Sahhne yazılan sayfaların sonucu
Bu verceyim örnek kitabın veya karnenin sonucudur. Sevndirici ve üzücü olur. Sonucu sevindirci olanlar. Rabbım onlardan eylesin.
a)-Sevinenlerin kitabı
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَؤُوا كِتَابِيهْAmel defteri sağından verilen: ‘Alın kitabımı okuyun.’der……..فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍArtık o beğendiği bir hayattadır.69/19,21 Böyle güzel bir hayatı hedefliyorsak, kitabımızın satırlarını nasıl yazdığımızı uyanık bir şekilde takip etmemiz gerekiyor ki alttaki acı duruma düşmeyelim.
b)-üzülelnlerin kitabı
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيهْAmel defteri solundan verilen ise: ‘Keşke bana kitabım, sicilim verilmeseydi.’ der.’69/25 Bu ayetlerin devamını size bırakıyorum. Yüreğinize güveniyorsanız okuyun. Daha hayatta iken okuyalım ki, asıl okuma günü utanmayalım.
IV-BUGÜNE HAZIRMIYIZ DOSTLAR?
Gelin bu konuda kendi kendimizi sorguluyalım. Çalışkan bir öğrenci gibi, karnesini almana gününü iple çeken bir sevicimiz var mı? Yoksa keşke karne vermeseidiler de ve o gün gelmese idi. Ben anne ve babama ne diyeceyim mi diyecek haldeyiz. Bu günün gelişine iman etmek, imanın temel şartlarındandır. Tereddütsüz inandığımız ve heran bize doğru gelen bugüne hazırmıyız? Bugünlerde etrafımda tanıdığım kaç kişi vefat etti. Kimi ben den yaşça küçük kimi büyük. Hergün haberlerde okuduğumuz, gördüğümüz ve seyrettiğimiz insan katliamları hariç. Ama her yok olan bize bu kitabı anlatıyor. Her giden günler bize bu kitabı hatırlatıyor. Her uykumuz bize bu kitabı hatırlatıyor. Onun hem kendime ve hem de size hutbemin başında sordum. Kitabımız okumaya hazırmıyız. Gelin bu konud akendi kendimiz muhasebeye tabii tutalım. O gün, o ana hayır olmanın bilincini kuşanalım. Rabbım o bilince kuşananlardan eylesin. Ne mutlu onlardan olanlara. Selam olsun o diriliş erlerine. Allahım bizi onlardan eyle. Allaha emanet olun.
Kardeşiniz Yalçın İçyer Essen17.10.14​
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Aksaya mektup var!

Ey yarali aksam!
Senin için bir şey yapamamanın izdirabi ve utanci içindeyim.
Seni ziyaret etmeyi bile başaramadim,
Sen, beni çağiriyorsun ama ben rahat uyuyorum!
Sen, inliyorsun ben ve ummet uyuşmuş duruyoruz!
Sen, direniyorsun filistinli anne, ben, başima tülbent çekiyorum'
sen, taş atiyorsun filistinli çocuk, ben sicak sicak lokma atiyorum!
Sen, zindana koşuyorsun filistinli baba, ben, ise sicak yorgana koşuyorum!
Sen, tarih yaziyorsun ey yarali aksam, ben laf üretiyor,
Aklima hiç gelimiyor, 'lime tekululune ma la tefeelun'
Neden yapmadiklarinizi söylersiniz?
Yapmadiklarinizi veya yapamadiklariniz söylemeniz,
Allah katinda günah olarak yeter.' diyor kitabi mubin.
Sen, bana saffi hatirlatiyorsun sevgili yarali aksam,
'Allah kendi yolunda saflar halinde biribirini bina taşlari gibi pekiştirenleri sever'
ama ben ırkım diyorum,
Sen, beni takva kurtarir diye hakiriyorsun, azgin siyoniste,
Ben, halen, mezhebim, meşrebim diyorum,
Sevgili aksam sana karşi kiyamet günü şahidim olacak bir tek gözyaşlarim var.
Beni kurtarir mi bilmem! Ama ağlayacam, ağlayacam taki Yakup gibi gözlerime ak düşsün.
Ağlayacam ve ağlayacam ta ki Yusuf gelsin ve seni kurtarsin.
Mısır kurtulmadan, benim kalbim kurtulmadan senin kurtuluşun olamaz
Kurtar ey aksamin Rabbi kalbim ve kalbimizi!
Ey aksam'in Rabbi bizi uyandiracak bir şuura kavuştur.
