önemli risale-i nur dersleri ve nurcular hakkında bilgiler-belgeler!!!!

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
FETULAH GÜLEN den skandal beddua!!! flaş! flaş! flaş! 20/12/2013

ahmet kurucanın 2013 yılında hacc da (arafatta vakfeye durmuşken) elindeki kağıttan okuyarak yaptığı ve de samanyolu tv den canlı yayınlanan bedduayı anlamadan, fetulah beyin yaptığı son bedduayı anlamak mümkün değildir. bu sebeple önce ahmet kurucanın bedduasını hatırlayalım

fetulahçılardan ahmet kurucanın 2013 arafatta (hacc), "hizmet" düşmanları için skandal yaptığı beddua!!!!



quote_icon.png
rabbinsadikkulu Nickli Üyeden Alıntı

fetulahçılardan ahmet kurucan arafatta "hizmet" düşmanları için, elindeki kağıttan okuyarak, beddua etti. ayrıca, belli ki planlı olan bu hareket, saman tv den de canlı yayınlanıyordu. hatırlamak, unutmamak lazım.


biz bu ahmet kurucan ın yüzünde nur göremiyooruz. ya siz....


ey fetulahçılar bilin ki; hizmet=islam değildir. bunlar apaçık sapıklık içindeler. hizmet düşmanları için edilmiş bedduanın kapsamına kimler girmiyor ki... başbakandan, bakanlara, meşayihten, kanaat önderlerine kadar geniş bir yelpaze...

aşağıdaki videonun 03:32 saniyeden sonrasına bakabilir.

http://www.youtube.com/watch?v=zsJocieuMOA



genel bir beddua yapılmamış lütfen dikkat edin.

"ahmet kurucan bedduasına ;

""...Allah'ım
İslam düşmanlarının hidayetleri mümkünse hidayet eyle..." diye başlamıyor.

"...Allah'ım
hizmet düşmanlarının hidayetleri mümkünse hidayet eyle..." diye başlıyor.

şimdilerde "camia" olarak nitelenen bu oluşuma, bir vakit "hizmet hareketi" dendiği için, bu ifadenin ne anlama geldiğini düşük zekalı insanlar bile anlayacaktır."



Bedduanın tamamı;

“...Allah'ım
hizmet düşmanlarının hidayetleri mümkünse hidayet eyle, ….. , değilse onları sana havale ettik, sen onları kahreyle Allahım, onları mahveyle Allahım, onları perişan eyleAllahım,kalemlerini kırAllahım, birliklerini boz Allahım,
düzenlerini dağıt Allahım,..."

Görüldüğü gibi “hizmet” düşmanları için yapılmış özel bir beddua. Hem de arafatta…

Takdir sizin…






********************


konu ile ilgili lıntı aşağıdadır....

ede Nickli Üyeden Alıntı
ahmet kurucan bedduasına ;

""...Allah'ım İslam düşmanlarının hidayetleri mümkünse hidayet eyle..." diye başlamıyor.

"...Allah'ım hizmet düşmanlarının hidayetleri mümkünse hidayet eyle..." diye başlıyor.

şimdilerde "camia" olarak nitelediğiniz oluşumunuza, bir vakit "hizmet hareketi" dediğiniz için, bu ifadenin ne anlama geldiğini düşük zekalı insanlar bile anlayacaktır.

şimdi nasıl kıvıracaksın, merak ediyorum. sakın; "hizmet=islam" deme... :) güldürme kendini...

inanmayan aşağıdaki videonun 03:32 saniyeden sonrasına bakabilir.

http://www.youtube.com/watch?v=zsJocieuMOA



not: ayrıca biz islam düşmanları için yapılan her bedduaya, amin deriz. ama burda islam düşmanları için değil, hizmet düşmanları için beddua edilmiş. biz, sizin "hizmet hareketinizi" islamın bağrına saplanmış bir hançer olarak görüyoruz. yaşadığımız çağda islama sizin kadar zarar veren yoktur. daha ötesini söylemeye dilim varmıyor. biz bu noktada insanları uyandırmayı, kendimize görev biliyoruz. hidayet Allah (cc) tandır. biz vazifemizi yaparız.




not: mezkur kişinin beddua ettiği kişilerden biri, apaçık tayyip beydir.


şimdi de bay gülenin yaptığı beddua


Fethullah Gülen'den 'Yolsuzluk' gündemi hakkında yorum. (401. Nağme, Bamteli Özel)


http://www.youtube.com/watch?v=M99L4t_RfTY


videonun 08:30 dakikasında alnı secdeli birkısım müslüman cemaatlerin cennete gidemeyeceğini izah ediyor. sanki kendinin garantisi var.

videonun 19:00 dakikasından sonra bedduaya başlıyor. hem de ne beddua.


Polis baskınlarının komplo olduğu iddiaları ile ilgili ise Gülen " ...bize de nisbet ediyorlar, dolayısıyla ben bizi de onların içinde görerek diyorum.. dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin." diyerek beddua okudu.Fethullah Gülen sitesinde bir açıklama yaptı. Son dönemdeki operasyonlara da değinen Gülen "başka türlü harâmîlik yapıp, milletin malına menâline el uzattıkları halde hala müslüman olarak görünüyorlarsa öbür tarafta neyin ne olduğu belli olacaktır." dedi.




ilgili haber aşağıdadır:

"
Fethullah Gülen sitesinde bir açıklama yaptı. Son dönemdeki operasyonlara da değinen Gülen "başka türlü harâmîlik yapıp, milletin malına menâline el uzattıkları halde hala müslüman olarak görünüyorlarsa öbür tarafta neyin ne olduğu belli olacaktır." dedi.
Fethullah Gülen'in oldukça sinirli olduğu görüldü.

Polis baskınlarının komplo olduğu iddiaları ile ilgili ise Gülen " ...bize de nisbet ediyorlar, dolayısıyla ben bizi de onların içinde görerek diyorum.. dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin." diyerek beddua okudu.


İşte Gülen'in açıklamalarından çarpıcı bölümler:

"Koskocaman camiayı, kendini Allah’a adamış insanları.. dünden bugüne -dün belki sadece ehl-i ilhad yapıyordu şimdi asimetrik bir saldırganlık var- bir bitirme cehdi ve gayreti var. Fakat bütün bunlar karşısında sarsılmadan, belki sarsılabilir ama devrilmeden,

“Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh-u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız”diyerek, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in cedd-i emcedi Hazreti İbrahim (aleyhisselam) gibi Allah’a dayanıp, sa’ye sarılıp, hikmete râm olmak suretiyle bu dâhiyeleri aşmaya çalışmalı; “Bu da geçer Ya Hû!” demeli, onun geçeceği anı intizar etmelidir.

* Yakışıksız, münasebetsiz şeylere aynıyla mukabelede bulunmamalıdır. Mü’mine
“alçak” dememelidir. Bir gün Allah (celle celaluhu) böyle diyeni, gerçekten realite planında alçaltır da tarihe öyle alçalmış olarak kaydedilir. Gelecek nesiller de onu alçalmış bir insan olarak yâd ederler.

* Ayıplarla uğraşmak mü’minin işi değildir. Hem Kur’anın temel disiplinleri, hem Sünnet-i Sahiha’dan çıkan esaslar, hukuk sistemi açısından, fertlerin kusurlarıyla hususi mahiyette meşgul olmanın doğru olmadığını Kıtmir değişik vesilelerle arz etmiştir.

UMUMUN HAKKI YENİLMİŞSE GÖZ YUMULAMAZ

Şahsî günahlar karşısında yapılması gerekli olan şey, istiğfar, tevbe, inâbe ve evbedir. Fert bunu yapar, Cenâb-ı Hakk’ın lütfuyla, keremiyle, rahmâniyetiyle, rahîmiyetiyle arınmış olur onlardan. Tevbe bir arınma kurnasıdır. Böylece tertemiz olarak Cenâb-ı Hakk’ın Firdevs’iyle serfirâz olabilir.

* Fakat bazı cinayetler vardır ki, bunlar umumun hukukuna tecavüzle oluşmuş günahlardır. Âmme hakkıdır. Âmme hakkı aynı zamanda Allah hakkıdır. İster İslam’ın Hukuk Sistemi, isterse Modern Hukuk Sistemi âmme hakkına taalluk eden meselelerde kat’iyen müsamahaya gitmezler. Umumun hukuku söz konusudur. Umuma ait şeyler çalınmış çırpılmışsa, bunu ne Mecelle kurallarıyla siz şöyle böyle yumuşatabilirsiniz, ne de başka demagojilerle ve diyalektiklerle. Âmme hakkıdır bu. Umumun hukukuna tecavüz edilmişse, bir tek arpa umum milletin hakkıysa, o yenmişse, o mevzuda birisi göz yumuyorsa, o da o haramîlerle müşterek demektir. İşte orada göz yumulamaz. Burada bu göz yummama mevzuunda esas budur, temel budur, usul budur.

