Yalçın İçyer/ Rusya vakıa Değerlendirme

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
-GİRİŞ

Bize, engin ve sonsuz rahmeti ile acıyan alemlerin rabbına O'nun razı olduğu kadar sonsuz hamdu senalar olsun. Salat ve selam, bize ilahi rahmete giden bütün yolları canlı ve pratik bir hayat şekli ile sünnet-yol- gösteren son elçi Hz.Muhammed'e ehl-i beytine ve ashabı kiramına olsun. Rabbım onların yolunda gidenlerden razı olsun. Bizi de onlardan eylesin.

Sevgili kardeşler! Sizleri ve tüm müslümanları içten Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Rabbım ibadet halinde yaşadığımız ramazan bilincini tüm yılımıza yayma bilincine kavuştursun. Bu hutbemde çağımızın bir şahidini anlatmayı düşünmüştüm. Şehadeti dolaysıyla. Seyyid Kutup. Ancak, ramazan atmosferi gitmeden önce sizleri ve kendimi ramazan hatimimimde tesbit ettiğim bir kavramın hayata yansıttığı havayı teneffüs edeyim dedim. Gaybı bize hatırlatıp hayatı faal-aktif- hale getiren, ahiret havasını yaşıyalım beraber. Her cuma öncesi, canlı olarak, islam dünyasında ki hutbeleri seyrediyorum. Yemen'den hutbe veren hatibin şu sözü Kur'an'ı çok güzel anlatıyor. 'Kur'an'da faal-aktif- olmayan Hiçbir ayet yoktur.' evet çok doğru bir söz . Kur'an aksiyondur, enerjidir. Her kelimesi ve her ayeti anlayanı ve ona gönül bağlayanı yerinden sarsan ve hayata aktif bağlayan aksiyon yumağıdır. Emin olun, biraz sonra anlatacağım kavrmın içinde geçtiği ayeti işittiğimde aynı duyguları yaşadım. '.....İtiraf ettiler....' 'itiraf edecekler, o gün...' Onun için hutbeme 'İTİRAF GÜNÜ' dedim. Bir de 'MEZELLET GÜNÜ' dedim. Size anlatacağım günkü itiraf insan oğlunu içinde bulunduğu zilleti anlatıyor aynı zamanda. Bunun üzerinde geniş duracağım inşaallah.

KELİME YAPISI

İtraf, kelimesi kök olarak 1-'عرف : A'refe, fiilinden türemiştir. Şu anlamlara gelmektedir. 'İlim, kesin bilmek, bir işi düzenledi, idare etti, 2- Arufe: Bilindi, apaçık oldu, 3-U'rife; apaçık bilnen meruf, Üç veya dört farklı kalıbı var. 'İ'TİRAF' kelimesi de şu anlamlara gelir; BİR ŞEYİ İKRARA ETMEK, kabul etmek, Suçunu veya günahını itiraf etti, bir şeyin ismini veya durumunu açık bildirdi, Haber vermek istedi, bir şeyin üzerinde durdu saber etti' (1)Kelimenin sözlük anlamını ele aldığımızda ortak olarak şu anlamlar çıkar. Bir, kişinin kesin bildiği, pozitif ve negatif bir şeyi ilan etmesi ve kesin bilgi olarak açıklamasıdır. Bizzat, kendisini direk ilgilendiren veya kendisinin yaptığı bir şeyi ilan edip ve açıklamasıdır. Bizzat, yaptığını kendisinin itiraf etmsidir. Aslında kelimenin kökünün 'ÖRF veya MA'RUF' güzel, iylik ve bilinen şey anlamlarına da uygundur. İ'tiraf, kelimeside bu kökten türemiştir. Dünyaya yönelik ve ahirte yönlik olarak kullanılmış.

II-KUR'AN'DA İTİRAF

İTİRAFA HAZIRMIYIZ?

A-DÜNYADA İTİRAF


وَآخَرُونَ اعْتَرَفُواْ بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُواْ عَمَلاً صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا عَسَى اللّهُ أَن يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌDiğerleri de günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.' (2) Hayatın içinden canlı yaşanmış bir olay. Bir yaz mevsimi, havalar sıcak, meyveler olgunlaşmış, insanlar evlerinden ve gölgeliklerinden ayrılmak istemiyor. Öyle ki içinde nıfak ve şüphe tohumları taşıyanlar şu propogandayı yapıyorlar. ' Savaşa giden orduya katılmayan münâfıklar, Allah’ın Rasulüne muhalefet edip, cephe gerisinde evlerinde oturup kalmaları sebebiyle sevindiler. Allah yolunda, İslâm uğrunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmeyi, savaşmayı hoş karşılamadılar.

'Bu sıcakta sefere çıkmayın' dediler.

'Cehennem ateşi daha sıcaktır' de. Keşke anlamış olsalardı.' (3) Bu bir imtihaandı. Bu bir gündür. İçinde bazı şeyleri saklayanların bir gün hem de bu dünyada itiraf edeckleri bir imtihandı. Ama onlar yine anlamdı. Allah ve Resuluna karşı geldiler. Anti propoganda yaptılar. Resulullah'a gittiler ve kendilerince bazı sebepler söylediler. Resulullah(ass) bir insandı. Ondan gizleybilirlerdi. Ama gizli ve açığı bilen Allah'tan gizlemeyeckelrdi. İşte o gün geldi ve itiraf ettiler. Şimdi onların acı itirafını dinleyelim.

Onlar:

'Ey Rabbimiz, bizi iki defa ölü halde bulundurdun, başlangıçta ruhsuz, bilinçsiz, ölü varlıklar, biyolojik hücreler halinde tuttun, dünya hayatının sonunda ecellerimiz gelince de ölümümüzü gerçekleştirdin. Biri ana rahminde hücrelerimize ruh yaydığın, diğeri mahşerde topladığın gün iki defa da hayat verdin. Bunları görüp kudretini anladıktan sonra biz, günahlarımızı itiraf ettik. Buradan, cehennem azâbından kurtulmanın bir yolu var mı?' derler. ' (4) Onların bu itirafına kıyamet günü şu cevap verilecek.

'Bu ceza, sizin, bir olan Allah’a davet edilirken inkâra, küfre sapmanız; ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na ortak koşulunca da, şirki tasdik etmeniz, kabullenmeniz sebebiyledir. Hükümranlık, yargı ve icra yüceler yücesi ve büyük olan Allah’ındır.' (5) İtirafın hırıstıyanlıkta bir yönü vardır. Pazar günü günahını itiraf ederler ve af alırlar. Tabii bu itiraf, islamda ki tövbeden farklıdır. Tövbe süreklilik gerektirir. Yapılan günaha bir daha dönmemeyi gerektirir. Bu dünyadaki itiraf fayda veren bir itiraftır. Ancak ahirettki itiraf ise fayda vermez. O günkü itiraf bir zilletti ilandır. Ne olurdu bu dünyadan bir itiraf eylemi başlatabilseydi insan. Gerçek şiddetli ateş kıyametteimiş demeseydi. Şimdi bu dönüşü olmayan itirafı anlatan sahneleri okuyalım.

III- İZZET ÖZLEMİ-Ölüme evet ziillete hayır-

Konum 'İZZET-ONUR- değil ancak konumla ilgili olduğu için aktuel bir iki olayı sizinle paylaşayım. Bugün İslam dünyası bugüne kadar emperyalistler tarafından desteklenen diktorların halk tarafından protesto günü oldu. Her cumaya bir isim veriyorlar. Suriye'de bugün kü cumanın ismi 'El-Mevt, La el-mezelle: Ölüme evet zillete hayır' Halkın bu kalkışı bizi onurlandırıyor. Nereye gidecekler, özlem duydukları onura ulaşmalarına yine müstekbirler Müsaade edecek mi? Onu Rabbıma bırakıyor ve onların oyunu bozmasını diliyorum. Ama seslendirdikleri slogan gayet onur vericidir. Dinlerken onurlandım.

İkinci olay ise Yemen ve Libya'da ki çarşaflı ve peçeli hanımların onurlu konuşmaları oldu. Özellikle bir hanımın yıllardır ilk olarak bayramı hissediyoruz. İki bayram var bugün Libya'da biri tağutun yıkılışı diğeri Ramazan bayramı. Ummet özlem içinde ufak bir sesleniş içimizi aydınlatıyor.

Üçüncü, onurlandırıcı olay, TC'nin dışişleri bakanı Davudoğlun'unun İsraile karşı yaptığı konuşmadır. Mavimarmara gemisine yapılan katliam saldırısı için BM'nin basına sızdırdığı rapor dolaysıyla yaptığı konuşma onur vericidi. Türkiye tarihinde İsraile karşı böyle cesur kararlar bizi onurlandırıyor. Kemalist bir sistem adına dahi olsa. Umut ederim ki bir gün islam adına müslümanlar adına yapılır.

IV-AHİRETTE İTİRAF

MÜTHİŞ BİR SAHNE


Mülk suresinde oldukça canlı bir sahne okuyoruz. Surenin ismini biraz düşünürsek kıaymet sahnesinde ki itirafı yapanların bu dünyadaki hallerini daha güzel anlar ve kendi kendimize çeki düzen veririz. İlahi düzeni tüm evrende ki hakimiyetini anlatan sure. İnsan hayatında da bu hakimiyetin gerçekleşmesi gerektiğini anlatıyor. Sizler sureyi baştan okuyun sonra bu sahneyi okuyun. Şimdi beraberce bu gaybi sahneyi, yine gaybi engüzel bilen ve haberdar edebilen Rabbımızın son kelamından dinleyelim.

...... تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ Neredeyse cehennem öfkesinden, hışmından çatlayacak. Her grubun cehenneme atılışında, cehennemin bekçileri onlara:

'Size, sorumluluğu, hesabı ve cezayı hatırlatan uyarıcı, peygamber gelmedi mi?' diye sorarlar.

....... قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ Onlar:

'Elbette geldi. Bize sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan bir uyarıcı geldi. Biz onu yalanladık. Allah’ın amellerimize değer kazandıran bir şeyler indirdiği yok, siz, olsa olsa, büyük bir dalâlet, bir yanılgı içindesiniz demiştik.' derler.

......وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ 'Eğer peygamberlerin tebliğlerini anlama niyetiyle dinlemiş olsaydık veya davet edildiğimiz konularda akıllıca muhakeme yapabilseydik, körüklenen, alev püsküren, çıldırırcasına yanan cehennem ehlinden olmazdık' derler.

......فَاعْتَرَفُوا بِذَنبِهِمْ فَسُحْقًا لِّأَصْحَابِ السَّعِيرِ :Demek ki, günahlarını itiraf ettiler. Körüklenen, alev püsküren cehennem ehlinin yüzlerine karşı :

'İlâhi rahmetten ve mağfiretten uzak olun.' denilecek.

.....إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ Görmedikleri halde, saklı-gizli hallerinde, gıyaben Rablerine saygı gösterenler için, koruma kalkanı, bağışlanma ve büyük mükâfatlar vardır. ' (6)

Ne canlı bir sahne, sanki olayın içinde gibi kendinizi hissediyorsunuz. Allah(cc) onlara akıl verdi, duyu organları verdi ki onunla ilahi hakimiyeti kavrasınlar ve O'nun evrensel hakimiyetini hayatta da hakim kılsınlar. Bunun gibi onlarca sahneler vardır Kur'an'da. Ben size 'İTİRAF' kelimesinin geçtiği üç sahneyi vermek istedim. Gerçi akıl sahibi, işiten, yürüyen ve gören için yeterli örnekler. Ne mutlu o kişilere ki daha ayakları tutuyorken günahlarını itiraf eden ve tövbe ederek ilahi rahmete dönüş yapanlara. Gelin kardeşler, kendi kendimize itirafta bulunup ilahi hakimiyeti hayatımızda hakim kılalım ve içinde bulunduğumuz çağa en yakınımızdan başlayarak itiraf etme mücadelesi verelim. Bu uğurda Resullerin bize bıraktığı 'İTİRAFA DAVET' eyleminin dirilişçileri olalım. Bir anlamıyla ramazanda yaptığımız başlangıcı, itirafı devam ettirelim. Ne mutlu devam ettirenler. Rabbim bizi onlardan eylesin. Onun cihadını yapmayı bize nasip etsin.

Allah'a emanet olun.

Dipnotlar:

1-Mu'cem el-Mufehres 2.cıld

2-K. K. 9.Tövbe suresi102

3-K.K. Ags 9/81

4-K.K. 40.Mumin suresi11

5-K.K. Ags 40/12

6-K. K. 67.Mülk Suresi8-12

resim.php


Yalçın İÇYER
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Emperyalizme Karşı Direnen Bir Yıldız Kaydı
Alemlerin Rabbı Allah'a hamd ve önderimiz Hz.Muhammed'e ve yaranlarına salat ve selam olsun. Rabbim onların yolunda olanlardan razı olsun bizleri onlardan eylesin.

Allah'ın selam müslümaların üzerine olsun. Allah müslümanların ve direnen tüm mazlumların yar ve yardımcısı olsun.

Allahrahmet etsin şehit Müttahhari, ABD ve işbirlikçisi halkın munafıkları tarafından şehit edildiğinde İmam Humeyni şu ayeti okumuştu. 'Biz bir âyet nesheder, yürürlükten kaldırırsak veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini vahy ile getiririz. Allah’ın gücünün kudretinin herşeye yettiğini bilmiyor musun?' Bu ayetin Kur'an'da ki ayetlerin hükmünün kaldırıldığına işaret ettiğini kabul etmiyordum. Geçmiş kitaplarda kitaplardaki ayetlerin hükmünün kalkacağı görüşünü kabul ediyordum. Kainatta ki kevni ayetlerin yok oluş olarakta düşünüyordum. Ama bir mücahit alimin şehadetine işaret edeceğini düşünmemiştim doğrusu. O gün bu gün her mücahit alim öldüğünde ve öldürüldüğünde aklıma bu ayet geliyor.

Haksızlığın ve zülmün tarihini zalimler yazdımı tağutları tertemiz aklar ve hakkların da övgü yazar. Onlara uşaklık yapanlarda maslahatları gereği o tarihi tasdık ederler. Böylece mazlumlara ait haklar ve haklılıklar tarihin arka planına itilir. Vahi tarihi olmasaydı, Musa(as) haşa bir terorist, Firvan ise ıslahatçı olarak bize gelirdi. Çünkü onun kurduğu düzen meşru!!! düzen idi Musa onun yıkmaya gelmişti. Hz. Nuh(ass) haşa terorist onun çağını tağutu haklı!!! olarak bize gelirdi. İsa(as) haşa terorist onu öldürmeğe kalkışan, annesine iftira atan İsrailoğulları haklı!!! olarak bize gelirdi. Allah'a hamd ederimki O'nun vahyi bize o güzel insanları tertemiz tanıtıyor.

Usame b.Ladin ABD ve işbirlikçisi Pakistanın uzun sakallı namazlı komutanlarını yardımıyla şehit edildi. Özellikle Türkiye'de müselmanların kahir ekseriyeti batı dünyasıyla aynı bayramı yaptılar. Abdullah(Abdul-amerıka) Gül menununiyetini belirterek kutladı bayramını. Gerçi fazlasınıda beklemiyordum doğgrusu. Hemen herkes ABD'yi haklı çıkaracak beyanatlar verdi. Nasreddin Hoca adına uydurulmuş bir kıssa var. Eve hırsız girer herkes hocayı suçlar. O da dayanmaz yahu; hırsızın hiç suçu yokmu der? Allah aşkına ne bu zillet. Allah aşkına ne bu ezilmişlik. Allah aşkına ne bu korkaklık. Ölmyecekmiyiz? Bize hesap sorulmayacak mı?

Burada bir hususun altını çizeyim, ben El-Kaide denen bir örgütün olmadığı ve dünyada sivillere yapılan saldırıların yine onlar tarafından yapılmadığını ve ikiz kulelerin saldırılarını tasdık etmediğimi daha öncede belirttiğim gibi tekrarlıyayım. Zaten özellikle ikiz kulelerin bizzat ABD içinde ki çatışmalardan yararlanarak yapıldığını herkes söylüyor. Usamenin kurduğu hayır teşkilatının ismi El-Kaide değil, Islah ve Nasıhe'dır. Afganıstanda gerek rus işgaline karşı ve gerekse ABD işgaline karşı silahlı mücadeleyi başlatan Usame değil. Abdullah Azzam'dır ki o da müstekbir güçlerce şehit edildi. Usame bu direniş mücadelesine başlardan itibaren maddi yardımda bulunudu. Yine ABD ve Pakistan çok iyi biliyor ki Afganistan'da ki araplardan veya yabancı güçlerden oluşan silahli direnişçilerin. ABD saldırısından önce Taliban'la aralarının bozulduğunu ve savaş edecek hale geldiklerini. Afganistan'da ABD güçlerine karşı ve NATO güçlerine karşı savaşanlar Taliban'dır. Usame'nin kurduğu söylenen El-Kaide değildir. Usame'yi ABD yetiştirdi diyen zavallı müselman köşe yazar çizerleri Allah'a nasıl hesap verecekler? O gün Ruslara karşı ABD'den silah alan direnişçiler bugün'de ABD ve NATO işgalgüçlerine karşı Rusya'dan ve Çin'den silah alıyorlarve onlarla işbirliği yapıyorlar. Şimdi onlara ne diyecez? Savaşlarında Yahudiler'den kılıç ok yay alan Hz.Muhammed'e(ass) haşa aynı ithamda mı bulunacaklar?

Bu gün tarihi yazanlara göre yahudi işgalına karşı direnen Kassam bir teroristtir!!!, ingiliz emperyalizmine karşı direnen Hasan El-Benna bir teröristtir!!!, Seyyid Kutup bir teroristtir!!!, italyan işgaline karşı direnen Ömer Muhtar bir teröriettir!!!, Afrika'da başta ingiliz emperyalizmine karşı direnen Muhammed Mehdi bir teroristtir!!!, kafkaslarda rus işgaline ve zülmüne diirenen tüm mücahitler birer teroristtir!!!, Filistinde başta şeyh Ahmed Yasin olmak üzere direnen yiğitler birer teroristtir!!!. Yalan mı bunlar? Tasdik ediyormusunuz bu tarihi? Ben tasdik etmiyorum. Bugün yeryüzünde zulüm ve fesadı yayan emperyalıst ve müstekbir güçler teroristtir. Devlet teroru her tarafı kana boyuyor. Saddamı kim yetiştirdi ve korudu? Kaddaf'iyi kim yetiştirdi ve korudu? Bin Ali'yi, Abdullah Salih'i ve kan emici haremeynin ilgalcilerini ve katil nuseyri rejimini kim musallat etti insanlığın başına. Sizlere göre Musolloni muslih Libya halkı teroristtir. Hitler muslih yakılan halklar teroristtir. ABD muslih Hiroşoma halkı teroristtir. ABD muslih kızılderilirler teroristtir. ABD muslih direnen Afrika halkları teroristtir. İsrail muslih evi barkı yıkılan filstin halkı teroristtir. Ve daha niceleri. Vatikan bile sizden daha adaletli açıklama yaptı. İnsanın öldürmesine karşıyız dedi. Allah'tan korkun. Kendimden canlı bir örnek vermek istiyorum. Almanya'da evimi bastılar. Köpeklerle hertarafı kirlettiler. Kapılar ve camlar kırdılar. Yatakta başımıza silah sıktılar. Ve Alman basınında ben bir teroristtim. Toplam yirmiüç saat hücreye tıkadılar. Gerekçelerin ne, biliyormusunuz? Birisi, hiç haberimiz olmayan ve internet sitemizde yayınlanan bir beddu ile ilgili. İkincisi hiç tanımadığım ve hiç işitmediğim bir şarkıcı bayanın konserine güya bomba konulacağı haberi. Ki bizzat Alaman basın bu iddiaları 'Bir Ruyaymış' deyip güldü. Tabii tüm basın değil. Hayatımda sivillerin öldürülmesini Hiçbir zaman savunmadım, tam tersi aleyhinde yazılar yazdım. Ama yalan haberlerle ben şu anda bir teroristtim. Allah size fasık haber getirdimi araştırın demiyor mu? Mahkemede avukat savcıyı gülünç hale getirdi. Gazeticeler bile güldü.

Biz halen bir hastalıktan kurtulmadık. Herşeyi ABD yapıyor ve yaptırıyor. Zamanlamayı, programlamayı. Neymiş daha önce öldürülmüşte Obama'nın bir daha başkanlık kazanması için şimdi ortaya çıkarlımış. Veya öldürülmemişte şimdi kamuoyunun dikkatini bir yerler çekip Suriyeyi işgal etmek için farklı kamuoyu oluşturuyorlar. Geçen garip garip haberler çıktı, Saddamı ABD geri getiriyor. ABD şunu yaptı, bunu yapıyor..... Subhanellah Subhanellah.....Lisede -Ankara demetevler lisesi- öğretmeniken altıncı sıhıflardan bir sınıfta ders yapıyorum. Hepisi 19-21 arası gençler. Tabi onların tabiriyle solcu ve ABD karşıtı. Skaylep denen alet dünyaya geri düşecek nerye düşeceyi belli değil. Tüm dünya korku içinde. Bende o gün bunun büyük bir yalan olduğunu ve sömürgeci politikanın ezilen ve sömürülen halkların gözünü korkutmak içim yaptığını ve ABD'nin zalim ve emperyalist bir güç olduğunu anlattım. Son kelimem şu oldu. ABD büyük değil gençler dedim. Öğrencinin birisi heyecanla sordu. Hocam ne diyorsun! Yani ABD güçlü değil mi? Evet dedim. Hayretle susutu. Dedim yavrum Allah her gücün üstünde güçlüdür. Çocuklar hayretle dinlediler. Kafaları doldurulmuş. En büyük ABD. Hayır hayır enbüyük Allah'tır.(cc). Kendi uşaklarına bile söz geçiremiyorlar artık. Allah(cc) onlara müstekbir diyor. Yani büyüklenen. Büyük olmadığı halde büyük görünen.

Maalesef türkiyede ki sol kalemlerde bu hakıkatı aktuel düzene uygun yazdılar. İsterdimki, Che Guare'yi savunduğum gibi onlarda Usameyi ABD emperyalizmine direnen bir kişi olarak yaysaydılar. Bir Mahsuni gibi Katil katil amerika deseydiler. Maalesef ve maa teessuf. Tabii herkesi okudum ve herkesi bu katagoriye sokuyorum gibi yanlışlıkta yapmak istemiyorum. Okuyamadığım ve hakıkatı yazanlara sozüm değil.

Evet, Allah en büyüktür. En izzetli O'dur. Yeterki biz O'nun yanında izzet ve şerefi arayalım.

Allah'a emanet olun.


Yalçın İçyer

 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
'أَفَتَطْمَعُونَ أَن يُؤْمِنُواْ لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلاَمَ اللّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِن بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ وَهُمْ يَعْلَمُونَ Şimdi, onların tebliğ ettiğimiz şeye inanacaklarını bekliyor musunuz? Aksine, bir çoğu Allah'ın kelamını dinler ama onu anladıktan sonra bile bile çarpıtırlar.' (1)



I-GİRİŞ

Kainatı kendi kevni yasalarına uygun yaratan ve arşında kendi zatına uygun bir şekilde istiva eden ve beşeri hayatı görevlendirdiği Resullerle aydınlatan ve evrensel sünnete uygun yaşamaısını sağlamak ieteyen alemlerin Rabbına O'nun şanına yakışır olarak hamdu senalar olsun. Salat ve selam Allah'ın sosyal hayattaki yasalarını O'nun iradesine uygun gerçekleştiren tüm Resullere ve onların kardeşi son Nebiye, O'nun ehli beytine ve ashabına olsun. Rabbim onların yolunda olanlardan razı olsun bizleri de onlardan eylesin.

Sevgili kardeşler!

Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selam ile selamlıyorum. Rabbım sizlerin ve tüm dünya müslümanlarının yar ve yardımcısı olsun. Rabbim, yeryüzünde fesadı ve zülmü yaygınlaştıran zalim ve müfsitlerin elinden fırsatı mazluların eli ile alsın.

21.asrın zülmünun inişe geçtiği günleri yaşıyoruz. Zalim, müstekbir ve müfsitler ve sömürgecilerin işledikleri haksızlıkları son haddına varmış ve artık inişe geçmiş. Bunu gören müstekbir sömürgeciler, tarihi misyonları gereği olan oyunlara başvuruyorlar. Sizlerle şu an cereyan eden aktuel olayları kısmen paylaşacam. Hutbenim başlığını okudunuz. 'MUHARREF BİR İSLAM ANLAYIŞI......' ifadesine dikkatınızı çekiyorum. Ne demek 'muharref bir İslam anlayışı....'? Ve aktule olaylarla ilişkisi nedir? 21. modern cahiliyenin bu tabirle alakası nedir? Hutbemin başına niçin bu ifadeyi yazdım? Sizinle bu hutbemde bunu paylaşacam.

Biliyorsunuz, 11. Eylul olayının yine yıl dönemine geldik. Batılı medya ve tüm dünya daha bu olayın kimler tarafından yapıldığını kesin delilleri ile ıspatlamadıkları halde her yılda aynı senaryolarla İslam'a ve müslümanlara hakaret ediyorlar. İslamı ve müslümanları düşman gösteriyorlar. Bir taraftanda kandırdıkları müslümanları yanlarına çekerek yine müslümanlara, kendisine müslüman diyenler vasıtasıyla hakaret ediyorlar. Ve yine gelecek İslami mücadelyi durdurmak için oluşturduklar BOP(büyük ortadoğu projesi) için yeni oyunlar düzenliyorlat. Türkiye'de 1970 lerden sonra destekledikleri İslamizasyon oyunu ile son kozlarını kullanıyorlar. İşte tüm bunların hepsinin hutbemin başlığı ile direk ilgisinin olduğunu size başılkta verdiğim 'MUHARREF' kavramla izah etmeye çalışacağım. Bunu bize Kur'an öğretiyor. Bugün Kur'an günüdür. Onun aydınlığına mühtacız. Gelin onun aydınlığını bu kavramın izahında anlamaya çalışalım.

II-KAVRAMIN DİLDEKİ VE KUR'AN'da ki SÖZLÜK ANLAMI

Kur'an'da çok kullanılmayan bir kelimdir. Arapça dilinde ise oldukça fafla kullanılyor. Türkçede kullandığımız, harf, hürefa, tahrif, harfiyat gibi kelimeler bu fiilden türemiş. Kelimenin tahlilini şöyle yapabiliriz.

Kelimenin kökü, حرف : herefe'Meyl etti, eyildi, başka yöne yöneldi, değiştirdi. Anlamlarına gelen ' fiilinden türemiş. حرّف: Herrefe: Meyl ettirdi, değiştirdi, asıl manasından saptırdı, kalemi oynattı, anlamı çarptırdı, bozdu, tahrif etti, sözü değiştirdi. 'MUHARREF' kelimesi bu formdan türemiş nesne şeklidir. Bozulmuş şey, tahrif edilmiş şey, üzerinde kalem oynatılmış şey, çarptırılmış söz, yazı. Bunun için, kitaplarda, Tevrat, İncil ve önceki kitaplar için 'muherref kitaplar' kitaplar ifadesi kullanılır. Hırıstıyanlık ve Yahudilik içinde muharref dinler ifadesi kullanılır.

Hurefat: Dilde ve ağızda ki acılıktır. Hiraf: Hirman, yasaklamak, haram etmek.

Arapça dilinde bu anlma gelen fiilin Kur'an'da ki anlamına gelince; Kur'an'da fazla kullanılmıyor. Kelimenin, kökü olan mastar formu kullanılıyor. ' Allah’a, sanki bir yar kenarındaymış gibi tereddütlü, iman ile küfür sınırında kulluk ve ibadet eden insanlar da var. Kendilerine bir hayır dokunursa, buna pek memnun olurlar. Eğer musibete uğrarlarsa, çehreleri değişir, dinden yüz çevirirler. Onlar dünyalarını da, âhiretlerini, ebedî yurtlarını da kaybetmiştir. İşte kıyas kabul etmeyecek zarar, kayıp budur.' (2)

Ayette geçen 'علي حرف : Bir harf üzere' fiilin masdar halidir. Bunun dışında ki kullanımlar, kelimenin kavram anlamında kullanılmaktadır. Medinede inen üç sürede geçiyor. Nisa, Maide ve Bakara surelerinde eçer. Bu suerlerde geçen tüm ayetler hutbemde işlediğim konu ile ilgilidir. O ayet ve ayetin hedefi anlaşıldığın da diğer ayetlerde anlaşılacaktır. Zaten ayetlerde ehli kitapla ilgilidir. Ayette geçen 'tek taraftan iman' ifadesi oldukça önemlidir. Hutbeme giriş olarak ayetin üzerinde derin derin düşünmek gerekiyor. Kalp açısından, amel açısından ve dini bir bütün olarak yaşamak açısından bize güzel ufuklar açıyor. Bu kanatimce dinin çıkar için kullanılmasına bir giriştir. Buradan başlamak gerekiyor.

III- AYETİN İNİŞ ORTAMINDA ANLAŞILMASI

Yukarda da ifade ettiğim gibi Kur'an'da ki kullanışların hepisi, resullerden sonra, onların takipçilerinin, kendilerini hidayete ulaştırmak için getirdikleri mesajların başına, çıkarları gereği yaptıkları tahrif sapmalardan birisini anlatıyor. Bunu dışında sapmalarda vardır. Kitman-gizleme-, Mulabes-karıştırma-, ilhad, tebdil ve inkar. (3) Sözkonusu kavramları şahsiyet ders kitaplarında detaylı izah ettim. Ayrıca her birisi ile ilgili ayetler ve aktuel izahlar getirdim. Ehli kitabın tahrifi üç alanda oldu. Biri, Allah'la ilgili. İkincisi, resllerle ilgili ve üçüncüsü bu ilk iki tahrifin sonucu kurdukları hayat düzeni ile ilgili. Yani, uydurdukları anlayış üzerine kurdukları ahlaki değerler. Her alandan bir örenk vereyim. Allah(cc) alemlerin rabbı iken, kendilerin rabbliğine indirgediler. Resul, bir insan iken ilahlaştırdılar. Kitaba, Allah'ın ve reulun cizgisinde uymaları gerekirken, onlar çıkara göre değiştirdiler. Mesela, cumartesi tahtilini yani avlanmamayı bir tirikle değiştirip avlanmayı caiz gördiler. Ayetlerin anlattıkğı tahrifler Kur'an'da geniş anlatılıyor. Genellikle bunu siyasiler ve ulema yaptı.Ve bunu o gün inen Kur'an'a ve onun tebliğcisi Hz.Muhammed'e karşı kullanıyorlardı. Hak üzere olduklarını iddia ederek Resulullah'ı fitneci ilan ediyorlardı ve halkı kandırıyorlardı. NİÇİN ALLAH(cc) BU TARİHİ HAKIKATI BİZE ANLATIYOR? Zaten hutbemin konusu da bud soruya cevaptır. Aşağıda buna cevap vermeye çalışacağım.

