Minel AŞK

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
Yandım ebedi hüsnüne meftun olarak
Kar etti dilim ruhuma efsun olarak

Sor hâl-i perişanımı saysın geceler
Geldim kapına kaç kere meftun olarak

Yandım yandım hüsnüne meftun olarak
Yandım yandım hüsnüne meftun olarak

Kahreyleme sevgili şâd eyle beni
Görsem ne çıkar bir kere memnun olarak

Etmek mi muradın beni ser mest-i haram
Ta haşre kadar böylece mecnun olarak


SÜLEYMAN ARİF EMRE


ALLAHA EMANET OLUN
 

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
«Kanmam» deme, her içkiye bir gün kanılır,
Sarhoşken uzun bir süre insan yanılır,
Lâkin daha âlâsını içsin hele bir,
Evvelkisi hiçmiş diye derhâl ayılır...


HARUN ÖĞMÜŞ


ALLAHA EMANET OLUN

 

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
Yahu neden kimseler uğramamış buraya....

Leylâ gurbet ele göçmüş,
Mecnun yârsız kalmış neylim?!.
Mahbûbu hicranı seçmiş,
Gönül bârsız kalmış neylim?!.

Gerçek sevgi şimdi nerde?
Can cânânı salar derde,
Aralansa sırlı perde,
Yürek harsız kalmış neylim?!.

Sîne olmuş mihnet kabı,
Zehre dönmüş aşk şarabı,
Dertle inler can rebâbı,
Âşık fersiz kalmış neylim?!.

Haber salın erenlere,
Gülistanda cerenlere,
Deyin yâri görenlere,
Niyazkâr’sız kalmış neylim?

KÖKSAL CENGİZ


ALLAHA EMANET OLUN
 

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
GIYÂBÎ MUHABBET RÂBITA...


Kesret âleminin vahdet bağında,
Güle doğru temâyüldür râbıta...
Serapların, hulyâların ağında;
En hakikî tahayyüldür râbıta...

Ashab candan fazla sevip Cânân’ı,
Öyle elde etmiş kâmil îmânı,
Habib hiç hatırdan çıkmazmış hani,
Gönüller fetheden güldür râbıta...

Hani kavak yeli başlarda eser,
Süflî bir meşhura meftûn olur ser,
Taklit ile olur ondan bir eser,
Süflîye olursa züldür râbıta...

Hani genç âşıklar düşünce aşka,
Gönlünden silinir ne varsa başka,
Mâşukun hayali kurulur köşke,
Fıtratı mest eden dildir râbıta...

Hani bir kâmile tutulur da can,
Hâline, tavrına olarak hayran,
Kalpte canlandırır durur anbean,
Ulvî sevgilere tüldür râbıta...

Râbıtayla rûhî akışlar geçer,
Nefsin çer çöpünü yakışlar geçer,
Kalbi arındıran bakışlar geçer,
Muhabbet mahsûlü hâldir râbıta...

Nefse karşı dosta sığınmadır o,
Kalbi şeytanlardan savunmadır o,
Nurlu hayallerle avunmadır o,
Dostluğa götüren yoldur râbıta...

BEKİR ÇİÇEK

ALLAHA EMANET OLUN
 

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
LAZIM DEĞİL

Derd-i aşka düşene nasihat lâzım değil...
Sohbeti yârdan özge mükâfat lâzım değil...

Yâr nefesi getiren bâd-ı sabâdan gayri,
Gönüle can verecek iltifat lâzım değil...

Gönül yurduna cânan aşkı mukîm olunca,
İrâde-i cüz’îye itaat lâzım değil...

Saniyesi asırlar sürüyorken hasretin,
Vuslatın bir demine kanaat lâzım değil...

Dolunaya Leylâ’nın çehresi nazîredir,
Mecnûn’a bundan âlâ hüsn-i hat lâzım değil...

Cemâl-i yâr nakkaşın en güzel nakışıdır,
Temâşâya başkaca bir sanat lâzım değil...

Nefes alırken cânan, verirken can demeyen,
Bir beden lâzım değil, bir hayat lâzım değil!..

