Tarikatı inkar etmek

usame49

Paylaşımcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
156
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Üstadınızın yaşadığı dönemde Milli Şef (!) İsmet İnönü sayesinde

1. Ezanın Türkçe okutulması için Devlet baskısı vardı

2. Kuranı Kerimler zorla toplatılıyordu

3. Kuran okuyan/okutanlara baskı yapılıp hakaretler ediliyordu

4. Mürşidi kamiller eziyet gördüler, hapislere atıldılar. Bazıları idam edildi. Bazıları işkence gördüler.

Yani imanlı insanlara devlet eliyle baskı vardı

Her halikarda o zamanda tarikatlar kendi yetiştirdikleri müridler vesilesi ile islamın sonraki nesillere aktarılması konusunda üstüne düşen görevleri yaptılar.

Kendilerine sorulan soruları doyurucu, tatmin edici şekilde cevapladılar.

Belki sadece sorulduğunda söylediler ama sonuçta söylediler, cevaplarıyla karşıyı tatmin ettiler

Günümüzde ise

1. Ezan orjinal haliyle her yerde serbestçe okunuyor

2. İsteyen Kuranı Kerim okuyup/okutabiliyor. Hatta Kuran ziyafetleri bie düzenlendi. TV lerde Allah CC razı olsun hocalarımız Kuran okuyup, dini sohbetler ediyorlar

3. Herkes ibadetinde serbest. Camiye gidene kimse ses etmiyor, kuran okuyana kimse karışmıyor

4. TC Tarihinde ilk kez bir Genelkurmay başkanı Oruçluyum diye ikramı geri çevirdi TVlerde gazetelerde boy boy yazıldı

5. Devlet büyüklerinin namaz çıkışları TVlerde gazetelerde yazıldı

Yani ortamlar tamamen zıt.

Belki o dönemlerde bazı kimseler için iman kurtarma birinci planda olabilirdi.

Belki o zamanlarda imani konular ön plana çıkmalıydı

Ama artık zaman o zaman değil.

Elhamdülillah ülkemizde bir sürü müslüman var. Pırıl pırıl alimlerimiz var.

Artık bir kişinin birşeyin hakkını hakikatini anında öğrenebilmesi için her türlü ortam mevcut

Yani özetle artık defedilecek bir taarruz yok...

Ben de size 2 masum soru sorayım

1. Bir kişi başkasının imanından sorumlu olabilir mi? Mesela ben sizin imanınızdan sorumlu muyum?

2. İman etmiş bir kimseye okuduğunuz kitaplar (risaleler) ne verebilir? Nur mesleği imanlı birine ne kazandırabilir?



1. her çoban kendi sürüsünden mes'uldur hadisini hatırlatayım, cevabı kendiniz bulursunuz.

2. iman etmek ne demektir? Misalen siz şuunat-ı ilahiyede bir kişi küfre nasıl düşer biliyormusunuz? Tevhid meratibinden haberiniz varmıdır? Alla vardır ve birdir demek ne demektir?

3. yukarda günümüzdeki islami rahatlıktan bahsetmişsiniz, defedilecek bir taarruz yok demişsiniz. bende merak ettim, acabaa marstamı yaşıyorum diye... Şeriat-ı garra yeryüzünde hakim oldu da bizim niye haberimiz yok diye düşündüm.. Din, malumunuz yol demektir, Allah yeryüzünde din yanlız oluncsaya kadar savaşın emretmiş malum, dini yanlız Allaha halis kılın emretmiş, baktım etrafıma, alakamız yok. hayret değilmi?

Rica etsem, sadece türkiyede değil, diger bilad-ı müslüminde hangi şeair tatbik ediliyor ve hangi nevahiden nehyediliyor bi söylermisiniz? Malum, görevimiz emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil münkerdir.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Tarikatta irfan sahibi, ona hidayet yolu gösteren, bir Şeyhi taleb etmek, vesile olabilmesi için şer’i emirler meyanında (arasında) sayılır. Bu manada, Allah Teala, şöyle buyurdu: “Ona vesile arayınız.” “5/35” (Mektubat-ı Rabbani, 21. Mektup)

Bu büyük zatların tarikatında; nihayet (son), bidayet (başlangıç) içindedir. Bu manada, Resulullah’ın Ashabının yolunu izlerler.. Allah Teala O’na salat ve selam eylesin. Şöyle ki Resulullah Efendimiz aleyhisselamın Ashabı, onunla yaptıkları ilk sohbette, işin sonunda erileceğe hemen ermişlerdir. İşbu mana, sonun ilke ağdırılmış (getirilmiş) olmasının manasıdır.

Resulullah Efendimiz aleyhisselamın Velayet makamı; cümle Nebilerin ve Resullerin makamlarından üstün olduğu gibi, anlatılan büyüklerin Velayet makamları, cümle velilerin makamından üstündür. Allah Teala, onların sırlarının kudsiyetini artırsın.
(Mektubat-ı Rabbani, 21. Mektup)

***

Bir milyondan aşkın eser yazan tasavvuf ulemasını inkar etmek, aklın karı değildir. En azından tasavvufun varlığı tevatürle sabittir, temeli ayet ve hadistir. (Tahkim-i Sadat Şerhi Miskat c.3 s.73 Üstaz Fakih Şeyh İsmail bin Mahfuz el Abbasi -Çetin- rahimehullah)

“Tasavvufu inkar etmek, Kur'an-ı Kerim’in yarısını, Hadisin yarısını inkar etmektir.” (Cennet Yolunun Rehberi - Şeyh Seyda Muhammed Konyevi, Özkevser Vakfı Yayınları, Konya 1997 sf. 119).

İhya-u ulum’id-din adlı eserinde İmam Gazali Hz. şöyle buyururlar:

“Sakın anlamıyorum diye bu ilmi inkara kalkışma. Akli ilimleri kavradığını zannederek çizmeden yukarı çıkan alimlerin helak noktası burasıdır. Allah dostlarının bu hallerini inkar eden bir ilimden, cehalet çok daha iyidir. Kaynak bir olduğu için, velileri ve kerametlerini inkar, peygamberleri ve mucizeleri inkar demektir. Peygamberleri inkar ise tamamen dinden çıkmaktır.”


@usame49
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Ehli tarikatın büyükleri, İslam uluları, tarikat sahabe yoludur derken, şimdi birileri bu söylemi kapmak telaşında ya, bunu hiç anlamam işte :)
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Tarikat... Tarik yol demektir, herkesin bildiği gibi...
Allaha giden yol... Bu yolun sonu Allahtır... Orada herşey yok olur... Yolcu da yok olur varlık da... Yani la ilahe...
Ondan sonrası Allah... Sadece Allah... İllallah...

