İbrahim Sadri Şiirleri

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
sabahduasibyzozu5iszx2fp1.jpg




Hamdini sözüme sertaç ettim
Zikrini kalbime miraç ettim
Kitabını kendime minhaç ettim
Ben yoktum var ettin
Varlığından beni haberdar ettin
Aşkınla gönlümü bi karar ettin

İnayetine sığındım kapına geldim
Hidayetine sığındım lütfuna geldim
Kulluk edemedim affına geldim
Şaşırtma beni doğruyu söylet
Neşeni duyur hakikati öğret

Sen duyurmazsan ben duyamam
Sen söyletmezsen ben söyleyemem
Sen sevdirmezsen ben sevemem
Sevdir bize hep sevdiklerini
Yerdir bize hep yerdiklerini
Yaret bize erdirdiklerini

Sevdin habibini kainata sevdirdin
Sedin de kılati risaleti giydirdin
Makamı İbrahim'den Makamı Mahmud'a erdirdin
Serveri asriye kıldın
Hetemi enbiya kıldın
Muhammed Mustafa kıldın

Salat-u selam
Tahiyyat-u ikram
Her türlü ihtiram O'na
O'nun aline
Ahbabına
Ailesine
Ashabına
Ve etbahına
Yarab...





/İbrahim SADRİ
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Geriye Dönen Adam

giden1vu4er5.jpg


Yağmur yağıyordu

Benim saçlarımda kırağılar vardı

Omuz omuza konmuş bir gül

Kapıyı açtım,elinde eski bir bavul

Yüzünde daha da eski bir hikaye

Geldim dedi, geldim işte

Sana kendimi getirdim,belki unutmuşsundur

Birlikte söylediğimiz şarkıları getirdim

Bir kaç gömlek bir pijama attı

Tuttuğum notları,serin volta boylarında adımları sayıp susuşlarımı

Elimle büyüttüğüm nazlı bir menekşeyi

Gökyüzüne verdiğim dualarımı

Çakmağımı,sigaramı,tabakamı ve kitaplarımı getirdim

Döndüm dedi,döndüm işte

İçeri girdi aksıyordu bir ayağı

Oysa nasılda akardı bayrak gibi önümüzde

Nasılda oynardı saçları rüzgarı bulanda

Bir ceylan gibi nasıl da koşardı

Ayağım dedi,derin bir nefes aldı

İçerde dedi,bir bakır tas bıraktım bir kehribar tesbih

Birkaç kitap,birkaç iyi arkadaş

Tüketilmiş bir çeza ve bir ayak,güldü sonra

Dedemin yemen çölünde bıraktığı ayağı ben içerde bıraktım

Kurban olsun ikimizinki de memlekete

Oturduk,uzun uzun baktık kendimize

Onüç yıl sonra yeniden karşı karşıya

Bir deli gençliği birlikte düşürmüştük yollara

Bir yüreğimiz vardı ve onu koymuştuk ortaya

Ben başımı onun omuzuna yaslardım

O taleal okurdu kulağıma

Ben bazı geceler oturup ağlardım

O dua ederdi hepimiz adına

Ve pis bir sonbahar akşamında ayrılmıştık

Caddelerde arabalar akıyordu yağmur yağıyordu

Babalar ekmekleri saklamış çeketlerinin altına

Korkuyla evlerine koşuyordu

Düdükler çalıyordu,sirenler çalıyordu,şehri kimler çalıyordu?

Oysa biz onunla yüreğimizi koymuştuk ortaya

Arkasından baktım,elinde tahta bir bavul,cebinde ikimizin yüreği

Şifadan ayrılık,rahmetten yoksulluk

Şen olasın mahpusluk

Kaldır gözlerini yerden,onüç yıl dediğin ne ki?

Bana mektup yaz,bir de menekşe resmi yap

Ve bir gül gönder anama

Kaldır gözlerini yerden,onüç yıl dediğin ne ki?

Ve yürüdü Yusuf

Yanıp sönen mavi ışıklar düştü gölgesine

Ben onüç yıl bekleyecektim onüç yıl kavuşmak için

Cebinde rehin götürdü yüreğimi...




/ İbrahim SADRİ
 

:)zeynep(:

Hakve
Katılım
9 Ağu 2006
Mesajlar
5,094
Tepkime puanı
70
Puanları
0
Konum
Yalova
Bırakıp Gittiğin Kadarız

2dc81625894b8f1d76a6e74vh6.jpg


Bir dönüşle dönüyoruz
Hiç yağmur yağmıyor kum taneleri uçuşuyor üstümüze
Bir dönüşle dönüyoruz
Yorgunuz
Tenimiz esmer
Içimizde mağrur bir hüzün
Yaralarımız var
Ezcasi olmayan vurgunlar
En cok kadınlarımıza yakışan ağlamakla
En çok erkeklerimize dokunan caresizlikle
Yaklaşıyoruz hayatın ikindisine
Biraz daha yaklaşıyoruz
Bir el uzatımında
Akşamın alacasıyla
Bu, senin gidişinin hemen ertesinde
Dudaklarımızın kuruduğu
Suların cekildiği
Kızıldenizin diclenin
Önümüzde Musa elimizde asa ile yarıp geçtigimiz nilin
Ve eteklerimizi savura savura tükettiğimiz birlikteliğimizin ardından
Kayıp giden yıldızların şarkısı gibiyiz