BİLAL ÇOŞKUN​

ALLAHA EMANET OLUN
 

_Berceste_

bir tutam delilik...
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
6,798
Tepkime puanı
1,525
Puanları
0
Ağustosta Yüreğime Kar Düşer

Bu günüme, yarınıma, dünüme
Baktığımda aklıma hep "bir" düşer.
Garibim yol bilmem hemen önüme
Vuslat için bir kılavuz "nur" düşer.

Dosta hasret bir uykusuz pınarım
Sitem etme ben kendimi kınarım.
Zemheride cayır cayır yanarım
Ağustosda yüreğime "kar" düşer.

Hesaplar güngünü geçer kayıda
Ben rahmet beklerim karşı kıyıda.
İbrahim ateşte, Yusuf kuyuda
Bayram eder, hatırına "yâr" düşer

Hakkın boyasıyla boyanamazsam,
Zulmün kapısına dayanamazsam,
Gaflet uykusundan uyanamazsam.
Hem bedenim, hem ruhuma "kir" düşer.

Tuzaklar kurulur yolun üstüne
Sevda borç değil mi kulun üstüne!
Diken arasında gülün üstüne
Seher vakti damla damla "ter" düşer.

Abdullah GÜLCEMAL


 

_Berceste_

bir tutam delilik...
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
6,798
Tepkime puanı
1,525
Puanları
0
"Düş'tüm", dedim
Hayir dedi kesince.

Düş olsan fark etmezdim seni..
Sevgim sana güc veriyor mu diye sordum.
Başini cevirdi yüzünde kalmamiş takatle
Hayır dedi inatla
Öyle olsa,
yıkılmazdim her "seni seviyorum" deyişinde...

"Özledin mi beni" dedim.
Sustu
Nefesini en derinden aldi ve
"Özlenmez mi" dedi
Git dedim
Gitti...

Sen kaldikça ...genişliyor bu dünya
ve ben kayboluyorum ucsuz bucaksizliginda

Hayir dedi ,sertce
Gidersem, kahraman olurum
Kalirsam senin...

Küserim dedim,
kırılgan cocuklugumun siteminde.

Hayir, dedi,gülerek...
Küsmek,susmayi göze almaktir

Ama sen korkarsin kendi sessizliginden ve susamazsin
Gel dedim o zaman
Sesim fısıltı gürültüsünde
Gel...
Durdu
Hayır dedi
Gelirsem Biter Aşk..

Kahraman Tazeoğlu

 

_Berceste_

bir tutam delilik...
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
6,798
Tepkime puanı
1,525
Puanları
0
Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyorum yeniden...
Dağ başı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter...

Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter...

Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter...

Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
Bende sabır, sende naz...
Gündüzünden vazgeçtim, düşümde biraz
Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter...

Duymasa da hiç kimse
Şâir gönlümün, sende karar kıldığını.
Ve içimin şerha, şerha yarıldığını
Sen bilsen yeter...

Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi.
Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek.
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
Eğilsen yeter...


Yavuz Bülent Bakiler

 

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
Saçlarım ağarırken, gözlerim kararıyor,
Gönül hâlâ perişan, hâlâ cânan arıyor…

Kime el uzattımsa ateşle tutup yaktı,
Gözleri gözlerime fânîsin diye baktı...

Ne cânım güldü bir dem, ne gönlüm şâd oldu âh,
Aşkıyla ağladığım bir anda yâd oldu âh...

Güzelin, güzelliğin cümlesi mâsivâdır,
Vuslat, hicran, ıstırap aslında bir hevâdır…

Gönül aşka muhtaçmış, bir kalem kaşa değil,
İsmi göğe yazmalı, bir kuru taşa değil…

Esti nice rûzigâr ve nice bâd-ı sabâ,
Hepsinden bende kalan, «aşk şairi merhabâ»…

Ne bir ümit verdi âh, ne vuslat yetti bir dem,
Cümlesinin mirası, mâtem üstüne mâtem...

Bir yektâ güzel dedim, rüzgârda gazel dedim,
Sevdiğim odur benim, ebed ve ezel dedim…

İşitmeyip âhımı, çoğalttı günahımı,
Eritti damla damla benim harc-ı râhımı…

Fikrimi âfet vuran ekinlere çevirdi,
Dağlar gibi âşıktım, bir nefeste devirdi…

Rabbimin ihtârıdır her kavga, her ıstırap,
Varlığında hayaldir, yokluğunda bir serap…

Kurtarıver Allâh’ım, elemden, gamdan beni,
Hakkıyla haberdar et, ulvî kelâmdan beni…

Yalnız Sen ol gönlümde, hayat ve memâtımda,
Hem dünya Sırât’ımda, hem ukbâ Sırât’ımda…

Kâfî’dir Rabbim bana bunca yıllık kederim,
Sen elimden tutmazsan, başka kime giderim?..

