Turgay Güler - "Bu Algıya Keşke Sen Teslim Olmasaydın"

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Dershane tartışmasında akıl tutulması

Dershaneler kapatılacak.
Bunu desteklersiniz, yahut karşı çıkarsınız.
Biri darbe der, öbürü kara propaganda. ...
Tartışılır.
İtiraz edilir.
Hepsi doğaldır.
Lakin bu tartışmalar "Gezi” ağzıyla yapılmamalı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Zuhal Topçu, dershanelerin kapatılmasını eleştiriyor.
Nerede?
STV’de.
Gayet doğal.
Eleştirebilir.
Hakkı.
STV Topçu ile özel bir röportaj yapmış.
Dershaneler kapatılmasın diye uğraş veriyor.
Bu konuda taraf olarak STV de haklı.
Lakin, Topçu öyle cümleler kuruyor ki aklınız durur.
STV ise akıl tutulmasıyla bu görüşleri yayınlıyor.
Topçu, dershane tartışmasının temelinde farklı düşüncelerin yattığını söylüyor.
Peki neymiş o düşünceler?
Topçu anlatıyor:
“Bir yerlere şirin gözükmek için, PKK’lı teröristlerle ve terörist başıyla İmralı canisiyle yaptıkları pazarlığa eğitim olayını kurban ediyorlar aslında.”
E yuh artık!
Bir de Zaman gazetesi yazarı Mahmut Çebi olayı var!
Kendisi 20 yıllık dostumdur.
Ama attığı mesaj kan donduracak türden.
Gördüğümde dondum kaldım.
Burada yazamayacağım.
Erdoğan’a çok ağır hakaret içeren bir mesaj.
Mahmut Çebi güzel bir insandır.
Bu çirkin hakaretin kendisine yakışmayacağını o da bilir, kabul eder.
Sanıyorum ki bu “Gezi” ağzı bulaşıcı.

MANDA YUVA YAPTI SÖĞÜT DALINA

Bülent Arınç, Erdoğan’a sitem etti.
Öyleyse tamamdır bu iş!
Ne o tamam olan?
AK Parti bölünüyor.
Hükümet düşecek!
Dershaneler kapatılıyor.
Öyleyse tamamdır bu iş!
Ne o tamam olan?
AK Parti ile Cemaat kavga ediyor.
Hükümet düşecek!
Gül ile Erdoğan’ın arası açıkmış!
Öyleyse tamamdır bu iş!
Ne o tamam olan?
Gül yeni parti kuracak.
Hükümet düşecek!
Vali “gavat” dedi.
Tamamdır bu iş!
Marmaray’ın elektrikleri kesildi.
Tamamdır bu iş!
İstanbul’da trafik sıkıştı.
Tamamdır bu iş!
ODTÜ’de yol çöktü.
Tamamdır bu iş!
Başbakan nezle oldu.
Tamamdır bu iş.
Bir aslan miyav dedi.
Tamamdır bu iş.
Manda yuva yaptı söğüt dalına.
Tamamdır bu iş.
Allah akıl fikir versin ne diyeyim?

Turgay Güler - Akşam
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Hoca Efendi gücünü görelim!

Kim diyor?
Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde Necati Doğru diyor!
“Hoca Efendi gücünü görelim!”
Sonra da ekliyor:
“Arkanda imanı yüksek hizmet ordusu ve içinde güçlü, köşe başı tutmuş, makam, mansıp sahibi on binlerce etkili insan var. Valilerin var. Müsteşarların var. Yüksek bürokratların. Orduya vidaladığın generallerin, iktidar ve muhalefet partilerine yerleştirdiğin milletvekillerin, yargıda hakimlerin, savcıların, medyada gazete ve TV’lerin……”
Liste uzayıp gidiyor.
“Eğilip etek mi öpeceksin?” diye de edepsiz bir ifadeyle devam ediyor.
Son olarak da şunu söylüyor:
Hoca Efendi!
Gücünü görelim.
Gizli kasetler çıksın.
Seçimler neşelensin.
Bir zamanlar bunların “AK Parti ve Cemaat’i bitirme eylem planları” vardı. Sanıyorum güncellemişler.
BUNLAR ÇOK AĞIR LAFLAR
Firavun!
Karun!
Kalleş!
Çirkin!
Kırk Haramiler!
Diktatör!
Tımarhanelik!
Deli!
Ve dahası…
Tıpkı Gezi darbesi günlerindeki gibi.
En ağır hakaret ve küfürler havada uçuşuyor.
Sosyal medyada sarf edilen hakaretleri bu sütuna taşımamam imkânsız.
Tek amaç; Erdoğan’ı itibarsızlaştırma.
Erdoğan’a “itibar suikastı”.
Başarabilirler mi dersiniz?
Yahut başarırlarsa kimler sevinir?
Ve son bir not.
Bu dil, yanlış bir dildir.
İma yollu bile kullanılamaz.
Düşmanına bile!
İKTİDAR NİMET DEĞİL SORUMLULUKTUR
Tarafların akilleri şunu söylüyor:
“Bu bir kardeş kavgasıdır, ayıptır, günahtır.”
Bir gazetenin, “çiçekli reklamı” ise şunu anlatıyor:
“Kavga etmeyelim, ‘çiçeği’ paylaşalım.”
Birlikte koklayalım.
Çiçek sanıyorum “iktidarı” yahut “iktidar nimetlerini!” temsil ediyor.
Amma, iktidar bir nimet değildir, o nedenle paylaşılamaz.
İktidar bir sorumluluktur.
Bu sorumluluğu almayı isteyenler, bildik bir yolu takip etmelidirler.
Önce bir lider bulunur, sonra bir parti kurulur, ardından seçime girilir.
Şayet halk ikna edilebilirse, iktidar olunur.
Bir nimeti de varsa yetmiş beş milyon vatan evladıyla paylaşılır.
Tıpkı bugün olduğu gibi.
Paylaşmayanlar ise, bir sonraki seçimde sandığın dibini boylar.
Tıpkı geçmişte olduğu gibi.
OLABİLİR KİME NE?
Dershane tartışması “gerçek” bir tartışma değil aslında.
Gerçek tartışma şu:
“Cemaat oy desteğini bundan sonra kime verecek?”
Mustafa Sarıgül, sağda-solda “Biz anlaştık, tabii ki bana verecekler” diyor.
Olabilir.
Kime ne?
Kemal Kılıçdaroğlu sağda-solda, “Bu iş tamam, aramız iyi, bizi destekleyecekler” diyormuş.
Olabilir.
Kime ne?
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Baykal neden korkuyor niçin konuşmuyor?

