Sadece Kuran'a göre Namaz nasıl kılınır?

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
Hâşâ Allahü teâlâ, (Resulüme uymayın, Kur’an size yeter) mi demiştir? Aksine Resulüne uyulmasını emretmiştir. (Allah ve Resulüne itaat edin!) mealinde çok âyet-i kerime vardır. Bu âyetler nasıl inkâr edilir? Bir de Resulüne uymak, ona itaat etmek Allah'a itaatten farklı değildir. Bir âyet-i kerime meali:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

Resulullah'ın dine ait her sözü vahye dayanır. Bir âyet-i kerime meali:
(O, kendiliğinden konuşmaz, her sözü vahye dayanır.) [Necm 3-4]

Allah'a inanan, nasıl olur da, (Resulünün vahye dayanan sözlerine lüzum yoktur) diyebilir?

Allahü teâlâ, her peygambere tâbi olunmasını, ona uyulmasını emretmiştir. Bir âyet-i kerime meali:
(Biz her peygamberi kendisine itaat edilsin diye gönderdik.)[Nisa 64]

Resulullah efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", Kur’an-ı kerimde bulamadığımız birçok şeyleri haram etmiş, birçok şeyleri de farz olarak bildirmiştir. İşte üç âyet-i kerime meali:
(O Peygamber, güzel, temiz şeyleri helâl; çirkin, pis şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir hâlde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.)[Tevbe 29]

(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından sakının!) [Haşr 7]

(O Peygamber, güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar.)[Araf 157] (Allahü teâlâ, haram kılma yetkisini Resulüne de vermiştir.)

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Biz her Peygamberi, kendisine itaat edilsin diye gönderdik.)[Nisa 64]

(Kur’anı insanlara beyan edesin, açıklayasın diye sana indirdik.)[Nahl 44]

Buradaki beyan etmek, âyet-i kerimeleri başka kelimelerle ve başka şekilde anlatmak demektir. (Huccetullahi alel-âlemin)

Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’anla beraber, onun açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

(Bana Kur’an-ı kerimin misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(“Yalnız Kur’andaki helâl ve haramı kabul edin” diyenler çıkar. İyi bilin ki, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizî]
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.)[Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(Resulüm de ki: “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

(Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

Bu âyetlere rağmen, hadislere savaş açıldı. Mezhepsizler, kasten sözanlamındaki hadis kelimesini sanki hadis-i şerif gibi göstermeye çalışıyorlar. Uygunsuz bir söz ifadesini, uygunsuz bir hadis diye tercüme ediyorlar. Hadis kelimesini söz olarak tercüme etmeyip hadis olarak söylüyorlar, mesela (Kur’andan sonra hangi söze inanacaklar?) âyetini, (Hangi hadise inanacaklar) diye değiştiriyorlar.

Halbuki Kur’anda, hadis kelimesi bazen, Kur’an anlamında da kullanılıyor. O zaman hadis kelimesini, hadis-i şerif olarak göstermek, kendi aleyhlerine delildir. İşte âyet mealleri:

(Bu hadise [söze yani Kur’ana] inanmayanlar [helak olacakları için]arkalarından üzülerek neredeyse kendini harap edeceksin!)[Kehf 6]

(Allah, hadislerin [sözlerin] en güzelini bir kitap halinde indirdi.)[Zümer 23]

(Şimdi siz bu hadise mi [söze yani Kur’ana mı] şaşıyorsunuz?)[Necm 59]

(Âlemlerin Rabbi tarafından indirilen bu Kur’an-ı kerime ancak temiz olanlar dokunabilir. Siz bu hadisi mi [sözü mü yani Kur’anı mı] küçümsüyorsunuz?) [Vakıa 77-81]

Kur’an-ı kerimde lehv-el hadis, boş laf demektir. Bir âyet meali:

(İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır.) [Lokman 6]
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
Hadis-i şeriflerin yazılması

Sual: Bir genç, (Kütüb-i sitte ve daha bir çok hadis kitapları, hadisleri toplamışlar. Halbuki, Peygamber, (Benim hadislerimi yazmayın. Kim benden bir hadis yazmışsa, onu imha etsin) diye bildiriyor. Peki, âlimleriniz ne diye peygamberin bu sözüne uymamışlar da ciltlerle hadis kitapları yazmışlar?) diyor. Bunlara nasıl cevap vermeli?
CEVAP
Böyle sözler, hadislere inanmayan, (Peygamber postacı idi, Kur’anı getirmekle vazifesi bitti) diyen din düşmanlarının iddiasıdır. O kadar hadis âlimi geldi, fıkıh âlimi, tefsir âlimi geldi, hiç biri bunu bilmiyor muydu? İslam âlimleri din düşmanı mı idi de, Resulullahın sözlerine uymadılar? Böyle bir soruyu samimi bir Müslüman soramaz.

Bunlar, işlerine gelince hadisi delil gösterirler, gelmeyince de hepsi uydurma derler. Bunların en bariz hile ve taktiği, olmuş bir olayı bozarak, Bektaşi gibi bir kısmını alıp diğer kısmını almayarak yarım anlatırlar. Olmamış bir şeyi, iftira ve yanlış olduğu hemen bilineceği için pek anlatmazlar. Ama olmuş olayı değiştirerek, yarısını alıp yarısını gizleyerek anlatıp, müslümanların şüpheye düşmesine çalışırlar. Hainler bu taktikleriyle çok insanı da kandırmışlardır. Bunları iyi tanıyıp tuzaklarına düşmemeli.

Şu husus da iyi bilinmeli ki, Peygamber efendimiz bütün hadis-i şeriflerini en son günde, hepsini bir anda söylemedi. 23 sene boyunca söyledi. Çeşitli olaylara göre, şahıslara göre, şartlara göre söyledi. Rahmet olması için, aynı hususta farklı söylediği de olurdu. Bu yüzden hadis-i şeriflerin ne zaman ve niçin söylendikleri de önemlidir. Din 23 sene boyunca yaşanarak bildirildi. Bazı emir ve yasaklar zamanla farz veya haram oldu. Bir şey haram olmadan önceki durumları anlatan hadisleri yazıp, bak Resulullah böyle buyurdu demek dini içten yıkmaya çalışmaktır. Veya farz olmadan önceki durumları anlatıp, bak böyle yapılırdı, demek ki sonradan mezhepler bunu haram etmiş demek hainliktir. Ayrıca, farklı hadis-i şerifleri görünce, birbirine tenakuz zannetmemeli, onları bize bildiren ehl-i sünnet âlimlerine suizan etmemeli. Hadis âlimleri bunları hâşâ bilmiyor muydu?

İslam âlimlerinin kitaplarının bozuk olduğunu söyleyenin, aklından ve dininden şüphe olunur. Çünkü bu kimse, Resulullahı ve Eshab-ı kiramdan hiçbirini görmediğine göre ilmini nereden öğrendi? Bir şeyler öğrendi ise, İslam âlimlerinin kitaplarından öğrenmiştir. O âlimlerin kitaplarına bozuk derse, kendisi doğru yolu nereden bulmuştur?