EKREM KAFTAN

ALLAHA EMANET OLUN
 

gulibikcin

Profesör
Katılım
30 Mar 2011
Mesajlar
973
Tepkime puanı
92
Puanları
0
Hüsnün senin ey dilber-i nadide kamer mi?
Huri misin ey afet-i can, yoksa beşer mi ?


Gördükçe seni tazelenir sanki hayatım
Sensiz bana bu can-ı cihan zerre değer mi?


Nergiz mi acep didelerin, gül mü yanağın
Peymane-i kudret mi lebin, şir û şeker mi ?


Yazarı Bilinmiyor.....
 

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
Bülbül gibi gülistan bostandan ayrı düştüm
İstemem altın kafes vatandan ayrı düştüm

Ey gam öldürme beni bu hicran gecesinde
Zira bir güneş yüzlü handandan ayrı düştüm

Gönül feryad ediyor karanlık gecelerde
Gamlıyam bir mah cemal sultandan ayrı düştüm.

Gönül feryad ediyor karanlık gecelerde
Gamlıyam bir mah cemal sultandan ayrı düştüm.

Hicran ile ne hale geldiğimi soranlar
Sormayın ahvalimi ben candan ayrı düştüm.

Selim’i kınayanlar bilmez ıstırabımı
Şu canıma can katan canandan ayrı düştüm.

Gönül feryad ediyor karanlık gecelerde
Gamlıyam bir mah cemal sultandan ayrı düştüm.

Gönül feryad ediyor karanlık gecelerde
Gamlıyam bir mah cemal sultandan ayrı düştüm.


YAVUZ SULTAN SELİM HAN


ALLAHA EMANET OLUN
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Günün Mana ve Önemine Binaen :)SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE
Senin kalbinden sürgün oldum ilkinBütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreğiBütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışındaSana geldim ayaklarına kapanmaya geldimAf dilemeye geldim affa layık olmasam daUzatma dünya sürgünümü benimGüneşi bahardan koparıpAşkın bu en onulmazından koparıpBir tuz bulutu gibiSavuran yüreğimeAh uzatma dünya sürgünümü benimNice yorulduğum ayakkabılarımdan değilAyaklarımdan belliLambalar eğriAynalar akrep meleğiZaman çarpılmış atın son hayaliEv miras değil mirasın hayaletiEy gönlümün doğurduğuBüyüttüğü emzirdiğiKuş tüyündenVe kuş sütündenGeceler ve gündüzlerdeİnsanlığa anıt gibi yükselttiğiSevgili En sevgiliEy sevgiliUzatma dünya sürgünümü benimBütün şiirlerde söylediğim sensinSuna dedimse sen Leyla dedimse sensinSeni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'inBoşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın sen bellisin.Kuşlar uçar senin gönlünü taklit içinEllerinden devşirir bahar çiçekleriniDeniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberiniEy gönüllerin en yumuşağı en deriniSevgili En sevgiliEy sevgiliUzatma dünya sürgünümü benimYıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı topraktaYıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarındaÇatı katlarında bodrum katlarındaGölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lambaHep Kanlıca'da Emirgân'daKandilli'nin kurşunî şafaklarındaSeninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazındaŞimdi onun birdenbire gelen sonbaharındaSana geldim ayaklarına kapanmaya geldimAf dilemeye geldim affa layık olmasam daEy çağdaş Kudüs (Meryem)Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbiSevgili En sevgiliEy sevgiliUzatma dünya sürgünümü benimDağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağındaKöle gibi satıldım pazarlar pazarındaGüneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarındaSenin hayallerinle yandım düşlerin civarındaGölgendi yansıyıp duran bengisu pınarındaÖlüm düşüncesinin beni sardığı şu andaVerilmemiş hesapların korkusuylaSana geldim ayaklarına kapanmaya geldimAf dilemeye geldim affa layık olmasam daSevgili En sevgiliEy sevgiliUzatma dünya sürgünümü benimÜlkendeki kuşlardan ne haber vardırMezarlardan bile yükselen bir bahar vardırAşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardırYoktan da vardan da öte bir Var vardırHep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardırO şarkıya özenip söylenecek mısralar vardırSakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardırNe yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardırGün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardırYanmışsam külümden yapılan bir hisar vardırYenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardırSırların sırrına ermek için sende anahtar vardırGöğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardırSenden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardırSevgili En sevgiliEy sevgili
Sezai KARAKOÇ
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
SULTAN

Seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum

Cahit Zarifoğlu
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
ÖLÜM RİSALESİ

Damla damla oluşuyor hayat
Ölüm kımıl kımıl
Duymak kolay
Anlatmak değil

Her an
Farkındayım
Az az öldüğümün

Bilincindeyim doğan ayın
Eriyen karın akan suyun
Ve usul usul tükenen zamanın

Tekrarlayıp duruyor saat
Vakit te mahluktur
Vakit te mahluktur

İşliyor kalbim
Eskiyor saçlarım
Ve gözlerimin en ince hücreleri

Okuyorum hayatı
Toprağın üstünden çok
Altındakilerle var olduğunu

Toprak
Ölüme aç
Ölüme muhtaç
Hayat

Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak
Tek kapısıdır ölümsüzlüğün

Ölümle tanıştıktan sonra anladım
Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın

Kesitler

Mahlukta devinen
Gürül gürül bir ırmaktır ölüm

Babalar ölür
Dolaşır eli ölümün
Saçlarında anaların oğulların

Analar ölür
Kök salar hasret yüreklere
'Bir evlat pir olsa da'
O zaman anlar ancak neymiş öksüzlük

Oğullar ölür
Bir kafes olur ölüm
Ana kalbi bir kuştur
Azad kabul etmez

Sevgililer ölür
Bir hicret olur ölüm
Bir sıla

Mesela arkadaşlar
Arkadaşlıklar vardır okullarda
Bakarsın biri gelmez bir gün
Ve artık hiç gelmeyecektir
Simsiyah bir gölge düşmüştür adeta
Bahçeye koridorlara sınıflara
Bir fısıltı dolaşır dudaklarda
Kimi kirpikleri ıslak
Çökmüş bahçenin tenha bir yerine
Elinde bir çöp resmini çizer toprağa
Anıların
Kimileri öbek öbek toplanıp
Çaresizliği dile getirirler anlamsız sözcüklerle
-Nasıl olur daha dün beraberdik
-Salıncakta İki Kişi'yi izlemiştik daha dün nasıl olur
-Geçen pazar kırlarda dolaşmıştık
''Göçmen kuşlar yerli kuşlardan daha mutlu olmalılar
Hayatı dolu dolu yaşıyorlar'' demişti unutamıyorum

Sonra bir mezarlıkta Bir çukurun başında
Bir kapının ağzında
Herkez susar
Konuşur ölüm

Ve sürer hayat.

Bazan bir tekerlek altında
Ansızın gelir ölüm
Apansız biter sınav
Bir elektrik kesilmesi gibi
Kesilir tulu emel

Bazan ölüm vardır
Ölümden önce gelir
Mesela bir hapishanede bir hücrede yaşanır
Sorular hep yanıtsız kalır orada
Sadece konuşan rüyalardır
Yahut hayaller suskun duvarlarda
Gözler kabul eder parmaklar kabul eder
Ama beyin hep umuttan yanadır

Bazan akan bir film şeridinin
Tek kare donan bir fotoğrafı gibidir
Ölüm
Karşıda bir manga asker
Gözler namluların karanlık ağızlarını görmez de
Takılıp kalır masmavi gökyüzünde
Asılıp kalmış bembeyaz bir buluta

Ölümden uzak ölümler vardır
Gazete ilanlarında rastlanılan
Dünyaya bağlılığın zavallı
Ve muannit
Bir belgesidir
Daha çok kalanlara ait.

Bir de bir örümcek ağının ortasına düşmüş
Bir sineğin titrek bacaklarında seyretmiştim ölümü

Ölümler vardır:
Can kuş gibi uçar gider
Bir martının süzülüp
Kaybolması gibi maviliklerde

Bir Portre

Engin sakin berrak bir denize
Uçsuz bir kumsaldan ağır ağır
Nasıl yürürse insan
Sokrates öyle yürüdü ölüme

Tilmizleri ağlaşırken
O vasiyet ediyordu:
-Asklepyos'a bir horoz borçluyuz
Unutmayınız.

