Sakal bırakmakla ehli sünnet olunmaz ..

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
bu mesaja cevap sorduk..

Bu söz nerde geçiyor? Öncesi sonrası varmı?

Haznevî sitesinden alıntıdır...

Bir başka alıntı da şöyle;

Sakal meselesine gelince; Mezâhibü'l-Erbaa (Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı) isimli eserde kaydedildiğine göre; bırakılmış sakalı tıraş etmek Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre haramdır. Çünkü sakal bırakmak vacip sayılmaktadır. Şâfîî mezhebine göre ise bırakılmış sakalı tıraş etmek mekruhtur. (el-Mezâhibü'l-Erbaa, 2:44-46)

Sakal bırakmak, hem fiilî sünnettir, yâni Peygamber Efendimizin (a.s.m.) bizzat sakallı bulunmuşlardır. Hem de bu konuda sözlü sünnet söz konusudur. “Müşriklere muhalefet ediniz: Sakalı bırakınız, bıyıklarınızı kesiniz” gibi pek çok hadis-i şerif vardır. (Buhari, Libas :64)

Bilindiği üzere sakal bırakmak vacip, bir tutam kadar uzatmak sünnettir. Hiçbir alim de bir tutamdan daha az olan sakala mübah dememiştir...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Bir kimse kendi bülgilerine göre sakal kesmeyi haram bırakmayı vacib (Farz)bilebilir.Bu kendini veye cemaatini bağlar.Fakat;
Birincisi Hanefi Mezhebinde (Benim bildiğimde)Sakal kesmek (Zaruretsiz)mekruh,Sakalı bir tutam bırakmak sünnet,bir tutamdan aşşağı sakala sünnet demek bidattir.
İkincisi Dört Mezhebtede bir şey haram olunca bu icma olur.Haşa İmamı Gazali İcmayamı karşı gelmiştir.?Böyle bir şey yoktur.Sakal kesmenin haram olduğunu söyleyen İbni Teymiyyedir.
Ücüncüsü Sultan bir mübahı (Bu sünnet olunca dahada kuvvetli olur.)emrederse bu emre uymak vacib olur.(Müslümanların ekserisinin yapmasıda böyledir.)
Bunun haricindeki iddalar kaynaksızdır.Zekeriya Kandehlevi selefi meşreblidir.Bunu kaynak göstermek uygunmudur.
Vesselam.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Bir kimse kendi bülgilerine göre sakal kesmeyi haram bırakmayı vacib (Farz)bilebilir.

Bunu söyledikten sonra siz de kendi bilgilerinize göre sakalın hükmünü söyleyerek aynı şeyi yapmış oluyorsunuz. Kaldı ki sakal bırakmanın vacip olduğunu söyleyen muhterem 4 Mezhep Müftüsüdür...

Birincisi Hanefi Mezhebinde (Benim bildiğimde)Sakal kesmek (Zaruretsiz)mekruh,Sakalı bir tutam bırakmak sünnet,bir tutamdan aşşağı sakala sünnet demek bidattir.

Ebu Davud şarihlerinden: "El Menhelü'l,Azbul Mevrud" Sahibi Şeyh Mahmud Hattab (Rahimehullah) buyurmuştur ki, "Sakal traşı müslümanların müctehid imamları olan Ebu Hanife, Malik, Şafii, Ahmed ve diğerleri (Rahimehullah) indinde haramdır. (El Menhel:1/186)

Ayet ve Hadislerden hüküm çıkarma görevinde bulunan bütün fukahanın sözleri sakal tralının haram olduğu hakkında açıktır.

Hanefi fıkhının muteber kitaplarından olan "Dürrül Muhtar"da zikredildiğine göre,"Erkeğin sakalını kesmesi haramdır."


Sakal kesmenin haram olduğunu söyleyen İbni Teymiyyedir.

"Sakal kesmek bütün mezheblere göre haramdır, doğru değildir." (Mahmud Esad Coşan Hocaefendi) / "Dört mezhep ashabı ve diğerleri,sakal traşının haram olup,sakalını traş edenin fasık ve günahkar olduğu görüşüne gitmişlerdir." (Cübbeli Ahmet Hoca) / "Erkeğin sakalını kesmesi haramdır." (İbn-i Abidin) / İmamı Şafi de sakalı tıraşın haram olduğunu belirtmiştir. /


Bunun haricindeki iddalar kaynaksızdır.

