Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hayır Toplumu -devamı- 04/03/2008 salı

Sure-i Sebe'de:

"Hangi şeyi infâk ederseniz yerine Allah başkasını verir, o rezzakların en hayırlısıdır." (1)

Süre-i Bakara'da:

"Ey iman edenler kazandığınızın güzellerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan infâk edin.

Yoksa iğrenmeden alamayacağınız pis şeyleri vermek kasdında bulunmayın. Allah'ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin..."(2)

Sure-i Hadid'de:

"Allah'ın sizleri vekil edip üzerinde tasarruf ettirdiği mallarınızdan infâkta bulunun, şüphe yoktur ki içinizden iman ve infâk edenler için büyük ecir vardır."(3)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hayır Toplumu -devamı- 04/03/2008 salı

Sure-i Teğabun'da:

"İnfak edin ki hakkınızda hayırlı olsun, kim nefsinin hırsından, azade kalırsa.işte felah bulacak onlardır." (4)

Allah-u zü'1-celâl, infâk eden kulları içinden ancak verirlerken ihlas ile, gönül hoşluğu ile veren ve arkasından ezaya, minnete, töhmete kalkışmayanları harîm-i rahmetine kabul ediyor.

Sure-i Tevbe'de:

"Sonra ümmetin içinde öyleleri var ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır ve infâk ettiği şeyleri Allah'a yaklaşmak ve Resûlullah'ın şefaatine mazhar olmak için vesile bilir, şüphesiz o sadakalar kendileri için yakınlaşmak vesilesidir.

Allah onları rahmete dahil edecektir. Allah Gafûr'dur. Rahîm'dir."(5)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hayır Toplumu -devamı- 05/03/2008 çarşamba

İşte farz olan bu malî ibadet sayesinde İslâm, fukarayı, biçareleri, yetimleri, dulları, yolda kalmışları servet sahiplerinin malından ehemmiyetli bir surette ve tam hakkaniyet ve tevazün üzere hissedar ediyor.

Bunu kafî görmeyip mallarından bir kısmını vasiyet için zenginlere tavsiyede bulunduğu gibi herkesin vasiyetten olan hissesinin kendisine verilmesini terike taksîminde hazır bulunan akrabaya ihtar ediyor.

Hülasa, İslâmın birr-ü ihsan fazlı, insan zümreleri arasında vücudu, yaradılış kanunu îcabından olan servet fırkalarının körüklediği kin, hased ve ihtiras ateşlerinden sineleri kurtarmak içindir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hayır Toplumu -devamı- 05/03/2008 çarşamba

Yani beşeriyeti hasûd, harîs, câhil, tenbel, sefih, bâtıl bir iştirâkiyyun zihniyetinden, belasından tehlikesinden kurtarmaktır.

Başka da değildir.

Zira bu batıl zihniyet, İslâm'a, "İslâm gayretine ve faziletine" tam zıd bir düşüncedir.

İlk müslümanlar bunu böyle biliyor ve semavî ta'limlere uygun hareket ediyorlardı.

Bir de zamanımızda zuhur eden bir çok hayır cem'iyyetlerinin yer yer vücuda getirdikleri müesseselere o zamanlar ihtiyaç yoktu.

Her şey bizzat te'min ve herkes bizzat tatmîn ediliyordu.

Çünkü İslâm dini her şeyi tekeffül ve te'mîn eder.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hayır Toplumu -devamı- 06/03/2008 perşembe

Evet İslâm hükümetlerinin bütün müslümanlardan tahsîl ettiği her türlü zekat,

sonra hayır seven zevatın türlü türlü vakıflarına, servet sahipleri tarafından

"Allah" rızası için her gün bezl olunan sadakalar,

atıfetler öyle bir halde idi ki ilk asırlarda gelen müslümanlar bu tarzda cem'iyyetler vücuda getirmekten ve bin naz ile verecekleri

bir kaç parayı tahsîl edeceğiz diye menfi ruhlu hasislerin ellerini sıkıp durmaktan mustağni bulunurlardı.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hayır Toplumu -devamı- 06/03/2008 perşembe