HARÂMÎLİK, KIRK HARÂMÎLİK GÖRMEZLİKTEN GELİNEREK...

* Belki üslupta hata yapılmış olabilir, usul vardır bu mevzuda. A’ya demek, B’ye demek, C’ye demek, bilmem H’ye demek de üsluptur. Fakat hiçbir zaman usul ve esas, üsluba feda edilmemelidir. O mesâvînin üzerinde durulmalı, nasıl yapılacaksa o pisliklerden insanlar arınmaya bakmalıdırlar.

* Suçluluk psikolojisiyle suçlar görünmezden gelinerek harâmîlik, kırk harâmîlik görmezlikten gelinerek,
“Acaba bunu kime atfetsek?!.” (bu mevzuda), gündem değiştirerek “Halkın dikkat nazarını kimin üzerine çevirsek ki, bir yönüyle belki halk nazarında bu mesâvîden sıyrılmış olsak?!.” demek.. Bunlar dine karşı diyalektik yapma demektir. Dinin temel disiplinlerine karşı demagoji yapma demektir hafizanallah. Bu da günahı ikileştirme demektir. Bu aynı zamanda toplumun birbirine çok yakın olan parçalarını, moleküllerini birbirinden koparıp atıp işe yaramaz hale getirme demektir. Hafizanallah.

* Bu iki şeyi birbirine karıştırmamak lazım. Mâiz günahıyla, Gâmidiyeli kadın günahıyla, ferdî günahıyla karşınıza çıktığı zaman.. İmam Hâdimî’yle alakalı bir şeyi arz ettiğim zaman dediğim gibi, öyle üç defa dört defa gözlerinin kapağını silerek,
“Acaba o mu, değil mi?” diye.. hayır bakma!“Lâ havle ve la kuvvete illâ billâh” de. “Allah’ım beni de bunu da mağfiret buyur!” de, çek git arkana bakmadan. Üzerinde durma; fikrinde, korteksinde ona bir yer ayırma. Bir dosyaya yerleştirme onu. Ve gördüğün zaman da kardeşin gibi yine sımsıkı sarıl. Bu ferdî bir hatadır. Fakat öyle hatalar vardır ki, toplumu temelinden sarsar. Onlara karşı müsamahalı olursanız, onların yaygınlaşmasına, bütün bütün o denâetlerin bütün toplumu sarmasına sebebiyet vermiş olursunuz. Bu açıdan da ister İslâmî Hukuk Sistemi, isterse de Modern Hukuk Sistemi o mevzuda işleyerek, akı ak, karayı kara olarak ortaya koyması lazım.

HARAMİLİĞİ RÜŞVETİ ALLAH BİLİYOR

* Bir şey olmuştur; ayetin ifadesiyle
“Allah mü’mini aka çıkarır, temizler, paklar; bir yönüyle de öbürlerini eler, döker, onlar da elenmiş olurlar.”Hazreti Pir’in ifadesiyle, elmas ile kömür birbirinden ayrılmış olur. Elması, kömürü birbirinden ayırmadığınız zaman, elmasa bile onun yanında durduğundan dolayı, kömür nazarıyla bakılır.

* Önemli olan arınmadır. İçindeki o pislikleri atarak,
“Aktım, ak olmaya çalışıyorum, inşaallah hep ak kalacağım!” mülahazasına bağlı daha farklı stratejilerle, daha insancıl tavır ve davranışlarla, daha şefkatli bir muameleyle!.. Başkalarını da boy hedefi göstererek toplum nazarında bir kısım karanlık kalemlerle onları karalamak suretiyle teselli olmak, bu dünyada bir şey olsa bile öbür tarafta hiçbir işe yaramaz. Çünkü mesâvîyi Allah biliyor, harâmîliği Allah biliyor, hırsızlığı Allah biliyor, rüşveti Allah biliyor. Öbür tarafta teker teker tek arpadan hesap sorma esprisine bağlı olarak hepsinin hesabını Allah sorar.

BU OLUMSUZ ŞEYLERİN ÜZERİNE GİDEN ARKADAŞLARI TANIMIYORUM

* Burada bir şey demek aklıma geliyor. Şimdiye kadar hiç dememiştim. Eğer bu mevzuda bir kısım arkadaşlar kendilerine verilen imkanlarla.. onlar nisbet yapıyorlar, falan filan diyorlar, f diyebilirler, g diyebilirler, ç diyebilirler, d diyebilirler.. diyorlar.. bulaştı bulaşmadı mülahazasıyla, belki cinayet sayılabilecek bir kısım icraatta bulunuyorlar. Şöyle demek geliyor yani içimden.. demeden kendimi alamayacağım. Hiçbir zaman da demek istemediğim bir şeyi demek geliyor içimden. Yoksa Doktor İkbal gibi, Hazreti Pir-i Muğan gibi, tel’ine, bedduaya “amin” dememek, onları etmemek genel şiarımızdır.

ALLAH ONLARIN EVLERİNE ATEŞLER SALSIN, YUVALARINI YIKSIN

Fakat eğer hakikaten bu olumsuz şeylerin üzerine giden arkadaşlar.. kimse onlar tanımıyorum, binde birini bile tanımıyorum.. bu işin üzerine
“Hukukun ve aynı zamanda sistemin, dinin ve aynı zamanda demokrasinin gerektirdiği şeyler bunlardır.” deyip arınma adına, yıkanma adına, temizlenme adına, kirlerin öbür tarafa kalmasına meydan vermemek adına bir şey yaparken dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa… bize de nisbet ediyorlar, dolayısıyla ben bizi de onların içinde görerek diyorum.. dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin.

* Dememiştim, demeden edemedim. O kadar diş gösterildi, o kadar salya atıldı, o kadar kimse tahrik edildi, o kadar o “twit”lerde o mel’un düşünceler bir yönüyle vizesiz rahat dolaştı ki, demeden edemedim. Şimdiye kadar demediğimi dedim.

"HARÂMÎLİK YAPIP, MİLLETİN MALINA EL UZATTIKLARI HALDE HALA MÜSLÜMAN OLARAK GÖRÜNÜYORLARSA..."

* Allah her şeye nigehbân. Dünyada kıtmir gibi insanların bir dikili taşı olmadı. Altmış senedir değişik imkanlar onun da önüne geldi. Allah’a hep dua ettim,
“Allahım, kardeşlerimi birilerinin iş yerinde, fabrikalarda çalışmadan halas eyleme. Allahım, beni onlarla utandırma.” dedim. İşçi olarak çalıştılar, işçi olarak emekli oldular ve hiçbir şeye sahip olmadılar. Çoğu kira evinde oturuyorlar. Kendi adıma da öyle düşündüm, onlar adına da öyle düşündüm. Cami penceresinde üç sene yatarken esasen, işte o dünyanın metaına temas etmemek için.. altı sene bir tahta kulübede döşeksiz yatarken, dünya mal u menaline meyletmemek için aynı şeyleri yaptım. Allah buna şahit. Ama başka türlü harâmîlik yapıp, milletin malına menâline el uzattıkları halde hala müslüman olarak görünüyorlarsa öbür tarafta neyin ne olduğu belli olacaktır.
* Gönül, Çalab’ın tahtı / Çalab gönüle baktı / Kim gönül yıktı ise / O iki cihan bedbahtı. Bir sürü mü’minin gönlünü yıktılar. Kendimizi de istisna etmedim. Haksız, kimse, o mutlaka cezasını bulacaktır."



kaynak:
http://www.odatv.com/n.php?n=harmlik-kirk-harmlik-gormezlikten-gelinerek...-2112131200
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ahmet akgündüzden, fetulah gülenle ilgili önemli açıklama

vq2hx.jpg


Nurcuların önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Nur talebelerinin yoğun talepleri üzerine son günlerde sistematik olarak yapılan fitne operasyonlarına karşı bir manifesto yayınladı ve fitneyi uyandıranları lanetlediklerini açıkladı.

