Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

AZIK HAZIRLAMAK 25/02/2008 pazartesi

"Hac, ma'lum aylardadır.

İşte kim o aylarda hacca niyet Ederse artık hacda kadına yaklaşmak, fısk yani Allah'a itaatten çıkmak ve kavga etmek yoktur.

Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir.

Bir de azık tedarik edin. Biliniz ki azığın en hayırlısı takvadır.

Ey kamil akıl sahipleri, Beni incitmekten sakının. " (1)

Allah Teala: "Azığınızı alın, azıkların en hayırlısı Allah'tan korkmaktır." buyurmuştur.

Yani, ahiret azığınızı, çirkin şeylerden sakınmak şeklinde kabul ediniz. Zira azıkların en hayırlısı Allah'tan korkmaktır. Yoksa yiyeceklerden elde edilen azık değildir.

Sözün özü şudur ki: İnsanoğlunun iki yolculuğu vardır, birisi dünyadaki yolculuğu diğeri de dünyadan yolculuğu.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

AZIK HAZIRLAMAK --devamı-- 25/02/2008 pazartesi

Dünyadaki yolculuğunda mutlaka azık lazımdır ki, o da yiyecek taam'dır.

Dünyadan yolculuğunda da mutlaka azık lazımdır.

Ancak bu azık dünya yolculuğunda olduğu gibi yemek, ekmek değildir, dünyadan ahirete giderken alınacak azık,

Allah'ı tanımak, sevmek, O'ndan başkasından yüz çevirmek, devamlı

O'na taatle meşgul olmak, O'na muhalefetten sakınmak ve yasaklarından kaçınmaktır.

İşte bu azık, dünyadaki misafirin azığından daha hayırlıdır.

Zira dünya azığı seni, sona erecek olan bir azaptan kurtarır, ahiret azığı ise ebedî azaptan kurtarır.

Dünya azığı fanidir.

Ahiret azığı ise seni baki, halis lezzetlere ulaştırır.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

AZIK HAZIRLAMAK --devamı-- 25/02/2008 pazartesi

"O halde ey akıl sahipleri!

Benden korkun." Zira akıl, Allah'tan korkmayı ve başkalarım takva üzere teşvîki gerektirir.

Allah, insanların yalnız kendinden korkmalarını, kendisinden başka hiç bir şeye iltifat etmemeleri gerektiğini emretmiştir.

Zaten bu da heva heves ayıplarından uzak olan aklın gereğidir.

Bu sebeple Allah, "ey akıl sahipleri!" diyerek özellikle akıllılara hitab,etmiştir.

Öyle ise Allah'tan korkmayanın sanki aklı yoktur.

Zira akıllı insanın, aklını ayıplardan kurtarması, nefis terbiyesi yapmak ve en yüce mertebelere vasıl olarak ruhu mükemmelleştirmesi gerekir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

AZIK HAZIRLAMAK --devamı-- 26/02/2008 SALI

O halde, hacca giden müslüman, üzerindeki kul ve hayvan haklarından kurtulmak için gayret sarf etmesi gereklidir.

İnsanlar arasında gıybet, nemîme, ırza sataşma ve mala tecavüz gibi çirkin olaylar vukua gelir.

Zira bu gibi kötülüklerden kendini kurtaran pek azdır.

Haccın farziyetini ifade eden ayet, Allah'a yönelenlerin yönelişinin, dünyadaki fani hayatlarının belli aylarında olacağına işaret etmektedir.

İnsan ömrü son bulduktan sonra, hiç kimsenin sa'y ü gayretinin faidesi yoktur.

Nitekim, hac ayları geçtikten sonra haccetmek isteyen kimsenin Kâbe'ye yönelişi fayda vermez.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

AZIK HAZIRLAMAK --devamı-- 26/02/2008 SALI

Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur:

"Rabcinin alametlerinden bir kısmının geldiği gün, daha önce inanmamış veya imanıyla bir iyilik kazanmamış olan bir nefse imanı fayda vermeyecektir.(2)

Nasıl ki, hacıların İhrama gireceği muayyen mikatlar varsa Allah'a yöneleceklerin de belli bir zamanları vardır.

Bu zaman da gençlik günleridir.

Malik bin Dinar der ki:

Hac için Mekke-i Mükerreme'ye gidiyordum.

Yolda bir genç gördüm.

Gece olduğu vakit yüzünü semaya verir ve: "Ey kullarının ibadetleriyle mesrur olan ve ma'sıyetlerden bir zarar görmeyen!