Hakikatte ise Allaha giden bir yol yoktur. Yok hiç bir şey: La ilahe... Sadece O var: İllallah

Bazıları tarikate girmeden hakikate ulaşırlar. Bu Allahın o kullarına bir lütfudur.
Bazıları ise tarikten yürümeleri lazımdır. Bu ise Allahın kullarına bir başka lütfudur.
Bazıları ne tarikten nasipleri vardır, ne de hakikatten. Sadece düşmandırlar onlara. Kuranda Allahu Teala onlar hakkında, tarikat ve hakikat yolcularına şöyle nasihat eder. Onlara güzel söz söyleyi ve Allah deyip ötesini bırakın.
Her çiçek bulunduğu yerde güzeldir.
Biz herşeyi merkezinde bırakırız. Herşey olduğu yerde güzeldir. Ne bir eksik, ne bir fazla.
Çünkü onu orada Kayyum sıfatıyla tutan Allahın elini görürüz.

Yunus Emre ne güzel açıklamış:
Sevgi bahş olmuş ezelden bize,
Sizde bir türlü bizde bir türlü...
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
İmam Rabbani'nin ifadesiyle tarikat yolu matlup'tur...
Dolayısıyla inkarına bir şey lazım gelmez...
Tasavvuf şer'î bir ilimdir, hakiki bir mürşidin dizinin dibinde tahsil edilmelidir...
 

usame49

Paylaşımcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
156
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Tarikatta irfan sahibi, ona hidayet yolu gösteren, bir Şeyhi taleb etmek, vesile olabilmesi için şer’i emirler meyanında (arasında) sayılır. Bu manada, Allah Teala, şöyle buyurdu: “Ona vesile arayınız.” “5/35” (Mektubat-ı Rabbani, 21. Mektup)

Bu büyük zatların tarikatında; nihayet (son), bidayet (başlangıç) içindedir. Bu manada, Resulullah’ın Ashabının yolunu izlerler.. Allah Teala O’na salat ve selam eylesin. Şöyle ki Resulullah Efendimiz aleyhisselamın Ashabı, onunla yaptıkları ilk sohbette, işin sonunda erileceğe hemen ermişlerdir. İşbu mana, sonun ilke ağdırılmış (getirilmiş) olmasının manasıdır.

Resulullah Efendimiz aleyhisselamın Velayet makamı; cümle Nebilerin ve Resullerin makamlarından üstün olduğu gibi, anlatılan büyüklerin Velayet makamları, cümle velilerin makamından üstündür. Allah Teala, onların sırlarının kudsiyetini artırsın.
(Mektubat-ı Rabbani, 21. Mektup)

***

Bir milyondan aşkın eser yazan tasavvuf ulemasını inkar etmek, aklın karı değildir. En azından tasavvufun varlığı tevatürle sabittir, temeli ayet ve hadistir. (Tahkim-i Sadat Şerhi Miskat c.3 s.73 Üstaz Fakih Şeyh İsmail bin Mahfuz el Abbasi -Çetin- rahimehullah)

“Tasavvufu inkar etmek, Kur'an-ı Kerim’in yarısını, Hadisin yarısını inkar etmektir.” (Cennet Yolunun Rehberi - Şeyh Seyda Muhammed Konyevi, Özkevser Vakfı Yayınları, Konya 1997 sf. 119).

İhya-u ulum’id-din adlı eserinde İmam Gazali Hz. şöyle buyururlar:

“Sakın anlamıyorum diye bu ilmi inkara kalkışma. Akli ilimleri kavradığını zannederek çizmeden yukarı çıkan alimlerin helak noktası burasıdır. Allah dostlarının bu hallerini inkar eden bir ilimden, cehalet çok daha iyidir. Kaynak bir olduğu için, velileri ve kerametlerini inkar, peygamberleri ve mucizeleri inkar demektir. Peygamberleri inkar ise tamamen dinden çıkmaktır.”


@usame49

Müfteri hirahoş efendi, sorularıma cevap babından yazmışsın, tam olmamış, cevap vereceksen herbirine tek tek cevap ver. ama delille olsun bir zahmet. Tabiki delili kur'an ve hadisten ve icma-i sahabeden ve müctehidin-i izamdan isteriz zira 266. mektubun sonunda İmam rabbani öyle emir buyurmuş. Aslında sen iyisimi Abdullatif nam-ı diğer kılıçustasının eski iletilerini bir dahi oku, beni zahmete sokma yaw..

hani İmam-ı rabbaninin vasıtaya gerek yoktur dediği yerleri, arapçasıyla beraber o zamanlar size tek tek yazmıştı da görmezlikten gelmiştiniz, eee tabi şeyh gidince post ne olacak? heleki senin paşa deden...

"velileri ve kerametlerini inkar peygamberleri ve mucizelerini inkardır" sözü ihya nın neresindedir? İmam gazali rh hüccet-ül islamdır, sözü elbet doğrudur, eger demişse tabi. Yok dememişse, yine mektubat-ı rabbaninin 266. mektubunu bir oku bakalım, akaidde böyle bir şey var mı, hatta sonunu daha bi güzel oku, belki akledersin...

tekrar edeyim:

hirahos

Hak tarikatları inkar etmek küfürdür. (Üstaz Fakih Şeyh İsmail Çetin. Şeyh Seyda Muhammed Konyevi. Seyda Molla Kudbeddin).

Tevatür ile dinde sabit olanı inkar etmek küfürdür.” buyururlar. (Tarikatlar dinde tevatür ile sabittir). (İmam Rabbani -kuddise sirruh- Hazretleri, Mektubat-ı Rabbani).






İsmail çetin hocanın bu sözü nerde geçmektedir? Eger bu sözünü kabul edip risalei nurlarla ilgili sözlerini kabul etmiyorsanız nerde kaldı sizin hakkaniyetiniz?

İmam Rabbaninin söylediği bu söz özellikle de parantez içindeki kısım hangi kitabın neresindedir?

Tarikat ve tasavvuf dinde imanla alakalımıdır yoksa amelle mi alakalıdır?

İnkarı küfürdür demekle neyi inkardan bahsedilmektedir? İmanın hakikatleri zaten tarikatın malı değildir, ibadet emirleri de keza tarikatın malı değildir, Hz Peygamber, ashabı, tabiin, tebei tabiin, eimme-i müctehidinin bir tarikatı yok idi malum, vereceğiniz cevap ciddi olsun.