Nurcuların önde gelen isimlerinden ve kanaat önderlerinden Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, son günlerde Gülen hareketi eksenli hükümeti yıpratma operasyonlarına karşı bir manifesto yayınlayarak, Nur talebelerinin hükümete, devlete ve millete karşı kurulan bu tarz komplolara karşı olduklarını ve fitne hareketlerini lanetlediklerini belirtti.

Sosyal medyada büyük yankı uyandıran ve çokça paylaşılan tarihçi Profesör Ahmet Akgündüz’ün manifestosunda, “Nur talebeleri son günlerde milletimizi ve devletimizi tahribe yönelik fitne hareketlerini lanetlemektedir ve bu tarz hareketlerin Kur’an hizmeti ile alakası olmadığını dünyaya ilan etmektedir.” denildi.

AÇIKLAMAYI NURCULAR İSTEDİ

Böyle bir açıklama yapmaya kendisine Nur camiasının fertlerinden gelen yoğun talepler üzerine karar verdiğini kaydeden Akgündüz, Bediüzzaman Said Nursi’nin fitnelere karşı uyarılarını aktardığı manifestosunda şu dört maddeyi sıraladı:

OPERASYON İKİNCİ GEZİ OLAYLARIDIR

“1. Son günlerde meydana gelen fitne hareketleri, Türkiye’nin istikrarına yönelik ikinci gezi olaylarıdır. İç ve dış düşmanlarla bilmeden tahribata sebep olan bir kısım ehl-i iman maalesef şerre alet olmaktadırlar.

2. Nur talebeleri, maddi suiistimallere karşı olduğu kadar, iman ve Kur’an hizmetinin suiistimaline de karşıdır. Ancak beraat-i zimmet asıldır kaidesince, yargı ile kesinleşmeden kimseyi itham etmek de doğru değildir.

3. Şahsi menfaatler için umumun milyarlarca maddi zarara ve bedeli tahmin edilemeyecek kadar manevi zararlara maruz kalmasına sebep olmak, vatanın ve milletin aleyhine iftira ve kara propaganda yapmak, Bediüzzaman’ın müsbet hareket düsturlarına kesinlikle muhaliftir.

4. Fitne uykudadır; uyarana lanet olsun hadisi kulaklarımıza bugünlerde küpe olmalıdır.

NURCULAR ADINA GÜLEN CEMAATİNİ UYARDI

Akgündüz manifestosunun devamında Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatı boyunca müsbet hareketi tercih ettiğini açıklayarak, son günlerde yoğunlaşan fitne hareketlerine karşı Gülen cemaati mensuplarını Nurcular adına uyardı.
Akgündüz daha önce de bir televizyon kanalında Fethullah Gülen’in etrafında ihanet içinde olanların bulunduğunu söylemiş ve ağır eleştirilerde bulunmuştu.

(ROTAHABER)-medyagündem
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
risalei nurda geçen süfyanla (islam deccali) ilgili bilgiler.

lütfen dikkatle okuyunuz! kaynakları metinlerin hemen altında.





Ehâdis-i şerifede gelmiş ki: "Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhâs-ı müdhişe-i muzırraları, İslâmın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri hercümerc eder ve koca âlem-i İslâmı esaret altına alır."


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=964&a=s%FCfyan






Hattâ Hazret-i İsa Aleyhisselâmın nüzûlü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselâm olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez. Hattâ Deccal ve Süfyan gibi eşhâs-ı müthişe, kendileri dahi kendilerini bilmiyorlar.


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2136&a=s%FCfyan






Rivayette var ki, "Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar."
Ve'l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir.


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2142&a=s%FCfyan






Rivayetler, Deccalın dehşetli fitnesi İslâmlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiâze etmiş.
Bunun bir tevili şudur ki: İslâmların Deccalı ayrıdır. Hattâ bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali'nin (r.a.) dediği gibi demişler ki: Onların Deccalı Süfyandır, İslâmlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek. Kâfirlerin Büyük Deccalı ayrıdır. Yoksa Büyük Deccalın cebir ve ceberut-u mutlakına karşı itaat etmeyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz, belki günahkâr da olmaz.


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2142&a=s%FCfyan






Katî ve sahih rivayette var ki, "İsa Aleyhisselâm Büyük Deccalı öldürür." 2
Vel'ilmü indallah, bunun da iki veçhi var:
Bir veçhi şudur ki: Sihir ve manyetizma ve ispritizma gibi istidracî harikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkesi teshir eden o dehşetli Deccalı öldürebilecek, mesleğini değiştirecek, ancak harika ve mu'cizâtlı ve umumun makbulü bir zat olabilir ki, o zat, en ziyade alâkadar ve ekser insanların peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselâmdır.
İkinci veçhi şudur ki: Şahs-ı İsa Aleyhisselâmın kılınciyle maktul olan şahs-ı Deccalın, teşkil ettiği dehşetli maddiyyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı mânevîsini öldürecek ve inkâr-ı ulûhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2144








Rivayetlerde Hazret-i İsa Aleyhisselama "Mesih" namı verildiği gibi her iki deccala dahi "Mesih" namı verilmiş ve bütün rivayetlerde denilmiş. Bunun hikmeti ve te'vili nedir?
Elcevap: Allahu a'lem, bunun hikmeti şudur ki: Nasıl ki emr-i İlâhî ile İsa Aleyhisselâm, şeriat-ı Mûseviyede bir kısım ağır tekâlifi kaldırıp şarap gibi bazı müştehiyâtı helâl etmiş; aynen öyle de, büyük Deccal, şeytanın iğvâsı ve hükmüyle şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp Hıristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak anarşistliğe ve Ye'cüc ve Me'cüc'e zemin hazır eder. Ve İslâm Deccalı olan "Süfyan" dahi, şeriat-ı Muhammediyenin (a.s.m.) ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleriyle kaldırmaya çalışarak, hayat-ı beşeriyenin maddî ve mânevî rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nuranî zincirleri çözer, hevesat-ı müteaffine bataklığında birbirine saldırmak için cebrî bir serbestiyet ve ayn-ı istibdat bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdattan başka zapt altına alınamaz.


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2150&a=s%FCfyan







Her iki Deccal, Yahudinin İslâm ve Hıristiyan aleyhinde şiddetli bir intikam besleyen gizli komitesinin muavenetini ve kadın hürriyetlerinin perdesi altındaki dehşetli bir diğer komitenin yardımını, hattâ İslâm Deccalı masonların komitelerini aldatıp müzaheretlerini kazandıklarından, dehşetli bir iktidar zannedilir. Hem bazı ehl-i velâyetin istihracatıyla anlaşılıyor ki, İslâm devletinin başına geçecek olan Süfyanî Deccal ise, gayet muktedir ve dahi ve faal ve gösterişi istemeyen ve şahsî olan şan ve şerefe ehemmiyet vermeyen bir sadrâzam ve gayet cesur ve iktidarlı ve metin ve cevval ve şöhretperestliğe tenezzül etmeyen bir serasker bulur, onları teshir eder. Onların fevkalâde ve dâhiyâne icraatlarını, riyasızlıklarından istifade ile kendi şahsına isnat ve o vasıtayla koca ordunun ve hükûmetin teceddüt ve inkılâp ve harb-i umumî inkılâbından gelen şiddet-i ihtiyacın sevkiyle işledikleri terakkiyatı şahsına isnad ettirerek şahsında pek acip ve harika bir iktidar bulunduğunu meddahlar tarafından işâa ettirir.


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2151&a=s%FCfyan







Büyük Deccalın, ispritizma nevinden teshir edici hassaları bulunur. İslâm Deccalının dahi, bir gözünde teshir edici manyetizma bulunur. Hattâ, rivayetlerde "Deccalın bir gözü kördür" diye nazar-ı dikkati gözüne çevirerek Büyük Deccalın bir gözü kör ve ötekinin bir gözü, öteki göze nisbeten kör hükmünde olduğunu hadiste kaydetmekle, onlar kâfir-i mutlak bulunduğundan, yalnız münhasıran bu dünyayı görecek bir tek gözü var ve âkıbeti ve âhireti görebilecek gözleri olmamasına işaret eder.
Ben bir mânevî âlemde İslâm Deccalını gördüm. Yalnız birtek gözünde teshirci bir manyetizma gözümle müşahede ettim ve onu bütün bütün münkir bildim. İşte bu inkâr-ı mutlaktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata hücum eder. Avâm-ı nâs hakikat-ı hali bilmediklerinden, harikulâde iktidar ve cesaret zannederler.
Hem şanlı ve kahraman bir millet, mağlûbiyeti hengâmında, böyle istidraçlı ve şanlı ve talihli ve muvaffakiyetli ve kurnaz bir kumandanı bulunduğundan, gizli ve dehşetli olan mâhiyetine bakmayarak, kahramanlık damarıyla onu alkışlar, başına kor, seyyielerini örtmek ister. Fakat kahraman ve mücahid ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur-u İmân ve Kur'ân ışığıyla hakikat-ı hali göreceği ve o kumandanın çok dehşetli tahribatını tamire çalışacağı rivayetlerden anlaşılır.


