Ebu Hanife'nin "Hadis sahih olursa benim mezhebim odur" sözünden yola çıktığımızda kendisine aktarılan o hadisi kendi kriterince zayıf bulmuş olduğundan kabul etmemiş.
Alimler arasında bu gibi itilaflar olabilir.
«Ebû Yûsuf rahimehullâh –ki o, Ebû Hanîfe’nin arkadaşlarının en büyüğüdür ve kadılar kadısı lakabını alan ilk kişidir- Mâlik [b. Enes] ile bir araya geldiğinde, ona bu meseleler hakkında sordu.
Malik ona, Medîne ehlinin mutevâtir nakli ile cevap verdi. Ebû Yûsuf [da kendi görüşünü bırakıp] Mâlik’in görüşüne döndü ve dedi ki: “Eğer arkadaşım da benim gördüğümü görmüş olsaydı, benim görüşümden döndüğüm gibi o da dönerdi.” Böylece Ebû Yûsuf bu türde bir naklin –başkaları yanında hüccet olduğu gibi- arkadaşı Ebû Hanîfe yanında da hüccet olduğunu aktarmış oldu. Ancak bu nakil Ebû Hanîfe’ye ulaşmamıştır. Nitekim ona da, ondan başka imâmlara da hadîslerden birçoğu ulaşmamıştır. O halde, kendilerine ulaşmayan bir ilmi terk etmeleri sebebiyle kınanmazlar. Ebû Yûsuf’un bu nakle dönmesi; onun ve arkadaşı Muhammed’in, hocalarının [Ebû Hanîfe’nin] görüşünü bırakıp, pek çok hadîse ittiba etmeleri türünde bir dönüştür. Bunu onlara hocaları öğretiyor ve diyordu ki: “Muhakkak ki bu hadisler de –eğer sahîh iseler- hüccettir.” Ancak bu hadîsler ona ulaşmadı.