IV-TAHRİFİN TARİHÇESİ

Resullere karşı tarih boyunca, karşı koyanlar çeşitli yöntemler kullanmışlar. İftira, aleyhte propoganda, boykot, yakınlaşma, dostça davranma, işkence, tehcir, ölüm.

a)- Sözlü ve yazlı tüzak -Kitman, iltibas, ilhad, tahrif, tedhin, takiyye, müdahene-mudare-ihtilaf-

b)-İnsanları kullanarak kurulan tuzak

c)-Kuvvet-fiili, hapis,silah- kullanarak. Bunların tek izahı ve örneklendirlimesi gerekiyor. Genelde hutbelerimden bu alanlara deyiniyorum. Mesela, Gelin dini dindarların elinden kurtaralım' hutbem bunula direk ilgilidir.

V-TAHRİFİN ŞEKİLLERİ

a)-İtikadi tahrifler

b)-Ahlaki hurefalar

c)-Siyasi hurefalar

Bunları yukarda örneklendirdim. Burada tekrar vermemde ki gaye Resulullah'ta sonra onun sünnetinde de aynı tahrif olduğunu görüyoruz. Hutbemi hazırlarken, iki konuşmaya tevafuk ettim. Birisi Yemen'in bir kentinde canlı verilen hutbe, diğeri şu an Arap baharı-ismi bile faşistçe- kutlamalarını yapan sayın Erdoğanın Mısır' da yaptığı konuşma. Birincisi derdimizi anlatıyordu. İkincisi ise kitabileşmenin islamcasını!!! veya tahrifin İslamcasını!!! anlatıyordu. Affınıza sığınıyorum bu tabirlerden ve Rabbımdan bağoşlama diliyorum. İslami tahrif veya İslami kitabileşme diye bir tabir olamaz. Ama konuşan İslam adına konuştuğu için ve ben de siz kardeşlerime derdimi anlatmak istediğim için bu ifadeleri kullanıyorum.

A)-YEMEN'li HATİBİN SÖZÜ

'Şayet ilahi yasalar uygulanırsa sömürgecilerin elinden kurtulacaklar. Allah'ın şeriatına bağlı kalsaydık başımıza bu felaketler gelmezdi. Okuyun tarihi Resulullah'tan sonra başımıza gelen tüm felaketlerin sebebi Allah'ın yasasına bağlı kalmadığımızdan dolayı oldu. Oysa Allah(cc) bize şöyel sesleniyor. Allah(cc) bunu sözünü veriyor. İşte Allah(cc) şöyle buyuruyor.

'O ülkelerin, peygamberlerin gönderildiği ülkelerin halkı, ileri gelenleri, idarecileri iman edip Allah’a sığınarak, emirlerine yapışsalar, günahlardan arınıp, azaptan korunsalar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davransalar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olsalar, takvâya dayalı düzeni benimseselerdi, elbette onların üzerlerine, gökten ve yerden bolluk ve bereket kapıları açardık. Fakat onlar, kutsal kitapları ve peygamberleri yalanladılar. Biz de onları işlemeye devam ettikleri günahları, isyanları ve küfürleri sebebiyle cezalandırdık.' (4)

Evet bu tesbite aynen katılıyorum. Başımıza ne geldi ise o tertemiz hanif yasalara tabii olmayı red ettiğimizden oldu. Hz. Ebubekr'in iki yıllık enerjisini alan bu çıkarcı ve muharref anlayışı hayata geçirme düşüncesi olamdımı. Namaz üç vakit olsun, zekatlar ertelensin bize bazı imtiyazlar verilsin. vs. Saltanat bu anlayışla başlamadı mı? Tertemiz hilafetin zorbalığa dönşmesinin sebebi ne idi?

B)-HUTBEMİN AKTUEL BOYUTU

1-TÜRKİYE'de


1970'lerden sonra inişe geçen kapitalizim, sosyalizim ve müslümanların, tahrif edilmiş ve ulusalcılık atmosferine sokulmuş İslami anlayıştan kurtulduklarak öze dönüş dönemi başladı. Bundan kastım Türkiye'dir. Diğer ülkelerde, İran, Mısır, Pakistan, Cezair ve Sudan vs gibi ülkerler çok daha önceleri başlamıştı. İran İslam devrimi, Afganistan diernişi ve İslam dünyasında öze dönüşü başlatan, Afgani, Abduh, Ali Şeriati, Ebu A'la El-Mevdudi, Hasen el-benna, Seyyid Kutup, Turabi vs. kişilerin projeleri siyasal İsalam olarak nitelendirildi ve tahrif başladı. Bu konuda kitap yazan Oliver Roy Maalesef Kaddafi'yi de siyasal İslammın yükselişlerinden kabul ediyor. Yine Türkiye'de ki yazarlar MNP hareketini ne yazık ki Siyasal İslam olarak tanıtıyorlar. İslami tüm yönleriyel kendi diriliş çığırında götüren anlayışın önüne muharref islam anlayışı ve çizgisi getirildi. Ve bu evrensellleştirilmek istendi. Bu projenin İslam dünyasında ki adı BOP'tur. Büyük ortadoğu projesi. Bu projenin tutmasının tek şansı Türkiye'de ki son versiyonu AKP iktidarıdır. Bu bir KEYD'dir.-Tuzaktır. Onun içindir ki, hükümentin içte ve dışta müstekbirlerin ve özellikle ABD ve Siyonist devletin hoşuna gitmeyen ve benim de taktir ettiği bazı güzel icaraatlarına rağmen ABD, İsrail devlet, ve batılılar bu iktidarı destekliyorlar. Çünkü başka alternatifleri yoktur ve halkmızıda artık yavaş yavaş oyunları anlamıştır. Bu iktidare karşı bugüne kadar yapılan tüm oyunlar halk tarafından bozulmuştur. Tabii bu bir projedir. Daha onlara göre miadını doldurmamıştır. Yalnız şunu altını çizerek söylüyeyim, 'ARTIK İPLERİ İSTEDİKLERİ GİBİ OYNATMA GÜÇLERİ DE YOKTUR.' Yani artık istediklerini, istedikleri gibi yapamayacaklar. Ben şu duayı yapıyorum, rabbım onların tuzaklarını İslamın ve müslümanların leyhine çevirisin. Bu konuda bize feraset versin. İçlerinde guya iyi niyetle hareket ettiğini söyleyenlerin ölmeden önce niyetlerini ortaya koyup pratik amele geçirmeği onlara nasip etsin. Yoksa hem bu dünyada ve hem de ahirette bunun bedeli çok büyük olacak.

2-İSLAM DÜNYASINDA Kİ HALİ

Bu bölümü daha derinden almak gerekiyor. Ancak çok uzayacağı için bugünden alacağım. Bugüne kadar Mısır, Cezair, Tunus, Libya ve Suriyede ve halen diğer arap ülkelerinde ki tünm despot, katil ve tağuti hukkam batılı güçler tarafından Demokrasi, Laikli, moderncilik adına desteklendi. İslam dünyasında ki tam da olmassa müslüman halk bunu anladı. Bazıları diktatörleri devirdi. Bu olayların başında bir tesbitim vardı. Olayları birileri çıkarmıyor ve birleri istediği yöne oturtaamayacak. Gemiye tek hakim Allah'tır inşaallah gemiyi Cudiye oturtacak ve vahye dayanacak. Allah'a hamdolsun ki tam da olmassada gidişat buna doğru gidiyor. Hilari Klinton şu açıklamayı yapıyor. İslam dünyasında ki gelişmeler güzel. Diktatörler devriliyor. Aslında dostlarımız deviriyorlar demesi gerekiyor. Ancak bunu söylemek için yürekli ve kişilikli olmak gerekiyor. Ve Hilari şunu ekliyor. Bu harekelerin İslamcıların eline geçmemsi gerekiyor. Bu tehlike kalkmış değildir. İşte bu sırada Erdoğan geziye çıkıyor ve gezilerinde özellikle laiklik ve Demokrası havariliğini yapıyor. Kahire'de ki bir toplantısında bilidiğimiz meşhur şu cümlelerini üstüne basabasa ifade ediyor ve devrimcileri buna davet ediyor. Onun ne Osmanlı ve ne de İslami bir temsiliyetine ait bir vasfı yoktur. O batı demokrasisine ve laikliğine davet ediyor ve İslamın siyasi muharrefleşmesinin arap dünyasınada akmasını sağlıyor. Bakın batılılar buna bile tahammul etmiyor. Hemen Fransa ve İngiltere devlet başkanlarını yolladılar. İslam dünyasının muharref uyanışına bile tahammul etmiyorlar. Şimdi onun altını çizerek vurguladığı sözleri sizinle paylaşayım.

'Müslüman Laik olamaz. Ben müslümanım, laik değilim. Bir müslüman laik bir devleti idare edebilr. Batılı anlamda laiklikten bahs etmiyoruz. Her dinin, her düşüncenin ve hatta ateistlerinde kendisini ifade edeceği bir laik anlayışı uygulamalıyız.' Mısır'da yapılan toplantıdan.' Şimdi Allah aşkına bu sözü değerlendirin. Ben müslümanım. İnşaallah. Müslüman laik olamaz. Çok doğru. Bir müslüman laik bir devleti idare edebilir. Allahım bu ne çelişki. Bu ne tahrif. Ne mantıkça doğru, ne insanca doğru ve ne de İSLAM'i vahye göre. Bırakın bir devleti bir evi başka yasalara göre dizayn edin ve bu evde bu kurallara göre idare olunacak dense bile bir müslüman oranın idaresini yapamaz. Çünkü ya o müslümanca yaşamktan vaz geçmesi gerekecek veya evin idaresinin kuralları değişecek. Evin odaları var. Birisinde put var idareci ilk önce gidip ona secde edecek. Diğerinde içki var idareci gidip afiyet olsun üretiminize devam edin ve içmeğe devam edin diyecek. Birinde zülüm işlenecek idareci gidecek zülmünüze devam edin size hem de kolluk kuvveti yolluyup sizi koruyayım diyecek. Birisinde fuhuş işlenecek idareci gidecek güzel devam edin ve size koruyucu yolluyayım işinize devam edin diyecek. Ve daha niceleri. Subhanellah Subhanellah. Allahım sen ne merhametlsin. Başımıza taş yağdırmıyorusn. Senin hanif dinin başına neler getirdik.

Basından bir iki örnek vereyim. 'Siyasi rejimin toplumsal ve siyasi kültürün İslami motivasyon ve meşruiyyet çerçevesinde demokratik temsil yönünde gelişmesi. Aynı yazarın güzel bir tesbiti daha da var. 'Batı dünyası, İslam dünyasının maddi zenginliklerini yağmalamak üzere demokrasiyi ve özgürlükleri bahane ederek İslam coğrafyasını işgal ediyor...' Bir yazarın iki alıntı. Aslında doğru İslam dünyasının meşru hakkı sorunlarını İslamca çözmeleridir. Tüm insanlara hakk ve hukuklarını yine İslamca vermeleridir. Ne den buna İsalmi temsiliyet demiyoruz da demokratik temsiliyet diyoruz. Dün(03.09.2011) Ramazan dolaysıyla herzaman olduğu gibi şehir içinde informasyon-davet veya bilgilendirme- standımız vardı. Birisi gelip soru sordu, sonradan İranlı olduğunu söyledi, gerçi lehçesinden anlmaıştım. İslam dünyasının geleceğini nasıl görüyorsunuz ve nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz? Dedim İslam dünyasının geleceğini çok parlak görüyorum. Gelecek bize ait olacak. İkinci soruna gelince, Medine'de kurulan medeniyeti çözüm görüyorum. Müslümanları emniyeti altında, müşriklerin, yahudilerin, sabiilerin ve hırstıyanların tüm haklarının korunduğu bir medeniyet. Çok sevindi. 'Ja das ist Demokrat' 'Evet bu demokrasidir.' dedi. Hayır kardeş dedim bu İslamdır. Neden başka ideolojinin ismini veriyorsun? Olabilir ki vardır. Demokratik uygulamalarda hak ve hürriyetlere saygını gösterildiyi ülkeler vardır. Bakın biz burada çadır kurmuş ve İslamı tanıtıyoruz. Bu güzel bir olay. Ancak bununla ideolojileri karıştırmamak gerekiyor. Başka kişilerde geldiği için gitti. Fazla konuşamadık. Daha önceki hutbelerimde de söyledim her sistemin kendisine ait ve insana yararlı yasalar vardır. Bunlar ortak değerlerdir. Bunların hakkını vermek gerekir. Ancak dinleri karıştırmamak gerekiyor. Bu noktada tahrife dikkat etmek gerekiyor. Bugün her şey karma karışık hale getirildi. Türkiye'de spor maçları protesto ediliyor. Bana çok anlamlı gelmiyor. Bu bir sanaattır. Doğru, takımlar bayraklar resmi ideolojileri temsil ediyor. Ancak sporda bir sanaattır. Kanaatımca alt kademede insanların tanışması açısından güzel bir olaydır. Hatta sporcular yuhlanmamalı ve onlara bizim halklarin değil despot ve mufsit rejimlerin düşmanıyız mesajı verilmeli.Halkları biribirine düşüren müstekbir güçlerin olduğunu anlatmamız gerekiyor.

3-AVRUPADA Kİ HALİ

a)-Günümüz de ki olaylar ve MEDYA


Zirveye varan çağımızın zireveye ulaşan olaylardan biri olan 11.Eylul ve benzeri olaylarla 'İSLAMOFOBİ: İSLAM KORKUSU veya KORKUNÇ İSLAM' propogandasını yaygınlaştırdılar. Stanta sahableyin uzaktan seslelenerek bize geldi. 'Gibt es eın Buch über heiligen Krieg' 'Kutsal savaş hakkında kitap varmı?' Dün akşam Usama Laden ilgili bir program seyrettim. Kutsal cihadı anlatıyordu. Ona Birkaç tane kitap verdik cihatla ilgili. Essen Üniversitesinde görevlimiş. Akşam geri geldi ve memnuyetini bildirdi. Başka broşörlerde verdik. Bu çağımızın veya günümüzün propogandasıdır. Bu biz müslümanları etkilemiş. Ve bize aşağılık duygusu kazandırmış. Cihad kavramını tahrif ettik. Ülkelerini işgal eden bölgelerdeki işgalcilere karşı direnen mücahitleri biz de terörist ilan ettik. Mesela, filistinli teröristler, mesela afganlı teroristler. Meselal, çeçenli teroristler!!!

İngiliz sömürgecilerinin kurduğu oryantalistlik araştırma merkezleri, kaynaklardan İslamı araştırıp tahrif etme ameliyesini üstlenmişler. Ve İslamı tahrif etmek için hertürlü çabayı harcadılar. Şu an bir kitap okuyorum. Der Prophet und seıne Lehre (Ralf Ludwig), Peygamber ve davası. Kitabın ilk sayfasında yüzü silinmiş bir fotoğraf guya Resulullah'ı temsil ediyor. Resmin altına şu ifadeyi yazmış. 'Das Schwert in der Wüste' 'Çölde ki Kılıç' Aslında kendi kitabına göre de olsa, 'Çölde bir rahmet' dmesi gerekir. Yine resulullah'ın hareketi için şu ifadeyi kullanıyor. ' Hüzün başlayan baskıcı ve despot biter.' diyerek alemlere rahmet olan hareketi baskıcı ifade ediyor. Aynı tahrife inanan yer oryantalistler de, müslümanlara radikal diyorlar. İslamın siamasını bozuyorlar.

Şimdi avrupada, avro İslam veya alman İslamı oluşturmak için uğraşıyorlar. Dün NRW eyaletinde okullara İslam dersi koymak için eyalet meclisinde tartışma vardı. Almanya'da 700 bine yakın müslümanların çocuğu var. Bunların 300 bini bu eyalette okullara gidiyor. Ancak buna rağmen onlar din dersleri hakkı verilmiyormuş. Çünkü müslümanlık resmi bir din değilmiş. Demokrasiyi görüyormusunuz. Kendi istedikleri manada verdikleri din anlayışınada tahammul yok. İngiltere, Fransa ve BM tayyıp tipi islama razı olmadıkları gibi. Demokrasi bu. Sayın Ali Bulaç, demokratik tmsili halen tavsiye etmekte.

IV-SONUÇ

Dünyamızda mertlik kalmamış. Her kes biribirine karşı ikiyüzlü hareket ediyor. Ne batılılar doğru davranıyor. Ne de müslüman olanlar doğru davranıyor. Kur'an doğru olmayı istiyor. Resulullah'a doğru olmayı tavsiye ettiği gibi. 'O halde, tevbe ederek seninle beraber olanlarla, günah işlemekten, isyandan vazgeçerek Allah’a itaate yönelenlerle birlikte emrolunduğun gibi ilâhî emirleri doğru uygulayarak itaattedaim ol. Aşırı da gitmeyin, azmayın. O sizin işlediğiniz amelleri biliyor, görüyor.' (5)

Tavrımızı ve ilkelerimizi doğru belirlemeliyiz. Bunuda Kur'an şöyle bize anlatıyor. ''Rabbimiz Allah’tır' diyenlerin, ardından Allah’a giden doğru muhkem ve güvenli yolu takip edip itaatte daim olanların üzerlerine sık sık melekler iner.

'Öbür âlemdeki hayatınızdan, hesabınızdan korkmayın, geride bırakacaklarınızdan dolayı üzülmeyin, hüzünlenmeyin. Size va’dolunan cennet dolayısıyla sevinin.' (6)

Safımızı belirlememiz gerekiyor. Doğru olmamaız gerekiyor. Resullerin misarasını devam ettirmemiz gerekiyor.

'Ey Allah’ın Rasûlü, Rabbinden sana indirileni, Kur’ân’ı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Allah’ın sana yüklediği peygamberlik görevini ifa etmemiş olursun. Allah, insanların saldırılarından, suikastlerinden seni koruyor, korumaya alıyor. Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir kavmi doğru yola sevketme lütfunda bulunup başarıya ulaştırmayacak.' (7)

Muharref bir kişilik ve muharref bir din anlayışı bu ummetin kurtuluşu olalamaz. Olsa olsa bir kez daha darbe yemesi olur. Yeni bir oyuna gelmiş olur. Gelin bu oyunu bozalım. Bu tuzağa düşmeyelim. Bereket ilkeli olmaktadır. Allah(cc) ilkeli olanın yanındadır. Allah'ın dinine O'nun istediği şekille ve yolla yardım edilir. Rabbım bizi o yolun diriliş erleri eylesin. Bize feraset nasip eylesin. Allah'a emanete olun.

Not: Sevgili kardeşler bundan sonra hutbelerimi kendi özel sayfamda da okuyabilirsiniz. Tabii Velfecr'de de.

Dipnotlar:

1-K.K. 2.Bakara suresi75

2-K.K. 22. Hacc Suresi11

3-Bunlarla ilgili Şahsiyet ders kitapları 2.dosya da geniş bilgi bulabilrsiniz.

4-K.K. 7.A'raf Suresi96

5-K.K. 11.Hud Suresi112

6-K.K. 41.Fussilet Suresi30.ayet

7-K.K. 5.Maide Suresi67



 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
karışayım mı:)
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
iyi ama hocan yanılıyor:)
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
Allah doğru istikameti de göstersin:)
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
EY İNSANLAR GELİN KUDUSA RUHUL KUDUSU HAKİM KILAMLIM!

İNANÇLARIN, ORTAK DEĞERLERİNİ TAŞIYAN KUDUS

“Andolsun ki, Mûsâ’ya kutsal kitabı verdik. Ondan sonra, ardarda rasuller, peygamberler görevlendirerek gönderdik. Meryem oğlu Îsâ’ya da apaçık mûcizeler verdik. Onu, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî ve ekonomik düzeni içeren, ihya eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil (RUHUL KUDUS“ ile destekledik. Size, hoşunuza gitmeyen emirleri, hükümleri getiren Rasuller geldikce, davetlerini kabullenmeyip büyüklük taslayarak zorbalığa mı başvurdunuz? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyordunuz.“ (1)

„Allah o zaman:

'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, senin ve annenin üzerindeki nimetlerimi hatırlayarak şükret. Hani seni, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihyâ eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil 'RUHUL KUDUS' ile desteklemiştim. Beşikte iken de, insanlarla olgunluk çağındaki peygamber vasfınla konuşuyordun. Sonra okuma yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, hekimliği, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Benim bilgim planım dahilinde, benim irademle emsalsiz güzellikte çamurdan bir kuş planlayıp şekillendirebiliyor, ona üflüyordun. Benim bilgim dahilinde, benim irademle o bir kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve alaca hastalığına yakalananı iyileştirebiliyordun. Ölülere benim bilgim dahilinde, benim irademle hayat verebiliyordun. Hani İsrâiloğulları’nın seni öldürmelerine engel olmuş, seni korumuştum. Kendilerine apaçık âyetler, mûcizeler getirdiğin zaman, içlerinden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler,

'Bu açıkça, aklı etki altına alan bir sihir, bir aldatmacadır' demişlerdi.(2)

Hamdolsun rahmeti her şeyi kuşatan alemlerin Rabbına. Salat ve selam, O'nun evrensel rahmetini sosyal hayatta insanların arasında ıslahı ve adaleti kurmak için görevlendirdiği tüm resullerine ve son resule olsun. Selam onları güzellikle takip eden ve onların mesajını insanların arasında hakim kılmak için tüm gayretlerini ortaya koyan yaranlarına ve takipçilerine olsun. Rabbim bizeleri onlardan eylsein.

Sevgili dostlar ilahi rahmetin tecellisi selam sizlerin üzerinize olsun.

İnsanlık bugün tarihin en acı günlerini yaşıyor. Son nebi Hz.Muhammed'in tüm resulleri ve insanlığı temsil eden, tevratı, incili ve sahifelerin ortak değerlerini taşıyan Kur'an'da alemlerin Rabbı biz insanları şöyle uyarıyor. 'İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır." (3)

Ne büyük tevafuktur ki bu ayet Rum suresinde geçiyor. O günün müstekbir güçleri insanlığı perişan etmiş ve yeryüzüne fesadı yaygınlaştırmış. İngiliz imparatorluğunun ve emperyalist güçlerin tam desteği ile 1948 den beri, müslüman, hırıstıyan ve yahudi halkının başına bela edilen ve ismini hz. Yakub'dan alan devlet tarihte eşi görülmemiş katliamlara imza atmış. Bütün dünyanın gözü önünde. Dünya onları seyr etmiş. Bugün dünyanın en ağır katliam silahları onların elinde. Gizli örgüt MOSAD'ın işlediği cinayetler tarihin en kara sayfalarıdır. İnsanları ayıran ayırım duvarı, bir insanlık yüzkarasıdır. Maalesef bugüne kadar kimse buna dur diyememiştir. Veya dememiştir. İnsani yardım götürenler üstelik uluslar arası sularda katledilmişler. Mavi marmarada ne vardı? Ama artık duyarlı Yahudiler bile buna karşı durmaktalar. Bugün İsrail'de ayaklanan ikiyüz üçyüz bine varan yahudi vatandaşların mesajı ulaşmasın diye kamuoyu yanıltılmakta. Son saldırıyı HAMAS kesinlikle reddediyor. Ve halen kimse yüklenmedi. Yeniden binlerce yerleşim bölgesi oluşturulacak. Filistinliler yerlerinden edilecek. Buna karşı sesini yükselten Yahudi bayanın söyledikleri çok enteresandır. Çadır kurmuş ve protesto yapıyorlar yerleşim bölgeciliğini. Bıraksınlar biz kendi evlerimizde kalalım.

Bugün Kudus günü için burada toplandık. Gönlüm isterdi ki Kudus'un mozaiğini burada oluşturabilse idik. Kudus mozaği, temelde aynı tarihi paylaşam ve aynı yolun yolcusu olan tüm resullerin oluşturduğu tarihtir.

İnsanlığa rehberlik yapmış kentler vardır. Medeniyet şehirleri. İnsanı kucaklayan ana kentler. Kültürlerin ortak yaşandığı şehirler. Kur'an'ın tabiriyle ummul Kuralar. Bu kentlerin başında Mekke, Medine ve Kudus gelir. Bu kentlere 'RUHUL KUDUS' anlayışı hakim olduğunda insanlığın ana kentleri olmuşlar. İnsanları ana kucağı gibi kucaklamışlar. Medine, bir ana kent örneği idi. Resulullah orada RUHUL KUDUS'un taşıdığı vahyin hakimiyetini sağladığında insanlar ana kucağı gibi kucaklanmışlar. Onbin sakini olan Medinenin sadece bin beşyüzü müslüman idi. Ancak yapılan Medine anlaşmasıyla her insanın değerleri emniyete kavuştu. Kudusa, Hz. Süleyman Ruhul Kudusun mesajını hakim kıldığı andan itibaren ana kent oldu ve insanları kucakladı. Hz. Ömer kudusu ruhul kudusa kavuşturduğunda girşine 'Lailahe ilallah İbrahim halilullah yazdırdı. Sulhun temsilci Selahaddini Eyyubi, Kudusu ruhul kudusa kavuştırtuğunda, tüm kültürler ve inanaçalar hurriyete kavuştu. Şu an müfsitlerin çağdaş silahlarının altında inleyen şama gittmiştik. Şam'da bir iki gün kalmamız gerekiyordu. Orada ki kardeşler bizi Şam'ın tarihi yerlerine götürdüier. Bu ara Selahhaddinin kabrine gittik. İki mozele vardı. Hayretle baktım. Sonra sordum anlattılar. Birisi boş. O günkü Alman kralı adaletinden dolayı hediye bir mozele yollamış. İşte bu ruh RUHUL KUDUS bilincidir. Onun mesajının hedefidir. Geçen Almanya savunma bakanının El-cezirede röpörtajını dinledim. Mühabir ona soruyor. Halkın iradesine rağmen dışarıya niçin güç gönderiyorsunuz? O şu acı cevabı veriyor. Bizim uluslar arası politikalarımız var. Halk istemesede biz bunu yollarız.

PEKİ ÇÖZÜM NEDİR?

SULHTUR, ISLAHTIR. Bununda yolu KUDUSUN YENİDEN RUHUL KUDUSUN TAŞIDIĞI MESAJA KAVUŞTURULMASIDIR. Önce, Allah(cc) alemlerin rabbı olacak. Ona bağlı olarak yüce kavim anlayışı değişecek. Üstünlük hakka ve adalete geçecek. Hz.İsa'nın, Hz.Musa'nın Hz. Süleyman'ın ve son Peygamberin rehberliği olan ruhul kudus bilinci gelişecek. Tevrat, İncil ve suhuf furkanda birleşecek ve ortak noktaya davet edilecek. Müslüman, Yahudi ve Hırıtıyan ve akli selim düşünen herkes, bir ağızdan seseleneceyiz.

SELAM OLSUN YERYÜZÜNDE ISLAHI KENDİSİNE GÖREV BİLENLERE.

YAZIKLAR OLSUN İNSANLIĞI YOK EDİP YERKÜREMİZDE BOZGUNCULUK YAPANLARA.

SELAM OLSUN, RUHUL KUDUS KARİZMASINDA TEK SESLE ADALETİ, HAKKI VE İNSANI MERKEZE OTURTANLARA.

YAZIKLAR OLSUN İNSANLĞK İÇİN ANA KUCAĞI OLAN KUDUSU İNSANA EMNİYETSİZ HALE GETİRENLERE. Tabii hakkları olan mallarını mülklerini ellerinden alanlara. İbadetlerine bile Müsaade etmeyenler.

SELAM OLSUN RESULLERİN ORTAK MESAJI OLAN İNSANI YAŞATMAK İÇİN KENDİSİNİ FEDA EDENLERE.

SELAM OLSUN BU UĞURDA ŞEHİD OLANLARA.

VE Selam olsun Ruhul kudus bilincini yüklenenler.

Rabbim bizleri onlardan eyle. Onların bilincini bize tattır.

Biz 'KUDUS'U' kalbimizde vurduk. Evimizde vurduk. Çünkü 'Ruhul Kudusu' unuttuk. Gelin önce ruhulkudusu kalbimizde yakalayalım. O bilinç bizi evrensel ruhulkudusa ulaştıracaktır. İşte o gün kudusta ruhul kudusa kavuşacaktır. Gelin bu çağrımı ramazanın bir mevyvesi olarak idrak edip yaşayalım. Gençlerimiz tanımıyor Ruhulkudusu. Yşalılarımız tanımıyor Ruhulkudusu. İlk işimiz burda kardeşler.

Allah'a emanet olun.

Dipnotlar:

1-K.K. 2/87

2-K.K. 5/110

3-K.K 30/41


YALÇIN İÇYER



 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
http://www. Yalcinicyer. Com/.

KUR'AN'da RECM EDİLENLER KİMLERDİR?


قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْراهِيمُ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا Babası:

'Ey İbrâhim, sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer onları kötülemekten vazgeçmezsen kesinlikle sana kötü söz söyler, seni taşlarım. Uzun bir müddet benden uzak dur.' dedi. ' (1)



I-GİRİŞ

Neden bu konuyu tercih ettim?

