Üsve-i Hasene En Güzel İnsan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve ŞÜKÜR NAMAZI -devamı- 28/02/2008 perşembe

Aynı şekilde ashâb-ı kirâm da sevindikleri anlarda şükür namazı kılmışlardır.

Tebûk seferine katılmayan Ka'b bin Mâlik -radıyallâhu anh-, bu hatasından dolayı dünyânın bütün genişliğine rağmen kendisine dar geldiği günler yaşadıktan sonra, tevbesinin kabul edildiği haberini alınca, derhal secdeye kapanmıştır. (İbn-i Mâce, Salât, 192)

Daha sonra da bütün mal varlığını Peygamber Efendimiz'e teslîm ederek tasadduk edilmesini istemiş, ancak Efendimiz yarısını infâk edip, diğer yarısını da ehline bırakmasını söylemiştir. (Buhârî, Megâzî, 79)

Aslında şükür, kalbin işidir. Ancak kalbdeki duygunun güç kazanabilmesi için mutlaka dışa vuran bir şeklinin olması gerekir.

Bir de nimetlerin vermiş olduğu taşkınlık ve şımarıklık hâlinin önüne geçilmesi gerekir.

Nimetin sâhibine boyun eğmek ve onun huzûrunda yere kapanmak sûretiyle, bu taşkınlık ve şımarıklık da ortadan kaldırılmış olur.

http://www.usveihasene.com
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve TERAVİH NAMAZI 29/02/2008 cuma

Ramazan gecelerinde terâvih namazı kılmak, Peygamberimiz'in sünnetidir. O; “Yüce Allâh Ramazan'da orucu farz kıldı, ben de (terâvih) namazını sünnet kıldım.” buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Salât, 173)

Ramazan'dan en güzel şekilde istifâde edebilmek için; orucun tutulması yanında gecelerinin de ihyâ edilmesi, dilin her türlü mâlâyâniden korunması ve îtikâfa girilmesi gerekmektedir.

Ramazan gecelerinin ihyâsı, mağfiret sebebidir. Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Kim, inanarak ve sevâbını Allâh'tan umarak Ramazan gecelerini ihyâ ederse, geçmiş günâhları affolunur.” (Buhârî, Terâvih, 46)

Hz. Âişe -radıyallâhu anhâ-'nın haber verdiğine göre, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz Ramazan ayında, ibâdet husûsunda diğer aylarda görülmeyen bir gayret içerisinde olurdu.

Ramazan'ın son on gününde ise, kendisini daha fazla ibâdete verirdi. Bu günlerde geceyi ihyâ eder, âilesini uyandırırdı. (Buhârî, Fadlu Leyleti'l-Kadir, 5)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve TERAVİH NAMAZI -devamı- 29/02/2008 cuma

Resûlullâh Efendimiz, Ramazan gecelerini terâvîh namazı ile değerlendirmiş, ancak cemâat hâlinde kılmamıştır.

Herkesin, gücü nispetinde ibâdet etmesini daha uygun bulmuştur. Terâvih namazı, Hz. Ebûbekir zamanında da ferdî olarak kılınmış, cemâatle kılınmaya Hz. Ömer zamanında başlamıştır.

Peygamber Efendimiz'in bu namazı yalnız kılmasının hikmetini beyân eden bir hâdiseyi, Âişe vâlidemiz şöyle anlatır:

“Allâh Resûlü, Ramazan ayında bir gece mescidde nâfile namaz kılmıştı. Birçok kimse de ona iktidâ ederek namaz kıldı. Sabah olunca ashab, «Resûlullâh geceleyin mescidde namaz kıldı.» diye konuştular.

Efendimiz ertesi gece de namaz kıldı. Halk, yine bunu konuştu; katılanların sayısı da iyice arttı.