Daha doğrusu alem-i İslâm'ın hey'et-i mecmûası öyle muazzam bir hayır cem'iyyeti

halinde idi ki tevhid diyarının her tarafındaki yüzlerce milyon halkın üzerinde

kanatlarını geren bu kitlenin kalbleri Hakk'ın nimetleri sayesinde birleşmiş ve İslâm fazileti yüzünden merhamet ve şefkat hisleriyle dolmuş idi.

Hasılı Fatır-ı Hakîmin dilediği gibi yekpare bir vücûd idi.

Bir uzva isabet eden afet bütün azayı bedende hararetler, ıztırablar tevlîd eder ki tedavîsine koşmak dînî bir vecîbedir.

Dipnotlar : 1. Sebe/39 2. Bakara/267 3. Hadîd/7 4. Teğabün/16 5. Tevbe/99

12/1988 altınoluk
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Nefis Tezkiyesi 07/03/2008 cuma

Tezkiye-i nefs zarurî olup, nefis tezkiyesi olmadıkça yakîn husulü de güç görünür.

Ve felah da ancak tezkiye-i nefstedir.

Nitekim:

"Onu tertemiz yapan muhakkak umduğuna ermiş onu alabildiğine örten ise elbette ziyana uğratmıştır."

Şerîat-i Bahire'yi inkar eden kimse, nebatın halavetini münkir olan gibidir.

Tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalbten maksad,emraz-ı kalbiyye ye afat-ı ma'neviyyeyi izaledir.

Zira bu maraz ve afet-i kalb mevcüd iken îmanı surîdir.

Nasıl vicdanı olabilir ki?

Çünkü onun nefs-i emmaresi onun hilafına hakimdir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Nefis Tezkiyesi -devamı- 07/03/2008 cuma

Sürî olan iman ve tasdik, safra hastalığına duçar olan kimse gibidir ki, onun vicdanı nebatın helavetinin hilafına şahid ve vaki'dir.

Şekerin halavetine yakîn-i hakîkî ancak o zaman mümkün olur ki, safra hastalığından kurtulmuş ola.

Nefsin emmarelikten halâsı da ancak tezkiyesi ile mutmain olduktan sonradır.

O zaman hakîkat-ı îman suret ve kuvvet bulur. Ve vicdanî olur ki, bu kısım iman zevalden muhfuzdur. Nitekim ayet-i kerîmede:

" Haberiniz olsun ki Allah'ın velî (kul)ları için hiç bir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir." buyurulmuştur. (Yunus: 62)

Zahiren necîb ve mes'ûd bir adama bir maraz arız olsa ve a'zasına bir afet gelse o kadar sa'y ü mübalağa eder ki, o hastalık ve afetin izalesine çalışır.

Ve lakin maraz-ı kalb ki hakîkatta masivay-ı Hak Celle ve Ala'ya giriftarlıktan ibarettir.

O maraz-ı kalbî öyle istîla eylemiştir ki, ebedî mevt eriştiği halde ve azab-ı sermedî'ye giriftarlığı yakîn olduğu halde hala o marazın izalesi fikrine asla gayret ve rağbet eylemez.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Nefis Tezkiyesi -devamı- 10/03/2008 pazartesi

Eğer bu giriftarlık maraz olduğunu bilmezse sefîh-i mahz'dır.

Ve eğer bilip te havf eylemezse pelîd-i sırf'tır.

Binaenaleyh, bu marazın izalesini fikr eylemek lazım geldi... Farz-ı ayn oldu.

Nefs-i emmare, tasdîk-i kalbî ve ikrar-i lisanî mevcüd iken yine kendi küfür ve inkarı üzerine musırdır.