1) el- Ümm

2) Reddü’l-Muhtar

3) Temhid

4) Güncel Meselelere Fetvalar

5) Fıtrat-ı Tağyir Risalesi

6) el-Mezâhibü'l-Erbaa
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
tamam şimdi birde sakalın tarifini yapıver kardeşim. Hangi sakal sakaldır? kıl ucunu gösterdiği anda mı kesmek haramdır yoksa bir tutam sakal sünnet olduğu için sakal bir tutam olduktan sonra mı kesmek haramdır? Nedir yani?

Ne farkı var ki?

Ölçü sakalı kökünden kazımak olduğu için, istersen bir tutam sakalı kökünden kazı istersen de daha az olan sakalı kökünden kazı hüküm aynıdır...

Dipnot: Hiçbir âlim Said Nursi gibi sakal traşını bıraktıktan sonra traşının haram olduğunu söylememiştir.
 

ezfer

Asistan
Katılım
23 Eki 2006
Mesajlar
480
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Konum
İstanbul
Yazı cok hoşuma gitti, paylaşmak istiyorum.. bu konuda fikir beyan edenlerin okuması vacip bir yazıdır..


İnsanları en güzel şekilde yaratan Cenab-ı Allah peygamberleri vasıtasıyla kulluk görevlerini onlara bildirdiği ve öğrettiği gibi, kılık-kıyafetlerini de belirlemiştir.

Allah Teâlâ, insanların bedenlerinde saç, sakal ve diğer kılları yaratmış, peygamberleri de bunlardan bir kısmının giderilmesini veya kısaltılmasını, bir kısmının da kesilmeyerek uzatılmasını tebliğ etmiş ve bu konuda insanları uyarmışlardır.

Allah Teâlâ (c.c), "Peygamber size neyi getirip verdi ise onu kabul edin, alın ve sizi yasakladığı şeyden de sakının" (el-Haşr, 59/7) ve "Allah'ın Rasulünde sizin için güzel örnekler vardır" (el-Ahzâb, 33/21) meallerindeki âyetlerinde buyurduğu gibi, mü'minlere sîrette, sûrette, ahlâkta, âdette ve hayatın bütün dallarında, Rasulu (s.a.s)'un sünnetine uymalarını emretmiştir. Rasulullah (s.a.s)'ın sünnetine uymak, İslâmiyet'i daha doğru anlamanın, daha doğru yaşamanın yegâne yoludur.

Allah (c.c)'ın: "Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur" (en-Nisa, 4/80) âyet mealinde buyurduklarından hareket ederek, Rasulullah (s.a.s)'a itaatin her şeyden önce farz hükmünü taşıdığını göz önüne alırsak, onun sünnetine sarılmanın önem ve ciddiyeti kendiliğinden ortaya çıkar.

Rasûlullah (s.a.s) ümmetini, kılık kıyafet ve dış görünüşleri bakımından müşriklere benzemekten alıkoymuş; "Kim bir kavme benzerse, onlardandır" (Ebu Davud, Libas, 4) hadisiyle de müslümanları uyarmıştır. Özellikle sakal bırakmaları hususunda mü'minlere tavsiyelerde bulunmuş, çeşitli hadisleriyle de sakalın müslüman için taşıdığı önemi belirtmiştir.

Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet edilen bir hadislerinde "On şey fıtrattandır: Bıyıkları kesmek; sakalı salıvermek; misvak ile ağzı, dişleri temizlemek; su ile burnu temizlemek; tırnakları kesmek; kirlerin barınabileceği yerleri yıkamak; koltuk altındaki kılları gidermek, kasıkları tıraş etmek; necaset yolunu su ile pak eylemektir" (Müslim, Tahare, 56; Ebu Davud Tahare, 29; Nesâî, Zine, I) buyurmuşlardır. Diğer hadislerinde ise, "Bıyıkları Çok kısaltın, sakalları ise bırakın"; "Müşriklere muhalefet edin; bıyıkları kısaltın, sakalları çoğaltın"; "Bıyıkları kesin, sakalları bırakın. Böylece Mecusîlere benzemeyin " (Buharî, Libas, 64; Müslim, Tahare, 54) buyurmuşlar ve mü'minleri sakal bırakmaya teşvik etmişlerdir.

Sakal, hadiste de buyurulduğu gibi, yaratılış icabı erkeklerde bulunması gereken ve daha önceki peygamberlerin sünneti olan bir kılıktır. Müteaddid hadislerde sakalların tabii halleri üzere terk edilmesi ve uzatılması emredilmektedir. Kısaltılması konusunda herhangi bir cevaz görülmemektedir. Asırlardır her devirdeki İslâm âlimleri ile bütün mü'minler bu tabii hali benimsemişler ve kendilerinde uygulamışlardır.