Üçüncü veya dördüncü gece insanlar yine toplandı. Öyleki mescid, onları alamayacak hâle gelmişti. Ancak Resûl-i Ekrem bu gece yanlarına çıkmadı. Sabah olunca Efendimiz:

«Yaptığınızı gördüm. Yanınıza çıkmaktan beni alıkoyan şey, namazın sizlere farz oluvermesinden korkmamdır.» buyurdu.” (Buhârî, Terâvih, 1; Müslim, Müsâfirîn, 177)

http://www.usveihasene.com
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve TESBİH NAMAZI 01/03/2008 CUMARTESİ

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, amcası Abbâs'a; “Amcacığım! Sana ikram ve ihsanda bulunmamı ister misin?” dedikten sonra, gelmiş geçmiş günâhlarının affedilip, Cenâb-ı Hakk'ın rızâsını kazanabilmesi için, tesbih namazı kılmasını tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Dört rekât namaz kılarsın. Her bir rekâtte Fâtiha sûresi ve bir sûre okursun. Birinci rekâtte kıraati tamamlayınca, kıyâmda olduğun hâlde on beş kere «sübhânellâhi ve'l-hamdü li'llâhi ve lâ ilâhe illallâhü va'llâhu ekber» dersin.

Sonra rükû yapıp orada aynı tesbihi on kere söylersin, rukûdan başını kaldırır on kere daha söylersin. Daha sonra secde yapıp aynı tesbihi on kere söylersin.

Secdeden başını kaldırınca da on kere tekrarlarsın. Tekrar secdeye varıp yine on kere aynı tesbihi yaparsın. İkinci secdeden başını kaldırınca da on kere söylersin.

Böylece bir rekâtte bunları yetmiş beş defâ söylemiş olursun. Aynı şeyleri dört rekâtte de yaparsın.

Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada bir kere, haftada yapamazsan ayda bir kere, o da olmazsa yılda bir kere kıl. Yılda bir kere de kılamazsan, hiç olmazsa ömründe bir kere kıl.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu', 14; Tirmizî, Vitr, 19)
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve İSTİSKA NAMAZI 01/03/2008 cumartesi

Bir defâsında Habîb-i Ekrem Efendimiz'e yağmur yağmadığından şikâyet edilmişti.

Bunun üzerine bir minber getirilmesini istedi. Minber musallâya 1 kuruldu.

Halkın oraya gitmesi için gün tesbit edildi. Allâh Resûlü güneşin kızıllığı ufukta görülür görülmez yola çıktı. Musallaya varıp minbere oturdu. Tekbir getirdi, Allâh'a hamdetti ve:

“Sizler, memleketinizin kuraklığa uğradığından, yağmurun normal zamanında yağmayıp gecikmesinden şikâyetlendiniz.

Allâh -celle celâluh- kendisine duâ etmenizi emrediyor. Duânıza icâbet edeceğini va'dediyor.” buyurdu ve şöyle duâ etti:

“Hamd Âlemlerin Rabbi'ne aittir. O, Rahmân ve Rahim'dir, âhiret gününün sâhibidir. Allâh'tan başka ilâh yoktur.

O dilediğini yapar. Ey Rabbimiz! Sen kendisinden başka ilâh olmayan Allâh'sın.

Sen zenginsin, biz fakiriz. Üzerimize yağmur indir. İndirdiğini bize kuvvet ve güç kıl. Onu belli bir müddet bize yetir!”

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve İSTİSKA NAMAZI 01/03/2008 cumartesi

Bunu söyledikten sonra ellerini kaldırdı. O kadar yukarı kaldırdı ki koltuğunun altındaki beyazlık göründü.

Sonra sırtını halka döndü, elbisesini ters çevirdi, elleri bu sırada hep yukarı kalkmış vaziyette idi.

Sonra tekrar halka döndü. Minberden indi ve iki rekât namaz kıldı. Allâh Teâlâ, hemen o anda bulutlarını gönderdi. Gök gürledi, şimşek çaktı.

Allâh'ın izniyle yağmur başladı. Fahr-i Kâinât Efendimiz, daha mescidine dönmeden seller aktı.

