Namaz Kılmayan Kafir midir?

Cevad

Profesör
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
826
Tepkime puanı
48
Puanları
0
gunumuzde halkın çoğu mustazafdıer.ilk önce iyi tebliğ yapmalı sonra tekfir etmeli sahabe dönemi değil ki şimdiki zaman.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Bir bilgi veren, bu bilginin kaynağını göstermelidir. Daha evvel naklettiğim yazılar -gözden kaçmış olma ihtimali ile- aşağıda tekrar edilmiştir:

Seyyid Abdülkadir-i Geylani kuddise sirruh hazretleri, Gunye’tüt Talibin kitabında namaz kılmayanın küfrüne delalet eden ayet-i kerime ve hadis-i şerifleri bildirdikten sonra buyuruyor ki:

“Hanbeli mezhebi imamı İmam-ı Ahmed’e rahımehullah göre, namazı terk eden, namazın farz olduğunu kabul etmemekle beraber terk ediyorsa kafir olur. Namazın farz olduğunu kabul etse, fakat gevşeklik ve tenbellikle namazı terkeylese, kendisine gel namazı kıl dense, namazı kıl dendiği zamandan sonra gelen namazın vakti daralıncaya kadar kılmasa, yine kafir olur. İki halde de mürted gibi, tevbe etmesi için üç gün mühlet verilir. Bu zaman zarfında tevbe ederse ne ala, etmezse kafir olduğundan ötürü kılıçla öldürülür. Cenaze namazı kılınmaz. Müslüman mezarlığına konmaz. İmam-ı Ahmed’den rahımehullah bir başka rivayette, o kimse üç vakit namazı terkedip, dördüncü vakit çıkıncaya kadar tenbellik ve gevşeklikle kılmasa, katli vacib olmaz. Zina eden gibi, had cezası vurularak katledilir. Bu durumda hükmü, müslüman ölülerin hükmü gibi olur. Yani müslümanlardan veresesi varis olur. İmam-ı A’zam (rahımehullah): Gevşeklik ve tenbellikle namaz kılmayan katlolunmaz, öldürülmez, ancak namaz kılıp tevbe edinceye kadar hapsolunur, buyurdu. İmam-i Şafii (rahimehullah), tenbellik ve gevşeklikle namaz kılmayan kimse ceza olarak kılıçla öldürülür, kafir denmez buyurdu. O kimsenin küfrüne delil, yukarıdaki ayet ve hadis-i şeriflerdir.” (s.413)

İmam-ı Zehebi, Kitab’ül Kebair kitabında diyor ki:

“Alimler namaz kılmayanın şeri cezasının ne olacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Malik, Şafii ve İmam Ahmed (Namaz kılmayanın boynu kılıçla vurulur) demişlerdir. Meşru mazereti olmadan namazı terk edenin küfründe de müctehidler ve fakihler değişik görüşlere sahiptir. İbrahim en-Nehai, Eyyübes-Sahtiyani, Abdullah b. El-Mübarek, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Rahuya küfrüne kaail olmuşlar...” (Bedir Yayınevi, İstanbul, 1986; s.26)

İmam-ı Gazali rahmetullahi teâlâ aleyh hazretleri de “Namaz Kılmayanın Cezası” başlığı altında bu konuyu uzun yazıyor ve buyuruyor ki:

“Tirmizi der ki, Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem sahabileri namazdan başka hiçbir ibadeti terk etmenin küfre yol açacağını ileri sürmezlerdi.” (Mükaşefetü´l Kulub)

Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi’nde de benzer bilgiler verilmiş:

“Gerçekten namazı terk eden kimse onun farz olduğunu inkar ediyorsa, bütün ulemanın icmaı ile dinden çıkar... Farz olduğunu itikad etmekle beraber, tenbelliğinden kılmıyorsa mesele ulema arasında ihtilaflıdır. İmam Malik ve Şafii ve diğer bir çok ulemaya göre kafir değil fasık olur...Seleften bir cemaate göre, namazı terkeden alelıtlak kafir olur. İmam-ı Ahmed’den gelen iki rivayetten biri bu olduğu gibi, Abdullah bin el-Mübarek ve İshak bin Rahuye’nin ve diğer bazı zevatın mezhebi de budur.” (Ahmed Davudoğlu, Sönmez Yayınevi, 1977; c.1, Bab:35, s.355) Aynı kitabın 356. sayfasında da, bahis konusu hadis-i şerifleri tevil eden ulemanın bir açıklamasının da “Namaz kılmamak kendisini küfre götürür.” olduğu yazılıdır.

