Oktar'dan Cüppeli Hakkında Şok İddia!

Arayıcı

Asistan
Katılım
25 Eki 2009
Mesajlar
356
Tepkime puanı
55
Puanları
0
Hani Recm diye bir olay varya?
Şimdi İslami devlet olsaydı Cübbeli recm mi edilecekti.Yoksa herkesin günahı kendine mi denilecekti?
 

Serare

Profesör
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
813
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Yaş
14
Hani Recm diye bir olay varya?
Şimdi İslami devlet olsaydı Cübbeli recm mi edilecekti.Yoksa herkesin günahı kendine mi denilecekti?
Bizim tarihimizde recm yok. Bir olay var, o da tarihe kara leke olarak girmiş, fetvayı veren hoca da tüm ulema tarafından dışlanmış, reddedilmiştir.

Bizim değil de başka İslam devletlerinin kültüründe yaşıyor olsa idi, evet recm edilmesi gerekirdi. Yalnız o bir şahit, olmadı cariye, o da olmadı muta nikahı kılıfı ile bir türlü yırtardı. Öylelerine bir şey olmaz.

Olan garibanlara olur her zaman.

Sevgiler.
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
.... VE ..... isimli "CARİYE"ler ile "PATRON"un isimlerini lütfen özel mesaj ile sormayın.

(bu konularda (İslami kavramların kötüye kullanılması) çok dikkatli olması gereken bayan üyeler için sanıyorum ummuhan babialide hemen herkesin bildiği bu konuda "bilirkişilik yapabilecek durumda" bir üyedir sanırım.)


Bilirkişi tayini gerekecek konu değil bir, beni bilirkişi tayin etmeniz için size kim ruhsat verecek ikiiii ve dahi sizin canınız mı sıkılıyor (benden uzak durun) üüüüççç :)
 

sufi7007

Profesör
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
1,161
Tepkime puanı
15
Puanları
0

Saniyen bir arkadaşta şunları söylemiş:'

'(Bu arada hiç kimse bu zamanda İslam dünyasında CARİYELİK olmadığını söylemesin. Söylemeye niyeti olan varsa Suud memleketinde evlerde boğaz tokluğuna istihdam -ve rivayetlere göre istimal- edilen Filipinli, Malezyalı genç kadınların hangi hukuka tabi oldugunu araştırıversin)

Galiba arkadaş, vahşi kapitalizmin '' ucuz işçilik'' sendromunu cariye hukukuyla karıştırmış..Suudların örnek verilmesi uygun olmamıştır.Zira bu devlet, şeriatı 'Ehli Sünnet'' anlayışıyla mı uyguluyor?!.Mesela dış politikada, öncelikler, İslama göremi, yoksa ''Beyaz saraya'' göre mi şekilleniyor?! Hukukta bir kaziye i muhkem olmuş şu sözü hatırlatalım: Sui Misal Misal olmaz''..


Aynelyakin (gözle görülen) gerçeklere göre yazılmıştı.

Nerede ve kim olursa olsun "fizamanina" -günümüzde- birisi bu cariye-mariye konularına girdi mi ; korkarım o birisinin akıbetinden...

Suud'da ve dahi TR'de gördüğümüz misallere göre...

Ki o yüzden konu ile alakasız görülse de bir baska PATRON'dan "CARİYE SÖYLEMİ" örneğini verdim ki kimse Cübbeli Hoca'yı suçladığımı ya da diğerini desteklediğimi sanmasın diye.

SON SÖZ: 25-30 yaşında genç irisi insanlarımızın İŞ-AŞ sebebiyle helalinden bir hatunu dahi nikahına alamadığı zamanımızda Cariye fetvaları konusuna giren hata eder.
 

sufi7007

Profesör
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
1,161
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Bu konuda yazma nedeni: O zamanlarda bu konulara vakıf olması zor olan müslümanları ikaz etmektir.

İçine "kadın" ve "para" giren mevzularda erkekler için "ihlas"ı korumanın zor oldugunu gördüğüm yüzlerce vakadan oluşan tecrubeden insanlar yararlansın isterim.
 