Seni çok özeleyen yalçin kardeşin sevgili aksam
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
SADAKATTA ISRAR BİZİM BAŞARIMIZIN YOLUDUR
I-GİRİŞ
Hayat mücadelesinde insanın ençok muhtaç olduğu şey yolda yürüme azığıdır. Cihad veza diğer anlamı ile salih amel biyim zol azığımızdır. O olmadan biz yolda yürüyemeyiz. Bizim yolazığımızın heybesi Kur'an'dırç Tüm gıdamızı orda buluruz. Nerede olursak olalım, hangi halde olursak olalım o bizim yolumuzu çiziyor ve bize azık veriyor. Üstelik, bu yol harıtası bizzat pratik olarak yaşanmış. Resulullah(ass) bizzat yaşamış. Şu çok ağır şartlar yaşıyoruz. Bu şartların çözümüde yine heybemizdedir. Bugün size bizim halimizi ve onların çözümünü anlatan ayetler okuyacağım. Fazla yorum yapmayacağım.
وَاذْكُرُواْ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَVe yeryüzünde azınlıkta, zayıf ve aciz durumda olduğunuzda insanların, sizi kapıp götürmesinden korktuğunuz günleri hatırlayın ki, O Allah sizi himaye etti, yardımıyla güç verip destekledi ve geçiminiz için temiz ve hoş rızıklardan bahşetti ki, sonunda şükredesiniz.8/26
II- BÜGÜN İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ HALLERİ VE KURTULUŞUMUZU ANLATAN AYETLER
A)-HALİMİZİ ANLATAN AYETLER
1.Siyasi otoriteleri Rabb edinmek
Önce Allah'tan başkalarına bel bağladık, onları rabb edindik. Resulu değil sapık ideolojilerin önderlerini kendimize rehber edindik.
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبًّا لِّلّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلّهِ جَمِيعاً وَأَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ2/165İnsanlardan bir kısmı, Allah'tan başkasını O'na denk ve ortak kabul ederler de Allah'ı sever gibi onları severler. İman edenlerin ise Allah'ı sevmesi çok daha köklü ve devamlıdır. Varlık sebebine aykırı davrananlar, azabı gördükleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çetin olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi.2/165
2-Allah'ın zikrini untuuk ve Allah yolunda cihadı terkettik
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىKim de benim zikrimden yüz çevirirse onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.20/125
Allah'ın zikri Kur'an'dır ve biz ondan yüz çevirdik. Onu uttuk. Onun içinde dünyaya çakılıp kaldık. Allah yolunda iyiliği emir ve kötülükten alıkoymayı bıraktır. Bize Resulullah(ass) haber vermişti. 'Yemin olsun ya iyliği emir edip kötülükten nehi edersiniz, yada başınıza zalimler geçer....' يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ قَلِيلٌEy iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda savaşa çıkın” diye çağrıldığınızda, yere çakılıp kalıyorsunuz. Sonraki hayatın iyiliklerini gözden çıkarıp, bu dünya hayatının rahatlığıyla kendinize, doyum sağlama peşindesiniz. Fakat bu dünya hayatının verdiği haz ve doyum, sonraki hayatın vereceği yanında, değersiz bir şeyden başka nedir ki! 9/38
3.Sonra gücümüzü kayıp ettik
وَاذْكُرُواْ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَVe yeryüzünde azınlıkta, zayıf ve aciz durumda olduğunuzda insanların, sizi kapıp götürmesinden korktuğunuz günleri hatırlayın ki, O Allah sizi himaye etti, yardımıyla güç verip destekledi ve geçiminiz için temiz ve hoş rızıklardan bahşetti ki, sonunda şükredesiniz.8/26
Sonunda herşeyi kayıp etmektir. Ve biz bugün bu haale düştük. 8/26 bugünkü halimizi ne güzel anlatıyor. Heryerde korku içindeyiz.
4-Sonra günahlara boğulduk
Allah'ı ve zikrini unutmanın sonucu, hevaya uymaktır. Sonucuda günahlara boğulmaktır. قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ De ki: Allah şöyle buyuruyor: “Ey nefislerine uyup da sınırlarımı aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin, Allah bütün günahlarınızı bağışlar, şüphe yok ki O, çok bağışlayan ve çok acıyandır.”39/53
5-Sonra düşman olduk, düşman ve ateşten kuyu etrafında olmak
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَHepiniz birden Allah'ın ipine yani Allah'ın kitabına sımsıkı sarılın, sakın ayrılıp bِlünerek kitap bir yerde siz bir yerde olmayın. Allah'ın size verdiği nimetlerini hatırlayın. Siz birbirinize dü؛man iken, kalplerinizi nasıl uzla؛tırdı da O'nun bu nimeti sayesinde karde؛ler oldunuz. Siz ate؛ten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz da, sizi ondan kurtardı. İ؛te cennete gِtüren doğru yolu bulasınız diye, Allah ayetlerini bِylece açıklar. 3/103
Sonra bugün olduğu gibi biribirmize düşman olduk.