Ne tuhafsınız dostlar
Güçsüz kadınlar gibi ağlaşmak niye
Yükselmek varken ölümsüzlüğe

İnancına sahip olmak
İnsan olmanın şartı
Kölelikler içinde en onulmaz kölelik
Hayatın ölümcül yanına
Takılıp kalmak değil mi?

İlkin ayaklarında duydu Sokrates
Zehirin soğukluğunu
Ve yavaş yavaş ölüm
Yükseldi göğsüne çenesine

Dudaklarında donan son bir tebessümle
Bir işaret taşı da böylece
Sokrates dikmiş oldu ölüme

Ölümün Sesi

Ölümden bir işaret var her şeyde
Ölümün sesini duyuyorum şarkılarda türkülerde:
-Kışlanın önünde redif sesi var
Namluların ucunda ölümün sesi!

-Bir ay doğdu geceden oy oy
Karanlığın ağzında ölümün sesi!

-Erzurum dağları kan ile boran
Vadilerin koynunda ölümün sesi

-Ezo gelin durmuş bakar yollara
Umudun ardında ölümün sesi!

-Bir ihtimal daha var
Umuddan da öte ölümün sesi!

Kendi Ölümüme Ait Bir Deneme

Bir gün öleceğim biliyorum
Bunu her an ölür gibi biliyorum

Anamın yüreğinde bir kor
Ölene dek sönmeyecek bir ateş
Kımıldanıp duracak hep

Karım bomboş bulacak dünyayı
-N'olurdu birlikte ölseydik, deyip duracak
Oysa insan yalnız ölür
Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak

Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm
Bir süre kaçacaklar insanlardan
Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde
Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine

Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar
-Yaşayıp gidiyorduk yahu
Ne vardı acele edecek!
Diyecekler

Biliyorum yaklaşıyoruz her an
Biliyorum oruçlu doğar insan
Ölümün iftar sofrasına

Son Söz

Ve zaman döne döne
Gelmişti başlangıç noktasına
İlk yaratılış düğümüne

Mahlukatın var olduğu
Yüzüsuyu hürmetine
Evrenin Efendisinin
Kavuşmak vakti gelmişti sevgilisine.

Hayatın menbaı
Merhametin son durağı
Madeni, muhabbet ocağının
Ateşler içindeydi
Yatağında.
İltica etmişti sanki Kainat
Kutsal tenine
Hayata şafak olan alnında
Ter taneleri
Her biri insanlık çilesinden
Bir
haberdi sanki
Bir an oldu
Aralandı gözleri
Sonsuzu kuşatan bakışları
Süzdü ciğerparesi Fatıma'yı
Süzdü tek tek çevresindeki
Can dostlarını
Kıpırdadı dudakları, dedi:
-Ebu Bekir kıldırsın namazı
Sonra daldı daldı uyandı
Son defa aralandı
Bakışları
Yöneldi bir noktaya
Karar kıldı bir noktada
Ve dedi:
-Merhaba ey refik-i ala!

Olacak oldu
Akıllar kamaştı
Kalpler tutuştu
Feryat ve figan gökleri tuttu
Çekti kılıcını Faruk olan
Sıçradı orta yere:
-Kim derse ''O öldü'', öldürürüm!

Ayrılık ateşinden
Ateşin şiddetinden
Sanki bendler çözülmüş
Felekler çökmüştü
Şuur tutuşmuş
Akıl iflas etmişti.