İlk zamanlarda, ölenlerin çoğu müşrik olduğu için, kabir ziyareti yasak edilmişti. Daha sonra, müminler de ölünce, (Daha önce kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi ziyaret edin) buyuruldu. Tesettür emri sonradan geldi, içki sonradan yasak edildi. Bunun gibi, daha önce Kur’an-ı kerim yeni inerken, âyetlerle hadislerin karışmaması için, hadis-i şeriflerin yazılması yasaklanmışsa da, daha sonra yazılması emredildi. Bunu istismar ediyorlar.

Diyanet İşlerinin, (Sahih-i Buhari muhtasarı tecrid sarih)tercümesinin önsözünde özetle deniyor ki:

İlmi talep etmek her Müslümana farz olduğu gibi, ilmi neşretmek de böyledir. Hadis-i şerifte de, hikmetin, müminin kaybolmuş malı olduğu, nerede bulursa, derhal alması gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca,
(Burada olanlarınız, burada olmayanlara tebliğ etsinler! Belki de, kendilerinden daha anlayışlı birine tebliğ etmiş olabilirler. Sözlerimi işitip belledikten sonra, başkalarına aynen aktaranın Allahü teâlâ yüzünü ağartsın) [Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Darimi, İ. Ahmed] hadis-i şeriflerine uyan âlimler, dini yaymaya çok gayret göstermişlerdir.

Hazret-i Ebu Zer-i Gıfari’nin, (Kılıcı enseme dayasanız, Resulullahtan duyduğum bir sözü, başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o sözü muhakkak size yetiştiririm) sözleri, hadis ilmine verilen önemi göstermektedir. Kur’an ilk nazil olurken, âyetlerle karışmasın diye, (Kur’andan başka benden bir şey yazan onu imha etsin)buyurulmuştu. Daha sonra Kur’anı ezberleyenler çok olduğu için, hadis-i şeriflerin de yazılması emredildi.

Abdullah bin Amr bin As, her hadisi yazar, Resulullah efendimiz buna mani olmazdı. Hatta bazıları, (Sen her şeyi yazıyorsun. Ama Resulullah da insandır. Öfkeli iken de söz söyler) dediler. Durumu Resulullaha arz edince, mübarek parmağını ağzına götürüp, (Yaz! Allah’a yemin ederim ki, bu ağızdan hak sözden başkası çıkmaz)buyurdu. (Ebu Davud, Hakim)

Şu âyet-i kerime de aynı mealdedir:
(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

Bir sahabi, hadis-i şerifleri ezberleyemediğini arz edince, Resulullah efendimiz, yazarak muhafaza etmesini isteyip, (Sağ elinden yardım iste) buyurdu. (Tirmizi)

Rafi bin Hadic hazretleri, (Sözlerinizi yazalım mı ya Resulallah?) diye sorunca, ona da (Evet yazın) buyurdu. (Rame hürmüzi)

Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Hadislerimi senedi ile birlikte yazın. Eğer o hadis doğru ise ecirde ravi ile ortak olursunuz. Eğer yanlış ise, onun vebali isnat edilen ravinin üzerine olur.) [Hakim, Ebu Nuaym]

(Benden hadis yazana, o hadis devam ettikçe, sevap yazılmaya devam edilir.) [Hakim]

(Benden hadis bildirin. Ama bana yalan isnat eden Cehenneme hazırlansın.) [Müslim]

(Affolmak niyetiyle, 40 hadis yazana, Allahü teâlâ şehit mertebesi verir.) [İbni Cevzi]

(Geriye kırk hadis bırakarak ölen, Cennette arkadaşımdır.)[Deylemi]

(Hadisimi dinleyip hıfz eden ve ona tutunan, mahşerde Kur’anla haşrolur. Hadisime önem vermeyen de, Kur’anı hor görmüş olur. Kur’anı hor gören de, dünya ve ahirette hüsrana uğrar.)[Ebu Nuaym, Hatib]

(İlmi talep etmeye koşun. Sadık bir kimseden işitilecek bir hadis-i şerif, dünya ve dünya hazinelerinin hepsinden daha hayırlıdır.) [İ. Râfi’î]

(Kendine fayda veren iki hadis bile öğrenip, onları başkasına da öğreten ve onlardan faydalanan, altmış yıllık ibadetten daha fazla sevap alır.) [Deylemi]

(Allah’ım, hadislerimi ve sünnetimi başkalarına nakleden ve onları insanlara öğreten halifelerime rahmet eyle.) [Taberani]

(Bir sünneti ayakta tutmak veya bir bid’ati yok etmek için ümmetime bir hadis nakleden Cennettedir.) [Ebu Nuaym]

(Size ilim öğrenmek için bazı insanlar geldiği zaman “Resulullahın tavsiye ettiği ilmi öğrenmeye hoş geldiniz” deyin ve sorularını cevaplandırıp, problemlerini çözün.) [İbni Mace]

(Benden duyduklarınızı tebliğ edin. Beni İsrail’den bildirdiklerimi de anlatın. Yalnız bana, bilerek yalan isnat eden kimse Cehennemdeki yerine hazırlansın.) [Tirmizi]

(Benim hadisimi duyup da ezberleyene Allah rahmet etsin.)[Taberani]

(Burada olanlar, olmayanlara sözlerimi tebliği etsin, duyursun.)[Buhari]

(İlmi yazı ile bağlayınız!) [Hakim]
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
Hadis-i şerifleri inkâr

Sual: Misyonerlere aldanan bir genç, (Bir tek hadisin bile sahih olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü ne hadisi söyleyen peygamberi, ne de, onu nakleden sahabeyi gördük, yanında değildik. Bu bakımdan bir hadisin doğru olduğunu söylemek yanlış olur. Mesela Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği beş vaktin namazın farz oluşu ile ilgili hadis, diğerleri gibi uydurmadır. Eğer Muhammed Musa’dan üstün ise, onun tavsiyesine nasıl uyar?) diyor. Buna nasıl cevap verebiliriz?
CEVAP
Yukarıdaki iddiaları yapan maksatlı değilse, Peygamberi de, sahabeyi de, âlimleri de hakkıyla bilmiyor demektir. Tevatürden, icmadan, hadis ilminden haberi yoktur. Bilmediği bir şeyi, bir peygamber bir başkasına sorabilir. Bundan da haberi yok. Musa aleyhisselam ulül-azm, büyük bir resuldür. Buna rağmen, bilmediği ilimleri öğrenmek için, bir kimseden yardım istediği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. İşte âyet-i kerimeler:
(Bu arada ikisi [Hazret-i Musa ile arkadaşı], katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular. Musa ona, sana öğretilen [gayblarla ilgili] ilimden, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olmak istiyorum, dedi. O, Sen benim yaptıklarıma dayanamazsın, esasını bilmediğin bir şeye nasıl dayanabilirsin?” dedi. Musa, inşallah, beni sabredici olarak bulursun dedi.) [Kehf 65 - 69]

Kitap sahibi bir peygamber, herhangi bir kimseden bilgi almak istediğine göre, Peygamber efendimizin Hazret-i Musa’nın tecrübesine istinaden yaptığı tavsiyesine uyması yadırganmamalıdır. Bu hadis-i şerif, Buhari ve Müslim gibi dinimizin en kıymetli iki hadis kitabında yer almaktadır. Bu iki kitaba inanılmazsa, din yıkılmış olur. Çünkü bu iki kitabın doğru olmasında İcma hasıl olmuştur. İcma, âlimlerin sözbirliğidir. Eğer İcma’ya inanılmazsa Kur’ana da inanılmaz. Ayrıca namazın nasıl kılınacağı, namazın farzları, vacibleri, mekruhları, sünnetleri, namazı bozanları Kur’an-ı kerimden anlamak mümkün değildir. Daha bir çok konunun hepsini Peygamber efendimiz açıklamıştır. Resulullah efendimizin açıklaması olmadan bunları bilmek mümkün değildir.