B)-PEKİ BU HALDEN NASIL KURTULACAĞIZ?
Bunun cevabnda ayetler de okuyoruz. Allah'a dِnmek. Onun zikrine dِnmek. Tüm gücümüzü toplayarak ilahi yolda cihad etmek. Yani tüm enerjimizi Allah'n yolunda harcamak. فyliًi emredip kِtülükten uzak durmak. Yukarda ki ayetler ayn zamanda ne yapmamz gerekeni de anlatyor. Cihad, Allah yolund aypmamz gereken tüm salih amelleridir. Ayetlere bir kez daha dِnelim ve okuyalm kurtuluumuzuda ًِreniriz. Ashab kehfin u duasn hep yapalm. "إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًاO gençler mağaraya sığınmışlar ve “Rabbimiz, bize katından rahmet ver ve bize şu durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!” demişlerdir.18/10 Allahm beni ve bu ümmeti içinde bulunduًumuz maًaradan çkar. Bizi içinde bulunduًumuz gaflet uykusundan uyandr. Bizi Ahiretin delilleri kl. Allah'a emanet olun.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
TANINMAYAN AMA BÜYÜK BİR YİĞİT
ESKİ AMA TEMİZ VE PARLAK ELBİSELERİN ALTINDA Kİ BÜYÜKLÜK
SAİD B. AMİR
رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ 24/37yiğitler ki ticaret ve alış veriş onları Allah'ı anmaktan, namazı ikame etmken ve zekatı vermemkten alıkoymaz. Onlar sadece ve sadece kalplerin altüst olduğu ve gözlerin yerinden oynadığı günden korkarlar.'
Alemlerin Rabbına sonsuz hamdu senalar olsun. Salat ve selam O'nun tüm elçilere ve dostlarına olsun. Rabbim onların yolunda gidenlerden razı olsun bizi de onlardan eylesin. Sevgili kardeşler! Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamı ile selamlıyor. Rabbim sizlerin ve tüm mazlumların yar ve yardımısı olsun. Kur'an'ı engüzel anlamanın yaşamanın yolu onu hayatta anlamktır. Yani yaşarken Kur'an'ı anlamk. Bunun da yolu Resullerin ve onların yetiştiridği kişiliklerin hayatını öğrenmek ve onlar gibi yaşamaktır. Bugün sizlerle bu yiğitlerden birisi ile tanıştırmaya çalışacağım. Bu yiğit Allah Resulunun yetiştirdiği nesillerden birisidir. Onun hayatını anlatan yazar, onun bize şöyle anlatıyor.
1-Nice tanımadığımız, Resulullah'ın ashabı var ki onlar muttakılerden ve muhsinlerdendirler işte Said b. Amir onlardan biridir. Resulullah'ın büyük ashabından idi. Onu gören eski elbiselerin içinde fakir, bir köşe insan zaneder. Ama, gösterişi sevmeyen ve sıradan insanlar gibi yaşayan ve o fakirlerin sahibi bir insandı. O sedefte gizlenmiş bir inci idi.
2-Said b. Amir hayber fethinden önce müslüman oldu ve bundan sonra ki hayatını hep Allah yolunda feda etti. O takva ehlinin gizli kalmış büyüklenlerindendir.
3-Onun güzel ahlakını teşkil eden kelimeler şunlardır. İtaat, Zuhd, onur, sakinlik veya ağır başlılık, vera ve üstün vasıf ve sulhu oluşturan ve mütevazi yaşayan bir sahabi idi.
O muti' idi. İtaat eden, Allah ve Resulun'a itaat ederdi. Onun için islamla şereflendiği günden itibaren hayatını feda etti.
O zahid idi. Onun zahitliği, mistiklik değildi. Ne uzak doğu budizmi, ne hint msitizmi ve ne de hırıstıyanlık ve yahudiliğin ruhbanlığıdır. Onun zahitliği, dünyayı meta gören ve Allah(cc) yolunda harcandıkça değerli olduğunu bilirdi.