Serdar55

Asistan
Katılım
16 Mar 2008
Mesajlar
425
Tepkime puanı
60
Puanları
0
Bizim tarihimizde recm yok. Bir olay var, o da tarihe kara leke olarak girmiş, fetvayı veren hoca da tüm ulema tarafından dışlanmış, reddedilmiştir.

Bizim değil de başka İslam devletlerinin kültüründe yaşıyor olsa idi, evet recm edilmesi gerekirdi. Yalnız o bir şahit, olmadı cariye, o da olmadı muta nikahı kılıfı ile bir türlü yırtardı. Öylelerine bir şey olmaz.

Olan garibanlara olur her zaman.

Sevgiler.



Karaman'dan mı duydun recm olmadığını?
 

Serare

Profesör
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
813
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Yaş
14
Karaman'dan mı duydun recm olmadığını?
Hayrettin Karaman'ı çok fazla tanıyıp, takip eden biri olmasam da fikirlerinin genelinin insani yönde olduğunu bilirim.

Tarihimizde yok derken Türk ve Osmanlı tarihini ima etmiştim. Osmanlı kaynaklarında tek bir olay dışında kayıtlarına rastlanamadığını ve kanunnamelerde pek çok yumuşak, recme aykırı olguyu.

Bakınız; Fatih Kanunnamesi: Fatih'in Umumi Kanunnamesi, madde:1 ve madde:3

Sevgiler.

sin o mesajlara aldırmayın arkadaş İslam'ın hümanizm cephesini(!) kurmuş oralarda dolanıyor :)
İslam'ın hümanizm cephesi yok diyorsunuz yani, siz diyorsanız doğrudur.

Bu durumda ben İslam cephesinden olmuyorum yani.

''Ben kimim

Tanrıya hürmet eden insan Bu suretle niçin düşünürsün Ağırbaşlılığa döndüm yüzümü, Ben ne müslümanım,ne hinduyum, Ne hristiyan Ne Zerdüşt ne de Yahudi.

Ne batının yanındayım ne Doğunun Ne Okyanusunum ne de Yeryüzünden çirkin bir yaratık Ne doğal bir mucizeyim Ne de ötedeki yıldızlardanım.

Ne toz tanesiyim ne de solunan hava Ne damardaki suyum ne de ateşden vucüt buldum Ne üzerine basılan dünyevi bir halıyım ne de dünyevi bir mücevher Ne kainata hapsoldum ne de göklerin saltanatına.

Ne ataların vaatleriyim ne de geleceğin kahini Ne cehennem azabıyım ne de Cennetin zevki Ne Ademin ne de havanın soyundanım Ne de cennetle ilgili yalandan inanan bir dünyadanım.

Yerim yok Yüzüm yok Vücudum ve Ruhum yok İlahi bir bütünüm de yok.

Neşeli kahkahaların ikiliğini saf dışı ettim Buradaki ahengi gördüm Bundan sonra ahenk hangi şarkıyı söylediğimdir. Ahenk ne konuştuğumdur Ahenk ne bildiğimdir ve neyi araştırdığımdır.

Aşkın kadehinden sarhoşum Yukardaki ve aşağıdaki iki dünyayı da kaybettim.''

Mevlana

Sevgiler.
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
İslâm'ın herhangi bir cephesi yoktur İSLÂM vardır tektir :)
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
İslâm'ın herhangi bir cephesi yoktur İSLÂM vardır tektir :)

islam tektir evet fakat islami temsil ettigini iddia eden müslümanlar farkli farkidir.misal:
Güler yüze,yumusak usluba,kötülük edene iyilikle karsilik vermeye,sevdirmeye,kolaylastirmaya agirlik verenlere sizin gibiler "ILIMLI ISLAM" damgasini vuruyorlar neredeyse düsman uslubu kullaniyorlar,yanlislarini islam kardesligi hukukuna aykiri bir sekilde abartarak ve fitneye alet olarak yerden yere vurarak elestiriyorlar...halbuki bu metod dinimizin bir parcasi,bu kardeslerimizin itikadi ehli-sünnet.

Ayni zamanda islam ile hicbir ilgisi olmayan ve islamin yanlis anlasilmasina,islam ülkelerinin isgaline sebeb olan,kafirlerin ekmegine yag süren "RADIKAL ISLAM" metodunu savunarak okul hastane basan,cocuk rehin alan dengesizlere "mücahid" diyebiliyorsunuz,yanlislarini görmemezlikten geliyorsunuz...