Mazlumların Rabbı Allah'u taalaya sonsuz hamdusenalar olsun. Salat ve selam mazlumların önderi Hz. Muhammed'e(ass), Ashab-ı Kiramına ve tahir Ehl-i Beytine salat ve selam olsun. Rabbım onlara güvenerek, onları adım adım takip edenlerden razı olsun bizi de onlardan eylesin.

Sevgili Kardeşler!

Sizleri ve tüm iman edenleri Rabbımın selamı ile selamlıyorum. Rabbım direniş gösteren tüm kardeşlerimizin ve mazlumların yardımcısı olsun.Hutbemin başlığı dikkatınızı çekmiştir. Çünkü 'Recm' çok tartışılan bir konudur. İki şey için tartışılır, zina eden veya şeytanın taşlanması veya recm edilmesi.Bu ikisi de Kur'an'da yoktur. Yalnız, şeytanın recim vasfı Kur'an'da sık sık geçer. Bunun direk taşlanmak olmadığını söylemek istiyorum. Sizinle bu hutbemde paylaşacağım 'RECM' veya 'RECM EDİLENLER' konusu belki dikkatınızı çekmemiştir. Kafalarda recm farklı bir anlam taşıyor. Sizlere bizi çok yakından ilgilendiren bir recm çeşididir. Niçin bu konuyu seçtim?

Dün(15.07.11) Perşembe yaklaşık oniki yıldır yaptığımız kitap standımız vardı. Hava yağışlıydı. Buna rağmen ilgi güzeldi. En azından güzel kitap gitti. Ancak insanlar tarfından çok recm edildik. Tabii bizimle çok güzel muamelede ve güzel sohbetlerimiz oldu. Kur'an okurken, aynı zaman, recm edilenleri okudum. Bu iki canlı olaydan dolayı sizinle bugün bu konuyu paylaşacağım. Kimler, Kur'an'da recm edilmiş? Ve bu recm bizi nasıl ilgilendiriyor? Kendimizi bu noktada sorgulayalım ve bize bırakılan bu mirasın hakkını ne kadar verebildik? Ramazan girerken bizim de ramazımız kurtuluşumuz olsun.

II-'RECM' KELİMESİNİ SÖZLÜK ANLAMI

Recm; kelimesinin kökü, رجم:Receme fiilidir. Şu anlamlara geliyor; taşla vurdu ve öldürdü, kötü sözle vurdu, hakkında kötü söz söyledi, hakaret etmek, ayıplamak,telin etti, lanetledi, kovdu, uzaklaştırdı, hakkında zann etti, kabirde üzerine toprak attı ve gömdü.Er-Recme: kabre konan taş, kesin bilmediği hakkında zannla konuşmak. (2)

Dikkat edilirse kelimenin tek anlamı yoktur. Sadce taşlamak anlamına gelmiyor. Demek ki, recm sadece taşlamak ve taşla öldürmek anlamın da değildir. Yukarda sözlük anlamlarında da görüldüğü gibi farklı analmalarada gelmekte. O halde, recm dendimi hemen taşlanma akla gelmemeli. Şimdi genel olarak recm konusunu ele alayım.

III- KUR'AN'da RECM

Kur'an'i kerim'de üç çeşit recm vardır. Bunların ikisi konumu ilgilendirmiyor. Onun için üzerinde durmayacağım.

a)-ALLAH'ın RECM ETMESİ-



Davetçiği engelleyen şeytanların recm edilmesi. Bu konuda bir hayli ayetler vardır. Mubalağa sığası ile şeytanın sıfatı olarak geliyor. Bir örnek vereyim ve geçeyim, çünkü konum o değildir. 'Kur'an okuduğunda recm edilmiş şeytandan Allah'a sığın.' (3) Ayette geçen 'RECİİM' şeytanın sıfatıdır. Allah(cc) insanların 'RECM' ettikleri diriliş erlerinin yanında ve onların sahibidir. Bunun alanı ayrıdır. Onu ayrı bir zamanda işlerim inşaallah.

b)-İNSANLARIN RECİM ETMESİ

İnsanların insanları recm etmeleri veya insanların recm konuşmaları olmak bu da ikiye ayrılıyor.Bunların birisi benim hutbemle ilgili değil. İnsanların gaybi recm etmeleridir. Mağara arkadaşlarının sayısını konuşurken söyledikleri. Gaybın recm edilmesi. Rabbımız şöyle buyuruyor.

'İnsanların bir kısmı:

'Üç kişiler. Dördüncüsü köpekleridir.' diyecekler. diğerleri:

'Beş kişiler, altıncısı köpekleridir' diyecekler. Bunlar karanlığa taş atmakta, gayb ile ilgili tahmin yürütmektedirler.

'Yedi kişiler, sekizincisi köpekleridir' diyenler var.

'Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlarla ilgili bilgiyi çok az kimse bilir.' de. Onlar hakkında, vahy ile bildirilenler dışında münakaşaya girişme. Onlar hakkında ileri geri konuşan kimselerin hiçbirinden mâlûmat isteme.'

(4)

1-DAVETÇİLERİN RECM EDİLMESİ

Hutbemin konusu bu recim çeşididir. Kur'an'da geçen tüm örnekleri burada vereceyim. Bizi ilgilendiren bu recmedilen yiyitleri tek tek tanımalıyız. Şimdi bu diriliş erlerini anlatan ayetleri ortamlarında okuyalım ve tanıyalım onları.

Kur'an'da recm edilen davetçiler veya Resuller.



1a-Hz. İbrahim

Hutbemin başında verdiğim ayet bize diriliş erlerinden ve önderlerinden biri olan Hz. İbrahim'i anlatıyor. Babası mevcut otorite adına onu recim tehdidiyle tehdit ediyor. Hakim otoriteyi temsil eden İlahlar adına konuşuyor. Sevgili oğlununa diyor ki; seni recm edeceyim, seni kovacağım...' Tardettireceyim. Hicrete zorlayacağım.' Ne idi Hz.İbrahim'in suçu? Niçin babası onu recimle tehdit ediyordu? Neden Allah(cc) bu olayı bize anlatıyor. Onun bu tehdidi Hz.İbrahimi vaygeçirebildimi yapması gerekenden? Ne anlatıyor bize? Hatırlıyorsanız, onu Allah'cc bize 'Usvei hasene' 'Alınması gereken güzel örnek olarak tanıtmıştı. İşte Allah(cc) bunun için anlatıyor bize onu. Onu güzel örnek alalımdiye. Bizim de çağımız, ilahların çağıdır. Bizim de çağımız zulmün yaygın olduğu bir çağdır. Ne diyor duasında Hz.İbrahim? '....Bu beldeyi emin kıl....' (5)

O halde onun çağı emin olmayan bir çağdı. Ya bizim çağımız emniyet içinde olan bir çağ mı? Kitapstandında bazı kişilerin gelip bize hakaret etmeleri ve bizi medyanın karalamalarıyla karalamaları aklıma hep recmi getiriyor. Dah doğrusu recmi anlamamı sağlıyor. Ki biz Hz.İbrahim'in yaptığını devede kulak kadarınıda yapmıyoruz. Onun gibi olmamız isteniyor. Onun için anlatıyor bize rabbımız.

1.b-Hz. Şuayb

Şimdi de yeni bir manzara ve yeni bir recim olayı. Hz. Şuayb(ass), Hz.İbrahim'den önce yaşamıtı. Kavmini ve kabilesini güzel ahlaka, adil ticarete ve adil ekonomiye çağırıyordu. Ticaretinizde, ilişkilerinizde adil olun.

قَالُواْ يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِّمَّا تَقُولُ وَإِنَّا لَنَرَاكَ فِينَا ضَعِيفًا وَلَوْلاَ رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَ وَمَا أَنتَ عَلَيْنَا بِعَزِيزٍ Onlar:

'Ey Şuayb, söylediklerinden birçoğunu anlamıyoruz. Seni de içimizde çok zayıf, aciz biri olarak görüyoruz. Eğer itibarlı kabilen, güçlü birkaç akraban olmasaydı, seni taşlayarak öldürürdük. Bizim üstümüzde güçlü, kuvvetli, otoriter biri de değilsin.' dediler.'
(6)

O, onlardan yukarda ki güzel şeyler istiyordu. Ama onlar onu recmle tehdit ediyorlardı. Onları ekonomik islaha çağırızordu. Çünkü onlar ticarette fehşa işliyorlardı. Günümüzün kapitalizmi yaşanıyordu, o gün. Hz. Şuayp, onları tevhide çağırırken aynı zamanda ekonomik terbiyeye çağırıyordu. Kabilesi, çok ve zengin olmasına rağmen o rahatını terk edip onlarla mücadele ediyordu. Bize bir miras bırakıyordu. İçinde bulunduğunuz toplumun her kötü halinden mesulsunuz. Onlara karşı Şuayb'in sünnetine tabii olun. Sizde recm olunmayı göze alın. Şimdi kendi kendimizi sorgulayalım bu mesuliyeti ne kadar müdrikiz? Hesap verebilecekmiyiz? Ağır ekonomik şartlar altında ve ağır faizler altında inleyen insanların hakkını sordunuz mu? Onlar için bulunduğunuz toplumda bir çalışöa yaptınız mı?

1.c-Bir beldeğe gönderilen Resuller

قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ Onlar:

'Kesinlikle biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlayarak öldürürüz. Bizden size, can yakıcı müthiş bir kötülük dokunur.' dediler.' (7)


Ne canlı bir olay. Kendilerini hayra, güzele, Allah'a davet edenlere, uğursuz diyorlar. Subhnellah, emperyalist güçlerin kurduğu düzenden tutun tek tek tağutların kurduğu zulüm düzenlerine kadar tüm müfsitlerin oyununu bozan müslümanlar için buna çok benzer ifadeler kullanılıyor. Kitap standında bizim için kullanılan ifadeler aynen buna yakın. 'Bizim huzurumuzu bozuyorsunuz. Bizim haçımızı kirletiyorsunuz. Siz herbiriniz tehlikeli yatan düşmansınız. Gidin burdan bizim huzurumuzu bozmayın........Siz katil bir dinin mensublarısınız...' Bu ifadeleri işitirken haksız olmasına rağmen beni sevindiriyor. Elhemdulillah diyorum. Biz de recm ediliyoruz. O halde geçmişimizi takip ediyoruz. Tabii kendimizi temize çıkartmak anlamında. Sevincimden yazıyorum, yeterlilik açısından değil. Yeter görmek çok yanlış olur. Kendimzi sorgulayalım dostlar. Kendimizi hesaba çekelim. Yukarda recm edilen yiğitlerle karşılaştıralım. Kıyamette onlarla karşılaşıp hesap verbilecekmiyiz? Onların bize niçin anlatıldıklarını anlayabildiniz mi? Size niçin anlattığımı anlayabildiniz mi?

1.d)-Hz. Nuh'un Recm edilmesi

إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ 'Ben kesinlikle, sorumluluk, hesap ve cezanın varlığını açıklayan apaçık bir uyarıcıyım.' (8)

قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ

Ey Nûh, davandan vazgeçmezsen, kesinlikle taşa tutularak öldürülenlerden olacaksın.' dediler.' (9)


Hemen hemen her hutbem de bana ilham veren Hz. Nuh(ass) kıssası bu hutbem de de bana geniş ve anlamlı bir ilham verdi. O'da(ass) recm olunanlardandı. Uzun yıllar yaptığı davetin karşılığı recimle tehdit oldu. Onlara ne diyordu? 'Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.' Onları dostça uyarıyordu. Şirke, günaha, zulme, kötülüye ve sonunda ateşe girebileceklerine karşı uyarıyordu. Kardeş olarak ve dost olarak. Ama onlar onu recimle tehdit ediyorlardı. O yine vazgeçmiyordu. Evet, Rabbımız bu kıssayı da bize anlatırken yine bize bir mesaj bırakıyordu. Önce Resulullah'a ve ashabına yükledi ve onlarda rollerini oynadılar ve bize ağır bir yük ve sorumluluk bıraktılar. İmanla, fesat bir arada olamaz. Mümin şirkin ve fesadın olduğu yerde yaşıyorsa ve sessiz duruyorsa bunda bir çelişki vardır. Sessizlik, dilsiz şeytan olmayı veya kalblerin biribirine benzemesini getirir. Kalkalım ve bir sorgulama dönemi başlatalı kardeşler.

1.e)-Firav'nin kavmine gönderilen ve İsmi verilmeyen RESULU'N recmi

أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ Allah'ın kullarını bana teslim edin. Gerçekten ben sizin için güvenilir bir elçiyim' diye'

وَأَنْ لَّا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ إِنِّي آتِيكُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ Allah’a karşı üstünlük taslamayın, zorbalık yaparak hürriyetleri kısıtlamayın. Allah’ın vahyini ve Rasulünü küçümsemeyin. Ben size apaçık bir ferman ile, ilâhî bir hükümranlık yetkisi ile geliyorum.' diyordu.

وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ 'Ben, beni taşlayarak öldürmenizden Rabbime ve Rabbinize sığındım.' (10)


Bu son recmedilen veya recmedilmekten korkan sonra diriliş eri ya Hz.Musa'dır veya Firavn'nın kavmına gönderilmiş başka bir davetçidir. İkinci ihtimal daha büyüktür. Çünkü Musa'nın(ass) davet götürdüğü Firavn'la hep ismi zikir edilir. Ama burada zikir edilmemiştir. Burası çok önemli değildir. Önemli olan onun çağını siyasi gücüne ve otoritesine karşı davet görevini yerine getirp recimle tehdit edilmesidir. Ben de zaten size bunu anlatmak istiyorum. Biz etrafımızda ki siyasi güçlere yaptık mı çağırımızı. Onlara dur dedik mi? İlahlığı bırakı Allah'a kul olun. Tebanıza zulüm etmeyin. Kendinizi rabbler ve ilahlar ilan etmeyiniz diyebildik mi? Bu konuda recim olundukmu? Yoksa rahatımızı bozmamak için korktuk mu?

VII-SONUÇ VE SORUMLULUĞUMUZ

İşte Kur'an'da recim edilenler bunlardır. Davalarını yaşadıkları için, davalarını anlattıkları için, haksızlıklara karşı onurla kavga verdikleri için recim edildiler.

Eve kapanmak ve daveti terk etmek diriliş erlerinin kanseridir. Bugün bu kanser sarmış her tarafı gelin bu kanseri tedavi edelim. Yukarda anlattığım erenlerin ve önderlerin bayrağını yükseltelim.

Standta bizi recm edenler olduğu gibi bizimle güzel konuşan ve ortak şeyler düşünenler çok oldu. Onlardan birisi iyi niyetli bir Alman'dı. İçten sorular sordu. Hırıstıyan dünyasında ki mezhep kavgalarından şikayetçi olduğu gib i müslümanlar arasında ki mezhep ve gurup çatışmalarından şikayetçi oldu. Ve şu soryu sordu. Bu kargaşaların biteceyinden umutlumusunuz. Evet umutluyum dedim. Ve şunları anlattım.

1-Halkın diktatörlere karşı başkaldırması ve konuşması bir umuttur. Çünkü daha önce hiç ses çıkarmıyorlardı.

2-Ayrılıklar insanların düşüncesinden geliyor. Kitaba yaklaştıkça kalkar. Gerek müslümanlar arasında vegerekse müslümanlar ve ehli kitap arasındaki kargaşada kitapla düzelir.

3-Medine'de her kes ortak yaşadı, Endülüste ve Kudusta herkes ortak yaşadı yinede olacaktır.

O halde bizim sorumluluğumuz nedir? Öğretmen iken sabah çantamı dolduruyorumdum kitap ve o gün bu kitapları dağıtmam gerektiğini söylüyordum. Ve gün ne yapıp ne yapıp teneffüslerde öğrencileri bulup onlara kitapları veriyordum. Öyle ki nöbettçi solcu öğretmenler arkama adam takıp takip ediyorlardı. O günler ne güzeldi.

Gelin bize emanet edilen bu risalet mirasını canlandıralım. Herbirimiz taşlanacak kadar dirilelim. Dünyamız heryönüyle emniyetsiz bir halde. Emniyetsizliği emniyete çevirecek bir hareket başlatalım. Bu ramazan bizim bir dönüş noktamız olsun. Bu Ramazanda birer Kur'an ve siyer kitabı hediye edelim diye bir proje başlattım. Bazı kardeşler bana dediler hocam bizim adımıza meal hediye et. Onlar adına meal hediye ederken, ne mutlu dedim onlar burda olmadığı halde hayır işliyorlar. Meal hediye ettiklerimiz çok seviniyorlardı. Allah'a çağırmak ne tatlı ve hoş bir dava. Sizlerde katılmazmsınız? Yaygınlaştırırmısınız bu davayı? Recim olunlar arasına girmek istemez misiniz? Gelin ve katılın davetçilerin bu mutlu davetine. Selam olsun çağımızın recim olunacaklarına. Rabbım bizleri bu davanın recim edilene kadar hizmetinde olanlarla beraber kıl.

Allah'a emanet olun.

DİPNOTLAR

1-K.K. 19.MERYEM SURESİ46

2-Mu'cem el-Vasit 2.cild ve Lisan el-Arap 6.cild

3-K.K. 16. Nahl suresi

4-K.K. 18.Kehf Suresi22.ayet

5-K.K. 14.İbrahim Suresi35.ayet

6-K.K. 11.HUD Suresi 91.ayet

7-K.K. 36.Yasin Suresi18

8-K.K. 26.Şuara suresi115.ayet

9-K.K. ags116

10-K.K. 44.Duhan suresi18-20.ayetler




Yalçın içyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
DİRENİŞ ERLERİNİN YOL AZIĞI(I)

MÜŞFIK OLANLAR-ALLAH’a ve AHİRET’e KARŞI MÜŞFİK OLMAK

I-GİRİŞ


Allahım sana, senin hakk ettiğin ve azametin kadar hamdediyorum. Yine senin Resulun'a, O'nun ehli beytine ve ashabı kiramına senin sınırların kadar salat ve selam olsun. Allahım sen, Resulun ve O'nun ashabının yolunda gidenlerden razı ol. Bizi de onlardan eyle.

Sevgili Kardeşler!

Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamıyla selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve zülme karşı direnen tüm mazlumların yar ve yardımcısı olsun. Kur'an bize ilahi kişiliği anlatıyor. Kulluğu anlatıyor. Sıratımustakimi anlatıyor. Sıratımustakimi nasıl devam edeceğini anlatıyor. O yola girenlerin, o yolda nasıl yürüyeceğini anlatıyor bize. Her Kur'an okudukça ve her anlatımda bu enerjiyi görüyorum. Bana yol azığı oluyor. Bu hutbemde sizinle bu azıklardan birisini paylaşmayı kararlaştırdım. Onun için hutbemin başlığnı 'Direnenlerin yol azığı' verdim. Bunu devam edeceyim inşallah.

Bu hutbemde ki kavram 'Allah'a ve Saata karşı müşfik olma' alt başlığını verdim. Bunu bana Kur'an işaret etti. Onu okurken 'MUŞFİK' veya MÜŞFİKİİN' kelimelerinin geçtiği ayetler dikkatimi çekti ve bu kavramın direnişin yol azığı olduğunu anladım. Sizinle hutbemde bu kavramı paylaşağım. Rabbim bizlere 'MÜŞFİK' olanlardan eylesin.

II-KAVRAMIN SÖYLÜK ANLAMI

Türkçede çokça kullanılan 'ŞEFKAT' kelimesi hep müspet anlamda kullanılan bir kelimedir. Özellikle anne ve babanın çocuklarının üzerinde ki düşkünlüğü ifade etmek için kullanılıyor. Şimdi kelimenin arapçada ki anlamını öğrenmeğe çalışalım.

Şefeke: fiilinden türemiş masdarı 'Eş-Şefekeh :Rikkat: İncelik, yümşaklık,

Havf:Korku, Hazr:Çekinmek, Cez': itina göstermek, titremek, acı duymak. Muşfik; kelimesi bu fiilden türeyen 'EŞFEKE:Düşkün olmak, birisinden korkmak, (1) çekinmek, üzerine düşmek, nasihat ettiği kişinin ıslahı için çok hırslı olan kişi. Ayrıca sözlükler şu toplu anlamları veriyorlar. Nasihat, Rahmet, atıfet, sıcaklık.

Şairin şu şiirini okuyalım.

Hayatım akıp gidiyor ve ben ise korku içinde onu arkasında akıp gidiyorum.

Ölüm benim evime inenen en cömert göksel vergidir. (2)

Korkuya götüren sevgi, (3) zor gelmek , Sakındırmak için tüm bu anlamları bir araya getirdiğimizde kelimenin şu anlamları içerediğin ianlayacağız. İçinde sorumluluk baraındıran bir korku, şefkat, zorluk, ağırlılık, incelik, sakınma, çekinme ve itinalı olmak gibi analamları taşımaktır. Anne babanın şefakatı bu anlamı taşıyor. İçinde nefretin değil
sevginin ve rahmetin barındığı bir bilinç ve sorumluluk إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا Biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) etdik de onlar bunu yüklenmekden çekindiler, bundan endişeye düşdüler. İnsan (a gelince: O, tutdu) bunu ]-sırtına yükledi. Çünkü o, çok zulümkâr, (4) çok câhildir .

Ayet kelimenin sözlük anlamını çok güzel ifade ediyor. Dağların emanete karşı sorumluluk içindeki korkularını 'EŞFEKE' fiiliyle anlatıyor. Böylece hutbemde kast ettiğim 'şefkat' kavramını anlıyoruz

III-KUR'AN'da KULLANILIŞI

Bu hutbemde farklı bir yöntem takip edeceğim. Direk ayetlerden alarak başlıklarla işleyeceğim. Ve ayetlerin hem arapçasını ve de meallerini vereceğim. Türkçede genelde bu kelime insandan insana doğru kullanılıyor. Arapçada da aynı anlam söz konusudur. Mesela, 'ENE MÜŞFİKUN ALEYKE: Ben sana müşfikim' Yani senin üzerine düşkünüm. Hutbemde ise Allah'a ve Saata karşı şefkatlı olmak, ifadesini izah etmeye çalışacağım. Bu farklı anlamı kavramamız gerekiyor. Hayatımıza geçirme açısından çok önemlidir. Şimdi Kur'an'da bu anlamları öğrenmeüe çalışalım.

a)-Sahabinin şefkatı-Resulullah'a karşı sorumluluğun hakkını vermede itina ve korku-

أَأَشْفَقْتُمْ أَن تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü? Çünkü yapmadınız, Allah sizin tevbelerinizi kabul etti. Şu halde namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a ve O'nun Resûlü'ne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (5)

Bu ayet Kur'an terbiye tarihinde canlı bir olayı anlatıyor. Kur'an'ın ilk neslinin yaşadığı canlı bir olay. Sahabinin bir imtihan karşısında ki müşfikliğini anlatıyor. Şefkat kelimesinde temel dört kelime vardır. Korku, sevgi, bağlılık ve nasihat. Ayette bu dört anlamı okuyoruz. Sahabi Resulullahı çok seviyordu. Resulullah(ass) ashabına nasihat ediyordu. Resulullah'ta onları seviyordu. Sahabi Resulullah'tan(ass) korkuyorlardı. Bu korku sevgi korkusu idi. Bu korkunun gitmesini istemiyordu.Çünkü onu sevmekle üç şey kazanıyorlardı. Allah'ın sevgisini, rızasını ve kulluğunu kazanıyorlardı. Onun için ona karşı müşfik idiler. O'na düşkün idiler. O'na çok bağlı idiler. Resulullah'ın yanına geldikleri zaman kalkmıyorlardı. Allah(cc) onlara bir görev verdi. Resulullah'a gittikleri zaman nasıl davranmaları gerektiğinin adabını anlatıyor. İşte onlar Resulullah'a karşı olan bu görevlerini yerine getirirken ki itinalarını korkularını müşfikliklerini anlatıyor. Bize de bir ders veriyor. O öldü. Bizim aramızda yaşamıyor. Ama O'nun bıraktığı iki emanet ararmızda yaşıyor. Biz O'na karşı nasıl müşfik olmalıyız? O'nun sevgisini nasıl kayıp etmeyeceyiz? Sahabinin o itinalı bilincini kazanmamaız gerekiyor. Allah ve Resuluna karşı müşfik olmamız gerekiyor.

b)- Dağların şefkatı -Emnaeti yüklenmeden korkma ve çekinme

نَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا Biz göklere, yere ve dağlara da emanetler, mükellefiyetler, sorumluluklar verdik. Onlar görevlerine, sorumluluklarına hıyanet ederek âsi olmaktan görevlerini aksatmaktan çekindiler. Korkarak görev ve sorumluluklarına itina gösterdiler. İnsansa, emanetlere, kamu görevlerine, hakka-hukuka, şer’î mükellefiyetlere ve sorumluluklarına hıyanete cüret ederek âsi oldu. Gerçekten o çok âsi, inkârcı, haksız, zâlim, bilgiden, muhakemeden uzak, menfaatlerinden habersiz, tutarsız, cahilce davranışlarda bulunmayı alışkanlık haline getiren birisidir.(6)

Bu ayet, dağların müşfikliğini anlatıyor. Kur'an'i metotta bu bir misaldir. Gerçi ilahi kudret için dağlarla konuşmakta ilahi bir sünnettir. Ki burda uygun olan da odur. Sorumluluğa karşı müşfik olmak. Dağların yüklenmekten itina gösterdiği sorumluluk insana yüklendi. Dağlar gibi müşfik olmak düşüyor bize.

c)- Rabbe karşı sorumluluğu yerine getirmede ki korku ve şefkat

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَى وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ

Onların ilerilerindekini de gerilerindekini de bilir ve razı olduğundan başkasına şefaat de edemezler ve onlar O'nun mehabetinden kemal-i itina ile korkar kimselerdir. (7)

Bu ayet daha bu dünyada iken Rabbe karşı şefkatlı olanları anlatıyor. Allah'ın haşyetine karşı şefkatlı olmak. Biz Rabbımızı seviyoruz. Bu sevgimizin gitmesini istemiyoruz. Onun için bizi bilen ve tanıyan ve gören Rabbımızın sevgisini gitmemesi ve gadaba dönmemesi için müşfik olmalıyız. Burda müşfik olmak Allah'ın sevgisini kayıp etmek ve O'nun yüklediği ağır sorumluluğu taşıyamamakta duyulan şefkattır. O'nun şefaat iznine ulaşmak adına müşfik olmaktır.

d)- Ahirette müşfik olma, Hesap gününe karşı şefkatli olmak

2-الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ وَهُم مِّنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ Allah’a sığınanlar, saklı-gizli hallerinde, görmedikleri halde, gıyaben Rablerinden korkanlardır, O’na saygı duyanlardır. Onlar Kıyamet’in kopacağı ânın dehşeti dolayısıyla korku içinde Allah’ın emirlerine itina gösterenlerdir. (8)

Bu ayet iki boyutludur. Bir boyutu yaşadığımız dönyaya yönelik. Diyeri Ahirete yönelik. Ahirette ki müşfikliğin bu dünyadan haber verilmesini sebebi; hayatı müşfik yaşamaktır. Allah'a ve hududuna karşı saygılı olmak gerektiğini anlatıyor. Çünkü Ku'ran'ın insanın hayatı üzerinde gerçekleştirmek istediği üç hedef vardır. Allah'a halis kulluk, mutlu bir dünya hayatı ve mutlu bir ahiret hayatı. Onun içinde bir önceki ayette ifade edildiği gibi 'KEMAL-İ İTİNA; Mükemmel bir dikkat ve itina- gösteren bir kişil yetiştiriyor.

e)-Saata karşı müşfik olmak

-يَسْتَعْجِلُ بِهَا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا وَالَّذِينَ آمَنُوا مُشْفِقُونَ مِنْهَا وَيَعْلَمُونَ أَنَّهَا الْحَقُّ أَلَا إِنَّ الَّذِينَ يُمَارُونَ فِي السَّاعَةِ لَفِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ Kıyametin kopacağı âna inanmayacak olanlar, onun küstahça, çabucak kopmasını isterler. İman edenler ise, korkarak Allah’ın emirlerine itina gösterirler. Onun hak, doğru bir vaat olduğunu bilirler. Dikkat edin, Kıyamet ile ilgili tartışanlar, tamamen başına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet, ahmaklık ve bozuk düzen içindedirler. (9)

Biraz önceki ayetin insana yüklediği sorumluluğu bu ayette de görüyoruz. Saat insanın tğm hayatında canlı olan bir olay. İnsanın müşfik bilincini burdan çok güzel anlıyoruz. Attığı her adımı, ağzından çıkan her sözü takip etmek mecburiyetindedir.

f)- Her şeyi yazan kitaba karşı müşfik olmak 4-وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلَا كَبِيرَةً إِلَّا أَحْصَاهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا Kitap, amel defteri ortaya konmuştur. İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerin, suçluların, günahkârların amel defterinde yazılı olanlardan korktuklarını, çekindiklerini görürsün.