Bir dönüşle dönüyoruz
Ne güzel oluyordu
Sağımıza dönüp seni görünce
Ne güzel oluyordu düştüğünde önümüze
Adı safranlara sarılı bir aşk gibi maceramız
Adı kıskanç kervanların zümrüt yüklerinde yazılı
Adı leyla
Bir vaveyla kadar dokunsanız ağlamaklıyız

Bir dönüşle dönüyoruz
Belki baksak arakamıza ordasındır
Bu efsunu kaybetmek istemiyoruz
Hiç bir şeyini istemiyoruz aslında dünyanın
İncisini yakutunu ipek yumuşaklığını yastıkların
Bebeğin yüzümüze dokunuşunu istemiyoruz
İşlerimizin limanlığını
Ocağımızın sıcaklığını bile istemiyoruz

Bir dönüşle dönüyoruz
Seni unutmamak icin şaşkın
İnanmamak için ölümüne inanıyoruz

Gittin mi aramızdan
Elini çektin mi üzerimizden
Bizi yetim şehrini öksüz bıraktın mı
Ne yapalım işte ağlamamayı beceremiyoruz
Isırdıkça kanıyan dudaklarımızdan dökülen boş sözlerle
Birbirimize soruyoruz
Hava nasıl saat kaç
Yine çayırların yeşlliğinde otlayan kuzuların arasındayız
Yine cayırların üstünde matem işliyoruz
İnceldiği yerden kopan dünya
Bir araftan yol bularak başımıza düşüyor
Gök kubbe patlıyor tepemizde
Hissediyor anlıyor ama anlatamıyoruz

Bir dönüşle dönüyoruz
Bırakıp gittiğin kadarız
Hiç yağmur yagmıyor
Yorgunuz
Tenimiz esmer
İçimizde mağrur bir hüzün
En çok kadınlarımiza yakışan ağlamakla
En çok erkeklerimize dokunan çaresizlikle
Yaklaşıyoruz hayatın ikindisine
Ne yapalım
Hiç yağmur yağmıyor
Sensiz yürüyünce
Bir dönüşle dönüyoruz
Kıyamet bize
Kıyamet bize
Sen yinede merhamet et bize
Merhamet et bize
Merhamet bize

İbrahim Sadri
 

:)zeynep(:

Hakve
Katılım
9 Ağu 2006
Mesajlar
5,094
Tepkime puanı
70
Puanları
0
Konum
Yalova
Geriye Dönen Adam


0812693ia8.jpg




Yağmur yağıyordu
Benim saçlarımda kırağılar vardı
omuz omuza konmuş bir gül
Kapıyı açtım,elinde eski bir bavul
Yüzünde daha da eski bir hikaye
Geldim dedi, geldim işte
Sana kendimi getirdim,belki unutmuşsundur
Birlikte söylediğimiz şarkıları getirdim
Bir kaç gömlek bir pijama attı
Tuttuğum notları,serin volta boylarında adımları sayıp susuşlarımı
Elimle büyüttüğüm nazlı bir menekşeyi
Gökyüzüne verdiğim dualarımı
Çakmağımı,sigaramı,tabakamı ve kitaplarımı getirdim
Döndüm dedi,döndüm işte
İçeri girdi aksıyordu bir ayağı
Oysa nasılda akardı bayrak gibi önümüzde
Nasılda oynardı saçları rüzgarı bulanda
Bir ceylan gibi nasıl da koşardı
Ayağım dedi,derin bir nefes aldı
İçerde dedi,bir bakır tas bıraktım bir kehribar tesbih
Birkaç kitap,birkaç iyi arkadaş
Tüketilmiş bir çeza ve bir ayak,güldü sonra
Dedemin yemen çölünde bıraktığı ayağı ben içerde bıraktım
Kurban olsun ikimizinki de memlekete
Oturduk,uzun uzun baktık kendimize
Onüç yıl sonra yeniden karşı karşıya
Bir deli gençliği birlikte düşürmüştük yollara
Bir yüreğimiz vardı ve onu koymuştuk ortaya
Ben başımı onun omuzuna yaslardım
O taleal okurdu kulağıma
Ben bazı geceler oturup ağlardım
O dua ederdi hepimiz adına
Ve pis bir sonbahar akşamında ayrılmıştık
Caddelerde arabalar akıyordu yağmur yağıyordu
Babalar ekmekleri saklamış çeketlerinin altına
Korkuyla evlerine koşuyordu
Düdükler çalıyordu,sirenler çalıyordu,şehri kimler çalıyordu?
Oysa biz onunla yüreğimizi koymuştuk ortaya
Arkasından baktım,elinde tahta bir bavul,cebinde ikimizin yüreği
Şifadan ayrılık,rahmetten yoksulluk
Şen olasın mahpusluk
Kaldır gözlerini yerden,onüç yıl dediğin ne ki?
Bana mektup yaz,bir de menekşe resmi yap
Ve bir gül gönder anama
Kaldır gözlerini yerden,onüç yıl dediğin ne ki?
Ve yürüdü Yusuf
Yanıp sönen mavi ışıklar düştü gölgesine
Ben onüç yıl bekleyecektim onüç yıl kavuşmak için
Çebinde rehin götürdü yüreğimi