İmam Şarani rahimehullah dört mezhebin hükümlerini kıyaslayarak özetlediği Mizan-ül Kübra kitabında buyuruyor ki:

Biri de, İmam Mâlik ve Şâfiînin, namazın farz olduğunu inatla değil, amelini tembellikle, gevşeklikle terk eden, küfrden dolayı değil, işlediği suçun cezası olarak kılıçla öldürülür, öldürüldükten sonra, gasl [yıkama], cenaze namazı, defin ve verasette müsliman muamelesi ve hükümleri uy­gulanır. Şafiî mezhebinde sahîh olan, yalnız namazdan dolayı öldürme, namazı zaruret vaktinden çıkarmak şartıyladır. Ölümden önce tevbe et­mesi istenir. Tevbe ederse ne â'lâ, etmezse öldürülür kavli ile, İmam Ebû Hanîfenin, namaz kılmaya kadar habs edilir kavli ve, İmam Ahmedin bir rivayetinde - ki eshâbı bunu seçmiştir - bir namazı terk etmekle kılıçla öldürülür. Eshâbının bütün âlimlerine göre, kâfir olduğu için, mürted gibi öldürülür ve mürtedlerin hükümleri, üzerine tatbîk edilir. Namazı kılınmaz, vâris olmaz ve vârisi olmaz, malı fey' olur. Birincisinde, öldürmek bakı­mından teşdîd vardır. İkincisi habs etmek ve öldürmemek yönünden tahfîfdir. Üçüncüsü ise teşdîddir. Böylece iş, Mîzânın iki mertebesine râci' oldu. Birinci kavlin vechi, ehl-i kıbleden birini, üzerinde icma' edilmiş küfürden başka bir günâhla tekfîr etmeyiz esasıdır. İkinci kavlin vechi, İmam Ebû Hanîfenin, Allahü teâlânın itaat ve isyana ihtiyacı olmadan, âlemin bekasını istemesinin, telefini istemesinden çok olduğunu bilmesidir. Nitekim Allahü teâlâ, Enfâl sûresi altmış birinci âyetinde: «Düşmanlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş» buyuruyor. Bildirildi ki, Dâvud aleyhisselâm, Beytül-mukaddesi yapmak istediği zaman, yaptığı yer yı­kılırdı. «Yâ Rabbi, senin beytinden [evinden] yaptığım şey yıkılıyor» dedi Allahü teâlâ, ona vahy gönderip: «Benim beytim, kan dökenin elinde ayak­ta durmaz» buyurdu. «Ya Rabbi, kan dökmem, senin yolunda değil midir?» dedi. «Evet, lâkin onlar benim kullarım değiller midir?» buyurdu. Bir hadis-i şerîfde: «İmamın [devlet reisi, halîfe] afv etmede hatâ etmesi, Allahü te­âlâya, ceza vermede hatâ etmesinden sevgilidir» buyuruldu. Zira, bir kim­senin, Rabbim Allahdır diyeni, şerîatin sahibi tarafından çok açık bir emir olmadan, öldürmesi lâyık değildir. Üçüncü kavlin vechi ise, Allahü teâlâya karşı, gayretin çokluğundandır. Bununla amel, mutlak olmayıp, imamın içtihadına râci'dir. Eğer imam, ya'nî devlet reisi, onun katlini, islâm ve müslimanlar için hayırlı görürse, âlimlerin Hallâc-ı Mansûru (rahmetullahi aleyh) öldürdükleri ve: «İslâmda küçük bir gedik açtın ve onu senin başın kapadı» dedikleri gibi, onu öldürür. Eğer imam herhangi bir faydalı sebeble öldürmemek isterse, öldürmez.

***

Görülüyor ki, üç mezhebe göre (Hanefi, Şafii, Maliki), namaza inanmakla beraber tembellikle terk eden kafir OLMAMAKTADIR.