Tarikat farzmıdır ki inkarı küfürdür?

Tarikate bağlanmak mı farzdır? Yoksa şeyhe bağlanmak mı farzdır?

Tarikat münkiri olmamak için akaidde bununla ilgili ne tür izahlar yapılmıştır?

ruhban olmadığımız için, edille-i erbaadan deliller ile cevap vermenizi rica ediyorum vesselam

 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
@usame49 üslubunu güzel kılarsan, belki daha faydalı, istifadeli bir müzakere ortaya çıkar.

Bir milyondan aşkın eser yazan tasavvuf ulemasını inkar etmek, aklın karı değildir. En azından tasavvufun varlığı tevatürle sabittir, temeli ayet ve hadistir. (Tahkim-i Sadat Şerhi Miskat c.3 s.73 Üstaz Fakih Şeyh İsmail bin Mahfuz el Abbasi -Çetin- rahimehullah)

Her alimin, her insanın sözünden alınanlar olur, bırakılanlar olur. İsmail Efendi rahmetlik, Risale ve Nurcu mesleği konularında da, evet, sözler etmiştir. Lakin her sözünü mutlaka almak şart değildir. Şöyle ki bir kimsenin bir sözünü almak demek bütün sözlerini kabul etmek manasını gerektirmez. Söz, muteber bir delile dayanıyorsa o başkadır.

Aldığımız İsmail efendi sözünün kaynağı, parantez içinde yazılıdır.

Şunu hatırlatalım:

İmam Rabbani Hz.leri buyurmuştur:

"Bu kavil, sarih küfürdür; tevatür ile dinde sabit olanı inkardır." (371. Mektup)

"İmanın manası şudur: Zaruret ve tevatür yolu ile bize tebliğ edilen dini şeyleri kalben tasdik etmek." (266. Mektup)

"Dini zaruretler arasında bilinenler başta şunlar olup, tevatürle sabittir: Haşr, neşr, uhrevi ve daimi olan azap, sevap ve diğer işiterek inanılması gerekli işlerin hepsi de haktır. Bunların hiçbirinde yalan ihtimali yoktur. Eğer bu itikad olmaz ise, necat da yoktur." (373. Mektup)

"Sağlam rivayetlerin çokluğundan bu mana, meşhur olup manevi tevatür haddine ulaşmıştır. Bunları inkar etmek ya cehaletten yahut inattan ileri gelir." (409. Mektup)


Tasavvufun, tarikatın temeli Kitap ve sünnet ise, varlığı tevatürle sabit ise hükmü de ona göre olacaktır.

İmam Gazali Hz.leri, İhya eserinin 1. Kitabı, 2. babında "Ahiret yolu ilminin kısımları" başlığı altında, mükaşefe ilmi yani İlm-i Ledün'ün bütün ilimlerin gayesi olduğunu belirtir ve peşinden devam eder: "Bazı arifler 'bu ilimden nasibi olmayanın son nefesinden korkulur' buyurmuşlardır. En az hisse de ilm-i batının varlığını tereddütsüz kabul edip (ona inanıp) ehline havale etmektir"

Kaynağını gösterdiğimiz bu sözü yukarıda şöyle ifade etmiştik:

İmam Gazali rahimehullah, tasavvufun en az derecede varlığına iman etmek ile kişi küfürden kurtulur demekte. (Üstaz Fakih Şeyh İsmail Çetin. Şeyh Seyda Muhammed Konyevi).

Gazali Hz.lerinin "İşte bu, kitap sayfalarında yazılmayan ve ehlinden başkasıyla konuşulamayan bir ilimdir" diye nitelediği ilm-i ledünün (kalb ilimlerinin) yani Tasavvuf ilminin gereğinden bahsedilen ilgili İhya bahsini ve hususen "ilim" kitabını tamamıyla ve dikkatle okumanızı tavsiye ederiz. İlgili İhya bahsinde delil olarak pek çok Ayet-i Kerime ve pek çok Hadis-i Şerif yazılmıştır. Biz, hepsini nakledip bahsi uzatmayalım.

Yine İhya 1. Kitabın 6. Babında “Sahih İlmin Ölçüsü” başlığı altında “Bilmiş ol ki maneviyat sahipleri, görülmeyen gizlilikleri keşf edebilirler. Bu keşf bazen ilham, bazen de sadık rüya ile olur…” diye başlayan paragrafın hemen peşine:

Sakın anlayamıyorum diye bu ilmi inkara kalkışma…” diye başlayan satırlar yazılmıştır ki onu da şöyle nakletmiştik:

İhya-u ulum’id-din adlı eserinde İmam Gazali Hz. şöyle buyururlar:

Sakın anlamıyorum diye bu ilmi inkara kalkışma. Akli ilimleri kavradığını zannederek çizmeden yukarı çıkan alimlerin helak noktası burasıdır. Allah dostlarının bu hallerini inkar eden bir ilimden, cehalet çok daha iyidir. Kaynak bir olduğu için, velileri ve kerametlerini inkar, peygamberleri ve mucizeleri inkar demektir. Peygamberleri inkar ise tamamen dinden çıkmaktır.”

Başkaca alim ve arif sözünden misaller getirerek "Tasavvufu, Tarikatı, Kalb ilimlerini, Nefs terbiye ve tezkiyesini inkar etmek KÜFÜRDÜR" hükmü konusunu sürdürmek kabildir. Lakin bu kadarının yetişeceği kanaatindeyiz.

Son olarak, tasavvufu, tarikatı inkar etmediğine göre, bunun hükmünü öğrenmenin aciliyeti yok Usame... Siz nurcuların bilmesi gereken asıl acil olan şudur:

Tasavvufu, Tarikatı hafife almak; zaman tasavvuf, tarikat zamanı değildir demek, Hacı Mahmud Ofi efendinin ifadesiyle, sizi Allah'a vuslattan (Hakikat-ı Muhammediyye'den), nefs tezkiyesi ve kalb-i safiyeden geri koymakta... Mahrumiyetiniz vardır. Tarikatı gereksiz ya da zamanı geçmiş görmek bid'attir. Bid'at inanç Müslümanı istikametten alı kor. Ves'selam.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
@usame49 üslubunu güzel kılarsan, belki daha faydalı, istifadeli bir müzakere ortaya çıkar.