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2151&a=s%FCfyan







Bir rivayette, "İslâm Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek" denilmiş.
-1- bunun bir tevili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslâmiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu'yu vatan yapmadığından, o zamandaki meskenini zikretmekle Süfyanî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder.
Gariptir, hem çok gariptir: Yedi yüz sene müddetinde İslâmiyetin ve Kur'ân'ın elinde şeref-şiar, bârika-âsâ bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslâmiyetin bir kısım şeâirine karşı istimal etmeye çalışır! Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor diye rivayetlerden anlaşılıyor.


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2153&a=s%FCfyan
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan, “Bu yazıyı o ürpertici bedduadan sonra gözyaşlarına boğularak yazıyorum” diyerek, köşesinde Cemaat’e çok sert eleştiriler getirdi. "tarih sizi affetmeyecek" dedi.

Fethullah Gülen’in AKP’ye yaptığı bedduaya gönderme yapan Yeni Şafak yazarıettiğiniz beddua size bulmaz mı, sanıyorsunuz” diye sordu ve yazısının sonunu şöyle bitirdi: “Ve bunun hesabını nasıl vereceksiniz 'hesap günü'nde?”


işte ilgili yazı:

"İntihar bu; hepimizin intiharı! Aklınızı başınıza devşirin lütfen!Bu yazıyı o ürpertici bedduadan sonra gözyaşlarına boğularak yazıyorum.


Sadece kendilerini değil, hepimizi intiharın eşiğine sürükleme potansiyeli taşıyan böylesine büyük bir felâketle ve helâketle karşılaşmadık, iki yüzyıllık çöküş tarihimiz boyunca.


Yaşadığımız felâketin, adeta 'geliyorum!' diye 'bağırdığı' son üç aydan bu yana, taraflara, basiret, feraset ve akl-ı selim çağrısı yaptım; Cemaatin hukukunu, dershanelerin haklarını sonuna kadar savundum. Herkes şahit buna.
Ama yüreği yangın yerine dönen bir Müslüman olarak, asıl büyük felâketi göremeyecek, üstelik de büyütmekten çekinmeyecek -sadece kendilerini değil-, hepimizi intihara sürükleyecek kadar basiretleri bağlanan kişilere, yaptıkları işin vehametini göstermek için bu yazıyı yazmak zorundayım.



OSMANLI'NIN DURDURULMASI VE TÜRKİYE'NİN KUŞATILMASI


Binyıllık dünya tarihini, iki büyük küresel aktör arasındaki medcezir şekillendirdi: Müslümanlar ve Batılılar.
Geçtiğimiz yüzyıl içinde iki büyük felâketle karşı karşıya kaldık: Bir durdurma, iki kuşatma harekâtı yaşadık.


Önce, sömürgecilerin üç asır boyunca üzerimize üzerimize gelmeleri ve içimizdeki beyinsizlerin aymazlıkları ve vurdumduymazlıkları nedeniyle Osmanlı durduruldu ve tarihten sürgün edildik.


Ardından bu topraklardaki insanların haysiyetli ve onurlu direnişleriyle bu ülkeyi sömürgecilere teslim etmedik. Direndik. Destansı bir direniş gösterdik.
Ama sonra 'Anadolu kıtası'na hapsedildik.


Türkiye, çift yönlü kuşatmayla teslim alındı, içerden büyük bir darbe yedi: Medeniyet iddialarını, tarih yapan ruhunu, varlık nedenini yitirdi: Sekülerleşerek kendi kendini sömürgeleştirdi.


BATILILARA FİİLEN TESLİM OLMADIK AMA ZİHNEN TESLİM OLDUK!


Batılılara fiilen teslim olmadık; ama zihnen teslim olduk.
Bizim tarih yapmamızın, tarihte esaslı yolcuklar yapmamızın, Balkanları, Kafkasları ve Ortadoğu'yu barış, adalet, kardeşlik yurdu hâline getirmemizin yegâne kaynağı İslâm, bu toplumun entelektüel, kültürel, siyasî, sosyal ve iktisadî hayatından uzaklaştırıldı.


İslâm'ın bu toplumun hayatından uzaklaştırılması, bizim tarih yapan medeniyet kurucu bir aktör olarak tarihten uzaklaştırılmamız anlamına geliyordu.


Sonuçta, Türkiye, dışarıdan Batılıların baskısıyla, içeridense uzantılarının operasyonlarıyla kuşatıldı. Ve bu millet, tam kalbinin ortasından vuruldu, bitkisel hayata mahkûm edildi.


VE ARDI ARKASI KESİLMEYEN SALDIRILAR!
Son olarak bu çift yönlü kuşatma, yerini, çok yönlü saldırıya terketti.


Bu kuşatmayı yarmaya çalışan Menderes, idam edildi. Özal, şaibeli bir cinayete kurban gitti. Erbakan, hapsedildi, önü kesildi, hükümeti alaşağı edildi.
Şimdi, bu kuşatmayı yarma konusunda içeride ve dışarıda büyük mesafeler kateden, Türkiye'yi dış vesayetten ve içerideki uzantılarından kurtaracak, yeniden tarih yapmamızın yollarını açacak koridorları adım adım, sabırla döşeyen Tayyip Erdoğan, 11 yıldır, art arda büyük saldırılara, darbe girişimlerine, ardı arkası kesilmeyen iç ve dış operasyonlara maruz kalıyor...


HANÇERLEME OPERASYONU!


Ama bunların hiç biri şu an yaşadığımız saldırı kadar büyük ve ürkütücü olmadı. Olamazdı; çünkü hiç biri, Erdoğan'ın birlikte yola çıktığı, kardeş bildiği insanlardan gelmemişti.
Erdoğan'ın, önlerini sonuna kadar açtığı insanlar tarafından, tam da Türkiye'nin küresel sistemin büyük oyunlarını -Allah'ın yardımıyla- püskürtmeye başladığı bir zaman diliminde arkadan hançerlenmesi, bu ülkenin başına gelebilecek en büyük felâketti.


Bundan büyük felâket olamazdı: Tayyip Erdoğan, Ebucehil'likle, Firavun'lukla, Nemrutluk'la itham edildi; türlü kaset şantajlarıyla tehdit edildi!


Ama bu çirkin ithamların hiçbirine aslâ o çirkinlikle cevap vermeye yeltenmedi. Sabretti. Sabretti.


Ama sonunda, iğrenç bir 'hançerleme operasyonu' yedi!


TARİH SİZİ ASLÂ AFFETMEYECEK!


Söylemek bile saçma: Yolsuzluk, kul hakkı yemek gibi şeyler, aslâ kabul edilebilecek şeyler değildir. Bu sütunun sürekli okuyucuları, bu yolsuzluklar konusunda, ne kadar ağır, ne kadar sert yazılar yazdığımı, 'Tanrı'yı kıyamete zorlamayın!' dediğimi iyi bilirler.


Ne olursa olsun, yolsuzlukların üzerine en sert şekilde gidilmelidir!


Ama milletin zekasıyla alay etmeyin, milleti aptal yerine koymayın lütfen!


Türkiye'nin gelecek on yılının belirleneceği, İslâm dünyasının mazlum ve masum halklarının önündeki prangaların birer birer kırılacağı tarihî üç önemli seçim arefesinde, yolsuzluk numarasıyla arkadan saplanan hançer, aslâ kabul edilemez!


Bir yandan vargücünüzle saldırıyorsunuz, kirli ittifaklar yapıyorsunuz, son derece çirkin oyunlara başvuruyorsunuz; öte yandan da utanmadan, sıkılmadan, 'bu operasyonun arkasında biz yokuz' açıklamalarını nasıl yapabiliyorsunuz?


Bu operasyon başarıya ulaşırsa, tarih sizi aslâ affetmeyecektir, bunu bilin!


Ve bu ümmet, yarın, sizin yakanıza yapışacaktır! Bunu da bir yere kaydedin!