Bu hadislerden anlaşıldığına göre, bütün peygamberlerle birlikte Rasul-i Ekrem de sakalını bırakmış ve sakal bırakmayı tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber ve ashabının sakallarını traş ettiklerine dair hiç bir kayıt yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s) sakalının ucundan ve yanlarından alırdı (Tirmizi, Edeb, 17). İmam Malik, "Müslüman, çoğunluk sakalını ne şekilde bırakıyorsa o kadar bırakmalı, fazlasını kesmeli, böyle yapmak menduptur. Çünkü bu fazlalığın kesilmemesi, çirkin görünmeye sebeb olur. Sakalı kısaltmanın bir sınırı yoktur. En uygunu, şekli güzelleştirecek biçimde kısaltmaktır" der. İmam Bâcî Abdullah İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den nakledilen tatbikata dayanılarak bir tutamdan fazlasının kesilebileceğini söylemiştir.

Dürrül-Muhtar'da sakalın bir tutam boyunda olmasının sünnet olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde, ekseriyetin görüşüne göre bir tutamdan fazlasını kesmek de sünnettir.

Sakal bırakmak ve buna bağlı olarak sakalı traş etmek konusunda âlimler değişik kanaatlere varmışlardır. Bu alimlerin bir kısmına göre sakal bırakmak farz, kesmek haram; bazılarına göre sakal bırakmak sünnet, kesmek mekruhtur, kimisine göre de müstehaptır. Bunların görüş ve delillerine gelince: Sakal bırakmak farz, traş etmek ise haramdır şeklinde olan birinci görüş, alimlerin cumhuruna aittir. Delilleri ana hatlarıyla şöyledir:

a) Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde sakal bırakmayı emretmiştir. Emirler mendup veya mübah olduğunu ifade ettiğine dair bir delil bulunmadıkça vucub için olurlar. "Sakalları bırakın " emri de sakal bırakmanın farz olmasını gerektirir.

b) Aynı şekilde, Hz. Peygamber (s.a.s) müşrik veya mecusilere benzememeyi emretmiştir. Sakalı traş etmek onlara benzemektir. Bu da haramdır.

c) Sakal traşı, Nisa süresinin 119. ayetinde sözü edilen Allah'ın yarattığı şeyi değiştirmek demektir. Şeytana uyularak yapılân bu hareket de yasaktır.

d) Sakal, erkekleri kadınlardan ayıran bir özelliktir. Sakalını traş eden erkekler kadınlara benzemektedirler. Erkeklerin kadınlara benzemesi de dinen yasaklanmıştır.

Ancak sakalı kesmenin haram olduğunu söyleyen bazı alimlerimiz, sakalın bırakıldıktan sonra kesilmesinin haram olduğunu kasdetmişlerdir. Yoksa sakalı bırakmadan tıraş olmak haram olmaz.

Sakal bırakmak sünnet, traş etmekse mekruhtur görüşünde olanlar Şafiî mezhebinden İmam Nevevi, Râzi, Gazzalî, Şeyh Zekeriyya el-Ensari, İbn-i Hacer, Remli, Hatib, Şirbini gibi zatlardır. Bu görüşü savunanlar şöyle demişlerdir.

a) Hadis-i şerifteki emir, sakal bırakmanın farz olmasını gerektirmez. Zira aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.s), Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek için saçların boyanmasını emretmiş, fakat Sahabeden bazı kimseler saçlarını boyamamışlardır. Bu olay bu gibi emirlerin vücub için olmadığını gösterir.

b) Müşriklere din ve imanla ilgili konularda benzemek haramdır. Örf ve âdetlerle ilgili hususlarda ise haram değildir. Zira Rasûlüllah (s.a.s)'de rahiplerinkine benzer bir takunya giymiştir. Şayet bu gibi hususlarda benzemek kesin olarak yasak olsaydı, Hz. Peygamber bunu yapmazdı.

c) Örf ve âdetlerde bile olsa konu sadece müşriklere benzeme noktasından ele alındığı zaman aksine sakal bırakmanın haram olması gerektiği hükmüne varılır. Zira bugün birçok rahip ve gayr-i müslimler de sakal bırakmaktadırlar.

d)
Peygamberlerin sünnetlerinden sayılan on şey alimlerin çoğunluğu tarafından sünnet veya müstehap olarak değerlendirilmektedir. Sakal da bunlardan biri olduğuna göre bu da öyle değerlendirilmelidir. Çünkü bunların hepsi temizlik ve iyi görünüşlü olmak gibi güzel âdetlerdir. Rasûlüllah (s.a.s) ümmetine en güzel âdetleri tavsiye etmiştir.

