IŞİD Hilafet İlan Etti

Yetim

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
2,702
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Yaş
45

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Bu konuda anlamadığım şey:

IŞİD hilafeti ilan etmiş...

İyi güzel de HALİFE KİM....????
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0

Verda bu konuları derinlemesine tartışmak lazım. Ha şunu da söyleyim. Ben yobaz bir kafayla eleştirmiyorum bu insanları. Yani Allah'a kuş tüyü demiş, yannus demiş, puta benzetmiş falan buralarda takılmıyorum. Bilakis felsefi derinliklerini sığ buluyorum. Yani akılla çürütüyorum. Dünyayı tanımadıklarını, batıyı iyi analiz edemediklerini düşünüyorum. Hele ki ümmetin probleimini ve düşüş sebeplerini, geriliğimizin sebeplerini, çareleri hiç ama hiç analiz edememişler. Cümle cümle, paragraf paragraf düşünce içerikli hatalarını sayabilirim. Bu konuda kitap bile yazasım var ama manyağın biri çıkp öldürür diye de çekiniyorum :)))

Verda bizler hep şu hatayı yapıyoruz. Hayranlık duyup peşinen kabul ediyoruz. Oysa bu tavır cahil insanlara mahsus bir haldir. Kimseyi gözünde büyütmeden anlıyarak okuyacaksın. Romantizme kapılmak feraseti köreltir. Birilerinin kahramanlaştırıp önümüze koyduğu kişileri iyi analiz edip anlamak lazım. Niçin bu kişiler şişiriliyor? Niçin başka aydınlarımız hep bu kişilerin hayranlığıyla yetişiyor? Buraları bir düşün!!! Oyun büyük, hem de zannedilenden çok büyük. Ben bu insanların ajan veya batıya hizmet eden tipler olduğunu asla iddia etmiyorum.


Bu işler nasıl olur anlatayım;

Globalleşen dünyada iki toplum vardır. Geri toplumlar ve ileri toplumlar. İleri toplumlar geri toplumları kontrol ederek yönlendirir. İstediği noktaya yönlendirir. Bir toplumun kalkınması işine geliyorsa onu kalkındırır. İşine gelmiyorsa geri kalması için kanalize eder. Bu kanalize etme işi şu şekilde olur;

Her toplumun fikir meydanları vardır. Bu meydanlar herkese açıktır. Gazeteden, sosyal medyadan bu fikirleri okur takip edersiniz. Binlerce fikir bu geniş meydanda birbiriyle yarışır durur. Emperyalist güçler bütün bu fikirleri neşriyat üzerinden takip ederek analizler yapar. Kimin hangi fikirde olduğunu gözetler. Şimdi buradan devam etmeden önce bir parantez açmam gerek çünki burası çok önemli (Batı medeniyeti kendisinin nasıl kalkındığını ve nasıl hakim güç olduğunu en iyi bilendir. Yani bir medeniyetin kalkınamsı için gerekli fikirleri ve unsurları çok iyi bilir. Dolayısıyla geri kalması için gerekli olan fikir ve unsurları da çok iyi bilir!!!) Devam ediyorum. Kimin hangi fikirde olduğunu gözetler demiştik. Evet. Bu fikir meydanında birbiriyle yarışan fikirler içinde gerçek reçete ve çareyi dile getiren adamın yolunu keserler. Demoralize ederler. Sesini sustururlar. Geri kalması için gerekli fikirlerin yolunu açarlar, yol verirler, sesini duyururlar. İcabında onu kahramanlaşsın diye idam etirirler veya suikast yaptırırlar. Dikkat ederseniz bu adamların hepisi eserlerini verdikten sonra öldürülmüştür. Yani yolun sonunda, yani tam kahramanlaşmaya en müsait zamanda. Bunu yapmalarının sebebi eserlerin kalıcı olması için romantikleştirmektir. Romeo Must Die sendromu deniyor buna. Yani maşuk ölmesi lazım. Hayatta kalırsa anlamını yitirir. Etki yapamaz. Bak Erbakan hocaya ne oldu? Etkisi kaldı mı? Oysa ümmetin en büyük derdi olan Ağır Sanayi'den dem vuruyordu. Püf nokta Ağır Sanayi'dir. Ne yaptılar? İkinci bir kişi Necip Fazıl'dır. Hiç sağda solda duyuyor musunuz? Hatta öyle bir imaj çalışması yapıyorlar ki adını kumarcıya, beynamaza çıkartıyorlar.. Çünki önceden kahramanlaştırdıkları insanlar üzerinden şu zehiri millete pompaladılar. O zehir; her şeye din penceresinden bak, başarı ve akıl sana lazım değil. Dini zayıfsa sil at, ayarına getirdiler gençleri. Bu her şeye din penceresinden bakan gençlerin nezdinde GERÇEK ÇARE ÜRETEN AYDINLARI çürütmek çok kolaydır. Namaz kılmıyor, kumar oynuyor, diye iftira attımı biter. İşte bu iş böyle olması için bu insanları büyütmüşlerdir. Şuradan anla ki üstün başarılara sahip olan Bakanımız Egemen Bağış'ın bile bütün başarıları bir tek kelime üzerinden silinebiliyor. Bakara Makara, dedi.. Yaaa, oturup bir düşünmek lazım. Önümüze aydın diye konan bu sahte kahramanların tümü, müslümanların başarı odaklı düşünmesini engellemişlerdir. Uyum odaklı bakış açıları aşıladılar bize..