YA BEDDUANIZ GERİ DÖNERSE!


İplerin henüz bu ülkenin çocuklarının elinde olmadığı, İslâm dünyasının, bizim başlattığımız yolculuğun başarıya ulaşması için gece gündüz dua ettiği, siz, Mavi Marmara'nın aziz şehitlerine bile dil uzatıp İsrail terör devletinden 'eman dilenirken', beddua ettiğiniz insanların ve hükümetin masum Gazzelilerin imdadına yetiştiği, Sirilankalı 12 yaşındaki çocuğun Erdoğan'ın sağlığını merak ettiği, Yemen'li yaşlının İstanbul'un yeniden dirilişi için Rabbine yakardığı, Güney Afrikalı büyük bir üniversite / medrese başkanının 'Türkiye'li Müslümanlar için nefes alıp veriyoruz, dua edip duruyoruz', dediği, Tanzanya Cumhurbaşkanı'nın 'neredesiniz?' diye sorduğu bir zaman diliminde, siz, önce tarihten sürgün edilmiş, ardından çifte kuşatma yemiş bu sahipsiz milletin çilekeş çocuklarına beddua etmeye, bu ülkenin yürüyüşünün önünü tıkayacak basiretsizce çılgınlıklara imza atmaya, sırf kendi gettonuzun çıkarları için gemileri yakmaya kalkışarak, bu sahipsiz ülkenin ve mazlum ümmetin kaderiyle oynamaya kalkışırsanız, ettiğiniz beddua sizi bulmaz mı, sanıyorsunuz?


CEMAAT'İ CEMADAT'A, HİZMET'İ HEZİMET'E DÖNÜŞTÜRMEYE HAKKINIZ YOK!


1998 yılında, sizi ve hizmeti topyekûn yoketmeye çalışan kasetçi haydutlara karşı bu gazetenin başındayken ölesiye savundum.


Ama 'hançerleme operasyonu'yla birlikte, bütün saygımı yitirdiniz! Sadece benim değil, bu milletin de!


Unutmayın: İlkesiz ülkü, ilkeleri yok eder; ülkeyi ise paçavraya çevirir, kurda kuşa yem eder.


'Hedefe ulaşmak için her yol mübahtır' anlayışı, ihtiras, ben / biz merkezcilik, istişareyi hiçe saymak, önünüze gelen herkesi sonuna kullanıp sonra da kaldırıp atmak, diğer Müslümanlara böcek muamelesi yapmak, şer şebekeleriyle her türlü zelil ittifaklar kurmak, insanı azmanlaştırır, azgınlaştırır ve sonunda Müslümanlara beddua etmeye kalkışacak kadar yolunu da, istikametini de şaşırtır böyle!


Bu aziz Cemaat'i cemadat'a (taş'a), o güzelim hizmet'i de hezimet'e dönüştürmeye hakkınız yok!


Şunu aslâ unutmayın: Eğer Tayyip Erdoğan devrilirse, bunun altında siz de kalırsınız!


Sonuçta, Sibirya'dan Brezilya'ya kadar her şeylerini Allah rızası için hizmet uğruna feda eden, o kahraman, vefakâr, fedakâr Anadolu çocukları da!


Onların hesabını da veremezsiniz!


BU ÜLKENİN VE ÜMMETİN KADERİYLE OYNAMA YETKİSİNİ KİM VERDİ SİZE?


Hem yetkiniz yokken hem de yeteneğiniz olmadığı gün gibi ortadayken bu sahipsiz ülkenin ve mazlum ümmetin kaderiyle oynayamazsınız!


Üstelik de, küresel sistemin lordlarının oyunlarının -ilk defa- sonuç alınacak şekilde püskürtülmeye başlandığı bir zaman diliminde!


Üstelik de, Çin'le, Kuzey Irak yönetimiyle, hiç bir zaman güvenilemeyecek ve dizginlenmesi gereken İran'la, Japonya'yla ve Rusya'yla büyük stratejik, ekonomik ve teknolojik işbirliği projelerini adım adım, ilmek ilmek, inceden inceye hesaplayarak, kılı kırk yararak -Allah'ın yardımı ve lütfuyla- ilk kez hayata geçirmeye muvaffak olduğumuz kritik bir eşikte!


Üstelik de, Türkiye üzerinde ekonomik, stratejik ve siyasî oyunlar tezgâhlayan, mühendislik hesapları yapan küresel şebekelerin ve bunların iç uzantılarının oyunlarının birer birer püskürtüldüğü bir silkiniş ve toparlanış sürecinde!


Soruyorum şimdi: Bu sahipsiz ülkenin ve mazlum ümmetin kaderiyle oynama yetkisini kim verdi size?



Ve bunun hesabını nasıl vereceksiniz 'hesap günü'nde?"


kaynak:
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Yu...ihari-aklinizi-basiniza-devsirin-lutfen/44750
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
bu eleştrilerine bir cevab verin..

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
kısa cevabımız; risalei nurdan alıntıdır.

"...üstadınız lâyuhtî değil. o'nu hatasız zannetmek hatadır..." (barla lahikası, 131. mektup)


"..kardeşlerim ! ben bir söz söylediğim zaman, ben söylemişim diye alıp hemen koynunuzda saklamayın. alın sözlerimi mihenge vurun. mihenginiz Kur'an ve hadis olsun. eğer sözlerim altın çıkarsa alın koynunuzda saklayın, yok eğer bakır çıkarsa bin gıybeti de peşine takınız ve bana geri yollayınız. …"(münazarat)



şimdi kaybol!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
şimdi farkettim!!! @veri rumuzlu üye hakkında önemli bilgi

@veri nin proflinde "web sitem" seçeneğine tıklandığında; 460.000 takipçisi olan bir twitter hesabı ( @sosyalpencere ) karşımıza çıkıyor. ancak sen 460.000 takipçisi olacak çapta biri değilsin.

soru şu; sen 460.000 takipçisi olacak çapta biri olmadığına göre bu hesap; başını topsakal çetesinin çektiği "the cemaat" in, terör örgütüne ve sempatizanlarına bilgi aktardığı paravan bir hesap mı?




konu ile ilgili mehmet kırkıncı abinin önemli bir açıklamasını da burada yayınlayalım;


"29 Aralık 2013 Pazar 13:02
Mehmet Kırkıncı Hocaefendi'den 'fitne' uyarısı


Mehmet Kırkıncı Hocaefendinin yaptığı açıklama




Ahmet Bilgi’nin haberi:
RİSALEHABER-Mehmet Kırkıncı Hocaefendi bilgisi dışında sosyal medyada açılan hesaplardan kendi ağzından açıklamaların yapıladığını bunların fitne vesilesi olduğunu belirterek bu tür girişimde bulunanlar hakkında yasal yollara başvurduğunu açıkladı.
Mehmet Kırkıncı Hocaefndinin yaptığı açıklama şöyle:


28.12.2013 tarihinde sosyal medyada şahsımla hiçbir ilişkisi bulunmayan bir twitter hesabından (@mehmetkirkinci) gündemdeki konularla ilgili olarak fitneye vesile olabilecek beyanlarda bulunulmuştur. Bu beyanlar içerisinde hiçbir şekilde İslam itikadı ve uhuvveti ile bağdaşmayacak ifadeler bulunmaktadır. Bahse konu twitter hesabıyla ilgili gerekli kanuni işlemler başlatılmıştır.


Nur talebelerinin mevcut meselelere ve siyasete bakış açısı üstadımızın aşağıdaki ifadelerinde yer almaktadır:

“Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünkü hâlisâne hizmet-i Kur’âniye, onlara herşeye bedel, kâfi geliyor. Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Her halde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak. Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdat ile, birinin hatâsıyla onun mâsum çok taraftarlarını ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlûp düşecek. Hem dünya için dinini bırakan veya âlet edenlerin nazarlarında Kur’ân’ın hiçbir şeye âlet olmayan kudsî hakikatleri, bir propaganda-i siyasette âlet olmuş tevehhüm edilecek. Hem milletin her tabakası, muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlerde hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirtleri, tam bîtarafane kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş.”

(Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 568)


On bir yıldır bu milletin maddi ve manevi imarına vesile olan sayın başbakanımız ve hükümetimizi takdir ettiğimizi ve hayırlı işlerinde muvaffakiyetleri için dua ve niyazda bulunduğumuzu ifade etmek istiyorum.