Medarik tefsirinde, Nisa suresinin (Müminlerin [itikad ve ameldeki]yolundan ayrılan Cehenneme gider) mealindeki 115. âyet bildirildikten sonra, (Kitab ve sünnetten ayrılmak gibi icmadan da ayrılmak caiz değildir) buyuruluyor. Beydavi’de, aynı âyetin tefsirinde (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu göstermektedir) buyuruluyor.

İmam-ı Ahmed’in bildirdiği, (Ümmetim dalâlet üzerinde sözbirliği yapmaz) hadis-i şerifi de gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimlerin söz birliği ile bildirdiklerinin hepsi doğrudur.

İbni Sebe diyor ki: Kur’anı toplayan Eshab, ona ilave ve çıkarma yaptı. Biz Kur’ana inanmayız. (Bu Kur’anı Allah indirdi korumasını o yapar) diye bir âyet uydurmuşlar.

Yok, biz İbni Sebe yahudisi gibi değiliz deniyorsa ve Kur’ana inanılıyorsa, Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna da inanmak gerekir. Onların rivayet ettikleri hadislerin de doğru olduğuna inanmak gerekir. Kur’anı bildirdikleri gibi hadisleri de onlar bildirdi. Bunlardan birini kötülemek, bir dediğine inanır, diğer dediğine inanmam demek, dini yıkmanın, İslamiyet’e inanmıyorum demenin kamufle edilmiş şeklidir. Hadis âlimlerini, yalancı, cahil ve din düşmanı bilmek ne kadar yanlıştır. Buhari ve Müslim gibi âlimlere uymak gerekir. Çünkü Kur’an-ı kerimde (Bilmiyorsanız zikir ehline [âlimlere] sorun)buyuruluyor. (Nahl 43)

Resule uymak
Sual:
(Yalnız Kur'an var, Kur’andan başka kaynak yok) diyen sapık biri, (Kur’anda, “Resulümün bildirdiklerine uyun!” diye çok âyet vardır. Biz Resulün bildirdiklerini inkâr etmiyoruz. Ancak günümüze kadar, sağlıklı, uydurma olmayan bir hadis gelmediği için hadislere itibar etmiyoruz. Resulünün bütün sözleri değiştirildiği, uyulacak söz kalmadığı için yalnız Kur'an diyoruz) diyor. Allah, hadislerin böyle değişeceğini bilmiyor muydu da (Resulüme uyun!) buyurdu?CEVAP
Hadis-i şeriflerin büyük kısmı sağlam kaynaklarla bize kadar gelmiştir. En ufak bir şüphe yoktur. Özellikle Kütüb-i sitte’deki hadis-i şerifler sağlamdır. Farzımuhal, (Yalnız Kur'an) diyen sapığın dediği gibi, bütün hadis-i şerifler uydurma olsa, böyle çirkin bir iddia, Allahü teâlâyı cahillikle suçlamak olmaz mı? Hâşâ Allah, hadislerin değiştirileceğini bilmiyor muydu? (Bilmiyordu) denemez. (Biliyordu) denirse, niye uydurma, yanlış, bozuk, bâtıl şeylere uyun emrini verdi?

Demek ki böyle şeylerin olmayacağını, Resulünün mübarek sözlerinin sağlam senetlerle geleceğini, değişmeyeceğini bildiği için, (Resulüme uyun!) buyurdu. Çünkü hadis-i şeriflere uyulmadan Resulullah’a uyulmuş olmaz.
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
Resulullah Kur’anı açıkladı

Sual: Resulullah efendimiz Kur’anı niye açıkladı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdiğimiz Kur’anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)

İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:
Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, rüku ve secdede okunacak tesbihler, vakit namazları ile bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, namazı bozan şeyler, zekât nisabı, zekâtın hangi maldan verileceği orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk bilgileri, kedi köpek etinin yenilip yenilmeyeceği gibi birçok husus açıkça bildirilmemiştir. Yani hiçbir âlim, bunları Kur’an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. (Mizan-ül kübra)

Yalnız Kur’an diyen müsteşriklere [oryantalistlere] soruyoruz. Kur’an-ı kerimde (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor. (Maide 3) Meyte, boğazlanmadan ölen veya öldürülen yani leş olan hayvandır. Bir müsteşrik, bu âyete bakarak balık yemenin haram olduğunu söyler. Ona göre sadece delil Kur’andır. Halbuki Allahü teâlâ (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur’ana ve sünnete bakın!) buyuruyor. Balık kesilmeden yenir mi diye Kur’ana bakınca müsteşrik yenmeyeceğini anlar. Dalak kandır. Müsteşrik, âyete bakınca bunun da haram olduğunu anlar. Fakat sünnete bakılınca istisna olarak balık ve dalağın helal olduğu görülür. Hadis-i şerifte, (Size iki meyte ve iki kan helal kılındı. İki meyte balıkla çekirgedir, iki kan ise, karaciğerle dalaktır) buyurulmuştur. (İbni Mace, Ebu Davud)

Yine Peygamber efendimiz, (Denizin suyu temizdir, meytesi helaldir) buyurarak deniz meytelerinin helal olduğunu bildirmiştir. (Ebu Davud, Abdürrezzak)

Buna da açıklık getirilmiş, her meyte değildir. Mesela kendiliğinden ölüp su yüzüne çıkan balığın da yenilmeyeceği hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Dare Kutni)

Aslan, kaplan, kurt, maymun ve köpek gibi yırtıcı hayvanlarla, atmaca, kartal, doğan ve şahin gibi yırtıcı kuşların etlerinin haramlığı da hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Müslim)

Peygamber efendimiz, (Yemin ederim ki, ben size ancak Allah’ın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum) buyurdu. (Taberani), Zaten Onun sözleri vahiydir. (Necm 4)

Kur’ana, İslam’a uymak için, Peygamber efendimize uymak gerekir. Peygamber efendimize uymak için de İslam âlimlerine uymak gerekir. Kur’an-ı kerimde (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruluyor. (Nahl 43)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi]

(Âlimler yeryüzünün ışıklarıdır. Benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym]

(Âlimler rehberdir.) [İ. Neccar]

(Âlim, Allahü teâlânın güvendiği kimsedir.) [Deylemi]

Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerimdeki, (Allah’ın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezhep imamlarının bildirdiklerine uyun) demektir.) [Dürr-ül muhtar haşiyesi]

Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet, yani hadis-i şerifler de Kur’an-ı kerimden ayrı değildir. Onun açıklamalarıdır. Nasıl, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı değildir. Kıyas, Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Sünneti Kur’an-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanların, sapık olduğu Mektubat-ı Rabbani’de yazılıdır.