Bu Ali Şeriati'nin DİNE KARŞI DİN diye bir eseri vardır ki tam zillet. Her bir paragrafı zayıf anlayışlı insanları kolayca ikna edecek tarzda yazılmıştır. Oysa kıyaslamalı ve mukayeseli bir gözle okuduğunuz zaman okuyucuyu bir yere çekmek istediği aşikar ortadadır. Her şeye din penceresinden bakma eyilimi aşılıyor. Ümmetin inancını kendi ürettiği kavram kargaşası içinde boğmaya çalışıyor. Yani iç çatışma tetiklemeye hizmet. Oysa geri kalmışlığımızın sebebi bu değil bilim ve sanayide geri kalmamızdır. Dinle hiç alakası yok.

Her şeyi bir kenara bırakın. Tek bir gerçek var. Üstün silah gücüne sahip olanlar her zaman kazanır. Silah ise sanayi ile mümkündür. Fatih bile İstanbul'u böyle fethetmiştir. Bunu nasıl göremiyoruz ya hu? Bu sahte aydınlar ''bize iman gücü yeter'' tavına soktular gençleri. İşte bu ''bize iman gücü gerek'' tavına soktukları gençliği de gene kendi içinde birbiriyle çatıştırıyorlar. Yeter ki teknolojiye ve bilime yönelmesinler. Yeterki rasyonal bir tavırla dünyayı okumasınlar istiyorlar. Batı dünyasına yönelik ciddi bir tavırları yoktur. Namluyu içimize doğrulturlar. Bu sahte kahramanlar bunu kasıtlı yapmıyorlar. Doğru inandıklarını sanıyorlar. Yani iyi niyetle kötülük ettiklerinin farkında değiller. İşte böylelikle tam da batı dünyasının bizi görmek istediği yerdeyiz.. Bu tuzağa gelmeyen tek islami unsurlar TARİKATLERDİR. Onları da ara ara mahallelerde kalmaları için hiç gündeme getirmezler ve ümmeti pasivize etmekle suçlarlar. Tasavvufun içinde ki yapıcı ve birleştirici dinamiği bir tek kişi fark etmiştir o da Necip Fazıl. Bunu unutmayın..

Bu sahte aydınları okumadan önce LÜTFEN Avrupa tarihini okuyun. Antik Yunan, Roma, Fransız Devrimi ve Sanayi çağına giren Avrupasının oluş sebeplerini, düşünce akımları.... Bütün bunları kafanızda yerli yerince oturttuktan sonra bir yol haritası öğrenmiş oluyorsunuz. Ondan sonra Osmanlıyı, tanzimatı ve dağılışımızı okuyun. Bu iki cephe kafanızda niçin ve nasıl olmuşlarıyla oturduktan sonra BU SAHTE KAHRAMANLARI OKUMAYA BAŞLAYIN.. Yemin ediyorum kahkahalarla güleceksiniz.. İşte böyle uyutuluyoruz.. İşin en korkucu; bizi mücadele ettiğimize inandırarak uyutuyorlar.. Buna kopmlo teorileri diyebilirsiniz. Fakat yukarıda verdiğim metodu, yani önce batının oluş sırrını, bizimde batış sebebimizi anlarsanız bu aydınların sahte kahramanlar olduğunu kolayca görürsünüz.

Not: Bu yazımın birilerini duygu olarak inciteceğinin farkındayım. Oradan anlayın ki romantizme kapılmışsınız bile. Ferasetinizin perdelenmesi işte bu romantizimdir. Zaten öldürülmeleri, bu etkiyi oluşturmak gözüm. Yani benim şurada yazdığımın dahi önüne barikat kurmuşlardır. Buna müsade etmeyin inşallah..

Küçük bir eleştiri daha yapayım; Mısır'da ki ihvan hareketine bakın! Tepeden tırnağa kıyısı köşesi örgü örgü tarif edilmiş bir devlet anlayışları olmadığı için iktidarda bir şey yapamamışlardır. Başa gelir gelmez meclisin mikrofonundan konuşmaya başlamadan önce ezan okumalar falan bütün bunlar devlet örgüsünün zaafına işarettir. Çünki fikir yapılarında bu boşluk var. Böyle bir boşlukla devletin koltuğuna niyetlenmek zaten başlı başına hata.. Bunu dedim diye şimdi Sisi'ci diyenler olacaktır. Hayır ben başka bir şey diyorum. Kibriti beğenmemem çakmağı tercih ediyorum anlamına gelmez.

