Nurullah Genç Şiirleri

Sevde Y.

Aşkımın KAZASI Olmaz!
Katılım
15 Nis 2007
Mesajlar
645
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
33
Konum
Zamansızısından
Web sitesi
www.huvene.wordpress.com
load46558.gif

Cakallar sofrasina nazar etmedim
Kurtlar sofrasinda dolasmak
Kendi soframi kurmak istiyorum,göklere
duydugum korkular,kendi hesabima degil
Bir kapi gicirtisi yetecek,tüm korkulari silmeye
Kapali kapilar ardinda,Cakalca kallesce
infazina kalem kiriliyor, asil bir neslin
Ruhumuzu diriltmeye yetecek
Damarlardan Bayrak bayrak akan
Abuhayat serbeti…
aHuZaR

EyvAllah... Çok Güzel..

Kalemine Nazar Değmesin...

VesseLam
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
GÜLDESTE/ SONSUZLUK


gül zindanı yapsalar vardığım her durağı

bana bir gül delisi deseler de her akşam

seninle ışık oldum, yakın ettim ırağı

benimdir gözlerinden aldığım bu ihtişam

şimdi bütün çiçekler nakkaşımdır bu yerde

yapraklarından sızan gözyaşımdır bu yerde



turuncuydu yüreğim, benekleri kırmızı

yeşildi bir Hüma-yı Ata'nın şakağında

ateşin bir baharı taşıyan ince sızı

cemşide rakib oldu güllerin yaprağında

'hu' çekiyor içimde Mevlana bir semazen

lalede imreniyor dertli Hallac'a bazen



tutundum bir zamanlar Gencine-i Cemal'e

meğer dibacesiymiş sonsuzluk ülkesinin

gördüysem yapayalnız nerede bir ters lale

yandı titreşimleri uğuldayan sesinin

şafağında büyüyen zambak soldu aniden

tanyeri 'gül gül' diye güneş oldu yeniden



Levni'yi kollarına alır taze bir bahar

bir Tac-ı Kayser gibi sokulur sinesine

onuruna Çırağan kurduğumuz aynalar

düşer yüzyıllar boyu en karanlık ye'sine

her hassa, bir merili bahçesine vurulur

her sultanın tahtına bir prenses kurulur



bana, ne Dürr-i Yekta, ne Semen Sima gerek

senden kalan her harfin içinde binlerce bağ

bağına girmek için küçük bir ima gerek

seninle güle döner derin vadi, yüce dağ

bu sevda ılgıt ılgıt çoğaldıkça bedende

Çiçekçiler Başbuğu olurum belki ben de



dikendi, serfiraza döndü kapında ruhum

büyüdükçe çiçeğim, yapraklarım kısaldı

senden önce ardında 'ah' edip avunduğum

meğer bir malihulya, çaresiz bir masaldı

ölümsüz vuslatına erdim Bağ-ı Safa'nın

nağmeleri duyulmaz oldu Gülfer Kalfa'nın



dantelası çiğdemli yastıklar küf kokuyor

yenilgiler devrinde tarümar oldu bostan

göçenler mor kokulu hüzünler bırakıyor

servilerin dalları yine kırıldı yastan

bu gönül mevsiminden gitti uzağa giden

atmak gerek toprağa tohumları yeniden



kapında pusat koyup gül alan sipahiler

seccadesi sularda bir dervişe dönüşür

tahammülü kuşanır, el açıp Me'va diler

goncanın kirpiğinde nilüferle görüşür

bir ömür yalnızlığı alsa da kollarına

gittiği her ülkede gül düşer yollarına



gözüme gül dumanı çöktü yine bu akşam

baktığım her noktada yalnız senin güllerin

içimde gül pınarı aktı yine bu akşam

irinli dertlerime şifa oldu ellerin

Mecnun ile Leyla'nın buluştuğu yerdeyim

bu gül yolculuğunda şimdi son seferdeyim



yanakları gül oya, parmakları gül dalı

kızlar, delikanlılar baştanbaşa gül oldu