Son 20 yilda islama en büyük zarari veren kim bir arastirin lütfen.
Bu §radikali islam" savunucularina gereken cevabi vermezseniz baskalari verir.Denge bir sekilde saglanmali.islam dini savas dini degildir.Dinimizin böyle tanitilmasina alet olanlara siz cevab vermezseniz kim verecek?
Bu yaralari kim saracak?
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Bu zamanda cariye neden olmasinki?

Bu zamanda Savas olmuyormu?

Cübbeli Hoca son Flash tv konusmasinda

Osmanli devletinde cariyeler vardi dedi.

Cübbeli Hoca Islam Dininde cariye yok

diyen Kafir olur dedi.

Ben Osmanlı devrinde cariyeler yokmu dedim. Günümüzde savaş esirleri cezaevlerine konuyor.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
ittiba kardaş; iyiniyet ile yazmış... Fakat biraz "kara kitaptan fetva bulup nefsani hazlar; şeytani tuzaklar"ın ardından koşanların sadece Suud 'da değil bu memlekette dahi varlığını bilenler biliyor.

***
Çok somut ve yaşanmış bir örnek: (isimler .... olarak konuldu; isteyen doldursun)

Bir .... ülkede dini bütün hacıemmiler; müslümanlar bir yıllık gazete abonesi yapılarak .... isimli bir kanal kurulmuş.
Bu kanal 1-2 sene hadis-tefsir-evliya anlatıları ile götürülmüş.

Sonra nasıl olmuş ise TAKVA ile kadın spiker bile istihdam edilmeyen bu "dini bütün" ve herşeyin fetva ile yürütüldüğü .... kanalına ...... ve .... gibi bazı artistler istihdam edilip acayip programalara başlanmış.

Bu durum cemaatin basın-yayın grubunda henüz hazım sistemi genişlememiş bazı müslümanlarda sıkıntıya yol açmış; elhamdulillah..

.... Holding basın yayın grubunun istişare toplantısında .... gazetesinin ...... isimli .... müdürü ...Holding Genel Kordinatörü "PATRON" ..... ...'e "Efendim; .... TV kanalımız müslümanların abonelik paraları ile kuruldu. Bu ..... ve ..... artistleri Tv'mizde gören "hacıemmiler", bileziklerini veren ağzı dualı teyzeler size, bize, hepimize beddua ediyorlar deyince çok sinirlenen ....... ......; kayınpederi .... ..... ...... tarafından yazıldığı iddia edilen ".... ......" adlı ilmihal kitabını masaya fırlatmış ve ne demiş bilin bakalım?

***

Sizi yormayayım; dediği şu: "Ben o programa karımı, kızımı, oğlum ....'in karısını, yani gelinimi mi çıkartıyorum? Veriyorum iki saatlik parasını oynatıyorum ..... ..... adlı "cariye"yi... İstersem 2 saatlik değil 24 saatlik ücretini verir bütün gün raksettiririm; hatta...."

***
Şimdi bugün o kanal yahudi sermayesine satılmış olarak faaliyette hala...

O "cariye"ye de geçen geçen Çarşamba günü öğle saatinde rastgele denk gelerek TV'de rastladım; bir başka kanalda "Kur'an mucizeleri" konusunda bir TV'de kadın programı yaparaktan cebini dolduruyordu...

***
(Bu anlatılanların tamamı gerçektir. "Patron"un "cariye"ye TV'de neler yaptırmağa cevaz aldığını "açık seçik" anlattığı galiz ifadelerini sansürlemek zorunda kaldım. "Patron"un sözlerini nakleden görgü tanığı o grubun gaztesinin sorumlu müdürlerinden (şimdi emekli) olan bir kardeşimizdir.)

***
İbret alınası bir hal.. de ibret alan var mı?

Gazetenin patronu böyle söylemişse vay haline. Bir kere daha yazayım savaş esiri kadınlara cariye denir. O TV'lere çıkan artistler,şarkıcılar vs. savaş esirimiki onları TV'den şarkı söyletip dansöz gibi oynatıyorsun. Sonra bunları çıkartıp müslüman gençlerin ve çocukların ahlakını bozuyorsun.