'Vay başımıza gelenlere, bu nasıl kitapmış, nasıl amel defteri imiş? Büyük küçük hiçbir şey bırakmadan yaptıklarımızın hepsini sayıp dökmüş.' derler. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiçbir kimseye haksızlık etmeyecek, zulmetmeyecektir. (10)

Kitap, her şeyi içeren mecmua. Hayata anlam kazandırıyor bu müşfiklik. Dğşğnğn ki her attığımız adım ve yaptığımız her hareketin bir katip tarafından not alındığı bilinci içinde olarak hareket edelim. Yani müşfikliği içinde olalım. Aslında rabbımız bize ahirtte ki kitaba karşı müşfikliği anlatırken bu hayatı konturole almamaızı hedefliyor.

g)- Zalimlerin müşfikliyi 5-تَرَى الظَّالِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا كَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي رَوْضَاتِ الْجَنَّاتِ لَهُم مَّا يَشَاؤُونَ عِندَ رَبِّهِمْ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الكَبِيرُ İşledikleri ameller, yüklendikleri günahlardan dolayı cezaları uygulanırken, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, hakka riayet etmeyen zâlimlerin korkuyla karışık çekindiklerini görürsün. İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, Cennetlerin bahçelerindedir. Onlar için Rableri katında Allah’ın sünnetinin düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, dünyadaki amellerine, kazandıkları derecelerine göre diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur. (11)

Gönül arzu ederdi ki bu haberi tüm zalimlere ulaştırabilelim. İki üç gündür Kaddafi'nin öldürülmesini seyir ediyorum. Allahım ne felaket bir sonuç. Adeta kendisini öldürenlere yalvarıyor. Öldürmeyin beni. Yazıktır, günatır. Evet dogrusu o hal çok acı bir haldi. Ama kendisi öldürdüğü, işkence çektiridiği ve ırazına geçtiği zavallı insanlar için aynı müşfikliği göstermedi ki onada gösterilsin. Bugün -26.10.11- gazetelerde oğluna guya eşlik yapan bir Ukranya'lı bir bayanın itiraflarını okudum. Ne cinayetler işlemişler. Dün el-Cezire tv'de onunla ilgili bir proğramın reklamı vardı. Libyalı bir katılımcı şunu söylüyor. 'Libya'da güzel bir kız olsaydı muhakkak kayıp olurdu. Sonra ya ığfal edilmiş Ya da öldürülmüş olarak ailesine dönerdi.' Kim ahirette onlara karşı müşfik olsun. Onlar kendilerine karşı korkuş ve korkaklık içinde olacaklar. Ama işe yaramayacaktır.

IV-SONUÇ

BİZİ BEKLEYEN GÜZEL SONUCA HAZIRLANLIM.

Yine hayatı hesabın şefkatıyla yaşamak

-'قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ Daha önce biz, kabilemiz, aşiretimiz içinde bile, ilâhî azaptan korkarak Allah’ın emirlerine itina gösterirdik.'derler (12) Allah(cc) bize canlı bir örnek veriyor. Ahirtette bir manzarayı canlı okutuyor. Ayetin öncesini okursanız. Olayı çok güzel anlarsınız. Gerçi ahiretteki ilahi müşfikliği görenler bize bunu anlatıyor. 'Biz daha öncede müşfiklerden idik.'

Dünyada rabbına karşı müşfik olanlar Ahirettede müşfik olacaklardır. Hayırda yarışanlar, Allah youlu kendisine yol edinenler. Yani SABKUNLAR', yani mücahidler, Yani mustağfirler, yani musalliler ve yanı sadikinler. Rabbım bizleri onlardan eyle. Bugün İslam ummetinin muhtaç olduğu bu nesli yetiştirme bilinicini ve azmini bizlere nasip eyle. Allah'a emanet olun.

Not. İnşaallah Kurban bayramında Somalide olacam. Hepinizi içten selamlıyor ve hakkınızı helal etmenizi diliyor duanızı bekliyorum.

Dipnotlar

1-Mu'cem el-Mufehres

2-Lisan el-Arap Şin, fa, kaf maddesi

3-age

4-Ahzab suresi ags

5-K.K. 58.Mücadele Suresi

6-K.K. 33. Ahzab Suresi

7-K.K. 21.Enbiya suresi 28.ayet

8-ags21/49

9-K.K. 42. Şura suresi18.ayet

10-K.K.18.

11-K.K. 42.Şura suresi22

12-K.K. 52. Tur suresi27





 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
http://velfecr.com/gozunu-ac-ve-cev...rle-sosyal-hayati-yorumlamak-2097-yazisi.html


‘ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌSonra tekrar çevir, o göz sana, bitkin ve aradığını bulamamış olarak geri dönecektir.’ .

‘Ehl-i kitaptan öyleleri vardır ki, onlara yüklerle altın ve gümüşü emanet bıraksan, onu sana noksansız iade ederler. Yine onların öyleleri vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan tepesine dikilip ısrarla istemedikçe onu sana iâde etmez. Bu da, onların:

'Ümmîlere, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, okuyup yazması olmayan, hesap bilmeyenlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur' demeleri sebebiyledir. Onlar bile bile Allah adına yalan uyduruyorlar.’


I-GİRİŞ

Alemlerin Rabbı, Rahman ve Rahim olan Allah’a sonsuz hamdu senalar olsun salat ve selam yeryüzüne adaeti ikame etmek için mücadele veren tüm nebilere ve dostlarına olsun. Rabbim onların yolunda gidenlerden razı olsun bizleri de onlardan eylesin.

Sevgili Kardeşler!

Sizleri Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve tüm müslümanların yardımcısı olsun. Rabbım zülme ve fesade karşı direnen tüm mazlumların yardımcısı olsun. Bu hutbemi de gezimde edindiğim izlenimlere başlı vermek istiyorum. Hem Somali ve Türkiye’de gördüklerimin kafamda oluşturduğu bazı tesbitleri sizinle paylaşmak istedim. Hutbemde iki ayet verdim. Biri kevni olaylarla ilgili bir ayet. Diğeri sosyal ve tarihi olaylarla ilgili. İlk bakışta iki ayetin konumla ilişkisinin olmadığı anlaşılabilinir. Ancak derin düşünüldüğünde ve Kur’an’ın insanı eğittiği hedefi göz önüne alındığında, ayetlerin konumla direk ilgili olduğu anlaşılır. Birinci ayet Allah(cc) hakkında terddütler yaşayan bir göze hitap ediyor. O gözler ki ap açık olan kainatın rabbını göremiyor.

Zahir olan Rabbını göremeyen gözler nasıl O’nun yeryüzünde ki hakikatını görebilecek ve adil davranacak. İşte onun için Rabbımız, insanı böylece terbiye ediyor ve ona geniş bir bakış açısı veriyor. O da olaylara dikkatli bakması ve geniş bakmasıdır. Rabbımız bize kendisinin Nur’uyla kainata ve kainatta olanlara bakmamızı istiyor. O’nun rahmet gözüyle bakmamız istiyor.

İkinci ayete gelince, ehli kitaptan bir grup insandan bahs ediyor. Onların güvenirliğinde bahsediyor. Başka yerlerde ehli kitapla ilgili çok farklı ayetler vardır. Hem de çok ağır ifadelerle. Onların kafir olduğunu, müşrik olduğunu söyleyen ayetler vardır. Aslında küfür ve şirk kapıları kapatan ayetlerdir. Ancak yukarda verdiğim ayet bir kapıyı açıyor. Bu Kur’an’ın insanı terbiye metodudur. İlk ayetin kazandırdığı bakış açısıdır bu. Bunun alamı şudur. Allah(cc) ehli kitabı bize her yönüyle tanıtıyor. Küfüre ve şirke varan davranışlarına onlaran kendilerine gövenilecek yönleri vardır. Muamele ve diyalog kurabileceyimiz ve kendileriyle ortak yapabileceyimiz şeyler vardır. Rabbımız olaylara geniş ve bir çok yönüyle bakmamız gerektiğini öğretiyor bize. Şimdi bu bakış açısı içinde olaylara bakalım.

1-TARİH’ten BİR ÖRNEK

Bu hutbem oldukça hassas bir hutbedir. Beni anlamanız için oldukça dikkatli ve sakin okumanızı ve düşünmenizi rica ederim. Şimdi verdiğim tarihi örneği dikkatle okuyalım. Ön yargılardan arınarak okuyalım. Son okuduğum kitaplarda geçen bir kıssayı paylaşyım sizinle. Hace Nasreddin et-Tusi, adlı filiozofun hayatını okudum, Büyük bir İslam Filozofu. Hayatı ilim depposu. Yaşadığı dönem Moğollar’ın İslam dünyasını istila ettiği döneme raslar. Kendisi İsmaili mezhebe mensup bir alimidi. Moğulların bağdatı işgali sırasında vali tarafından arabulucu olarak görevlendiriliyor. Bağdat’ın fethinde Moğullarla işbirliği yapıyor ve şehrin onlara teslim edilme fetvasını veriyor. Bu fetva ile işgalcilerle işbirliği yaptığını görüyoruz. Sadce olaya bu yönüyle baksak böyle. Ancak olayı farklı yönlerle ele alırsak daha sakin bakabiliriz. Bir sefer olay tarih. Tarih kesin karar verilecek delil değildir. Nitekim, tarihi belgeler çok çelişkili haberler veriyorlar. İki, olayın sonuçlarına baktığımız müsbet şeyle görüyoruz. Bağdatta bine varan ulema kurtulmuş. Hulagu gibi bir şamanist müslüman olmuş. Bağdat’ta ki kütüphaneler kurtulmuş. Tabii bunun tersi haberlerde vardır.

Bu olayı okuduğumda aklıma Said Ramazan Buti geldi. Emevi camisinde nusayri ve zalim Esad rejimini desteklien fetvalar veriyor. Şam’da camisine Cuma namazını kılmaya gitmiştik, rahmetli şeyh Osman’ın kardeşi şeyh Ali Abdulaziz’le beraber. Esa’d’a babaya çok dua etti. Arkasında cumayı kılmadım. Kıldımda sonra öğle namazını kıldım. Ancak şu Suriye’de Nusyrilere karşı duran cephe ne kadar temiz. ABD’den ve NATO’dan yardım diliyorlar. Laikliği, demokrsi tağutiliyi istiyorlar. Yine İslam’ı isteyenler Said Ramazan Buti’nin kitaplarıyla İslam’ı bulanlardır. Suriye komunistlerinin hidayetine vesile olan genelde Buti’nin kitapları oldu, Allah’ın izniyle. Olayı çok yönlü incelemek lazım. Hassas bir nokta. Hayatta en çok karşı olduğum şey zalimlerle beraber olmak ve tağutilere destek olmaktır. Ama bu hutbemde bir şeyleri anlatmak istiyorum. Herşeye rağmen gözlerimizi açmamız gerekiyor.

1-SOMALİ’den AKTARIMLAR

A)-Guruplar arası sorunların tahlili

Somali’de hakim ikigüç var, tabii özellikle Mogadişo bölgesinde. Bunların bir kısmı Afrika güçleri tarafından korunan ve daha önce İslam mahkemeleri olarak beraber oldukları halde sonra ayrılığa düşen ve şu an hükümet olarak nitelendirilen kesimdir. Anlaşılan genelde ulema bu kesimle hareket ediyor. Bunların gerekçesi artık savaş dursun. İçte ve dışta barış sağlansın ve Somali’yi inşa edelim. Ancak oluşturulan kadro genelde dışarıdan getirilen kadrodur. Sadık beyin dediği gibi bu bir ABD projesidir. Yakında çokecek. Diğer taraf haklı görünüyor. Emperyalist ve işgalci güçlerle savaşmak ve onları savaşla çıkarmak niyetlerinde. Ancak anladığım kadarıyla aynı şiddetle bir zaman aynı gemide bulundukları kesime karşıda aynı öfke ve şiddet içindeler.

Ancak o kadarda haklı değiller. EL-Menhel yardım kuruluşunu ziyaret ettik. Başkanına somalinin geleceyini sordum. Bizi ancak müsülüman dış bir güç kurtarabilir. İkigün önce üç gemi silah geldi. Biraz sonra havada iki uçak göründü. İndiler ve silahları iki tarafa dağıttılar ve birden ortadan kayıp oldular. Olayları çok yönlü görmek gerekiyor. Bana deseler ki hangi tarafla beraber olup diğer taraf karşı mücadele verirsin. Doğrusu hiç tereddüt etmeden hayır derim. Şebabın tavrına katıldığım ve desteklediğim halde onlarla beraber bu tarafı mürtet ilan edip etnik bir katliama hiç bir zaman giremem. İki tarafı bir araya getirp kardeşlik tesis etmeğe gayret etmek isterdim. Gönlüm ve görüşüm ve çizgim işgalci güçlere karşı olmak, dik durmak ve direnmektir, ama diğer grurubu aynı görmek ve onların akrşısında durup hertürlü acımasız yollara başvurmak ise gönlüm ve adalet ilkelerim ortada kalmayı gösteriyor. Aynı hali Afgan müslümanlarıda yaşamıştı. Olayları geniş çaplı görmemiz gerekiyor.

B)-Şeyhin hizmeti

Somali’de ki suremizde geçen hutbemde bahs ettiğim alimin de beraber olduğu bir şeyhten bahsettiler. Sufi olduğunu söylediler. Sufilik ben de hemen tasavvufta ki imajı oluşturdu. Rahatsızlığımı dile getirdim. Cumayı orda kılacaktık. Neyse görüşelim dedik. Cumaya oraya gittik. Saray gibi bir yer, hem, otel, hem ev ve hem de lokanta ve hem de fakirlere yemek dağıtılan aş evi. Namazı kıldık. Hutbe güzeldi. Gerçi beklerdim ki Somali’de ki soruna deyinsin. Ama tamamen farklı bir konuya deyidni. Zilhicce’nin ilk on gününden bahsetti. Namazdan sonra yukarı çıktık ve yemek yedik. Bir gün önce kendisiyle konuştuğumuz alim yanımıza geldi. İslam mahkemeleri ulemasından biri. Ondört alimden biri. Ona ‘Rabıtayı’ sordum. Suud’dun kurduğu Rabıtayı anladı. Hayır bizim o rabıtayla ilişkimiz yok dedi. Hayır dedim. Ona tarikattaki rabıtayı anlattım. İstiaze çekti. Böyle bir şeyden Allah’a sığınıyoruz dedi. Bizde öyle bir şey yoktur dedi. Sonra aşağı indik ve şeyhle görüştük. Yanımıza geldi ve on dakıka oturdu. Otuz yıldır bı hizmeti yürütüyor. Otelleri var. Geliri ile Kur’an kursu açmış ve talebe yetiştirmiş. Hemen kalktı ve fakirlere yemek dağıtmaya gitti. Olayı bir ön yargı ile değerlendirse idik yanlış yargıya varacaktık.

2-TÜRKİYE’den İZLENİMLER

Bu sefer Türkiye’de uzun kaldım. Türkiye çok değişmiş. Ve korktuğum noktalara gelmiş. Aklıma Erbakan hocanın ilk iktidar ortaklığında yaptığı ekonomik reformlarla ilgili Cumhuriyet gazetesinde veya Milliyet gazetesinde okuduğum bir yorum aklıma geldi. Yorumda şu soruyu soruyor. Gelişen ve zengileşen bir toplumda ahlakı ve İslamı ilkleri nasıl koruyacak? Şu an Türkiye bunu yaşıyor. Gittikçe düzelen ekonomik hayat karşısında itikatsızlaşan ve ahlaksızlaşan bir hayat. Gençler tamamen başıboş ve perişan. İnsanlar kalabalıklar halinde akıp gidiyor. Onlara dur diyecek bir ses bekliyorlar. Gerçi müslümanlar çalışıyor. Çaba gösteriyor. Karamsar bir manzara çizmemek gerekiyor. Hocamla konuştuk ve değerlendirme yaptık.

Dedim Türkiye’de kemalizim çağının en zengin ve meşruiyyet kazanmış çağını yaşıyor. Şunu söyledi; içi boş bir Atatürkçülük gelişyor. Umut ederim öyle olsun. Hocamın hüsnü niyeti gerçekleşsin. Ancak vakia olarak Türkiye’nin şu anda ki durumu çok acı bir noktada. Başta ki iktidarın karma karışık olması kafalarıda karma karışık hale getirmiş. Ve insanların tüm direniş gücünü iğidiş etmiş. İslamizasyon projesi tutmuş durumda. Kültürlü bir babanın ititrafı. Artık gençlerin hiç bir direniş duyguları kalmadı.Dedim bizim çocuklar dışlandığı için o toplumda direniş duyguları güçlü. Ama bir taraftan müslümanların arı gibi çalışmaları inşaallah bu tuzağı da bozar. İşte bu samimi çabalardan birisini size anlatayım.

A)-Güzel bir panel

Ankar’da güzel bir panel dinledik. İLKAV’da yapılan bir panel. ‘Yeni Anayasa arayışları ve Müslümanların Tavırları’ Ben paneli çok gerekli görmedim. Çünkü biz alternatif tartışmalarda ve onların alanında yaptığımız tartışmalarada mağlup oluyoruz. TC’de yapılan anayasa ve anayaslar cahiliyeye ait ve heva heveslerden türmiş yasalar. Bu yasaları biz toptan red etmek durumundayız. Üç yönüyle;

1-İnsan hevasından çıkmış ve cahiliyeyi meşrulaştırmayı hedefliyor. İnsan fıtri ve aklis selim düşünebilir. Dolaysıyla hevasından olsa bile zaman zaman fıtrata uygun şeyler yapabilir ve söyleyebilir. Burda üzerine parmak basmamız gereken nokta, laisizim ve kapitalizimin korucu sistemi ve dini ilkeleri olan demokrasinin meşrulaştırılması vardır. O halde biz toptan red etmeliyiz. Ve kesinlikle tartışmamalıyız.

2-Hakkı batılla karıştırma ve hakkı kabullenirken onunla batılıda okeyleme. Böyle bir yasada hakk olan, doğru ve adil olan ve de daha önce ki baskıcı ve zalimce yasadan daha hürriyetçi yasalar oalbilir. Bu zaten bizleri oyuna getirmek içindir. Bir tuzaktır. Burda bizi kendi sahalarına çekip parçalıyorlar. Bizi oy verip demokrasi denen dinin meşrulaştırılmasına götürüyorlar. O halde bu yasada doğru ve adil yasalar, daha hürriyetçi yasalar olabilir. Ama bu bizim oy vermemizi gerektirmez. Allah’a hesap veremeyiz. İçinde az alkol bulunan bir maddeyi içme cevazını verebilirmiyiz? Veya çoğu içmektense bunu içebilirsin diyebilirmiyiz?

3-Bu bir oyundur. Bizi kandırmayı hedefliyor. İslam dünyasında yükselen İslam’a karşı ılımlı ve ikiyüzlü bir pröje üretilmiş 1945 ler den beri bu karmakarışık boyalarla bize sunuluyor. Biz bu oyunu Kafirun ve Kalem sureleri gereği açık ve net ret etmeli ve bu oyuna gelmemeliyiz. O halde bizim anayas için yaptığımız tartışmalarda zaman kayıp ettirici, biribirimizin kalbini kırıcı ve ve safları gevşeltici ve şeytani güölerin aramıza girmesine vesile kılmayı kolaylaştırıcı olmaktır. Bu bakımdan panel bana çok anlamlı gelmedi Ancak, yukarda belirttiğim oyunlara gelmemek için veya gelebilecek kardeşlerimizi uyarmak için oldukça önemli ve gerekli görüyorum. Ki panelde bazı kavram kargaşaları ve bazı dar çerçevede hareket etmenin dışında oldukça faydalı ve kendi çapında tek olduğunu ifade edeyim. Kanaatimce üç şeye vurgu daha çok olmalıydı.

1-Bu yasa bize ait değil bunun tartışmasını yapmayalım

2-Yasada doğru ve adil maddeler olabilir ve diğer yasalardan daha dildir. Ama bir oyundur.

3-Bizim yasamız ve yasamızın kaynağı vahidir, onu oylamaya vermek bile yanlıştır.

B)-İfrat ve tefrit arasında gezmeler

Türkiye’de bu sefer özellikle, sistemi ve demokrasiyi red eden toluluklar arasında hem kendi kendilerine ve hemde dışa karşı toptancılık ve aşırı tekfirciliğe varan bir anlayış gördüm. Bana göre bu yeni değil. Anck sanki zaman kayıp edici düşünce birileri tarafından pompalanıyor, ayrılık, haset, kin, nefret ve kardeşliyi bozan düşünceleri yaygınlaştıryor. Tek bir misla vereyim. TC yasalarına uygun dernek kurmuş bunu meşru görüyor, ama partı kuranı ve bilinçsiz veya oyuna gelerek oy kullananı tekfir ediyor. Kendisi, memur, TC yasalarına uygun ticaret kurmuş işlem yapiyor, mahkemeleri hakem tutuyor, ama cami görevlisini tekfir ediyor ve arkasında namaz kılınmaz deyip mescidleri dırar ilan edip ezanı dinlemiyor ve namaza gitmiyor. Ben doğrusu bu tartışmaların ifrat ve tefrit olduğunu bunlarla zaman harcanmamsı gerektiğini ve daveti genişletip tüm zamanımızı davete endekslememiz geregktiyine inanıyorm.

Bu sefer hayatımda bir değişiklik yapmayı istişare ettim. Üç veya dört ay Almanya’da bir ay türkiye’de kalayım. Annem’de yaşalandı, hem onun yanında kalma, Hocam’da epey yorgun-gerçi ben ondan enerji alıyorum. Enerji dolu- ona da yardımcı olam ve ilimde vardığı tonlu güzel sonuçlardan istifade etmeği de düşündüm. Bu ara burada yaptığım şahsiyet derslerini türkiye’de de yapmayı istişare ettim. Şu vardığım sonuç olumlu. Düşündüm ki ders başlatırsam özellikle gençliğe ve kendilerine İslam’ın hiç ulaşmadığı gençlere yöneleceyim inşaallah. Hocam da özellikle gelmemi istedi. İnşaallah hayırlı bir sonuca varırım. Bu konuda sizlerinde görüşlerinizi beklerim. Somali’de, 1990 yılında aldığım bir kararı bir kez daha pekiştirdim. Bu ümmeti ancak ve ancak başta verdiğim ayetin bakışı ile geniş, vasat, evrensel ve kucaklayıcı bakan, onurlu, takvaya sarılan, iç ve dış dünyası olgun kişilikler kurtacak.Ben hayatımı bu yolda harcayacam. O günkü kararımı inşaallah tekrarlıyorum. Hayatımı bundan sonrada İslam ümmetini içinde bulunan sorunlardan kurtaracak kişilği ve insanlığı zulüm ve karanlıktan kurtaracak şahsiyeti yetiştirmek için harcayacağım. Tüm çabamı buna harcayacam. Ümmet ve insanlığın kurtuluşu için çalışırken,sadece ve sadece Allah’ın rızasını hedefleyeceğim. Babbım yardımcımız olsun.

3-AVRUPA’da İKİ OLAY

Avrupa’da dar kafalık gittikçe artıyor. Dar kafalılığın en tehlikelisi asabiyyettir. Yani ır***ılıktır. Onun iki örneğini bugünlerde yaşıyoruz.

A)-Berlin’de kimahkemenin kararı

Berlin’de birkaç yıldır yaşanan bir olay hakkında mahkeme karar verdi. Okulda namaz kılmak yasal değildir. Bu yasayla ilgili azda olsa basını takip ettim. Sübhanellah demekten kendimi alıkoyamadım. Yani bu adil olamyan kararı nası savunuyorlar. Bıraksın İslamı ağızada sakız gibi çiğnediğiniz demokrasi seslendirmesinden utanın. Yedi çocuk toplu namaz kılmış bu namazı siyasileştirmekmiş. Şu an beş vakit namaz okul saatına giriyor. Özellikle bizim eyalette? Okullarda yüzbinlerce müslüman çocuğu var. Düşünün ki bu çocukların hepisi Allah’ın beş vakit namaz emrini yerine geitrseydi. Ne olacaktı? Ki bizim eyaletti bazı okulların %70 üzerinde müslümanların çocuğu. Bunlar hepisi Alman vatandaşı ve burada doğmuş. Hani demokrasi? Hani insan hakları? Ama gözü kapalı düşünenler bunu düşünemz. Tek gözle bakarlar. Korkarlar. Kendi hakklarını hak olduğunu başkalarının ise hakk olamdığını iddia ederler.

B)-Norveç’te ki katliam ve Irkçılğa pirim

Norveç’te yetmişyedi masum insanı ırkçı kafayla katleden şahıs aklı dengesizlik iddiasıyla temize çıkarıldı. Bir kez daha sübhanellah. Adam öyle yöntemler kullanıyor ki hiç bir akıl sahibin beceremyeceyi yollar, yöntemler ve sialhlar kullanıyor. Bu insana akıl hastası raporu veriliyor ve en az şimdilik cezadan kurtuluyor. Umarım bu son karar olmaz. Yani kardeşler ne akıl alır bunu ne izan. Ancak nazi ve faşist kafalar alır bu kararı. Adamın adını internete verin ve girin bakın nasıl yılların plan ve proğramını yapmış. Peki nasıl akıl hastası raporu verilir? Aklı, kalbi ve gözü kapattınız mı veririsinz. Bu ne demek biliyormusunuz? Allah avrupayı bun sonuçtan korusun. Toplu katliamlara kapı açmaktır. Cevaz vermektir. Hele İslamifobinin yaygınlaştığı bir günde ve zamanda düşünün sonuçları. Allahım aramızda akliselim düşünenlerin saysını arttır, yoksa insanlık helak oalacaktır. Gelin bu gidişata dur diyelim.

Allah’a emanet olun.

Dipnotlar:

1-K.K. 67.Mülk suresi4.ayet

2-K.K. 3.Ali İmran suresi75.ayet


Yalçın İÇYER


 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
SİZLERİ SOSYAL BİR YARAMIZI SARMAYA DAVET EDİYORUM (GELİN GENÇLERİMİZİ EVLENDİRELİM)

'وَأَنكِحُوا الْأَيَامَى مِنكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِن يَكُونُوا فُقَرَاء يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ İçinizden bekârları, dulları, kölelerinizden ve câriyelerinizden dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi müslüman, sâlih kimseleri evlendirin, evliliklerini tescil ve ilan edin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah lütfuyla onları zengin eder. Allah’ın lütfu geniştir, her şeyi bilir.'


I-GİRİŞ

Bize hayatın tüm alanlarında uymamız ve yaşamaız için en güzel kuralları kendi kevni ve sosyal sünnetine uygun olarak vazeden alemlerin Rabbına sonsuz hamdu senalar olsun. Rabbım; kendi sosoyal sünnetine uygun bir şekilde hayatı yaşayarak bize canlı bir örneklilik bırakan resullerine ve son Resule, yaranlarına ve dostlarına salat ve selam etsin. Rabbim onların yolunda gidenlerden razı olsun bizi de onlardan eylesin.

Sevgili kardeşler!

Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamıyla selamlıyorum. Sizlere soru sorsam ve desem ki şu an bugünlerde en aktuel olay veya olaylar hangileridir? Eminim çoğunuz basında bol bol kendisinden bahsedilen olayları sıralayacaksınız. Mesela dün Fransız meclisinden geçen Ermeni soykırım yasası, yine Hamas'ın El-Fetihle arasında yapılan anlaşma, Suriye olayları, Irakı terke ettikten sonra arkasında bıraktığı tarihin yüz karası katliamlarıyla ABD'nin çıkışı vs. Belki çok az kişi benim hutbeme başlık yaptığım konuyu seçer. Peki benim niçin gündemimde bu konu birinci sırada. Çünkü haftalık hayatımın çoğu bu gençlerimizle geçiyor. Onlarla yaşıyor ve onların derdine ortak oluyorum. İster inanın ve ister inanmayın inşaallah yanılmıyorum. Gün olmuyorki aklımdan geçmesin ve bu gençlerimizle iligili sorunu nasıl hall edelim? Sorusunu kendime sormuyorum. Çok ciddi sosyal bir sorun bu olay. En önemli meselemizdir. Bir taraftan evlendirmek diğer taraftan onların sosyal hayatını devam ettirmek için onlara maddi ve manevi yardımda bulunmak. Bu hutbemde sizinle bugün Nur suresinin verdiğim ayetinin ışığını da gençlerimizin evlendirme konusunu paylaşacağım. Bu sorun sadece biz Almanya'da ki müslümanların sorunu değil, Türkiye'de ki müslüman gençlerinde ciddi sorunu. Bu yıl yardım elinden kardeşleri Darfurda bir genci ihtida etmiş genci evlendirdiler. Biz de ufak katkıda bulunduk. Çok hoşuma gitmişti. Hep uzak yerdeki insanımız düşünüyoruz ama yanı başımızda gençlerimizi bir türlü düşünmüyoruz. Onlar kendi sorunları içinde kalakalıyorlar. Ben bu kısa girşten sonra hutbemin başında verdiğim ayetin anlamı üzerinde durmaya çalışayım.

II-AYETTEN NE ANLAMALIYIZ ve AYETİN ORTAMI

Bu ayet Medine İslam toplumunda inmiş. Ayet ahkam ağırlıklı. İmanın imtihanıyla dolu emir ve nehilerle dolu. İmanın yani, Allah ve Resuluna, pratik hayatta ki güvenin imtihanı. İmanın imtihanı.

Ayetin temel iki kelimesi vardır. Birisi 'ENKİHUU' kelimesi dha doğrusu 'Muhattap emri' ve 'EL-EYYAM minkum. Birinci kelime, 'ENKİHUU: nikahlayın, evlendirin, eşlendirin, Fıkhen, nikah akdı sırasında erkeyin kullanması gereken bir ifadedir. 'Onu nikahladım, onu eş aldım veya kadı bu ifadeyi kullanır. Ayette çoğul emir geçiyor. Bir sorumluluk getiriyor. Bir topluluğa bir sorumluluk getiriyor.

El-EYYAMA: Bu kelime El-Eyyim:Eşi olmayan her hür bekar için kullanılır. Erkek olsun bayan olsun. Dilciler bu konuda ittifak etmişler, ki bu ifade aslen eşi olmayan bekar hanım için kullanılır, erkek olsun kadın olsun ikisi içinde kullanılır. Mesela araplar şöyle derler. 'TEYYET EL-MERETU; Kadın bekar kaldı; evlenemeyen kadın için. Bir hadisi şerifte şöyle buyuruluyor. 'Ben, ve çocuğu buluğa erişinceye veya Allah(cc) kendisine bir yol göstericeye kadarevlenmeyen ve dünya zinetinden yüzü siyahlaşmış dul bayanın cennete ki durumu şu iki parmak arasında ki uzaklık kadardır.' Arap şiirinde bu kelimenin kullanıldığı bir ik örnek verelim.

Şayet sen bekarsan, benimle evlendireceksen beni evlendir. Veya

Tüm araştırmalardan anlaşılan kelime ister, hiç evlenmemeiş olsun, ister evelenmiş boşanmış olsun bekar olan bayan veya bey için kullanılır. Yani evlendirilmesi gereken bekar bey veya hanım için. Bu kelimelerden sonra, yarım cümlecik var. 'Minkum; sizden olan, yani sizden olan bekarları ifadesiyle sınırlıyor.