Dostum uçuşa devam diyorsun he :D

Bakın bu iki insanın eserlerine (eleştirilebilir noktaları mutlaka olabilir) zillet demek için Kur'an'ı okumuyor olmak gerekir, bu iki insanı okumadan önce avrupa tarihi okunmalı demişsin! ben de sana bu iki insanı okumadan önce Kur'an oku derim, zillet dediğin o eser Kur'an referanslıdır ki "din" kelimesinin anlamı ne bugünki yobaz müslümanların sığ düşünceleriyle rijit alanda Allah'ı dindarlaştırma çabasıdır ne de buna paralel olarak seküler kafaların dinin yaşamın içinden soyutlanma düşüncesidir. Din bir yaşam biçimidir ve Allah bize yaşam biçimi olarak İslamı seçmiştir hayatı ve ölümü yaratan Allah'ın isteğinden kaçılabilecek bir yer var mı?! o halde İslam olan (din) hiç birşeyin alt disiplini olamaz dolayısıyla da parçalanamaz öyle değil mi? He örnekleri yok mu elbette var Kur'an bize, denizin ortasında dalgaların çepeçevre sardığı insan profilinden bahseder hani o korkuyla "dini" yalnızca Allah'a has kılarak dua eder, düşünelim! ve yine Allah hak din olan İslam'ı diğer bütün dinler üzerine üstün kılmak için peygamber göndermiştir, diğer bütün dinler nedir dostum? hıristiyanlık-yahudilik? hayır onlar da İslam'ın parçalanmış halidir tıpkı bugünki şia, ehlisünnet vs. durumu gibi, ve yine firavun halkına ne diye sesleniyordu Musa'nın kendi "dinlerini" değiştirmesinden korkuyordu Kur'an buna da din der neden, düşünelim? ve gelelim sistemin çarkına "din" bir yaşam biçimi olarak yönetime girer mi? sünnet, hadis diyenler zayıf rivayetten bahsedilmi öfkeden kanları çekilenler, işlerine gelmedimi Peygamberin bütün bir ömür ne ile ve nasıl mücadele ettiğini bir kenara atıp, Yusuf peygamberin saraydaki görevini ele alırlar üstelik levlake hadisi kabullerince! gerçek olan bir hakikat var Allah'ın bizden ne istediği ve yine gerçek olan bir hakikat var ki bu hakikatların da dejenere olmaya meyyal imtihanı!..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Dostum uçuşa devam diyorsun he :D

Bakın bu iki insanın eserlerine (eleştirilebilir noktaları mutlaka olabilir) zillet demek için Kur'an'ı okumuyor olmak gerekir, bu iki insanı okumadan önce avrupa tarihi okunmalı demişsin! ben de sana bu iki insanı okumadan önce Kur'an oku derim, zillet dediğin o eser Kur'an referanslıdır ki "din" kelimesinin anlamı ne bugünki yobaz müslümanların sığ düşünceleriyle rijit alanda Allah'ı dindarlaştırma çabasıdır ne de buna paralel olarak seküler kafaların dinin yaşamın içinden soyutlanma düşüncesidir. Din bir yaşam biçimidir ve Allah bize yaşam biçimi olarak İslamı seçmiştir hayatı ve ölümü yaratan Allah'ın isteğinden kaçılabilecek bir yer var mı?! o halde İslam olan (din) hiç birşeyin alt disiplini olamaz dolayısıyla da parçalanamaz öyle değil mi? He örnekleri yok mu elbette var Kur'an bize, denizin ortasında dalgaların çepeçevre sardığı insan profilinden bahseder hani o korkuyla "dini" yalnızca Allah'a has kılarak dua eder, düşünelim! ve yine Allah hak din olan İslam'ı diğer bütün dinler üzerine üstün kılmak için peygamber göndermiştir, diğer bütün dinler nedir dostum? hıristiyanlık-yahudilik? hayır onlar da İslam'ın parçalanmış halidir tıpkı bugünki şia, ehlisünnet vs. durumu gibi, ve yine firavun halkına ne diye sesleniyordu Musa'nın kendi "dinlerini" değiştirmesinden korkuyordu Kur'an buna da din der neden, düşünelim? ve gelelim sistemin çarkına "din" bir yaşam biçimi olarak yönetime girer mi? sünnet, hadis diyenler zayıf rivayetten bahsedilmi öfkeden kanları çekilenler, işlerine gelmedimi Peygamberin bütün bir ömür ne ile ve nasıl mücadele ettiğini bir kenara atıp, Yusuf peygamberin saraydaki görevini ele alırlar üstelik levlake hadisi kabullerince! gerçek olan bir hakikat var Allah'ın bizden ne istediği ve yine gerçek olan bir hakikat var ki bu hakikatların da dejenere olmaya meyyal imtihanı!..
Ali Şeriati dinler arası çatışmayı yetersiz bulup islamı dahi kendi içinde çatıştırmak istemiştir. Ali şeriati der ki; ateizim bile bir dindir ve tarih boyunca hep dinler toplumları yönlendirmiştir. Oysa öyle bir şey yok. Tarih boyunca hep devletler din bahanesi altında güç savaşları yapmıştır. Bütün savaşların ana gövdesini siyaset teşkil eder. Bedir ve Uhud savaşları bile böyledir. Bu savaşların politik ve stratejik önemlerini nasıl görmüyorsunuz? Önce politik çıkarların hesabı yapılır ve bu hesabın halkta karşılık bulması için din devreye girer. Bu başlı başına Allah'ın ayetleri indirirken uyguladığı bir stratejidir. Allah bunu böyle yapmakla devlet başında ki halife olacak kişiye bir şey öğretiyor. Bir metod öğretiyor. Allah bu metodu önce peygambere öğretti. Peygamberlik ilminin içinde bu ilimde vardır. Mesela halife Allah'ın yeryüzünde ki gölgesidir diyoruz. Bu boşuna denmiyor. Bu sözün içi doludur. Halife olmak başlı başına bir ilimdir ve peygamberlik ilminin bu kısmından hissesi vardır. Bu ilmi avama öğretmezler. Başa geçecek adama özel öğretilirdi. Bu ilim artık unutulmuştur. Kaybolmuştur. Hatta batış sebebimiz budur diyebilirim.

Dönelim Ali Şeriati'ye. Ne demiştik? Hep din vardı ve tarih hep dinler çatışmasıdır, diyor demiştik. Ali Şeriati Allah'ın penceresinden bakmıyor. Avamın penceresinden bakıyor. Oysa Allah'ın penceresinden baktığınız zaman bambaşka bir şey görünüyor.