Memleketimiz ve âlem-i İslam’ı sarsan bu fitne ateşinin bir an evvel sönmesi için herkesin üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirmesini huzur ortamına kavuşulmasını Cenab-ı Erhamürrahim’den niyaz ederim.


Açıklamada Mehmet Kırkıncı Hocaefendinin resmi twitter hesabının @KIRKINCIMEHMET olduğunu belirtti."

kaynak:
http://www.risalehaber.com/mehmet-kirkinci-hocaefendiden-fitne-uyarisi-199794h.htm
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Nur Cemaati -Said Nursi'nin Talebesi Abdulkadir Badıllı Fethullah Gülen'e Tepki ''Acıyorum Ona ''http://www.youtube.com/watch?v=KYNXWBhy1NE

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
bediüzzamanın taleberinden, FETULAHÇILARA ÜLTİMATOM!!!

FETULAHÇILAR NURCU DEĞİLDİR!!!





Said Nursi’nin talebelerinden ‘siyaset’ açıklaması



Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri son günlerdeki tartışmalar üzerine kamuoyuna ortak açıklamada bulundular

Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Salih Özcan, Mehmet Fırıncı, Abdülkadir Badıllı ağabeyler son günlerdeki tartışmalar üzerine kamuoyuna ortak açıklamada bulundular.
“İman hizmetinin töhmet altında” kaldığının belirtildiği açıklamada, Risale-i Nur talebelerinin siyasete bakışına dair metinler yer aldı.
Açıklama şöyle:
Risale-i Nur Külliyatının müellifi ve Risale-i Nur hizmetinin müessisi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hizmetinde bulunmuş ve bu Kur’ân ve iman hizmetinin esaslarını bizzat ondan ders almış talebeleri olarak, aşağıdaki hususları muhterem kamuoyuna duyurmak ihtiyacını hissetmiş bulunuyoruz:
1.Risale-i Nur’un hizmet esasları içinde Bediüzzaman Hazretlerinin en fazla üzerinde durduğu ve büyük bir hassasiyetle riayet etmeyi bize ve bütün Nur talebelerine ders verdiği husus, bu hizmetin sadece ve sadece iman hizmetinden ibaret olduğudur. Pek çok mektuplarda tekrar tekrar zikredilen bu husus, bir Emirdağ mektubunda da şu şekilde ifade edilmiştir:
“Risale-i Nur hiçbir şeye âlet olamadığını ve rızâ-yı İlâhiyeden başka hiçbir maksada vesile olamadığını ve doğrudan doğruya herşeyden evvel iman hakikatlerini ders vermek ve biçare zayıfların ve şüpheye düşenlerin imanlarını kurtarmak olduğunu elbette sizin gibi Nur’un has şakirtleri biliyorlar.”
Bu hakikat muvacehesinde kamuoyuna şunu arz etmek isteriz ki, insanlara hiçbir tarafgirlik gözetmeksizin ve hiçbir menfaat gütmeksizin Risale-i Nur’la iman hizmeti vermek ve muhtaç olanların imanlarını her türlü tehlike, vehim, vesvese ve şüphelerden korumaya çalışmak ve bu hizmetin mukabilinde ne maddî, ne de manevî hiçbir karşılık beklememek, Risale-i Nur mesleğinin olmazsa olmaz esasıdır. Bu esas feda edildiğinde, ortada Risale-i Nur hizmeti de kalmaz.
2.Risale-i Nur hizmetinin gaye ve mahiyeti münhasıran iman hizmetinden ibaret olduğundan, onun dışındaki faaliyetler tarafgirlik mânâsına gelebilecek her türlü davranıştan şiddetle kaçınmak gerekeceği izahtan vareste olmakla beraber, Üstadımız bu hususu müteaddit mektup ve müdafaalarında tekrar tekrar hatırlatmıştır. Bu mektuplardan birinde, “İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost, düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır. Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nur'u – Risale-i Nur’u – hiç bir şeye âlet etmediler, siyaset topuzuna el atmadılar” denmektedir.
İman hizmetinde bulunanların hariç cereyanlardan niçin uzak durmaları gerektiği, Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadelerinde de çok net bir şekilde açıklanmıştır:
“Risale-i Nur şakirdlerinin, mümkün olduğu kadar, siyasete ve idare işine ve hükûmetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünki hâlisane hizmet-i Kur'aniye, onlara her şeye bedel kâfi geliyor. Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak... Hem dünya için dinini bırakan veya âlet edenlerin nazarlarında, Kur'anın hiçbir şeye âlet olmayan kudsî hakikatleri bir propaganda-i siyasette âlet olmuş tevehhüm edilecek. Hem milletin her tabakası, muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlarda hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirdleri, tam bîtarafane kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş.”
Siyaset yoluyla vatana, millete, İslâmiyete hizmet de elbette ki ihmal edilecek bir mesele değildir. Ancak herkese eşit şekilde hizmet sunması gereken bir iman cereyanının mahiyeti, siyaset yoluyla hizmetten bütün bütün farklıdır. Onun içindir ki, cemaat adına siyasî faaliyette bulunmak, siyasî partilerle pazarlıklar içine girmek, devlet içinde kadrolaşmak, iktidara ortak olmaya çalışmak gibi faaliyetlerin tamamı Risale-i Nur’un iman ve Kur’ân hizmetiyle tam bir tezat teşkil etmektedir. Risale-i Nur talebeleri böyle faaliyetlerde bulunmayı Üstadlarından miras aldıkları kudsî hizmetin kudsiyetini bozmak olarak görürler ve bundan şiddetle kaçınırlar. Aynı şekilde, milletin reyiyle iş başına gelen meşrû iktidarı muhafaza etmek ve memlekette asayişi ihlâl etme istidadı taşıyan hareketlerden şiddetle kaçınmak da Risale-i Nur talebelerinin Üstadlarından ders aldığı en mühim esaslar ve düsturlardır; ancak onlar bunu hiçbir zaman bir menfaate âlet etmezler, bir tarafgirlik haline getirmezler. Nitekim Umum Nur talebelerine Üstad Bediüzzaman'ın vefatından önce vermiş olduğu en son derste:
“Aziz kardeşlerim, bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet İmân hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz” denilerek, asıl yapmaları gereken şey ifade edilmiştir.
3.İman hizmetinin mahiyeti kadar metodları da menfi siyasetin icabı telâkki edilen âdet ve uygulamalardan uzaktır. İmanın esası olan doğruluk, iman hizmetinin de en mühim esasıdır; yalan, iftira, iki yüzlülük, hile gibi fiil ve metodlar hiçbir zaman iman hizmetine yanaşamaz. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, yol, sıdk ve doğruluk üzere olmaktır, der:
Sual: Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
Cevap: Doğruluk.
Sual: Daha?
Cevap: Yalan söylememek.
Sual: Sonra?
Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd.
Sual: Yalnız...
Cevap: Evet...
Sual: Neden?
Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?
Bir müdafaasında da “Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz” demek suretiyle, Risale-i Nur hizmeti ile diğer faaliyetler arasındaki bu temel metod farkını ayrıca teyid ve tasrih etmiştir.
4.Siyasî tarafgirliğin en dehşetli neticesini, Bediüzzaman Hazretleri bir hatırasında şöyle anlatır:
“İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyeye dair bir kanun-u esasîsi dahi, bu hadis-i şerifin, “[Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirini sımsıkı tutan bir bina gibidir]” hakikatidir. Yani, hariçteki düşmanların tecavüzlerine karşı, dahildeki adâveti unutmak ve tam tesanüd etmektir. Hattâ en bedevî tâifeler dahi bu kanun-u esasînin menfaatini anlamışlar ki, hariçte bir düşman çıktığı vakit, o taife birbirinin babasını, kardeşini öldürdükleri halde, o dahildeki düşmanlığı unutup, hariçteki düşman def oluncaya kadar tesanüd ettikleri halde; binler teessüflerle deriz ki, benlikten, hodfuruşluktan, gururdan ve gaddar siyasetten gelen dahildeki tarafgirane fikriyle, kendi tarafına şeytan yardım etse rahmet okutacak, muhalifine melek yardım etse lânet edecek gibi hâdisâtlar görünüyor. Hattâ, bir sâlih âlim, fikr-i siyasîsine muhalif bir büyük sâlih âlimi tekfir derecesinde gıybet ettiği; ve İslâmiyet aleyhinde bir zındığı, onun fikrine uygun ve taraftar olduğu için hararetle senâ ettiğini gördüm. Ve şeytandan kaçar gibi, otuz beş seneden beri siyaseti terk ettim.”
İşte bu sebepten, tıpkı Bediüzzaman Said Nursî gibi, onun talebeleri de siyasî tarafgirliklerden uzak durmakta ve bu iman ve Kur’ân hizmetine hiçbir siyasî tarafgirlik gölgesi düşmemesi için azamî itina göstermektedirler.
5.Biz Risale-i Nur talebeleri, hizmetimizin prensiplerini kaynağı Kur’an ve Hadisten ibaret olan Risale-i Nur’dan ve onun müellifi olan Bediüzzaman Said Nursî’den alırız. Mevkii, maddî veya manevî makamı, şöhreti, ünvanı ne olursa olsun, hiç kimsenin indî tevilleri Risale-i Nur talebeleri için bir ölçü teşkil etmez. Risale-i Nur memleketimizin ve dünyanın en buhranlı dönemlerinden geçerek bugünkü muzaffer konumuna ulaşmışsa, Bediüzzaman Hazretlerinin büyük bir hassasiyetle muhafazasına çalıştığı “hizmet düsturları” sayesinde bu mümkün olabilmiştir. Yoksa, zamanın ve zeminin şartlarına göre hizmet tarzında birtakım değişiklik ve ayarlamalar yapılsaydı, şimdi Risale-i Nur hizmeti diye bir şey kalmazdı.
6.Son zamanlarda cereyan eden ve hepimizi üzen bazı gelişmeler, siyasî mahiyet taşıyan ve Nur’un safî hizmet telâkkisinden çok uzak düşen bazı hareketlerin Risale-i Nur ile karıştırılmasını ve bu menfî hareketler sebebiyle bu iman hizmetinin töhmet altında kalmasını netice verdiğinden, biz Risale-i Nur talebelerinin böyle hareket ve faaliyetlerle hiçbir surette alâkamızın bulunmadığını ve bu tür sakat anlayışların asla Risale-i Nur’dan kaynaklanmadığını açıklamak zorunda kalmış bulunuyoruz.
Aziz milletimize saygı ile duyurulur.
ABDULLAH YEĞİN, HÜSNÜ BAYRAMOĞLU, SALİH ÖZCAN, MEHMET FIRINCI, ABDÜLKADİR BADILLI