Ayette geçen üçüncü bir kelime daha vardır. 'SALİHİN: Salihler. sulh yapanlar, ıslah edenler, bu kelimeyi hem bekarların vasfı olarak vermişler ve hem de daha sonra gelen köleler ve cariyelerin vasfı olarakta geçer.

'FUKARA; Fakirler, kimsesizler, bu kelime 'Fekir' kelimesinin çoğuludur.

III-AYETTEN ÇIKAN HÜKÜMLER

a)-Ayetin başı sorumlu bir guruba emir ediyor. Evlilik mübah olsada evlendirme burada emir edilmiş. Çünkü evlendirme her zaman mübah değil. Bazen zorunlu ve farzdır. Fukaha, evliliği üç kurala bağlamış. Mübah-sünnet- evlilik, farz evlilik ve haram evlilik. İffetini koruyabilen ve harama gitmeyen için evlilik mübahtır. İffetini koruyamayan ve harama gitme tehlikesi olanlar için evlilik farzdır. Evi idare edemeyecek kadar fiziki ve ruhi dengesi yerinde olmayan ve aileyi idare edemeyen durumda olana evlilik haramdır demişler. Bu ayette bizi direk ilgilendiren, herüç konudur. Özellikle ilk iki madde kesindir. Hitap, kişilerden sorumlulara kadar uzanan bir sorumluluk getiriyor. Mesu kişiler bu konuyla ilgilenmeleri gerekiyor. Çünkü bu toplumun her kesimini ilgilendiriyor. Ferdi başta ilgilnediriyor biz onları korumak mecburiyetindeyiz. Alimler bu emrin evlenecek kişinin durumuna göre biçim alır. Yukarda ki sırlamaya göre.

b)-Ayetin iniş sebebine göre kişi ister erkek olsun, ister bayan olsun, ister köle -erkek köle, cariye- olsun istemediği evliliğe zorlanmaz. Ayetteki emir onların fıtri ihtiyacı olan evlilikte onlara yardımcı olamak ve bu konuda teşvik etmektir.

c)-Bu ayeti İslam devleti olmadığı için hükmünü kaldırmak ve güçsahibi bir otoritenin sadece işiymiş gibi görmek yanlıştır. Bilakis İslam toplumu ve İslami hükümlerin geçerli olmadığı cahili toplumlarda gençlere sahip çıkmak gerekiyor. Onların bu sorunuyla ilgilenmek gerekiyor. İslam devletinin net belirlenmiş iki görevi vardır. Biri, cihad veya emri bil maruf ve nehyi anilmunker, diğeri gücü yetmeyen gençleri evlendirmek. Onun için bu görev devlete hass görülmüş. Ayet bize hitap ediyor. Ben bu ayetin getirdiği sorumluluk altında hep eziliyorum. Ve gençlerimizden utanıyorum.

d)-Ne evlenen ve ne de evlendiren taraf fakirliyi gerekçe getirerek evlilikleri veya nişanlılık zamanlarını uzatamaz. Bilakis ihtiyacı gerekli olan gençler için. Bu konuda hem ayet bizi bağlıyor ve hem de yaşadığım tecrübeler bize cesaret veriyor. Nice hiçbir şeyi olmayan genci evledirdiğimizde Allah'ın onlara kapılar açtığını defalarca gördüm.

e)-Gelenek dönemini kapatıp ilk neslin dönemini başlatmamız gerekiyor. Onlar ister erkek babası veya ister kız babası olsun, evlilik çağına gelmiş çocukları için Resulullaha muracaat ediyorlardı. Ama bugün ereklerin muracaatı oluyor ama kızlarımzın muracaatı olmuyor. Rahat bir ortam olmasına rağmen biz halen anadolu geleneğini yürütüyoruz. Benim ikinci kızımın evliliği şöyle olmuştu. Tanıdığım bir dost bana dedi hocam, bir kardeşimiz var evlenecek. Dedim söyle vasıflarını. Anlattı. Baktım uyuyor. Hiç tereddüt etmeden benimde kızım var. Gençler görüşsünler uygun görüyorlarsa evlendirelim. Kardeş biraz hayret etti. Dedim İslam budur.

f)-Bugün köle ve cariye bekarlar yoktur. Amma kendilerinden mesul olduğumuz, çocuklarımız ve gençlerimiz avrdır. Ayeti geniş alırsak ki bu biraz zorlamaya girebilir. Mahiyetimizde olan ve kendilerinden mesul olduğumuz herkesi içine alır. Bu sorumluluğu mudrik olmak mecburiyetindeyiz. İlahi bir sorumluğun hem uhrevi ve hem de dünyevicezası vardır.

IV-SONUÇ

SOSYAL YARAMIZ VE SORUMLULUĞUMUZ


Evlilik veya evlenmek kevni bir sünnttir, yani Allah'ın kainattaki yasassıdır. Bu yasa ilahi kurallara uygun icra edilmediği zaman mutlaka fesat olacaktır. Zinanın, gayri meşru çocukların, livatanın yaygın olduğu toplumlarda bu ilahi sunnetin toplumlar olduğunu görüyoruz tarihte. Bu toplumsal bozukluklar beraberinde bir sürü zuhrevi hastalıkları getiriyor. Toplumu ayakta tutan aile bozulduğu için ayrılmış anneler, babalar ve babasız veya annesiz çocuklar yaygın oluyor. İslam toplumu içinde bu haller geçerli olduğu için devlete böyle bir yük yüklenmiş. Bizzat devletin ilgilenmesi istenmiş. Çünkü Allahresulu(ass) bizzat ilgilnemiş bu olyla. Ya evlenmelerini istemiş. Ya evlendirilmelerini istemiş, ya da bizzat evlendirme işiyle ilgilenmiş. Mesela bir keresinde bir sahabi köle azadlısı olarak Resulullah'a muracaat etmiş. Ona demiş falanlara git ve kızlarını sana vermelerini söyle demiş. Aileye gidene sana verecek kızımız yok demişler. Arka taraftan bu sesi işiten kız o gittikten sonra, çıkmış ve ailesine seslenmiş; nasıl olur Allahresulunun gönderdiği kişiyi yollarsınız ve benden sormasınız? Vallahı siz evlendirmesseniz ben kendim onunla evlenirim. Aile onu evlendirmek mecburiyetinde kalırlar. Resulullah(ass) bunu hem Allahın Resulu ve hem de devlet başkanı olarak yapmış. Böyelece kendisinden sonra ki idarecilere bir sunet bırakmış. Bu sadece devlet başkanlarını işi değil her mesul müslümanın görevdir. Bu konuda kardeşine veya kardeşlerine yardımcı olmak mecburiyetindedir. Rabbım bu sorumluluğu idrak edip yerine getirmeyi bizlere nasip eylesin. Hutbemi bir hadisi şerile bitireyim. 'Allah'ın(cc) üzerinde üç kişiye yardım etmek hakktır. ALLAH YOLUNDA CİHAD EDENE, İFFETİNİ KORUMAK İÇİN EVLENMEK İSTEYENE.......' Hadisin tamamı içi Tefsir El-Munire bakabilirisiniz. Ayetin tefir bölümünde.

Allah'a emanet olun.


YALÇIN İÇYER
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
ALLAHIM ARAP BAHARINI KUR'AN BAHARINA ÇEVİR

'GELİN BU YALANCI İSMİ DEĞİŞTİRELİM'

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Ey iman edenler, şafak sökerken uykunuzdan uyanıp namaza kalktığınız zaman, namazları kılacağınız zaman, yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi-kollarınızı yıkayın, başlarınızı mesh edin. Aşık kemiklerine (ayak bileklerine) kadar da ayaklarınızı yıkayın.

Eğer cünüp olduysanız boy abdesti alın, namazınızı kılın.

Eğer hasta, yaralı iseniz veya seferde, seyahatte bulunuyorsanız yahut herhangi biriniz ayakyolundan gelirse yahut da hanımlarınızla ilişkiye girmişseniz, bu hallerde iken, su da bulamazsanız abdest alma veya gusül etme niyetiyle temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzünüzü ve ellerinizi-kollarınızı toprakla mesh edin, namazınızı kılın.

Allah size güçlük çıkarmak istemiyor. Fakat sizi arındırmak, size ihsan ettiği nimetini tamamlamayı, sizi her yönüyle temizleyip nuruna ulaştırmak istiyor. Umulur ki, şükredersiniz. (1)

Alemlerin rabbı Allah'a somsuz ve O'nun razı olduğu kadar hamdusenalar olsun. Salat ve selam , O'nun Resulu Resulu hz.Muhammed'e ehli beytine ve ashabı kiramın olsun. Rabbım onların yolunda gidenlerden razı olsun bizeleri de onlardan eylesin. Rabbım, yeryzüde zülüm yapan ve fesat zapanlara fırsat vermesin ellerinde ki fırsatı mazlumların eliyle onlardan alsın. Liyakatları varsa hidayet etsin.

Sevgili kardeşler, hatırlıyormusunuz geçen yıl bir hutbe vermiştim? Allahım Kur'an'ı kalplerimizin baharı kıl. Hem cuma hutbemde ve hem de bayram hutbemde yapmıştım bu duayı. Daha uzun bir duadır. 'Allahım Kur'an'ı gönlümüzün nuru kıl, üzüntülerimizin cilası ve sıkıntılarımızın gidericisi kıl.' (2) Şimdi aynı duayı aktuel bir olay için yapıyorum. Bir yıl oldu İslam dünyası dalagalanıyor. Bu dalagalanmanın ismi nerden geldiyse 'ARAP BAHAR' olarak isimlendirildi. Önce sadece Fasebook gençleri dendi. Sonra işçler ayakladılar, sonra ekonomik sebepler vs. dendi. Halkın diktatörlere karşı ayaklanışı dendi. Sonunda 'arap baharı' Ben de diyrum ki, 'GELİN KARDEŞLER BU UYDURMA İSMİ DEĞİŞTİRELİM' 'KUR'AN BAHARINA DÖNÜŞTÜRELİM' İşte burdan hareketle hutbeme iki isim verdim. Bir duayı,diğeride bizim srumluluğumuzu hatırlatıyor. Bunun kısa adı tevkküldür. Rabbımıza karşı kulluk sorumluluğumuzu anlamaktır. Hedefim de budur zaten. İslam dünyasında bir yıldan veya daha kısa zamandan beri cereyan eden olayları ve kıyamları, protestoları ve ayaklanmaları değerlendirlelim ve sorumluluğumuzu kavrayıp yerine getirelim. Olayları basiretli takip etmek gerekiyor.

Hutbemin başına bir ayet aldım,ayeti okuduğunuzda hutbemin konusunun abdest olduğunu ve başlığının ayetle ne ilgisi olduğunu düşünürsünüz. Doğru ilk ayet abdest konusu ile ilgili, ama aynı zamanda benim konumla ilgili, hem de direk konumla ilgili. Bunu hutbemin sonunda izah edeceğim. İnşaallah.

II-KAVRAMLARI DÜZELTMEK VE DOĞRU BAKIŞ AÇISI

İslamın, siyasi, sosyal ve kültürel kavramları saltanat döneminden beri ciddi değişikliğe uğramıştır. Özellikle İngiliz, Fransaız ve İtalyan sömürge döneminde dünyayı paylaşan emperyalist güçler kendi işlerine gelen şekilde isimlendirme yaptılar. Siyasi, isimlendirme, ekonomik isimlendirme ve bölgesel isimlendirme vs. Şu siyasi ve bögesel olarak kullanılan, ortadoğu, arap dünyası, Türk dünyası. Kürtleri parçaladıkları için onlara bir şey vermemişler. Önun için önce kavramları doğru kullanmak mecburiyetindeyiz. Ortadoğu, İslam dünyası olamaz. 'ORTADOĞU' ayırımı İngilizlere göre yapılan bir isimlendirmedir. Geçen hutbemde de yazdım tüm ulusal sınırlar, bayraklar ve isimlendirilmeler bizim için hiçbir anlamı olmamalı. Aynı zamanda uluslar arası istikbarında yaptığı isimlendirmeleri kullanırken çok dikkatlive hassas olmamız gerekiyor. Bizim bakış açımızı İslami kavramlar belirlemeli. Kur'an kendi döneminde kullanılan 'UMMUL-KURA: Anakent' ifadesini kullanmış. Biz de bakış açılarını bözmayacak ve manupulasyon etmeyecek kelimeleri kullanabiliriz. Bunda bir mahsur yoktur. Mesela, bugünkü coğrafi isimler ve siyasal uluslar arası kuruluşlar gibi.

III-ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇEN AYAKLANMALARDAN ÇIKARDIĞIM SONUÇLAR

1-Batılıların halkların başına geçirdiği ve silahlarıyla desteklediği diktatörlerin üç tanesi daha da yine halk tarafından devrildi. Diğerlerinide panik sardı. İlk yıkılan diktatörlerden biri Pakistan devlet başkanı Zülfikar Ali Butto idi. ABD onu getirdi ve ABD yıktır. Halk ve düzenli bir önderlik tarafından yıkılan ilk diktatör ise Şah Rızda Pehlevi olmuştur. Tam İslami bir yötemle ve davet siyasetine uygun bir şekilde yıkıldı. Elinde sial olmayan, yetmişsekiz yaşında, bir elinde Kur'an olan piri fani tarafından yıkılmıştı. ABD ve batı emperyalizmi o gün şok yaşamıştı. Mısır Firavnı Enver Sadat cezalandırıldığında aynı şoku yaşamamak için teıdbir aldılar. Batılılarda halen halkın bu isteğini göremediler. Ve demokrasi havarisi kesilerek alçak zalimleri desteklediler.Suriyede ki kiyamlarda nusayri rejimi bati ve isbirlikcileri tarafindan desteklendi ve yüzbinlerce müslüman direnisci insan, baasci nuseyriler tarafindan katledildi. . Hem de mescidlerde. Hemde cumalarda. Bakalım bu sefer koruyabilcekler mi?

2-Özellikle arap-islam dünyasının başına bela edilen baasçılığın canlı aktörü kaddafi acı bir akibetle gitti. Esad diktasıda ciddi sallanıyor. Tarihin belli zamanlarında İblisi güçler İslam dünyası başına bazı ipler örerler. Jön-yeni türkler- Türkler, Baas-devrimci- Araplar, ve daha niceleri. Baasçılıkğın lideri Cemal Abdunnasır ve mirasçıları, Kaddafi'yi, Saddam'ı ve benzerlerini özel yetiştirdiler.

3-Sadatlarına ve efendilerine karşı ses çıkaramayan ve onları imam bilen halk, özellikle hanımlar cesaret kazandı. Özellikle arap dünyasında. Bilakis Yemen'de. İdarecilere eskiden kim tağut diyebilirdi? Şu körfez ülkeleri ve Suud krallığına kim tağut sesini yükseltebilir. Müslüman olduklarını söylüyorlar. Mescidi haramda ki bir hatıramaı hatırladım. Bir doçentle, hem de İslam kürsüsünde, idarecilerin tağut olduğunu söylemiştim. Nasıl söyleyebilirsin? Onlar namaz kılıyorlar. Ben ise sinirlenip duruyordum. Bir türlü ikna edemedim. Hem de çok tatlı ve samimi konuşuydu. Suud tağutunu ümmet devirmeli bence. Hacc gerçek ibadet olarak ifa edileceği gün bu gerçekleşecek. Onların -Hainul-Haremeyn oldukları sedası kabenin üstünde dalgalanacağı gün hacce gideceğim Rabbım ömür veririrse. İslam üleması inşaallah kabenin hürriyetini gaspeden bu haramilere gereken fetvayı verecektir.

4-Bugüne kadar tağuti rejimlere dua eden minberler meydanlarda halkı intifadaya direnişe çağırdı. Sünni dünyada ulema halka tamda olmasa önderlik yaptı. Süriyede ki başarıların temelinde bu var. Tabii iki taraflı. Bu madde üçüncü maddenin müjdecisidir. Düşünün Türkiye'de iki üç cuma halka doğru din anlatılırsa ne olur? Üstelik hanefi fıkhına göre dini yaşadığını söyleyen namaz görevlileri. Ö büyük imam niçin hacce gitmedi? Niçin cuma kılınmaz dedi? Niçin cumada zuhru ahir denen namaz kılınıyor? Ama Rabbıma hamdediyorum ki bu intifadeler güzel beşaretlerle dolu.Minberle hürriyete kavuşacak yakın zamanı bekliyor.

5-Bu bir imtihan olacak İslami hareketler için özellikle ihvan için. Yönetim denemesi bir geçiş olacaktır şayet güzel değerlendirirlerse. Mısır'ın İhvan temsilcisi ilk meclis başkanını seyerederke çok üzüldüm. İkide birde 'Demokratiyye, kanuniyyye ve adile' ifadelerini tekrarlayıp duruyordu. Demokratik, yasal ve adil hükümet. Ah! Ah! Ah! İşte sorun burda zaten. Tunus'ta aynı şekilde. Ama buna rağmen bir gerçek var. Sudan'dan sonra Tunus, Mısır, Libya ve diğer yerlerde yeni mevziler ele geçirildi. Bu mevziler islami ölçülerle götürülürse başarı hızlanacaktır. Çünkü, oralarda Türkiye gibi İslami yasaları uygulamak yasak değil. Veya daha avantajlı ortamlar vardır.

6-Emperyalist şer güçleri ilahi vahide bildirildiği gibi darma dağınık hale geldi. '.Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.' (3)

Rabbımız ne güzel haber vermiş. Onlar darma dağınıktır. Bu direnişler, intafadeler, ayaklanmar, karma karışık olmasına rağmen böyle şaşkına uğradılar. İsrail, Alamnya, ABD, ingiltere, fransa İtalya, Rusya, Çin hep yanaşma ve uzalşma politaikaları peşindeler. Biribirlerini suçlüyorlar. İsrail ve ABD gibi ik müttefik bir tatbikattada bile ittifak edemediler. Düşünün tüm İslam düyasını uleması, şiisi ve sünnisyle tek ses bu emperyalistlerin topraklarımızada ne işi var. Bırakın silahlanmayı, halklar intifadeye katılın, tek vucud olun deseydiler. Neler olacaktı? İnşaallah bu bir çıkıştır. Bu bir beşarettir.

7-Minberler siyasileşiti. Daha doğrusu tahrif edilmişlikten kurtulmya başlandılar. Ve gerçek özelliklerine kavuşacaklar inşaallah. Ya da kavuşmaya bir adım dahada yaklaştı. Allah Rahmaet etsin, Abdul Hamid Küşki hatırladım. Gece saat üçte Nasır'ın kulları gelip diyorlar ki; yarın hutben'de Abdunnasır'ın devrimlerinden bahsedeceksin. Yarın, minber'e çıktığımda, aklıma bu minbere çıktığım ilk gün Rabbıma verdiğim söz aklıma geldi. Bu minberde senin rızana uygun olmayan Hiçbir kelime konuşmayacam. Ve hutbemde onların söylediğinin tam tersini söyledim. Nasır'ın devrimlerini haklılığını değil batıllılığını anlattım. Evet şimdi bir an düşünün ki İmam Ebu hanife'nin(rha) tavrını takınsın tüm mimberler. Ama bu intifadeler müjdecidirler. Onun için dedim; gelin bu yalancı isimleri silelim.' Elhamdu lillah bunun meşaleleri göründü. İngilizler İran'da tütün üretim merkezlerini kurunca, bir ayetullah-nargile haramdır- fetvası çıkarıyor. Hiçbir buro bile açamayıp gidiyorlar. Şimdi, şiası, sünnisi ile ortak bir sedayı dillendirseler. Petrollerimizi, Yer altı ve yer üstü zenginiklerimizi tarumar eden emperyalistlerden kurtaralım. Çıkarın emperyalistleri tertemiz beldelerimizden.

8- Daha önce yapılamayan bazı güzel sonuçlar çıktı.Yeni mevziler kazanıldı. Bu mevziler gerekenlerle doldurulsa uzak mesafeler yakınlaşacak.

a)-Filistine yardım. Daha önce Gazze'ye Hiçbir yardım ulaşmıyordu. Ama şimdi sessiz ve sedasız güzel yardımlar ulaşılıyoir. Geçen hafta bir konvoyla Gazze'ye giden yaşlı bir dede şunları söyledi. Kırk üç yıldır, gurbet yaşadım. Şimdi geldim. İşimdi şu an çok üzülüyorum. Burda kalsaydım, hapsin ve şehadetin tadını tatsaydım. Buna üzülüyorum.

b)-Rahat bir ortamda emri bilmaruf ve nehi anil münker ortamı. İyliği emiretmek ve kötlüklerden kurtama davet zamanı geldi. Bu daveti hızlandırmalı ve hem halkımzı ve hem de diğer insanları aydınlatmalıyız. Aydınlatalım insanları ki 'arap baharı' denen yalancı isim 'KUR'AN BAHAR'ına' dönsün.

9-Tarih boyunca yapılan zülüm tüm safhaları kapandı ve şu an sağdan yaklaşma dönemi başladı. Müslümanlar çok uyanık olmalı. İblisi güçlerin hakıkat erlerine karşı uyguladıkları zulmün üç safhası var. Kınama, lekelme, halk arasında küçük düşürücü propoganda yapma sahhası. Sihirbaz, mecnun, fitneci, gerici, örümcek kafalı, hayalcı, terorist, vs. İkinci safha, yoketme, işkence tehcir ve katliam safhası. Ve güçlenen İslami hareketi saptırma. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki bu üç safahayıda bir anda görmek mümkün. Bunu bir anda yaşayabiliyoruz. Ancak, İran İslam devriminden sonra, tüm İslam dünyasında İslami hareketleri yok etme. Özellikle, iki kulelerinde vurulmasını sebep gösterek bu üç safhayı uyguladılar. Uyduruk örgüt isimleriyle, Guantomono, Ebu gureyb ve daha nicelerini oluşturdular. Ama elhmdulillah yok edemediler. Hiduküşlarda, ceninlerde, felluceler'de ve daha nice yerlerde. Libya'da, Irak'ta, Afganistan'da, Mısır'da Yemen'de ve tüm avrupa ülkelerinde ortak bir tavırla saldırdılar. Şu manzarayı hiç unutmuyorum. ABD, RUSYA ve Çin devlet başkanlarının aynı elbiseyi giymiş ve haşa ve kella 'Evrensel Terorizm; İslami terorizim'e karşı ortak bir tavır geliştirdiler. Ama başaramadılar. Şimdi nasıl onlarla beraber hareket edebiliriz hesabını yapıyorlar. Obama, mısır'ın ilk seçiminden sonra şu açıklamayı yapıyor. 'Biz müslümanlarla çalışırız. Aynı beyanatı, dış işleri bakanı Clınton'da veriyor. Dolaysıyla bu merhale imtihanın ağır olduğu bir merhaledir. Uyanık olmamız gerekiyor. Ferasetle davranmalıyız. Biz Avrupa'da yaşayan müslümanlar özellikle, oluşturulan 'İSLAMO FOBİYE, İslam korkusu' yanlış propogandasına karşı İslamın insana kazandırdığı ve verdiği değerleri yaşamalı ve anlatmalıyız.

10-İslami hareketler yıllardır kazandığı tecrübeleri güzel kullanmalı. İslami hareketler, yeni bir merhaleye dirdi. İdareci duruma geldikleri bölgelerde halka müslüman ve gayri müslim tüm insanalara İslami adaleti hatırlatacak çabalar göstermeli.

11-İran, Suriye muhalefetini desteklemeli. Müslümanlar bu konuda sınıfta kaldılar. Körfez savaşında Saddam'a karşı takındıkları hale dönüştüler. Kimi mühalefetçi kimi Esad'çı oldu. Suriye zaten işbirlikçi bir baas rejimidir. Tahlil edici ve mantıklı bir yöntem takip etmeliler. Birbirlerine girmiş durumdadırlar. Haberleri içim parçalana parçalana seyr ediyorum. İran İslam cumhuriyeti şu anda oldukça güçlü durumda. İmamın şu sözünü unutmayalım. 'İRAN İSLAM İÇİN VAR OLMALI, İSLAM İRAN İÇİN DEĞİL.' Muhalefetin yanında olanlarda dikkat etmeli. Çünkü mühalefet kaos halinde. Nuseyri baas rejimi ne zaman müslümanların yanında oldu ve ne zaman mazlumların kanını akıtmadı. Muhalefetin dayandığı, şer güçleri ne zaman müslümanların yanında oldu? ABD' mi, Suud'mu, TC mi, Körfez ülkeleri mi? Direniş bir zulüm sistemine karşı ortak bir tavırdır. Ve dış güçler tarafından ateşlenmedi. Bu Suriye halkının tabii hakkıdır. İnşaallah, akıllıca hareket eder ve İran'ın korktuğu noktalara gelmez. Bu da özellikle İran ve Türkiyenin akıllıca davranmasına bağlı. Doğrusu şu an iki ülkenin de tavırları bölge açısından ortama göre iyi. Özellikle, Davudoğlu'nun manevraları zikir edilmeye değer. Mazlumların yanında olamk ilahi yardımı celp edecek. Zalimlerden yana olmak ilahi rahmeti götürecektir.

12-Müstekbir güçler kendilerine biçim verme durumdadırlar. Onlar yön vermiyorlar. İsimlendirmeden de bunu çıkarıyoruz. Tek güç vardır. Cahiliye ve onun tek temsilcisi kapitalizim. Şu an darma dağınık haldeler. ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, Siyonist rejim şaşkınlık yaşıyorlar. Eskiden onlar başlatıyor ve onlar sonucu belirliyorlardı. Ama artık öyle değil. Belki optimist dersiniz. Ama ben böyle inanıyorum Olaylar bana bunu anlatıyor. BOP projesi tutmadı. Daha önce ki Filistin yol haritası tutmadığı gibi. Ilımlı İslam!!! projesi de tutmayacak ama bu bize bağlıdır. Bizim maide altıyı yaşamamıza bağlıdır. Uydurulmuş kavramları Kur'an'ı kavramlara abdest aldırmalıyız. Yani ayetin son ifadelerinde ki temizliğe kavuşturmalız.

13-Bu direnişler veya intifadeleri müstekbir güçleri tekbir-yüceltilerek- ederek izah etmek artık doğru olmaz. Sonuç müslümanlara bağlıdır. Müslümanlar, silahlı mücadeleden ziyade siyasi ve hizmet yolunu seçerek halkın sorunlarını çözecek projeler üretmeye ağırlık vermeli. Bilhassa kendi aralarında ve ülke içinde ki etnik kavgaları bırakıp ülkenin varlıklarını halka dağıtsınlar ve halkların yıllardır talan edilen varlıkları onlara verilmeli.

IV-SONUÇ

(NAMAZA KALKTIĞINIZDA ABDEST ALIN)

Kur'an baharına çevcirmek için kolları sıvalamalıyız.

14-Müslümanlar yien takva yolunu ve evrensel islami değerleri öne çıkarmlı. ABD Iraktan mağlup çıktı. İki büyük yara bıraktı, Irkı kin ve Mezhebi kin. Hemen hemen her hutbemde bahsettiğim evrensel değerlerin, ortak değerlerin ön plana çıkarılmasının zamandır işte bu gün. Lütfen Allah rızası için gelin kardeşler tartışmalı konuları geri plana itelim. İslamın kutsal görmediği cahilyenin kutsallaştırdığı geçici değerleri İslami anlamda ölçüsünü verelim. Irkımız, mezhebimiz, meşrebimiz davamızın önüne geçmesin.

15-ALLAH(CC) NURUNU TAMALAYACAKTIR

يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ 9/32 İstiyorlar ki, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürsünler. Allah(cc) nurunu tamamlayacaktır. Hakikatı gizleyen ve görmeyen kafirler istemese de.' (4)

Biz görevimizi bilmeliyiz. Onun için hutbemin başına abdest ayetini aldım. Abdest ile itifadanın ne ilişkisi vardır? Evet ne ilişkisi var? Ayetin sonu ve başını bir kez daha okursanız üç sonuş göreceksiniz.

1-Bizim vazifemiz. Adestimiz, namazımız, zikrimiz, kalbimiz ve kulluğumuz. Rabbımızıla olan doğru rabıtamız. Bilinizki kaçırdığınız her abdest, her namaza ve her zikir itifadeyi geciktirecektir. Temizlğe gitmenin yolu burdan başlar. Rabbımızı bizi temizlemek istiyor. Çıkış noktası abdesttir. Varış noktası intifadedir.

2-İntifade hakkında karamsar hareket etmeyelim. Dikkatli olalım. Ama toptancı silmeci ve yanlış yerde olmayalım. Tüm çabalarımızı ortaya koyarak itifadayı, hem maddi ve hemde manevi destekleyelim. Kur'an baharına dönüştürelim.

3-Abdest ferdi temizliktir. İntifade ise toplumsal temizlik. Şu an belki çok renklere boyanmış, farklı, farklı kurvarlar vardır. Ama imtihanlar, sıkıntılar, çileler bizi terbiye etmeli. Abdest kişisel kirleri, intifade toplumsal kirlerimizi temizlemeli. Maide suresinin abdest ayetinin sonu gerçekleşmiş olacak.

Sizleri ve kendimi bu direnişe davet ediyroum. Bu temizlik hareketine davet ediyorum. Abdestinizden başlayın temizliğe. 'VE SİYABEKE TEHHİR: Kalbini, elbiseni ve kendini temizle.' davetini yeniden canladıralım. Allahım kışımızı bahara çevirecek bilinci, azmi ve direniş ruhunu bize nasip et. Allahım, bizi yalancı baharlardan gerçek baharımıza kavuşturacak iman gücünü ver. Ne mutlu bu yolun yolcularına ve bu kervana katılanlar ve Rabbım bizi o mutlu olanlardan eyle.

Allah'a emanet olun.