Bu pencereden bir bakalım ne göreceğiz? Şöyle bir düşünelim; Allah'ı yeni bir peygamber göndermeye tetikleyen ana sebep nedir? Bir önce ki hak dinin tahrif olmasıdır, değil mi? Peki bir önce ki dinde tahrif olan nedir? Allah kendisi bunu Kuran'da söylüyor. Diyor ki; İsa Allah'ın oğludur, dediler. Üzeyir Allah'ın oğludur, dediler. Allah'ın eli cimridir dediler. Kendi elleriyle yonttukları putları Allah'a ortak koştular. Bütün bu ayetlere baktığımız zaman Allah'ın penceresinden meselenin ne olduğunu anlıyoruz. Bu ayetlerde ortak bir psikoloji var. Allah'ın doğru bilinmesi. Yani İTİKAT..!!!... Evet. Allah yeryüzünde her daim hanif bir itikadın var olmasını amaçlamaktadır. Ve hanif bir itkadın aralıksız var olması elzemdir. Devletler şeriat hükümleriyle amel etmişler etmemişler onun umurunda değil. Ne zaman ki O'na yani Allah'a iftira atılıyor, ortak koşuluyor, İTİKAT ve buna bağlu HANİFLİK bozuluyor o an yeni bir peygamberin gelmesi şart oluyor. Çünki haniflik yok olursa Allah bilinmez. Allah bilinmezse imtihanın sebebi kalmaz. Bu sebep kalmayınca da Allah ahirette adil hüküm anlamını yitirir. Bu nokta çok önemli. Hanifliğin kulağa vurmadığı tek bir insan kalmalıdır. İlahi kelimetullah davasının temeli budur.. Firavun-Musa, Nemrut-İbrahim bütün bu çatışmaların temelinde tahrif olan hanifliğin doğrultulması amaçlanmaktadır. İslam= aralıksız sürmesi gereken hanifliktir. Hiç bir peygamber, bir önceki dinin şer-i hükümleri tatbik etmemesinden dolayı gönderilmemiştir. Bozulan hanifliği düzeltmek için gönderilmiştir. Dolayısıyla Kuran'da ki şer-i hükümler bir nevi tavsiyedir. Sizin için hayırlısı budur, der Allah. Devlet olarak yaparsınız yapmazsınız o başka. Yani bunu uygulamıyoruz diye ne kafir oluruz ne de helak oluruz. Yeter ki devlet, hanif geleneği kesintiye uğratacak zulmani girişimlerde bulunmasın. Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Atatürk'ü helak olmaktan kurtaran ise kurulan Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Yani temel mesele olan hanif geleneğe dokunmamış bilakis muhafaza etmiştir. Bu noktayı iyi görelim.

Devleti ilgilendiren Şer-i hükümler Ademoğluna tavisiye niteliğindedir. Bu tavsiyeler ise o zamanın ruhuna uygundur. Bu hükümler toplumun kültürel anlayışına göre değişkenlik arz eder. Medenileştikçe toplumu düzenleyen yasalar değişmek zorundadır. Kuran'da bizzat Allah bunu yapıyor. Bir ayet gönderiyor. Toplum ıslah olunca hemen o ayeti nesheden yeni bir ayet gönderiyor. Bunun böyle olmak zorunda olduğunu buradan anlayın. Bunu yapmakla Allah devletin yasa düzenleme metodunu Ademoğluna öğretiyor. Mesela Kölelikle ilgili şer-i hükümler içeren ayetler var. Köleliğin kalktığı bir medeniyet seviyesine gelince bu ayetler var diye köle zihniyetine devam edemezsiniz. Zaten gelişen halkın nezdinde bu ayetler nesh olmuştur. Mevlana'nın HAK'KI HALKTA BULDUM demesinin temel hikmetini anlamak gerek. İslam'ın mücadelesi haniflik etrafında değişkenlik göstererek ilerlemek zorundadır. Çekirdek hanifliktir. İbrahim-i geleneğin ana unsuru budur. Ve bu unsur hiç değişmeden şeriatler hep her gelen peygamberle değişmiştir.

Arkadaşlar meseleye böyle bakıldığı zaman iç çatışma biter ve enerjimizi bilime ve teknolojiye harcamaya başlarız. Tüketim toplumu olarak kalmamıza vesile olan bu sahte kahramanların fikirlerini bırakalım artık. Ben müslümanım diyerek Allah'ın birliğine inanan insanlara da kafir demekten vaz geçelim artık..

Verda sen ne kadar UÇUYORSUN desen de eninde sonunda ümmet bu hakikate gelecektir..
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,943
Tepkime puanı
2,070
Puanları
113
Konum
Mars
Din gerçekten yaşam biçimi mi!! Yoksa din bir eğitim mi? Din Rabbin ayetleri ile kendini inşa etmek midir?

Gerçekten dinin hayatımızda ki yeri nedir? Allah bizden tek tip elbise giymemizi mi! O 'nun istediği gibi olmamızı mı istiyor. Aslında sorgulanması gereken o kadar çok şey var ki!! malesef sorgulayacak ortama sahip değiliz.
@DostunDostu elçiler arası ayrım yapmadan bütün elçilere iman ediyorsun dimi ya peki Nuh peygambere nasıl iman ediyorsun yada İsa 'ya veya İsmail 'e Muhammed peygambere uymak bütün elçilere uymak gibi midir öyle ise bütün elçilere imanın yada aralarında ayrım yapmamanın ne anlamı var ki?
 