Sonra Sıddıyk olan
Yetişti geldi
Baktı baktı yatağında hareketsiz yatan sevgiliye
Mağarada arkadaşına Hicrette yoldaşına
Sonra baktı çevresine
Mahşerden önce mahşer hali yaşayan
Ashabına
Aline
Ebu Bekir dedi:
-Ey nas, susun!
Kim ki Resulullaha tapmaktadır
Bilsin ki Resul ölmüştür
Kim ki Allaha tapmaktadır
Bilsin ki Allah ölmez
Hayy ve Layemuttur

Ey nas, susun!
''İnna Lillah ve inna ileyhi raciun''

Sonra eğildi sevgilinin yüzüne
Sürdü bulutlanmış gözlerini
O güzellikler ülkesine
Baktı baktı ve dedi:
-Hayatında güzeldin
Ölümünde güzelsin
Öldün
Bir daha ölmeyeceksin

Erdem Bayazıt
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Ben bu şiiri acısız yazabildimse
Ekmeğimi gevelemeden çiğneyerek
Ben bu şiiri acısız yazabildimse
Ekmeğimi gevelemeden çiğneyerek
Şaraba boğulmadan susuzluğumu gidererek
Nefretle ve nefretle ve nefretle
Yazabildimse
Nefretin Batılı olmadığına güvendim de yazdım
Batılı olmayan dram yaşamayan ölen yahut yaşayan
Herkes için ve adına yazmadım
Yazdımsa burada ben vardım da yazdım
Yazdımsa çünkü her dakika Kosovada savaş vardı
Doksanikide doksanüçte ya da doksandörtte Bosnada olduğu gibi
Kuranda ayet vardı yürekte inanç vardı

H. Arslanbezer​
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Yanlış trenden indin seni şehrin aynasından geçirdiler
Sana baktım yıllarca hep aynı özlem penceresinden
Yürüyen ve kaçan yalın ve çocuksu özlem penceresinden
Denize karsı küçüle küçüle giden evleri
İnce ince karşılardın olağan karşılardın
Şen dünya içinde sen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen

Bahar bilgisi güneş rengi at soluğu ve sen
Seni çağırıyorum geç gel ağlayan son bakireler içinden
Kadınlar taş heykeller gibi gelip gecer sarı kayalardan
Hangisine baksam sen kımıldar sen seslenirsin içerlerden
Çekil karşımdan sultanı cariyelerde aramak körlügü diyorum
Körlük güneşe ve gözlerime doğru gelen

Sen bir el uzanışıyla aydınlanan yeni ay mısın
Geyik resimleriyle kabarık her köşen
Geyik derisinde akan ilk nehir
Bir el uzanışıyla
İlk sokağın ağzında kaybolursan ağlayacağım
Leylaklarla akrepler gözlerine bakıp insan olurlarsa
Çocuk cennetinde günahların ilkini sen işliyorsun demektir Suna
Parlayan denizler gürültüsüz şiirler kapanan kapılar sana
gök taşlarını getiriyorlar
Seni sayıklıyor
Denemesi yanlış yapılmış ilk ok
Sezai Karakoç
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
EVET
Evet hatırladım
Küçük basit şeyler
Yetiyor kederlenmeye
Ya mutluluğa


Cahit Zarifoğlu


[TR]
[TD="width: 100%"] [/TD]
[/TR]
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Bir-Bir

Seni bende, beni sende arayorlar,
Beni senden, seni benden tanıyorlar,
Bir birim gibiyiz tümünün gözünde,
Yarım'larımızı bütün sanıyorlar.


Özdemir Asaf
[TR]
[TD="width: 100%, align: left"]

[/TD]
[/TR]
[TR]
[TD="width: 100%"] [/TD]
[/TR]
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
YILDIZLARLA YÜRÜMEKSaklambaç oynarken vurulduğum
Çıkmaz sokak
Benden Filistin’e kalan tek süs
Annesinden çalınan bebeğin
Sesine benziyordu o sabah
Göklerden bakınca Kudüs
Hepsinde aynı beyaz küçük el
Kimdi ışıktan çemberleri çeviren?
Nasıl da duyuyorum sevinçleri!
Yerken aynı ağaçtan ayrı renkten kirazları
Beyaz çiçekler uçuşuyor bahçemizde
İsim ağacımsa rüyalarca güzel
Geceler de mavi gündüzler de
Önümde arkamda hiç sönmeyen mum
Koşmak konuşmak kadar ve oyunlarca kolay
Düşsem de sızlamasın yüreğin anne!
Konuşan bir yıldızla yürüyorum
Hiç uzaklık yok yakın var hep
Aramızdaki fark, ben hem ordayım hem burada
Sordum benden önce gelen, haberci çocuğa
Göreceksin, dedi, bayrağı göklere çekilirken
Babalar, Küçük Meryem diye seslenecek
en büyük dağa

M.Ruhi Şirin
 
Üst