Sakal bırakmak müstehap, (sünnet-i zevaid) traş etmek ise mübahtır görüşünü savunanlar şöyle derler: Sakal bırakmak, yemek, içmek, oturmak, giyinmek gibi Hz. Peygamber'in insan olduğu için tabii olarak yapmış olduğu âdetleridir. Bu itibarla sakal bırakmak ibadetle ilgili sünnet değil, Hz. Peygamber (s.a.s)'in gelenek kasdiyle yapmış olduğu sünnetidir. Buna sünnet-i zevaid de denir. Mahmud Şeltut ve Muhammed Ebu Zehra gibi zamanımızın bazı âlimlerinin görüşü bu şekildedir. Buna göre sakal bırakmak faziletli olmakla birlikte, sakal traşı mübahtır. Sakal bırakılmadığı veya traş edildiği takdirde aleyhte bir hüküm terettüp etmez. İçinde bulunulan çevreye göre hareket etmek yerinde olur.

Sakalın adeta bir parçası olan bıyığa gelince; Hz. Peygamber (s.a.s)'den üst dudağının kenarları görünecek şekilde bıyığı kısaltmak veya tamamen kesmek şeklinde rivayetler vardır. Asıl alınan görüşe göre bıyığı kısaltmak da tamamen traş etmek de sünnettir: Mükellef dilediği şekilde hareket etmekte serbesttir.

Ancak bıyıkların yan taraflarından alıp ortada az birşey bırakmak caiz görülmemiştir. Şir'a şerhinde Hz. Ömer'in bıyıklarının iki ucunu uzattığından söz edilerek bunun bir sakıncası olmadığı açıklanmıştır.

(Sakal ve bıyığın hükümleri ve bu konudaki görüş ve ictihadlar için bk. İbn-i Abidin, II, 113, V, 261; el-Mehhel, I,183-189; Şevkânî, Neylül-Evtar, I, 137-138; el-Mezahibül-Erbea, II, 44-46; Şerhu'n-Nevevî (İrşadüşşarinin kenarında), II, 261-265; İânetü't-Tâlıbin, II, 340; Fethü'r-Rabbânî, XVII, 313-314;ş Mahmut Şeltut, el-Fetâvâ, 227-229; İslâmda Helal ve Haram, Yusuf el-Kardâvî, (Terc. Mustafa Varlı), 107-109; Muhammed Ebu Zehra, İslâm Hukuku Metedolojisi (Terc. Abdülkadir Şener), 51-52; Zekeriyya Kandehlevi, Vucübu ı'fail-Iihye).

Ahmet ARPA

SAKAL KESMEK HARAM MIDIR?

Peygamber Efendimizin (a.s.m.) getirdiği esas, kaide ve prensipler hayatın bütün safhalarını içine alır. İbadetten muamelâta, ahlâktan insanın şahsî yaşayışına ve cemiyetin bütün unsurlarına kadar...
Peygamberimizin yaşayışı en güzel bir örnek ve mü'minler için en açık bir misaldir. Bu hususu Rabbimiz Kur'ân-ı Kerimde şöyle belirtir : «Gerçekten Allah'ı, âhiret gününü arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, size Allah'ın Resulünde (takip edeceğiniz)

pek güzel bir örnek vardır.» 1
Peygamberimizin birtakım sünnetleri vardır ki, bunlar, onun fıtrî muameleleri şeklindedir. Giyinip kuşanması, yeyip içmesi, vücudunun bakımı ve temizliği bu kabildendir. Bunların birçoğu muaşeret kaideleri sınıfına girmektedir. Mü'minler ise, bu sünnetlere uymakla hareketlerini nurlandırmış olurlar.

İşte bu fıtrî sünnetlerden bir kısmını Hz. Âişe validemiz Resul-i Ekrem Efendimizden şöyle rivayet etmektedir :
«On şey fıtrattandır (yaratılıştan olması gereken âdetlerdendir) : bıyığı kısaltmak, sakalı bırakmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, istinca ve istibra.» 2

Her insanın belli zamanlarda yapması gereken bu fıtrî sünnetler hem bir temizlik vasıtasıdır, hem de Peygamber âdetidir. İnsan bu vazifeleri yerine getirmekle hem bedenî vazifelerini yapmış, hem de sünnete uymakla manevî mükâfata kavuşmuş olur.