Bu şahsın bilindiği üzere bir finans kurumu iflas etti. Şimdi tekrar bu şahsın gazetesi evliya CD'leri ve kitapları vermeye başladı.
Öldürülen yahudi asıllı iş adamı Üzeyir Garih'in bu şahısla gizli ortak olduğu söyleniyordu.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Peygamberimize hediye olarak gönderilen cariye:

Hicretin yedinci yılında Hz. Muhammed (s.a.s), İslâm'a davet için bazı ülkelerin hükümdarlarına mektuplar yazmıştı. Bu mektupların birini de Mısır hükümdarı Mukavkıs'a göndermişti. O da bu mektuba bir cevap ile birlikte bazı hediyeler ve Mâriye, Sirin adlarında iki kızkardeşi cariye olarak göndermişti. Hristiyan olan bu iki Mısırlı kız, Medine'ye gelirken bazı kişilerden İslâm dini hakkında bilgi almış ve bu dini kabul etmişlerdi. Mukavkıs'ın gönderdiği hediyeler Hz. Peygamber (s.a.s)'e ulaşınca, bu iki kızdan Sirin'i şair Hasan b. Sabit'e vermiş, Mâriye'yi de kendisine almıştı.
Bu iki kızkardeş cariye statüsünde idiler. Hz. Peygamber, Mâriye'yi bir cariye olarak tutmuştu. Zira böyle bir hayat cariyeler için nimet olacak sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Mâriye ile kurulan bu hayatın sonucu olarak Peygamberimizin şu beyanı bir hukuk kaidesi halini almıştır: Şayet bir cariyenin efendisinden bir çocuğu dünyaya gelecek olursa, bu efendi onu daha önce azat etmemiş olsa bile, onun vefatı ile o kadın kendiliğinden azatlı (hür) hale gelir.
Hz. Muhammed (s.a.s)'ın ilk hanımı Hz. Hatice'den dünyaya gelen erkek çocuğundan sonra Mâriye'den doğan ve İbrahim adı verilen bir diğer erkek çocuğu olmuştur. Hicrî sekizinci yılda doğan İbrahim, 1,5-2 yaşında vefat etti.

http://www.sevde.de/islam_Ans/M/mariye.htm
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Cariyeler kadin kölelere verilen bir isimdir.
O dönemde cok yaygin olan köleligi Islam dini hicbirzaman tesvik etmemis,aksine köleleri azad etmeyi,hürriyetlerine kavusturmayi tesvik etmis.
bazi dengesizlerin zannettigi gibi onlarla cinsel iliskiye girilmesini tesvik etmemis.
Butür konulari gündemde tutarak insanlari islamdan sogutmakmi istiyorsunuz anlamiyorum.

gencakinci,sana bir soru:

Diyelim savas cikti ve senin anan ve bacin kafirlere esir düstü.
kafirlerin senin ananla ve bacinla cinsel iliskiye girmeleri ve onlara kötü muamelede bulunup köle gibi calistirmalari senin hosuna gidermi???
Gidmez elbet...
peki senin hosuna gitmeyen bu gibi davranislarin bir müslümanin baskalarinin anasina ve bacisina yapmasini islam dinine göre caiz oldugunumu iddia ediyorsun?
Kariyi esir al,köle gibi calistir,cinsel iliskiye gir,evlilik yok birsey yok.Bunun adi zina degilde nedir?
Böyle birseyin islam dini tesvik ettigini nasil iddia edebilirsiniz anlamiyorum.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Hz.
Peygamber’in Kendisine Bağışlanan Cariye İle Evlenmesi

Ey Peygamber! Mehirlerini
verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında
bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç
eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği
takdirde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil,
sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve
ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı
biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir
zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir. (Ahzab: 33/50)

http://meal.ihya.org/kurandan-konular/dt-996.html
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Efendisi cariye ile cinsi munasebet kurmak istediği zaman, acaba cariyenin red etme hakkı var mıydı? Efendisi cariye ile evlenmek istediği zaman cariye red edebilir miydi?

Yazar: Mehmet Paksu

Kölelik ve cariyelik İslam’ın getirmediği, ama önce ıslah ettiği ve zamanla tamamen kalkmasını hedeflediği bir statü idi; dünya milletlerinin de aynı noktaya gelmeleri sonunda geri dönüşsüz olarak tarihe karıştı.