Bir milyondan aşkın eser yazan tasavvuf ulemasını inkar etmek, aklın karı değildir. En azından tasavvufun varlığı tevatürle sabittir, temeli ayet ve hadistir. (Tahkim-i Sadat Şerhi Miskat c.3 s.73 Üstaz Fakih Şeyh İsmail bin Mahfuz el Abbasi -Çetin- rahimehullah)

Her alimin, her insanın sözünden alınanlar olur, bırakılanlar olur. İsmail Efendi rahmetlik, Risale ve Nurcu mesleği konularında da, evet, sözler etmiştir. Lakin her sözünü mutlaka almak şart değildir. Şöyle ki bir kimsenin bir sözünü almak demek bütün sözlerini kabul etmek manasını gerektirmez. Söz, muteber bir delile dayanıyorsa o başkadır.

Aldığımız İsmail efendi sözünün kaynağı, parantez içinde yazılıdır.

Şunu hatırlatalım:

İmam Rabbani Hz.leri buyurmuştur:

"Bu kavil, sarih küfürdür; tevatür ile dinde sabit olanı inkardır." (371. Mektup)

"İmanın manası şudur: Zaruret ve tevatür yolu ile bize tebliğ edilen dini şeyleri kalben tasdik etmek." (266. Mektup)

"Dini zaruretler arasında bilinenler başta şunlar olup, tevatürle sabittir: Haşr, neşr, uhrevi ve daimi olan azap, sevap ve diğer işiterek inanılması gerekli işlerin hepsi de haktır. Bunların hiçbirinde yalan ihtimali yoktur. Eğer bu itikad olmaz ise, necat da yoktur." (373. Mektup)

"Sağlam rivayetlerin çokluğundan bu mana, meşhur olup manevi tevatür haddine ulaşmıştır. Bunları inkar etmek ya cehaletten yahut inattan ileri gelir." (409. Mektup)


Tasavvufun, tarikatın temeli Kitap ve sünnet ise, varlığı tevatürle sabit ise hükmü de ona göre olacaktır.

İmam Gazali Hz.leri, İhya eserinin 1. Kitabı, 2. babında "Ahiret yolu ilminin kısımları" başlığı altında, mükaşefe ilmi yani İlm-i Ledün'ün bütün ilimlerin gayesi olduğunu belirtir ve peşinden devam eder: "Bazı arifler 'bu ilimden nasibi olmayanın son nefesinden korkulur' buyurmuşlardır. En az hisse de ilm-i batının varlığını tereddütsüz kabul edip (ona inanıp) ehline havale etmektir"

Kaynağını gösterdiğimiz bu sözü yukarıda şöyle ifade etmiştik:



Gazali Hz.lerinin "İşte bu, kitap sayfalarında yazılmayan ve ehlinden başkasıyla konuşulamayan bir ilimdir" diye nitelediği ilm-i ledünün (kalb ilimlerinin) yani Tasavvuf ilminin gereğinden bahsedilen ilgili İhya bahsini ve hususen "ilim" kitabını tamamıyla ve dikkatle okumanızı tavsiye ederiz. İlgili İhya bahsinde delil olarak pek çok Ayet-i Kerime ve pek çok Hadis-i Şerif yazılmıştır. Biz, hepsini nakledip bahsi uzatmayalım.

Yine İhya 1. Kitabın 6. Babında “Sahih İlmin Ölçüsü” başlığı altında “Bilmiş ol ki maneviyat sahipleri, görülmeyen gizlilikleri keşf edebilirler. Bu keşf bazen ilham, bazen de sadık rüya ile olur…” diye başlayan paragrafın hemen peşine:

Sakın anlayamıyorum diye bu ilmi inkara kalkışma…” diye başlayan satırlar yazılmıştır ki onu da şöyle nakletmiştik:



Başkaca alim ve arif sözünden misaller getirerek "Tasavvufu, Tarikatı, Kalb ilimlerini, Nefs terbiye ve tezkiyesini inkar etmek KÜFÜRDÜR" hükmü konusunu sürdürmek kabildir. Lakin bu kadarının yetişeceği kanaatindeyiz.

Son olarak, tasavvufu, tarikatı inkar etmediğine göre, bunun hükmünü öğrenmenin aciliyeti yok Usame... Siz nurcuların bilmesi gereken asıl acil olan şudur:

Tasavvufu, Tarikatı hafife almak; zaman tasavvuf, tarikat zamanı değildir demek, Hacı Mahmud Ofi efendinin ifadesiyle, sizi Allah'a vuslattan (Hakikat-ı Muhammediyye'den), nefs tezkiyesi ve kalb-i safiyeden geri koymakta... Mahrumiyetiniz vardır. Tarikatı gereksiz ya da zamanı geçmiş görmek bid'attir. Bid'at inanç Müslümanı istikametten alı kor. Ves'selam.



@usame49 üslubunu güzel kılarsan, belki daha faydalı, istifadeli bir müzakere ortaya çıkar.

Bir milyondan aşkın eser yazan tasavvuf ulemasını inkar etmek, aklın karı değildir. En azından tasavvufun varlığı tevatürle sabittir, temeli ayet ve hadistir. (Tahkim-i Sadat Şerhi Miskat c.3 s.73 Üstaz Fakih Şeyh İsmail bin Mahfuz el Abbasi -Çetin- rahimehullah)

Her alimin, her insanın sözünden alınanlar olur, bırakılanlar olur. İsmail Efendi rahmetlik, Risale ve Nurcu mesleği konularında da, evet, sözler etmiştir. Lakin her sözünü mutlaka almak şart değildir. Şöyle ki bir kimsenin bir sözünü almak demek bütün sözlerini kabul etmek manasını gerektirmez. Söz, muteber bir delile dayanıyorsa o başkadır.

Aldığımız İsmail efendi sözünün kaynağı, parantez içinde yazılıdır.

Şunu hatırlatalım:

İmam Rabbani Hz.leri buyurmuştur:

"Bu kavil, sarih küfürdür; tevatür ile dinde sabit olanı inkardır." (371. Mektup)

"İmanın manası şudur: Zaruret ve tevatür yolu ile bize tebliğ edilen dini şeyleri kalben tasdik etmek." (266. Mektup)

"Dini zaruretler arasında bilinenler başta şunlar olup, tevatürle sabittir: Haşr, neşr, uhrevi ve daimi olan azap, sevap ve diğer işiterek inanılması gerekli işlerin hepsi de haktır. Bunların hiçbirinde yalan ihtimali yoktur. Eğer bu itikad olmaz ise, necat da yoktur." (373. Mektup)

"Sağlam rivayetlerin çokluğundan bu mana, meşhur olup manevi tevatür haddine ulaşmıştır. Bunları inkar etmek ya cehaletten yahut inattan ileri gelir." (409. Mektup)


Tasavvufun, tarikatın temeli Kitap ve sünnet ise, varlığı tevatürle sabit ise hükmü de ona göre olacaktır.