Bahsi geçen sünnetler içinde sakal bırakmak ve bıyıkları kısaltmak dış görünüş itibarıyla ayrı bir hususiyet taşımaktadır. Sevgili Peygamberimiz «Sakalı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltın» derken «Müşriklere muhalefet edin» 3 buyurmakla da hikmet cihetini belirtmektedirler. Çünkü müşrikler sakallarını kesip bıyıklarını alabildiğine uzatırlardı.
İslâm âlimleri sakalı bırakma ölçüsü olarak bir tutamdan fazlasının kesilmesini ifade ederler. Hz. Ömer, sakalını uzatmış birini görerek bir tutamdan fazlasını kesmesini söylemiştir. Ebû Hüreyre gibi büyük bir Sahabî de (r.a.) sakalını tutar, bir tutamdan fazlasını keserdi. Abdullah bin Ömer'in de aynı şekilde hareket ettiği rivayet edilmektedir.

Fıkıh kitaplarımızda ifade edildiği gibi, sakalın kâmil mânâdaki şekli «arız» denilen yüzün iki tarafı ile çenede bırakılmasıdır. Şayet sadece çenede sakal bırakılsa sünnet yerine gelmiş olmaz.

Sakal bırakmakta ve diğer sünnetleri işlemekte mü'minin esas niyeti Peygamberimize uymak ve onu taklit etmektir. Bir Müslümanm gayesi, mümkün olduğu ölçüde sünnet-i seniyyeye her yönüyle uymaktır. Fakat buna muvaffak olmak ancak «ehass-ı havas» denilen bazı mümtaz şahsiyetlere mahsustur. Yalnızca müçtehid ve velî mertebesine varan zatlar bu sınıfa girer. Fakat herkes sünnetin tamamını yapamasa da, taraftar
olmak, kabul etmek ve hâlis bir niyetle de yapmaya gayret göstermek mecburiyetindedir. Ancak bu niyet ve kararlılık içinde olmakla beraber, daha başka maslahatlar icabı olarak bazı sünnetleri yapmayanları ve yapamayanları çok büyük bir günaha girmiş gibi suçlamaya ve tahkir etmeye, küçük görmeye de hakkımız yoktur.

Sakal meselesine de bu ölçü içinde bakmak lâzımdır. Sakal bırakmak Peygamberimizin hem fiilî ve hem de kavlî bir sünnetidir. Mü'min bu sünneti işlemekle, âdetini ibadete çevirir ve büyük sevaba kavuşur. Sakal bırakmayanların mes'uliyet altına girdiklerini söyleyen müçtehidler varsa da, bazı âlimler sakalı kesmenin tenzihen mekruh olduğunu ve hattâ son devir İslâm âlimlerinin bazıları da mubah olduğunu belirtmişlerdir.

Asrımızın büyük âlimi Bediüzzaman, «Bazı âlimler 'Sakalı tıraş etmek caiz değildir' demişler. Muradları, 'Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır' demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur» 4 demektedir.
Bu durumda, sakalı bıraktıktan sonra kesenler, Hanefî, Hanbelî ve Maliki âlimlerince mes'ul duruma düşerlerse de, Şafiî âlimlerince —Gazali, İbni Hacer, Remli, Rafiî ve Nevevî—ye göre tenzihi bir mekruh işlemiş olmaktadırlar. Bu meselede Şafiî mezhebine uyan kimseler,bir mes'uliyet altına girmezler. 5

Bu sünneti işlemeye taraftar olmak, işleyenleri tebrik etmek, onlara hürmet etmek İslâmî bir davranış olduğu gibi, bırakamayanları veya bir mazeretinden dolayı terk edenleri de hor görüp küçük düşürücü konuşmak, büyük bir İslâmî eksiklikmiş gibi değerlendirmek de normal bir hareket değildir. Hele bu meseleden dolayı Müslümanlar arasındaki birlik ve kardeşlik bağlarına zarar vermek, şuurlu Müslümanın yapacağı işlerden değildir.
Sakal bırakan kimselerin, sünnete göre bakımını yapmaları, sünnete hürmetin ifadesi olur. Bıyık meselesinde ise dinî ölçü, kılların üst dudağı kaplamaması, bıyığın herkesin kendi kaşının kılları uzunduğunda olması ve dudak hizasını geçmemesidir. "Bıyıkları kısaltın" hadisine uyan âlimler bıyıklarını ciltleri görünecek kadar kısaltmışlardır.

Kaynaklar:
1. Ahzab suresi, 21. ayet
2. Müslim, Tahare : 56; Neseî, Zinet: 1.
3. Buhari, Libas: 64.
4. Emirdağ Lahikası, s. 48:49.
5. Mezahibü'l-Erbaa,2 :44-45; İânetü'l-Tâlibîn, 2 : 340.

Mehmed Paksu
 

ezfer

Asistan
Katılım
23 Eki 2006
Mesajlar
480
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Konum
İstanbul
Ne farkı var ki?