Öte yandan, İmam Ahmed'e (rahimehullah) ve Selef'ten bazı büyük zatlara göre kafir olur.

Ehl-i sünnete göre ameller imandan bir parça değildir. Sadece namaz konusunda sözbirliği yoktur.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Murat Yazıcı ağabey, bazı yerlerde rastlamıştım, sanki öyle hafızamda kalmış; Hanefi hariç diğer mezhebin alimlerinden namaz kılmayan küfre girer diyenler var diyen oluyor. Bu üfürme bir bilgi midir?
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Murat Yazıcı ağabey, bazı yerlerde rastlamıştım, sanki öyle hafızamda kalmış; Hanefi hariç diğer mezhebin alimlerinden namaz kılmayan küfre girer diyenler var diyen oluyor. Bu üfürme bir bilgi midir?

Kaynaklar yukarıda; başka türlü söyleyen (yani, mezheb imamlarının görüşü olarak başka türlü nakleden) görmedim.

"Öldürme cezası" başka, "kafir sayılmak" başka: Galiba bu ikisi karıştırılıyor. İmam Şarani'nin yazısını hatırlayalım:

Biri de, İmam Mâlik ve Şâfiînin, namazın farz olduğunu inatla değil, amelini tembellikle, gevşeklikle terk eden, küfrden dolayı değil, işlediği suçun cezası olarak kılıçla öldürülür, öldürüldükten sonra, gasl [yıkama], cenaze namazı, defin ve verasette müsliman muamelesi ve hükümleri uy­gulanır.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
üç mezhep imamı kafir demiştir.imam hanbelde kafir diyenlerdendir.


hayır 4 mezhebden sadece hanbelililere göre bu hüküm verilmiştir..Eğer yanlış hatırlamıyorsam bazı şafiilerdende bu görüşte olan var sada genel şafii görüşüne fgöre namaz kılmamakta ısrar eden öldürülür, cenaze namazı kılınır..sahabelerdende bildiğimiz kadar hanbeli mezhebinin görüşünde olan ashab vardır..zannediyoum Cevad, üç mezhebe ait olan öldürme cezasını, yanlışlıkla kafir olur şeklinde anlamış olsa gerek..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Kaynaklar yukarıda; başka türlü söyleyen görmedim.

"Öldürme cezası" başka, "kafir sayılmak" başka: Galiba bu ikisi karıştırılıyor. İmam Şarani'nin yazısını hatırlayalım:

Biri de, İmam Mâlik ve Şâfiînin, namazın farz olduğunu inatla değil, amelini tembellikle, gevşeklikle terk eden, küfrden dolayı değil, işlediği suçun cezası olarak kılıçla öldürülür, öldürüldükten sonra, gasl [yıkama], cenaze namazı, defin ve verasette müsliman muamelesi ve hükümleri uy*gulanır.

Demek ki böyle söyleyenlerin zihninde bir karışıklık var. Hiç tahkik etmemiştim. Sanırım artık tahkike gerek de yok. Bu bilgiyi inşallah böylece hafızamıza kaydedelim. "Hanbelililer hariç, namaz kılmayan Müslümana hiçbir mezheb kafir olur dememiştir... Şafii ve Maliki, küfrüne hükmetmemekle beraber 'tenbellikten namaz kılmayana' ve ısrar edene öldürülme cezası vermişlerdir. Ve ceza ile öldürülen MÜSLÜMANIN, İslam'a uygun şekilde defnedileceğini bildirmişlerdir. "

Allah razı olsun ağabey. Bilmediğimiz bir hususu öğrenmemize sebeb oldunuz.
 