İmam Gazali Hz.leri, İhya eserinin 1. Kitabı, 2. babında "Ahiret yolu ilminin kısımları" başlığı altında, mükaşefe ilmi yani İlm-i Ledün'ün bütün ilimlerin gayesi olduğunu belirtir ve peşinden devam eder: "Bazı arifler 'bu ilimden nasibi olmayanın son nefesinden korkulur' buyurmuşlardır. En az hisse de ilm-i batının varlığını tereddütsüz kabul edip (ona inanıp) ehline havale etmektir"

Kaynağını gösterdiğimiz bu sözü yukarıda şöyle ifade etmiştik:



Gazali Hz.lerinin "İşte bu, kitap sayfalarında yazılmayan ve ehlinden başkasıyla konuşulamayan bir ilimdir" diye nitelediği ilm-i ledünün (kalb ilimlerinin) yani Tasavvuf ilminin gereğinden bahsedilen ilgili İhya bahsini ve hususen "ilim" kitabını tamamıyla ve dikkatle okumanızı tavsiye ederiz. İlgili İhya bahsinde delil olarak pek çok Ayet-i Kerime ve pek çok Hadis-i Şerif yazılmıştır. Biz, hepsini nakledip bahsi uzatmayalım.

Yine İhya 1. Kitabın 6. Babında “Sahih İlmin Ölçüsü” başlığı altında “Bilmiş ol ki maneviyat sahipleri, görülmeyen gizlilikleri keşf edebilirler. Bu keşf bazen ilham, bazen de sadık rüya ile olur…” diye başlayan paragrafın hemen peşine:

Sakın anlayamıyorum diye bu ilmi inkara kalkışma…” diye başlayan satırlar yazılmıştır ki onu da şöyle nakletmiştik:



Başkaca alim ve arif sözünden misaller getirerek "Tasavvufu, Tarikatı, Kalb ilimlerini, Nefs terbiye ve tezkiyesini inkar etmek KÜFÜRDÜR" hükmü konusunu sürdürmek kabildir. Lakin bu kadarının yetişeceği kanaatindeyiz.

Son olarak, tasavvufu, tarikatı inkar etmediğine göre, bunun hükmünü öğrenmenin aciliyeti yok Usame... Siz nurcuların bilmesi gereken asıl acil olan şudur:

Tasavvufu, Tarikatı hafife almak; zaman tasavvuf, tarikat zamanı değildir demek, Hacı Mahmud Ofi efendinin ifadesiyle, sizi Allah'a vuslattan (Hakikat-ı Muhammediyye'den), nefs tezkiyesi ve kalb-i safiyeden geri koymakta... Mahrumiyetiniz vardır. Tarikatı gereksiz ya da zamanı geçmiş görmek bid'attir. Bid'at inanç Müslümanı istikametten alı kor. Ves'selam.


Bir milyondan aşkın eser yazan tasavvuf ulemasını inkar etmek, aklın karı değildir.

@hirahos

Aklımla ve benliğimle katılıyorum.

Şükür rabbime ki beni Osman Efendim le tanıştırdı ve Dursun Baba vesilesi ile ders aldım.

Bunlara neden baştan değindim Aşağıdaki sözlerimin yanlış yorumlanmaması için.

Hak olan bir tarikat kolunun içinde olmak ALLAH cc Kuluna verdiği bir nimettir.

YALNIZ

Bugüne kadar başta İNÖNÜ olmak üzere TARİKAT lar üzerinde oyunlar oynanmış Başta kubilay olayı ile halkı uzaklaştırma senaryoları peş peşe devam etmiştir.Son oyunlar Aczimendi & Ali kalkancı vbleri. TOPlum daha TARİKATI bilememkte ve ürkmektedir bu Forum a bile islamı öğrenmek için girenler başta bana göre @talib olmak üzere bazı düşüncelerden akıllarında negativ ??????İşaretleri kalmaktadır.

TARİKAT EDEBİ ve TARİKAT ahlakı çok önemlidir.

Başta Osman Efendim ve Mahmut efendinin edebine bakın ahlakına bakın beden diline bakın ki bizler bunlarla nimetlenelim nimetlendirelim.

FAKAT

Görülüyorki bana göre HİTAP ANLATIM bakımdan zavallı olan düşünceler TARİKAT dairesi içinde olmayanları DIŞLAYIP HATTA İLERİ GİDEREK CEHENNEME KADAR YOL VERİYORLAR.

Bana göre önce tarikatın güzellikleri anlatılmalı tarikat kolları kullanılarak SİYASİ düşünceler söylenmemeli mahmut efendinin dediği gibi SİYASET EN BÜYÜK FİTNEDİR cem olmamıza en büyük engellerden biridir.

SOSYAL yaşamda yanlış olan islam dışı sosyal olayları tenkit ederken EDEB e dikkat edilmeli uslüp ön planda olmalı TATLI DİL YILAN ı DELİĞİNDEN ÇIKARIR veya KORKUTMAYI ÜRKÜTMEYİN SEVDİRİN

ÖZETLERSEK TARİKAT DAİRESİNDE olmayanlar İMANSIZ DEĞİLDİRLER & İSLAM dan çıkmamışlardır & CEHENNEMLİK değildirler vb.vb.TARİKAT DAİRESİN de olanlar Bir Ünüversite olanlar gibidir EHİL ve EMİN Mürşid in ders vermesi ile yol vermesi ile AHİRET diploması alırlar.

Lütfen TARİKAT DAİRESİ OLUŞUM İÇİNDE OLMAYANLAR ı küçümsemeyelim yermeyelim yargılamayalım SEVDİRELİM Güzel bir uslup ile anlatalım.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Mesele bu değil ki, tam tersi, mesele kemalist/nurcu/wehhabi üçlemesinin tarikatları inkarıdır.

Hangi ehli tarik burada tek müslüman biziz demiş, el insaf. Nasıl da çarpıtılıyor meseleler.
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
sarih bir şekilde hiç bir tarikatcı bizden olmayan müslüman değildir demedi talib efendi.. Ama tarikatcı olmayanı cehennemin ta dibine yollamak için de yarış edenler yok değil çaktırmadan tabi.. Basit bi denklem.. Bir insan neden sizin bahsettiğiniz bi tarikate dahil olmaz.. Kendince daha iyi bir yol bulduğu için.. Tarikatten daha iyi bir yol buldum demek ne demektir.. Tarikat ı yetersiz görmektir hafife almaktır.. Yani bu ne demek.. Herhangi bir tarikat e mensub olmamak münkir olmak için gerekli şartlara haiz olmak demek.. Sonuç.. Ya tarikatçısın ya da cehennemlik.. Çocuk mu kandırıyorsunuz..Ha bi de şu var bize dokunmayan bin yıl yaşasın meselesi.. Ona hiç girmeyelim..
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0

Tarikat farzmıdır ki inkarı küfürdür?