Ahkam-ı şemaniyyeye inkıyad eylemez ve evamir-i İlahiyye celle sultanühu'ya inkıyad eylemez.

Onun matlübı budur ki, kendisi bir kimseye münkad olmayıp cümlesi ona inkıyad edeler.

Riyaset da'vası kendisinde mütemekkin ola. (Ene Rabbüküm) nidası iddiasındadır.

Onun içindir ki, "nefsine adavet eyle!" buyurulmuştur.

Hadîs-i Kudsî'de:

"Nefsini düşman bil! Zîra o bana düşmanlığı sebebiyle karşıma dikilmiştir," buyurulmuştur.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Nefis Tezkiyesi -devamı- 10/03/2008 pazartesi

Hak Celle ve Ala Hazretleri katında makbul ve merza olup Şerîat-ı Garra'ya muvafık olarak nefis ile cihad ve ona muhalefet eylemek cihad-ı ekber oldu.

A'da yı haricî ile cihad eylemek gahî vaki' olur.

Lakin düşman-i derünî olan nefs ile cihad daimîdir.

İslâm-ı hakîkînin husulü nefs-i emmarenin inkıyadına mütevakkıftır.

Binaenaleyh, itmi'nan-ı nefs'ten evvel yalnız tasdîk-i kalbî ile husüle gelen İslâm'a İslâm-ı mecazî derler.

Ve nefis mutmainne olduktan sonra olan îman'a da, iman-ı hakîkî denir.

İtmi'nandan evvel erkan-ı İslâm'dan olma namaz, savm, zekat ve sair a'mal-i hasene güya süret-i a'maldır. Namaz kılarsa da suret-i namazdır. Eğer saim ise suret-i savmdır.

Ve sair a'mal de buna kıyastır.

Zîra nefs-i emmare,daha serkeştir, kendi inkarı üzredir, o vaziyetten hakikat-ı a'mal ne guna husüle gelebilir?

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Nefis Tezkiyesi -devamı- 11/03/2008 salı

Ancak nefis İtminan'a erişipte emmarelik, serkeşlik ve tuğyandan fariğ olduktan sonra hakîkî a'mal yerine gelip, namaz'ın ve sıyam'ın ve sair a'malin hakikati eda edilmiş olabilir.

Haklarında hitab-ı İlahi:

"Ey Rabbına muti' olan nefs-i mut'mainne!..

Sen dön O Rabbına!.. Hem radıye olarak, hem mardıyye!..

Gir kullarım içine, gir cennetime..." (Fecr: 27-30)

Bunda îman-ı kamil, İslâm-ı hakîkî kuvvet bulmuş olur.

Ve bu îman zevalden mahfüz ve halelden masundur.

Fakat nefs-i emmarede îman, halel ve zevalden mahfuz değildir.

Yani hatimede imansız gitmek tehlikesi vardır.

Allahümme'h-fezna..


A'da: Düşmanlar Azab-ı sermedi:Daimi azab,sürekli işkence Emraz-ı kalb: Kalb.hastalıkları Gahi: Arasıra bazen Halas: Kurtulma, kurtuluş Halavet: Tatlılık,zevk. İnkiyad: Boyun eğme, kendini teslim etme Mahfuz:Korunmuş Münkad:

Boyun eğen Mütemekkin: Yerleşen Nadan: Bilmezlik.cehalet Pelid-i sırf: Büsbütün alçaklık rezillik Sa'y: Gayret, çalışma çabalama Sefîh-i mahz: Sırf zevke düşkün, akılsız Surî: Hakiki ve içten olmayan Veliyyül'n niam; Nimetlerin sahibi Yakın-i hakiki: Gerçekliğine hiç şüphe olmayan Zeval: Zail olma sona erme.

08/1988 altınoluk
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Dini Noksanları Gidermek... 11/03/2008 salı

Siz insanlar için (insanlığın faidesi için gaybdan, yahud levh-i Mahfûz'dan seçilip) çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten vaz geçirmeğe çalışırsınız,(1) buyurulmuştur.