Ölçü sakalı kökünden kazımak olduğu için, istersen bir tutam sakalı kökünden kazı istersen de daha az olan sakalı kökünden kazı hüküm aynıdır...

Dipnot: Hiçbir âlim Said Nursi gibi sakal traşını bıraktıktan sonra traşının haram olduğunu söylememiştir.
çok komik.. sana örneklerle yazılarla geliyoruz hâla inatsın ...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Ancak sakalı kesmenin haram olduğunu söyleyen bazı alimlerimiz, sakalın bırakıldıktan sonra kesilmesinin haram olduğunu kasdetmişlerdir. Yoksa sakalı bırakmadan tıraş olmak haram olmaz.

Yukarıda geçen "bazı alimlerimiz" den kasıt kimlerdir? İsimlerini alabilir miyim? Said Nursi dışında bu şekilde beyanat veren bir alime rastlamadım...

Sakal bırakmak sünnet, traş etmekse mekruhtur görüşünde olanlar Şafiî mezhebinden İmam Nevevi, Râzi, Gazzalî, Şeyh Zekeriyya el-Ensari, İbn-i Hacer, Remli, Hatib, Şirbini gibi zatlardır. Bu görüşü savunanlar şöyle demişlerdir.

İmam-ı Şafi'nin görüşü sakal traşı haramdır. Saydığınız zatlar da sakal traşını tahrimen mekruh (harama yakın) olarak görmektedir. Ayrıca Şafi mezhebinde sakal traşı haram olmasaydı Bediüzzaman sakalını keserler de harama girerim korkusuyla neden sakal bırakmamıştır? Şafi olmasına rağmen sakal traşını haram görmesi herşeyi açıklıyor aslında...

Sakal bırakmak farz, traş etmek ise haramdır şeklinde olan birinci görüş, alimlerin cumhuruna aittir.

Cumhur ulemanın görüşü bu iken hala neyi tartışıyoruz?


Ancak sakalı kesmenin haram olduğunu söyleyen bazı alimlerimiz, sakalın bırakıldıktan sonra kesilmesinin haram olduğunu kasdetmişlerdir. Yoksa sakalı bırakmadan tıraş olmak haram olmaz.

Sakal bırakmadan nasıl traş olunur açıklayabilir misiniz?


Fıkıh kitaplarımızda sakalı kökünden tıraş etmenin haram olduğu belirtilmiştir. Mazeretsiz olarak sürekli kesmek ile ara sıra kesmek arasında bir fark yoktur.

"Sakalın uzamadan da uzadıktan sonra da kesilmesi meşru değildir. Çünkü sakalın kökünden tıraş edilmesinin meşruluğuna delalet eden hiçbir rivayet bulunmamaktadır." (Mehmet Talû Hoca)
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Sakalı bıraktıktan sonra traşın haram olduğunu savunan alimleri getir bakalım...

Bilindiği gibi üstad hazretleri Şafii dir.İmam Şafii den de iki farklı rivayet sözkonusu.Bir rivayete göre sakal kesmek tenzihen mekruh tur.Biz bütün rivayetleri bilmeden hüküm yürütmeyelim.Kitab yanımda olmadığından ayrıntısına girmiyorum.Vesselam.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Bilindiği gibi üstad hazretleri Şafii dir.İmam Şafii den de iki farklı rivayet sözkonusu.Bir rivayete göre sakal kesmek tenzihen mekruh tur.Biz bütün rivayetleri bilmeden hüküm yürütmeyelim.Kitab yanımda olmadığından ayrıntısına girmiyorum.Vesselam.

Peki tenzihen mekruh olsa Bediüzzaman neden sakal bıraktıktan sonra traş olurum da harama düşerim korkusuyla sakal bırakmamıştır?

el-Ümm isimli eserde Şafi'nin haram dediği naklediliyor...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Farz edelim, sakal kesmek kesinkes (nass ile) haram olsun.

Bu durumda zorla sakalı kestirilen bir Müslüman haram işlemiş olur mu? :)
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Farz edelim, sakal kesmek kesinkes (nass ile) haram olsun.

Bu durumda zorla sakalı kestirilen bir Müslüman haram işlemiş olur mu? :)

Cübbeli Hoca'dan duyduğuma göre bir kimsenin zorla sakalını kesen diyet ödemek zorundadır...

Aynı elini kesmiş gibi uzuv diyeti ödemek zorundadır diyordu...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Cübbeli Hoca'dan duyduğuma göre bir kimsenin zorla sakalını kesen diyet ödemek zorundadır...

Aynı elini kesmiş gibi uzuv diyeti ödemek zorundadır diyordu...