Sen bu maganda ağızlarını bırak!
O Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanını sen değil, senin “ağa babaların” kaçıramamış!
Kim oluyorsun sen?
Günlerdir “manşetlerdeyiz”, günlerdir “ekranlardayız”.
Bayram değil seyran değil.
“Medya eniştemiz” bizi niye öpüyor Allah aşkına?
Bu sözler CHP’nin 2005 yılındaki olaylı kurultayında Deniz Baykal tarafından “Mustafa Sarıgül” için söylendi.
Hadi biraz daha yakından bakalım.
Ağa babaları.
Manşet.
Ekran.
Medya eniştemiz.
Mustafa Sarıgül.
Aklınızda tutun, bu kısma birazdan geri döneceğiz.
Gelelim bugüne.
Sarıgül, ihraç edildiği CHP’ye geri döndü.
Döndürüldü!
Hem de Baykal’a rağmen.
Hatta Kılıçdaroğlu’na rağmen.
Dahası Gürsel Tekin’e rağmen.
Bir de o gün kurultay salonunda yumrukladığı Ateş Ünal Erzen’e rağmen.
CHP’nin hakkında hazırladığı yüz sayfalık “yolsuzluk raporuna” rağmen.
Dönelim şimdi başa.
Ne diyordu Baykal?
“O Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanını sen değil, senin ‘ağa babaların’ kaçıramamış!
Kim oluyorsun sen?”
Ama kaçırdılar!
Bir komployla ayağını kaydırdılar.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Beykoz Konakları’nda çok önemli bir buluşma varmış.
Gazetelere yansıdı.
Beykoz Konakları’nda Hüsamettin Özkan’ın evinde.
İnan Kıraç, Sarıgül, Ateş Ünal Erzen, Sözcü Gazetesi’nin sahibi Ertuğrul Akbay ve CHP İstanbul milletvekili Aydın Ayaydın bir akşam yemeğinde buluşmuşlar.
Gündemde, Sarıgül ile Erzen’i barıştırmak varmış.
Amaç da hasıl olmuş. Sarıgül ve Erzen barışmışlar.
Nokta.
Baykal, 2005 yılında “oyunu” görmüş ve büyük bir cesaretle meydan okumuştu.
İlk raundu da almıştı.
Yeniden genel başkan
seçilmişti.
Ancak ikinci raundu kaybetti.
Birileri” komplo kurup Baykal’ı alaşağı etmişti.
Şimdi üçüncü ve son raunt.
Sanırım herkes her şeyi net bir şekilde anlamıştır.
Fotoğraf gittikçe netleşiyor.
Peki Baykal niçin susuyor?
Neden korkuyor?
Niye konuşmuyor?
Anlamış değilim.
İlk fırsatta kendisine soracağım.
Ve son bir not.
Siyaseten seversiniz, yahut sevmezsiniz.
Ama gerçek şu ki, Baykal millidir.
Elbet herkes gibi hataları,
günahları vardır.
Lakin kumaşı Anadolu
tezgâhında dokunmuştur.
Yerlidir.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
“Başbakan’a açık mektup”

Yazının başlığı aynen şöyle:
Tarihe kısa bir not düşmek için Başbakan’a açık mektup.
İçeriğine gelince.
Çok net anlaşılsın diye bir cümleyle özetleyeyim.
“Vazgeç! Yoksa çok fena olur!”
Bu!
Aba altından sopa, tehdit, gözdağı…
Ne derseniz artık?
Bunun dışındaki her kelime, cümle, satır laf-ı güzaf.
Yazı, “Açılan yarayı tedavi etmek değil on yıl, sonsuza kadar sürecektir” diye de bitiyor.
28 Şubat bin yıl sürecek gibi bir şey!
Sonsuza kadar sürecek bir kin!
Niye?
Dershaneler dönüştürülüyor diye.
Dar gelirli binlerce ailenin dişinden, tırnağından artırdığı para, aile bütçesinde kalıyor diye.
Bu ülkenin çocukları yarış atı olmaktan kurtuluyor diye.
Adaletsizlik ortadan kalkıyor diye.
Türkiye normalleşiyor diye.
Ve dahası…
Değer mi Allah aşkına?

‘Prof. Ahmet Akgündüz diyor ki’
Prof.Dr. Ahmet Akgündüz, cemaat mensuplarının büyük saygı ve sevgisine mazhar olmuş değerli bir akademisyendir.
Cemaatin önde gelenleri arasındadır.
Naif bir dili, kişiliği vardır.
Sözünün gücü ve itibarı herkesçe malumdur.
Lakin özellikle Gezi kalkışmasından bugüne sergilediği dik duruş nedeniyle “itibarsızlaştırma” gayretlerinin odağına konulmuştur.
Bugün ise dershaneler konusunda “ders” olabilecek tespitleri nedeniyle hedefte!
“Yeri geldiğinde karşı çıkmak dürüstlüğün göstergesidir” düsturuyla hareket ettiği için tepki çekiyor. Hakarete uğruyor.
Peki niye?
İşte şu sözleri nedeniyle.
Akgündüz diyor ki:
“Sakın, sakın, sakın! Çabuk bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz.”
Ardından da ekliyor:
“Bu ihtilaftan dolayı ehl-i dalalet ve Geziciler keyif içinde ve yangına körükle gidiyorlar. Hocaefendi’nin maalesef ifratkarane beyanatını ve Zaman Gazetesi’nin kışkırtıcı manşetlerini çevire çevire zevkle yayımlıyorlar; yorumlar ekliyorlar. Ehl-i iman ise ağlıyor ve kalpleri sızlıyor.
…Hocaefendi’nin beyanatını hissi, aşırı ve mübalağalı buluyorum. İmam Hatipler hakkındaki beyanatı ne kadar yanlış ve hatalı idiyse, bu da öylesine hatalıdır. Dershaneler meselesini 28 Şubat ile ve hatta daha söyleyemediğim menfi şeylerle kıyaslamak kıyas-ı ma’al-farıktır.
…Buna dayanarak Zaman Gazetesi’nin kışkırtıcı manşetlerini ise hayretle izliyorum ve üzülüyorum.”
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Mesele dershane değil hâlâ anlamadın mı?