Ama şunu unutmayalım ki, bugün dünyanın birçok yerinde açlar, açıklar, işsiziler, evsizler, güçsüzler var ve bunların bir kısmı, eski köleler ve cariyeler gibi kullanılıyorlar. Yoksullukla özgürlük bir arada olamıyor, ihtiyaç insanları köleleştiriyor; bu sebeple insanlık köleliği kaldırmakla yapması gerekenin ancak küçük bir kısmını yapmış oldu.

İslam’ın hedefi bütün dünyada insana yaraşır bir özgürlük ve adalettir. Yepyeni bir dünya düzeninde bu iki amaca ulaşmadıkça dünya insanlığı büyük bir sorumluluk, dahası vebal içindedirler, dine inanmayanların bundan (haksız yere akan kandan, göz yaşından, çekilen ıztıraplardan…) dolayı vicdanları sızlamalı, dine inananlar da bir gün Allah’ın bundan dolayı kendilerini sorguya çekeceğini unutmamalıdırlar.

Nikah akdi, ikisi de hür olan (bu sebeple vücutlarına da malik bulunan) bir erkekle bir kadının, karşılıklı olarak bir aile kurma ve cinsî yönden birbirinden yararlanma konulu -şartlarına uyarak yaptıkları- bir sözleşmeden ibarettir. Cariyeye sahip olmayı sağlayan akit ve tasarruf da (satın alma, miras, ganimet veya bağış yoluyla elde etme…) bir hukuki işlemdir ve bu hukuki işlem, sahibi ile cariye arasında karı-koca gibi yaşama hakkını da vermekte, nikah akdinden daha güçlü ve kapsamlı olarak onun yerine de geçmektedir. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)

Şu ayetlerde, iki çeşit evlilikten söz edilmektedir: Biri hür kadınlar, diğeri de cariyelerle olan evlilik.

“Onlar/Müminler, mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri ile ilişki kurarlar.”(Müminûn, 23/5-6).

“Eğer (birden çok evlilikte kadınlar arasında) adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya eliniz altında olan cariyelerle yetinin.”(Nisa, 4/3).

Cariyelerle ilgili olan evlilik, ayette: “eliniz altında bulunanlar” şeklinde ifade edilmiştir. Buna “milkü’l-yemin” veya “akdu’l-mülk” da denilir.

İslam fıkhında bu konuyla ilgili önemli bir kavram da “Teserri” kavramıdır. Bunun anlamı; cariye olarak elde edilen bir köle kadını eş olarak almaya, onunla birlikte olmaya karar vermek demektir.

İslam hukukuna göre, teserri olgusu, sadece cariyeye sahip olmakla gerçekleşmez. Nikah akdi dışında, normal kadınlarla evlilikte gereken bütün şartların hazırlanması gerekir. Hanefî Mezhebi'ne göre teserrinin gerçekleşmesi için iki şart vardır: Birincisi: Normal hür kadınlardan olan eşlerine ayırdığı gibi, tesri (birlikte olmak) istediği cariyesi için de hususî bir mesken ayırması. İkincisi, diğer eşleri için birlikte olmak için ayırdığı zamanı ona da ayırması. Ebu Yusuf’a göre ondan bir çocuk edinme arzusu da şarttır.(bk. el-Bedai’, 8/344-45-şamile). Bu iki şart Şafii mezhebinde geçerlidir(bk. Muğni’l-Muhtac, 20/316; Nihayetu’l-muhtac, 29/343-şamile) Bu şartları yerine getirirse izin alması gerekmez. Nitekim hür eşi de olsa kocası kendisini cimaya çağırdığında, karısının bunu özürsüz olarak reddetmesi, câiz değildir. Hattâ âdetli olması da bir özür değildir. Çünkü kocası onun, âdetli iken haram olan bölgesi dışında bir yerinden yararlanabilir. (Fetâvây-i Hindiyye (yazma) 611/45 Müslim, hayz 16, Nesâî, taharet 180; Ibn Mâce, taharet 124)

