halkı dinlemek şapka takmadığı için halkını katletmekmidir..
halkının yüzde kaçını dinlemiş..
bunlara uymayanları ise atatürk şu sözlerle tehdit ediyor;
"uygar ve milletlerarası kıyafet, bizim için, çok cevherli milletimiz için lâyık bir kıyafettir. onu giyeceğiz. ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve tabiatıyla bunları tamamlamak üzere başta siper-i şemsli serpuş. bu serpuşun adına şapka denir. redingot gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi, işte şapkamız! isterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca varmak için, gerekirse-baz%C4%B1-kurbanlar-da-verelim/"]gerekirse bazı kurbanlar da verelim!"
şapka fiyatları o kadar yüksektiki bir memurun alması kolay değildi. şapka almakta zorluk çeken memurlara “şapka avansı” adıyla bir yıl vadeli olmak ve ilerde maaşlarından taksit taksit kesilmek üzere borç verildi. "başlarda 50şer lira verilen avans daha sonra şapka fiyatlarının artması üzerine 80er lirayar çıkarıldı!"
ne kadar diktatör ve barbar şekilde gerçekleştirilmiş olduğu ortada. akabinde daha şapka kanunu yürürlüğe girmeden(!) muhalif olanlar bile asılmıştır. evet kemalizmin demokrasisi bu sayede gözler önüne seriliyor. ne kadar demokratik halen bunu savunanlar elini vicdanına koyup söylesin..
kadınların şapka giyme zaruriyeti yokken bile sadece ibret-i alem olsun diye ekmeğinin peşinde olan bohçacı bir kadın bile asılmıştır. düşüncelerini empoze etmeye çalıştıranların yürek sızlatan yönetim biçimi işte bu şekilde tezahür ediyor.
hatta diktatör rejiminin boyutunu açıklamak için şunu da belirmek lazım,
zamanın fransız “la presse” gazetesi de bu hususa değinmiş ve yayınladığı bir başmakalede şu sözlere yer vermiştir:
"bir memlekette ki, başına hükümetin istediğini giymeyeni asarlar, orada cumhuriyet olur mu? sizde (türkiye’de) millet meclisi mi var?"
varın siz düşünün. bunlara asılsız diyenler için buyrun;
kaynaklar;
- mete tuncay, türkiye cumhuriyetinde tek parti yönetiminin kurulması, sayfa 150.
- la presse gazetesi, 9 eylül 1928 nüshası.
- başbakanlık cumhuriyet arşivi, diyanet işleri başkanlığı katoloğu, 030.18.1.1.15.61.2.
- başbakanlık cumhuriyet arşivi, diyanet işleri başkanlığı katoloğu, 051.v35.5.44.6.
- başbakanlık cumhuriyet arşivi, diyanet işleri başkanlığı katoloğu, 051.v41. 8.67.20, (6.11.1926).
- başbakanlık cumhuriyet arşivi, diyanet işleri başkanlığı katoloğu, 051.v08.2.6.15; 051.v16.3.16.13; 051.v05.2.2.17.
Wayy Böyle mi gördüm Şimdi Bir harf kaybettik Öyle olduk ya neyse ..
Şimdi güzel insan bu zamandan ilerleyip geçmiş zamana gelmek istiyorum ama bu süreçleri iyi takip etmeni istiyorum..oke.
Bu zamanların dilimlerinden değilde daha ileriki yıllardan aşagıya ineceğim....
Dünyada yıl ve zaman epey ilerlemiş vaziyette dünyada ve etrafta yeni nesil araçlar bununla birlikte insanlara yardımcı olan akıllı nesiller çıg gibi büyüdü eski zamanların insanları bu zamanları görse gözlerine inanamazlar dünya çok mekanik bir yapı haline döndü dünyada yapısallaşmayla birlikte bir çok sorunlar oluştu dünyada su sıkıntıları bununla birlikte bazı ülkelerde gıda sıkıntıları baş gösterdi fakat insanlar kendi ülkelerindeki durumdan ötürü çok ilgisizler...İnsanlar yeni moda giyim tasarımlarla roma dönemini andırıyor....
şimdiki zamana gelelim...
bu zamanda akıllı üretim yapısallaşması başladı ve dönemin yeni giyim kuşamları tişört vb gibi yapısal farklılıklar kendini dahada zenginleştirdi...yeni nesil kendi kendine park yapan araç akıllı tasarımların birer öncüsü haline geldi...