ayrılık gül tohumu, şiir güle sevdalı

şair ki, feryadından yana yana kül oldu

onun çemenzarıdır köşelerde hıçkıran

nerde bir bulut varsa, gülsuyudur fışkıran



gül sesleri geliyor; her yer dua ve niyaz

açtı gök kapısını yerde çiğ taneleri

adımları parıltı, alınları bembeyaz

dağılıyor evrene gülün mestaneleri

sen ki, en büyük GÜL'sün, en çok gülü seversin

söyle bahçıvanına, bir gül de bana versin



Ulu Tanrı adıyla aldığım her nefeste

senin için gül açar, kuş olup göğe uçar

sen ey bahar elçisi, sen ey kutlu güldeste

senin için cansızlar bile canından geçer

gölgeler şehrinde gül, kimseye kalmayacak

öteler şehrinde gül, bir daha solmayacak


Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
HAYAL BEKÇİSİ



beklenmedik bir fırtınaydı gelişin...

uyandırdın sessizliğimi aysız gecelerde

yaralı bir deniz gibi hıçkırdığını

bir fanus altında sıkışıp kaldığını..

aşkla kenetlenen kalplerimizin..

me'yus olduğunu,bunaldığını

biliyorum,hayal bekçisiyim..

mehtabı arayan karanlıklarda

yağmur yakışmıyorsa..

güvercin gözlerine yakışmıyorsa yağmur

nasıl açabilirim bulutlara derdimi

nasıl geçebilirim mayınlı köprülerden..

sellere karışan ayaklarımla

yığılıp kalıyor en güzel umutlarım

vurgun yemiş denizciler misali

göğsümün katranlı sahillerinde

zifiri saçlarıyla

infazıma ağıt yakan menziller

en salgın boşluğumu akıtıyor üstüme...

ben mehtabı arayan bir hayal bekçisiyim

ben sevda sokağının yoksul çiçekçisiyim

ben kor merdivenlere göklerle tırmanırım

kızgın güneş altında yemyeşil ıslanırım..

ben mehtabı arayan bir hayal bekçisiyim..

ben korsan bir geminin mahzun kürekçisiyim..

ben yaklaşan saati beklerim odalarda

ihtilaller yaparım gözlerine dalar da.....


Nurullah Genç
 

Tuncay ÖZ

Profesör
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
2,566
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
32
AKŞAM ŞARKISI

Önümüzde gölgeli yollar
Açıldıkça sessiz ve ıssız;
Gezdik, gezdik geç vakte kadar...
Ne söyledik biz orada yalnız?

Gönlümde sevgiler vardı,
Çünkü akşam pek füsunkârdı.

Ne söyledin? Ne söyledimdi?
Hoş bir masal; belki bir yalan..
Hep unuttuk onları şimdi.
Dönüyorken biz o yollardan

Ellerimde ellerin vardı,
Çünkü akşam pek füsunkârdı.
 

Tuncay ÖZ

Profesör
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
2,566
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
32
MELAL PERİSİ

Bağrıma bir gece çöktü ağlama,
Bir garip hayâlet girdi rüyâma,
Dedi: "Sen âşıksın artık akşama:
Çünkü ben gönlüne keder getirdim.

"Duyurmadan geçer sevginin günü,
Neşe bu cihânın dönmez sürgünü,
Al armağanımı ve yar göğsünü:
Yarası kapanmaz hançer getirdim.

Beni gördün, artık çıkmam aklından,
Titreyerek kaçar sana yaklaşan,
Al kanlar fışkırır elini sıksan:
Her yanı dikenli güller getirdim.

Bahâra erişip düşme emele,
Derdini yavaşça geceye söyle,
Başını eğip de şarkımı dinle:
Hicrân illerinden haber getirdim."
 

berraksu

Aşafatlı
Katılım
2 Eyl 2006
Mesajlar
3,652
Tepkime puanı
85
Puanları
0
Yaş
36
yürüyelim seninle Istanbul'da :)