“İlk olarak hükümetin, İsrail ile olan sorunlu ilişkileri Gülen hareketi içindeki hoşnutsuzluğun kaynaklarından biri. Türkiye’nin İsrail ile çatışma içinde olmaması gerektiğini düşünüyorlar. Çünkü Gülen hareketi İsrail ile olan çatışmanın Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırdığını ve ülkeyi İran, Rusya ve Ortadoğu’ya yakınlaştırdığını düşünüyor. “

Emre Uslu Today’s Zaman’da yazdı bunları.
Yukarıdaki tespitin özeti şu:
“Cemaat, İsrail ile ilişkilerin bozulmasından rahatsız.”
Niyeyse?
Peki İsrail ile ilişkiler niye bozuldu?
Çok net!
Filistinlileri öldürdükleri, onlara zulmettikleri, yurtlarından çıkardıkları için.
Dönelim başa.
“Cemaat İsrail’in Filistinlileri öldürmesinden rahatsız değil.”
Ya?
“Öldürmeyin denmesinden rahatsız.”
Başka.
Mavi Marmara gemisinde 9 Türk vatandaşını şehit ettikleri için.
Cemaat bundan da rahatsız değil.
Hatırlatmak gerekirse İsrail bile özür diledi…
Bekledim.
Cemaatin “resmi” sözcüsü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan bir açıklama, kınama, düzeltme, yalanlama bekledim.
Gelmedi.
Birkaç gün daha bekleyeceğim.
Gerçekten böyle mi düşünüyorlar, göreceğiz.
Aslında dershane meselesi gerçek bir tartışma değil.
Dershaneler dönüştürülmeseydi de bunlar yaşanacaktı!
Mesele dershane değilse nedir peki?
O halde Emre Uslu’nun yazısına biraz daha yakından bakalım.
Daha yakından.
Bir kez daha, bir kez daha söyleyeyim.
Mesele “enerji”!
Türkiye’nin bölgede güçlenmesini, büyümesini istemiyorlar.
Kürt meselesinin hallinden rahatsızlar.
Kim mi?
Bir kez daha anlatayım.
Tarih 14 Mayıs 2013.
Yaklaşık altı ay kadar önce.
Financial Times Gazetesi, “Türkiye Washington’a baş kaldırıyor” diye yırtınıyordu.
Gazetenin yazarı Daniel Dombey, “Türkiye’nin kendi Kürt toplumuna yönelik açılımlar yaptığı bir dönemde hazırlanan anlaşma, Ankara’nın enerji zengini Kuzey Irak’taki nüfuzunu artırırken ülkenin büyük büyüme hedeflerine ulaşmasına da yardımcı olabilir” diyordu.
Amerikalılar, İngilizler, İsrailliler adına.
Ama Türkiye bu yırtınmalara kulak asmadı.
Tehditlere aldırış etmedi.
Direndi.
Sonra ne mi oldu?
On beş gün sonra Türkiye’de Gezi diye bir darbe girişimi sahnelendi.
Erdoğan’ı devirip Kuzey Irak’la yapılan enerji anlaşmasını sonlandıracaklardı.
Başaramadılar.
Şimdi biraz daha geriye gidelim.
Şubat 2013’e.
İsrail’in Calcalist (Ekonomist) Gazetesi, Başbakan Netanyahu’nun koalisyon hükümetini kurduktan sonra Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için bir dizi projeyle Türkiye’nin kapısını çalacağını iddia etti.
Peki neydi o projeler?
Sıkı durun!
Güney Kıbrıs ile gaz çıkarımı konusunda çalışan Delek Firması ve İsrail’in Akdeniz’deki gaz yatakları Tamar ve Leviathan’ı işleten Ratio adlı şirketlerin çıkardığı doğalgazı, deniz altından Türkiye vasıtasıyla Avrupa’ya taşımak.
İsrail için öylesine hayatiydi ki bu proje, bir ay sonra Netanyahu Erdoğan’ı arayıp özür diledi.
Lakin Türkiye, buna rağmen İsrail’in projesini elinin tersiyle itti.
O günlerde Enerji Bakanı Taner Yıldız, Kanal 7’de katıldığı programda sevgili dostum Mehmet Acet’e şunları söylüyordu:
“Başka proje yapacak ülke mi kalmadı ki, dokuz şehidimiz varken kalkıp İsrail ile enerji projesi yapalım.”
Ve bugün.
Türkiye, Kuzey Irak’la ve Bağdat yönetimiyle anlaştı.
Birileri çıldırıyor.
Hâlâ bunu engellemek için yırtınıyor.
Emre Uslu’nun yazısına bu gözle bir daha bakın.
Ve son bir not.
Gezi’de bazı basın yayın organları kendisinden asla beklenmeyecek bir şey yaptı.
Destek oldu.
“Sahi siz Gezi darbesine niçin destek verdiniz kuzum?”
Bu arada unutmadan; “Diyarbakır’daki tarihi günü de tek kare yayımlamamıştınız.”
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,764
Tepkime puanı
984
Puanları
113
herkesi herşeyi kendisini devirmek için görenler, mesele ağaç değili anlayamayanlar, dersane meselesinide anlayamazlar. siz birilerini yok etmeye kalktığınızda,o birilerinin size gül vermeyecekleri kesin. taşa taşla karşılık verenlere kızmayın.
karınca misali herkes safları netleştirsin.ben cemaatin tarafındayım.
:gul
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı niçin suskun?