Sual: (Peygamberin Kur’anı açıkladığını gösteren bir hadis gösterilemez. Âyetleri ancak âyetler açıklar. Başkalarının açıklamasına gerek yoktur) diyenler oluyor. Bu, yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette, çok yanlıştır. Peygamber efendimiz açıklamasaydı, namazın farzlarını, her gün kaç rekât kılınacağını bile bilemezdik.

Hazret-i Âişe vâlidemiz, (Onun ahlakı, Kur'an-ı kerim ahlâkıdır)buyurmuştur. Yani onun hayatı, sözleri Kur'an-ı kerimin tefsiridir, açıklamasıdır. Her hareketi Rabbimizin rızasına uygundu. O hâlde Peygamber efendimiz, her hareketiyle, her sözüyle, dinimizin emrini bildiren açık bir kitap gibiydi. Hadisler, âyetleri açıklar. Bu konuda birkaç hadis-i şerif:
1- Eshab-ı kiramdan Sehl İbni Sa’d hazretleri anlatır:
Bekara sûresinin (Beyaz iplik siyah iplikten, ayrılıncaya kadar yiyin için!) mealindeki 187. âyeti inince, fecrin = tan yerindekelimesi henüz nazil olmamıştı. Bir kısım insanlar oruç tutacakları zaman ayaklarına siyah ve beyaz iplik bağlar, bunlar görülünceye kadar yiyip içerlerdi. Sonra inen (Minel fecri) kelimesiyle birlikte âyet-i kerimeyi, Peygamber efendimiz, (Beyaz ve siyah ipliğin ayrılmasından maksat, gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığının iplik gibi birbirinden ayrılmasıdır) diye açıkladı. Böylece beyaz ve siyah iplikle alakası olmadığı anlaşıldı. (Buhârî, Müslim)

2- Nûr sûresinin, (Müslüman kadınlar, ziynetlerini göstermesinler! İş yaparken zarûrî açılanlar günah olmaz. Başörtülerini yakalarına kadar örtsünler [Böylece, saçları, kulakları ve göğüsleri iyi örtülsün]) mealindeki 31. âyetinde bildirilen (Ziynetlerini, süslerini örtsünler) ifadesinin, (Ziynet takılan, süslenen yerlerinizi örtün!) demek olduğunu, açılması günah olmayan ziynet yerlerinin, yüzle el olduğunu da, Peygamber efendimiz bildirmiştir. (Halebî-yi kebîr)

3- Kur'anda (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor. (Maide 3) Meyte, boğazlanmadan ölen veya öldürülen yani leş olan hayvandır.

Balık boğazlanmadan [kesilmeden] ölürse meyte olur, (Yalnız Kur’an) diyenlere göre yenmemesi gerekir. Ama Allahü teâlâ, (Bu Kitabı, insanların ihtilafa düştükleri şeyi açıklayasın diye sana indirdik)buyuruyor. (Nahl 64) Müslümanlara da, (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur'an ve sünnete bakın!)buyuruyor. (Nisa 59) Balık yenir mi diye Kur'ana bakınca (Yalnız Kur’an) diyenlere göre, yenmeyeceği anlaşılır. Dalak kandır. Âyete bakınca buna da haram demeleri gerekir. Fakat sünnete bakılınca balığın ve dalağın helâl olduğu görülür. Bunu açıklayan hadis-i şerif şöyledir:
(Size iki meyte ve iki kan helâl kılındı. İki meyte balıkla çekirgedir, iki kan ise, karaciğerle dalaktır.) [İbni Mace, Ebu Davud]

Aslan, kaplan, kurt, maymun ve köpek gibi yırtıcı hayvanlarla, atmaca, kartal, doğan ve şahin gibi yırtıcı kuşların etlerinin haramlığı da hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Müslim)

4- Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Namaz, müminlere belli vakitlerde farz kılındı.) [Nisa 103]

Bu vakitler Kur’an-ı kerimde açıkça belli değildir. Onun için kimileri üç, kimileri altı veya yedi vakit diyorlar. Bunu Peygamber efendimiz açıklamış ve vefat edene kadar beş vakit olarak kılmıştır. Şu linkte yeterli bilgi var:
Namaz beş vakittir

5- Peygamber efendimiz, Nisa sûresinin, (Yeryüzünde sefere çıkınca, namazı kısaltabilirsiniz!) mealindeki yüz birinci âyetini açıklamış, seferde namazlarını kısaltmış ve kısaltılmasını emretmiştir. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali:
(Seferde namazı tamam kılan, mukimken eksik kılan gibidir.)[Dâre Kutnî, İbni Neccar]

(Allahü teâlâ seferde, dört rekâtlı namazları iki rekât kılmayı emretmiştir.) [Tirmizî, Nesaî, Ebu Davud]

İbni Abbas hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, Resulullah'ın diliyle, dört rekâtlı farzları, seferde iki rekât olarak kılmayı emretmiştir.(Müslim, Ebu Davud, Nesaî)

İbni Mesud hazretleri de, Resulullah'ın seferde yatsının dört rekât farzını iki rekât kıldığını bildirmiştir. (Buhârî)

Oruç tutup bayılan birini gören Resulullah, “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Seferde oruç tutmak, taat ve ibadet değildir) buyurdu. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî)

Eshab-ı kiramın büyüklerinden Abdullah İbni Ömer hazretlerine, (Nisa sûresinde, sadece korku hâlinde ve seferde namazı kısaltmaya izin verildiği hâlde, niye namazları kısaltıyoruz?) diye sorulunca,(Resulullah, bize dinimizi anlatırken, seferde namazı iki rekât kılmayı öğretti) buyurdu. (Nesaî)

6- (Kişi, dünyada kimi seviyorsa, âhirette onunla beraber olur)hadis-i şerifi, Maidesûresinin, (Ey iman edenler, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez) mealindeki 51. âyet-i kerimesinin açıklamasıdır.

Kur'anı açıklamak gerekmez mi?
Kur'an-ı kerimi herkes anlayabiliyorsa, şu sorulara cevap verilebilir mi?
1- (Âyetleri açıklamak Allah’a aittir) ne demektir?

2- Resulullah, Kur'an-ı kerimi açıklamak için yüz binlerce hadis-i şerifi niye bildirdi?

3- Madem âyetleri açıklamak Allah'a aitse, Peygamber efendimiz hâşâ niye Allah'ınemrini dinlemeyip Kur'an-ı kerimde olmayan birçok haramları hadis-i şeriflerle açıklamıştır?

4- Eğer, Kur’an açık, herkes anlarsa, niye Allah, Kur'an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme uyun!) diyor? Niye (Yalnız Kur'ana uyun!) buyurmuyor?