Tarikate bağlanmak mı farzdır? Yoksa şeyhe bağlanmak mı farzdır?

Tarikat münkiri olmamak için akaidde bununla ilgili ne tür izahlar yapılmıştır?

ruhban olmadığımız için, edille-i erbaadan deliller ile cevap vermenizi rica ediyorum vesselam
Usame kardeşim. Gerçi muhatabınız başkası ama şu sorularınıza açıklık getirmek istedim.
1. Tarikat farz değildir. Bir seçimdir. Vakıa suresinde Allahu Teala 3 sınıf insandan bahseder.(sağcılar, solcular ve mukarrebler) Buradaki sağcı solcu kavramı amel defterinin verildiği yer anlamında. Tarikata girmeyen müslümanlar, sağcılardan olmak için(amel defteri sağdan verilenlerden olmak için) çalışırlar. Allah yardımcınız olsun. Amel defteri soldan verilenleri zaten yazmıyorum, onların ahiretle ilgili bir kaygısı yok zaten.
Mukarrebler ise, cennet ve cehehennem için ibadet etmezler. Onlar Allah içindir. Tarikate girenler, bunu biliyorlar veya bilmiyorlar onu bilmiyorum ama gerçek budur.
Tarikatı inkar küfür diyen, mutlaka bu ve bu gibi ayetlere dayanarak söylemiştir o sözü.
2. Tarikata bağlanmak farz değildir. Amellerinizi cennet arzusuyla ve cehennem kaygısıyla yapıp muradınıza erebiliriniz. Ama bir tarikata da girdiyseniz, öğretmeninizin sözlerinden çıkmamak(şeyhiniz veya mürşidi kamiliniz) muradınıza ermenizi kolaylaştırır.
3. Tarikat münkiri olmamak için onları inkar etmemenizi tavsiye ederim.
Çünkü onlar, Kuranda da belirtildiği gibi, Mukarrebtirler veya mukarreblerden olmak için yola çıkmışlardır.
Akaidin bir numaralı şartı nedir? La ilahe illallahtır. Tarikat yolcuları bu sözü dillerinden gönüllerine ve yaşantılarına indirmek için yaşarlar.

Sadece biraz açıklık getirmek için konuya dahil oldum. Başka bir niyetim yoktur.
Saygılarımla
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
sarih bir şekilde hiç bir tarikatcı bizden olmayan müslüman değildir demedi talib efendi.. Ama tarikatcı olmayanı cehennemin ta dibine yollamak için de yarış edenler yok değil çaktırmadan tabi.. Basit bi denklem.. Bir insan neden sizin bahsettiğiniz bi tarikate dahil olmaz.. Kendince daha iyi bir yol bulduğu için.. Tarikatten daha iyi bir yol buldum demek ne demektir.. Tarikat ı yetersiz görmektir hafife almaktır.. Yani bu ne demek.. Herhangi bir tarikat e mensub olmamak münkir olmak için gerekli şartlara haiz olmak demek.. Sonuç.. Ya tarikatçısın ya da cehennemlik.. Çocuk mu kandırıyorsunuz..Ha bi de şu var bize dokunmayan bin yıl yaşasın meselesi.. Ona hiç girmeyelim..

:) Sen ne dersin?

Bir insanın kendi kafasınca tarikat harici mesela nurculuğu/kemalizmi/wehhabiliği/islamoğluculuğu daha güzel görüp oraya geçmesinde mesele yok. Sizin abileriniz Mehdicilik oynarken, direk tarikatı reddeder. Kafası o kadar basar, bu daha güzel der, orada kalır, ona kim ne diyebilir!? Budist olmayı tercih edenler de var, kim ne diyebilir!?

Yetersiz görmek ile başka bir yeri tercih etmek de başkadır. Ben daha güzel yerdeyim demek başkadır, diğer yerler eksik, nakıs demek başkadır. Bununla birlikte yetersiz görmesi, hafife alması olabilir ki öyledir. Biz de ehli tariki uyarıyoruz, sizin bu şakirt taifesi ile muhabbetiniz iyi olabilir ama onlardan çokları sizin en sevdiğiniz insanı yalancı addedebilecek tıynettete ve karaktersizliktedir.
 

usame49

Paylaşımcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
156
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Müfteri Hirahoş, sen geçmişte ettiğin : Üstad Bediüzzaman için söylediğin "mehdiyetini ilan etmiştir" iftiranı düzeltmedikçe nazarımda müfterisin. Zira iddianı isbat edemediğin gibi müfterisin diye her yerde konuştuğum halde üstüne de alınmadın. nasıl bir ademsin hayret ediyorum.

ayrıca yahu varya gerçekten hayretler içindeyim. Kardeşim, bir işin helal veya haram olmasını dolayısıyla hangi işin inkarının veya kabulunun adamı kafir edeceğin belirleyen tek merci Allah ve Rasuludur. Siz dinin bu en yalın gerçeğini elli dereden su getirseniz değiştiremezsiniz. Sizin şeyhleriniz artık postu korumak için dinde şarii de mi oldular? Allahdan korkun biraz.

Şeyhlerinizin bazıları da tasavvuf vacip değildir diyordu. Ne iş? İşimize geleni alalım, gelmeyeni almayalım. Örneğin İsmail çetin hocaefendi tasavvufla ilgili mesailde konuştumu: ooooo ne muhteşem ne mubarek, mürşidi kamili ekmel mükemmel gavs, aktab, kutub vs vs cümle ünvanlarla taltif edelim, ama risalei nurlarla ilgili konuştumu paşa dedemizi dinleyelim, şeriatı zahirden getirelim ?? :D

arkadaşım, ne şahsım, ne risaleler, ne de hakiki nur talebeleri tasavvuf ilmini, ilm-i ledunü inkar etmez, etmedik etmiyoruz. İmam Rabbani ve sair ulemanın tevatürle sabit olanı inkar küfürdür dediği şey hadislerle alakalıdır. Şeyhlerinizin kerametleriyle değil. Gidin adem gibi okuyun da anlayın tekrar. Ve sorularıma madde madde ve edille-i erbaa ile cevap verin, zira bir şeyin haram helal küfür vs olup olmadığını 266. mektubun sonunda dendiği gibi ancak ve ancak şeriat belirler, onu da yine aynı mektubdan izahla bu işler ancak eimme-i müctehidine sorulur. şeyhlerinize değil...