Yetim

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
2,702
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Yaş
45
Justinyanistler zillet içindeki Ali şeriatı ve s.kutub füruyu mayenin önde gidenleridir

Allah bunların şerrinden ümmeti muhammedi muhafaza eylesin...
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Din gerçekten yaşam biçimi mi!! Yoksa din bir eğitim mi? Din Rabbin ayetleri ile kendini inşa etmek midir?

Gerçekten dinin hayatımızda ki yeri nedir? Allah bizden tek tip elbise giymemizi mi! O 'nun istediği gibi olmamızı mı istiyor. Aslında sorgulanması gereken o kadar çok şey var ki!! malesef sorgulayacak ortama sahip değiliz.
@DostunDostu elçiler arası ayrım yapmadan bütün elçilere iman ediyorsun dimi ya peki Nuh peygambere nasıl iman ediyorsun yada İsa 'ya veya İsmail 'e Muhammed peygambere uymak bütün elçilere uymak gibi midir öyle ise bütün elçilere imanın yada aralarında ayrım yapmamanın ne anlamı var ki?
adams yazıyı okudun mu? Aslında cevabı orada vermişim. Diğer dinlere inananların ahiretini soruyorsan söyleyim; hanifliği bozulan bir dinin mensubu cennete giremez. Aslolan hanifliktir, şeriat değil. Şayet bir insan hiç bir şeriate uymaksızın hanif kalsa bu tavır cennete girer biiznillah.. Böyle tip insanlar vardır. Adam aileden aldığı memlerden dolayı bütün dinlere düşman ve inançsızdır. Ama sorduğunuz zaman diyor ki; her şeyi yaratan ve kontrol eden tek bir güç var, diyor. Aslında bu tip insanlar kendisini dinsiz görsede dinsiz değillerdir, şeriatsizdirler. Bu iki şeyi ayıramıyorlar. Biz bile ayıramıyoruz..

Allah'ın tek bir dini vardır. O da İslamın özü olan hanifliktir. Yani LAİLAHE İLLALLAH. Geri kalan tüm hükümler bu çekirdek etrafında şekillenen değişken unsurlardır. La İlahe İllallah, yani haniflik bozulduğu anda yeni peygamber gönderiyor. Dikkat edersen Kuran'ın hristiyan ve yahdilerle yaptığı polemik tamamen bu çekirdek hanifliğin bozulması üzerinedir. Hiç bir ayet, yoktur ki şunu desin; hristiyan ve yahudilerin devleti şeriat devleti olmaktan çıktı şer-i hükümleri uygulamadı. Allah'ın böyle bir derdi yok. O bilinmeyi murad ediyor. Bu bilinme doğru olduğu müddetçe problem de yok.. Yeni bir din ve yeni bir peygamber de yok. Biz bu özü bırakıp şeriate tapmaya başlamışız. Değişken unsurları izole edip onu getirmeye çalışıyoruz. Oysa bütün mücadele bu hanifliğin yeryüzüne yayılması çevresinde gelişmelidir. Gerisi teferruat.

Dikkat buyurun; kısasa kısasa, diyet bedeli, hırsızın kolunu kesmek gibi ceza kaideleri peygamber gelmeden önce zaten o toplumda var olan ceza kaideleriydi. Mesela peygamber japon olsaydı o devrin japon toplumuna uygun kaideler tavsiye edecekti mevla.. Onun için şeriatler peygamberin adıyla anılır. Muhammed-i şeriat deniyor. Ama haniflik, LAİLAHE İLLALLAH Muhammed-i şeriatin ana direği olsada hanifliğin ana direği Muhammed-i şeriat değildir. Şeriatler, peygamberin kavmine göre değişkenlik arz eder. Onun için şeriatperestlikte ısrar etmemek gerek. Zamanın ve kavimlerin kültürel yapılarına göre değişkendir bu kurallar.

Adams, bütün peygamberler kendi kavimlerinin kültür seviyelerine uygun şer-i hükümlerle donatılmıştır. Hepsinin şeriati de değişik değişiktir çünki zaman ve mekan faktörü vardır. Zaman ve mekanın aslı akıcı ve değişken olduğu için bunlarda değişmek zorunda. Fakat değişmeyen bir öz hakikat var. Allah'ın zat-ı pak-i sübhaniye'si ebedi ve ezeli, değişmez olduğu için bütün bu peygamberlerin şeriatlerinin değişmez bir ana direği vardır. O da La ilahe illallah'tır. O hariç her şey ama her şey farklı farklıdır. Dolayısıyla her kavmin islam anlayışını kendi kültürü yontmuştur. Türkün, Arabın, Acemin farklı farklı din motifi vardır. Fakat çekirdek mutlaka aynı kalmalıdır. Zaten kıyamete kadar da o çekirdek bozulmayacaktır zira peygamberin son peygamber olması buna bina edilmiştir. Allah, başka peygamber gelmeyecek, bu dini kıyamete kadar ben koruyacağım, derken dinin şeriatini değil özünde ki HANİFLİĞİ kastetmektedir. Günümüz teknolojik çağda bu haniflik kolay kolay sekteye uğramaz artık. Bu bile başlı başına bir mucizedir. Zaten Resulullah ''bundan sonra putperestliğe dönmeyeceğinizden eminim'' derken bu gelecek öngörüsünü son peygamber olması ile ilişkilendirmektedir. Oysa bu sahte kahramanlar müslümanları hep şirklikle, putperestlikle itham etmektedirler. Kelime oyunu yapıyorlar. Oysa yok öyle bir şey. Allah aşkına hangi müslüman ''beni şeyhim yarattı, beni atatürk yarattı'' diye inanıyor. Hürmet etmek, saygı göstermek, muhabbet beslemek gibi unsurları putperestlikle yorumlamak cehaletin en büyüğüdür çünki hanifliğin sekteye uğrayacağını kabul etmek demektir bu. Ve dolayısıyla son peygamberin son peygamber olmadığını da ima etmektir. Farkında olmadan bunu yapmışlardır..
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0