Kırmızıyı sevdiğini bilseydim

hayallerim kıpkırmızı olurdu


Istanbul hala güneşin ardında

ufuklarında birkaç kara leke

birkaç kan pıhtısı dudaklarında

Istanbul hala sevimli mi sevimli

ve hala bir tomucuk tadında

yürüyelim seninle Istanbul´da



korkusuz bir rüyadır

bekler bizi Beykoz´da, Üsküdar´da

birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü

yenilgisiz bir muamma gibidir

arar buluşmayan ellerimizi

deli rüzgar yine sarhoş, hovarda



tam orada, Çamlıca yokuşunda

birkaç bulut çekelim gökyüzünden

damarlarımızdan geçirelim ve birden

bırakalım suların üzerine

sen bir defa konuş, sen bir defa gül

kumlu ebrular yapalım seninle

serpmeli ebrular, bülbülyuvası

hercaimenekşe, gonca ve sümbül



yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında

yürüyelim seninle Istanbul´da

boğaziçi mağrur türkülerini

gözlerine baka baka söyleyin

martılar üşüyünce

denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi



anlayabilir misin

neden çıban gibi büyür bağrımda

büyür de kelebek olur bu sızı

kırmızıyı sevdiğini söyledin

bu yüzden mi günlerdir

Istanbul´da gül kokusu yayılan

tepeler kırmızı, sular kırmızı



Istanbul bilmeli ki, sahillerine

mehtabı taþıyan senin bakışlarındır

Istanbul bilmeli ki, limanlardan gemiler

önce senin yüreğine açılır

uzaklarda bir yerde

toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın

parmaklarında hüzün

sana doğru akan nehrin

ağlayan suretidir



bir elimizde umut

bir elimizde sevda

yürüyelim seninle Istanbul´da

musiki kesilsin, tükensin yazı

çaresiz kalınca mızrap ve şiir

ozan bir kenara bıraksın sazı

ressam fırçasına neden mi kızgın

tuvalde çizgiler, renkler kırmızı

kırmızıyı sevdiğini bilince

çekilir mi artık güllerin nazı



Anadolukavağı´nda her akşam

burcu burcu bir rüyadır hayalin

karanlık, hüznünü düşürür dağa

kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar

endamın her sabah iner toprağa



hasret, yanlızlığı çoğaltan deniz

ayrılık acıyla süzülür kandan

nefesin fermandır Topkapı Sarayı´nda

dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzadeler

öylesine yorgun, mahzun ve candan



Istanbul bir yanımda, sen bir yanımda

uykusundan uyanınca fırtına

dalgalar türkümüze aşina olur

yüzümüze bakınca deniz fenerleri

sahibini arayan gemilerin

çığlığıyla vurulur



tarih heyelandır hainlerin ardında

Istanbul tarihin soylu anası

biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız

sevdayı kız kulesi´nden

yalıların burukluğu altında

geçiyoruz sokaklardan delice



anlayabilir misin

beyoğlu´nda gezinen

hayal kırıklığının benden türediğini

anlayabilir misin

kırmızı neden böyle

doldurur aynalara inleyen yüreğimi



sana giden yolların kavşağında

bir adam direniyor izini bulmak için

siliyor tanyerine akan alın terini

ufkunda sapsarı umudun rengi

mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah

arıyor sessizce kaybolan günlerini



Gülhane´de simit satan çocuklar

nasıl anlasınlar ellerimizin

neden böyle çekingen olduğunu

Ayasofya önünde tramvay bekleyenler

gökyüzüne dokunurken bu acı

kimdir diye sorsunlar içlerinden

birlikte yürüyen iki yabancı



biz gitsek de, Istanbul´da yine de

yıllar yılı gezinmeli bu sızı

benden bir yaralı şiir kalmalı

senden bir tebessüm, bir de kırmızı




Nurullah Genç​
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
biz gitsek de, Istanbul´da yine de
yıllar yılı gezinmeli bu sızı
benden bir yaralı şiir kalmalı
senden bir tebessüm, bir de kırmızı


Bu mısraları çok seviyorum... yahut çok seviyoruz :)
 

berraksu

Aşafatlı
Katılım
2 Eyl 2006
Mesajlar
3,652
Tepkime puanı
85
Puanları
0
Yaş
36
Gül'ce