Bana, Seni memnun edecek şeyi müyesser kıl, Sana zarar vermeyen şeyi de mağfiret et." diye dua ederdi.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

AZIK HAZIRLAMAK --devamı-- 26/02/2008 SALI

Herkes ihrama girdi. Telbiye getirdi.

Gence döndüm, niye telbiye getirmediğini sordum.

Dedi ki: "Bu güne kadar işlediğim günahlarım, defterimde yazılı cürümlerim, eski ma'sıyetlerim dururken Lebbeyk dersem,

"Senin Lebbeyk'ine cevap yok, mes'ud olmayasın, senin sözünü de dinlemiyorum, yüzüne de bakmıyorum" denilmesinden korkuyorum." Bir cevap veremedim.

Sonra o genci kaybettim. Neden sonra Mina'da buldum.

Yanına yaklaştım, ne dua ettiğine kulak verdim: "Rabbim!

Beni mağfiret et! Görüyorsun kulların şurada kurban keserek Sana yaklaşmak istiyorlar.

Benim şu nefsimden başka kurban edecek bir şeyim yoktur.

Benden de bunu kabul buyur," dedi ve bir feryat ile can verdi.

07/1988 ALTINOLUK
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Cihad Allah Yolunda Oldukça 27/02/2008 çarşamba

Ebû Hüreyye -radıyallahu anh-'dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

- "Allah yolunda harb eden mücahidlerin benzeri Allah kendi yolunda cihad eden kimse(deki gaye)yi çok iyi bilir ya- gündüz oruç tutan ve gece namaz kılan mü'minin mislidir.

- Allah, kendi yolunda döğüşen mucahid için ya şehadeti suretiyle onu -sorgusuz derhal- cennete koymayı, yahud mücahidin sevabla veya ganimetle beraber salimen meskenine dönmesini deruhde etti."1

İzahı:

Allah kendi yolunda cihad eden kimsenin maksadını çok iyi bilir, fıkrasından murad; mücahidin Allah adını î'la gibi halis bir niyet ile mi yoksa mal tama'l gibi fasid bir arzu ile mi gaza meydanına atıldığının Cenab-ı Allah yanında ma'lum olduğunu beyandan ibarettir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Cihad Allah Yolunda Oldukça 27/02/2008 çarşamba

Oruçlu nasıl yemekden, içmekden, cinsî münasebetten nefsi imsak ederse, mücahid de düşmana saldırarak düşmanın savletinden kendini esirger.

Oruçlunun kalbi her zaman Allah ile meşgul olup sevaba nail olduğu gibi mücahidin de her zamanı, ecir ve sevabı müstelzim halis ibadettir.

Tevbe sûresinin bir ayetinde mealen: Allah yolunda mücahidlerin ne bir susuzluk, ne bir yorgunluk, ne bir açlık çekmeleri, ne de kafirleri gayza getirecek bir mevkii çiğnemeleri, ne de düşmandan bir muvaffakıyete nail olmaları olmaz ki; mukabilinde kendileri için mutlak bir halis amel yazılmış bulunmasın.

Çünkü Allah muhsinlerin ecrini zayi, etmez"2 buyuruluyor.

Hadîsin son fıkrasında Allah yolunda cihad eden mucahid için şöyle bir ilahî kefalet haber veriliyor:

Mucahid gaza meydanında şehid olursa Allah'ın inayeti ile hesabsız azabsız derhal cennete gideceği, şehid düşmez de salimen evine döner ise eli boş değil, ya ecr ü sevab ile, yahud hem sevab hem de ganimet ile birlikte döneceği va'd edilmiş bulunuyor.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Cihad Allah Yolunda Oldukça -devamı- 28/02/2008 perşembe

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir.

Bir kere Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e birer kişi geldi de:

-"Ya Rasûlallah, bana cihada muadil bir ibadete delalet buyurulsa!" dedi.


Rasûlullah: - Ben cihad değerinde bir ibadet bulmuş değilim ki, buyurdu ve devam edip:

-(Sana sorarım) Gücün yetişir mi ki, mücahid sefere çıktığı sıra sen de mescidine girip o dönünceye kadar namaz kılsan da hiç usanmasan ve oruç tutsan hiç iftar etmesen? diye sordu.