Cevad

Profesör
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
826
Tepkime puanı
48
Puanları
0
hayır 4 mezhebden sadece hanbelililere göre bu hüküm verilmiştir..Eğer yanlış hatırlamıyorsam bazı şafiilerdende bu görüşte olan var sada genel şafii görüşüne fgöre namaz kılmamakta ısrar eden öldürülür, cenaze namazı kılınır..sahabelerdende bildiğimiz kadar hanbeli mezhebinin görüşünde olan ashab vardır..zannediyoum Cevad, üç mezhebe ait olan öldürme cezasını, yanlışlıkla kafir olur şeklinde anlamış olsa gerek..
evet hikem dost karıştırmışım.sağol.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,145
Tepkime puanı
1,432
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Mezheplerin görüşleri aynen @Murat Yazıcı ağabeyin dediği gibidir. Birçok hadise dâir eserde aktardığı şekilde ifadeler gördüm.. Hatta Vehhâbîler de namaz kılmayan kâfir olur görüşüne sahiptirler ve Hanbelî mezhebinde olduklarını iddiâ ederler. Bunca insanın ebedî bir azâba dûçar olmasını dilemeyeceğimize göre İnşaallah İmam-ı Âzam (r.h.) ictihadında isabet etmiştir diye ümit ediyoruz.. Ama bununla birlikte İmam-ı Ahmed b. Hanbel'in (r.h.) ve diğer selef âlimlerinin isabet etme ihtimalini de gözönünde bulundurarak çevremizdekilere namaz kılmamanın küfre sürükleyen bir amel olduğunu ifade ederek namaz kılmaları konusunda çaba sarfetmemiz gerektiği kanaatini taşıyorum. Bugün müslümanların yaptığı en büyük hatalardan birisi kanaatimce Allah'ın (c.c.) rahmetinden ümit kesilmemesi konusunu tebliğ ettikleri kadar Allah'ın (c.c.) azabından korkulması konusunu tebliğ etmemeleridir. Hâlbuki müslüman havf ile recâ arasında olmalıdır dâima ve bunu anlatmalıdır ilim sahipleri her zaman. Efendimiz (a.s.)'ın ifade ettiği üzere "orta yol"u va'z etmelidir ilim sahibi kardeşlerimiz.. Şu hadisi şahsen tâbir-i câizse kulağıma küpe olarak görürüm ve buradaki tehdide muhatap olmam inşaallah diye ümit ederim.. Çünkü öyle hafife alınıyor ki dinlisi dinsizi tarafından kimi zamanlar içim kan ağlıyor ve sanki kendimi kurtarmışım edâsına bürünüp insanlar ne kadar haddini aşıp çiğniyorlar Allah'ın (c.c.) hükümlerini diye didinip duruyorum içten içe yanardağ gibi.. Sözü uzattık affola.. İlâhi merhamet et bu âciz ve sefil kuluna. ÂMİN.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de şöyle buyurur:
“Faydalı işler görmekte acele ediniz. Zîrâ yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler; mü’min olarak geceler, kâfir olarak sabahlar. Dînini küçük bir dünyâlığa satar.” (Müslim, Îmân 186; Tirmizî, Fiten 30, Zühd 3; İbn-i Mâce, İkâme 78)
 

Cevad

Profesör
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
826
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Vehhabiler en katı kesim olduğundan öldürmeleri doğal birde fıkıhta hanbelidirler imam hanbele görede öldürülmelidirler
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Namaz kılmayan bir insanı öldürürsen onun tövbe etmesini engellemiş olursun
Ayrıca ben bu fetvaların pratiğini görmedim
Benim yorumum,namazın önemine vurgu yapmak için söylenmiş sözlerdir
Zira peygamber de zaman zaman namazın önemini belirtmek için değişik benzetmeler yapmış
Bu şuna benzer
Şöyle bilinir,Hz.Peygamber ikindinin sünnetini bazan terkedermiş
İlahiyatçılar bilir ki aslı bu değildir
Aslı,peygamberimizin ikindinin sünnetini zaman zaman kıldığıdır.

Bu içtihadları çok başarılı bulmadığımı ekleyeyim
Haaa ben kim miyim :) müslüman
 

Cevad

Profesör
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
826
Tepkime puanı
48
Puanları
0
canım elimize kılıç alıp namaz kılmayanları öldürecek değiliz.önce tebliğ ve islami toplum oluşturma...
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,145
Tepkime puanı
1,432
Puanları
113
Konum
Muamma...!
@manifesto pratik anlamda ne kadar uygulanmış diyorsun ama asr-ı saâdetten namaz kılmayan bir örnek getirir misin? Münâfıklar bile cemaate iştirâk etmiş namaz kılmamak kimin haddine. Bırakın namazı terk etmeyi , cemaati terk edenler hakkında Efendimiz (s.a.v.) ne söylemiş gerisini düşün.. Müctehidlik vasıflarına hâiz oldun da biz mi bilmiyoruz..