Gün ışığı adını öperek uyandırır badem ağaçlarını

Her çiçek sana gözlerini açar gibidir

Kuşlar bile diktiğin seher imâretini

Sabah yelinin mahmûr saçlarında haşrolarak

Kutsar gibidir

Ve dolunay göğsünde taşıdığı için parmağının nadir kolyesini

Baygın bir yüzle dolaşır mutlu zamanlar dilberi gibi

Saçların karanlık geceler ayetidir

Yüzünü gören der: Kutlu olsun sabahımız



Ne vakit haberlerini duysam

Hoyrat ağızlardan

Nutkum tutulur bakar kalırım

Başını okşayarak büyüttüğün süreçlerin katına çıkar

Barbar bir minvalde topallayan günlerim

Ne güne dek yaban kapılarından toplayacağım

O cânım andacım

Adını çirkin bir akla bulayıp şölenlerde gezdiren

Buzul dudaklarında solduranlardan inan ki

Kıskanıyorum adını



Ne önemi var

Hurdahaş hayatların mezadına bunca rağbetin

Yadında çıkılır oysa göklerin emzirdiği bakir zamanlara

Güller saçlarına sokulan mevsimlerin tortusudur

Kızıl kıyamet bir efkâra teşne dudaklardır açılan

Bulutların dudaklarından dökülen salavatlardır

Bahar yağmurları

Ki bahar Tâhâ ve Yâsîn donanmaları gibi

Senin kamu âleme mâil rahîm gülüşündür



Senin biricik menziline yağan billûr saatlerin

Benim hüsran bahçelerini savuran kadavrama hayat üflesin

Tut ki sana dair sayfalar diye güvercinler

Çocukluğumun sedef burçlarına tünesin

şol yüce cenahımızdan

Ihlâl edilmiş taptaze ummanların

Cânlara cân taşıyan safası esip gelsin

Kederden yüzleri görülmeyenlerin

Yumuşasın tenleri gönülleri kamaşsın

Arş'a kök salan o kutlu başın

şöyle bir dönüp yönelsin semtimize

Ha sen gülmüşsün bir an

Ha kardan bir kıyamet kopmuş üstümüze

Ha köklerin melekûtuna tutunmuş melûl yakarışlarımız

Ha sen "amin"lerle geçmişsin

Düşlerimizin saydam ovalarından.



Yıldızların cümbüşü kurcalayan izzetli parmakları

şöyle değiversin diye sularına

Yanyana bekleşirlerdi kalpleri çarparak kadınlar ve çocuklar

Göklerin taze ilgisiyle baygın sularla

Abdest alsınlar diye seçkin arkadaşları.



Ah, yollarına bakıp duranlardan biri de ben olsaydım!

Ya da ayağına çabuk yel

Teşrifini fısıldayınca mescide

Birden yarılan saflar arasından

Süzülerek yanık misk kokularıyla

Sırtını mihraba yüzünü ashaba dönüp selâm verdiðinde

Yüzünün kereminden âşıklarına bağışlar sunup

Munis bir heybetle namaza durduğunda

Bir kuş olup mescidinin penceresine konsaydım

Kur'ân okuyan Kur'ân'ın sesini duysaydım!

Bir gülüşünü kapıp çığlık çığlığa

Medine'nin dağlarına düşseydim!



Içimizden biriydin

Arş'a kök salmıştı başın

Yüryüzünde gezinirken gövden

Omuzlarının arasını öpmek için

Sırtına sarmıştı gölgen

Tüm yaratılmışlara bir şefkat olarak geldin

Geçmişin ve geleceğin haberlerini getirdin

Bizim gibi yiyip içsen de

Asla değildin bizim gibi

Sana vahyolunuyordu ötelerin ötesinden



Cahit Yeşilyurt
 

aHuZaR

Can kayıp can firarda
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
6,438
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Konum
Gönülistan
Keskin bir nişancı gül yanaklarda
Kirpiklerden oklar atıyor gamzen
Gizlenmiş tırpandır cana kasteder
Dört mevsim pusuda yatıyor gamzen
Kaybolsa öldürür görünse üzer
Direnen aşığın göğsünü çizer
Şifası bulunmaz zehire benzer
İğne olup kalbe batıyor gamzen
 

DaLokay

уüяєкℓєя∂є
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
6,392
Tepkime puanı
89
Puanları
0
Konum
Göçebe
Web sitesi
www.youtube.com
matem gözlerde bir derinlik,
izliyor uzakları sessizce
aradığı gözükmesede ufuk ve gecede...
beklemekten yorulmayan bir çift göz.!
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
HİCRANNAME



Aynalarda seni hissediyorum,

Hayal ırmağının çağıltısında

Umutların mecnun parıltısında

Rüyalarda seni hissediyorum...