Savaş sırasında düşman tarafından esir edilen kız ve kadınlar "cariye" olarak alınır. Hukuk itibariyle ganimet sayıldıklarından, İslâm devleti tarafından hizmetçiye ihtiyacı olan gazilere verilirdi. Azat edilmedikleri müddetçe de, ticarî bir eşya gibi alınıp satılırdı. Artık o andan itibaren "cariye" ailenin bir parçası ve bir ferdi olarak kabul edilir, ona göre muamele görürdü. Cariyenin sahibi olan "efendi" onu şahsî hizmetlerinde ve ev işlerinde istihdam edebildiği gibi, isterse, ayrıca bir nikâh kıymaya ihtiyaç duymadan istifade edebilirdi. Bu durum her ne kadar ilk anda garip karşılanacak olsa da, tarihî şartları içinde bu gayet normal ve tabii karşılanırdı. Zâten ayrıca bu hususta Kur'ân'ın verdiği bir ruhsat da mevcuttur. Mü'minûn Sûresi'nin 5 ve 6. âyetlerinde bu ruhsat şöyle ifade edilir:

"O mü'minler ki, ırzlarını korurlar; ancak hanımlarına ve sahip oldukları cariyelerine karşı münasebetleri müstesnadır. Bunlarla olan münasebetlerinden dolayı kınanmazlar."

Efendinin, cariyesinden cinsî yönden istifade etmesinin, cariyenin hesabına iki mühim hikmet ve faydası vardır. Birincisi ve en mühimi, esir düşen ve sahipsiz kalan bu kadınların bu vesile ile ihmal edilmeleri önlenmiş olur. Çünkü, aksi takdirde, cariyelerin fuhşa düşmeleri, zinaya girmeleri ihtimali kaçınılmaz olduğu gibi, efendisinin evine de bağlı kalmış olur.

Diğer bir faydası, cariyenin efendisinden bir çocuğu olduğu takdirde "çocuğun annesi" mânâsına "ümmü'l-veled" sayılmaktadır. Cariyeden doğan bu çocuk hür kabul edilir. Çocuğun doğumu ile annesi de, efendisinin ölümünden sonra mirasçılarına geçmeyip hürriyetine kavuşmaktadır. Çocuk olmasaydı, efendisi de azat etmeseydi, diğer mallar gibi cariye de miras olarak kalacaktı.

Efendinin, cariyesi ile karı koca olmaları da şart değildir. Efendi, onu sadece bir hizmetçi olarak istihdam edebilmektedir. Ayrıca, cariyenin kocası esirler arasında ise, eşlerin nikâhları devam edeceğinden, efendinin bu cariye ile münasebette bulunması caiz değildir. Hattâ erkek başka birisinin, kadın da bir başkasının yanında köle ise, yine efendi, yanında bulunan bu kadın köleden cinsî yönden faydalanamaz.1

Bu meselelerle birlikte, Kur'ân-ı Kerim, erkek ve kadın kölelerin birbirleriyle evlendirilmesini de teşvik etmiştir. Nur Sûresi'nde meâlen şöyle buyurulur:

"Bir de içinizden bekârları ve kölelerinizle cariyelerinizden sâlih olanları evlendiriniz. Eğer fakir iseler, Allah onları kendi lütfundan zengin eder."2 Böylece kölelerin kendi aralarında bir nevi eşitlik sağlanmış olur.

Her vesile ile kölenin hürriyetine kavuşturulmasını tavsiye eden dinimiz, cariyenin de nikahlanarak ev hanımı yapılmasını teşvik etmiştir. Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asv) bu hususu şöyle ifade ederler:

"Sizden cariyesi olan biriniz onu en güzel bir şekilde terbiye eder, yetiştirir de sonra azat edip onunla evlenirse, onun için iki sevap vardır."3

Bu açıklamalar göz önüne alınırsa, İslâmın köle ve cariyeleri ne kadar himaye ettiği, onların haklarını koruduğu açıkça görülecektir. Cariye sadece "kadınlığından" istifade edilen bir insan olarak da görülmemektedir. O aynı zamanda evin bir ferdi, ailenin bir parçasıdır. Ailenin, hanımından sonra evin en sorumlu kadınıdır.