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Münafıklara en ağır gelen namaz yatsı namazıyla sabah namazıdır. Eğer bu iki namazdaki hayrın ne olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa onları kılmaya gelirlerdi. [Nefsimi kudret eliyle tutan Zât'a kasem olsun!] Ezan okutup namaza başlamayı, sonra halkın namazını kıldırması için yerime birini bırakmayı, sonra da beraberlerinde odun desteleri olan bir grup erkekle namaza gelmeyenlere gitmeyi ve evlerini üzerlerine yıkmayı düşündüm." [Buhârî, Ezân 29, Husûmât 5, Ahkâm 52; Müslim, Mesâcid 252, (651); Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 3, (1, 129-130); Ebû Dâvud, Salât 47, (548, 549); Tirmizî, Salât 162, (217); Nesâî, İmâmet 49, (2, 107).]
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
@manifesto pratik anlamda ne kadar uygulanmış diyorsun ama asr-ı saâdetten namaz kılmayan bir örnek getirir misin? Münâfıklar bile cemaate iştirâk etmiş namaz kılmamak kimin haddine. Bırakın namazı terk etmeyi , cemaati terk edenler hakkında Efendimiz (s.a.v.) ne söylemiş gerisini düşün.. Müctehidlik vasıflarına hâiz oldun da biz mi bilmiyoruz..


@cahid, namaz kılmayanın kılıçla öldürüldüğü bir din yok :)
Kendinize gelin bence
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,145
Tepkime puanı
1,432
Puanları
113
Konum
Muamma...!
@manifesto bu hükümlerin verildiği dönemde namaz kılmamakta ısrar eden kimseler olmadığı için uygulanmamış olması hükümlerin varlığı gerçeğini yok etmez. Can tatlıdır kim kellesini cellada teslim etmek ister? Münâfıklar bile namaza devam ediyor iken başkalarının gâfil olması düşünülebilir mi hiç? Bugün hırsızlık yapan birkaç kişinin elini kesseler ve bunu tüm televizyonlar canlı olarak yayınlasa kaç kişi böyle rahat rahat hırsızlık yapar? Cezâların tatbikinden ziyâde caydırıcılığı esastır. Yoksa aslolan cezalandırma değil ıslâh etmedir öyle de olmalıdır.
 

Cevad

Profesör
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
826
Tepkime puanı
48
Puanları
0
islam devletimi var ki öldüreceksin.ilk başta islam toplumu oluşmalı.devlet olmadan hukumler olmaz ki.
 

giriftar

Ordinaryus
Katılım
1 Ocak 2012
Mesajlar
2,599
Tepkime puanı
59
Puanları
0
INKILABIMIZ (BÜYÜK DOĞU OLSA NASIL OLURDU)

Kadın evine döner. İçki yasak. Kumar paydos. Kahvehane yok. Fuhş imkânsız.

Yeni baştan programlaştırılıncaya kadar sinema namevcut...

Her fert, devlet emrinde vazifeli murakabeli, semereli.

20 yaşından sonra bekâr erkek bulunamaz.

Çocuk doğurma seferberliği.

Bütün hapishaneler boşaltılmış, herkes serbest bırakılmış ve "dileyen bundan sonra dilediğini yapsın ve görsün!" denmiştir.

Adam öldüren yarım saat içinde muhakeme edilir ve hemen öldürülür.

Hırsızlık edenin kolu kesilir.

Sokağa tükürmenin bile cezası, en aşağı, suratına tükürülmektir.

Devlet mekanizmasında rüşvet, suistimal, iltimas, ele geçtiği zaman failine Ölümü cana minnet bildirecektir.

En küçük suç mâna ve edasına göre, devlet ve cemiyet bütününe ve bu bütünün dayandığı mukaddesat köküne ihanet sayılabilir ve cezası hemen ölüm olabilir.

Devlet reisi, tesir altında kalan hâkimle, Allahı inkâr eden adam arasında fark görmeyecektir.

Bütün kanunlar, tek kaynaktan ve millî bünyenin içinden doğacaktır.