144213.jpg


kaynak:
http://www.risalehaber.com/said-nursinin-talebelerinden-siyaset-aciklamasi-199927h.htm

 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
nurculuk bitti kardaşım!

said nursinin öürencilerinin f. gülen taifesinde ne farkı olacak!

aynı kaynak besleniyorsunuz..
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
nurculuk bitti kardaşım!

said nursinin öürencilerinin f. gülen taifesinde ne farkı olacak!

aynı kaynak besleniyorsunuz..

Senin kopyala yapiştır yapmaktan başka, risale bilgin sıfır üzeri bin!!! İkisi arasındaki farklar bir kitab dolacak kadar çoktur!!!!ama....anlayana....
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Mehdi'yi A'zam kimdir.


http://www.youtube.com/watch?v=GzHqeXcMOY4





not: rüştü tafral abi gördüğümüz kadarı ile mehdi'yi azamla ile ilgili beyanlarında ifrat noktasındadır. katılmıyoruz.

evet hiç bir şey bilmiyor bu konuda!! Önce mehdi ile mehdi azam arasında fark yok dedi, sonra rsalei nurdan delili görünce fark var demeye getirdi...Alt yapısı olmayanın risalei nuru anlama(kamil anlamda) durumu olmadığını bu zat ispatladı..
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
mehidiyi azam kimmiş?:rtfm:

yahu kardeşim hiç kuranda mehdi diye bir şeyden bahsediyorrmu?risale beyinli olunca ortaya bu çıkıyor..

mehdiyi azam etlikte oturuyor .gel çayını iç.. ikinci hükümet mudahalesi için nurcularla mutala yapıyor..


Allah akıl fikir versin!!
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
mehidiyi azam kimmiş?:rtfm:

yahu kardeşim hiç kuranda mehdi diye bir şeyden bahsediyorrmu?risale beyinli olunca ortaya bu çıkıyor..

mehdiyi azam etlikte oturuyor .gel çayını iç.. ikinci hükümet mudahalesi için nurcularla mutala yapıyor..


Allah akıl fikir versin!!

Kur'an tek delildir, birinci delil değil, diyen senin gibiler için, Kuranada mevcut olmayan bir çok şeyden bahsetmenin abes olduğunu biliyorum!!! Sen bu mantığınla tutarlısın ama her tutarlı olanın doğru olmadığı ilgili kitablarda yazar!!!:)
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Kur'an tek delildir, birinci delil değil, diyen senin gibiler için, Kuranada mevcut olmayan bir çok şeyden bahsetmenin abes olduğunu biliyorum!!! Sen bu mantığınla tutarlısın ama her tutarlı olanın doğru olmadığı ilgili kitablarda yazar!!!:)
kuranın dışında dinmi olur?kuranın dışında kim inanç belirleyebilir? böyle mantıkmı olur?..senin said nursin veya başkası mehidicilik oynadı diye böyle bir şeye inanmak ve din adına savunmak nedir acaba bir söylermisin?
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Havas bi sus kardeş ya inan bana susarsan mutlu olursun
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
@kaçak doğru söylüyor...aramızda dini anlamada derin uçurum var..Benim gibi düşünenler için Kur'an birinci delildir...sen ve senin gibi düşünenler için Tek delildir!!!

Bu bakış açısı olduğu sürece tartışmak abesle iştigaldir..yani kaçak haklı!!:)
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
helede bu hukumet harketinden sonra iyice tiksindim diyeiblrim..allah ihidayet versin size..milletin beyni öyle yıkanmışki said nursiye bir eleştiri hemen alaşağı ediliyor..hukumetim dikkatli ol!
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
helede bu hukumet harketinden sonra iyice tiksindim diyeiblrim..allah ihidayet versin size..milletin beyni öyle yıkanmışki said nursiye bir eleştiri hemen alaşağı ediliyor..hukumetim dikkatli ol!

Sen dinini hükümetten mi öğreniyorsun?
Yada din deyince hükümet ne alaka?
Dün başka hükümetler vardı yarın başka hükümetler olacak
Değişene değil kendini değişmeyene ada
Belki bir işe yararsın
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
BEDİÜZZAMANIN YAŞAYAN TALEBELERİNDEN; KAMUOYUNA TARİHİ AÇIKLAMA!!! FETULAHÇILARA TARİHİ UYARI!!!

AÇIKLAMANIN ÖZ ÖZETİ; "FETULAHÇILAR NURCU DEĞİLDİR....!!!"


Bc1VV6qCMAAArJ4.png


31 Aralık 2013 Salı 07:40
Said Nursi’nin talebelerinden ‘siyaset’ açıklaması


Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri son günlerdeki tartışmalar üzerine kamuoyuna ortak açıklamada bulundular

Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Salih Özcan, Mehmet Fırıncı, Abdülkadir Badıllı ağabeyler son günlerdeki tartışmalar üzerine kamuoyuna ortak açıklamada bulundular.
“İman hizmetinin töhmet altında” kaldığının belirtildiği açıklamada, Risale-i Nur talebelerinin siyasete bakışına dair metinler yer aldı.
Açıklama şöyle:


"Risale-i Nur Külliyatının müellifi ve Risale-i Nur hizmetinin müessisi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hizmetinde bulunmuş ve bu Kur’ân ve iman hizmetinin esaslarını bizzat ondan ders almış talebeleri olarak, aşağıdaki hususları muhterem kamuoyuna duyurmak ihtiyacını hissetmiş bulunuyoruz:


1.Risale-i Nur’un hizmet esasları içinde Bediüzzaman Hazretlerinin en fazla üzerinde durduğu ve büyük bir hassasiyetle riayet etmeyi bize ve bütün Nur talebelerine ders verdiği husus, bu hizmetin sadece ve sadece iman hizmetinden ibaret olduğudur. Pek çok mektuplarda tekrar tekrar zikredilen bu husus, bir Emirdağ mektubunda da şu şekilde ifade edilmiştir:


“Risale-i Nur hiçbir şeye âlet olamadığını ve rızâ-yı İlâhiyeden başka hiçbir maksada vesile olamadığını ve doğrudan doğruya herşeyden evvel iman hakikatlerini ders vermek ve biçare zayıfların ve şüpheye düşenlerin imanlarını kurtarmak olduğunu elbette sizin gibi Nur’un has şakirtleri biliyorlar.”
Bu hakikat muvacehesinde kamuoyuna şunu arz etmek isteriz ki, insanlara hiçbir tarafgirlik gözetmeksizin ve hiçbir menfaat gütmeksizin Risale-i Nur’la iman hizmeti vermek ve muhtaç olanların imanlarını her türlü tehlike, vehim, vesvese ve şüphelerden korumaya çalışmak ve bu hizmetin mukabilinde ne maddî, ne de manevî hiçbir karşılık beklememek, Risale-i Nur mesleğinin olmazsa olmaz esasıdır. Bu esas feda edildiğinde, ortada Risale-i Nur hizmeti de kalmaz.