O izzetli ve ağırbaşlı idi, onurlu olmak ve maleyani olan şeylerden uzak olmak demektir. Said b. Amir Resulullah'tan aldığı Rabbni terbiyeden terbiye almıştı.
O sulhun insanı idi; yeryüzünde sulhu oluşturmak, ilahi bir emirdir ve bu görev Adem'e(as) verildi. Tüm Resuller(ass) bu sulhla görevlendirildi. Onlarda sulhu ikame edecek yiğitler yetiştirdiler. İşte Said'de onlardan idi.
4-O HZ.ÖMER'in ARADIĞI KİŞİ İDİ
Hz.Ömer'in(ra) vali görevlendirme kriterleri çok önemlidir. O vali yardımcılarını ve görevlilerini seçerken, adalet, takva, zuhd ve çalışkanlık ve beceriklik. Bunların hepisi Said'de vardı. Onun için, O Ömer(ra) aradığı adamdı. Muaviye şam valisi idi. Ömer(ra) onun bu görevden azl etti. Şam bölgenin en büyük kenti idi. Alçak gönüllülük. İdari, ticari ve sosyal açıdan güçlü ve dirayetli kişilik istiyordu. Fesat ve şeytan tihniyetlilere kapmayan biririsni arıyordu. Günlerce düşündü ve sonra buldum dedi. Bu buluşunu bağırarak ilan etti. Said'i buraya uygun gördü. Onu çağırdı ve teklif etti. Ancak o kabul etmedi. Humusun vaili rica etti. Ömer çok zorladiysada o kabul etmedi. Beni muaf et ey emirel müminin dedi. Ömer zorla kabul ettirdi. Beni hilafet emanetinde yalnız bırakamssın dedi. Said, ne diyebilidi ki. Artık bir kardeşe yardım söz konusu idi. Bunu kabul etmeli idi ve etti. Ömer yeni evlendiği hanımına bir mikatar harcırah verdi. Hanımı Humus'ta bu parayı ona verdi ve elbise almasını söyledi. O ise şu teklifi yaptı. Sana daha karlı bir teklifim var. Bu parayı kar getirecek bir ticarete verelim. Hanımı ya iflas ederse? Said iflas etmez der. Çarşıya gider ve biraz ihtiyaç alır gerisini fakir fukaraya dağıtır. Hanımıda hep kar bekler. Ama sonra öğrenirki anlatılan kar Allah'ın ahirette verceyi tükenmez kardır. İflası olmayan kar. O tasaddukun en güzel ticaret olduğunu biliyordu. O şu ayete inanmıştı. إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ Allah'ın kitabını okuyanlar ve O'na uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli açık başkaları için harcayanlar; işte ancak bunlar, hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler.'35/29
Hanımı duruma üzülür. Said şu cevabı verir. Benden öncekiler baban bu yolu öğrettiler onları yanluz bırakamam. Hanımı ona sitem eder. O da cennet bahçelerini ve onda olanları anlatır. Ve ona adeta hutbemın başında ki ayeti hatırlattı.
5-Şam halkı onu seviyordu, çünkü kendisini halkına feda etmişti. Hz. Ömer bir seferinde Şam'ı ziyaret eder. Halkla konuşur. Valinizden memnunmusunuz? Onlarda; ondan çok memnunuz. Yalnız ondan dört şikayetimiz var. Geceleri yanımıza çıkmıyor. Gün ortaya çıktıktan sonra yanımıza geliyor. Ayda iki gün hiç çıkmıyor evden. Ve bazen bayılıyor ve Buna üzülüyoruz. Hz.Ömer başını önüne eyiyor ve üzülüyor. Allahım yoksa halka yanlış birisin mi seçtim? Allahım biliyorsun ki Said senin en iyi kullarındandır. Benim ferasetimi yanlış çıkarma.
Said(ra) onaa şu cevapları verir. Benn şikayetlerinin birincisi, gündüz onların işi ile uğraşıyorum, gece Rabbımla geçiriyorum, O'na ibadet ediyorum. Sabah geç gitmemin sebebi ise, vallahi hizmetçimiz yok, onun için sabah ev işlerini ben yapıyorum ve onların yanına geç gidiyorum. İki gün dışarı çıkmama gelince; benim tek elbisem var.Onları yıkıyorum. Geyecek olmadığı için kurumasını bekliyorum ve dışarı çıkamıyorum. Bayılmam ise bir acı hatıramdan dolayıdır. Habba b. Eret işkence olunca ona şahit oldum. kanlar içinde idi. O sordular, şu an Muhammed'in yerinde olmasını istermisin ve sen onun yerinde? Onun cevabı şu olmuştu. Vallahı saçlarımın her teli ben olsam ve bu işkenceyi görsem, onun ayağına diken batmasını istemem. Bu sevgiye ve o manzaraya dayanımıyor ve elimde olmadan bayılıyorum. Üstelik ben ozaman bir müşriktim.Bu cevapları alan Ömer(ra) beni tesbitimde yanıltmayan Allah'a sonsuz hamd olsun.