Cemâatin sığınağa dönmekteki acelelerini müşâhede edince azı dişleri görününceye kadar güldü ve:

“Şehâdet ederim ki, Allâh her şeye kâdirdir ve ben de Allâh'ın kulu ve resûlüyüm” buyurdu. (Ebû Dâvûd, İstiskâ, 2)

http://www.usveihasene.com
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve KÜSÛF VE HUSÛF NAMAZI 02/03/2008 pazar

Nâfile namazlardan bir diğeri de, güneş ve ay tutulması, aşırı karanlık bastırması gibi kevnî âyetlerin zuhûru esnâsında kılınan namazdır.

Kevnî âyetler ortaya çıktığında, insan kendine gelir ve derhal Allâh'a sığınır, dünyâdan bir tür el etek çeker.

İşte böyle bir hâl, mü'minin kendisini duâ, niyâz ve namaza vermesi diğer hayırlı amellerde bulunması için bir fırsattır.

Öte yandan kâfirlerden güneş ve aya kudsiyet atfedip tapanlar vardır.

Bir mü'min, onların ibâdete lâyık olmadığını gösteren bir durum vukû bulduğunda, derhal Allâh'a tazarrû ve niyaz etmelidir.

Böyle hareket etmek, dini yücelten bir şiâr ve inkarcıları susturan bir cevap olur.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve KÜSÛF VE HUSÛF NAMAZI 02/03/2008 pazar

Abdullâh bin Amr'ın anlattığına göre, Peygamber Efendimiz'in zamân-ı saâdetlerinde güneş tutulmuştu.

Zât-ı Risâletleri kalkıp insanlara namaz kıldırdı.

Kıyâmda o kadar çok kaldı ki âdetâ rükûya varmayacak da hep ayakta duracak zannedildi.

Sonra rükûya vardı ve uzun müddet başını kaldırmadı.

Arkasından doğruldu, fakat mûtadın üzerinde ayakta durduğu için, secde etmeyeceği intibâını verdi.

Nihâyet birinci secdeye vardı.

Lakin başını secdeden hiç kaldırmayacağı zannediliyordu.

Daha sonra doğrulup oturdu. Bu oturuşu da uzun sürdü.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve KÜSÛF VE HUSÛF NAMAZI 02/03/2008 pazar

Mübârek başını kaldırmayacakmışçasına ikinci secdeye vardı.

Bu minval üzere iki rekât namaz kılıp bitirince güneş bütün parlaklığıyla gözüktü.

Arkasından Efendimiz minbere çıkarak ashâbına vecîz bir konuşma yaptı.

Konuşmasında Allâh Teâlâ'ya hamd ü senâ ettikten sonra şöyle buyurdu:

“Güneş ve ay, Allâh'ın varlık ve birliğine delâlet eden alâmetlerden sâdece ikisidir.

Şâyet bunlar tutulursa, duâ edin, Cenâb-ı Hakk'a yönelip O'na ilticâ edin.

Allâh'ın büyüklüğünü hatırlayın, namaza durup Allâh'ı zikretmeye koyulun ve sadaka verin...” (Buhârî, Küsûf, 2-4)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve KÜSÛF VE HUSÛF NAMAZI -devamı- 03/03/2008 pazartesi

Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-, güneş ve ayı, Allâh'ın âyetlerinden bir âyet olarak görmüş ve onların tutulmalarının, herhangi bir kimsenin ölümü veya doğumu sebebiyle olmadığını ashâbına bildirmiştir.

Ancak gaybı ve kaderi bilmek Allâh'a mahsus olduğundan, her an kıyâmetin vukû bulabileceğini veya kendi ecelinin gelmiş olabileceğini düşünerek, dâima Allâh'a iltica hâlinde bulunmuştur.

Hava kararmaya başlayınca, yağmur yağarken, gök gürlerken, güneş veya ay tutulurken, hep bu duygularla hareket ederek huzûr-ı ilâhîde durmuş ve ümmetinin selâmeti için yalvarmıştır.