Gezi olayları sırasında bir yazı kaleme almıştım.
O yazıda Siyonizm eleştirisi vardı.
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’ndan önemli bir isim beni aradı.
“Turgay Bey cemaat olarak bu yazınızdan biz de Musevi Cemaati de çok rahatsızız” dedi.
Şoke oldum!
O şaşkınlıkla sordum; “Siz niye rahatsız oldunuz, anlayamadım” diye.
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı adına arayan o “önemli” kişi cevap verdi:
“Biliyorsunuz. Bizim dinler arası diyalog projemiz var. Buna zarar veriyor” dedi.
Sonra ben bir kez daha sordum; “İyi de siz Musevi Cemaati’nin sözcülüğünü niye yapıyorsunuz” diye.
Cevapladı:
“Oradaki dostlarımız bizi aradı, rahatsızlığını bize iletti, sizinle bir yemek yemek istiyorlar” dedi.
Dondum kaldım.
Yemek tekliflerini de geri çevirdim.
O görüşmenin detaylarını gerekirse ilerleyen zamanlarda paylaşırım. Kimin bilgisi dâhilinde, kim aradı ve dahası?
En ince detayına kadar!
Sonra ne mi oldu?
Cemaate yakın gazeteciler hakkımda yoğun bir karalama kampanyası başlattı. Hem gazetelerde hem de sosyal medyada.
“Bizim cemaat”, Musevi Cemaati adına beni linç etmeye kalkıştı.
Sonra ben, Musevi Cemaati’nin rahatsızlığını gidermek için bir yazı kaleme aldım. Belli ki, Siyonizm eleştirimi farklı anlamışlardı.
Böylece Musevi Cemaati ile aramızdaki sorun sulh oldu.
Bizim” cemaatte rahatlayıp, linç girişimini sonlandırdı.
Buyurun yalanlayın; o vakit en ince detaylarına varıncaya kadar açıklayayım.
Noktasına virgülüne kadar!

YÜZ YÜZE GELİNCE BAŞKA, ARKADAN BAŞKA
Aylardır cemaatin en üst düzey yetkileri bana ziyarete gelip gidiyorlar.
Bazıları da sürekli telefonla arıyor. Beni yakın markajda tutmaya çalışıyorlar. Biliyorum sadece beni değil!
Bu ikili görüşmelerin gündemi şu; “Biz Erdoğan’ı seviyoruz. AK Parti’ye oy vermeyip de ne yapacağız? Allah ondan razı olsun. Bu millete on bir onurlu yıl yaşattı. Lakin şu dershaneler konusunda sıkıntımız var. Birileri fitne çıkarmaya çalışıyor. Ne olur yardımcı olun.”
Her defasında söylüyorum, “Yahu bak ben size fitnecileri söyleyeyim. Falan falan falan falan….”
Onlar da her defasında, “Doğru söylüyorsun. Biz de rahatsızız. Ama onlar cemaati temsil etmiyor” diyorlar.
Dahasını da söylüyorlar ama bende kalsın!
“O vakit niye yollarınızı ayırmıyorsunuz?” diye sorduğumda, “orada başka meseleler var!” deyip geçiştiriyorlar.
Soruyorum.
Cemaatin resmi sözcüsü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’na soruyorum.
Nedir o başka meseleler?
Size şantaj mı yapılıyor?
Nedir?
Cevap yok.
Perde arkasında bunlar yaşanıyor. Sonra ben cemaate sızmış fitnecileri faş edince, hizmet eri kardeşler beni cemaat düşmanı ilan ediyor.
Perde arkasındakileri bilseler, helallik isterler.
Neyse.
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı, bu görüşmelere ilişkin detay isterse, en ince ayrıntısına kadar bu köşede yazarım.
Lakin bana yakışmaz.
CEMAAT VE SEKS KASETLERİ
Cemaatin elinde AK Partililere ait seks kasetleri varmış!
Aman ne güzel.
HD mi acep?
Yakın plan mı?
Görüntüler net mi?
Bu nasıl çirkin bir iddiadır!
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı cemaatin resmi sözcüsü. Ama çıkıp da “yok öyle bir şey” demiyor.
Yalanlamıyor.
Ne yani cemaat işi gücü bırakıp, milletin uçkurunun peşine mi düştü?
Bu ne rezil bir iddiadır ve bu iddiaya sessiz kalmak nasıl bir rezilliktir.
Bir diğeri çıkıyor, “şu şu şu belgeleri açıklayacağız” diyor.
Dün niye açıklamadın?
Bunları elinde koz olarak mı tutuyordun?
Peki sormazlar mı o vakit?
Deniz Baykal’a yönelik kaset komplosu da sizin eseriniz mi diye?
Sormazlar mı, MHP’lilere yönelik kaset komplosu da sizin eseriniz mi diye?
Sormazlar mı?
Cüppeli Ahmet Hoca’ya yönelik kaset komplosunu da siz mi hazırladınız diye?
Hülasa; hepimizin gönül verdiği cemaat milyonlarca insanı hayal kırıklığına uğratıyor.
Gönül bağlarını kopartıyor. Yara alıyor. Yıpranıyor.
En büyük düsturu “siyasetin şerrinden Allah’a sığınmak” olan bu yapı, hizmeti bırakıp gırtlağına kadar siyasileşmiş.
Said Nursi hazretlerinin yaşayan talebeleri bile ateş püskürüyor.
Cemaate çok sert uyarılarda bulunuyor.
Ancak nafile.
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Turgay Güler - Mesele dershane değil hâlâ anlamadın mı?