İçtimaîleşmeyen için nefes almak bile imkânsız olur.

Hususî şekilde yetiştirilmiş 100.000 mefkûreci genç, köy ve köylü kalkınması işine verilecek, bunlar bütün nefs ve hayatlarını köye gömen fedailer olacak.

Garbın müsbet bilgilerini ve fen harikalarını vatana getirip burada mayalandıracak, Türkleştirecek ve ananeleştirecek, yine fedaî çapında 10.000 mefkûreci...

Şahsî servet, kara mazisi bakımından evvelâ topyekûn devlete geçecek ve sonra oradan dağılacağı şekilde fertlerin olacak...

Servet ve sermaye dehhâmesine yüzdeyüz mâni ve ana köke bağlı iktisadî nizam...

Hiç bir fert dilenemez ve hiç bir fert ötekini istismar edemez.

İçinde tek aç olan sokak, tek aç olan semt, tek aç olan şehir, baştan başa hastadır.

Terbiye zabıta ve müeyyidesi. Temizlik zabıta ve müeyyidesi. Sıhhat zabıta ve müeyyidesi. Zarefet ve incelik zabıta ve müeyyidesi.

Kılıkta, edada, yapıda, şehirde, her yerde ve işde şahsiyet.

"En aşağı hayvan, taklitçidir" telâkkisi.

Politikasız tarih, gerçek ilim, saf sanat.

Namütenahi hak ve hakikat esareti içinde namütenahi hürriyet.

Tek hak ve hakikat noktası etrafında tam sınıfsızlık.

Tek hak ve hakikat noktası etrafında tam halkalanış ve fırkasızlık.

İman, lisan ve kan birliği; ve yabancı unsurlardan tam ayıklanış.

Din adamları, cemiyetin en derin, en bilgili, en ince, en yumuşak, en zarif, en zevkli şahsiyetleridir ve yalnız vecd ve aşkla doludur.

Din adına açılacak, bilgisiz, ahmak, karanlık ve kaba ağız hemen bir paçavra gibi yırtılır.

Mazinin bütün putları ve putlaştırmalarıyle büyük ibret müzesi...

Hayırsız adada, tâ alınlarından kızgın damgayla mühürlü, bilmem kaç bin zatı muhterem...

Ve yeni ahlâk, yeni iman, yeni nizam, yeni dünya görüşü, yeni plân ve eski din...

Bunlar olur; ve bunlar olmadıkça hiçbir şey olamaz!

En cahil çobanın bile tahteşşuurunda hasretini çektiği inkılâp budur!

İnkılâp budur!

12 Mart 1948-NECİP FAZIL KISAKÜREK
 

giriftar

Ordinaryus
Katılım
1 Ocak 2012
Mesajlar
2,599
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Gerçekleştirmeye mecbur olduğunuz tablonun ecrini hayâl ediniz:

Bir zamanların yalnız madde üstü yapım-yıkım hamlesinin en gözükara çapta iç hakikati… Ruh imarı davası.

Memlekette İslâm’ın bütün hakikatiyle tecellisi…

Memlekette tek sarhoş yok!

Ecnebî diplomat, elçiliğinde, yahut Hilton otelinin (00) numarasında dışarıdan getirttiğini içebilir…

Tekel, eski şarap şişelerine ister pekmez, ister sirke doldursun…

Ne zar, ne iskambil kâğıdı, ne şu, ne bu!..

Milli Piyango, Toto ve “Bahs-i müşterek” gişelerinin kapalı camları üzerinde katrandan iki çapraz çizgi…

Kulüplerde tek-çift bile oynanmaz.

Banka, para yatıranları, ancak kendilerine aşıladığı tasarruf terbiyesinin semeriyle mükâfatlandırıcı, faizsiz, ikramiyesiz, hattâ muhafaza ücreti alan bir ocaktır.

Rüşvet, suistimal, nüfus ticareti, iltimas, hakka ve cemiyete ihanet bakımından vatan hıyanetine denk…

Mektep değil, ahlâk ve terbiye çilehaneleri… Bu çilehanelerden derece derece hayat izni almayan, yaşayamaz.

Karaborsayı, dileyen ağzına alsın! Terazi, maliyet ve kâr yalanı, üç ayaklı sehpa da tartılır.