Ey dost en güzelin nakışındasın,

Nurun karanlığa akışındasın,

Bir denizin sehla bakışındasın

Dalgalarda seni hissediyorum...



Şuledar eyleyip sundun elini,

Tayfuna çevirdin sevda yelini,

Tutuşturdun yüreğimin külünü,

Nevalarda seni hissediyorum...



Yürürken gecenin kalbine doğru,

Gönlümden beynime vuruyor ağrı,

Yalnızlık bir çöldür, ayrılık uğru,

Tenhalarda seni hissediyorum...



Akşamın renginde ay ışığında,

Bir gül yaprağının kırışığında,

Bulutta, yağmurda, gökkuşağında,

Semalarda seni hissediyorum...



Hüzün gözlerinden ruhuma düşer,

İçim acılarla yoğrulur pişer,

Ey hicran yıldızı ahsen-i beşer,

Dualarda seni hissediyorum…


Nurullah Genç
 

akinci1453

Paylaşımcı
Katılım
2 Ağu 2007
Mesajlar
171
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Intizar Gazeli

Vahyin aydınlığında handan eyle yar beni
Hükmün ile dîdar-ı cemîline sar beni

Sevdam arzuhalimdir, iner kirpiklerimden
Mümeyyiz eyle, dil-hun düşmeden uyar beni

Kaygı ağından aczin kurtulayım, ey Vekil
Dava için revanım; beklesin bahar beni

Menfîdir, uzak kalsın tenakuz eğilimi
Davayı istemezsem ruhum, kim duyar beni

Meşakkat, ulağıdır kün adına dünyanın
Darıbekadır ihya; menzilden kurtar beni

Meğer ufak adamın hasadıymış gururum
Hayr istemezse ruhum, efendim atar beni

Ermeliyim vedanın yeryüzü zirvesine
Vedud'a eğilmezsem, labirent yutar beni

Arasat, irkildiğim düşün gerçekliğidir
Haşir ibdaya rücü günüdür, tutar beni

Zerafetinden artık öteyim görüntünün
Harameyn için Rabbim, eyle bergüzar beni

Belki ayrıldığınım sonrasında fenadan
Tarih, ıstılahıyla nev-zemîn yazar beni

Virdine alıştığım andan beri... Hüsna'nın
Layemüt isteğiyle sardı ah ü zar beni

Mecnun ürpertisiyle tevbe eşiğindeyim
Ayetinde lütfundur; incitmez nazar beni

Batın ey, ruhsatınla rıdvanına gideyim
Semendere çevirir yoksa intizar beni

Taşıyorum ehlibeyt vamıkını içimde
Vecd ateşidir bağrım; söndürmez Hazar beni

Müracaattır ümidim nedametle affına
Tatmazsam eğer, karsız iletir mezar beni

Ahengiyle donanmak gerekiyor Furkan'ın
Fedakarsam, ülfete vesîle kılar beni

Rüzgar alıp götürse nefsanî illetimi
Uyku felaketinden alsa korkular beni

Malikül-Mülk, sağımdan uzatılsa defterim
Altından nehir akan köşke koysalar beni

Zül-Celal-i Ve'l-îkram, sen ol deyince olur
Münker-Nekir sualsiz mü’min saysalar beni

