arifan yolcusu
Profesör
VESÎLE VE TEVESSÜL
Hüseyin AVNİ
اَعُوذُ بِااللهِ مِنَ اَلشَّيْطَانِ اَلرَّجِيمِ بِسمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحيِم
اَلْحَمْدُ الِلّهِ رَبِّ الْعاَلَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلىَ سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَأَلِه اَجْمَعِينَ
Bundan sonra…
Âyetleri ve hadîsleri geçmiş âlimlerimizin anlayıp anlattığı gibi değil de kısır akılları ve önü alınmaz bâtıl saplantıları ile tahrîf eden bir gürûh ile başı belâda yetim ve sâhibsiz bir nesiliz. İdârî yetimliğimizin yanında gayret, himmet ve cesâretten mahûm kalma ve bırakılmanın da sıkıntısını yaşiyoruz. Bütün bunlar, idârî himâyelere mazhâr olan asrın bedevî ve câhil ahmakları Yeni Hâricîlerin şirretliğine güç ve hız kazandırmaktadır. Böylece hakk ve hakîkat haksız ve sefîl mıymıntıların elinde şerre ve şirretlere boğdurulmaktadır. Câhillik, ğabîlik/idrâk-sizlik ve bedevîlikten başka sermâyesi olmayan şu ham Hâricîlerin işi Selef nâmına Selef'i karalamaktan ibârettir. Onların Selef dedikleri hakîkatte Selef olmayıp, Halfden/kötü sonrakilerden başkası değildir. Şunlara ilim, irfân ve cesâretle dur denilmesinin vakti çoktan geçmiştir Tahrîf ve tahrîb ederek Selef'e ters düştükleri mefhûmlardan biri de Vesîle ve Tevessüldür.
Asrımızın dev ulemâsının daha çok sapık Sünnetsizlere cevâb vermek niyetiyle yazdıkları ise neredeyse sayılamayacak kadar çoktur. Allâme Muhammed Bahît'n, Yûsuf Dücvî'nin İmâm Kevserî'nin, Yûsuf en-Nebhânî'nin, Hamdullâh ed-Dacvî’nin, Hâmid İbn-i Merzûk’un, Hasan Sekkâf'ın, Hamzavî'nin, Ğumârîler’in Muhammed Alevî Mâlikî'nin ve diğerlerinin yazdıkları eserler, kötü taassub sâhibi olmayan ehl-i insâfın her türlü takdîrinin üstündedir.
Şu husûsta şâz olarak gelen menfî sözler, sâdece İbn-i Teymiyye ve kör taklîdçileri İbnü'l-Kayyim, İbn-ü Abdi'l-Hâdî, İbn-ü Abdi'l-Vehhâb ve günümüzdeki fotokopilerine âiddir. Tevessül'ü reddedenlerin tek Selef'i İbn-i Teymiyye ve İbn-i Kayyim'dir. Başka da selefleri yoktur. Onların Selef derken gerçek maksadları budur. Âlimi ve câhiliyle koca bir Ümmet bir yana, şu şâz gürûh ise başka bir yana….
Biz şu çalışmayı taraflara âid onlarca kitabı okuyarak bir bakıma derlemiş olduk. Zîra şu âlimler, -müsbet ve menfî- neredeyse geriye diyecek başka bir şey de bırakma-dılar, dense yeridir. Kıymetli eserlerinden bir kısmı da Türkçeye kazandırıldı. Lâkin biz, daha çok hadîsler üzerinde sarf ettikleri mu-ğâlataların ve bedevîliklerin münâ-kaşasını esas aldık. Çünki, hadîs-den bir şey anlıyormuş gibi davranıp, o sâhaya vakit ayırmayan samîmî kimseleri aldatma ve zihinlerini karıştırma yoluna gitmektedirler. (Kendilerine verilmeyen (ni'met) ile doymuş gibi davranan, iki yalan elbisesini giyen/ tastamam yalancı gibidir)http://www.darusselam.com/reddiyeler/182-vesile-ve-tevessuel-1-.html#_ftn1[1] hadîsindeki anlatılanlara tam uyan şu yalancı hokkabazların balonlarının söndürülmesi elzem oldu.[2]
Vesîle ve Tevessül ile Râbıta'yı aslında bir arada ele almak lâzımdır. Çünki Râbıta, aslında Vesîle ve Tevessül çeşitlerinden birisidir. O bakımdan Râbıta delîlleri ile onlara karşı getirilebilecek i'tirâzlar hemen hemen aynıdır. Kezâ, Tevessül delîlleri de Râbıta’nın hakîkatinin bir parçası olarak temelde Râbıta'ya da birer delîldirler. Dolayısıyla Râbı-ta'ya yapılabilecek i'tiraz ve inkârlar Vesîle ve Tevessül'e dahî yapılmış olur. Hâsılı, ileride verilecek etraflı bilgilerden de anlaşılacağı gibi, Vesîle ve Tevessül bir Cins olup Râbıta Onun nevilerinden bir nev-idir/çeşitidir. Bu yüzden ayrı ayrı ele alınmaları her birinin tam anlaşılmamasına sebeb olabilir. Lâkin biz âciliyyeti sebebiyle Râbıta mes’ele-sini önceki makâlelerimizde işlemiştik; şimdi sadece Tevessülü tahkîk edeceğiz.
Biz burada Vesîle ve Tevessül bahsini bir mukaddime, beş mes’ele ve bir neticede açıklığa kavuşturmağa çalışacağız. Mukaddime, Vesîle ve Tevessül’un ne demek olduğu, Birinci Mes’ele, Tevessülün Kur'an’dan delîlleri, İkinci Mes’ele, Tevessülün Sünnetten delîlleri,Üçüncü Mes’ele Tevessül hakkında ulemânın söyledikleri, Dördüncü Mes’ele, Tevessülün bir kısmını inkâr edenlerin delîl zannettikleri şübheler,Beşinci Mes’ele, Tevessülü câiz görmeyenler, Netîcede, Tevessül’ün kısa ve hulâsa olarak Şer’î hükmü,hakkındadır.