Allâh Resûlü'nün bu endişeleri tamâmen Allâh korkusundan kaynaklanmaktaydı.

Hz. Âişe'nin anlattığına göre Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-, rüzgar estiğinde ve gökyüzünde siyah bir bulut gördüğü zaman korkusundan yüzünün rengi değişir, bazen o buluta karşı durur bakar, bazen geri döner, eve girer çıkardı.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve KÜSÛF VE HUSÛF NAMAZI -devamı- 03/03/2008 pazartesi

Yağmur yağdığında ise rahatlardı.

Bunlar bir endişe alameti idi. Hz. Âişe bunun sebebini öğrenmek isteyince

Resûl-i Ekrem Efendimiz; “Ne bileyim, belki bu kara bulut Âd kavminin dediği gibi bir azap olur.

Onlar gördükleri siyah bulutu yağmur yağdıracak bir bulut zannetmişlerdi; ama o elîm bir azap getirdi.” (Buhârî, Tefsîr, 46/2; Müslim, İstiskâ, 14-16)

Bu durum Peygamberimiz'in her an müteyakkız oluşunun ve bunu ümmetine de öğretmek isteyişinin bir işâretidir.

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- ay tutulduğunda da, bu hâl geçinceye kadar namaz kılmış ve Müslümanlara da kılmalarını emretmiştir. (İbn-i Hibbân, VII, 68, 100)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ ve KÜSÛF VE HUSÛF NAMAZI -devamı- 03/03/2008 pazartesi

Küsûf ve Husûf namazı sünnettir. İki rekâttır. Güneş açılıncaya kadar duâ ile meşgul olunur.

İmamın Küsûf namazını cemâatle kıldırmasında bir mahzur yoktur. Husûf namazı ise cemâatsiz kılınır.

Bu namazların mescidde kılınması da sünnettir. Ezân ve kâmet okunmaz. Sâdece güneş tutulduğunda kılınacak namaz için “es-Salâtü câmiatün: Namaz için toplanınız!” diye seslenilir. (Buhârî, Küsûf, 3; M. A. Köksal, XI, 221)

Ay ve güneş tutulması gibi yer sarsıntısı da, Allâh'ın büyüklüğünü gösteren kevnî âyetlerden birisidir. Hicretin beşinci yılında Medine'de zelzele olmuştu.

Kalbi her an Allâh ile berâber olan Peygamber Efendimiz:

Rabbiniz sizi, râzı olacağı bir hâle döndürmek istiyor. Öyle ise siz de, O'nun rısâsını kazanmaya çalışın!!” buyurdu. ( İbn-i Ebî Şeybe, II, 220 ; İbn-i Esîr, Üsüdü'l-ğâbe, I, 29) İbn-i Abbas'ın, Efendimiz'in bu tavsiyesini dikkate alarak ve güneş tutulmasına kıyâsla zelzele namazı kıldırdığı rivâyet edilmektedir. (İbn-i Ebî Şeybe, II, 220)

http://www.usveihasene.com
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN NÂFİLE ORUÇLARI 04/03/2008 salı

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, Ramazan'dan sonra da zaman zaman nâfile oruç tutmaya devâm ederdi.

Genellikle pazartesi ve perşembe günleri oruçlu olmaya dikkat eder ve bunun sebebini de şu şekilde açıklardı; “ Ameller Allâh Teâlâ hazretlerine pazartesi ve perşembe günleri arzedilir.

Ben, amelimin oruçlu olduğum halde arzedilmesini severim.” (Tirmizî, Savm, 44)

Bir de her hicrî ayın “eyyâm-ı bîz” denilen 13, 14 ve 15. günlerinde oruç tutmaya önem verir ve ashâbına da tavsiye ederdi. İbn-i Abbas -radıyallâhu anh-:

“Peygamberimiz, eyyâmu'l-bîz'de oruç tutmayı hazarda da seferde de bırakmazdı.” diyerek (Nesâî, Savm, 70) , Efendimiz'in bu günlerde oruç tutmadaki devamlılığını anlatmaktadır.