Bu vazifeyi ifaya me'mur olan ümmetin hayırlısından murad; ulemayı zahir değildir.

Zîra ulemayı rüsûm denilen zahir ulemasına peygamber varisi denilemez.

Çünkü "irs" ta'bîri bir pederden evlada bîlakesb intikal eden şeye denir.

Ulema-i Zahir'in ilmi ise irsî değil kesbî'dir.

Medreselerde tahsil edilir, vehbî değildir.

Vehbi olmayan ve kesbî bir ilme "irs" tabiri sahîh olamaz, ulema'yı zahir'e de varis-i enbiyadır demek asla doğru olamaz. Ayette:

Allah'tan kulları içinde ancak alimler korkar(2) buyurulmuştur.

Hadislerde de:
Erkek ve kadın her müslim için ulûm-i dîn iyesini talep edip öğrenmek farzdır(3).
Velev ki Çin'de dahî olsa ilim talep ediniz(4). buyurulmuştur.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Dini Noksanları Gidermek... -devamı- 12/03/2008 çarşamba

Sallallahu Teala ve sellem Efendimizin bu hadis-i şeriflerde tahsîlini emir buyurmuş olduğu ilmi, yalnız zahirî ilme tahsis etmek doğru değildir.

Çünkü ma'rifetüllah'a havf-i İlahî'ye mukarin olmayan ve dünyadan zühdü artırmayan ilim, ind-i ilahî'de şayan-ı kabul bir ilim sayılmaz.

Nitekim hadîs-i şerifte buyurulmuştur:

Bir kimse ilmini ziyadeleştirir, fakat iktisab eylediği ilim, onun dünya muhabbetinden zühdünü artırmazsa, Cenab-ı Hak'tan uzak kalmaktan başka bir şey kazandırmaz.

Rasül-i Ekrem -sallallahu Teala aleyhi ve sellem- Efendimiz, Muaz bin Cebel -radıyallahu anh'ı bir kavmi irşada me'mur olarak göndermiş ve:

Kavm efradı muhtelif mes'eleler îrad ederlerse ne yapacaksın? diye sormuştur.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Dini Noksanları Gidermek... -devamı- 12/03/2008 çarşamba

O da:

Kur'an-ı Kerîm'e müracaat ederim.

Kur'an'da bulamazsan ne yaparsın?

Ehadîs-i Nebevviye'nize müracaatla cevap veririm.

Onda da bulamazsan? buyurulduğunda:

İctihadıma müracaat ederim, diye cevap verince Efendimiz:

Elhamdülillah, buyurmuşlardır.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Dini Noksanları Gidermek... -devamı- 13/03/2008 perşembe

Bir mü'min şer'i şerîfteki noksanlarını daima sormalıdır.

Nitekim nasıl bir bağı ve tarlası olan bir kimsenin ziraata müteallik hususları daima ehil ve erbabından sorup öğrenmesi lazım geliyorsa, dînî, mes'elelerdeki noksanları da öylece öğrenmeğe gayret etmelidir.

Nitekim hadis-i şerifte buyurulmuştur:

İlim, hazînelerdir.

Anahtarı ise sualdir.(5)

Her asırda neşr-i din vazîfe-i mukaddesesi ulemayı zahir ve batîn; yanî ulema-i meşayih-ı kiram efendilerin uhde-i liyakatlarına tevdi' ve tahmîl buyurulmuştur.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Dini Noksanları Gidermek... -devamı- 13/03/2008 perşembe

Ulemayı zahir ve batının bu mühim ve vazifeleri umumun menfaatına hizmet edeceğinden faidesi yalnız kendi nefsine münhasır kalan abid'den onların derecesi daha yüksek ve daha hayırlıdır.

Elbette ibadet-i müteaddiye, ibadet-i lazimeden hayırlıdır.