O kişi:

- Buna kimin gücü yeter ki! diye cevab verdi.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Cihad Allah Yolunda Oldukça -devamı- 28/02/2008 perşembe

Enes bin Malik -radıyallahu anh-'den Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:

- Sabahleyin veya akşamleyin herhangi bir zamanda Allah yolunda bir kere Cihad için yürüyüş, hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki yerlerin hepsinden hayırlıdır.

Ebû Musa'l-Eş'arî -radıyallahu anh-'den şöyle dediği rivayet olunmuştur:

Bir kere Nebî 'sallallahu aleyhi ve sellem-'e bir kişi geldi de o, "Ya Rasûlallah! bir kısım kimseler ganîmet malı için muharebe eder, bir kısım kimseler de halk arasında öğülmek için muharebe eder.

Bir kısım insanlar da şecaatde mevkii görülsün diye cihad eder. Şu halde Allah uğrunda cihad eden kimdir?" diye sordu. Resülullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

- Kim ki yalnız Allah adı yüce olsun diye cihad ederse o mücahidin cihadı Allah yolundadır, buyurdu.3

Dipnotlar : (1) Tecrit-i Sarih Terc. 3/297. (2) Tevbe Sûresi/120. (3) Tecrid-i Sarih Tercemesi 8/324.

04/1988-altınoluk
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Hakkı Gizlemek 29/02/2008 cuma

Allah Teala buyuruyor:

"Hakk'ı batıla karıştırmayın ve hakkı bildiğiniz halde saklamayın!" (Bakara, 42)
Tefsîr-i Hâzin ve Fahr-i Razî beyanı veçhile "hak" ile murad: Tevratda beyan buyurulan evsaf-ı Resûlullah'dır.

"Batıl" ile murad: Yahudilerin evsaf-ı Resûllulahı tağyîr ettikleri, yanlış yazdıkları şeylerdir.

Yahudiler hasedlerinden nâşi hakkı tebdîl ile batılı tervîc ederek halkın zihinlerini iğfale çalıştıklarından Cenab-ı Hak bu ayeti ile onları telbîsden nehyetmiştir.

Her ne kadar bu ayet-i celile yahudiler hakkında nazil olmuşsa da hükmü umûmi olduğundan her mü'min de hakkı batıla karıştırmaktan nehyolunmuştur.

Binaenaleyh gerek şahsî ve gerekse başkasına müteallik husûsatda ve gerekse menafi-i umümiyeye aid ahvalde hakkı batıla karıştırmak ve batılı yani haksız bir şeyi terviç ile kabul etmek ve hakkı setretmekten bilcümle mü'minler nehyedilmişdir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hakkı Gizlemek --devamı-- 29/02/2008 cuma

Ayrıca kendilerine Yahudilerden huy gelen çeşitli meslek ve mansıb erbabına hitaben: "Ey idare makamında bulunanlar! Adl'e çevri karıştırmayınız.

Ey kaza (hüküm) makamında bulunanlar! Doğruluğu rüşvetle bozmayınız. Ey ilim sahipleri! İlminizi dünyalık şeylere alet etmeyiniz.
Allah'ın ayetlerini basit menfaatler mukabilinde değişmeyiniz." demektir.

"Keza bir ayette de şöyle buyuruluyor:"

"Ey Yahudi alimleri! Siz insanlara iyiliği emredersiniz de kendiniz unutur musunuz?

Halbuki siz kitabı da okursunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?" (Bakara, 44)

Bir başka ayet-i kerimede de:

"Helâk-i azim o kimseler içindir ki, onlar kitabın tahrif ve tağyir olunan ayetlerini kendi ayetleriyle yazarlar ve azıcık bir para almak için yazdıklarına "işte şu bizim yazdığımız taraf-ı ilahiden nazil olan ayetlerdir" derler. Onların elleriyle yazdıkları şeyler sebebiyle helak-i ebedî onlar içindir ve kesbettikleri cinayetten ebedi azab onlara mahsus hazırlanmıştır..." buyrulmuştur. (Bakara79)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hakkı Gizlemek --devamı-- 01/03/2008 cumartesi

Bu ayet-i celile de:

Yahudilerin batıl olarak yazdıkları şeyleri Allah Teala ve Tekaddes Hazretlerine isnad ettikleri cinayet beyan buyurulduğu gibi zuafâ-yı nâsı idlâl ettikleri ve azıcık bir dünya menfaati için işledikleri denânet ve cinayetler de beyan edilmiştir.

"O kimseler ki, onlar Allah'ın kitabından inzâl ettiği ahkâmı saklarlar ve sakladıkları ahkâm mukabilinde az para alır ve onunla intifâ ederler.