Ali Şeriati dinler arası çatışmayı yetersiz bulup islamı dahi kendi içinde çatıştırmak istemiştir. Ali şeriati der ki; ateizim bile bir dindir ve tarih boyunca hep dinler toplumları yönlendirmiştir. Oysa öyle bir şey yok. Tarih boyunca hep devletler din bahanesi altında güç savaşları yapmıştır. Bütün savaşların ana gövdesini siyaset teşkil eder. Bedir ve Uhud savaşları bile böyledir. Bu savaşların politik ve stratejik önemlerini nasıl görmüyorsunuz? Önce politik çıkarların hesabı yapılır ve bu hesabın halkta karşılık bulması için din devreye girer. Bu başlı başına Allah'ın ayetleri indirirken uyguladığı bir stratejidir. Allah bunu böyle yapmakla devlet başında ki halife olacak kişiye bir şey öğretiyor. Bir metod öğretiyor. Allah bu metodu önce peygambere öğretti. Peygamberlik ilminin içinde bu ilimde vardır. Mesela halife Allah'ın yeryüzünde ki gölgesidir diyoruz. Bu boşuna denmiyor. Bu sözün içi doludur. Halife olmak başlı başına bir ilimdir ve peygamberlik ilminin bu kısmından hissesi vardır. Bu ilmi avama öğretmezler. Başa geçecek adama özel öğretilirdi. Bu ilim artık unutulmuştur. Kaybolmuştur. Hatta batış sebebimiz budur diyebilirim.

Dönelim Ali Şeriati'ye. Ne demiştik? Hep din vardı ve tarih hep dinler çatışmasıdır, diyor demiştik. Ali Şeriati Allah'ın penceresinden bakmıyor. Avamın penceresinden bakıyor. Oysa Allah'ın penceresinden baktığınız zaman bambaşka bir şey görünüyor.

Bu pencereden bir bakalım ne göreceğiz? Şöyle bir düşünelim; Allah'ı yeni bir peygamber göndermeye tetikleyen ana sebep nedir? Bir önce ki hak dinin tahrif olmasıdır, değil mi? Peki bir önce ki dinde tahrif olan nedir? Allah kendisi bunu Kuran'da söylüyor. Diyor ki; İsa Allah'ın oğludur, dediler. Üzeyir Allah'ın oğludur, dediler. Allah'ın eli cimridir dediler. Kendi elleriyle yonttukları putları Allah'a ortak koştular. Bütün bu ayetlere baktığımız zaman Allah'ın penceresinden meselenin ne olduğunu anlıyoruz. Bu ayetlerde ortak bir psikoloji var. Allah'ın doğru bilinmesi. Yani İTİKAT..!!!... Evet. Allah yeryüzünde her daim hanif bir itikadın var olmasını amaçlamaktadır. Ve hanif bir itkadın aralıksız var olması elzemdir. Devletler şeriat hükümleriyle amel etmişler etmemişler onun umurunda değil. Ne zaman ki O'na yani Allah'a iftira atılıyor, ortak koşuluyor, İTİKAT ve buna bağlu HANİFLİK bozuluyor o an yeni bir peygamberin gelmesi şart oluyor. Çünki haniflik yok olursa Allah bilinmez. Allah bilinmezse imtihanın sebebi kalmaz. Bu sebep kalmayınca da Allah ahirette adil hüküm anlamını yitirir. Bu nokta çok önemli. Hanifliğin kulağa vurmadığı tek bir insan kalmalıdır. İlahi kelimetullah davasının temeli budur.. Firavun-Musa, Nemrut-İbrahim bütün bu çatışmaların temelinde tahrif olan hanifliğin doğrultulması amaçlanmaktadır. İslam= aralıksız sürmesi gereken hanifliktir. Hiç bir peygamber, bir önceki dinin şer-i hükümleri tatbik etmemesinden dolayı gönderilmemiştir. Bozulan hanifliği düzeltmek için gönderilmiştir. Dolayısıyla Kuran'da ki şer-i hükümler bir nevi tavsiyedir. Sizin için hayırlısı budur, der Allah. Devlet olarak yaparsınız yapmazsınız o başka. Yani bunu uygulamıyoruz diye ne kafir oluruz ne de helak oluruz. Yeter ki devlet, hanif geleneği kesintiye uğratacak zulmani girişimlerde bulunmasın. Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Atatürk'ü helak olmaktan kurtaran ise kurulan Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Yani temel mesele olan hanif geleneğe dokunmamış bilakis muhafaza etmiştir. Bu noktayı iyi görelim.

Devleti ilgilendiren Şer-i hükümler Ademoğluna tavisiye niteliğindedir. Bu tavsiyeler ise o zamanın ruhuna uygundur. Bu hükümler toplumun kültürel anlayışına göre değişkenlik arz eder. Medenileştikçe toplumu düzenleyen yasalar değişmek zorundadır. Kuran'da bizzat Allah bunu yapıyor. Bir ayet gönderiyor. Toplum ıslah olunca hemen o ayeti nesheden yeni bir ayet gönderiyor. Bunun böyle olmak zorunda olduğunu buradan anlayın. Bunu yapmakla Allah devletin yasa düzenleme metodunu Ademoğluna öğretiyor. Mesela Kölelikle ilgili şer-i hükümler içeren ayetler var. Köleliğin kalktığı bir medeniyet seviyesine gelince bu ayetler var diye köle zihniyetine devam edemezsiniz. Zaten gelişen halkın nezdinde bu ayetler nesh olmuştur. Mevlana'nın HAK'KI HALKTA BULDUM demesinin temel hikmetini anlamak gerek. İslam'ın mücadelesi haniflik etrafında değişkenlik göstererek ilerlemek zorundadır. Çekirdek hanifliktir. İbrahim-i geleneğin ana unsuru budur. Ve bu unsur hiç değişmeden şeriatler hep her gelen peygamberle değişmiştir.