Onu sormuyorum. Keseni değil. Zorla sakalı kestirilen Müslüman haram işlemiş olur mu? Sakalı kestirilenin kendisi...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Sakal konusunda Said Nursi'nin ifadesi:

"Yirmi sene hapsi münferid hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; inşallah o sünnetin (sakal) terkine bir keffaret olur." (Emirdağ Lahikası-I, (24. Mektup)

sorularlarisale.com sitesinin yorumu:

Öncelikle ifade edelim ki, sakal bırakmak dinimizde sünnet seviyesinde bir ibadettir; farz ve vacip bir ibadet değildir; terkinde günah ve azap yoktur. Ama sünnet niyeti ile bıraktıktan sonra kesmek haramdır.

Üstad Hazretlerinin sakal bırakmamak noktasında mazereti çoktur. Üstad Hazretlerinin hayatı hep zorluklar, sürgünler ve hapislerde geçtiği için, sakalı bıraktıktan sonra kesilme tehlikesine tedbir olmak için baştan bırakmamıştır. Yani bir nevi harama düşmemek niyeti ile sakalı bırakmıyor.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Sakal konusunda Said Nursi'nin ifadesi:

"Yirmi sene hapsi münferid hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; inşallah o sünnetin (sakal) terkine bir keffaret olur." (Emirdağ Lahikası-I, (24. Mektup)

sorularlarisale.com sitesinin yorumu:

Öncelikle ifade edelim ki, sakal bırakmak dinimizde sünnet seviyesinde bir ibadettir; farz ve vacip bir ibadet değildir; terkinde günah ve azap yoktur. Ama sünnet niyeti ile bıraktıktan sonra kesmek haramdır.

Üstad Hazretlerinin sakal bırakmamak noktasında mazereti çoktur. Üstad Hazretlerinin hayatı hep zorluklar, sürgünler ve hapislerde geçtiği için, sakalı bıraktıktan sonra kesilme tehlikesine tedbir olmak için baştan bırakmamıştır. Yani bir nevi harama düşmemek niyeti ile sakalı bırakmıyor.

Sarığı sünnet niyeti ile sardıktan sonra çıkarmak haram değildir. Ancak sakal sünnet niyeti ile bıraktıktan sonra traş edilmesi nasıl haram oluyor? Yukarıda da görüldüğü üzere sorularlarisale.com sitesi kendi içerisinde de çelişmektedir.

Cumhur ulema sakal bırakmanın vacip olduğunu söylerken bu site nasıl vacip değil diyebiliyor?

Dipnot: Ölçü Rasulullah (sav) olduğuna göre Bediüzzaman bırakmış, bırakmamış, X şahıs bırakmış bırakmamış gibi tartışmaların yapılmasını doğru bulmuyorum...

Vesselam...
 
K

Kaçak

Guest
Sevmezsiniz ama ben genede yapıştırayım ...
Oldukca uzamış gördüm konuyu ...
Gereksiz ve yorucu tartışmalar kanaatimce ...
Bence oldukca doyurucu soru ve cevap ...

Soru :

1) Hocam, sakala sadece fıkhî yönden bakılmasının onun yaşam tarzı, bir peygamber tarzı olma durumunu göz ardı ettiği kanaatindeyim. Muvahhid bilinçli bir Müslüman şahıs sakala sünnet-i nebevi, tarz-ı nebevi olarak bakmalı. Şuan üniversite öğrencisiyim. Üniversite bir bakıma hayat tarzlarının ortaya konduğu bir mekân... Böyle olmasa bile bizler İslamî misyonumuza uygun vizyonumuzu sergilemeliyiz. Bu kulluğun sosyal boyutunun bir boyutudur.
Hocam, daima aynı uzunlukta bırakamasam da sakal bırakma düşüncesinin bende kaybolmaması için ekseri zamanlarda sakalımı bırakıyorum ki o kadar uzun da olmuyor. Bu konuda görüşünüzü öğrenmek istiyorum. İleride öğretmen olma durumumdan dolayı çevremdeki tecrübe sahipleri (ilim sahipleri değil ama tecrübe ilim olarak kullanılıyor) şimdiden hiç sakala bulaşmamamı istiyorlar. Bu da canımı sıkıyor. Ben sakalı bırakıp daha sonra insiyatifimin dışında kessem ve hâlâ sakal bırakma özlemi içerisinde olsam kendimi çok da kötü hissetmem. Görüşünüzü almam kalbî olarak beni rahatlatacaktır.


Cevap ...