Dipnotlar:

1-K.K. 5.Maide suresi6.ayet

2-Hısnul-Muslim

3-K.K. 59.Haşr suresi14

4-K.K 9.Tövebe suresi32.ayet




Yalçın İçyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
İSLAM DÜNYASI YANIYOR(El-Mucteme'1982)
(2.ŞUBAT 1982 HAMA KATLİAMI)
ŞEHİD HAMA SENDEN ÖZÜR DİLİYORUZ, YARDIMINA KOŞAMADIK
قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللّهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَ
İnsanlardan bazılarının dünya hayatı ile ilgili sözleri senin hoşuna gider. Kalbindeki, kafasındaki düşüncelerinde de samimi olduğuna Allah’ı şâhit tutar. Üstelik tartışmada da hayli usta, Allah’a isyanda musır, yalancı, hilekâr, azılı bir düşmandır.
وَإِذَا تَوَلَّى سَعَى فِي الأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيِهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّ
İş başına, iktidara geldikleri, dünya liderliğini ele geçirdikleri, Kurân’ı ve Kur’ân hükümlerini engelleyerek, dünyayı, halkı istedikleri istikamette yönlendirdikleri zaman, yeryüzünde, ülkelerde fesadı yaymak, kadına ait değerleri, kazanç ve gelir düzenini bozmak; tabiatı, toprağı tahrip edip ürün veremez hale getirmek; ilmî araştırmaları, Kur’ân üzerinde çalışmayı, derinleşmeyi baltalamak; nesillere hayat hakkı tanımamak, tohumları, bitkileri, ürünleri bozma planları uygulamak; gençleri mahvetmek için çalışırlar, koşuştururlar. Allah bozgunculuğu sevmez.'
I-GİRİŞ
Mazlumların sahibi ve Rabbına sonsuz hamdu senalar olsun. Salat ve selam, mazlumların önderleri Resullere ve yaranlarına olsun. Rabbım onların yolunda olanlardan razı olsun. Bizleri de onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm mazlumları Rabbimin selamı ile selamlıyorum. Tarihimizi unuttuk. Yakın tarihimiz özellikle bize yanlış anlatıldı. Biz de okuyan ve aktüel hayatı takip etmediğimiz için yakın tarihimizi pek bilmiyoruz. Bu konuda, değerli Ercüment Özkan ağabeyi rahmetle anmak istiyorum. Kendisiyle çalışmalarımızın olduğu dönemlerde bizi aktualite yakın uzak tarihi okumada çok teşvik etti ve bize bir hayli okuttu. O gün kazandığım perspektiften çok fazla farklı olmamak üzere aynı hassasiyeti devem ettiriyorum. Aktüel hayatı sürekli takip ediyor ve kardeşlerimi aynı onun gibi teşvik ediyorum. Kur'an'ın olayları takip eden indirilişindeki hikmetlerden birisi de budur. Gözü kapalı yürümeliyiz. Şu an bir kitap okumaya başladım. Varşova paktından sonra kafkaslarda ki ABD politasını işliyor. Daha kitabın başındayım. Ancak kitap oldukça geniş bir araştırma.
İşte bu manada yakın tarihimizin en acı olaylarından olan ve bugüne de ışık verecek bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Hutbemin başlığında verdiğim ifade, 1982 tarihli Kuveytte çıkan ve orada ki Ihvan'nın yayın organı olan bir derginin kapak yazısıdır. Ön kapakta büyük bir İslam dünyası haritası vardır. Ve o gün müslümanların kanının döküldüğü ülkeler alevle tutulmuş işaretlerle gösteriliyor. O yıllarda dergi Ankara'ya geliyordu. Ben de abone gibi her sayısını alıyordum. Oldukça çaplı bir dergi. Bugün haberlerde İhvan'nın son seçimlerde Kuveyt'te birinci sırada kazandığını dinledim. O günün alt yapısı bugünün zaferi olur inşaallah. Seçimin iktidar yolu olduğuna inanmadığım halde bunu söylüyorum. Çünkü arap ülkelerinde sorun emperyalizmdir. Şeriatı uygulama konusunda çok sorun yoktur. Bunu daha önce ki hutbem de ifade etmiştim. Dergide Hama katliamı ile ilgili bir hayli döküman vardır. Ben çok uzatmamak için sadece ipuçları olacak kısa kısa alıntılar yapacağım inşaallah. Zaten hedefim şerefli direnişine saygımı ortaya koymaktır. Ayrıca bugünkü olaylara ışık tutacağına da inanıyorum.
II- Hakikati anlatan bir espiri
Daha önce bir hutbemde yazmıştım, Hama ile ilgili canlı bir hatıra aklıma gelir. Ankara'da bir ağabeyin dükkanında oturuyorduk. Demet evlerde, içeri bir genç ve heyecanlı kardeş geldi. Yanımızda Said Ertürk hocam'da(rha) vardı. Genç heyecanla, hocam Hama kitap ve kırtasıye evini açtık. Sevinçliyim. Hocamızın her zamanki espirilerinden birisini orada dile getirdi. He oğul he, onlar canlarını İslam için feda etsin siz onların kanı üzere para kazanın.' Biz Türkiyeli müslümanlar henüz bir bedel ödeyemedik. Fert fert bedel ödeyenleri kutluyorum. Şüphesiz oldu. Şehit olanlar, işkence çekenler ve uzun yıllar hapis yiyip sürgün edilenler. Ancak diğer coğrafyalara bakarsak bizimki devede kullaktır. Biz, ya laf ürettik, ya duygularımızı tatmin ettik veya siyaset yaptık. Akşam haberleri seyrediyorken, TV Hama katliamı üzerinden yıl geçti derken kendimi suçlu hissettim. Evet doğru otuz yıl önce bugün. Nusayri rejimini o gün ki baba Esad ve amca Esad tarafından onbinlerce insan katl edildi. Bu hutbemde, en azından o insanların hatırası adına onları size ve kendime hatırlatmayı düşündüm.
O GÜN NEREDEYDİ BUGÜN SURİYE'ye SAHİP ÇIKANLAR VE SURİYE İLE İLGİLENENLER?
30 yıl önce 2-23 Şubat tarihleri arasında Suriye’de büyük bir katliam yaşandı. Müslüman Kardeşler üyelerinin Suriye’deki etkinliğini bastırmak isteyen Hafız Esad yönetiminin 2 Şubat 1982’de Hama başta olmak üzere birçok kente yönelik başlattığı operasyonlarda 21 gün boyunca camiler, kiliseler, hastahaneler, okullar ve evler yerle bir edildi. Hama’da başlayan katliamı Suriye’nin diğer şehirlerinde yaşanan benzer trajediler takip etti ve sadece Hama’da 40 bin kişi Suriye genelinde ise 70 bin kişi katledildi.
08.02.2011 - Hama Katliamı’nın 30. yılında
Saldırıları takip eden süreçte 13-70 yaş arası erkekler tutuklandı ve bir çoğundan bir daha haber alınamadı. Hama Katliamı ardından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan 20 binden fazla kişi bulunuyor.
Hafız Esad rejiminin baskılarından kaçan 800 bin kişi ise Suriye’den ayrılıp başka ülkelere iltica etti. Günümüzde diasporada olan nüfus iki milyona ulaşmış durumda ve diasporada yaşayan Suriyeliler ülkelerine dönemiyor. Hama olaylarından sonra yurtdışına sığınan ailelerin yurtdışında dünyaya gelen ikinci ve üçüncü kuşak çocukları dahi Suriye’ye dönememekte; nitekim Suriye’ye dönme girişiminde bulunan kişiler tutuklanıyor ve hapse atılıyor. Halihazırda yaklaşık 1000 kişinin bu şekilde hapiste tutulduğu biliniyor. Şimdi soruyorum, o gün neredeydiler bugün konuşanlar. ABD, İSRAİL, BATI, TC, İRAN, RUSYA. Hepsini anladım da İran İslam gümhuriyeti neden o gün sesini çıkarmadı? Doğrusu halen bu soruya cevap bulamadım.
HAMA NERESİ
Suriyenin dördüncü büyük kenti olan Hama'nın tarihi çok ekilere dayanmaktadır. Suriye'nin batısına düşen geniş alana sahip olan bir kenttir. 2010 yılına göre iki milyonun üstünde nufusu vardır. Lübnan dağlarından kopup gelen ve orta denize dökülen Asi nehri burdan geçer. İlk çağa varan bir tarihe sahiptir. Miladi 638 yılında yani hicretin 17.yılında savaşsız Ebu Ubey İbni Cerrah komutasında İslamın hakimiyetine geçti. Fransız işgaline kadar İslamın bir kenti olarak kalmış. Fransızlara ve emperyalizime karşı onurlu bir direniş veren Hama dış yardımdan mahrum kaldığı için Fransızların işgaline girmiş. 1945'te fransız işgalinden çıkmış.
Hama valiliğinin sayfasından aldığım 2010 yılı nufus sayımında kentin durumu.
Suriye'nin on dört valiliğinden birisidir. Başkenti ve en büyük şehri Hama'dır. 2009 Suriye nüfus sayımlarına göre nüfusu 2,051,765 kişi civarındayken, [1] 2010'daki global verilere göre nüfusu 2,125,856 kişidir. [2] Yüzölçümü ise 8,850 km² ve 3,417 milkaredir. Nüfus ve yüzölçümü bilgilerine göre, nüfus yoğunluğu, kilometrekareye 240,20, milkareye 622,1 kişi yapar.
1982. YILI EYLÜL AYINDA YAYINLANAN EL-MÜCTEME' DERGİSİNDEN BAŞLIKLAR
Bazı arap yazarların o günkü sözleri;
----Suriye sistemi ulusalcılığı istiyor.
----Suriye nizamı Siyonistlerin ve ABD'nin planlarıyla kuruldu.
----Suriye sistemi Abdunnasırı vurma karşılığında Golan tepelerini sattı. Beşyüzbin dolar aldı.
----Suriye sistemi 500'den fazla insanı Tedmir hapishanesinde öldürdü ve sonra toplu olarak gömdü.
----Suriye rejimi müslümanları sürekli öldürüyor.
----Suriye rejimi, tank ve füzelerle Hama halkının yarısını öldürdü.
HANIMLARIN MEKTUBU
Mücteme dergisi Nuseyri zindanlarından mektup yollayan acılar içinde kıvrana müslüman hanımların yazdığı bir mektubu yayınlamış. Ondan sadece bir iki cümle vereyim.
Sizlerden ricamız, füzelerle hapishaneleri başımıza yıkın. Çünkü kimimiz, gayri meşru tecavuze uğramış ve zina sonucu doğurduğumuz, kimimiz de karnında doğurmak için gün sayan o.çocuğu taşıyoruz. Biz bu halimizle yaşama istemiyoruz.
İMAMLARIN CAMİLERDE TOPLANMASI
O gün nusayriler, cami görevlilerini toplar ve birisine Kur'an okuturlar sonra minberden ilan ederler ve şimdi söyleyin o ilahınız gelsin ve sizi kurtarsın. Sonra hepisini öldürürler. Bunun üzerine halk ayaklanır.
1982 ve 2012,den sloganlar
Biji biji azadi-Yaşansın bağısızlık, merheben bil hürriyet-hoş geldin ey hürriyet-, özür dileriz senden Hama, sana sahip çıkamadık.
-----Suriye rejimi Filistin halkının gücünü ve çalışmalarını parçaladı. Kuvvetlerini dağıttı.
----Rifat Esed, Hamayı haritadan sileceğim.
.----Emperyalist oyunlar, halkların ırzkarını, mallarını ve canlarını talan ettiler ve tecevauz ettiler.
----Hama, İslami direnişin sürekli devrim volkanı.
----Hama, zafere kadar İslami direniş.
---Allah'ın emri geldi acele etmeyin.
---Muhakkak zorlukla beraber kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber kolaylık vardır.
---Hama, İslam'ın kalesi, geçimişte, şimdi ve gelecekte.
---Kavimcilik, etknik grupçuluk ümmetin başında şerr bir beladır.
DÜNYA BASININDA HAMA KATLİAMI
-----Batılı gazetler Suriye Rejimini düşmesinden korkuyor.
-----Haççılı medya İslami hareketin hiç birisinin yokedilmesinde ki hoşnutluğunu gizlemiyor.
TARİH'te HAMA
Hama kahramanlıkların, kültürlerin ve onurlu insanların ebedi mirasi.
Asi nehrinin vadisi ilk çağdan beri insanın sığınağı.
Ey Hama kenti, haçılılara karşı yiğitçe direndin. Ve onlara teslim olmadın.
Ey Hama seni İslamla idare eden Eyyubi idarecis Ebul-Fida sana ait olduğunu söyledi.
HAMA, MÜSTAZAFLAR VE BOMBALAR
Bilmiyorum hatırlarmısınız, bir kitapçığın ve bir kasetin ismidir bu başlık. Hama katliamını tiyatro halinde anlatıyor. Şu an pıyasada var mı yok mu bilimiyorum. Oradan iki sahne aktarılıyor. Biri işkence sahnesi, diğeri bir mücahid ile Nusayri polisi kızı arasında geçen diyalog. İşkence sahnesinde şu ayetleri okuyor mücahitler onlarda işkenceye devam ediyorlar.
-----Burçlarla dolu gökyüzüne yemin ederim.
----:Va’d olunan ve tehdit edilen, hesaba çekileceğiniz güne yemin ederim.
----Muhammed’e, peygamberlere, meleklere, Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir, örnek önderlere, müslümanlara zulmeden zâlimlerin aleyhinde şahitlik yapanlara, denetlenen ümmetlere ve insanlara, delilleri, şâhitleri ortaya konarak, uğradıkları zulmün hesabı sorulacak olan mü’minlere yemin ederim.
----:Hendek kazıp mü’minleri hendeklere atarak zulüm ve işkence edenler kahrolsun.
----Yığın yığın odunlarla ateş yıkıp işkence edenler kahrolsun.
-----Ateşin etrafında oturuyorlar, işkence edecekleri mü’minleri ateşin kenarında tutuyorlardı.
-----Dinlerinden döndürmek için acımasızca şuurlu ve kâmil mü’minlere yaptıkları işkence ve zulmü de seyrediyorlardı, yaptıkları işkence ve zulüm sebebiyle kendi aleyhlerine şâhitlik de edecekler. Kudretli, hükümran, övgüye ve şükre lâyık Allah’a
iman ettikleri için, yalnız bunun için onları, zulüm ve işkence yaparak cezalandırdılar
-----Kudretli, hükümran, övgüye ve şükre lâyık Allah’a iman ettikleri için, yalnız bunun için onları, zulüm ve işkence yaparak cezalandırdılar.'
Tekrar soruyorum, tarihin çok acı sahnesini otuz yıl önce Hama halkı yaşadı ve bizlerde seyr ettik. Nerdeydi o gün susanlar. Bugün ne oluyor? Hayır hayır yanılmıyorum inşaallah, çıkar kavgası var. Yoksa mazlum Suriye halkını kim düşünür? Yeminle söylüyorum, çıkarlar olmasaydı ve bugün Dera, İdlip yerle bir edilse idi ki zaten ediliyor- kimse ses çıkarmayacaktı. Niçin Bahreyin için suspus kesilmişler? Orada da hergün müslümanlar katlediliyor. Yemen' de de katlediliyor.
İkinci sahneye gelince; bir mücahidin peşine bir bayan ajan olarak takılıyor. Ama ilahi cilve ki bayan mücahide aşık oluyor. Mücahide,ona göre büyük gelecek vaadeden teklifte bulunuyor. Ama mücahit aldırış etmiyor. Bayan sebebini soruyor. O da şu cevabı veriyor. Dogru sen güzelsin ve parlak bir gelecek verebilirsin, ama benim için anlamı yoktur. Bayan şaşkına dönüyor. Neden, neden diyor? Mücahit kısa ve öz cevap veriyor. Herşeye rağmen bizi ideallerimiz ve dünyamız ayrıdır.
Bulursanız lutfen dinleyin. Eskiden müslümanların çıkardığı kasetlere itibar ediyordum, şimdi öyle laşkalaştık pek takip edemiyorum.
GELİN DÜNYAMIZI BU İFSADDAN KURTARALIM
ÜMMETİN BAŞINA KURULAN TUZAKLAR ONUN ALLAHIN KİTABINDAN UZAKLAŞTIRMAKLA GERÇEKLEŞTİ. 1982 EYLÜL MÜCTEME
İfsat üç asırdır dünyamızı kirletiyor. Sadece Hama'mı yok edildi. Nice kentler tarihten silinmek üzere çağımızın mülklüleri tarfından yok edildi. Suud yıkılsın, körfez ülkeleri yıkılsın göreceksiniz nice hamalar yok edildi. Nice insanlar yok edildi. Geçen TC kuvvetleri tarafından 35 kişi terorist diye öldürüldü. Nedense her herkes sahip çıktı. Diyarbakır'da toplu kelleler çıkıyor. Tarih hürriyetine kavuşsun göreceksiniz ümmet topraklarının her karıcından toplu mezarlar çıkacaktır. İslamabad'da bir yaralı Afganlı kardeşle tanıştık. Şunu söyledi tarih, böyle bir bombardumana şahit olmadı. Onbir tonluk bombalarlar dağları yıktılar.
PEKİ KURTULUŞ NERDE?
---- قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً وَكَذَلِكَ يَفْعَلُونKraliçe: 'Krallar, bir memlekete girdiler mi, o memleketi perişan ederler. Halkının ulularını hakir hale getirirler. Herhalde onlar da, böyle davranacaklar.' dedi.' Bu ayet bizi tarihin derinliklerine götürüyor. VE Bize cevap veriyor. Yukarda El-Mucteme dergisinde bir yazarın başlığını verdim. 'Müslümanların başına, onları Allah'ın kitabından ayırarak tuzaklar kurdular.' Çok doğru bir söz. Bizim başımıza ne geldiğse o güzel nebinin(ass) mirasına sahip çıkmamamızdan oldu. Bu başlığın altında ki ayet Sebe kraliçesinin danışmanlarına söylediği ve korkusunu ifade eden bir sorudur. Hz. Süleyman'ı (ass) kafasında ki kral veya makamını korumak için adamlarını harekete geçirmek için hakikati farklı konuşur. O Süleyman'ı, melik zann ediyor. Kendisi gibi dünyaperest ve materyalist ve haşa müfsit biliyor ve kasıtlı propoganda yapıyor. Günümüzü ne güzel anlatıyor. Güneşe, tapma, materyalizmi sembolize ediyor. Kapitalizmi, dünya taparlığı anlatıyor. Çünkü Hz. Süleyman'la görüştüğünde fikri değişiyor. Yanlış yaptığını veya yanlış bildiğini anlayıp tövbe ediyor.
İşte bu tarihin gerçek vakıası bize bir mesaj veriyor. Kapitalistleşmiş, materyalistleşmiş ve insan haklarını ve değerlerini hiçe sayan 21.asrı anlatıyor. Bize mesajı ise Süleyman gibi olun. Hedefi sadece ve sadece kulluk yapın. Şükür eden bir kul olun. Küfür eden bir çizgiyi terk edin. Kıbleniz Allah'a kulluk olsun. Dönün Mekke'ye, dönün Kudusa, dönün, kendi değerlerinize, dönün ilahi vahye ve Resulullah'ın önderliğine. Yükseltin bu onur bayrağını. Sorun kendi kendinize, haydi dense varmıyım ben? Sabah kalk, gece kalk, emri bilmaruf ve nehyi anil-münker zamanı, dendiğinde ne diyeceksisniz? Sorun kardeşler kendinize, varmsınız Süleymanın mirasına sahip çıkmaya? Var mısınız bu yolda yolcu olamaya? Serden ve yardan vaz geçmeye? Tatlı tatlı uykuları bozmaya var mısınız? Sıcak sıcak paracıkları infaka var mısınız? Gelin dostlar bozalım rahatımızı. Atalım tembellik perdesini. Girelim Süleyman'ın(ass)
kervanına. Allahım beni o kervanın yolcusu kıl. Allahım rahatımı insanım için bozma bilincini bana nasip eyle. Allahım hesap günü beni gelip yakalamadan kendi kendimi hesaba çekme şuurunu bana nasip et. Allahım Hamalı, Halepçeli, Felluceli, Afrikalı, Afganlı, Bağdatlı, Kırgızistanlı,.......bana kıyamet günü hesap sormadan kendi tembel, korkak, dünyaperest, rahata alışmış, insanın değerlerini yerle bir edildiği karısının midesini düşünen kişiliğimi sorgulamayı nasip et. Sizleri de davet ediyorum çağrıma. Her gördüğünüze çağırıda bulunun. Davet edin kardeşler. Allah'a emanet olun.
Kardeşiniz
Yalçın İçyer
03.02.2012
Essen/Almanya

 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Ey İnsan, Biset Anını Unutma, Kendimize Hep Biseti Hatırlatmamız Gerekiyor




'أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ

Bizim, kendisini bir damla sudan, spermden, yumurtadan yarattığımızı insan görmüyor mu? Yaratıldığı şeye bakmıyor da, hiç olmayacak şekilde bize karşı, aklınca deliller ileri sürerek, kalbindekini, kafasındakini ustaca ortaya dökerek açıkça düşmanlık ediyor.' (1)

'وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ

Kendi yaratılışını unutarak, aklı sıra bize karşı delil niteliğinde misaller getirmeye, ders vermeye kalkışıyor.

'Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?' diyor.' (2)

I-GİRİŞ

Ahiretin Rabbına sonsuz hamdu senalar olsun. Salat ve selam iki dünyayı birleştirerek, insanın hayatında hale getiren Resullere, yaranlarına ve dostlarına olsun. Rabbim onların yolunda olanlardan razı olsun, bizleri de onlardan eylesin.

Sevgili kardeşler!

Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamıyla selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve tüm müslümanların ve direnen mazlumların yardımcısı olsun. Uzun zamandır direk bir konu olarak sizinle gaybi hayatı anlatan sahnelerle beraber olmadım. Oysa ki hutbemin başında ki iki ayette de ifade edildiği gibi insan unutkandır. İnsanın bu vasfını Rabbımız bildiği için insanı hep uyardığını defalarca söyledim. İşte bu uyarı kavramlarından veya isimlerden biri de 'BA'S' kavramıdır. Bugün size bu kavramı anlatmaya çalışacağım. Ve beraberce bir kez daha insan ve fani olduğumuzu hatırlayalım. Çünkü üçünde bulunduğumuz 21.asır bizi hep Ahiretten uzaklaştırıyor. Gaybi hayatla ilişkimizi kesiyor. Biz de ilahi vahyi çok az okuduğumuz için bizim rabbımızla olan bu güzel bağımızı koparıyor. Bu kelime genelde sık sık gündemize gelen bir kelimedir. Bazen aktuel olaylarda, bazen siyasi olaylarla, bazen nübüvvet tarihi ve bazen de gaybi hayat ile gündemimize gelen bir kelimedir. Şimdi onu öğrenmeğe çalışalım.

II-KELİMENİN SÖZLÜK ANLAMI

Be's'e: Birisini birisine gönderdi, görevlendirdi, uykudan uyandırdı, serbest bıraktı, diriltti, yaydı, bir şeyin sorumluluğunu yükledi, MEBU'S: elçi, aracı, millet vekili, BE'S, Bİ'S'ET; bu kelimenin masdarlarıdır. (3) Kelimenin sözlük anlamında iki anlam ortaya çıkıyor; diriltmek ve görevlendirmek. Aslında iki anlamda da bir sorumluluk için görevlendirme ve diriltme vardır. Ki bu konumuz açısından oldukça önemlidir. Kur'an'i kerimde sözlük anlamlarında da kullanılmış.

III-KELİMENİN KUR'AN'DAKİ ANLAMLARI

a)- Sözlük anlamında

وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا Peygamberleri onlara:

'Allah size Tâlût’u özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere güçlü, otoriteli kral, ordu komutanı olarak görevlendirdi' dedi..........' (4)


Ayette kelime sözlük anlamıyla kullanılıyor. Bir sorumlulukla görevlendirmek. Hem görevlendirilen ve hem de kendilerine görevlendirilenlere bir sorumluluk yükleniyor. Bir kıssa olamsına ve sözlük anlamında kullanılmasına rağmen uhrevi hayatı ilgilendirmektedir.

b)-Nübüvvet anlamında

كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ وَأَنزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ فِيمَا اخْتَلَفُواْ فِيهِ .......İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeci ve korkutucu olarak peygamberler gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri şeylerde, aralarında dosdoğru hükmetmek üzere onlara kitap da indirdi..........' (5)


وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ Andolsun ki biz:

'Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslüman olarak Allah’a teslim olun, saygıyla O’na kulluk ve ibadet edin, O’nun şeriatına bağlanın, O’na boyun eğin. Putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerden, idarelerden, şeytanî güçlerden, tağuttansakınıp uzak durun.' diye emirleri tebliğ etmeleri için her millet içinde özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul görevlendirdik.....' (6)


Kur'an'da kelime kavram anlamında iki anlamda kullanılıyor. Birisi dünyayı Ahirette ki hesap hayatına bağlayan dünyanın mesuliyetini hatırlata risalet görevi için gönerilen resuller için.Diğeri ise Ahirette hesap vermek üzere, Resuller de dahil olmak üzere bütün insanların yeniden diriltilmesi. Bu iki ayette nübüvvet anlamında ki görevlendirilmiş için kullanılıyor. İnsanlara temel iki görevihatırlatılıyor. Tevhit ve şirk. Allah'a kulluk ve tağuta isyan. Allah'a itaat ve tağuta itaatsızlık. Her Resul kendi toplumuna bunu seslendi ve hayatını bu uğurda feda etti.Bize bu sorumluluğu bi'setle miras bıraktılar.

c)-Yeniden dirilme anlamında

Yeniden diriliş veya gaybi anlamda dirilişte kelime farklı ifadelerle kullanılıyor.

1-Dünyada isnaları uyarmak için görevlendirilen elçilerin şahitlik veya şefaat için görevlendirlmesi.

وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَؤُلاء وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.' (7)

Size ve kendime hatırlatmak istediğim anlamda kullanılmış. Yukardaki ilk ayette dünyada nebiler görevlendirilmişlerdi. Şimdi onn hesabını sormak üzere aleyhte ve leyhte şefaat-şahitlik- yapacaklar. İşte o güne hazırlıklı olmak için rabbımız bize hatırlatıyor o günü.O günün dirilişini. Kur'an'ı sürekli okursak kendi kendimize hep sorarız, hazırmıyım bu güne? Bana bir sünnet bırakan resulullahın şahitliği ile buluşabilirmiym?

2-İlahi azaba bu dünyada çarptırılan israil oğlullarına verilen bir nimet olarak diriltme

ثُمَّ بَعَثْنَاكُم مِّن بَعْدِ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Bu ölümünüzden sonra biz sizi tekrar dirilttik. Şükrünüze vesile olur diye böyle yaptık.'2/56 Burda ki kullanılışta dünyada geçen bir olayda anlatılıyor.İsrailoğullarını örenğinde. Kendilerine gelen veya ba's edilen Resule itaatsızlıkları sonucu hakk ettikleri cezan kurtulu yeniden sorumlulukları kendilerine hatırlatılmış. Ki şükür etsinler. Ama nerde bu şükür halen isyan içinde yeryüzünde bozgunculuk yapmaktalar.

3-Hesap vermek üzere insanların yeniden diriltilmesi

1.Örnek

Şimdi unutmamamız gereken diriliş günün canlı ve canlı anlatan sahnelerden bir iki örnek vereyim.Bu örneklerin en canlılarından Birkaç tanesi Kur'an'ın kalbi olan Yasin suresinde geçiyor. Dirilerin suresi Yasin,nerdesin. Seni ölülerin arasına götürdüğümüz günden beri unuttuk ba'si-dirilişi.Yasin suresinde bir sahne ve insanın inatçılığını anlatan ayetleri kendi akışı içinde bir canlı sahne gibi okuyalım.Hütbemin başında verdiği iki ayet insanın bu unutkanlığını analatıyor. Kemiklerin ufak ufak olduktan sonra diriltileceyini soruyor, bisetin resuluna. Allah(cc) takibinde ıspatlıyor ona nasıl diriltileceyini. Ve burda da canlı canlı o sahneleri anlatıyor.

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ Nihayet sûra üfürülecek. Bir de bakarsın ki, onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerinin huzuruna giderler.'36/51

'قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ Onlar:

'Vah, eyvah başımıza gelenlere! Ölüm uykumuzdan bizi kim dirilterek uyandırdı? Rahman olan Allah’ın va’dettiği tehdidi bu imiş, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderilen peygamberler de doğru söylemişler.' derle.'36/52

إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَYalnızca bir tek patlama olur ve derken tümü önümüzde sıralanırlar (ve onlara şöyle denir)36/53

فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ Artık bu gün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez, haksızlık edilmez. Ancak orada yaptıklarınızın karşılığını görürsünüz.'36/54

إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ Kuşkusuz cenneti hak edenler bugün yaptıkları her şeyden hoşnut olacaklardır, 36/54

هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِؤُونَ Onlar ve eşleri, gölgelerde, koltuklar üzerinde yaslanarak otururlar.'36/56

لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ Onlara orada meyveler ve istedikleri her şey vardır.'36/57

سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ Merhametli olan Rab katından onlara selam vardır.'36/58 Bu sahnelerin adayı olamyı kim istemez? Kendisi ve eşiyle bu ebedi güzelliğe kim kavuşmayı istemez. Allah(cc) bizi o gafillerden eylemsin. Uyanık olanlardan eylesin.

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ Ve haydin ayrılın bugün ey mücrimler!'36/58

2.Örnek

İnsan inatçı ve unutkandır. Allah(cc) diriliş gününü saatla anlatıyor. Yani o anı zaman gibi insanın hayatına sokuyor. Alttaki aytte bunu okuyoruz. Kesin bir yeminle saatın geleceyi haber veriliyor.

وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ Kıyametin kopacağı an kesinlikle gelecek, gerçekleşecektir. Bunda şüphe yoktur. Allah kabirdekileri diriltip kaldıracaktır.'22/7

3.Örnek

İnsan inatçılığına devam ediyor. Ona acıyan Rabbı yeminle onu ikna etme yolunuda ısrar ediyor. Onun nankörlüğünü, onun zu'munu-tereddütünü- kırmak istiyor. Onlar biz diriltilmeyeceyiz, diyorlar Allah(cc) andolsun ki diriltileceksiniz. Hazır olun. Unutmayın. Gafil avlanmayın.

زَعَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَن لَّن يُبْعَثُوا قُلْ بَلَى وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ وَذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar asla diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler.

'Bilâkis, Rabbim hakkı için, kesinlikle diriltileceksiniz. Sonra işlediğiniz ameller birer birer ortaya konarak hesaba çekileceksiniz. Bunu yerine getirmek Allah’a kolaydır.' de.'64/7

4.Örnek

Bu sefer insana soru soruyor. Ve kendisi cevap veriyor. Hem de insanın gerçekten düşünürse inkarı mümkün olmayan bir örnekle cevap veriyor. Onun kendi yaradılışı ve hergün doğum seanslarında şahit olduğu veya olabileceği anları canlı anlatıyor.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍ مُّخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاء إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِن بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاء اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ Ey insanlar, eğer öldükten sonra diriltilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, sizi, biz topraktan yarattık. Bir daha düşünün, size kudretimizi göstermek için, spermden, yumurtadan ana rahmiyle bağ kurarak rahim duvarına yerleşen döllenmiş yumurtaya, döllenmiş yumurtayı, oluşumu tamamlanmış ve oluşumu tamamlanmamış embriyoya dönüştürdük. Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olanları belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde tutarız, sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra olgunluk çağına, güçlü çağınıza ulaşırsınız. İçinizden kimi o çağlarda vefat eder. İçinizden kimi de ömrünün en verimsiz, en fena çağına götürülür. Bilgileri, aklî melekeleri sağlamken, hiçbir şey bilmez hale gelirler, zâfiyete düşerler.

Sen ölümden sonraki dirilişten şüphede isen bir daha düşün: Yeryüzünü kupkuru ve ölü bir halde görürsün. Fakat biz üzerine su indirdiğimizde, o kıpırdar, kabarır, her çeşitten iç açıcı bitkiler bitirir.'22/5

Bu örnekler insanı iki yönüyle ilgilendiriyor. Birinci, iman açısından. İnanmayanlara dirilişi inandırmak ve mantıkı delillerle inkarcılıklarını çürütmek. İkincisi iman edenleri gafletten uyandırmak. Unutkanlıktan kurtarmak. Onun için bu ayetler bizi igilendirmiyor gibi bir gaflet yaşamayalım. İslam ümmeti bu uyanıklığı yakalarsa hem bu dünyada ve hem de ahirette şahitlğini güzel yapacaktır.

IV-AHİRET İNSAN İÇİN BELİRLENMİŞ KESİN HEDEFLERDİR

Kur'an insanı hedefsiz bırakmıyor. Onun hayatını ilahi yolda zevkle ve coşkuylmak. Hedefine ulaşmak için gece gündüz çalışır. Kendisini feda etmek, bu inanç ona enerji verir. Bu enerjinin üç canlı kaynağı var.

a)-Allah(cc) ve esmasına olan sevgi, güven ve ulaşma arzusu

b)-O ulaşmayı sağlayan Kur'an ve onun canlı hali resulullah

c)-Ahirette ulaşılacak güzellikler. Cennet ve ondakiler. İşte gelin kendimize ve insanımıza bu hedefi hatırlatmak için bir diriliş hareketi başlatalım. Bir kervan yola girsin. Biz de o yplun yolcusu oalalım. Rabbım bizi o yoldan ayırmasın.

Allah'a emnet olun.

Dipnotlar:

1-K.K. 36.Yasin suresi77.Ayet

2-K.K. 36.Yasin Suresi78.ayet

3-Mu'cem el-Vesııt 1.cıld ve Lisan El-Arab

4-K.K. 2.Bakara Suresi247.ayet

5-K.K. 2.Bakara Suresi213.ayet

6-K.K. 16.Nahl suresi36.ayet

7-K.K. 16.Nahl suresi89.ayet



Yalçın içyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
RESULULLAH'tan GELEN RİAYETLERDEN BİZE NASİHATLAR

'GÜNÜMÜZE IŞIK TUTAN NEBEVİ IŞIKLAR'

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِ

تُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌAndolsun, size kendi içinizden, yakından tanıdığınız, meşrû ilişkilerle devam eden bir nesilden doğan, hakka ve tevhide yönelen, üstün meziyetlere sahip, asaletli, ibadete itaate düşkün bir Rasül gelmiştir. İslâm’ın izzet ve şerefine sahiptir, kudretli ve hükümrandır. Sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. Size çok düşkündür, üstünüze titrer. Mü’minlere, ama mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.' Tövbe Suresi128

I-GİRİŞ

Bize, hayat ilkelerimizde önderlik yapacak olan Nebileri görevlendiren Alemlerin Rabbına O'nun kendisni övdüğü kadar hamdusenalar olsun. Salat ve selam o nebilere ve yaranlarına olsu. Rabbım onların yolunda gidenlerden razı olsun bizleride onlardan eylesin.

Sevgili kardeşler!

Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamıyla selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve tüm mazlumların yardımcısı olsun. Zaman hutbelerimde ifade ederim. İki kaynak var ki onlardan biraz dahi olsa okumadığım günü kayıpta sayarım. Birisi Kur'an'ı Kerim diğeri ehadisi nebeviye ait kitaplardır. İki kaynağı okurken üç şeyi hedeflerim. Biri hayatıma dair doğluları araştırmak ve ilmi yaşamak ve heva ve hevesle amel etmekten kurtulmak. İkincisi iki kaynağın atmosferinde hayatı yaşamak. Özellikle Kur'an'ın çünkü onun kaynağını ilahi olduğu konusunda şüphe yoktur. Hadislerde ne de olsa bir zannlik vardır.

Onun için hutbemin başında 'Resulullah'tan rivayet edilen nasihatla' ifadesini kulandım. Alt başılığı ikinci sırada verdim. Daha kesin bir ifade kullanmak hadis usulunda ilmi olamaz. Bu konuda metodum şudur. Karşılaştığım hadis ister güvenilir bir kaynaktan olasu ister güvenilir olmayan kaynaktan olsun. Açık bir çarpıklık içinde değilse ve Kur'an'ı ve de resulullah'ın yaşanan s,nnetine açık bir aykırılığı yoksa onun doğru olduğunu kabul eder ve onunla amel eder veya ondan istifade ederim. Bu ölçüler bağlı olarak Kur'an'la beraber hep hadis okurum inşallah. Üçüncü olarak, manevi bir güç kazanamak. Yine özellikle Kur'an Allah'ın kelamıdır, onu okumak zikirdir. Beni insanlık tarihinin gerçeği ile tarihin derinliklerinde gezdiriyor. Kendimi insanlık ribatında, ilahi NUR'un kandilinde hissetmeye çalışıyorum. Hadis ise, teşbih olmasın okuduğunuz roman kahramanlarıyla nasıl yaşıyorsanız, beni öyle Resulullah ve dostlarıyla beraber kılıyor. Size bu tatlılığa katılmayı öneririm.

Bu hutbemde uyun yamandan beri yavaş yavaş okuduğum 39. ciltlik olan bir hadis kulliyatının ikinci cildindeyim. Bu cildden yaptığım bazı hadis tesbitlerini sizinle paylaşayım dedim. Bu nasihatları bize yol göstereceğine ve aktuel olaylara ışık tutacağına inanıyorum. Bu nasihatlara geçmeden önce Allahresulunun biyim için nubuvvet, risalet ve Kur'an taşıyıcısı olmasından başka ne anlama geldiğini anlatan hutbemin başında verdiğim ayete kısaca değineyim.

II-RESULULLAH ÜMMETİ İÇİN VARDI

Allahresulu üç şey için vardı. Kul olmanın sorumluluğu ve Rabbına en güzel bir şekilde kulluk yapama. Onun için Allah(cc) onu 'KUL' olarak isimlendiremiş. İkincisi, insanların arasında seçilmiş olduğu risalet görevi. Üçüncüsü, ikinci görevine bağlı olarak insana olan düşkünlüğü. Ya bu insan onun risalet davetini kabul emiş ve bir elemanı olmuşsa. İşte ayet o yakınlığı anlatıyor. Sizden bir insan, ama sizin için adeta yaşıyor. Onun en büyük dertlerinden birirsi de sizsiniz. Onun gecesi ve gündüzü sizin üzerinize titremekle geçer. Başınıza bir şeyin gelmesini hiçbir zaman istemez. Sizin haliniz ve geleceğiniz onu çok ilgilendirir. Ayet, Allah'a ait iki sıfatı kullanızor. 'Reuuf ve Rahım' İşte o sizin üzerinize böyle düşünkündür. Onun bu düşkünlüğünün işareti de ümmetine nasihatıdır. O'nun en büyük nasihatı Rabbından gelen kelami kerimdir. İkincisi ise kendisinin özel nasihatlarıdır. O sadece ashabı üzerinde düşkün değildi. O(sas) gelecek ümmetine de düşkündü. Dolaysıyla onlarada nasihatlarda bulunmuş. Onun için hadisi nebevi hep okumalıyız. Kur'an'la beraber, Kur'an'ın tefsiridir O'nu her sözü. Şimdi şimdi gelin bu nasihatlardan bir demeti beraber okuyalı. (1)

III-NASİHATLAR

Yazar hadisleri harf sırasına göre ravinin ismine göre hazırlanmış.

1.Nasihat; Güzel muamele ve tebessüm ve incelikli olma

a)- 'Ömer(ra) şöyle derdi, Cabir bu Ümmetin, Yusufu'dur. Ata binerken pek beceremiyordu. Birgün yine ata binerken eyilip büyüldü. Resulullah(ass), elini üzerine koydu ve şöyle dua etti. Allahım onu bir suvari olarak sabit kıl, hadi ve mehdi kıl. Cerir b. Abdullah şöyle derdi, resulullah(ass) müslüman olduğum günden beri beni ne utandırdı ve ne de bana asık surat baktı, sadece tebessümle baktı.'

b)-Cerir'den(ra), Resulullah(ass) şöyle buyurdu;İnsanlara merhamet edmeyene Allah merhamet etmez.'

c)- Yine buyurdu ki; Kim insanlara teşekkür etmezse, Allah'a da şükür etmez.' Taberaninden alınmış.

d)-'İncelikli olmak, ziyadelik ve bereket getirir. Kimki incelikli acırsa, hayırla kendisine merhamet olunur.' 'Taberaninden

e)- 'Kim insanlara merhamet etmezse Allah'ta ona merhamet etmez.'

2.Nasihat; Biatın şartları, iyiliği emir kötülüklerinden alı koyuma ve kavga etmeme

Cerir'den(ra);

a) 'Ben Resulullah'la tüm müslümanlara nasihat etmek üzere biat ettim.'

b)-Munzir b.Ceririr'den O'da babasından;

' Bir toplumda, bir topluluk kötü amel işlerse ve onlardan daha fazla ve daha güçlü olan diğerleri ona mani olmazsa o kötülük onlarıda sarar.'

c)-Yine Cerir'den(ra) Resulullah'a biat etmek için geldim. Elini ve ver ve şartları söyle, dedim sen şartları daha iyi bilirsin. Elimi tuttu ve seninle şu şartlar altına biat ederim; Allah'a Hiçbir şeyi ortak koşmamak, namazı kılmak, zekatı vermek, müslümanlara nasihatlarda bulunmak ve müşriklerden ayrılmak.'

d)- 'Bir gün Resulullah(ass) bana şöyle nasihat etti, Ey Cerir insanları can kulağı ile güzel dinle, sakın benden sonra birbirinizin boynunu vurararak köfre dönmeğin.'

3.Nasihat; Dua, oruç

a)- ' Resululla(ass) buyudu ki, kim Ramazanın dışında oruç tutmak isterse, ayın onüç, ondört ve onbeşinde tutsun.'

b)- 'Resulullah(ass) şu duayı hep yapardı. Allahım, senden korkmayan bir kalpten, işitilmeyen duadan veya kabul edilmeyen duadan ve doymayan nefisten sana sığınıyorum.'

4.Nasihat; Güzel veya kötü bir yol koymak, yardım etmek

'Bir gün, günün başlarında idi, Resulullah'la( ASS) beraber otuyuyorduk. Bir topluluk geldi, yalınayak, çıplak idiler. Açlıktan perişan olmuşlardı. Mudar kabilesinden idiler. Kılıçlarını boyunlarına asmışlar. Resulullah'ın(ass) onların fakirliğinden çok üzüldü ve sapsarı kesildi. Bilal'a kalk Bilal dedi ve ezan oku dedi. kalktı hutbe verdi. Hutbesinde şu ayetleri okudu.

'Ey insanlar, sizi tek bir nefsten (benlikten) yaratan (bütün beyinlerde tek bir "BEN" kavramı vardır. Bu "BEN" daha sonra beynin açılımlarına göre çeşitlenen özelliklerle farklı "benlik"ler hâlini alır. Ki bu oluşmuş "benlik"tir. Ana "ben" ise tektir orijin "ben"dir. A. H. ) ve ondan da kendi eşini (bedensel benlik) halk eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın üretip (Dünya'ya) yayan Rabbinizden korunun! Korunun O Allâh'tan ki, siz O'nun hürmetine (kişinin hakikatinin Esmâ olması sebebiyle hakikatte Allâh'tan) ve de Rahıymlerin hatırına (Esmâ mertebesinin oluşturduğu insanî hakikat dolayısıyla) birbirinizden istersiniz. Çünkü Allâh, Esmâ'sıyla sizi her an kontrolünde tutandır (Rakıyb'dır).' (Nisa 1)

Bu ayeti okudu ve insanların aralarında ki dostluğu kardeşliği ima etti. Sonra şu ayetleri okudu.

'Ey İman edenler! Allah'a karşı saygılı olun ve sadece ondan korkun. Her kişi yarın için ne hazırladığına baksın. Allaha karşı takva sahibi olun Allah(cc) yaptıklarınızdan haberdardır.' (Haşr 18/19)

Sonra orda olan sahabilerden biri kalkıp evinde olandan tasadduk etti. Sonra onu bir başka sahabi takip etti, bir avuç tahıl ve elbise getirdi. Diğer bir sahabi onu takip etti. Bir de baktım ki iki tepe oluştu. Biri gıda diğeri elbise. Bu sefer resulullah'ın yüzü altın sarıs gibi parladı sevincinden. Ve şu köklü kuralı söyledi. 'KİM Kİ İSLAM'da GÜZEL BİR SÜÜNET-yol- KOYARSA, HEM YAPTIĞININ VE HEM DE ONU YAPANLARIN SEVABINI ALIR. VE KİM Kİ İSLAM'da KÖTÜ BİR SÜNNET-yol- KOYARSA HEM ONUN VE HEM DE YAPANLARIN GÜNAHINI YÜKLENİR.'

5.Nasihat; Kardeşini sevmek ve ona dua etmek

Resulullah(ass) Ceriri öok severdi. Cerir, ata güzel binemezdi. Bir gün Resulullah'ın yanında ata bindi. Düşecekti. Bir türlü atun üzerinde sabit olamadı. Resulullah(ass), onun omuzuna elini koydu ve şöyle dua etti 'ALLAHIM ONU SABİR KIL VE ONU HADİ VE MEHDİ KIL.' O ashabına ve dostalrına karşı böyle düşkündü. Onlarla böyle ilgilenirdi. Dertleri ile dertlenirdi. Tabii bu nasihatlar bizim içinde geçerlidir. Burda ki 'hadi ve Mehdi' kelimeleri mehdi kavramına güzel bir anlam kazandırıyor. Allah'a çağıran ve hidayet üzere olan her kişi bu vasfın yüklenenidir. Rabbıme hamdusenalar olsun ki bize böyle bir önderi nasip etmiştir. Ne mutlu O'nun güzel sünnetine taii olanlara. Rabbım bizleri onlardan eylesin. Allah'a emanet olun.

Dipnotlar

1 - Tüm hadisler, Cami El-Mesanid ve Es-Sünnen El-Hadi Liekvami sünen adlı 39.cildlik hadis külliyatının 3. Cildinden alınmış. Yazarı İsmail Umer İbni Kesir elüKureşi Eş-Şafii Dr. Abdul Mu'tı Emin Kaleci tarafından düzenlenmiş


Yalçın İçyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
İnsanlık 21. Asır Modern Cahiliyyesinin Zulmü Altında İnliyor... وَاللّهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ فِي الْرِّزْقِ فَمَا الَّذِينَ فُضِّلُواْ بِرَآدِّي رِزْقِهِمْ عَلَى مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَهُمْ فِيهِ سَوَاء أَفَبِنِعْمَةِ اللّهِ يَجْحَدُونَ
Allah lütufta bulunarak, servette, bir kısmınızı diğerlerine üstün kıldı. Lütfa lâyık görülerek üstün kılınanlar, sahip oldukları rızık ve servetten meşrû şekilde sahip oldukları, üzerlerinde meşrû hakları ve otoriteleri, kendileriyle düzgün insanî münasebetleri olan köle, cariye ve hizmetkârlara ve işyerlerinde çalışan sözleşmeli işçilerine kâfi miktarda vermiyorlar. Verseler, o rızkın kullanımında eşit hâle gelecekler. Eşit şekilde kullanmaları söz konusu iken, bile bile Allah’ın ihsan ettiği nimeti inkâr mı ediyorlar? Nankörlük mü ediyorlar? “ (1)
I-GİRİŞ
Alemlerin Rabbına onun istediği gibi hamdu senalar olsun. Salat ve selam O'nun seçtiği tüm resullere ve yaranlarına olsun. Allah onları takip edenlerden razı olsun bizleri de onlardan eylesin. Allahım bizleri de onlardan eyle.
Sevgili kardeşler!
Sizleri ve tüm mazlumları rahman olan Allah'ın selamıyla selamlıyorum. Allah sizlerin ve tüm mazluların yar ve yardımcısı olsun. Ramazan ayını yaşıyoruz. Hep acılar içindeyiz. Ruhumuz azap çekiyor. Dünyamız azap çekiyor. İnsanımız azap çekiyor. Özellikle İslam dünyası her taraftan acıla işitiyoruz. Ben bu acıların iki sebebini olduğu kanaatındayım. Biri bizim takva yolunu terk etmemiz ve batıya yönelmemiz. İkincisi batının insanlığın başına bela ettiği modernizim ve çağdaşlık. İki suçlu var birincisi biziz. İkincisi ise çağdaş medeniyet!!!
Hutbemin başlığına niçin bu başlığı attım? Bu sorunun cevabını bundan sonra ki başlıkta izah edeceğim inşaallah. Ancak şunu belirteyim, bir gazetede çıkan haber dikkatimi çekti, 'Euro-İslam için fakulte açılıyor' Aklıma, Türkiye'de ilahiyatlrın ve imam hatiplerin açılışını getirdi. Hedef, kemalizme uygun, laik ve kemalist kafalı memurlar yetiştirmek ve dolaysıyla resmi ideolojinin konturolunda bir islam geliştirmekti. Almanya'da da yaklaşık yirmi otuz yıldır bir çalışma yapıyorlar bu konuda. Hutbeme başlık yaptığım 'Modern' kavramını bu haberden aldım. Bir iki asırdır insanlığa sihirli değnek gibi tanıtılan 'Modernizim'. İnşaallah hutbemde bu sihirli sözle insanlığımızın başına getirilen ve şu çok aktuel olan bazı felaketleri sizinle paylaşacağım.
II- MODERNİZİM SİHRİ
Modernizim, bu çağımızın sihiri. İnsanları kandırma mekanizması. Hutbelerimde çok değiniyorum. Çünkü, gerçekten, Modernizim, çağdaşlık, dün bugün eski ve yeni, söylemleriyle insanımıza her türlü cinayeti işlettiler. Her cinayete meşruiyet kazandırdılar. İslam için fakulte açanların iddiası da şudur. İslamı modernleştirecekler. Yani medenileştirecekler. Bu sözü düşünüyormusunuz ne büyük hakaretler içeriyor. Bir karikatör olayında yer yerinden oynadı gibi. Bunun anlamı nedir? İslam modern değil, islam medeni değil. İslam çağ dışıdır. Euro-İslam islam kuracaklar. Gazetenin kullandığı güzel bir ifade var. 'Suya sabuna karışmayan, başörtüsüz, namazsız niyazsız bir İslam hedefleniyor.' (2) Bölgemizn uyum bakanı sayın G. Scjneıder(SPD), 'ramazan ayı birlikteliğimizin örneği olsun' diyor. Çok güzel. Doğrusu bizde buna katılıyoruz. Birlikte ve değerlere karşılıklı saygılı olarak birlikte yaşıyalım. Ama birleri kalkıp İslami modernize etmeğe kalkışırsa bu birlikteliği bozar. Belki bazılarını ikna eder, ancak İslamın kaynakları ortada oldukça bunda başarılı olamazssınız. Benim bir vatandaş olarak tavsiyem, gelin çok açık oynuyalım. Biribirimize karşı doğru olalım. İslam dünyasında resmi idelojilerin oynadığı oyunlar aleyhlerine döndü. Sonra kurdukları kurumlardan dolayı pişman oldular. Sizde aynı hataya düşmeyin. Ben buna rağmen kurulacak fakulteye karşı değilim. Yapılacak İslam derslerine karşı değilim. İnanıyorumki Kur'an ve Resulullah'ın yaşadığı pratik sünnet yaşadıkça bu hakıkatlar anlaşılacaktır. Bir müslüman olarak sizi ve müslümanları uyarıyorum. Kendinizi kandırmayın. Ve ey müslümanlar sizde Kur'an'da ki İslama talip olun. En büyük medeniyet ve en insani modernizim onda mevcuddur. İnsanı hür iradeye kavuşturan ve insan hak ve hukukuna ölçüleri en güzel dile getiren yasala İslamın ta kendisidir.
Şimdi size iki üç asırdır insanlığa dayatılan modernizimin getirdiği sonuçları beraberce okuyalım.
III- MODERNİZİMİN TÜKENİŞ İŞARETLERİ
21.asrın geldiği nokta bugün tek anlamıyla bir felakettir. Bunların şu an çok canlı bir şekilde yerküremizde yaşananlarını bazı başlıklar altında vereyim. İçlerinden en önemli gördüğüm, Somali'deki durumu biraz geniş ele alayım.
a)-İslam dünyasında ki halk ayaklanmaları veya ayaklandırmaları
İslam dünyasını, Osmanlı'dan bu yana idare edenler, modernizimin iddiasıyla batılılar tarafından destekelenen ve demokrasi adına halkı idare edenlerdir. Batı dünyası onları idareye getiridi ve destekledi. Nice ditatörler ve nice zalimler. Şimdi halkı desteklediklerini söylüyorlar. Bu ne büyük çelişki Allah aşkına. Kemalizim seksen doksan yıldır bize ne getirdi? Mısır, Tunus, ve halen Suud'da ve Suriye'de halklarına kan kusturlanlar kimin adamlarıdır? Halklarına ne getirdiler? Halkalar ne den onlara karşı ayaklandı veya ayaklandırılıyor?
b)-Norveç katliamı ve benzeri toplu cinayetler
Bu katliam için bir hutbe yazdım. Kendi insanını gözünü kırpmadan öldüren bu canavarı afedersiniz teroristi yetiştiren medeniyet ne insancıldır.? Kim bu insanı bu hale getirdi? İnsan nasıl bu kadar duygularını yitirmiş olsun? Modernizim ve çağdaşlık insanımızı bu hale getirdi. Bu konuyla ilgili hutbemde üzerinde durdum. Katliamı bu duyguları yitirmiş hale getiren sebeplerin hepisi 21. yüz yılın medeniyetinin bir meyvesidir. Gencin etkilendiği çizgi oyuna baktım 'Moderne Wahr 2' isminde. Oyunun kahramanları kalpsiz, akılsız, gözsüz ve işitmesiz bir robot. Aklıma Bosna'da ki katliamlar geldi. Sırplar katliama yollamadan önce canlı şekilde domuzları parçaltıyor ve her bosnalıyı böyle göreceksin ve parçalayacaksın. İnsanı bu hale getiren modernizim tarihin caahiliyesidir.
c)-İsrailde sosyal ayaklanma ve istiytan zülmü
İsrail oğulları tarihte bir kez daha katliamlar üzerine bir devlet kurdular. 1948.den beri sayısı bilinmeyecek kadar cinayetler işlediler. Artık bu acı gerçeyi aklı selim düşünen Yahudiler bile kabul etmiyor. Şimdi yeniden binlerce yerleşim bölgesinden evler yapacaklar. Zavallı Filistinlileri yerlerinden yurtlarından edcekler. Bunun için gözlerin başka yerlere çevirmesi gerekiyor. Kim bilir yeni saldırılara zemin hazırlamak için neler planlıyorlar. Son saldırıyı HAMAS üstlenmedi. Ama onlar hemen saldırıya geçtiler. Türkiyede ki saldırılar, yıllardır aç Afrikalının sırtından kazanmak adın Somalinin gündeme getirilmesi hep düşündürücüdür. Bunu gören Yahudi halk bu sefer sokaklara döküldü. Bir Yahudi bayan çadır kurmuş ve sesleniyor. Biz yerleşim bölgesi istemiyoruz. Bıraksınlar bizi kendimiz ev yapalım. Bu insani düşünen insanlar bile siyonist devletin yaptıklarından müştekiler.
d)-Somali başta olmak üzere Afrikada aç bırakma felaketi
Somali niçin bu hale geldi? Somaliyi kim bu hale getirdi? 1987 yılında Köln şehrinde uzun bir konuşma dinlemiştim. Somalinin ilk tarihini anlattı. Farklı mezhepler ve kabileler olmasına rağmen ülke de ki birliği anlattı ve bu birliği emperyalistlerin ülkeyi nasıl parçaladığını anlattı. Afrikadaki pröplemelrin yüzdedoksanı modernizimin getirdiği pröplemlerdir. Halkı sınıflara ayırdılar, onların Yer altı ve yerüstü kaynaklarını sömürdüler.baştaki soruyu iki makaleden aldım. Somalinin bu hale nasıl geldiğini anlatan iki yazı okudum. İki yazıdan bazı aktarımlar yapayım. Aşağıdaki kaynaktan iki yazıyı okuyup mesele hakkında güzel bilgi alabilirsiniz. ' (3) Bunca soruna rağmen Somalililer BM görevlilerine karşı neden olumsuz bakıyor. İşte islampolicy sitesinden Thomas C. Mountain'ın Somali'deki Dünya Gıda Programı Merhamet Meleği mi yoksa Ölüm Meleği mi?' başlıklı yazısı.' (4) Yazar oldukça güzel ve doğru tesbitler yapmış. Mesela şu iki örnek oldukça ilginç. '
BM'nin en büyük yardım kuruluşlarından biri olan Dünya Gıda Programı (WFP)’nın Somali'de çok kötü bir geçmişi vardır.
Daha 2006 yılında Somalili çiftçiler pazara tahıl ürününü getirdi, Dünya Gıda Programı (WFP) Somali için tüm yıllık tahıllı yardım olarak dağıtmaya başladı. Binlerce ton bedava tahıl olmasına rağmen Somalili çiftçiler hasatlarını satma imkanını bulamadılar ve felaketle karşılaştılar.
Binlerce öfkeli Somali çiftçi bazen şiddete başburarak, Somali genelinde WFP dağıtım merkezlerinde protesto etmek için toplandı. Sorunları(protestocuları sakinleştirmek için) halletmek için WFP Somalili çiftçilere yanlış yaptığını ve bir daha yanlış yapmayacağına dair bu konuda bir soruşturma yapacağına söz verdi.
Ardından 2007 yılında Somali tahıl hasadı yerel pazarlara varınca, WFP yine tüm yıl hububatı yardım olarak, bu sefer Etiyopya ordusu korumasında dağıtmaya başladı. Somali’nin çoğunu etkileyen dört yıl süren yeni kuraklık ile WFP Somali tarım tabutuna çivi çakmaya yardımcı olduğunu söyleyebiliriz.
Biraz merak edin(düşünün) neden Somali direnişinin, "Al Shabab’’ "Gençlik", kontrolündeki güney Somali den WFP kovdular (tekme atarak çıkardılar). Daha iki ay önce WFP "Finansman açığı" nedeniyle beslediği bir milyon ve daha fazla Somalili mültecinin bir milyon veya daha fazla Somalili mülteci için de günlük asgari yaşam yiyeceğini yüzde 70 oranında kesilmişti. Fakat bugün bizim kuraklıktan acı çeken Somali Halkının hayatta kalmaları için can havli ile ilgilendiklerine inanmamızı bekliyorlar(istiyorlar).' (5) Biz Afrikadaki açlığın, ve diğer felaketlerin olduğunu zaten biliyoruz. Bunu Sudana defalarca gidişimizde gördük. Darfur'un Neyala kentine giriş çıkışlarda bize zorluklar çıkardılar. Sebebini valiye sorduk. Batılılar buraya gelip insanımızı çalıyorlar. Onun için batılalara karşı bir antipati varadır. O halde MEDYA'nın haberlerine hemen inanmamak gerekiyor. Ben şahsen giden yardımların BM gideceyinden endişe ediyorum. Pakistan'da tohum alıp dağıtmak istedik. Bize yerli tohum alın dediler. İthal tohum ekilen tarlalar bir daha verim vermiyor. Bunu tecrübe etmiş köylüler. Ben, oraya yardım edilmesin demiyorum. Ama bir ramazanda, oraları sömüren BM'nin birden bu haberleri yayması ve müslümanların ramazanda ki duygularının kullanılması beni endileşendiriyor.
e)-Katliam silahlarının kat kat artması
Dünyamızı on kez yok edecek silahlara sahip olana emperyalistler yeni silahlar üretiyorlar. ABD hızı ışık hızının yirmi katı olan bir silah atıcı denemesi yapıyor. Hedef haydut devletler imiş. Kim bu haydut devletler. Hertürlü silahlara sahip olan başta ABD ve dostları ülkeler mi? Yoksa zavallı afrika ülkeleri veya başkaları? Kim haydut devlet? Modernizin veya modern çağın gerekleri bu silahlar. Kimin yaptığını kendileri de söyleyemeyen iki kulelerin vuruluşunu sebep göstererek haydutça saldıran emperyalist güçler acaba şimdi nereye saldıracaklar.
f)-Dünyada ekonomik kirizlerin gittikçe artması
Dünyanın en zengin ülkeleri Afrikadır. Ama en çok perişan olan onlardır. Niçin? Gayet açık emperyalist güçler onların tüm servetlerini getirip saraylarda zevku sefa içinde harcadılar. O insanları aç susuz bıraktılar. Kurduklar moder!!! düzenler, modern kapitalizim şimdi onları şaşakına çevirdi. Umud ederim Somali için toplanan milyarlar bu boşlukları doldurmaz. ABD'nin her hangi bir yere saldırışının altından ya emperyalist veya ekonomik çalkalntılar yaşadığını biliyoruz. Gerçi ABD artık eskisi gibi her şeyi organize edemiyor. Ancak yine de düşünülmesi gerkiyor. Yetimin ve mazlumun kanı ve malı üzerine kurulan modernizim, yani çaağdaş cahiliyyenin devam edeceyini mi zann ediyorsunuz? Kendi kendini yiyecektir. Norveç katliamı bunun açık örneğidir.
g)-İngileterede sokak çatışmalarının yaygınlaşması
Hiç kimse konuşmuyor İngilterede olup bitenleri. Birkaç çapulcu gencin yaptığı basit sokak çatışmaları olarak gösteriliyor İngilterede olup bitenler. Halbuki hiç te öyle değil. Üzerinde güneş batmayan çağdaş modern!!! ingiltere mazlumların kanı ve malı üzerinde kuruldu. Bunu böyle devam edeseğin mi? Zann ediyorsunuz? İngilterede cereyan eden olaylar modernizimin insana huzur getirmediğini, insanı insan olma değerlerinden uzaklaştırdığını gösteriyor. Bu olaylar tüm avrupaya yayılacak. El-Cezire'de Almanya savunma bakanı ile bir röpörtaj seyrettim. Sunucu şu soruyu soruyor. 'Halkın çoğunluğu Afganistana ve diğer yerlere asker gönderilmesini istemiyor. Niçin bunu itibar almıyorsunuz?
IV-AFRİKANIN AÇLIĞI İLAHİ BİR CEZA DEĞİL MODERN BATININ ACI MEYVESİDİR
Ankara'da öğretmenlik yaptığımda, fakirleri veya fakirliği veya ezilmişliği ABD emperyalizimine karşı savunan öğrencilerimler hutbemin başında ki ayeti işlemiştim. Zavallı gençlerin kafasını materyalist anlayışlarla bozanlar vardı. Onlarda saf saf inanıyorlardı. Bana soruyorladı. Allah bu insanları ac bırakıyor? Bende onlara hutbemin başındaki ayeti okuyup insanları ac bırakanın kim olduğunu anlatıyordum. Bu ramazanda öğrencilerimler hatim okuyoruz. Aşağıdaki ayeti okuduk. Ben ona sordum. Birisi bu ayeti okusa ve sana sorsa; Allah(cc) bunu söylüyor ama Somalide insanlar niçin ac bırakılıyorlar? Birşeyler söyledi ama kendi kendisini tatmin edemediğini anladım. Ve ona izah ettim.
Somali'yi bu hale kim nasıl getirdi?
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ Yeryüzünde yürüyen her türlü canlının rızkını vermek, yalnızca Allah’ın üzerine düşen bir sorumluluktur. Onların devamlı yaşadıkları yerleri de bilir, idareten, geçici olarak durdukları yerleri de bilir. Bunların hepsi doğruları, hakkı ortaya koyan, kâinatın kayıt sicilinde, kanunlar ve ilkeler kitabında, bilgi işlem merkezinde Levh-i Mahfuz’da yazılıdır.” (6)
Evet bu ayete göre, Allah(cc) her canlıya rızkını veriyor. Hiç kimse ac ve susuz bırakılmamaış. Peki afrikadaki hali nasıl izah edeceğiz. Hutbemin başına verdiğim ayeti bir kez daha dikkatlice okuyun. Ayet iki kısımdır. Birinci bölümde insanların çabalarının karşılığı olarak aralarında ki farklılık anlatılıyor. Bu fazlalık veya Allah'ın faziletlendirmesinin insanlar arasında farklılık getirmemesi için ikinci bölümde bir eşitleme geliyor. Ayeti meal eden zat gayet güzel yapmış. (7) Bu ayete göre Afrikadaki sefaletin müsebbibi modern!!! batı sistemidir. Batı emperyalizmidir. İnsanların zenginliklerini aldılar saraylarda keyiflerine yaşadılar. O zavallı insanlarda ac susuz kaldı. Kuraklıktan ve insanların temebelliğinden veya ilahi cezadan kaynaklanan bir açlık değil. Hakklarının verilmemesidir. Allah(cc) rızıkta insanları eşit kılmıştır. İster kazansın ve ister kendiliğinden sahip olsun, insan sahip olduklarında başkalarını hakkı olduğunu bilmeli ve bu hakkı vermelidir. Bu tatlı siyahiler, kendilerini üstün gören beyazlar tarafından sömürdüler ve halen sömürülüyorlar. Dünyanın en zengin kaynakları buralarda iken o insanlar dielnciğiye mahkum edildi. Ac bırakıldı. İki üç gündür El-Cezire'de iki anne tanıtılıyor. Biri beş yavrusunu elilyle gömen Somalili siyahi anne. İsimlerini sayıyor ve hüngür hüngür ağlıyor. Diğeri, ABD' de yaşayan ve terörist ve radikal diye üç çocuğu ABD makamlarınca elinden alınan ve hırıstıyanlaştırılan bir anne. İkiside moder!!! cahiliyenin kurbanı. Bu tür olaylar Alman gençlik dairesi tarafından da çokça yapılıyor.
Çağımızın bu caniliğine karşı susan ve insanın yardımına koşmayanlara yazıklar olsun. Modernizim ve çağdaşlık sihrini insanımıza bizim anlatmamız gerekiyor. Tüm Resuller bunu yaptı. Aslında Yahudi, Hırıstıyan ve müslümanlar Resullerin tahrif edilmemiş mesajında birleşerek bu modern zülme son vermemeli ve insanı kurtarma çabası başlatmalılar. Rabbım bizi o diriliş erlerinin 21.asır modern cahiliyesine karşı duran mirasçıları kılsın. Allah'a emanet olun. İnşaallah ongün itikafa giriyorum genç kardeşlerimle.
Dua edin bu itikafımız hayatımızı itikaf haline getirmeye vesile olsun.
Dipnotlar:
1-K.K. 16.Nahl suresi 71çayet
2-Posta Reklam gazetsei Ağustos2011
3-www.timetürk.com
4-age
5-ag kaynak
6-K.K. 11.Hud Suresi 6.ayet
7-Ahmet Tekin Kur'an Anlaşılmasına Doğru Kalem Yayınları

