yanlış örnekleme oldu, ben Nuh asm.a Peygamber diyenlerdenim...
E Ben de, demek ki çok ortak noktamız var oralardan başlayabiliriz.
Meselâ o sohbetin konusu idi, yine burada da zikrediyosun hep, Kainatın yüce efendisi A.S diyosun,
Habibullah, Arapların sevgilerine kullandığı galiz bir ifadeyi Allah için peygamberine kullandırıyorsunuz.
Allah 6000 küsür ayette habibim demeyi unuttu da mı haşa, bunu siz buldunuz demiştim, hâla arkasındayım.
Yine oturursak yine konuşuruz.
Herşey Resulullah A.S'ın rolünün değiştirilmesi ile başlamış, çürümenin kaynağı bu, ki kutsal ruhlarımıza buradan aşk, meşk, keşif kapısı açalım.
Sen bana istediğini söylesen de...
Ben önce Kur'an diyenlerdenim, bu asla tüm pratikte yalnız Kur'an demek değildir, sürekli aynı suçlamayı yapıyorsunuz yanlış, iftira.
Dinin pratiği için yalnız Kur'an değil, ama din için "yalnız Kur'an" temel prensibimiz olmadıkça, İslam Ümmeti 1000 parça, 1000 ayrı düşman şeklinde kendi eli ile La İlahe İllallah diyen kardeşini boğazlayıp, karısını cariye, çocuğunu köle yapan bir zihniyet çıkar ortaya.
Hadis No: 5391-5355 – Mutrıf İbnu Abdillah, babasından naklediyor: “Benî Âmir heyetiyle Resûlullah (a.s)’ın yanına gitmiştik. “Sen bizim efendimizsin!” diye hitap ettik. “Efendi, Allah’tır!” buyurdular. Biz: “Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!” dedik. Bize: “Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi (mübalağalı medihlerde) koşturmasın!” buyurdular.” Ebu Dâvud, Edeb 10, (4806)
Hadis No: 5392-5356-Hz. İbnu Abbâs anlatıyor: “Hz. Ömer’in şöyle söylediğini işittim: “Resûlullah’’ı dinledim diyordu ki: “Hakkımda, Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları aşırı övgülerde bulunmayın. Şurası muhakkak ki ben bir kulum. Benim için “Allah’ın kulu ve elçisi deyin.” Buhârî, Enbiya 44
3994-7200/ 7162 – Ebu Hureyre anlatıyor: “Resülullah buyurdular ki: “Sizler, kendinizden önce gelen ümmetlerin sünnetine kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpa tıp uyacaksınız. Hatta onlar, daracık bir keler deliğine girseler oraya siz de gireceksiniz.” Oradakiler, “Ey Allah’ın Resulü! (Onlar) Yahudiler ve Hıristiyanlar mı?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Bunlar değilse kimler olur?” buyurdular.”
Bak Kur'ana hiç girmedim bile, girsem zaten taban tabana zıt bir Resulullah portresi çıkar karşımıza, asla sizin iddialarınızı doğruluyacak bir peygamber değildir. Ama temel bir çıkış ilkeniz var "Allah bildirirse, Allah isterse" Allah'ın kudreti ile delil getirmek hiç bir akıl sahibinin kullanmadığı bir usûldür, çünkü Allah kudreti mutlaktır ama kudretini ilkelere bağlamıştır, bunu hep atlarız.
Ama ilkelerini bize Kur'anında bildirir, kendini tanıtır, bu tanıtımın dışındaki yakıştırmalarda zulûmdür, iftiradır.
Kur'an açısından bir örnek verelim basit net, anlaşılır.
Ahkaf 8-9
Diyanet Vakfi | : | Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan, esirgeyendir. |
Diyanet Vakfi | : | De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. |
Burada din olarak inkar edilen şeyin Kur'an vahyine karşı itiraz olduğunu bildirdikten sonra, Resulune bırak başkalarına, kendine dahi Allah'ın ne muamele yapacağının kefili olamayacığını söyle diyor...
Bizdeki peygamber algısı ise Aşare-i mübeşşere diye cennet-i Âlâyı garantilemiş insanlara neredeyse Resulullah'ın ellerine ahirette şuraya müracat edin,
siz direk cennetliksiniz diye bir belge verildiği şeklinde lanse edilir, hâlbuki Allah resulune de ki, kendime bile ne yapılacağını bilmem dedirtiyor.
peki Allah'a mı inanalım nakillere mi...?
Peki sorun nerede? Sorun şurada kendi bakış açımı söyleyeyim, Resulullah bir durum, yahut vaziyette, bir sahabesini amelin cennete gitmeye namzet diye övücü ve teşvik edici beyanlarda bulundu ise, bunu bir insan olan Resulullah'ın mülahazası, bir sahabesini teşviki gibi algılamaz,
Resulullah şu kimsenin cenette olduğunu bildirdi diye ilkel bir bakış açısı ve Resulullah'ı yapayanlış konumlandırdığını haykırırcasına,
gayb'tan haber verme olarak nakleder önümüze koyar.
Yanlış algıların büyük kısmının bu şekilde diyalog ve frekans kopukluğundan kaynaklandığını,
tıpkı diğer ümmetler gibi ilkeler ve İslam değerleri üzerinde değil,
kişiler ve bu kişilere atfettiğimiz kutsallık zannının Allah'ın huzurunda aracı edilmesi mantığına dayandırılması üzerinde bina edildiğinden,
halimiz içler acısı...
İslam'ın hukunun ve İslami temel insani değerler açısından en büyük ihlallerin bizzat İslam devletleri açısından yapıldığını düşünüyorum.
Şekiller üzerinde ve küçük hesaplara takık ama, olayın aslını, ilkelerini kaçıran kaba bir toplum olduk çıktık.
Bir sakallı dede doktora gittiğinde, bizim ahmedin tanıdığıydı o arayalımda sabah bizi bekletmesin direkt alsın diyebiliyorsa,
belediye de bir tanıdık var, şurda bir akraba var diye konuya girebilen, kamu ile ticari olarak içli dışlı, belediyeden çıkacak ihaleyi ilk duyan sen isen, ya da tek mesleğin din anlatmak vaizlik tebliğ, ama krallara layık bir hayat sürüyor,
bir ücretlinin bir yılda sigortasını ödeyemeceği arabaya gerine gerine biniyorsan,
o sakalın da, cübben de boştur, çünkü önce İslam'ın istediği insan değildir o, Ahlakını istemediği insanın sakalını, takkesini ne yapsın Allah.
Off off, ne olurdu şu değerlerin içini doldursa idik müslümanlar olarak biz de,
bu gün ayağı çıplak suriyelileri aç sefil araba camı silerken görmeseydik,
Ne olurdu biyoloji, ziraatimiz üzerinde çalışsaydık da bugün yediğimiz ekmeğin %99 'unun genetiği değiştirilip fıtratına müdahele edilmiş
buğday yiyip insanlığın yakında yüzde yüzünün maruz kalacağı diyabet'e müslümanlar engel olsaydı,
ne olurdu dünyada patenti bize ait binlerce teknoloji bize ait olsaydı da İslam'ı yaşantımızda göstermemizle en büyük emri bil mağrufu yapsaydık.