1. Sakal konusundaki yaklaşımınız gayet isabetli ve dengeli. Kur’an’ın inşa ettiği selim akıl için yol birdir demek ki. Bu fakir aynen öyle düşünüyor. Sakalı fıkhî bir konsepte hapsetmek doğru değil. Esasen her şeye fıkhî hükümlerden (farz, vacip, sünnet, müstehap, mübah, müfsit, mekruh, haram) yola çıkarak bir değer biçmeye çalışmak Müslümanı bazen vartaya düşürüyor. Bazı hususlar bu ahkâmı çok çok aşmaktadır. Ahkâm-ı insaniyye, ahkâm-ı beşeriyye, ahkâm-ı ictimaiyye, adab-ı içtimaiyye ne olacak? Bazı şeyler vardır ki, haram veya mekruh değildir ama Allah'a karşı ayıptır. Mesela bir Müslümanın helalinden kazandığını gidip çok lüks sofrada fakirin bir aylık geçimini bir öğünde tüketmesi gibi... Bunu helal ve haram lafızlarıyla değerlendiremezsiniz. Bu Allah’a karşı ayıp olur.
Sakal da öyle... Farz mı, sünnet mi, mubah mı tartışması sakalın işlevini tam anlamamanın bir ürünü... Sakal öncelikle fıtratın sünnetidir, bu bir. Allah erkeğin yüzünü sakalla süslemiş, öyle yaratmıştır. Kadını sakallı görmek ne kadar acipse, erkeği sakalsız görmek de o kadar acip olmalı değil miydi?
İkincisi: Sakala sünnet diyeceksek, peygamberimiz sakallı olduğu için değil (ki o zaman herkes sakallıydı) bugün bizde bir Müslüman kimliğini temsil ettiği için sünnet diyeceğiz. Çünkü sünnet olan bir Müslüman kimliği oluşturmaktır. Yaşadığınız çağda kendini Müslüman kimliğiyle tanımlamayan herkes sizin sakalınızı görünce aklına ilk gelen Müslüman kimliğiniz oluyorsa, bu durumda sakal Müslüman kimliğinin alamet-i farikası olmuş demektir. Bu takdirde sakal bırakmak sünnet-i müekkede, hatta kimliğinizi belli etmemenizden dolayı sizi harama zorlayan ortamlarda farz mesabesindedir. Bu son durumda sakal sizi bazı haramlardan korur. Kişinin haramdan kaçması farzdır. Sakal da bunun aracı olduğu için tıpkı namaza göre abdestin hükmü neyse o hükmü alır. Efendimiz Mekke'de saçlarını ikiye ayırıyordu. Medine'ye gelince yanlara saldı. Oysaki Mekkeli müşrikler salıyorlar, Medineli Yahudiler ikiye ayırıyorlardı. Şimdi hangisi sünnet? İkisi de değil. Peki, sünnet ne bu konuda: içinde bulunduğunuz toplumda Müslüman tarzı ve kimliği oluşturmak. Fakir, kendi sakalına işte bu gözle bakmaktadır. Size sakala bulaşma diyenler, kendilerinin neye bulaştıklarını düşünmemiş olanlardır. Ben Müslüman erkeğin sakalını, şehrin minarelerine benzetirim. Minare şehrin kimliği, sakal mü’min erkeğin kimliği, başörtüsü mü’min kadının kimliğidir.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Peki tenzihen mekruh olsa Bediüzzaman neden sakal bıraktıktan sonra traş olurum da harama düşerim korkusuyla sakal bırakmamıştır?

el-Ümm isimli eserde Şafi'nin haram dediği naklediliyor...

Bediüzzamanın hayatı hapishanelerde geçmiş.Kendisine mazaret olabilir.Durumu müsait olanlar düşünsün.

Sakal konusunda üstad İsmail Çetin Hocamızın ''Ölçüler'' isimli eserinden Naklediyoruz:''Erkeklerin bıyık bıyık ve sakallarını tıraş etmeleri, Hanefiye göre tahrimen mekruh,Şafiilerden Gazali ve tabi'lerine göre tenzihen mekruh, diğer bazı Şafiilere göre haram veya tahrimen mekruhtur...İbnu Abidinin beyan ettiği üzere, ulemadan, sakalın traş edilmesini mübah gören olmamıştır.

...Bu itibarla İmam Malik ve İmam Ahmed' e göre sakalın traş edilmesi haram; Hanefilerin ittifakıyla Tahrimen mekruh;_Ki Hanefiler bazı haramlara tahrimen mekruh derler_;İmam Şafii mezhebindeki ulemaya göre ise, haram,tahrimen mekruh ve tenzihen mekruh olarak hükmedilimştir.''
 
Üst