5- Eshab-ı kiramın ileri gelenleri, âyet-i kerimeleri niye Peygamber efendimize sual ettiler?

Bunlarımaddelerle açıklayalım:
1- Hazret-i Katade, (Kur’anı açıklamak bize aittir) ifadesinin, (Onun muhtevasındaki helâlleri ve haramları açıklamak bize aittir) demek olduğunu bildirdi. Ayrıca, (Kur’an-ı kerimde yer alan vaatleri ve tehditleri açıklayıp, gerçekleştirmek bize aittir) anlamına geldiği ve Resulullah’a hitaben, (Senin dilinle açıklamak, bize aittir) demek olduğu bildirilmiştir. (Kurtubi tefsiri)

İmam-ı Kurtubî hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah’ın beyanı iki türlüdür:
a)
Kitapta mücmel [özet, kısa, kapalı] olarak gelen ifadeleri açıklamaktır. Beş vakit namaz, vakitleri, secdeleri, rükûları, bozanlar, mekruhlar ve diğer hükümler, zekâtın miktarı, vakti, hangi mallardan alınacağı, haccın nasıl yapılacağı gibi hususların açıklamasını Resulullah yapmıştır. İki hadis-i şerif:
(Haccın nasıl yapılacağını benden öğrenin!) [Müslim, Ebu Davud]

(Namazı benim kıldığım gibi kılın!) [Buhârî]

b) Resulullah'ın ikinci beyan şekli, Allah’ın kitabının hükmünden başka hüküm ortaya koymaktır. Bir kadının, halası ve teyzesiyle birlikte nikâhlanmasının haram kılınması, evcil eşeklerin ve parçalayıcı azı dişi olan yırtıcı hayvanların yenmesinin haram kılınması gibi hükümler buna örnektir. (Cami-ul-ahkâm)

Kur'an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme tâbi olun, ona uyun!)buyuruluyor. (Yalnız Kur'an) diyenler samimi olsaydı, Allah'ın emrine uyup Resulullah'ın emirlerini de esas alırlar, (Yalnız Kur'an) demezlerdi.

2- Resulullah efendimiz, Allahü teâlânın (Resulüme uyan, bana uymuş olur) emrine uyarak, âyet-i kerimeleri açıklamış, Kur'an-ı kerimde bulamadığımız binlerce hüküm bildirmiştir.

3- Peygamber efendimiz, hâşâ Allahü teâlânın emrine aykırı iş yapmaz. Yapar denirse, bu Allah'ı suçlamak olur. Allahü teâlâya itaat etmeyen peygamber olur mu? Hâşâ Resulü yanlış iş yapar da, Allahü teâlâ düzeltmez mi?

4- Resulü de, Allahü teâlânın bildirdiğini bildireceği için (Resulüme uyun!) buyuruyor.

5- Elbette Eshab-ı kiram, Kur’an-ı kerimi anlayamadıkları için sual ettiler. Anlayabilselerdi niye soracaklardı ki?

Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelen on kişiden biri olan Hazret-i Ali gibi büyük bir zatın anlayamadığını, günümüzün mezhepsizleri nasıl anlayacak? O hâlde, Resulullah efendimizin açıkladığından farklı bir şekilde Kur'ana mânâ vermek yanlıştır.

Kur’an-ı kerimin hakiki mânâsını öğrenmek isteyenin, din âlimlerinin kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okuması gerekir. (Hadika)

Kur’an-ı kerimi doğru anlamak için, Peygamber efendimizin açıklamasına ihtiyaç vardır. Yoksa Peygamber efendimizin gönderilmesine lüzum kalmaz, Arapça bilenler aslından, bilmeyenler de mealinden okuyarak iman ve ibadetlerini buna göre yapardı. Kur’an-ı kerimde Peygamber efendimize hitaben mealen, (Kur’anı insanlara beyan edesin, açıklayasın diye sana indirdik)buyuruluyor. Huccetullahi alel-âlemin kitabında bildirildiğine göre, buradaki beyan etmek, âyet-i kerimeleri başka kelimelerle ve başka şekilde anlatmak demektir. Eğer herkes Kur’an-ı kerimi doğru olarak anlasaydı, 72 sapık fırka ortaya çıkmaz, herkes doğru itikada sahip olur, Ehl-i sünnet itikadında olurdu. Herkes farklı anladığı ve farklı tercüme ettiği içindir ki, 72 sapık fırka meydana çıkmıştır. Kur’an-ı kerim sağlamdır diye, meallerine de sağlamdır denilemez. Meal okumakla, Kur’an-ı kerimde nelerin anlatıldığı da doğru olarak öğrenilemez. Tâbir caizse, Kur’an-ı kerim anayasa gibidir. Yani kanunlar, tüzükler, yönetmelikler olmasa, sırf anayasa ile suçlular cezalandırılamaz.
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
Sünnet de delildir

Sual: Sünnetin delil olduğuna dair İmam-ı Şafii’nin bir yazısı varmış. Bu yazı nasıldır?
CEVAP
Çok yazısı vardır. Birinin özeti şöyledir:

Resulullah efendimizin, Kur’an-ı kerimi açıklayan sünnetine önem vermeyen biri, İmam-ı Şafii hazretlerine der ki:
— Kur’anın bir kelimesini inkâr eden kâfir olur. Öyleyse neye dayanarak, herhangi bir emir hakkında; âyet yok iken “Bu farzdır” nasıl denebilir? Şu halde biz bazı hadisleri kabul etmesek ne lazım gelir?

İmam Şafii, Kur’anda geçen Hikmet’in sünnet demek olduğunu ispat ettikten sonra der ki:
— Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.)
[Nisa 80]

(Hayır, Rabbine andolsun ki anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]

Demek ki, Allah’ın hükmünü bildiren Kitap’tan ayrı olarak, Resulullahın hükmü de vardır. Allahü teâlâ yine buyuruyor ki:
(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının!) [Haşr 7]

Bu âyet de, Resulullahın emir ve nehyine sarılmanın farz olduğunu bildiriyor.

İmam Şafii hazretleri, Kur’anda bulunan bazı genel hükümlerden sünnet ile özel hükümlerin çıkarıldığını bildirir:
— Namaz kılmanın genel emrinden hayzlı kadınların hariç bırakılması, zekâta sadece bazı malların tâbi tutulması, vasiyetin feraiz âyetleriyle nesh edilmesi, miras âyetlerinin bütün anne, baba ve çocuklara şamil olduğu halde, kâfir olanlarına miras verilmeyeceği gibi istisnalara sünnet ile açıklık getirilmiştir.

Bu açıklamalardan sonra insaf ehli olan zat, sünnetin de delil olduğunu kabul eder. Ama yine bazı sorular sorar. Der ki:
— Peki, sünnet ile kesin bir haram nasıl mubah kılınabilir?
— Bak şu yanında duran adamın kanına ve malına kimse dokunamaz. İki salih şahit, “Bu kişi falancayı öldürdü ve elindeki malını aldı ve işte yanındaki mal da gasbettiği maldır” dese, bu durumda ne yapılır?