İşte şu ahkâmı saklayan kimseler ancak karınlarında ateş yerler ve kıyamet gününde Allah Teala onlara nazar-ı İnâneyetle söz söylemez ve onları tezkiye etmez. Onlar için azaab-ı elim vardır" (Bakara, 174)

Fahr-i Razî'nin beyanı vechile bu âyet-i celile yahudi uleması hakkında nâzil olmuş ve onları aleme karşı ila-yevmi-l kıyam rüsvay etmişdir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hakkı Gizlemek --devamı-- 01/03/2008 cumartesi

Onların sakladıkları ahkam Resûlullah'ın evsaf-ı celileleridir.

Çünkü Resûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-'in zuhuru onların riyasetlerinin zevaline ve kavmi tarafından kendilerine verilen atıyyelerin de kesilmesine sebep olacağı korkusuna binaen Tevrat'daki ahkâmı saklayarak, ahir zaman Nebisi'nin kendilerinden geleceğini beyan ederlerdi.

Bazı ahkâmı da - zenginlerin keyfine göre - te'vil ederek bir miktar para alırlardı.

Bu ayet-i celilenin hükmü umumi olduğundan Kur'an-ı azîmu'ş-şanın ahkâmını da kendi aklına göre te'vil edenler ve batılı tervîce çalışanlar ve kendi menfaati ve başkalarının keyfi için ayet-i celileyi yalan yanlış tefsire kalkışanlar bu ayet-i celîllede beyan buyurulan azab-ı elîme duçar olacaklardır.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hakkı Gizlemek --devamı-- 01/03/2008 cumartesi

Bu ayet-i celilede Kitabullahın ahkamını saklayanların şu suretle azaba müstehak oldukları beyan olunmuştur.

1 Karınları dolusu ateş ekletmeleridir. Çünkü haram lokma yemek için ahkam-ı ilahîyi tağyîr ile mukabilinde aldıkları para ateş mesabesinde olacağından ahirette dahi karınları dolusu ateş yiyeceklerdir.

2 Vacip Teala ve Tekaddes Hazretleri onlara kıyamet gününde lütuf ile söz söylemeyip gazap ile tekellüm edecektir.



Cevr : Haksızlık, eza, cefa, zulüm.
Denânet : Alçaklık, adîlik.
Ekletmek : Yemek
Helak-i azim : Büyük tehlike, mahvolma.
Idlal : Doğru yoldan çıkarma,
İğfal : Yanıltıp yanlış bir iş yaptırma,
İntifa : Faydalanma
Kesbetmek : Çalışıp kazanmak.
Sefretmek : Örtmek, kapamak, gizlemek.
Tathir : Temizleme, paklama.
Tebdil : Değiştirme, değiştirilme,
Tekellüm : Söyleme, konuşma.
Telbis : Hile edip aldatma.
Tervic : İtibarını artırma, destekleme.

06/1988 altınoluk
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Şefkat, Muhabbet, Merhamet 02/03/2008 pazar

İslamiyet; insaniyet alemine huzur ve sükun te'minine ve ferdler ve cemaatler arasında "muhabbet, şefkat, merhamet" esaslarının tesbitine son derece haris olduğu içindir ki; müslümanlara sadece zekat farîzasını icbar ile iktifa etmiyor.

Muhtelif suretlerde tecellî ederek başka isimlerle anıldığı halde ga*ye ve mahiyetleri bir olan çeşitli yardımlaşmaların hepsine teşvik ediyor.

Alem-i beşeriyet için en müdhiş hüsran ve mahrumiyet ocakları kesilen ihtiras, tama', buhı gibi çok fena huylara alış*maktan İslamiyet şiddetle nefret eder. Semahate, kereme, şefkate doğru teşvik eder.

Ve buna "sadaka", "hak", "zekat", "birr ü ihsan", "sıla", "maun" gibi türlü türlü isimler verir.

Çün*kü isimlerin ve tarzların değişme*siyle buhle mail olan nefisler bi*raz daha kolay razı edilir.

İhsana varmayan sıkı eller biraz daha çabuk açılır.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Şefkat, Muhabbet, Merhamet -devamı- 02/03/2008 pazar

Sonra İslamiyet birr ü ihsa*nın sarf cihetini yalnız fukara ile bîçarelere hasretmiyor, çok şü*mullü, çok umumî tutuyor.