İşte son Resul bize bu örnek nesli yetiştirme mirasını bıarktı. Yukarda ki ayetin ve daha nice ayetlerin anlattığı ricaller. Daha önce ki hütbelerimde de anlatmıştım. Ricalden sadece erkekleri anlamamk gerekiyor. Allah'la yaptığı ahitleşmeye sadık akalan erkek, kadın, genç ve yaşlı her kesi içine alır. Bize ağır bir sorumluluk bıraktı Kur'an. Diriliş erleri yetiştirme sorumluluğu. Varmısınız bu işçiliye? Diriliş eri olmak ve diriliş eri yetiştirmek. Bu biz olmalıyız. Çocuklarımız olmalı, eşlerimiz olmalı.
Selam olsun diriliş eri Said b. Amir'e
Selam olsun onun güzel hayatına,
Selam olsun onun yoldaşlarıan,
Selam olsun onun takip edenler...
Allahım onlardan eyle bizleri. Ummetin kurtarıcı erlerini yetiştiren anne ve babalar selam olsun. Aksa'nın, Kabe'nin ve ümmet coğrafyasını umudu gelin selam olsun siz. Allah'a emanet olun.
Kardeşiniz
Yalcın İçyer Essen05.12.14
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
MUFSİDLERİN TARİHSEL YÜZÜNÜ ÇAĞIMIZDA GÖRMEK
'وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَOnlara «yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın» denildiği vakit «Biz yapıcı, düzeltici kimseleriz» derler.'2/11
'أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِن لاَّ يَشْعُرُونَİyi bilesiniz ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, fakat bunun farkında değildirler...'2/12
I-GİRİŞ
Alemlerin ve mazlumların sahibi Allah'a sonsuz hamtolsun. Salat ve selam mazlumların önderi tüm nebilere ve edostlarına olsun. Rabbım onların yolunda giden rabbanilerden razı olsun ve bizi onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler! sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamı ile selamlıyorum. Rabbım sizin ve tüm mazlumların yar ve yardımcısı olsun. Bugün sizinle genel anlamı ile aktuel olayları değerlendireceyim. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, dünyada cereyan eden tüm olaylar bizi, yani müslümanları ilgilendiriyor. Daha öcne ki bir hutbem de dediğim gibi, bizim takvaya, ferasete ve aklı selime ihtiyacımız vardır. Kur'an bizim yol ışığımız, onu okudukça rahatlıyor ve olayları yorumluyabiliyorum. Bunun bir örneğini sizinle bugün paylaşacağım. Bakara suresi iki ayet. Bu iki ayeti ve içinde geçtiği ortamı okuyun. Sizlerde aynı noktaya gelirsiniz.
II-AYETLERİN İNİŞ ORTAMI
Ayetler Medine'de inen Bakara suresinin başında geçiyor. Medine'de ki toplumları anlatıyor. Müminler, müşrikler, ehli kitap ve munafıklar. Müminler ile diğer toplumlar arasında ki ilişkiler. Ayetleri okuyup günümüze getirsek bu üç toplumun kimler olduğunu gayet güzel anlayacaksınız.
Burda verdiği bir soru ve bir cevap, iman edenler ile diğer gruplar arasında geçiyor. Onlara, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın dendiğinde, onlar ıslah edici olduklarını iddia ediyorlar. Allah(cc) onların gerçek bozgunular olduğunu, dikkat çekerek açıklıyor ve onları şuuruzlukla vasıflandırıyor. Bunlar, üç gurupturlar, müşrikler, ehli kitap ve munafıklar. Allah'a ve ahiret gününe iman edenlerdir aynı zamanda. Önce zihinlerde fesat yapıyorlar. İman etmedikleri halde iman ettiklerini söylüyorlar. Bozguncu olmalarına rağmen ıslah ettiklerini iddia ediyorlar. Kendileri yeryüzünde anarşı çıkarıyorlar, onlar insan değerlerini yok sayıyorlar.