Serseri, derhal maden ocağına…

İşsiz, milyarder de olsa, ameleliğe…

Sefih, bütün malı ve mülkiyle devlet emrine…

Film, tiyatro, sergi, gazete, mecmua, kitap, en sert fikir, ahlâk ve keyfiyet ölçüsü sansürü altında…

Kahvehane; pados!

Dansa salonu; elveda!

Kontrolsüz spor; Allaha ısmarladık!

******; buyursun Hayırsız Adadaki kampa!

Yolda, meydanda, nakil vasıtalarında, umumî yerlerde, hattâ camilerde edeb, usûl ve ahlâk zabıtasının hususî ajanları….

Köylü köyünde ve imam ünvanlı üstün terbiye müfettişinin ve her şubesiyle hayat güdücüsünün emri altında ve devlet iş plânının çerçevesi içinde…

Her kötülüğün beş dakika içinde cezasını biçecek, hapishane pansiyonunu kaldıracak; ve cezaları devlet emrinde, hükümlü adam oluncaya kadar ırgatlığa çevirecek yepyeni bir adalet sistemi…

Hakim, inanmadığı kanunla hükmetmez; itiraz eder.

Savcı, suçlu gördüğü sanık üç kere beraat etti mi, bizzat mücrimdir.

Devlet ve cemiyetin inandığı ve bağlandığı ana prensipler müstesna, dileyen dilediğini söyler, yazar, yayar.

Devlet büyüklerinin şahsına alkış kadar “yuha!” herkesin hakkıdır.

Hak sahibi, hakkını ispat etmek, yoksa akıbetine katlanmak şartıyla her ân devlet büyüğünü sigaya çekebilir.

Radyoda, konserde, konferansta, müsamerede, törende, şölende, filimde, tiyatroda, şiirde, romanda, bütün duygu ve düşünce yayınlarında ve en başta camide, görülmemiş bir vecd, aşk, imân, ahlâk, terbiye, edeb, gerçeklik, derinlik, güzellik telkini ve zıtlarının iptali…

Ve bu ölçülerin muhtaç olduğu daha nice misâl…


SALİH Mirzabeyoğlu...
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
INKILABIMIZ (BÜYÜK DOĞU OLSA NASIL OLURDU)

Kadın evine döner. İçki yasak. Kumar paydos. Kahvehane yok. Fuhş imkânsız.

Yeni baştan programlaştırılıncaya kadar sinema namevcut...

Her fert, devlet emrinde vazifeli murakabeli, semereli.

20 yaşından sonra bekâr erkek bulunamaz.

Çocuk doğurma seferberliği.

Bütün hapishaneler boşaltılmış, herkes serbest bırakılmış ve "dileyen bundan sonra dilediğini yapsın ve görsün!" denmiştir.

Adam öldüren yarım saat içinde muhakeme edilir ve hemen öldürülür.

Hırsızlık edenin kolu kesilir.

Sokağa tükürmenin bile cezası, en aşağı, suratına tükürülmektir.

Devlet mekanizmasında rüşvet, suistimal, iltimas, ele geçtiği zaman failine Ölümü cana minnet bildirecektir.

En küçük suç mâna ve edasına göre, devlet ve cemiyet bütününe ve bu bütünün dayandığı mukaddesat köküne ihanet sayılabilir ve cezası hemen ölüm olabilir.

Devlet reisi, tesir altında kalan hâkimle, Allahı inkâr eden adam arasında fark görmeyecektir.

Bütün kanunlar, tek kaynaktan ve millî bünyenin içinden doğacaktır.

İçtimaîleşmeyen için nefes almak bile imkânsız olur.

Hususî şekilde yetiştirilmiş 100.000 mefkûreci genç, köy ve köylü kalkınması işine verilecek, bunlar bütün nefs ve hayatlarını köye gömen fedailer olacak.

Garbın müsbet bilgilerini ve fen harikalarını vatana getirip burada mayalandıracak, Türkleştirecek ve ananeleştirecek, yine fedaî çapında 10.000 mefkûreci...

Şahsî servet, kara mazisi bakımından evvelâ topyekûn devlete geçecek ve sonra oradan dağılacağı şekilde fertlerin olacak...