Mesele dershane değil hâlâ anlamadın mı?
29 Kasım 2013 Cuma - Aksam.com.tr
İLGİLİ HABERLER
Dershane de dershane...
Kim kimi ‘tasfiye’ ediyor
Washington’da eksen kayması tartışması
Turgay GÜLER
[email protected]

“İlk olarak hükümetin, İsrail ile olan sorunlu ilişkileri Gülen hareketi içindeki hoşnutsuzluğun kaynaklarından biri. Türkiye’nin İsrail ile çatışma içinde olmaması gerektiğini düşünüyorlar. Çünkü Gülen hareketi İsrail ile olan çatışmanın Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırdığını ve ülkeyi İran, Rusya ve Ortadoğu’ya yakınlaştırdığını düşünüyor. “
Emre Uslu Today’s Zaman’da yazdı bunları.
Yukarıdaki tespitin özeti şu:
“Cemaat, İsrail ile ilişkilerin bozulmasından rahatsız.”
Niyeyse?
Peki İsrail ile ilişkiler niye bozuldu?
Çok net!
Filistinlileri öldürdükleri, onlara zulmettikleri, yurtlarından çıkardıkları için.
Dönelim başa.
“Cemaat İsrail’in Filistinlileri öldürmesinden rahatsız değil.”
Ya?
“Öldürmeyin denmesinden rahatsız.”
Başka.
Mavi Marmara gemisinde 9 Türk vatandaşını şehit ettikleri için.
Cemaat bundan da rahatsız değil.
Hatırlatmak gerekirse İsrail bile özür diledi…
Bekledim.
Cemaatin “resmi” sözcüsü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan bir açıklama, kınama, düzeltme, yalanlama bekledim.
Gelmedi.
Birkaç gün daha bekleyeceğim.
Gerçekten böyle mi düşünüyorlar, göreceğiz.
Aslında dershane meselesi gerçek bir tartışma değil.
Dershaneler dönüştürülmeseydi de bunlar yaşanacaktı!
Mesele dershane değilse nedir peki?
O halde Emre Uslu’nun yazısına biraz daha yakından bakalım.
Daha yakından.
Bir kez daha, bir kez daha söyleyeyim.
Mesele “enerji”!
Türkiye’nin bölgede güçlenmesini, büyümesini istemiyorlar.
Kürt meselesinin hallinden rahatsızlar.
Kim mi?
Bir kez daha anlatayım.
Tarih 14 Mayıs 2013.
Yaklaşık altı ay kadar önce.
Financial Times Gazetesi, “Türkiye Washington’a baş kaldırıyor” diye yırtınıyordu.
Gazetenin yazarı Daniel Dombey, “Türkiye’nin kendi Kürt toplumuna yönelik açılımlar yaptığı bir dönemde hazırlanan anlaşma, Ankara’nın enerji zengini Kuzey Irak’taki nüfuzunu artırırken ülkenin büyük büyüme hedeflerine ulaşmasına da yardımcı olabilir” diyordu.
Amerikalılar, İngilizler, İsrailliler adına.
Ama Türkiye bu yırtınmalara kulak asmadı.
Tehditlere aldırış etmedi.
Direndi.
Sonra ne mi oldu?
On beş gün sonra Türkiye’de Gezi diye bir darbe girişimi sahnelendi.
Erdoğan’ı devirip Kuzey Irak’la yapılan enerji anlaşmasını sonlandıracaklardı.
Başaramadılar.
Şimdi biraz daha geriye gidelim.
Şubat 2013’e.
İsrail’in Calcalist (Ekonomist) Gazetesi, Başbakan Netanyahu’nun koalisyon hükümetini kurduktan sonra Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için bir dizi projeyle Türkiye’nin kapısını çalacağını iddia etti.
Peki neydi o projeler?
Sıkı durun!
Güney Kıbrıs ile gaz çıkarımı konusunda çalışan Delek Firması ve İsrail’in Akdeniz’deki gaz yatakları Tamar ve Leviathan’ı işleten Ratio adlı şirketlerin çıkardığı doğalgazı, deniz altından Türkiye vasıtasıyla Avrupa’ya taşımak.
İsrail için öylesine hayatiydi ki bu proje, bir ay sonra Netanyahu Erdoğan’ı arayıp özür diledi.
Lakin Türkiye, buna rağmen İsrail’in projesini elinin tersiyle itti.
O günlerde Enerji Bakanı Taner Yıldız, Kanal 7’de katıldığı programda sevgili dostum Mehmet Acet’e şunları söylüyordu:
“Başka proje yapacak ülke mi kalmadı ki, dokuz şehidimiz varken kalkıp İsrail ile enerji projesi yapalım.”
Ve bugün.
Türkiye, Kuzey Irak’la ve Bağdat yönetimiyle anlaştı.
Birileri çıldırıyor.
Hâlâ bunu engellemek için yırtınıyor.
Emre Uslu’nun yazısına bu gözle bir daha bakın.
Ve son bir not.
Gezi’de bazı basın yayın organları kendisinden asla beklenmeyecek bir şey yaptı.
Destek oldu.
“Sahi siz Gezi darbesine niçin destek verdiniz kuzum?”
Bu arada unutmadan; “Diyarbakır’daki tarihi günü de tek kare yayımlamamıştınız.”


YAZARIN TÜM YAZILARI
Turgay Güler

[email protected]

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/turgay-guler/mesele-dershane-degil-hala-anlamadin-mi/haber-265212


anladılar anladılar daaaa GÜNAAAYDINNNNNN :(
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
tüm mesele ak partinin mgk kararlarını uygulamaya çalışması
kanunsuz bir biçimde
dayatmacı tek parti tek adam mantığı ile
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
1464650_190243691168165_995226437_n.jpg
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
konu zaten dershane değildi o bahaneydi, dershane konusu kapandı gitti samanyolu bile sustu artık, mesele büyük ve cemaat kan kaybetmeye devam ediyor, operasyonların kendilerine yapıldığın anladılar...


valla kendileirni kurtarmak isiyorlarsa geri çekliecekler ve hükümete desteği alenen verecekelr yoksa halleri harap.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
@salimabi

BİR ZAMANLAR SİZİN GİBİ İDİM asla DOĞRU yu bulmak için ŞÜPHE duymadım Yıllar sonra anladım ki BÜYÜK HATA.Forum un bana göre Kadrolu bir F.Gülen KARŞITISINIZ bu sizin düşünceniz FAKAT F.GÜLEN i suçlarken NEFSİNİZ le değil AKLINIZLA hareket edin TARAFGİRLİĞİNİZİ bir kenara atın.