Madem utanıyorum kem yüzümle gelmeye
Secde ile tenimden yıkasa sular beni



Bergüzar: Armağan
Darıbeka: Ahiret yurdu
Didar: Yüz, çehre
Dilhun: Gönül kanı, aşk acısı
Handan: Şen, neşeli
Hazar: Hazar Denizi
İntizâr: Beddua, ah etme
Kün: Allah’ın (cc) ‘ol’ emri
Lâyemut: Ölümsüz
Meşakkat: Güçlük, zorluk
Mümeyyiz: İyiyi, kötüyü, doğru ve yanlışı ayıran, seçen.
Nedamet: Pişmanlık
Revan: Giden, yürüyen
Semender: Sürünen, sürüngen
Tenakuz: Anlam aykırılığı, çelişme, çelişki
Ülfet: Tanışıklık, yakınlık
Vamık: Seven. Âşık, sevdalı
Vedud: Esma’ül-Hüsnâ’dan, Seven ve sevilmeye layık olan (Allah) anlamında

NURULLAH GENÇ
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
İNTİZAR GAZELİ



Vahyin aydınlığında handan eyle yar beni

Hükmün ile dîdar-ı cemîline sar beni



Sevdam arzuhalimdir, iner kirpiklerimden

Mümeyyiz eyle, dil-hun düşmeden uyar beni



Kaygı ağından aczin kurtulayım, ey Vekil

Dava için revanım; beklesin bahar beni



Menfîdir, uzak kalsın tenakuz eğilimi

Davayı istemezsem ruhum, kim duyar beni



Meşakkat, ulağıdır kün adına dünyanın

Darıbekadır ihya; menzilden kurtar beni



Meğer ufak adamın hasadıymış gururum

Hayr istemezse ruhum, efendim atar beni



Ermeliyim vedanın yeryüzü zirvesine

Vedud'a eğilmezsem, labirent yutar beni



Arasat, irkildiğim düşün gerçekliğidir

Haşir ibdaya rücü günüdür, tutar beni



Zerafetinden artık öteyim görüntünün

Harameyn için Rabbim, eyle bergüzar beni



Belki ayrıldığınım sonrasında fenadan

Tarih, ıstılahıyla nev-zemîn yazar beni



Virdine alıştığım andan beri... Hüsna'nın

Layemüt isteğiyle sardı ah ü zar beni



Mecnun ürpertisiyle tevbe eşiğindeyim

Ayetinde lütfundur; incitmez nazar beni



Batın ey, ruhsatınla rıdvanına gideyim

Semendere çevirir yoksa intizar beni



Taşıyorum ehlibeyt vamıkını içimde

Vecd ateşidir bağrım; söndürmez Hazar beni



Müracaattır ümidim nedametle affına

Tatmazsam eğer, karsız iletir mezar beni



Ahengiyle donanmak gerekiyor Furkan'ın

Fedakarsam, ülfete vesîle kılar beni



Rüzgar alıp götürse nefsanî illetimi

Uyku felaketinden alsa korkular beni



Malikül-Mülk, sağımdan uzatılsa defterim

Altından nehir akan köşke koysalar beni



Zül-Celal-i Ve'l-îkram, sen ol deyince olur

Münker-Nekir sualsiz mu nün saysalar beni



Madem utanıyorum kem yüzümle gelmeye

Secde ile tenimden yıkasa sular beni


Nurullah Genç
 

Demirci Mehmet

Asistan
Katılım
26 Ağu 2007
Mesajlar
330
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Adın Senin

Adın SeninSaçlarına can veren yıldızlar nerde gülüm
Hangi ferman dokundu bakışlarına senin
Belki sahrada değil, şimdi göklerde gülüm
Taşıyor bulutları gözlerinde, nazenin

Senin her kirpiğinde bir dervişin ahı var
Muhteris aynaların eskidiği yerdesin
Yüzünde en çaresiz devlerin günahı var
Zamanı sonsuzluğa bağlayan mahşerdesin

Divan-ı harbe giden yiğitlerin ardında
Kanayan kitaplara gül götüren yağmurum
Hüznü bir tabut gibi buluyorum derdinde
Senin toprağın için çırpınıp ağlıyorum

Memnu bir zerrin kadar edalı ve soylusun
Gamzelerinde nazlı kıvılcımlar gizlenir
Bağbozumunda bile yediveren boylusun
Gün olur ki, kalbinde gözlerin filizlenir

Bu sevda dayanılmaz bir ağıttır zülfünde
Rüzgarın her busesi içimde kurşun olur
Yıldız kayar, ay susar geceye güldüğünde
Dağda çiğdem solarken çölde ceylan vurulur