Bakınız mübarek İmam Rabbani ra ne diyor:


Tesavvuf yolu çokdur. Bunların içinde en lüzûmlusu ve en uygunu sünnete yapışan ve bid’atlerden kaçan büyüklerimizin yoludur. Bu büyükler, her sözlerinde ve her hareketlerinde, sünnete uyup da, kendilerinde hiçbir keşf, kerâmet, hâl, görüş ve bilişler hâsıl olmaz ise, hiç üzülmezler. Fekat bunların hepsi hâsıl olup da, sünnete uymakda gevşek davranırlarsa, bunları hiç beğenmezler.
............
Bu fakîre göre islâmiyyetin izn vermediği şeylerin, hâsıl edeceği bütün hâller, zevkler, hep istidrâcdır. Zîrâ, kâfirlerde ve fâsıklarda da böyle hâller hâsıl olmakda ve bu kâinât aynasında, onlar da, tevhîd, keşf gibi şeyler öğrenmekde, içlerine doğmakdadır. Eski Yunân felesoflarından ve Hindistândaki cûkiyye [Brehmen dînindeki dervîş] ve Berehmen papaslarında da, bu hâller görülmekdedir. Hâllerin doğru olmasına alâmet, islâmiyyete uygun olmaları ve harâm şeylerden hâsıl olmamalarıdır.
......


Tesavvufcuların birşeyi yapıp yapmaması, halâl veyâ harâm olmasını göstermez. Onlara bakılmaz. Yapdıklarına da birşey demeyiz. Ma’zûr görürüz. Onların hâlini, Allahü teâlâ bilir ve bildiği gibi karşılar. Birşeyin halâl veyâ harâm olduğunu anlamak için, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin, imâm-ı Ebû Yûsüf Ensârînin ve imâm-ı Muhammed Şeybânînin sözlerine bakılır. Ebû Bekr-i Şiblî ve Ebül-Hüseyn-i Nûrî ve Cüneyd-i Bağdâdî “rahmetullahi aleyhim” gibi, tesavvuf büyüklerinin yapıp yapmadıklarına bakılmaz. [Fekat, bunların islâmiyyetden verdikleri haberler çok doğrudur. Bildirdiklerinin hepsine inanmak ve uymak lâzımdır.] İslâmiyyetden ve tarîkatden haberi olmıyan, ham sofular, pîrimiz böyle yapdı diye, behâne ederek, hayhuy etmeği, tegannî ve dans etmeği, din ve ibâdet hâline sokmuşlar. Bunlarla sevâb kazanıyoruz sanmışlar. En’âm sûresinin yetmişinci ve A’râf sûresinin ellinci âyetinde meâlen, (Ey sevgili Peygamberim “sallallahü aleyhi ve sellem”! Dinlerini, ibâdetlerini, [şarkı ile, mûsikî ile] oyun ve eğlence hâline sokanlardan uzak ol! Onlar Cehenneme gideceklerdir) buyurulmuşdur.

Yukarıda bildirilenlerden anlaşılıyor ki, harâm olduğu kat’î olan işleri, beğenen kâfir olur. Müslimân değildir, mürted olmuşdur. [Hâlbuki harâmları, tatlı gelse dahî, çirkin bilerek, üzülerek yapanlar kâfir olmaz.] O hâlde, düşünmeli ki, harâmlara kıymet verenlerin ve bunları ibâdet bilenlerin hâli ne oluyor? Cenâb-ı Hakka sonsuz hamd ve şükr olsun ki, bizi yetişdiren büyüklerimiz, bu pisliğe bulaşmadı. Kendilerine uyarak, bu şenî’ şeyleri yapmakdan bizleri kurtardılar. İşitdiğime göre, büyük üstâdımın kıymetli oğulları, tegannîye tutulmuş. Cum’a geceleri toplanıp, ilâhîler, kasîdeler okumağı âdet edinmiş. Orada bulunan tanıdıklarımızın çoğu da, bunlara uyup, geliyormuş. Bunu duyunca çok, hem de pekçok hayret etdim. Başkalarının talebesi, kendi üstâdlarının yapdığını behâne ederek, onlar da yapıyor. İslâmiyyetin yasak etdiğini, pîrlerinin yapması ile örtbas ediyorlar. Hakları olmamakla berâber, kendilerine pîrlerini siper ediyorlar. Hâlbuki, bizim arkadaşlarımız, bu kabâhatlerine acabâ neyi behâne edebilecekler? Hem islâmiyyet harâm etmiş, hem de büyüklerimiz kaçınmışdır. Bu işi, islâmiyyet de, tesavvuf da beğenmiyor. İslâmiyyet men’ etmeseydi bile, yalnız büyüklerimizin yolunda bulunmıyan şeyleri yapmak, ne kadar çok şenî’ olurdu? Ayrıca, islâmiyyet de harâm etdiğinden, şenâ’atin büyüklüğünü düşünmelidir. Hepinize selâm ederim. 266 .mektub
 

usame49

Paylaşımcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
156
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Tesavvuf yolu çokdur. Bunların içinde en lüzûmlusu ve en uygunu sünnete yapışan ve bid’atlerden kaçan büyüklerimizin yoludur. Bu büyükler, her sözlerinde ve her hareketlerinde, sünnete uyup da, kendilerinde hiçbir keşf, kerâmet, hâl, görüş ve bilişler hâsıl olmaz ise, hiç üzülmezler. Fekat bunların hepsi hâsıl olup da, sünnete uymakda gevşek davranırlarsa, bunları hiç beğenmezler.

diyecek İmam Rabbani, ama bizim hamsofular Üstad Bediüzzamanı kabul etmeyecekler, ikisi de aynı şeyi söylerken hem de. Neden? Çünkü hamsofuların hamşeyhleri ikisinin aynı şeyi söylediği belli olursa postu kaybedecekler, bütün dava budur. İşte bu yüzden Kıbrısi denen sözde şeyhi karılara el öptürürken görürler ama tık demezler, öteki youtubeye kendi oğluna yaptığı düğünde salavatlarla çekilen halayları koyar, bunlar tık demezler... Say ki bitiresin... Sizin tarikatçılığınız da ancak piriniz böyle dedi diye hay huy etmektir, başka bişey değil.

