Biri de bu konunun tersini açsın, henüz ortalama yaşın ne olduğunu bile anlamadan evlenmiş/evlendirilmiş erkekler kızlar diye.
Tüm buradaki varsayımlar ortalama Türk insanı için mi, yoksa tedebbür alt yapısını oturtmayı başarmış İslâm gibi düşünmeyi öğrenmiş azınlıktan bir birey için mi, karmakarışık?
Şöyle bir kısır döngü var burada, birinci tip insan hangi yaşında evlenirse evlensin mutsuz olma, ikincisinin de hangi yaşta olursa olsun mutlu olma olasılığı daha yüksek olacaktır. Bunun belirleyici parametresi yaş değil kişinin kendi hasletleridir.
Evliliği salt olarak iffeti koruma aracı olarak görmek ya da merkeze bunu koymakla, birarada yaşama
ve paylaşım kültürü, asgari insani saygı temelleri, sorumluluk, bilinçaltında hayatının hedefini doğru konumlandırma gibi olmazsa olmaz mefhumları oturmadan/gelişmeden, insanları aman iiffetleri zayi olmasın diye bir araya getirme çabası, kaldıramayacakları, belki farkında bile olamayacakları anlamsız yüklerle boğuşturup iki dünyasını da rezil etmekten başka bir eylem değil.
Yine ortalama bir Türk insanı için konuştuğumuzda, batı medeniyeni boşanma sayılarının fazlalığıyla vs eleştiririz ama, sadece kültür gerekliliği olarak yaşamaya devam eden, asla kimyasının uyuşmadığı, her günü ayrı piskolojik/fizyolojik eziyetle hemhal olan insanların sessiz haykırışlarını duymayız, daha doğrusu işimize gelmez görmeyiz, doğruya bizim kültürümüzde hep kol kırılır yen içinde kalır, kadın eziyette görse kocasının irinlerini dili ile temizlese hakkını ödeyemez, bir de bunun adını cenneti kazanma imtihanı koyduk mu, al sana on numara medeni sistem.
Ama kırılıp yen içinde kalan kol genelde kadının kolu olur, piskolojik olarak erkeklerinde kolu kanadı kırılır doğrudur, ama türk kültüründe ezilen ana rol kadına biçilmiştir.
Peki bu kadar hengame içerisinde yetişen çocuklar, kişisel gelişimini tamamlayamayan, anne babasından dolayı diyalog hasarlarına uğrayan çocuklar, kaygı bozuklukları ile yetişen çocuklar, özgüveni yerlebir çocuklar? Kimse işin bu tarafını görmez.
Avrupa'nın medeniyetini vs eleştiririz ama parametrelere baktığımızda suç oranında bizden çok daha düşük, hak hukuk kavramı bizden katbekat efektif olduğunu görmeyiz, bizim bin katımız patent alıyorlar, çalışıyorlar disiplinler, her konuda sistemlerini kurmuşlar nerden yetişiyor bu adamlar armut tarlasından değil herhalde, ahlaki olarak çökmüş denilen o medeniyetten. Tabi biz ahlâk kavramını etlere tenlere hapsettiğimiz için geri kalan herşey boşa çıkıyor. Sadece bilimsel üstünlüklüklerinin nedeni bile yüksek özgüvenle yetişmelerinden kaynaklanıyor, hata yaparak öğrenmenin gerçekliğini henüz ailede, ilkokullarında kişilik olarak alıyorlar, bugün iyi düzeyde bir kolejin devlet okulundan daha fazla çocuğa kattığı şey bilimsel derinliği falan filan değil, özgüvendir. Robert kolejinde vs türevi ecnebi okullarında önce bu özgüven oturtulur.
Tabi burada birçok kişi bir şekilde kültürü gereği evlenmiş, burada evlilik naraları atıyor ama aynı kadın olsun erkek olsun, belki aynı evde yaşadığı insanın sessiz çığlıklarını dahi duymaktan aciz, habersiz, geçiriyoruz işte diye geçiştiriyor.
Dünyaya taktığımız gözlüğün renginden bakıyoruz, her taraf yemyeşil gibi, ama her mevsimin ayrı rengi, her yaratılmışın farklı tonu var.
Hislerimizin üst sınırını belirleyen çıta kainat kitabı kadar büyük olmalı, yoksa lokal/yerel
bir kısıtlılığa hapsolmuş bayağı bir algı, bize hak kavramını türlü aldatmacalarla pazarlayabilir, çok da güzel yutturur.
Bu konuda çok daha uzunca yazılabilecek şeyler var, tek batında bu kadar