Yalçın İçyer
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
İlk okuduğum kitablardan biriside, Muhammed kutubun, 20.Asrın Cahiliyeti kitabıydı....Sanıyorum asrımızın müslümanlarının en önemli sıkıntısı, sekülerleşme ameliyesinde oluyıor..Dinmizi bile anlamada, yorumlamada,sekülerleşme etkili oluyor....Sekülerleşmenin içinde modernizm de mündemiçtir...
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
DİRİLİŞ ERLERİNİN YOL AZIĞI(II)

İ'TİSAM BİLİLLAH (VE Bİ HABLİLLAH)

'ALLAHIM BU KIT AKLIMIZ İLE BİZİ İKTİDAR KILMA'

I-GİRİŞ

Herhalimize hakim olan ve bizim korunmamız için tüm yolları gösteren alemlerin rabbına O'nun kendisi için uygun gördüğü kadar hamdusenalar olsun. Salat ve selam bize güzel örneklikler bırakan tüm Resuller'e ve yaranlarına olsun. Rabbim onların yolunda gidenlerden razyı olsun. Bizleri de onlradan eylesin.

Sevgili kardeşler!

Sizleri ve tüm müslümanları Allah'ın selamı ile selamlıyorum. Rabbim sizlerin ve tüm direnen mazlumların yardımcısı olsun. Hayat, imtihandır. Cihaddır. İmandır. Güvendir. Tüm bu aksiyonlar enerji isteyen çabalardır. Enejisi olmayan bu ağır dağları aşamaz. Hele bugün çok ağır imtihanlar geçiriryoruz. Hakkın batılla karıştırıldığı ve hakka batılın giydirildiği bir dönmede imtihan çok daha büyüktür. Çok büyük dikkatı ister. İşte bu hali yaşayan ve gören bir kardeşiniz olarak hem siszi için ve hem kendim için yol azığı olacak Kur'an'i bir kavram üzerinde durarak, bugün ümmet arasında cereyan eden acı olaylara ışık tutmak istiyorum. Hutbemin ana başılığını, alt başlıkta yazdığım ifadeyi vermek istedim. Ancak bir dua olması hesabiyle veya beddu olası hesabı ile ikinci başlık olarak verdim. Birinci başlık bizi kıt akıllılıktan kurtaracaktır. Şayet ilk nesli takip edecek olursak. İlk Kur'an neslini kendimize canlı örnek alırsak. Bugün size verecğim ayetlerden olan22/78 i 1983'lerde 'ORTAK DEÜERLERE DAVET' başlığı altında yazmış ve paramparça olmuş müslümanları ortak değerlere davet etmiştim. Kur'an, ne canlı bir hayat sunuyor bize. Biz halimizi değiştirmedikçe o bize hep seslenecektir.

'Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!'22.Hacc Suresi78.ayet

'Allah'a sarılın' 'O sizin sahibinizdir.' Her zaman mühtaç olduğumuz ilahi bir çağrı. Şimdi bu çağrıyı bize anlatacak olan temel kavaram 'İTİSAM' ve yan kavram olan 'HABL' kelimelerini işleyerek günümüze ışık tutalım.

II- Kelimlerin sözlük anlamı

E'seme; A'SIM,
kelimesinim türediği fiildir. Sığındı, bağalanacak ip yaptı, korudu, menetti, sımsıkı bağladı, tutundu.' (1)

Türkçede günahsız çocuk için şu ifade kullanılır. 'Ma'sum;korunmuş günahsız tertemiz çocuk'anlamında. Peygamberlerin bir vasfı olarak kullanılır, Ismet veya masum; korunmuşlar, Korunma altında olanlar.

HABL' kavramına gelince o da şu anlamlara gelmektedir. 'Bir şeyi başkasına bağlamak için yapılmış lif, ip, Hetebe fulanun fi habli fulanin;Ona yardım etti, birisiyle beraber oldu, ona bağlandı, bağlılığını kızını ona vermekle belirledi' Kurtubi 3/103 ayetinde geçen 'HABL' kelimesi ile ilgili geniş açıklamalarda bulunmuş. Kelimenin aslı, kendisi ile bir gayeye ve ihtiyaca ulaşma sebebidir. Kum tepesi, boyun damarı, bir sorundan dolayı burna takılan parça, ahit. Şair şöyle söylemiş. 'Bir kabile ile yapılan -Hibal- anlaşmalar Müsaade ederse,

Başka bir kabile ile anlaşmalar yapılır.' Hibal, habl kelimesinin çoğuludur. Bu şiirde 'Eman; sığınma' anlamında kullanılmış. Avcunun ağı, Yazara göre tüm bu anlamlar ayette geçen anlam değil. Çünkü bu konuda bir rivayet vardır. Katade ve mücahidden, 'Mühakkak bu Kur'an Allah'ın ipidir.' Ayetteki kelimenin diğer bir anlamıda 'CEMAAT'tır. İbni Mubarek şöyle demiştir. 'Cemaat Allah'ın ipidir ona sarılın.' Yine 'HABL' kelimesi bir ayette geçen 'Sağlam kulp veya ilik' anlamındadır. Bu da İbni Mesud'un görüşüdür.'
(2)

1-Resulullah'ın İ'tisam'ı-Davette İ'tisam-

'Ey Allah’ın Rasûlü, Rabbinden sana indirileni, Kur’ân’ı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Allah’ın sana yüklediği peygamberlik görevini ifa etmemiş olursun. Allah, insanların saldırılarından, suikastlerinden seni koruyor, korumaya alıyor. 'VALLAHU YESİMUKE MİNENAS'Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkâr da ısrar eden kâfir bir kavmi doğru yola sevketme lütfunda bulunup başarıya ulaştırmayacak.' 5/67, Bu ayet her ne kadar, Medine, de inmiş bir sure olan Maide suresinde geçiyorsa, hem Resulullah'ın ve hem tüm Resuller'in davetine şamil olan bir anlam taşımaktadır. Davet, beraberinde, baskıyı, işkenceyi, kınamayı, işkenceyi ve hicreti getirir. Dolaysıyla büyük bir desteye ihtiyacı olan bir eylemdir.

Ayetin iniş sebe ile ilgili birçok rivayet vardır. Bunların bir kısmını vereyim.

---Hasan Basri'den; Resulullah(ass) buyurdu ki, Allah(cc) beni risalet ile görevlendirdi. Onunla öyle sıkıntılar yaşadım ki,insanların beni yalanyacakların anladım. Bana ya davet ederim, Ya da azaba çarptılıacağımı bildirdi. Sonra ayetin ilk kısmı indi.'

----İbni Hatim mücahid'den tahric yaptı. Ayetin 'Ey Nebi sana indirileni tebliğ et....' kısmı idiğinde Resulullah(ass) şöyle dedi; Ey Rabbim ben yalnız iken ve bütün insanlar üzerime gelirken ben nasıl yapayım? Ayetin şu kısmı indi. '....Ey Resul! Şayet emir olunanı yapmassan risalet görevini yerine getirmiş olmassın.'

----Hakim ve Tirmizi, Aişe'den(ra) rivayet ettiler; Dedi ki, bu ayet ininceye kadar Resulullah korunuyordu, '...Allah seni insanlardan korur....' Başını pencerecikten çıkardı ve insanlara seslendi. Ey insanlar ayrılın! Şüphesiz Allah(cc) beni korur.

----Ebu Hureyre'den sahih olarak İbni Hibban sahihide rivayet etti, seferlerde, Resulullah'ı gölgelenmesi için ağacın altında bırakırdık. Birgünde yine Resululllah'ı büyük ağacın altında gölgelenmek üzere bıraktık. Kılıcını ağacın dalına astı. Bir adam gizlice gelip kılıcını aldı ve üzerine yöneldi ve dedi ki ey Muhammed senin şimdi kim benden koruyacak? Resulullah; Allah(cc) beni koruyacak bırak kılıcımı. Kılıcı bıraktı.O zaman ayetin-...Allah seni insanlardan korudu kısmı indi....'

----İbni Mirdeveyh İbni İbni Abbas'tan rivayet eder, Resulullah'a soruldu; sana inenen ayetlerin en şiddetlisi hangisidir? Dedi ki; Mina'da bulunuyordum. Hacc mevsimi idi. Tanımadığım arap müşrikleri başıma toplandılar. Cebrail bana indi ve ayetin '.....Ey Resul sana indirileni tebliğ et....' kısmını söyledi. Akabede kalktım ve şunu söyledim. Ey insanlar! Benim yardımcım olur? Sizler için cennet vardır. Ve şöyle seslendi;

Ey insanlar! Allah biridir. Ondan başka ilah yoktur. Deyin. Ben Allah'ın elçisiyim. Böylece kurtulur ve cennet sizin için olur. Ve şöyle devam etti. Orda olan, erekek, kadın, çoluk ve çocuk kimse kalmadı hepisi başıma taş yağdırdılar. Ve bağırdılar, ey yalancı, ey atalarının dinin terk eden, üzerime gelen geldi. Ve şöyle dua etti. 'Allahım kavmime hidayet et, onlar bilmiyorlar. Onlara karşı bana yardın etki sana itaat etsinler. Amcası Abbas(ra) geldi ve onu onlardan kurtardı. Bunu üzerine ayet indi.' (3)

Son rivayet, ayetin Mekki olabileceyini anlatıyor. Bu rivayetler yaşanmış bir kıssanın pratik örnekleridir. Her halimizi Rabbımıza iletmemiz ve O'nun korumasına girmemiz gerektiğini bize anlatıyor. Bu koruma sadece Resulullah için değil, tüm iman edenler içindir.

2-Allah'ın 'İ'TİSAM'ı

'Allah size bir zarar vermek isterse, O’na karşı sizi kim korur? 'MENZELLEZİ YESİMUKUM MİNELLAHI'
Ya da, sizi rahmetine mazhar etmek isterse, size kim zarar verebilir? Onlar kendilerine Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden, ne bir velî, bir koruyucu bulabilirler, ne de bir yardım eden.' de. 33/17 Ahzab suresi Medeni bir suredir. Resulullah'ın hem aile hayatını, O'nun ile ilgili bazı olaylar ve Hüneyn gibi zorlu bazı savaşların anlatıldığı bir suredir. Medine'de olmasına rağmen müslümanların zorunlu yıllar geçirdiği bir dönem. İşte bu dönemde ayetin önem oldukçe canlıdır. Nitekim ayetin öncesini ve sonrasını okuduğumuz da o zorlu anları gayet rahatlıkla anlarız. Mesela bir öncesini okuyalım.

''Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz. Eğer orada eceliniz gelmemişse, o takdirde, zevk-u safa süreceğiniz süre çok değildir.' de. (4)

Ayet çok açık bir şekilde sahabiyi bir korkunu sardığını anlatıyor. Onlara söz veriyor; Allah sizi koruyacak. Tabii bu karşılıksız değildir. Onlarda O'na kullukta doğru olacaklar. O'na sığınacaklar, O'nun ipine tutunacaklar.

3-Nuh'un(ass) Oğlunun İ'tisamı'

'Oğlu: 'Beni suda boğulmaktan koruyacak bir dağa çıkacağım, oraya sığınacağım' dedi. Nuh: 'Bugün, Allah’ın icra planından, azâbından, Allah’ın rahmeti ve merhametiyle muamele ettiği kimseler korunur' dedi. Aralarına dalgalar girdi. Böylece o da boğulanlardan oldu. 11/43,

'Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir. 4 /146,

Rabbımız bize hep anlattıkları konuları ve kavramları utopik olmaktan kurtarıyor ve canlı sahnelerle gözlerimiz önüne seriyor. İbret almamızı somut örenkeler bize tanıtıyor. Burda da canlı bir örnek tanıyoruz. Yaşanmış bir olay. İ'tisamını Allah'tan başkası yapanlardan biri olan Hz.Nuh'un oğlunu akibeti. Dağları güçlü görüyor ve onlara sığınacağını iddia ediyor. Ama heyhat ve heyhat. Güvendiyi dağlara buzul yağıyor ve o da donup kalıyor. İslam ümmetini hatırlattı bu olay bana. Sırtımızı kaç asırdır verdiğimiz batı medeniyeti şu an bizimle alay ediyor. Almanya dış işleri bakanı diyor ki, Türkiye ile İran muhakkak savaşacaklar. Neye dayanıyor acaba? Nerden bu emin konuşma? O biliyor hastalığınımızı. Tarihteki yaşadıklarımızı. Kurtardı mı bizi batı modernizmi!!!? Kurtadı mı bizi öağdaşlık dağları? Hep ahyır. Aynı Nuh'un oğlu gibi batırdı bizi.

4-Muminlerin İ'tisamı

"Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir. 4/175,

'Allah'ın mesajları size iletildiği halde ve Elçisi aranızda yaşarken hakikati nasıl inkar edebilirsiniz? Ama Allah'a sımsıkı tutunan, dosdoğru yola ulaştırılmıştır. 3/101,

Birinci ayet davettir. Allah'a İ'tisam'a-Davet. Bu ayetler 'Allah'ın Habl'i-Allah'ın ipi- ifadesinide tefsir ediyor. Allah'ın ipine sarılmanın aynı zamanda Allah'a güvenmeyi ve ona sığınmaya vesile aramayı beraberinde getiriyor. Kopmaz ve en güçlü ip onun isim ve sıfatları olduğunu anlatıyor. Günün beş vakitinde namaz ve her anında zikir de bunu anlatıyor. Allah'a sığınmak teorik bir söylem değildir. Salih ameldir. İkinci ayette ise bir uyarı vardır. Sahabiyi uyarıyor. Resulullah'a ve O'nun getirdiğine bağlanmama veya ondan ayrılmanın tehlikesini ahber veriyor.

5-Hz. Yusuf'un İ'tisamı

'Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır! 12/32 Bu ayette hayatın başka bir alanını anlatıyor. Hz.Yusuf'un(ass) korunmasını ifade eden iki ifade avrdır. Biri, İstaze ve diğeri İ'tisam. İkiside sığınmayı ve korunmayı ifade ediyro.

6-Allah'a İ'tisam yapmayanların hali

'Ama kötü işler yapmış olanlara gelince; kötülüğün karşılığı kendisi kadar olacaktır; ve Allah'a karşı kendilerini savunacak kimseleri olmayacağına göre (utanç) ve aşağılanma onları, sanki yüzlerini kopkoyu bir gecenin karanlığı bürümüş gibi, gölgeleyecek: İşte bunlardır cehennemlikler; orada yerleşip kalacak olanlar... 10/27,

'İkbalinize ve istikbalinize sırt çevirip, arkanızı dönmek mecburiyetinde olacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah’ın azâbından, O’nun elinden kimse kurtaramaz. Allah kimlerin hak yoldan uzaklaşmasının, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerinin önünü açarsa, kimse onlara doğru yolu gösteremez.' 40/33 Bu da İ'tisam billahi terk edip dünyevileşen gafillerin akibeti.

7-Allah'a verdikleri sözde durmayanlar

'Onlara, Allah’a ve insanlara karşı taahhütlerine bağlanmadıkları sürece nerede olurlarsa olsunlar bir zillet damgası vurulmuştur. Ayrıca Allah’ın gazabına uğradılar da miskinliğe mahkum edildiler. Bu, onların Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri sebebiyle idi. Bu, onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları yüzünden idi. 3/112 Ayetteki sözleşme ifadesi 'HABL ' kelimesi ile ifade ediliyor. Habl, kelimesi ayete farklı anlamlarada gelebiliyor. Ancak her halukarda ilişkinin hakksız yere bozulması ve zilleti gerektiren bir hal anlatılıyor. Oldukça güzel bir noktaya parmak basıyor. Ahlaki bir ilkeyi dile getiriyor. Bu ahlaki ilke taahhutlara bağlı kalmaktır. Aksi taktirde akibet zillettir. Ümmet niçin bu hale düştü? Sorusunu sorduğumuzada cevabınıda almış oluyoruz. Allah'la sözleşme yapmıştık. Resulullah'la sözleşme yapmıştık. Ama bu sözleşmeler sadık kalmadık. Ve zillet geldi bizi buldu. Onur ve izzetimizi kayıp ettik. Tefrikaya düşmeyecektik. Biribirmizi sevecektik. Allah'a karşı harp ilan edenleri veli edinmeyecektik. Kur'an'ı ve dolaysı ile dini parçalamayacaktık. Biribirimize lakaplar takmayacaktık. Biribirimizin boynunu vurmayacaktık. Ama bunların hepisi Maalesef oldu. Aşağıda vereceyim ayetin anlattığı cahiliye hallerinin hepisi bizde vardır. Bu acı gerçeğin altını çizeğim.

KUR'AN'ın ÖNCESİNE DÖNDÜK

Rabbımız bize bir haber veriyor. İndiği dönmedeki halimizi anlatıyor. İnsanlığın halini anlatıyor. Şimdi bu ilahi haberi sadıkı okuyalım.

'Hepiniz, Allah’ın ipine, rabıtaya, Allah’a olan taahhüdünüze, Kur’ân’a, İslâm’a sımsıkı sarılarak, Allah’ın himayesine sığının. Birbirinize düşmeyin, bölük pörçük olmayın, parçalanmayın. Allah’ın size ihsan ettiği nimetleri, size tevdî ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyun, kollayın, zâyi etmeyin. Hani siz, birbirinize düşman idiniz de, O gönüllerinizi, akıllarınızı birleştirip, sizi birbirinize kaynaştırmıştı. O’nun nimeti, İslâm dini sayesinde kardeş olmuştunuz. Bir ateş çukurunun tam kenarında, ateşe düşmek üzere iken, oradan da, sizi O kurtarmıştı. Böylece Allah iyiliği, birliği emreden, yahudilerin ve diğerlerinin tuzaklarından sakındıran âyetlerini size açıklıyor. Umulur ki, doğru yolu bulur, İslâm’da sebat etmiş olursunuz.' (5)

Şu an ümmetin hali açık bir şekilde bu haldedir. Birbirimize düşmanız. Ateşten kuyunun başındayız. Biribirmizi ateş kuyusuna atmanın fırsatını dört gözle bekliyoruz. Bu ayet iki hakıkatı bize anlatıyor. Birincisi bizim içinde bulunduğumuz hal. İkincisi, zafer yakındır. Yalnız şartları vardır. Allah'ın ipine sımsıkı sarılmakla gerçekleşektir. Halimizden bazı örnekler vereyim.

1.Örnek, Tarihten bir örnek; tefsir kitapları bu ayetin inişine sebep olarak şu olayı anlatıyorlar. Medine'de bir defasında Evs ve Hazreç kabilesinden iki kişi arasında geçen bir tartışma oluyor. Geçmişleriyle övünme oluyor. Belki çok ciddi olmayan bir konuşma ve geçmişle övünme daha sonra oldukça ciddileşiyor. Rivayetlere göre bunu fırsat bulan bir munafık iki tarafı kızıştırmak için bir tarafın atalarına övgüler yağdırıyor. Ve olay çok ciddileşiyor. O güzide topluluk biribirine giriyor. Resulullah araya girip olayı sakinleştirir. Bunun üzerine ayet iner. Görüyorsunuz, sahabide olsa, Allah'ın ipine sarılmayıp, ırk veya kabile bağına bağlanırsa, biribirinin boynunu vururlar. Bu ayetin inişinden önce ki cahiliye toplumu dört ay hazılık yapar sekiz ay biribirleriyel savaşırlardı. Çünkü ırk kabile ve aşiret ve de menfaat ipi ile biribirlerine bağlı idiler. Ama ne zaman ki Allah'a bağlandılar ve O'nun Resulune tabii oldular işte o zaman ateş kuyusunun etrafından kurtular, kalpleri biribirine ısındı ve kardeş oldular. Şimdi biz Maalesef acıda olsa o günlere dönüş yaptık.

2. Örenk, Yine tarihten, Emeviler ve Abbasilerin kavgasının temelinde ne yatıyordu? Tarihimizde ki mezhep kavgalarını altında ne vardır?

3. Örenk, Afganistanda yıllarca, Ruslara karşı savaştılar ve onları topraklarından attılar ve sonra, gurupçuluk ve aşiretcilik adına biribrilerine düştüler. Onun için hutbemin başına o duayı aldım. Evet, Allah bu halimizle bize iktidar nasip etmesin. Mısır'da İhvan ve selefi kavgası, yemen'de şii sünni kavgası, Lübnan'da ha keza. Düşünün Türkiye'de ki son MİT ve Emniyet arasında ki olaylara. Kanaatımca mahiyeti ilerde tam olarak anlaşılaıcak bir olaydır. Ama eğer bu AKP ve cemaat arası bir anlaşmazsızlıksa ki olma ihtimali büyük. Ne acı? Bizim açımızdan İslami bir anlamı yoktur. Çünkü farklı kurvarlardayız. Ama onlar açısından olayı değerlendirelim. İkisi de müslümanlar olduğunu söylüyor ve hedefin Allah rızası olduğunu söylüyorlar. Her ne kadar AKP kemalist ve laik rejimin kurumu ise ve bir İslamizasyon projesi ise de fert fert konuştuğumuzda farklı şeyler söylüyorlar. Altını çizerek söylüyorum benim açımdan bunu İslami Hiçbir anlamı yoktur. Onların kendilerini değerlendirmelerine de bir şey diyecek durumda değilim. Biribirlerini desteklediler. Ama şu an iktidar kavgası yapıyorlar. Ali Bulaç bu gerçeği galiba bildiği için adeta yalvarıyor. Ne olun gelin kurumları kardeşçe paylaşalım. Beraber yürüyelim. Gayri müslerle diyalog diyakog ve diyalog deyip duran bu cenahlar ne paylaşamıyorlar. Onun için kıt akıl dedim. Kendi aramaızda merhametli, dışa karşı onurlu olmalı değil mi idik? Hani ihlas? Hani merhamet? Hani kardeşlik? Bir iktidar olsalar ne olacak?

4. Müslümanlar, Suriyeyi tartışıyor. Kimisi nuseyri savuncusu ve biri Nato savunucusu. Kardavi dirilişin başında güzel bir tavır gösterdi. Ama sonra nasıl oldu ise, sünnilik ve suudluk sevdasına düştü. Zalimlere dua yarışına girdi. Suriyede zülüm var, bahreynde yok. Niçin çünkü, Bahreynde şiiler ayaklanmış? Allahım ne hal bu? Bizi bize bırakma.

KURTULUŞ NASIL OLACAKTIR?

Aslında bu sorya cevap verme ihtiycıda duymuyorum. Konumu başından itibaren canlı olaylarla ve ilahi ayetlerle izah ettim. Bu ayetler utopik olayları değil canlı tarihi bize anlatıyor. Şimdi sıra bizde. Biz de çağımızda üzerimize düşeni yaparsak o onurlu günlere kavuşuruz. Bizi Rabbımız kuyunun kenarından kurtarır. Kalplerimizi telif eder. Gelin bu evrensel çağrıya cevap verelim ve bu yolda bir yarışma başlatalım. Rabbım yarışanlardan eylesin.

Allaha emanet olun.

Dipnotlar:

1-Mu'cem el-Vasıt ve Lisan el-Arap

2-Cami el-Ahkam Ebi Abdillah El-Kurtubi 4.cild ag aeyetin tefsiri Arapça baskı

3-Tüm rivayetler, Tefsir el-Münir'den alınmış. Prof. Dr. Vehbe ez-Zuheyli

4-6.Cild ag ayetin tefsir arapça baskı.

5-K.K. 33.Ahzab Suresi16.ayet

6-K.K 3.Ali İmran103




Yalçın İçyer
 
Üst