— Kısas olarak öldürülür, malı da asıl sahibinin vârislerine dağıtılır.
— Peki, bu şahitlerin yalan söyleme veya yanılma ihtimali var mıdır?

— Elbette vardır.
— Peki, kesinlikle dokunulmaz olan can ve malı nasıl oldu da kesin olmayan iki şahidin sözü ile mubah oldu?

— Çünkü şahitliği kabul etmek de dinin emridir.
— Peki, Kur’anda katillikte şahitliğin kabulünü gösteren bir âyet var mı?

— Hayır, Allah’ın diğer emirlerinden kıyas ederek bunu çıkarıyorum.
— Şahitlerin hakiki hallerine yalnız Allahü teâlâ vakıf olduğu halde, zahire göre onları kabul ediyorsun. Biz de muhaddisten zapt, hıfz, adalet, tek kalmama gibi şartları arıyoruz. Yani iki şahitten beklenenden daha fazlasını hadis âliminden istiyoruz. Ancak bu şartlara haiz hadisler delil oluyor. (El Ümm)

Sen iki şahitle, bu şahitlerin yanılma ve yalan söyleme durumları da olabildiği halde, bunlara inandın hüküm verdin, bir cana kıydın. Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde defalarca (Resulüme uyun, getirdiklerini alın, yasak ettiklerinden kaçının, O kendiliğinden konuşmaz, sözleri vahye dayanır, Ona itaat bana itaattir, Sizi sevmemi istiyorsanız Ona tâbi olun, Onun yolu ile benim yolumu ayıranlar kâfirdir) buyuruyor. Sünneti delil almak için, Allahü teâlânın emri ve şahitliği yetmiyor mu?
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
Kur’anda her şey açık değildir

Sual: Hadisler olmadan Kur’anla amel edebilir miyiz?
CEVAP
Hadis-i şerifler olmadan Kur’an-ı kerimle amel etmek mümkün olmadığı gibi, mezhepler olmadan da hadis-i şeriflerle amel etmemiz mümkün olmaz. İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder:
Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki:
— Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz.

İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:
— Sen Kur’anı okudun mu?
— Evet.

— Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekât olduğuna rastladın mı?
— Hayır.

— Peki, bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan]öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekât düştüğüne rastladın mı?
— Hayır.

Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac sûresinde (Eski evi [Kâbe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kâbe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?
— Hayır.

— Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı?
(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7]

Hazret-i İmran daha sonra buyurur ki:
Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır. (Mizan-ül-kübra)
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
(Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Allah Kur’anda bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı” diyecek. Yemin ederim ki, benim emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümler de vardır. Bunların sayısı Kur’andaki hükümlerden daha çoktur.) [Ebu Davud]

(Kur’andan başka delil kabul etmem diyenler çıkacaktır.) [Ebu Davud]

(Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek bana inanmayanlar çıkacaktır.) [Ebu Ya’la]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul ederim diyenler çıkacaktır. İyi bilin ki, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]

(Cebrail aleyhisselam, Kur’an gibi, açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
(Bize yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri, (Ey ahmak! Mesela Kur’anda, namazların kaç rekât olduğunu bulabilir misin?) buyurdu. Hazret-i Ömer de, (Farzların seferde kaç rekât kılındığını Kur’anda bulamadık) diyene, (Allahü teâlâ bize Resulullah’ı gönderdi. Kur’anda bulamadığımızı Ondan gördüğümüz gibi yaparız. O, seferde 4 rekâtlı farzları 2 kılardı)buyurdu. (Mizan-ül-kübra)
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,399
Tepkime puanı
446
Puanları
83
Konum
İstanbul
Resulullah'ın hüküm koyma yetkisi ve vahyin mahiyeti

Sual: Bazıları, Yalnız Kur’an sloganı ile, “Peygambere Kur’an harici başka bilgi verilmedi. Vahiy haricindeki sözleri senet olamaz” diyerekpeygambersiz bir din meydana çıkarmak istiyorlar. Kur’anda Peygamber efendimize Kur’an harici bilgi verildiğine dair âyet yok mudur?
CEVAP
Çok âyet var. Kur’anda, (Yalnız Allah’a itaat edin) denmiyor, Resulüne itaati de şart koşuyor:
(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Al-i İmran 32]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden[Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.)
[Ahzab 36]

(Resulullahta sizin için
[uyulması gereken] güzel örnekler vardır.)[Ahzab 21]

Allahü teâlâ, Resulünü kendi ile beraber bildirirken şu âyetlerde de sadece Resulünü bildiriyor:
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(İhtilaflarda seni hakem edip verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmeyen iman etmiş olmaz.) [Nisa 65]

Peygamber efendimizin Kur’an dışındaki, dini hükümlere ait bütün emir ve yasaklardaki sözleri de, vahye dayanır. Bir âyet meali şöyledir:
(Resulüm, kendi arzusu ile konuşmaz. Onun [dini hükümlere ait her] sözü vahiydir.) [Necm 3, 4]
Demek ki dini emir ve yasaklarda hüküm bildiren her sözü vahiyledir. Birkaç örnek verelim:

Birinci örnek:
Bir âyet meali:
(Hani, Allah size, iki taifeden
[Kervan veya Kureyş ordusundan]birinin sizin olacağını vaat etmişti. Siz de kuvvetsiz olanın[kervanın] sizin olmasını istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya çıkarmak ve batılı yıkmak için, Allah hakkı ortaya koymak ve [Kureyş ordusunu yok edip] kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu.) [Enfal 7]
Kervan kaçarak kurtuldu. Fakat Kureyş ordusu birkaç misli çok olmasına rağmen Bedir’de yenildi. Allahü teâlâ daha önce bunu bildirdiğini söylüyor. Halbuki daha önce böyle bir şey söylediği Kur’an-ı kerimde yok. Demek ki, Peygamber efendimize vahiy ile bildirdi.

İkinci örnek:
Bir âyet meali de şöyle:
(Hani siz Rabbinizden yardım istemiştiniz de, O da, “Ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim” diyerek bu duanızı kabul etmişti.) [Enfal 9]
Allahü teâlâ, (Bin melekle size yardım edeceğim) dediğini bildiriyor. Bunu Kur’an-ı kerimde daha önce bildirmediğine göre, Kur’andan ayrı olarak Resulullaha vahiy ile bildirdiği ortaya çıkıyor.

Üçüncü örnek:
Peygamber efendimiz Hazret-i Hafsa’ya gizlice bir söz söylemişti. Tefsirlerde bu gizli sözün Hazret-i Ebu Bekir’in halife olacağına dair olduğu bildiriliyor. O da, bunu, mahzur yok diye Hazret-i Âişe’ye anlattı. Allahü teâlâ da bunu Resulüne bildirdi. İşte âyet-i kerime meali:
(Peygamber, hanımlarından birine [Hazret-i Hafsa’ya] gizlice bir söz söylemişti. O, bunu [Hazret-iÂişe’ye] haber verince, Allah da Resulüne durumu bildirdi, o da bir kısmını açıkladı, bir kısmını da söylemedi. Hanımı [Hafsa], “Bunu sana kim haber verdi?” dedi, o da, “Bana, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah haber verdi” dedi.) [Tahrim 3]
Allahü teâlâ, Hazret-i Hafsa’nın sözünü Resulüne bildirdiğini söylüyor. Ama bu Kur’anda yok. Demek ki, Allahü teâlâ, Kur’andan başka da, Resulüne vahiy ile bildiriyor.