II-AYETLERİ GÜNÜMÜZDE ANLAYALIM
1-Yukarda anlatılan, üç gurupta bugün mevcuddur. İslam dünyasını iki asırdan fazla idare eden liderlerin hepisi, Allah'a ve Ahiret gününe iman ettiklerini iddia ettiler ve ediyorlar. Pek ne kazandırdılar islam dünyasına? Zillet, katliam, işkence, zulüm, yeraltı ve yeryüzü zenginlikleri emperyalistlere satma. İnsana ait tüm değerleri ayaklar altına serme. Bunların hepisi, demokrasi, çağdaşlık ve ilerleme yaptılar.
2-Üç asırdır, bir modernizim ve çağdaşlık adı ile ortaya çıkan, başta, büyük biritanya ve daha sonra ABD'in başını çektiyi NATO, BM, başını bir zaman SSSCB'nin çektiği varşova paktı ve Uzak doğuda başını çeken Çin günümüze ne kazandırdılar? Hepisi bizat halklarını kanı uzerinde kurdular medeniyetlerini, ABD milyonlarca kızılderli, zencinin kanı uzerinde kuruldu. Sosyalist blok ve komunist çin milyonlarca insanların kanı uzerinde kuruldu. Milyonlarca, müslüman ve hırıstıyan bolşevikler tarfından katledildi ve mabetleri yıkıldı. Komunist çin milyonlarca çin ve müslüman kanı üzerinde kurdu halk cümhuriyetini??? Fransa, İngiltere BM Afrika'da asyada milyonlarca müslümanın kanını dökerek demokrasıyı ve çağdaaşlığını oturttular.
3-Avrupa, aileyi yıktı, hertürlü ahlaki değerleri yok etti ve insanını kayıp etti. Şimdi bunun cezasını İslamdam ve müslümanlardan çıkarıyor. İnsanların İslamı seçmeleri onları akıl almaz yasalar çıkarmaya zorluyor. Avrupa'da genç nufusun gittikçe azalmasını suçlusu müslümanlar mı? İslam karşıtı yürüyüşlerde gençlerin sayısı oran olarak çok azdır. Bunu suçlusu bizmiyiz? Hertülü medyatik kirliliğe rağmen islam ilerliyor ve gençler islama dönüyor. Bu hür tercihtir. Buşun kızı müslüman olmuşsa bu islamın suçumudur? Almanya'da öyle yasalar çıkıyor ki yakında Kur'an'ı yasaklarlarsa şaşırmayacağız. Nitekim, camilere ve görevlilere baskı yapılamay başlandı. Şu ayetler okunacak bu ayetler okunmayacak. Şurda şu dil konuşulacak burda konuşulmayacak. Bunlar aklıselim düşünen insanları hep düşündürüyor. Hani insan hakkları? Hani hürriyet ve hani özgür hakklar. Kendilerinin oluşturduğu studyu sahneleri ile İslam katil ve cani gösteriliyor. Bizim de buna katkımız var, bunu itiraf edeyim. Müslüman olduğunu söyleyen bizlerinde kendi kendimizi sorgulamamız gerekiyor.
4-Sonuç olarak, ondört asır önce ki durumla bugünün farkı yoktur. Biz Kur'an ışığında yaşayan bir islami anlama ve yaşamaya çalıştığımız müttetçe tarih etkarar tekrrür edecektir. Ben almanya'da yaşayan bir müslüman olarak siasileri aklı selimle hareket etmeye davet ediyorum. islam dünyasında, islam yasaklandi, ayetler yasaklandı, müslümanların en tabii hakları yasaklandı. Milyonlarca müslüman hapislerde işkence edildi, öldürüldü, idam edildi. Sonuç ne oldu. Tüm despotlar draamtik sonuçlarla yok olup gitti. Kayıp eden onlar oldu. Verdiğim ayetlerin içinde geçtiği son bir ayetle hutbemi bitireyim. أُوْلَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرُوُاْ الضَّلاَلَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَت تِّجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ İşte bunlar öyle kimselerdir ki hidayet karşılığında sapıklığı satın almışlardır da ticaretleri kar etmemiştir. Kar yolunu tutmuş da değillerdir.2/15 Hepinizi ve hepimizi insana ve insan değerlerine saygılı olmaya davet ediyor ve tarihi okumanızı rica ediyorum. Bizler tüm Resullerin mirasçıları olmalıyız. Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve son Resul Muhammed, Allah'ın salatı ve selamı hepsinin üzerinde olsun. Allah'a emanet olun.
19.12.14 Essen
yalcın İçyer
 
Üst