Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Şimdi madem ki Zeyd o kadınla ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık" buyurmuştur. Bu, "Zeyd onu boşayıp, onun iddeti sona erdiğinde, onu sana zevce yaptık" demektir. Çünkü kadın, kocasının nikâhı altında olduğu sürece, kocasının ihtiyaçlarını giderir ve kocası ona muhtaçtır. Binâenaleyh kocası ondan ilişiğini tamamen kesmemiş ve ondan müstağni olmamıştır. Kadın, kocasının iddetinde olduğu zaman, rahminin meşgul olabileceği için (hâmile olma ihtimalinden dolayı), kocanın onunla ilgisi hâlâ devam etmekte sayılır. Dolayısıyla henüz o kadından ilişiğini kesmemiş sayılır. Ama kocası onu boşayıp, kadının iddeti bitince, artık kocası ondan tamamen ilişiği kesilmiş olur. Şeriata uygun olan da budur. Çünkü başkasının hanımı ile, yahut başkasının iddetini beklemekte olan kadınla evlenmek caiz değildir. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Hak, "Şimdi madem ki Zeyd o kadından ilişiğini kesti..." buyurmuştur. "Tâ ki evlatlıklarının, kendilerinden ilişiklerini kestikleri zevcelerini..." ayeti de böyledir, yani "boşayıp, iddetlerini tamamlamış olan zevcelerini..." demektir. Bunda Hz. Peygamber (s.a.s)'in evlenmesinin, şehevî duygularını tatmin için değil, aksine şeriatı bizzat tatbik ederek anlatmak için olduğuna bir işaret vardır. Çünkü şeriat peygamberin fiilleri ile anlaşılır.