şimdi eski zamanlara gidelim
ilk aracın bulunmasıyla birlikte dünya yenhi bir gelişme sürecine girdi bu süreçle birlikte yeni gelişen teknoloji ve sanayi alanları oldukça göze çarpan bir durum dünya insanları yeni moda akımıyla başları neredeyse döne vaziyette tüm dünyada balolu toplantılar eğlenceler gözde haline geldi neredeyse dünyada öyle bir akım oluştu ki bu akıma kapılmayacak bu büyüye kapılmayacak bir dünya yok denilebilir ....
Şimdi yukarıya çizgi çektim güzel insan...
Dünyanın dönem ve şartları o kadar fazla hızlı ilerliyor ki bu süreçte ülkeler ve dünya oldukça fazla hızlı değişiyor bu değişim süreçlerinde Allahın her yeni gelen çağı insanlara daha güzel sunudğunu görebilmek güç olmaz sanırım...
Fakat her yeni gelen çag güzellik getirdiği gibi bu getirilen güzelliklerde o çagın zorluklarına göre insanlar ayrı zorlu sınavlardan tabi tutuluyorlar ..Sınavlar Allah ın istedikleridir...
Bu yönde ki durumlardan sonra yukarıdakileri sadece düşünmen için yazdım...
Mustafa Kemal Paşa mı ile ilgili söylediklerine gelince...
Mustafa kemalin Nutkunu okumanı yada dinlemeni sana tavsiye edebilirim...Bunu okumadan sana bir şey diyebilmem güç...
Ben Paşamızın islahatlarına değil Paşamızın ülkemize savaş cephesinde verdiği mücadeleye bakıyorum sonrasındaki süreçlerde ise paşamızın danışman hataları ve istihbaratın paşamızı yanlış yönlendirmeleri olabilir ki o dönemler çok karışık bir dönemler zamanı dönemine göre degerlendirmek gerek ki...bunun yanında her ne kadar savaşı kazanmış olsakda ülke halen tehtid altındaydı bu tehtidlerin en büyüğüde büyük borç yükü ve en önemlisi içerisi dolup taşan ajan milislerle dolmuş olmasıydı...düşman evet ülkeden ayrıldı belki ama ülkede gizli bir çok ajan bırakarak gitti..bu unutulmaması gerekir...askeri anlamda savaş bitmişti ama pisikolojik anlamda savaş fiilen tüm hızıyla devam ediyordu ki ülkeyi yıkmak yeninden güçsüz hale getirmek için yabancılarla iş birliği yapan din insanlarıda vardı ki bu din insanların bazıları kısmik ajandı...
Bununla birlikte Paşamız Hilafeti hiç kaldırmadı..Hilafeti askıya aldı bir gün hilafet sahibi geldiğinde Hilafeti devam etsin diye...bu unutulmamalıdır oke...
Paşamızın Ülkesi adına tüm silah arkadaşlarıyla birlikte onurlu mücadele vermesi taktire şayendir...Hatalar olmuşmudur olmuştur kimse inkar edemez fakat Paşamızın başarısı ve zekası da hiç göz ardı edilemez...Yanlış yönlendirmeler bugün ki siyasi alemde de oluyor paşamız yanına evliya birini alabilseydi siyasi yönlenmesi daha dogru olur ki zamanında bedüzzamanın kendisi yanında olmasını istemiş fakat bedüzzaman kendisi kabul etmemiştir bazen bu olay farklı anlatılır hatta sonrasında bedüzzaman danışmanlar vasıtasıyla paşaya yanlış lanse ettirilir ortaya fitne sürdürülür paşada fitneyi dogru bilip isyancı gruplar lehinde değerlendirmiş olabilir...
Bilemeyiz o dönemi yaşamdık anlayamayız ne desem yalan olur dogrusunu Allah bilir...ama şunu biliyorum ki Paşam ve değerli ülkemizin güzel silah arkadaşları insanları olmasaydı bugün bizler olmazdık belkide...belkide olsaydık bile oldukça perişandıkda ...o yüzden bugünlerede çok şükür..
Allah hiç bir güzel devlete zorluk vermesin..Allah hiç bir güzel devleti zayıf bırakmasın..Allah yardımcımız olsun ki gücümüz hissedilsin..
Öyle.