Arkadaşlar meseleye böyle bakıldığı zaman iç çatışma biter ve enerjimizi bilime ve teknolojiye harcamaya başlarız. Tüketim toplumu olarak kalmamıza vesile olan bu sahte kahramanların fikirlerini bırakalım artık. Ben müslümanım diyerek Allah'ın birliğine inanan insanlara da kafir demekten vaz geçelim artık..

Verda sen ne kadar UÇUYORSUN desen de eninde sonunda ümmet bu hakikate gelecektir..

Kimin ya da kime göre hakikat dostum!..

Bedir ve uhud savaşlarının önemi ve stratejisi elbette olağandır fakat sen söz konusu savaşlarda Allah adına en ufak bir tereddüt dahi kabul görmeyen ve dahi ayetlerle suratlarına tokat gibi vurulan kişilerin özelliklerini okumazsan savaşları tabiki sadece politik ve siyasi belki de ganimet olarak görürsün. Bedir savaşının nasıl meydana geldiğini okumanı salık veririm tevbe/7. ayetten başlayarak. Sn Dost amacım seni üzmek veya hırpalamak değil fakat yazdıklarınında Kur'an perspektifinden değil demode olmuş solcu fikirlerinden farklı olmadığını söylemeliyim belki sosyoloji alanında toplumsal süreçlere dair yorum yapabilirsin fakat bu meselelere değineceksen eğer öncelikle Kur'ana yakın olmalısın Kutup ve Şeriati'nin eserlerine menfi anlamda yaklaşman da bu sebepledir bakın daha geçenlerde Kutub'un eserini okumadığı belli olduğu halde densizce yorum yapma cüretini gösteren şahsa takipçilerinin birinin de haksızlık yapmış dediği duyulmadı neden? romantikmiş hayranlıkmış bunları söylemen gereken senin de sempati duyduğun aşikar bir grup var öyle değil mi?
 

zulk@rneyn

Profesör
Katılım
5 Eki 2011
Mesajlar
1,164
Tepkime puanı
34
Puanları
48
ışid le ilgili mühim bir sohpet.
bugün tarihli, güncel...

[video=vimeo;99671705]http://vimeo.com/99671705[/video]
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Kimin ya da kime göre hakikat dostum!..

Bedir ve uhud savaşlarının önemi ve stratejisi elbette olağandır fakat sen söz konusu savaşlarda Allah adına en ufak bir tereddüt dahi kabul görmeyen ve dahi ayetlerle suratlarına tokat gibi vurulan kişilerin özelliklerini okumazsan savaşları tabiki sadece politik ve siyasi belki de ganimet olarak görürsün. Bedir savaşının nasıl meydana geldiğini okumanı salık veririm tevbe/7. ayetten başlayarak. Sn Dost amacım seni üzmek veya hırpalamak değil fakat yazdıklarınında Kur'an perspektifinden değil demode olmuş solcu fikirlerinden farklı olmadığını söylemeliyim belki sosyoloji alanında toplumsal süreçlere dair yorum yapabilirsin fakat bu meselelere değineceksen eğer öncelikle Kur'ana yakın olmalısın Kutup ve Şeriati'nin eserlerine menfi anlamda yaklaşman da bu sebepledir bakın daha geçenlerde Kutub'un eserini okumadığı belli olduğu halde densizce yorum yapma cüretini gösteren şahsa takipçilerinin birinin de haksızlık yapmış dediği duyulmadı neden? romantikmiş hayranlıkmış bunları söylemen gereken senin de sempati duyduğun aşikar bir grup var öyle değil mi?
Benim sempatim tasavvufun öz kaynaştırıcı ruhunadır. Solcu demişsin. Hak'kı halkta arayan solcu oluyorsa evet. Fakat İhsan Eliaçık tarzı sol islamcılarla beni karıştırma. Dikkat edersen o takım tasavvuf düşmanıdır. Solcular bile bu mevzularda ifrat tefrit içindedirler. Bir kesimi alevilikte halkçılık görüp kendine yakın bulurken bir kesimi Ali Şeriati tarzı sosyalist islam yorumuna kaymıştır. Müslümanım diyen herkes müslümandır. Onun derdinde değilim. Fakat muhtaç olduğumuz dinamikleri, birleştirici dinamikleri fark eden yok. Her cemaat ve siyasal hareket islam adına ayırıştırıcı unsurları cımbızlayıp birbirine karşı söylem geliştirerek batı emperyalizminin istediği noktada bulunmaktadır. Bu oyun bütün ortadoğu ülekerinde tutmuştur. Bir tek Türkiye'de zayıf kalmıştır. Bunun tek sebebi gene tasavvuf geleneğinin bizde ki izleridir elhamdülillah.