Dördüncü örnek:
Bir âyet meali de şöyle:
(Siz [Hayber’den gelen] ganimetleri almak için giderken,[Hudeybiye seferinden] geri bırakılanlar, «Biz de sizin arkanızdan gelelim» diyecekler. Onlar [böyle söylemekle] Allah’ın [Hudeybiye seferine katılmayan bedevileri, bundan böyle başka bir sefere çıkarma] emrini değiştirmelerini isterler. De ki: «Bizim arkamıza asla gelemezsiniz. Allah, daha önce böyle buyurdu.» Bunun üzerine de «Hayır, siz bizi çekemiyorsunuz» diyeceklerdir. Halbuki onlar pek az söz anlayan kimselerdir.) [Fetih 15]
Burada Bedevilerin Hayber savaşına katılmalarının yasaklandığı, bu savaşa sadece Hudeybiye’de bulunanların katılacağı, bunun da, Resulullaha daha önce bildirildiği belirtiliyor. Kur’anda bunu bildiren bir âyet yoktur. Bu da gösteriyor ki, Resulullaha Kur’an harici vahiy de gelmektedir.

Kur’an-ı kerimde hikmet ile ilgili bir çok âyet vardır. Bir tanesinin meali şöyledir:
(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]
İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmet, Sünnettir. Önce Kur’an, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyurdu. (Risale s.78)

Sünnetler de, Kur’an-ı kerim gibi vahiy iledir. Dinimizdeki dört delilin ikincisidir.
Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Ben size ancak Allahü teâlânın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum.) [Taberani]

Kur’an dışı gelen üç vahiy de şöyledir:
Bir gün Resulullah efendimizin devesi kayboldu. Münafıklar bunu fırsat bilip, “Hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor” dediler. Münafıkların bu sözü Resulullaha ulaşınca, (Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir) buyurdu. Tarif edilen yere gidip deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular.(Mevahib-i ledünniyye)

(Üzeyrin ve Zülkarneynin Peygamber olup olmadığını bilmiyorum. Hazret-i Cebrail gelinceye kadar, oturulacak yerlerin en iyisi ve en kötüsünün ne olduğunu soranlara
"bilmiyorum" dedim. Cebrail de, "bilmiyorum" dedi. Nihayet Allahü teâlâ bildirdi ki, "Oturulacak yerlerin en iyisi camiler, en kötüsü de sokaklardır.") [Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, mestleri üzerine mesh edince, (Ya Resulallah, [ayakları yıkamayı] unuttunuz galiba dediler. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Hayır, ben unutmadım, Rabbim böyle yapmamı emretti.) [Ebu Davud]

Resulullah efendimiz, bütün emir ve yasakları mesela namazın ve diğer ibadetlerin farzlarını, sünnetlerini, müfsitlerini vahye uygun olarak ümmetine bildirmiştir. Hiçbir şeyi gizli bırakmamıştır. İşte iki âyet-i kerime meali:
(Eğer O [Peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı, biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdınız.) [Hakka 44-47]

(O gayb hakkında cimri değildir.)
[Tekvir 24]
Müfessirler bu âyeti şöyle açıklıyorlar:
(Gaybdan yani kimsenin bilmediği vahiyle bildirilen bilgileri ümmetine açıklamak hususunda cimrilik yapmaz, hepsini bildirir. Allah’ın bildirdiklerini niye gizledin diye töhmet altında bırakılamaz, itham edilemez.)

Bu gayb bilgilerini de Resulullah ümmetine tebliğ etmiştir. Namazın farzları, nasıl kılınacağı, diğer ibadet bilgileri hep bu gayb bilgilerdendir. Bunları hâşâ bildirmemesi mümkün mü? İşte bir âyet-i kerime meali:
(Ey Resulüm, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Onun elçiliğini [Peygamberlik görevini] yapmamış olursun.) [Maide 67]

Netice:
Allah Resulüne düşmanlık, Peygambersiz din meydana çıkarma gayreti, İslamiyet’i içeriden yıkmanın başka yoludur. Bu niyette olup,Yalnız Kur’an diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime de inanmıyorlar. Halbuki, Resulüne karşı gelenlerin yapmak istediklerinin çirkinliğini ve akıbetlerini de Allahü teâlâ Kur’an-ı keriminde mealen şöyle bildiriyor:
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]
(Kimi, Resule iman etti, kimi de, yüz çevirdi. Bunlara çılgın ateşli Cehennem kâfi gelir.)
[Nisa 55]

Vahiysiz dine ait hüküm yoktur
Sual:
Yukarıdaki yazıda (Peygamber efendimizin Kur’an dışındaki sözleri de, vahye dayanır) deniyor. Az da olsa, ictihada dayanan sözleri yok mudur?
CEVAP
Evet vardır. Bazı sözlerine, Allahü teâlâ, yanlış demiş ve affettiğini bildirmiştir. Tevbe suresi, 43. âyetinde mealen, (Hay Allah seni affetsin [iyiliğini versin];[mazeretinde] doğru olanlar ile, yalancı olanlar belli olmadan, niçin onlara izin verdin?) buyuruldu. Demek ki ictihadla söyledikleri de var. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerim dışındaki mübarek sözlerini anlamak için, (Ya Resulallah, bu vahiy mi, yani Allahü teâlânın kesin emri mi, yoksa kendi ictihadınız mı?) diye sorarlardı. Peygamber efendimiz de, vahiyse vahiy, değilse kendi ictihadı olduğunu bildirirdi.

İctihad makamına varmış bulunan yüksek kimseler, kendi ictihadlarına göre hareket etmek mecburiyetindedir. Başka müctehidlerin ictihadlarına tâbi olamazlar. Hatta Peygamberlerin zamanlarında da, sahabeden biri, kendi Peygamberinin ictihadına uymayan ictihadda bulunursa, kendi ictihadına göre hareket ederdi. Peygamberler de ictihad ederlerdi. Fakat ictihadlarında hata ederlerse, Allahü teâlâ, derhal Cebrail aleyhisselamı göndererek, hataları vahiy ile düzeltilirdi. Yani Peygamberlerin ictihadları hatalı kalmazdı. Mesela, Bedir gazasında alınan esirlere yapılacak şey için, Server-i âlem bazı Sahabe-i kiram ile birlikte bir türlü, Hazret-i Ömer ise, başka türlü ictihad etmişti. Sonra, âyet-i kerime gelerek, Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in ictihadının doğru olduğunu bildirdi.