Aşağıda bir alıntı var şimdi onu okuyun ve ÜSTAT ın ın ATATÜRK hakkında getirdiğiniz ve Ulusalcı kaynakça hazırlanman resim ve Üzerindeki yazıları karşılaştırın.


Daha önce varlığı ve içeriği konusunda çeşitli spekülasyonlar yapılan mektupta, Nursi, övgü dolu sözlerle Atatürk'e hitap edip nasihatlerde bulunuyor.

Bu tarihi mektup, üzerine 'Çok mühim bir mektup' notu düşülerek, Cumhurbaşkanlığı Arşivi'nde muhafaza ediliyor.

İSLAM ALEMİ KAHRAMANI PAŞA HAZRETLERİ

HABERTÜRK'ün ulaştığı mektupta Nursi, önce Atatürk'e "İslam âlemi kahramanı Paşa Hazretleri" olarak hitap ederek, akabinde şu ifadeleri kullanıyor: "Ey şanlı gazi. Zat-ı âliniz hem muzaffer ordunun hem muazzam Meclis'in manevi şahsiyetini temsil ediyorsunuz."

BU FAKİRİN NASİHATİNİ DİNLEYİN

Bediüzzaman, iltifatlarda bulunduktan sonra, "İki cihanda mutluluk ve başarılarınızı can-ı gönülden dileyen bu fakirin, bir meselede 10 sözünü, tavsiyesini birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum" diyor.

Said-i Nursi 9 Kasım 1922'de ziyaret ettiği Meclis'te Bitlis Mebusu Arif Bey ve arkadaşlarının Meclis Başkanlığı'na yaptıkları başvuruyla kürsüye davet edilir.

Kürsüde Milli Mücadele gazilerini tebriklerini sunup, dua eder. Bu gelişmeler, aynı gün Meclis Zabıt Ceridesi'nin kayıtlarına girer, bir gün sonra Hâkimiyeti Milliye Gazetesi'nde de haber olur. Fakat dua ve tebrik dışında uzun bir konuşma söz konusu değildir.

Yılların tartışma konusu olan, 88 yıldır orijinal hali bilinmeyen ve ilk defa ortaya çıkan bu tarihi mektubun 10 nasihatlik bölümü, Atatürk'e özel olarak hitap ettiği ifadeler çıkarılıp, bazı değişiklikler yapılarak Bediüzzaman'ın 'Tarihçe-i Hayat' kitabında yayınlanmış. Ancak, çeşitli kaynaklarda Bediüzzaman'ın Meclis'te 9 Kasım 1922'de yaptığı konuşma olduğu zannedilen 10 maddelik metin ile bu mektup arasında çok farklılık var. Tarihçe-i Hayat kitabının 124-125-126-127 No'lu sayfalarında, milletvekillerinde dine karşı gördüğü lakaytlık sebebiyle on maddelik beyanname neşredip, dağıttığı belirtiliyor.


NAPOLYON'U DEĞİL SELAHADDİN EYYUBİ'Yİ ÖRNEK AL

Bediüzzaman, bu mektubu Meclis ziyaretinden kısa süre sonra, 23 Kasım 1922'de yazar.

Mektubunda, Atatürk'e Napolyon'u değil, Selahaddin-i Eyyubi gibi İslam kahramanlarını örnek alması gerektiğini hatırlatan Nursi, "Sizin bu başarınızı ve büyük hizmetinizi takdir eden ve sizi çok seven müminler, sıradan ama sağlam Müslüman'dırlar. Sizi ciddi sever ve sizi tutar ve size minnettardırlar" diye devam eder.

Yıllardır varlığı tartışılan bu mektup Bediüzzaman'ın Atatürk'e yazdığı ilk ve son mektuptur.

İşte Atatürk’e övgüler düzülen ‘Duacınız Said-i Kürdi’ imzalı tarihi mektup

-Duacına Saıd-i Kürdi' imzasıyla 23 Kasım 1922'de Atatürk'e yazdığı, Cumhurbaşkanlığı arşivinde bulunan ve çok mühim bir mektup' notu düşülerek saklanan tarihi mektubun günümüz Türkçesi ile sadeleştirilmiş hali.

İNNESS'ELATE KÂNET ALE'L-MÜ'MİNİNE KİTABEN MEVKUTA

"Şüphesiz namaz belli vakitlerde müminlere farz kılınmıştır." (Nisa Suresi, 103)
İslâm âleminin kahramanı Paşa Hazretleri'ne
Ey şanlı Gazi, yüce şahsiyetiniz hem başanlı ordunun hem de yüce Meclis'in manevi kişiliğini temsil ediyor. Bu vesileyle kişilerin kusuru, onların manevi kişiliğine ve temsilcisinin hesabına geçer. Dolayısıyla kişileri ve temsilcileri doğru yola teşvik etmek, yönlendirmek en önemli görevinizdir. İki cihanda mutluluk ve başarılarınızı can-ı gönülden dileyen bu fakirin, bir meselede 10 sözünü, tavsiyesini, birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum.

1) Allah'ın verdiği olağanüstü bu başarılar, bir teşekkür ister ki sürekli olsun, artmaya devam etsin. Eğer nimet, şükür görmezse gider. Madem Allah'ın yardımıyla Kuran'ı düşmanın saldırılarından kurtardınız, Kuran'ın en açık ve kesin emri olan "namaz" gibi farzları yerine getirmeniz gerekir. Böylece namazın feyzi (ilmi, bolluğu, hazzı) şahane işleriniz için sürekli bir şekilde üstünüzde olsun ve devam etsin.