Ayın bedir (dolunay) hâline geldiği eyyâm-ı bîz, insan vücûdundaki suyun, ay çekimine tâbî olarak yükseldiği ve nefisteki taşkınlık meylinin arttığı bir zamandır.

Azgın nefis için en iyi dizgin ve günâhlara karşı sağlam bir kalkan olan oruç, bu günlerde insanları sükûnete kavuşturacak tesirli ve güzel bir çâredir.1

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN NÂFİLE ORUÇLARI -devamı- 04/03/2008 salı

Allâh Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-,

Şevval ayından altı gün oruç tutmayı teşvik etmiş ve fazîletini şöyle bildirmiştir:

“Ramazan orucunu tutan ve buna Şevval ayında altı gün daha ekleyen kişi, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur.” (Müslim, Sıyâm, 204)

Şevvâl orucu, Ramazan'dan gereği gibi istifâde edemeyenler için, tamamlayıcı bir rol icrâ eder.

Fazîleti beyân edilirken bütün sene oruçlu gibi olunacağının ifâde edilmesi, iyiliklerin on katıyla sevaplandırılacağı esâsına dayanmaktadır.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN NÂFİLE ORUÇLARI -devamı- 05/03/2008 çarşamba

Bir de Aşura orucu vardır. Âişe -radıyallâhu anhâ-, Ramazan orucu farz kılınmadan önce Aşura orucu tutulduğunu, oruç farz kılındıktan sonra da dileyenin bu oruçlara 9-10 veya 10-11 Muharrem günlerinde devam ettiğini, dileyenin de tutmadığını haber vermektedir. (Muslim, Siyâm, 115)

Allâh Teâlâ, Mûsâ -aleyhisselâm-'ı Firavun'dan ve kavminden Aşura günü kurtarmıştı. Hz. Musâ, bu günde oruç tutmak sûretiyle Allâh'a şükretti.

Böylece ehl-i kitâb ve Araplar arasında bu günde oruç tutmak, âdet oldu. Resûlullâh Efendimiz de, bunu olduğu gibi bıraktı ve onun fazîleti hakkında:

“Aşura orucunun, önceki yılın günâhlarına keffâret olacağını Allâh'tan umarım.” buyurdu. (Tirmizî, Savm, 48)

Arefe günü oruç tutmak da tavsiye edilmiştir.

Farz oruçları hakkıyla ifâ ettikten sonra, nâfile oruçları da ihmâl etmemek gerekmektedir. Zîrâ nâfile ibâdetler kulu Allâh'a yaklaştıran en mühim vesilelerdir.

http://www.usveihasene.com
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN ÎTİKÂF 'ı 05/03/2008 çarşamba

Mutlak olarak bir yerde ve maddî mânevî, olumlu olumsuz bir şey üzerinde ısrarla durmak demek olan itikâf, ıstılahta kulluk ve Allâh'a yaklaşmak niyetiyle, mescidde belli bir süre kalmayı ifâde eder.

Îtikâf, daha ziyâde Ramazan ayında ve oruçlu olarak mescidde yapılır.

Îtikâfa girerek gündüzleri oruçla, geceleri de ibâdet ve zikirle mescidde geçirmek, tam mânasıyla kulluğa adanmak demektir.

Zarûri ihtiyaçlar dışında, hiçbir sebeple mescidden dışarı çıkmamayı gerektiren itikâf, daha önceki dinlerde de var olan bir ibâdettir.

Bazen insan, geçim telâşına ve çeşitli meşgalelere düşmüş olmanın getirdiği gâilelerin içerisinde, Allâh'tan uzaklaştığını hisseder.

Bu durumda bir mescide kapanıp, dünyâ işlerinden bir süre el etek çekmesi faydalı olur. Bunu devamlı olarak yapması mümkün değildir.