Peygamber efendimiz tarafından böyle ictihadla söylenenler, dini emir ve yasaklara ait hüküm ise, düzeltildiği için, neticede Peygamber efendimizin söyledikleri vahiy oluyor, yani son söylediği vahiy oluyor. Âyet âyeti nesh edebiliyor, hadis hadisi nesh edebiliyor, hadis âyeti nesh edebiliyor. Bunlar da vahiy ile oluyor, yani dine ait bir hüküm vahiy ile oluyor. Vahiysiz dine ait hüküm yoktur.

İctihadda Eshab-ı kiramdan biri, Peygamber efendimize uymayabilirdi. Fakat bu ahkam, Peygamber efendimiz zamanında hatalı ve şüpheli olamazdı. Çünkü, Cebrail aleyhisselam gelerek, yanlış olan ictihadlar, Allahü teâlâ tarafından hemen düzeltilir, hak ile bâtıl birbirinden hemen ayrılırdı. Peygamber efendimizin vefatından sonra meydana çıkarılan ahkam ise, böyle değildir. Bunun için, vahiy zamanında ictihad olunan ahkamı, hem yapmak, hem de inanmak lazımdır. (c.2, m.36)
Düzeltildiği için Resulullahın yanlış olan, vahye dayanmayan bir ictihadı yoktur. Hepsi vahye dayanır.

Peygamber efendimizin zamanında eshab-ı kiramın ictihadı bile hatalı olmuyor, hemen vahiy gelip düzeltiliyor, düzeltilmiş hâli vahiy oluyordu. [Buradan, (Her birine Cenneti vaad ettim, Hepsinden razıyım, onlar da benden razıdır) mealindeki âyet-i kerimelerle ve, sekiz muhaddis âlimin naklettiği (Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz. Eshabımın ihtilafı [farklı ictihadları] sizin için rahmettir) mealindeki hadis-i şerifle methedilen Eshab-ı kiramın derecesini de anlamalıdır. Bu yüzden mezhep imamlarımız da onlardan gelen her haberi senet kabul etmiş, bunlara uymayan ictihadlarını bile hemen terk etmişlerdir.] Önemli olan neticedir. Bunun için Peygamber efendimiz, (Yemin ederim ki, ben size ancak Allahü teâlânın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum) buyuruyor. (Taberani)

Bu hadis-i şerif de gösteriyor ki, dine ait, hüküm koyan sözler vahiyledir, yanlış olma ihtimali asla yoktur.

Bir başka misal:
Kisra’nın gönderdiği iki elçi sakalsız ve uzun bıyıklı idi. Resulullah, bu elçilere, (Size bunu kim emretti?) diye sordu. Elçiler de, (Rabbimiz Kisra emretti) dediler. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Benim Rabbim de, bana sakalımı uzatmamı ve bıyığımı kısaltmamı emretti.) [Ebu Nuaym]

Böyle açık bir emir, Kur'an-ı kerimde yoktur, Kur'an-ı kerim haricinde de vahiy geldiğini bu olay göstermektedir. Demek ki, bu hadis-i şerif de, Peygamber efendimizin dine ait sözlerinin vahye dayandığını gösteriyor.

Resulullah'ın yetkisi
Sual:
Bir hadis şöyledir:
(Koltuğuna kurulup, “Allah, Kur’an’dakilerden başka hiçbir şeyi yasaklamadı” diyen bilsin ki, Allahü teâlâya yemin ederek söylüyorum ki, ben de bazı şeyleri emrettim, bazı şeyleri de yasakladım. Bunların miktarı, Kur’an kadar veya sayıca daha fazladır.) [Ebu Davud, Tirmizî]
Peygamberimizin dînî bir hüküm koyma veya bir şeyi yasaklama yetkisi var mı?
CEVAP
Bu hadis-i şerifi bilip de, böyle bir sual sormak çok çirkindir. Bu Ondokuzcu zındıkların sorusuna benziyor. Sağlam kaynaklı yukarıdaki hadis-i şerifte Peygamber efendimiz, (Emrettim, yasakladım) diyor. (Yetkisi var mı?) diye onu yalanlamak çok yanlıştır, insanı küfre de sokar. Bu sahih hadis-i şerife uydurma demek de, mümkün değildir. Bu hususta, sayısız başka kaynaklar da vardır.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Birde bana diyorlar konu nereden nerelere gelmiş :)

Kimse çıkıpta namaz 'ın tanımını yapmamış ve Allah bizden şunun için namaz kılmamızı istiyor diyememiş dememiş acaba neden?

Bu kadar önemli bir konuyu dinin temeli olan namazı kuranda göremeyen arkadaşlar acaba neden göremiyor işlerine gelmeyen bir noktamı var?

Onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inanırlar. Lokman 4.ayet

Mü'minler için bir hidayet ve bir müjdedirki onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve onlar, ahirete kesin bilgiyle iman ederler. Neml 3,4.ayetler

Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. bakara 43.ayet

hadi buyurun açıklayı verinde bilek namazı kılıp rüku edenlerle birlikte rüku ediyormusunuz?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
Bakara 177

varmı cesaretiniz anlamaya?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
evet arkadaşlar nerede namaz 'ın tarifini yapabilecek hadisçi arkadaşlar yok mu yoksa bir hadis?
 

maksut ibrahim

Kıdemli Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5,889
Tepkime puanı
139
Puanları
0


hangi olmayanı mesela??

Olmayanı kabul edenker emin olun işkenbesinden kabul etmiyorlar..

Buhari : Peygamber 30 erkeğin cinsel gücüne sahipti.

Bunu Allah mi söylemis ? Hayir

Peygamberimizmi söylemis ? Hayir

Bu nasil sahih hadis oluyor ?

Olsa olsa bu iftiradan baska bir sey olamaz.



peygamber ne diyor kim bir yalani bana bile bile isnad ederse cehennemdeki yerini hazirlasin
 

menzil5453

Doçent
Katılım
11 Eyl 2014
Mesajlar
579
Tepkime puanı
12
Puanları
0
evet arkadaşlar nerede namaz 'ın tarifini yapabilecek hadisçi arkadaşlar yok mu yoksa bir hadis?

Hadis ve ayet kıyaslaması yaparak insanları bu kıyaslamaya dahil etmeye çalışmak çok yanlış bir tutum..

Discovery cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Hadis ve ayet kıyaslaması yaparak insanları bu kıyaslamaya dahil etmeye çalışmak çok yanlış bir tutum..

Discovery cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi

Hadisleri inkar edenler demek ne oluyor? Hadi buyur namazı tanımla ve Allah bizden neden namaz kılmamızı istiyor bir açıklayı ver?
 

menzil5453

Doçent
Katılım
11 Eyl 2014
Mesajlar
579
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Buhari : Peygamber 30 erkeğin cinsel gücüne sahipti.

Bunu Allah mi söylemis ? Hayir

Peygamberimizmi söylemis ? Hayir

Bu nasil sahih hadis oluyor ?

Olsa olsa bu iftiradan baska bir sey olamaz.



peygamber ne diyor kim bir yalani bana bile bile isnad ederse cehennemdeki yerini hazirlasin

Farkındaysanız bunu zaten başkası peygamber efendimiz için söylemiş diye geçiyor hadisde de.

Discovery cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
 
Üst