Verda bak Alevilerle şu an yaşanan problemin sebebi nedir biliyor musun? 400 sene önce yapılan yanlıştır. Nedir o yanlış? İslamın siyasal yorumudur. Ta 400 sene önce yapılan bu siyasal amaçlı yorum yüzünden hala bugün siyasal sahada çatışıyoruz. Sen sanma ki bu siyasal islam yorumları bizi düze çıkartacak. Ta asırlar sonrasına yansımaları olacaktır bu akımların.

Aynı dine mensup toplumların içinde din adına çıkan her çatışma mutlaka bölünmeyle sonuç bulur. Ali Şeriati sanıldığı gibi büyük bir sosyologsa bunu nasıl göremez?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,943
Tepkime puanı
2,070
Puanları
113
Konum
Mars

adams yazıyı okudun mu? Aslında cevabı orada vermişim. Diğer dinlere inananların ahiretini soruyorsan söyleyim;

Yazını okudum ama beni sorumun cevabı orada yoktu. Sanırım sorumu da farklı algıladın...

Onlar dinin kemal 'e ermesini beklemeden gazaba ve sapkınlığa düştüler ben onların ahiretini sormuyorum benim sormak istediğim bizler müslüman olarak bütün elçileri bir tutar ve bir birinden ayırmayız ve hepsine iman ederiz. Peki İsa 'ya yada Musa 'ya nasıl iman ediyorsun yada onları nasıl tasdik ediyorsun bunu son elçiye iman etmekle tamamına iman etmiş olarak mı görüyorsun.

Günümüz hristiyanları İsa 'yı nasıl rab ediniyorlar yada yahudiler Üzeyir 'i
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun


Bu sahte aydınları okumadan önce LÜTFEN Avrupa tarihini okuyun. Antik Yunan, Roma, Fransız Devrimi ve Sanayi çağına giren Avrupasının oluş sebeplerini, düşünce akımları.... Bütün bunları kafanızda yerli yerince oturttuktan sonra bir yol haritası öğrenmiş oluyorsunuz. Ondan sonra Osmanlıyı, tanzimatı ve dağılışımızı okuyun. Bu iki cephe kafanızda niçin ve nasıl olmuşlarıyla oturduktan sonra BU SAHTE KAHRAMANLARI OKUMAYA BAŞLAYIN.. Yemin ediyorum kahkahalarla güleceksiniz.. İşte böyle uyutuluyoruz..


DostunDostu harbiden ucmussun, bu konuya dair yazdiklarin bastan sona tam bir sacmalik. Bir insan kendi dinine karsi bu kadar mi yabanci bu kadar mi kompleksli olur.

Hadi anladik bizim sahte (!) aydinlarimizi begenmiyorsun o halde cok sevdigin o bati aydinlarindan Brivoult'un "Making of Humanit =İnsanligin yapisi" adli kitabi oku ve bak bakalim o cok takdir ettigin bati'yi bugun bati yapan saikler nelermis.

Okumana da gerek yok, rahmetli Seyyid Kutub'un "Din Budur" kitabindan sana alinti vereyim;

"İslam uygarliginin modern dunya'ya getirdigi en onemli sey ilimdi"

"Her seye ragmen soyleyebiliriz ki, bugunku Avrupa medeniyetini doguran kac amil varsa hepsinin aslini hem de kesin bir ifadeyle İslam kultururunun temel etkenlerine irca edebiliriz."

Seyyid Kutub bu alintilari verdikten sonra bakin ne diyor;

"Ne tuhaf! Bir buyuk uygarlik karsisindayiz, dikkatle onu seyrediyoruz ve akil almaz bir hamakat ve gaflet icinde bu binada payimizin olmadigini saniyoruz, bize oyle geliyor. Hatta daha da ileri giderek bu uygarlik binasinin bizden ve maalesef bilmedigimiz tarihimizden daha buyuk oldugunu dusunmeye basliyoruz. Nihayet dusmanlarimizin agzindan isin gercek yuzunu ogreniyoruz.

O dusmanlarimiz ki, İslami sisteme uygun olarak İsami bir hayat surmenin artik mumkun olmadigi umutsuzluguyla kalplerimizi doldurmaktan baska bir gayeleri yoktur. Cunku, bunda cikarlari vardir. Eger bizi umutsuzluga dusururlerse, yeniden ayaga kalkmamiz, dunyanin kumandasimi ellerinden geri almamiz konusunda herhangi bir korkulari olmayacaktir."

Butun bunlari kim soyluyor? DostunDostu'nun, batinin bir maşasi-bati'nin biz muslumanlari uyutmak icin rol bictigi sahte kahraman olarak gordugu Seyyid Kutup.

İnnalillahi.

Bu vesileyle, hayati, eserleri ve mucadelesi ile gunumuz muslumanlarina ve İslam'a onder olmus buyuk fikir ve mucadele adami olan sehit Seyyid Kutub'u bir kez daha rahmetle anmis olalim. Mekani cennet olsun.

i9703 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

Yetim

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
2,702
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Yaş
45
DostunDostu Nickli Üyeden Alıntı

Bu sahte aydınları okumadan önce LÜTFEN Avrupa tarihini okuyun. Antik Yunan, Roma, Fransız Devrimi ve Sanayi çağına giren Avrupasının oluş sebeplerini, düşünce akımları.... Bütün bunları kafanızda yerli yerince oturttuktan sonra bir yol haritası öğrenmiş oluyorsunuz. BU SAHTE KAHRAMANLARI OKUMAYA BAŞLAYIN.. Yemin ediyorum kahkahalarla güleceksiniz.. İşte böyle uyutuluyoruz..


Aynen öyle Bu s.kutubun yada a.şeriatının romalılardan yada fransızladan farkları neki
 
Üst