Ancak o, “Tamâmı elde edilemeyen bir şey, tümüyle de terk edilmez.” kâidesince fırsat kollar ve hâline uygun düşecek ölçüde itikâfa çekilir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN ÎTİKÂF 'I -devamı- 05/03/2008 çarşamba

Mescidde îtikâfa çekilmek, zihnin toplanması, kalbin meşgalelerden uzak tutulması, kişinin kendisini tâate vermesi ve Kadir gecesini bulma imkânına kavuşması gibi güzel netîceler hâsıl eder.

Bu yüzden Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- Ramazan ayının son on gününde itikâfa çekilirdi.

Vefat ettiği senenin Ramazanı'nda ise yirmi gün itikâfa girmiş (Buhârî, Îtikâf, 1, 17) ve ümmetinden yapabilecek olanlara da bunu sünnet kılmıştır.

Oruçsuz itikâf olmaz ve itikâfa mutlaka büyük mescidlerde girilmesi gerekir. Mescidlere, itikâf gibi ibâdetlere imkân vermek maksadıyla çadır kurulabilir, oralarda özel yerler ayrılabilir.

Müslüman kadınların mescidlerde değil, evlerinde mescid olarak kullandıkları özel köşelerinde itikâfa çekilmeleri daha uygun görülmüştür.

http://www.usveihasene.com
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN s.a.v. HACCI 06/03/2008 perşembe

Kime ki Kâ'be nasîb olsa Hudâ rahmet eder
Her kişi hânesine sevdiğini dâvet eder

Nahifî Süleyman

Hac, tevhid ve şükür ifâde eden fiillerden müteşekkil önemli bir ibâdettir.

İslam, Müslümanları aynı gâye etrâfında bir araya getirerek maddî mânevî kuvvetlerini artırmak,

gücünün her tarafa yayılmasını sağlamak, samîmi olanları diğerlerinden ayırmak gibi maksatlarla müntesiplerini hacca dâvet eder.

İnsanlar bu sâyede tanışıp kaynaşırlar ve birbirlerinden istifâde ederler.

Zîrâ insanda arzu ve rağbetler, ancak berâber olma ve birbirlerinden görme sonucunda oluşur.

Hacdan maksat, Allâh'ın dinini yüceltmek, Hz. İbrâhim'in sünnetine uymak ve Allâh'ın nimetlerini yâd etmektir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN s.a.v. HACCI 06/03/2008 perşembe

Hac, Allâh'ın evine saygının en güzel ifâdesidir.

Ka'be Allâh'ın nişânelerinden biri olduğu için, ona saygı göstermek Allâh'a saygı göstermek demektir.

Bu sebeple hacca gitmek, imkân bulabilen her Müslüman üzerinde, Allâh Teâlâ'nın bir hakkıdır.

Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Yoluna güç yetirenlerin Ka'be'yi haccetmesi, Allâh'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır.

Kim inkâr ederse, şüphesiz Allâh bütün âlemlerden müstağnîdir.” (Âl-i İmrân 3/97)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN s.a.v. HACCI -devamı- 07/03/2008 cuma

İbn-i Atâ -rahimehullah- âyette geçen “hacca güç yetirme” konusunda şu açıklamayı yapar; “İstitâat yani hacca güç yetirmek iki şeyle olur:

Bunların biri “hâl”, diğeri ise “mal”dir.

Hâli olan yola düşsün, mal onu bulur.” Hâl, muhabbetin kuvvetli olmasıdır.

Muhabbet ve aşkın fazla olduğu yerde şevk de fazla olur.

Şevk gâlip olduğunda uzun ve meşakkatli yollar kolaylaşır ve kısalır.

Şevk olmadığında ise kısacık yollar uzak gözükür.

Gönlün şevki neye ise ayaklar da gönülle beraber ona doğru koşar.

Eğer bir kimsede bu hâl yoksa şeriate göre onun istitâatı sâdece mal ile tahakkuk eder.

devamı var
 
Üst