Servet ve sermaye dehhâmesine yüzdeyüz mâni ve ana köke bağlı iktisadî nizam...

Hiç bir fert dilenemez ve hiç bir fert ötekini istismar edemez.

İçinde tek aç olan sokak, tek aç olan semt, tek aç olan şehir, baştan başa hastadır.

Terbiye zabıta ve müeyyidesi. Temizlik zabıta ve müeyyidesi. Sıhhat zabıta ve müeyyidesi. Zarefet ve incelik zabıta ve müeyyidesi.

Kılıkta, edada, yapıda, şehirde, her yerde ve işde şahsiyet.

"En aşağı hayvan, taklitçidir" telâkkisi.

Politikasız tarih, gerçek ilim, saf sanat.

Namütenahi hak ve hakikat esareti içinde namütenahi hürriyet.

Tek hak ve hakikat noktası etrafında tam sınıfsızlık.

Tek hak ve hakikat noktası etrafında tam halkalanış ve fırkasızlık.

İman, lisan ve kan birliği; ve yabancı unsurlardan tam ayıklanış.

Din adamları, cemiyetin en derin, en bilgili, en ince, en yumuşak, en zarif, en zevkli şahsiyetleridir ve yalnız vecd ve aşkla doludur.

Din adına açılacak, bilgisiz, ahmak, karanlık ve kaba ağız hemen bir paçavra gibi yırtılır.

Mazinin bütün putları ve putlaştırmalarıyle büyük ibret müzesi...

Hayırsız adada, tâ alınlarından kızgın damgayla mühürlü, bilmem kaç bin zatı muhterem...

Ve yeni ahlâk, yeni iman, yeni nizam, yeni dünya görüşü, yeni plân ve eski din...

Bunlar olur; ve bunlar olmadıkça hiçbir şey olamaz!

En cahil çobanın bile tahteşşuurunda hasretini çektiği inkılâp budur!

İnkılâp budur!

12 Mart 1948-NECİP FAZIL KISAKÜREK


Her fert, devlet emrinde vazifeli murakabeli, semereli.

Şahsî servet, kara mazisi bakımından evvelâ topyekûn devlete geçecek ve sonra oradan dağılacağı şekilde fertlerin olacak...


Bu iki maddeyi uyguladığınız zaman....
Devlet yönetimi tam manasıyla

Bilimsel sosyalizm ,yani komunizme dönmüş olur..........
 

giriftar

Ordinaryus
Katılım
1 Ocak 2012
Mesajlar
2,599
Tepkime puanı
59
Puanları
0



Bu iki maddeyi uyguladığınız zaman....
Devlet yönetimi tam manasıyla

Bilimsel sosyalizm ,yani komunizme dönmüş olur..........
Servet ve sermaye dehhâmesine yüzdeyüz mâni ve ana köke bağlı iktisadî nizam...
BU ÖLÇÜMÜZ KAPİTALİZMİN VAHŞETİNDEN KORUR
Tek hak ve hakikat noktası etrafında tam sınıfsızlık.
HAKKI HAKİKAT NOKTASINDA ALGILAYAN ÖLÇÜMÜZ.
Şahsî servet, kara mazisi bakımından evvelâ topyekûn devlete geçecek ve sonra oradan dağılacağı şekilde fertlerin olacak...
BURDA DA AYRINTIYI KAÇIRMAMANIZI SALIK VERİRİM.
Servet ve sermaye dehhâmesine yüzdeyüz mâni ve ana köke bağlı iktisadî nizam...
BU ÖLÇÜMÜZDE SÖMÜRÜNÜN ÇARESİ.
 

giriftar

Ordinaryus
Katılım
1 Ocak 2012
Mesajlar
2,599
Tepkime puanı
59
Puanları
0



Bu iki maddeyi uyguladığınız zaman....
Devlet yönetimi tam manasıyla

Bilimsel sosyalizm ,yani komunizme dönmüş olur..........
Bir de üstadımızın gençliğe hitabesinden aynı mevzuyu görürseniz kafa karışklığı gider inşaALLAH.
Vesselam.

Emekçiye "Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın!" diyecek...

Kapitaliste ise "Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!" ihtarını edecek...
 
Üst