İşte bu hikmete mebnî Rasülullah -sallellahü Teala aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri, Hazret-i Ali -kerremellahü vecheh- Efendimiz'e:

Ya Ali! Senin delaletinle Cenab-ı Allah'ın bir şahsı hidayete ulaştırması dünya ve mafîha'nın senin olmasından daha hayırlıdır,buyurmuştur.

Dipnotlar : (1) Ali imran 110. (2) Fatır, 28. (3) İbn Mace Keşfü'l-hafa, II/56. (4) Beyhaki, Deylemî, Keşfü'l-hafa, 1/54. (5) Ebû Nuaym, el-Askeri, Keşfü'1-hafa, 11/75

1988 altınoluk
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Mescid ve Namaz 14/03/2008 cuma

"Bütün mescidler Allah Teâlâ'ya mahsusdur.

Hal böyle olunca siz mescidlerde Allah Teâlâ île beraber hiç bir kimseye ibadet etmeyin."1

Yani; ey ibadetle mükellef olan ins ü cin, siz bilin ki ibadet için, bina kılınan mescidlerin hepsi Allah Teâlâ'ya mahsustur.

Binaenaleyh mescidlerde Allah Teâlâ'ya ibadet ederken Cenab-ı Allah ile beraber başka bir kimseye daha ibadet etmeyin, Allah Teâlâ'ya şirk etmeyiniz, demektir.

Yehud ve Nasara ma'bedlerinde Cenabı-Allah'a şirk ettiklerinden Hak Teâlâ Hazretleri bu ayet-i celîlede şirkten nehy ile ihlas üzere ibadet olunmasını emir buyuruyor.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Mescid ve Namaz -devamı- 14/03/2008 cuma

İmam-ı Hasan -radıyallahu anh'ın rivayetine nazaran:

Mesacidle murad secde mümkün olan her yerdir, yer yüzünün kaffesine şamildir.

Zira Resülullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

"Benim için yeryüzünün kullîsi mescid kılındı." buyurmuşlardır.

Bu da Hatemü'l-enbiya -sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellem- Efendimizin nasaisi nebeviyyelerindendir.

Diğer ümmeti salifede ibadet yalnız mescidde ifa olunurdu.

Cenab-ı Allah'ın halkettiği hiçbir yerde Cenab-ı Allah'dan gayriye ibadet etmek ve tapmak caiz olamayacağı bu ayet-i celîlde beyan buyurulmuştur.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Mescid ve Namaz -devamı- 15/03/2008 cumartesi

Bu ayet-i celîlede:

Mescide giren kimseye zikir etmesi emri vardır.

Zira "Allah'la beraber gayriye çağırmayın" demek "Allah Teâlâ'yı çağırın.

O'nu anın, O'nu zikredin." demektir.

Şirkten nehyetmek, tevhidle emir etmektir.

Binaenaleyh mescid-i şerîfe giren kimsenin bu ayet-i celîleye imtisalen tevhidle girmesinin sünnet olduğu Fahr-i Razî'nin beyanatındandır.

Cami'e girerken sağ ayakla girmek ve çıkarken de sol ayakla çıkmak sünnettir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Mescid ve Namaz -devamı- 15/03/2008 cumartesi

İmam-ı Süfyan-ı Sevrî bir gün mescide girerken sol ayağını basıp girdi.

Hatiften bir ses işitti ki:

"Ya Sevr

-Yani; ey öküz

- Niçin evvel sağ ayağını basıp girmedin!"

Adı Sevr kaldı.

Süfyan o avazı işitince aklı gitti.

Sonra aklı başına gelince eliyle sakalını tutup, bir sünnet terk edip edebsizlik etmekle adını sığır koydular daha ziyade edepsizlik eder isen kıyas eyle ki ne derler, dedi.

"Berîka"da şu kayıt vardır:

-Sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz:

"Rabbimin beytinde yani mescidde beni ta'zîm etmeyiniz" buyurmuştur.

devamı var
 
Üst