2.Risale-i Nur hizmetinin gaye ve mahiyeti münhasıran iman hizmetinden ibaret olduğundan, onun dışındaki faaliyetler tarafgirlik mânâsına gelebilecek her türlü davranıştan şiddetle kaçınmak gerekeceği izahtan vareste olmakla beraber, Üstadımız bu hususu müteaddit mektup ve müdafaalarında tekrar tekrar hatırlatmıştır. Bu mektuplardan birinde, “İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost, düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır. Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nur'u – Risale-i Nur’u – hiç bir şeye âlet etmediler, siyaset topuzuna el atmadılar” denmektedir.


İman hizmetinde bulunanların hariç cereyanlardan niçin uzak durmaları gerektiği, Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadelerinde de çok net bir şekilde açıklanmıştır:
“Risale-i Nur şakirdlerinin, mümkün olduğu kadar, siyasete ve idare işine ve hükûmetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünki hâlisane hizmet-i Kur'aniye, onlara her şeye bedel kâfi geliyor. Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak... Hem dünya için dinini bırakan veya âlet edenlerin nazarlarında, Kur'anın hiçbir şeye âlet olmayan kudsî hakikatleri bir propaganda-i siyasette âlet olmuş tevehhüm edilecek. Hem milletin her tabakası, muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlarda hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirdleri, tam bîtarafane kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş.”


Siyaset yoluyla vatana, millete, İslâmiyete hizmet de elbette ki ihmal edilecek bir mesele değildir. Ancak herkese eşit şekilde hizmet sunması gereken bir iman cereyanının mahiyeti, siyaset yoluyla hizmetten bütün bütün farklıdır. Onun içindir ki, cemaat adına siyasî faaliyette bulunmak, siyasî partilerle pazarlıklar içine girmek, devlet içinde kadrolaşmak, iktidara ortak olmaya çalışmak gibi faaliyetlerin tamamı Risale-i Nur’un iman ve Kur’ân hizmetiyle tam bir tezat teşkil etmektedir. Risale-i Nur talebeleri böyle faaliyetlerde bulunmayı Üstadlarından miras aldıkları kudsî hizmetin kudsiyetini bozmak olarak görürler ve bundan şiddetle kaçınırlar. Aynı şekilde, milletin reyiyle iş başına gelen meşrû iktidarı muhafaza etmek ve memlekette asayişi ihlâl etme istidadı taşıyan hareketlerden şiddetle kaçınmak da Risale-i Nur talebelerinin Üstadlarından ders aldığı en mühim esaslar ve düsturlardır; ancak onlar bunu hiçbir zaman bir menfaate âlet etmezler, bir tarafgirlik haline getirmezler. Nitekim Umum Nur talebelerine Üstad Bediüzzaman'ın vefatından önce vermiş olduğu en son derste:
“Aziz kardeşlerim, bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet İmân hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz” denilerek, asıl yapmaları gereken şey ifade edilmiştir.


3.İman hizmetinin mahiyeti kadar metodları da menfi siyasetin icabı telâkki edilen âdet ve uygulamalardan uzaktır. İmanın esası olan doğruluk, iman hizmetinin de en mühim esasıdır; yalan, iftira, iki yüzlülük, hile gibi fiil ve metodlar hiçbir zaman iman hizmetine yanaşamaz. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, yol, sıdk ve doğruluk üzere olmaktır, der:
Sual: Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
Cevap: Doğruluk.
Sual: Daha?
Cevap: Yalan söylememek.
Sual: Sonra?
Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd.
Sual: Yalnız...
Cevap: Evet...
Sual: Neden?
Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?
Bir müdafaasında da “Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz” demek suretiyle, Risale-i Nur hizmeti ile diğer faaliyetler arasındaki bu temel metod farkını ayrıca teyid ve tasrih etmiştir.


4.Siyasî tarafgirliğin en dehşetli neticesini, Bediüzzaman Hazretleri bir hatırasında şöyle anlatır:
“İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyeye dair bir kanun-u esasîsi dahi, bu hadis-i şerifin, “[Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirini sımsıkı tutan bir bina gibidir]” hakikatidir. Yani, hariçteki düşmanların tecavüzlerine karşı, dahildeki adâveti unutmak ve tam tesanüd etmektir. Hattâ en bedevî tâifeler dahi bu kanun-u esasînin menfaatini anlamışlar ki, hariçte bir düşman çıktığı vakit, o taife birbirinin babasını, kardeşini öldürdükleri halde, o dahildeki düşmanlığı unutup, hariçteki düşman def oluncaya kadar tesanüd ettikleri halde; binler teessüflerle deriz ki, benlikten, hodfuruşluktan, gururdan ve gaddar siyasetten gelen dahildeki tarafgirane fikriyle, kendi tarafına şeytan yardım etse rahmet okutacak, muhalifine melek yardım etse lânet edecek gibi hâdisâtlar görünüyor. Hattâ, bir sâlih âlim, fikr-i siyasîsine muhalif bir büyük sâlih âlimi tekfir derecesinde gıybet ettiği; ve İslâmiyet aleyhinde bir zındığı, onun fikrine uygun ve taraftar olduğu için hararetle senâ ettiğini gördüm. Ve şeytandan kaçar gibi, otuz beş seneden beri siyaseti terk ettim.”
İşte bu sebepten, tıpkı Bediüzzaman Said Nursî gibi, onun talebeleri de siyasî tarafgirliklerden uzak durmakta ve bu iman ve Kur’ân hizmetine hiçbir siyasî tarafgirlik gölgesi düşmemesi için azamî itina göstermektedirler.


5.Biz Risale-i Nur talebeleri, hizmetimizin prensiplerini kaynağı Kur’an ve Hadisten ibaret olan Risale-i Nur’dan ve onun müellifi olan Bediüzzaman Said Nursî’den alırız. Mevkii, maddî veya manevî makamı, şöhreti, ünvanı ne olursa olsun, hiç kimsenin indî tevilleri Risale-i Nur talebeleri için bir ölçü teşkil etmez. Risale-i Nur memleketimizin ve dünyanın en buhranlı dönemlerinden geçerek bugünkü muzaffer konumuna ulaşmışsa, Bediüzzaman Hazretlerinin büyük bir hassasiyetle muhafazasına çalıştığı “hizmet düsturları” sayesinde bu mümkün olabilmiştir. Yoksa, zamanın ve zeminin şartlarına göre hizmet tarzında birtakım değişiklik ve ayarlamalar yapılsaydı, şimdi Risale-i Nur hizmeti diye bir şey kalmazdı.


6.Son zamanlarda cereyan eden ve hepimizi üzen bazı gelişmeler, siyasî mahiyet taşıyan ve Nur’un safî hizmet telâkkisinden çok uzak düşen bazı hareketlerin Risale-i Nur ile karıştırılmasını ve bu menfî hareketler sebebiyle bu iman hizmetinin töhmet altında kalmasını netice verdiğinden, biz Risale-i Nur talebelerinin böyle hareket ve faaliyetlerle hiçbir surette alâkamızın bulunmadığını ve bu tür sakat anlayışların asla Risale-i Nur’dan kaynaklanmadığını açıklamak zorunda kalmış bulunuyoruz.
Aziz milletimize saygı ile duyurulur.
ABDULLAH YEĞİN, HÜSNÜ BAYRAMOĞLU, SALİH ÖZCAN, MEHMET FIRINCI, ABDÜLKADİR BADILLI"

kaynak:
http://www.risalehaber.com/said-nursinin-talebelerinden-siyaset-aciklamasi-199927h.htm


Bc1hb3NCAAAezv8.jpg

İŞTE BUNLAR HAKİKAT KAHRAMANLARI. ALLAH BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN.KARANLIK CASUS ÖRGÜT ÜYESİ OLMAYAN NUR TALEBELERİ
 
Üst