2) İslam dünyasını mutlu ettiniz, sevgilerini ve yakın ilgilerini kazandınız. Ancak o yakın ilgi, alaka ve sevginin devamlılığı, İslami yaşamın gereklerini yerine getirmekle olur. Çünkü Müslümanlar, İslamiyet adına sizi severler. Siz de İslami yaşantınızla ahretinizi güçlendirin ve İslamiyet'e bağlılığınızı ortaya koyunuz.

3) Başta yüce şahsiyetiniz olmak üzere siz ve silah arkadaşlarınız olan kahramanlar, bu dünyada
Allah dostları (evliyaullah) hükmünde olan gazi ve şehitlere komutanlık ettiniz.
Kuran'ın kesin emirlerini uygulamak ve uygulatmakla öteki âlemde de nurlu gruba önder olmaya çalışmak, sizin gibi büyük yardıma mazhar olanlara layıktır. Aksi takdirde burada kumandanken orada bir neferden yardım dilenme zorunda kalabilirsiniz. Bu basit, boş dünya şan ve şerefiyle, öyle madde değil ki, sizin gibi yüce ruhlu, karakterli insanları doyursun, tatmin etsin ve onların gerçek amacı bunlar olsun.

4) Bu milletin Müslüman toplulukları, o kadar ki bir cemaat namazsız kalsa, sapkın günahkâr olsa bile yine de başlarındakini dini bütün görmek ister. Hatta bütün Kürdistan'da, görev verilen tüm memurlara yönelik ilk önce sorulan soru şudur: "Acaba namaz kılıyor mu?" Namaz kılan memura kesinlikle güvenirler, kılmayan memur da ne kadar başarılı ve etkili olsa bile onlara göre suçludur.
Bir zamanlar "Beytüşşebap" aşiretlerinde isyan vardı. Ben gittim, sordum: "Sebep nedir?" Dediler ki: "Kaymakamımız namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?"
Bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıya (hırsız, haydut) idiler.

5) Peygamberlerin çoğunluğunun Doğu'dan, âlim ve bilginlerin önemli bir kısmının ise Batı'dan çıkması, ezeli bir kaderin işaretidir. Bu nedenle Doğu'yu ayağa kaldıracak din ve kalptir, akıl ve felsefe değildir. Doğu'yu uyandırdınız, hak ettiği yere getirdiniz, o halde tabiatına uygun davranınız. Aksi halde bütün emeğiniz ya boşa gider veya başarılarınız çok yüzeysel kalır.

6) Düşmanınız ve İslamiyet düşmanı olan melun İngiliz, İslam dinine karşı olan duyarsızlığımızdan pek fazla istifade etti ve ediyor. Hatta diyebilirim ki, Yunan kadar İslam'a zarar veren, dinde ihmalimizi bahane edip bundan faydalanan iç düşmanlarımızdır. İslamiyet'in faydası ve milletin güvenliği için bu ihmali ortadan kaldırmamız gerekir. İttihatçılar o kadar harika, gayretli, istikrarlı olmalarına ve fedakârlık göstermelerine rağmen, hatta İslam'ın uyanışına sebep oldukları halde, dinde kısmen laubalilik tavrı gösterdikleri için içerideki millet onlardan nefret etti ve değersiz görüldüler. Dışarıdaki Müslümanlar ise İttihatçıların dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmet gösterdiler, gösteriyorlar.

7) Küfür âlemi bütün vasıtalarıyla, medeniyetiyle, felsefesiyle, ilim ve sanatlarıyla, misyonerleriyle İslam âlemine saldırdı ve maddi olarak uzun zamandan beri galip olduğu halde İslam âlemine dinen galip gelemedi. İçeride sapkınlığa düşmüş bütün grupların, İslam'a az miktarda zarar verecek ölçüde kaldığı, İslamiyet direncini ve sağlamlığını sünnete bağlılık ve birliktelikle koruduğu, şimdi ise üstün bir konuma geçmeye hazırlandığı bir zamanda, ayrıca sizin gibi yüce bir kahramanı İslam'ın koruyucusu ve savunucusu bulduğu bir anda, laubali bir şekilde pis Avrupa medeniyetinden süzülen uydurma bir akım gönlünde yer tutamaz. İslâm âlemi içinde önemli ve devrim niteliğinde bir iş yapmak, ancak İslamiyet'in kurallarına teslimiyetle mümkün olabilir. Aksi olamaz ve olmamıştır. Olsa dahi kısa sürede sönüp gitmiştir.

8) Dinin zayıflayıp etkisini kaybetmesine sebep olan alçak Avrupa medeniyeti yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve Kuran medeniyetinin ortaya çıkmasının vakti geldiği bir anda lakayt ve ihmalkâr bir şekilde "olumlu bir iş yapılamaz"; olumsuz ve yıkıcı işe ise bu kadar yıkıma maruz kalan İslam zaten muhtaç değildir. Napolyon'a değil belki Selahaddin-i Eyyubi gibi İslâm kahramanlarına tabi olmanız gerekir.

9) Sizin bu başarınızı, yüce hizmetinizi takdir eden ve sizi canı gönülden sevenlerin çoğunluğu inananlardır ve özellikle halk tabakasıdır ki, bunlar da sağlam Müslüman'dırlar. Sizi ciddi anlamda sever, tutar ve size minnet duyarlar. Fedakârlığın takdir eder, uyanışa geçmiş en büyük ve en müthiş bir kuvveti size sunarlar. Siz dahi Kuran'ın emirlerini uygulayıp, onlara bağlanıp dayanmanı; İslam'ın yararı adına gereklidir. Yoksa İslamiyet'ti soyutlanmış olan bedbaht, milliyetsiz Avrupa dükünü, Batı taklitçilerini Müslüman halka tercih etmek İslam'ın yararına aykırı olduğundan İslam âlemi bakışını başka tarafa çevirmeye ve başkasından yardım istemeye mecbur kalacaktır.