Ben bu yol ayrımında sensiz olsam ne çıkar
Kahra göçen kuşların kanatlarında kaldın
Ölümün gözyaşları bir gün hicranı yıkar
Tarihe bir sır gibi düşer senin de adın
turuncukare.jpg




Nurullah GENÇ
 

aHuZaR

Can kayıp can firarda
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
6,438
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Konum
Gönülistan
Beni Yakışına

Beni Yakışına
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı?
Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı.
Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum,
Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı.
Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi.
Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı.
Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut.
Bülbülün küllerine konan puhum da yandı.
Böylesi bir yangını görmedi Nemrut bile.
Kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı.
Âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım,
Kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı.
Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme.
Kalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı.
Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme.
Ülkem yıkıldı heyhat!
Ordugâhım da yandı.
Köleleri her akşam duman kıldı gözlerin,
Başıma tâc ettiğim padişahım da yandı.
İlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı.
Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı.
O'ndan başka ne varsa yandı,
Yandık sen ve ben.
O'nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı.


Nurullah Genç
 

Ahver

Âsî İşgâl Kuvvetleri
Katılım
24 Tem 2007
Mesajlar
2,871
Tepkime puanı
701
Puanları
0
Ooo bir numaralı şiirlerimden birisidir.Teşekkürler Ahuzar.:)
 

aHuZaR

Can kayıp can firarda
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
6,438
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Konum
Gönülistan
Bekliyorsun Bir Kurdun Yaldızlı Fermanını



Bir kurt sesi rüzgârı ağlatırsa içinde
Gecenin omzuna koy titreyen düşlerini
Ordadır âh çıbanı
Ân gelip patlayacak yanardağlar ve ölüm
Sen şimdi muallâkta bir vezir-i azam mı
Yedikule bekleyen hünkâr mısın ülkende
Kan revan yürüyüşler
Nehir kokan bir mendil bırakmışsın göklere
Bekliyorsun; bir fidan, bin bir umut ve sonsuz
Bekliyorsun; gelecek haber güvercinleri
Bekliyorsun; sokaklar dirilecek yeniden
Bekliyorsun vefakâr perileri, cinleri

Kendi parmaklarınla kafes yaptın kendine
Avuçlarında Bâbil; mahkûmusun bozkırın
Yılanlar arasından geçmelisin her akşam
Ardın sıra kırılan kandillerin mahşeri
Sonra bir dağ başında
Sonra bir uçurumda
Sonra zehir damıtan bir şehrin ortasında
En ıssız günlerini yaşıyorsun kederin
Bekliyorsun; baktığın her nokta kül ve ateş
Bekliyorsun; su yüzlü güzelin dermanını
Bekliyorsun; aykırı doğacak çölde güneş
Bekliyorsun bir kurdun yaldızlı fermanını

Hani o son durakta saray açıldı birden
İki bembeyaz gülün yaprağıydı her sütun
Başını yasladığın pervazlarda çiçekler
Baygın kokularıyla sarmıştı denizleri
Çığlıklar fırtınası
İpek duruşlu suna
Susturulan bir devin iniltilerinde kan
Şimdi darağacında kuşku, sihir ve isyan
Bir köşeye çekilmiş emanet bekliyorsun
Hatıralar yurduna ihanet bekliyorsun
Sanma ki pencereler sana meftun olacak
Öteden hummalı bir işaret bekliyorsun


Nurullah Genç
 

*Naye*

Üye
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
75
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Ten kafesinde
Hani o son durakta saray açıldı birden
İki bembeyaz gülün yaprağıydı her sütun
Başını yasladığın pervazlarda çiçekler
Baygın kokularıyla sarmıştı denizleri
Çığlıklar fırtınası
İpek duruşlu suna
Susturulan bir devin iniltilerinde kan
Şimdi darağacında kuşku, sihir ve isyan
Bir köşeye çekilmiş emanet bekliyorsun
Hatıralar yurduna ihanet bekliyorsun
Sanma ki pencereler sana meftun olacak
Öteden hummalı bir işaret bekliyorsun




Çok güzel bir paylaşımda bulunmuşsunuz.Yüreğinize sağlık.
 
Üst