Hiç bir zaman turk-u aliyyenin münkiri olmadık, haram olup küfre düşeriz diye değil, o sizin uydurmanızdır, zira turuk-u aliyye haktır, başlarındaki mübareklerin kesip attığı tırnak olamayız. Amma velakin bu zamane şeyhleri değildir kastımız, sizinde zamane şeyhlerini inkar küfürdür derseniz orda durun! diyoruz.
 

usame49

Paylaşımcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
156
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Son olarak, tasavvufu, tarikatı inkar etmediğine göre, bunun hükmünü öğrenmenin aciliyeti yok Usame... Siz nurcuların bilmesi gereken asıl acil olan şudur:

Tasavvufu, Tarikatı hafife almak; zaman tasavvuf, tarikat zamanı değildir demek, Hacı Mahmud Ofi efendinin ifadesiyle, sizi Allah'a vuslattan (Hakikat-ı Muhammediyye'den), nefs tezkiyesi ve kalb-i safiyeden geri koymakta... Mahrumiyetiniz vardır. Tarikatı gereksiz ya da zamanı geçmiş görmek bid'attir. Bid'at inanç Müslümanı istikametten alı kor. Ves'selam.

Bid'at: Hz Peygamber asm ın sünnetinde olan bir şeyi kaldırıp yerine başka bir şey koymaktır. Fıkıh ıstılahında bu şekilde tarif edilir. Bütün bid'atler dalalettir, bütün dalaletlerin de sonu ateştir buyurmuş Hz Rasulullah.

Şimdi de bakalım, tarikat sünnetten midir? seleften hangi muhaddis hangi müfessir hangi fakih sizin bulduğunuz bu yüksek hakikati tesbit edebilmiş? Sahabe, tabiini tebei tabiin, eimmei müctehidin hangi tarikten di? Bu zevat-ı aliyyenin tamamı haşa sümme haşa bid'atkar mıdır?

Üstad Bediüzzaman risalei nur talebeleğine şart olarak bid'atlerden uzak durmağı koyacak ama Mahmud Ofi efendi Üstadıma bid'atkar diyecek hemi? Höst!! Bu ancak sizin uydurmanızdır, tıpkı İmam Rabbaninin hadisler için söylediği ve zaten fıkıh kuralı olan "tevatürle sabit olanı inkar küfürüdür" hakikatını şeyhlerinizin kerametlerini inkara bağlamanız gibi...

yaw hamşeyhlerinize kutsiyet atfedeceksiniz deyu ne cambazlıklar yapıyorsunuz, Allah cümlemizi ıslah etsin...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Saidi Nursi hz.leri kendisini Mehdi bilir mi bilmez mi meselesi biraz görecelidir. Zira Mehmed Kırkıncı gibi en büyük nurcular, hazretin kendisinin Mehdi olduğunu ima ettiğini söyler. Umum için ima ettiğini yoksa kendileri için net şekilde ifade ettiğini söylerler. Yani hirahoş efendi müfteri değildir, hakikat söylemiş olduğu görülür bu durumda.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Tesavvuf yolu çokdur. Bunların içinde en lüzûmlusu ve en uygunu sünnete yapışan ve bid’atlerden kaçan büyüklerimizin yoludur. Bu büyükler, her sözlerinde ve her hareketlerinde, sünnete uyup da, kendilerinde hiçbir keşf, kerâmet, hâl, görüş ve bilişler hâsıl olmaz ise, hiç üzülmezler. Fekat bunların hepsi hâsıl olup da, sünnete uymakda gevşek davranırlarsa, bunları hiç beğenmezler.

diyecek İmam Rabbani, ama bizim hamsofular Üstad Bediüzzamanı kabul etmeyecekler, ikisi de aynı şeyi söylerken hem de. Neden? Çünkü hamsofuların hamşeyhleri ikisinin aynı şeyi söylediği belli olursa postu kaybedecekler, bütün dava budur. İşte bu yüzden Kıbrısi denen sözde şeyhi karılara el öptürürken görürler ama tık demezler, öteki youtubeye kendi oğluna yaptığı düğünde salavatlarla çekilen halayları koyar, bunlar tık demezler... Say ki bitiresin... Sizin tarikatçılığınız da ancak piriniz böyle dedi diye hay huy etmektir, başka bişey değil.

Hiç bir zaman turk-u aliyyenin münkiri olmadık, haram olup küfre düşeriz diye değil, o sizin uydurmanızdır, zira turuk-u aliyye haktır, başlarındaki mübareklerin kesip attığı tırnak olamayız. Amma velakin bu zamane şeyhleri değildir kastımız, sizinde zamane şeyhlerini inkar küfürdür derseniz orda durun! diyoruz.

Bu sözlerden mana nedir? Tarikattan maksat zaten sünneti ihya etmektir. Anlatılmak istenen ne?

İslami ilimler tasnif edilmiş ve bir kısmı ile akaid, bir kısmı ile fıkıh bir kısmı ile de tasavvuf ilgilenmiş. Neler olduğu malum. Tasavvufu inkarın küfür olması bundandır. İslamın bir cüzünü yok kabul etmek demektir. Tasavvuftan kastedilen mana bu olduğu için. İsimlendirmeye takılmayalım. İsterseniz buna ihsan deyin, zühd deyin. Ben tasavvuftan şunu anlarım deyip yalan yanlış konuşan ve bunu inkar eden elbet küfre düşmez. Tasavvufa iftira etmiş olur, 1400 yıldır gelen evliyaullaha iftira etmiş olur.

Zamane şeyhleri çoktur ama hakikatlisi de vardır. Münkirliğe lüzum yok. Kaliteli şeyin taklidi olur. Sizin taklidiniz yok ise kötüdür.
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,086
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Bu yazıyı okuyupta yazanlara öpücük atmayan bütün tarikatları inkar ediyorum. Tıklayın...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İhya 1.kitap (yani "ilim" kitabını) bulup dikkatle okumanızı ısrarla tavsiye edip müzakereyi sonlandırıyorum. (@usame49 sorularının delilli cevapları ordadır.) İmam Gazali Hz.lerine itibarı olanlar El Munkız eserine de bakmalıdır. Bunların tarama versiyonları netten bulunabilir.

Fi emanillah.
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Konu nur cemaati ile tarikat ehli arasındaki tartışmaya dönmüş gibi...
Her iki cemaati de gönülden kucaklıyorum. Yapmayın arkadaşlar. Tartışın ama bu sadece bilgi paylaşımı olsun.
 
Üst