10) Bir yolda dokuz yok olma ve bir kurtuluş ihtimali varsa, hayatından vazgeçmiş cesur bir k gerekir ki, o kurtuluş yoluna yönelsin. Şimdi 24 saatten bir saati işgal eden namaz gibi bir dini zorunluluğun uygulamasında yüzde 99 kurtuluş iht mali vardır. Yalnız gaflet ve tembellik gibi bir risk belki dünyevi bir zarar olabilir. Hâlbuki farzların terk edilmesinde doksan dokuz zarar ihtimali bulunuyor. Yalnız gaflete, sapkınlığa dayanan tek b kurtuluş ihtimali olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve farzların terkine ne bahane olabilir? Onur ve haysiyet buna nâsil izin verir? Mücahit grubun ve yüce Meclis'in hal ve hareketleri halk tarafından taklit edilir. Kusurlarını millet ya taklit edecektir ya
da eleştirecektir ki her ikisi de zarardır. Demek ki onlardaki Allah'ın hukuku, kulların haklarını da kapsıyor. Sırr-ı tevatür (sağlam bilgilerin, güvenilir isimler tarafından nesilden nesile nakledilmesi) ve fikir birlikteliğini kapsayan hadsiz, haberleri ve delilleri dinlemeyen ve nefsin safsatalarını ve şeytanın vesveselerinden gelen vehimleri kabul eden adamlarla hakiki ve ciddi bir iş görülmez. Bu büyük inkılabın temel taşlarının sağlam olması gerekir. Bilirsiniz ki ebedi düşmanlarınız, sapkınlıklarınız ve hasımlarınız, İslâm'ın gerekliliklerini tahrip ediyorlar. Öyle ise mecburi göreviniz İslam'ın gerekliliklerini yaşatmak ve korumaktır. İslam'ın değerlerini hafife alma, milletin zayıflığını gösterir, zayıflık ise düşmanı durdurmaz, bilakis cesaretlendirir.
-Hasbunallahu ve ni'me'l-vekîl, ni'me'l-mevlâ ve ni'me'n-nasîr- "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir (Al-i İmran Suresi, 173). O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır (Enfal Suresi, 40)."
23 Kasım 1922
Duacınız
Said-i Kürdi
Meclis Riyaseti 5/3218
Evraka 2/12/338 Hıfzı


Ayrıca suçlama yaptığınız Konunun ilk mesajında F.Gülen ve Cemeati için sizinle her paragrafı istişare eder ve Münazara yaparım.

Marmara gemisi olayındamı ? Gezi taksim protestoları konusundamı ?

Ayrıca Emre uslunun yazısını yorumlamak için BAŞKA AKIL ARAMAYIN ALLAH cc size verdiği akıl la yorumlayın.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Yakında @salimabi de Modaya uyacak.

Moda ? Kendi düşüncelerine güvenemeyen , Bilgi birikimine Güvenemeyen örneğin @Dua Nur gibileri bu ortamda mücadele edemeyecekleri için YASAKLI LİSTESİ yaparlar.

Bu YASAKLI LİSTE en çok Diktatörlerin baş vurduğu yöntemdir birde faşist lerin HERKONU AKLIN MÜCADELESİNE AÇIKTIR.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Yakında @salimabi de Modaya uyacak.

Moda ? Kendi düşüncelerine güvenemeyen , Bilgi birikimine Güvenemeyen örneğin @Dua Nur gibileri bu ortamda mücadele edemeyecekleri için YASAKLI LİSTESİ yaparlar.

Bu YASAKLI LİSTE en çok Diktatörlerin baş vurduğu yöntemdir birde faşist lerin HERKONU AKLIN MÜCADELESİNE AÇIKTIR.

bırak bu işleri agbi defter tuttugun işlere benzemez bunlar muhasebeci @agbi Allah bilir vergi bile kaçırıyorsundur sen seni gidi seni
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
Yakında @salimabi de Modaya uyacak.

Moda ? Kendi düşüncelerine güvenemeyen , Bilgi birikimine Güvenemeyen örneğin @Dua Nur gibileri bu ortamda mücadele edemeyecekleri için YASAKLI LİSTESİ yaparlar.

Bu YASAKLI LİSTE en çok Diktatörlerin baş vurduğu yöntemdir birde faşist lerin HERKONU AKLIN MÜCADELESİNE AÇIKTIR.

....................................................................

e-mailime bile gelemiyorsun, beni hala başkasıyla karıştırıyorsun, seninle konuşacak hiçbir şeyim olamaz, benim ismimi boşuna anıp durma dün söyledim .................
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
....................................................................

e-mailime bile gelemiyorsun, beni hala başkasıyla karıştırıyorsun, seninle konuşacak hiçbir şeyim olamaz, benim ismimi boşuna anıp durma dün söyledim .................

mailine niye gelicem

İHVAN FORUM da suçlamalarını yapıyorsun üyeler önünde ozaman üyeler önünde yapalım GİZLİ SAKLI ya gerek yok.

BEN HATALI İSEM HATALI DÜŞÜYORSAM HATALARIMI bana anlat neden TOPLUM önünden kaçalım.

İŞTE İHVAN FORUM İŞTE DÜŞÜNCE ER MEYDANI buyur.

Neden özel istiyorsun o zaman İhvan da yazma hep özel den yaz.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
bırak bu işleri agbi defter tuttugun işlere benzemez bunlar muhasebeci @agbi Allah bilir vergi bile kaçırıyorsundur sen seni gidi seni

Bilmediğin konularda ahkâm kesme bilenlerin karşısında Rezil olursun ki bak bu iddianla benim kul hakkıma girdin.

Be husben misin nesin SİGORTA ACENTELERİN KESTİĞİ HER POLİÇE HAZİNE MÜSTEŞARLIĞIN da kayıt altına alınır buda vergi dairesine gider SGK Payı , THGF , Gider vergisi YANİ İSTESENDE KAÇIRAMAZSIN İki kazak sattım bir sattım d,iyemezsin veya kazağı 20 satıp 10 sattım diyemezsin.BİLMEDİĞİN KONULARDA SUS ta seni alim sansınlar ALİM görmeyenler seni alim sanır nasıl olsa.
 
Üst