Allah Teala buyuruyor:

"Neyi ve kime infak ede*ceklerini sana soruyorlar, onlara de ki: hayıra dair ne infak ederseniz ananıza, babanıza, akrabanıza, yetimlere, bîçarelere, yolda kalmışlara verin. Ha*yır namıyle ne işlerseniz Allah onu bilir." (Bakara: 215)

Evet fukara ile biçarelere ih*sanı nasıl teşvik ediyorsa yetim*lere, dullara, yolda kalmışlara, kölelere, cariyelere bezl-i muavenet (yardım) etmeyi de öylece emre*diyor.

Kezalik anaya, babaya, akrabaya, uzaktaki, yakındaki komşulara, yol arkadaşına iyiliğe —velevki muhtaç olmasınlar— şiddetle emir ediyor.

Maksat in*sanlar arasındaki muhabbet, merhamet rabıtalarını kuvvetlen*dirmek, ruhları birbirine ısındır*mak suretiyle yabancılığın orta*dan kalkması, münaferet ve ihti*laf hislerinin kalblere yol bulmamasıdır.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Şefkat, Muhabbet, Merhamet -devamı- 03/03/2008 pazartesi

Peygamber -sallallahü aley*hi vesellem- Efendimiz buyurur:

• "Velev bir hurma parçasını sadaka olarak vermekle ateşten sakının.

Eğer bunu da bulamazsanız güzel kelime, tat*lı dil ile o ateşten korunun."

• "Sadaka muhakkak Rabb'in gazabını söndürür, kötü ölmeyi önler." (Tirmizi)

• "Kişinin hayatında bir dirhem sadaka vermesi ölür*ken yüz dirhem sadaka vermesinden hayırlıdır." (Ebu Davud)

• "Sadaka yetmiş nevî bela*yı men' eder. Bunların en hafifi cüzzam ve baras illetidir."

Şüphe yoktur ki, "birr ü ihsan"rıfk ile muamele mu*zır temayülleri fena fikirleri def edecek en büyük kuvvetlerdir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Şefkat, Muhabbet, Merhamet -devamı- 03/03/2008 pazartesi

Delil isteyenler varsa adab-ı İslamiyye ile yükselmiş asırlarda*ki müslümanların arasında hü*kümran olan o mahabbeti, o sü*kun ve selameti hatırlayabilirler.

Müslümanlar nereye gitmişlerse bu sükun ve selameti götür*müşler ve yerli halka muhabbe*tin, yardımlaşmanın eşsiz örne*ğini göstermişlerdir.

Hangi bir kavim ki İslamın gölgesi altında bulunsun da hu*kuk ve imtiyazların kaffesinden istifade ödemesin?

Bu görülme*miştir! O hukuk, o imtiyazat ki sırf onları korkutmamak için müslümanlar, başka milletlerin rahat ve huzurunu kemiren, memleketlerinde sükundan, itminandan eser bırakmayan kin, hased mücadelelerinden istirkab, husumet muharebelerinden en uzak bir üm*met olarak yaşadılar.

İcbar: Zorlama, zorlanma
İktifa: Yetinme, yeter bulma
İhtiras: Şiddetli istek, aşırı heves
Tama: Açgözlülük, çok isteme
Buhl: Cimrilik, pintilik
Semahat:iyilikseverlik, el açıklığı
Mail:istekli, düşkün
Münaferet:Nefret etme
Birr:İyilik, güzellik, hayır.
Rıfk:Yumuşaklık
İtminan:Emin olma, güvenme
İstirkab:Rakabette bulunma, çekememe

05/1988 altınoluk
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hayır Toplumu 04/03/2008 salı

Hâlik-ı Hakîm beşer rûhunun güzel şeylere karşı bahil (cimri) kıymetsiz şeyler için semîh (cömerd) bir fıtratda olduğunu pek iyi biliyordu.

Bunun için durmayıp ayet üstüne ayet indiriyor.

Harîs ve mâ'lul ruhları yola getirmek maksadıyle ehl-i tevhide vasiyette bulunuyordu.

Ellerindeki malın en kıymetlileri üzerinde fukaranın, bîçarenin, dulların, öksüzlerin, babaların, akrabanın...

evet hepsinin muayyen bir hakkı olduğunu hatırlarına getiriyordu.

"Cenab-ı Allah; rezzakdır Erbab-ı servetin nesi varsa; erbab-ı istihkaka noksansız olarak tevzi edilmek üzere kendilerine ilahî hazîneden verilmiş emanetten başka bir şey değildir," diyordu.

devamı var
 
Üst