Bir insan sahip olduğu cariyesini azat edip hürriyetine kavuşturabildiği gibi, onu bir başkasına hediye olarak da verebilirdi. İşte Mısır hükümdarı Mukavkıs'ın Peygamber Efendimize (a.s.m.) gönderdiği iki cariye de bu kabildendir. Zaten bu iki cariye Mısır'dan gelirken yolda Müslüman olmuşlardı. Bilindiği gibi Peygamberimiz (asv) bu cariyelerden Mâriye'yi kendi nikâhı altına almıştı. Daha sonra Hz. Mâriye'den Hz. İbrahim dünyaya gelmişti. Hz. İbrahim'in doğumundan sonra Peygamberimiz (asv) Hz. Mâriye'yi hürriyetine kavuşturdu. Böylece Mâriye, diğer Peygamber hanımlarının gıpta edeceği bir mevkie yükselmişti. Şîrin isimli diğer cariyeyi de Peygamberimiz (asv), şâiri Hassan bin Sabit'e verdi.

Bu hadiseyi misal getirerek, bugün gayrimüslim ülkelerden "cariye" olarak nikâhsız bir şekilde kadın alınamaz. Çünkü artık tarihî bir hadise olan cariyelik müessesesi günümüzde hiçbir şekilde tatbik edilmemektedir. Diğer taraftan Peygamberimiz (asv)'e hediye edilen "cariye", Mukavkıs'ın yanında da cariye idi. Yoksa Mukavkıs kendi milletinden bir kadını Peygamberimiz (asv)'e "hediye" olarak göndermiş değildi.

İlave bilgi için tıklayınız:

Osmanlı Padişahları ve Cariyelik Hakkında...

Kaynaklar:

1. Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu, 3:402.

2. Nur Sûresi, 32.

3. Buharı ,Itk: 15
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
"Aranızdaki bekârları, erkek kölelerinizden ve cariyelerinizden (Kur'ân, burada kadın köleler için imâ kelimesini kullanmıştır) durumu müsait olanları evlendiriniz. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfü ile onları zenginleştirir."(Nur, 24/32)
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Hz.
Peygamber’in Kendisine Bağışlanan Cariye İle Evlenmesi

Ey Peygamber! Mehirlerini
verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında
bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç
eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği
takdirde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil,
sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve
ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı
biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir
zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir. (Ahzab: 33/50)

http://meal.ihya.org/kurandan-konular/dt-996.html

Kanuni Sultan Süleyman'a hediye olarak getirilen Hürrem Sultan cariyeydi. Kırım Tatar Akıncıları tarfından bir savaşta Ukrayna'da 14 yaşında esir düşmüş. Bu akıncılar tarafından saraya hediye edilmiş.

(Ahzab: 33/50) ayetinde ve bir çok ayetlerde cariye geçiyor. Surede ne diyor?"Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, helal kıldık." Bu ne demektir?


Bizim hoşumuza gitmesede cariyelik kölelik kurumu vardı.Peygamberimiz bazı köleleri azad ediyordu. Bazı cariyelerin kölelerle evlenmesine izin veriyordu. Cariyeler adı üstünde savaş esiri kadınlar oldukları için,ev işlerine yardım ediyorlar,hanımlarına hizmet ediyorlardı.Bazıları islami seçiyordu. Bazıları seçmiyordu.


Sahabelerinde cariyeleri ve köleleri vardı. Eskiden cezaevleri olmadığı için evlerde ikamet ediyorlardı.Hizmette bulunuyorlardı.
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
Kardeşlerim tüm yazıları okumadım ancak Cübbeli Ahmet Hoca bahsi geçen Adnan Oktar Hocamızın talebesini aramış ve hocamız himmet buyursun bu konuda(kaset olayı) demiştir, Adnan Oktar Hoca'dan yardım istemiştir, Cübbeli Ahmet Hoca yapmışsa günah işlemiş olur dileğimiz odur ki inşaAllah yapmamıştır, ama yapmışsada günahından dolayı dışlamak tabi ki doğru değil...

Olaylar sandığımız gibi değil o açıdan ne Cübbeli Ahmet Hoca hakkında ne de Adnan Oktar hakkında kesin bir hükme varmak onların arasında ki diyaloğu bilmeden, birilerini dışlamanın doğru olmadığını düşünüyorum...

"Onların 'gizlice söyleşmelerinin' çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah'ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz." (Nisa Suresi 114)
 
Üst