İBRAHİM SADRİ
 

gülsün

Üye
Katılım
20 Kas 2007
Mesajlar
83
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bende değeri büyüktür, çok severim

Teşekkürler ... .
 

polatini

Kıdemli Üye
Katılım
13 Ağu 2007
Mesajlar
3,538
Tepkime puanı
1,017
Puanları
0
güzel paylaşım teşekkürler...
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Yalan


saatttkksm7crue0.jpg



Hadi gidiyorsun
yürekten kan gidiyor,sen gidiyorsun
herşey gidiyor
gökte bulut,dağda kar,düzde kervan gidiyor
solgun bir gül oluyor insan
bir demet kır çiçeği ölüyor sen gidiyorsun
ne ucuz yaşıyorsun,ne kolay
bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun
bakma öyle
ben kanıyorum sen üşüyorsun

kolay değil bir yalan bu
yaralayan kanayan koca bir yalan
yalan işte
sevdiğim yalan
şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu
ve tarla faresi ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi
yumuşak sıcak bir yalan
ıslak gözlerimle geçiyorum
yaralı bir ceylanın kalbinden
ceplerimde kül var
bir yangından arta kalan

sorduğum adreslerde kimse olmuyor
ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman
her şey bir yalan gibi yandığı zaman
yalnız olduğunu anlıyor insan
anladım ve geçtim
yaralı bir ceylanın kalbinden

aynamı kırdım fotoğraflarımı yaktım
nasıl da acımasızdım tafralarıma karşı
nasıl da umarsız

su gördüm düşümde
karanlıktı ve gürültüyle çağlıyordu
ceplerimde kül vardı ve yanıyordu
sonra sabah oluyor
ve bir ceylan kalbinde alem ağlıyordu

hayır diyordu bir dağ köylüsü
hiçbir şey için geç değil
ve geç değil bir şey için hiçbir şey
bişey vardı öyleyse bişey
beni çeken
gecenin duldasından uzağa
kocaman çayırlara çeken bişey
gümrah ırmaklara
sonra sıcağa sonra acıya
sonra yaralarıma merhem olmaya kapıma dayanan
bişey

tutsana beni,bırakmasana
olsun yaralasana
olsun,ağrısa da
yalan da olsa,kalsana

dağ köylüsü
aşkın olduğu yerde ben varım
sen olmasan da ben varım
yağmur yağar saçlarım filizlenir
bir yıldız düşer omuzlarıma
ıslık çalar ıslanır şarkılarımı söyler geçerim kapından
camların buğusundan ve yağmurun kokusundan
tanırlar beni
bilirler
en iyi yalanlarını ben alırım onların
adresler sorarım kimseler oturmaz orda
ve kimseler olmaz ben sordukça

dağ köylüsü
şimdi gidersen
şimdi git
kalırsan şimdi


/ İbrahim SADRİ
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Gözlerin Cennetimdir...

alandriasrescuebyyagakvd5.jpg



Sonunda bir
Aşk yürür damarlarıma
Bilirim sen
Dağ gibi bir yürekle beklersin gemilerimi
Sonunda bir
Sevabım varsa yazılan alnıma
Gözlerin cennetimdir
Bu sevgimdir bu yüreğimdir
Bilirsin böyledir bu adamın sözleri
Ama gözlerindir
Ondört yıldır ısıtır evrenimi
Sonunda bir
Aşk yürür damarlarıma

Seni sevmek
Bir menekşe büyütmek gibidir
Uzun yollardan dönmek gibidir
Ne varsa hasrete dair bilmek gibidir
Seni sevmek
Pazar günü güneşe çıkmasıdır şairin
Kara saplı bıçak gibidir sinesine saplanan
Erzincan'ın türküsü içli
Erzincan'ın dağı dumanlı
Ve ağır olur erzincan'ın adamı
Suskunsam
Buna ver biraz da
Bil ki
Sonunda bir
Aşk yürür damarlarıma
Sevabım varsa yazılan alnıma
Gözlerin cennetimdir
Beni yalnız bırakma sıratta

Ve
Bir gül düşsün yüzüne
Ve
Bir gül
Yansın kandilleri yüreğimin
Şimdi
Hülyam
Ben burada seninle seni özlemekteyim
Galiba
Biraz böyle becerebiliyorum
Sevdamı söylemeyi
Bunun için çok seviyorum
Şiiri ve seni


Sonunda bir
Aşk yürür damarlarıma
Sevabım varsa yazılan alnıma
Gözlerin cennetimdir
Beni yalnız bırakma sıratta

Ben burdayım
Sen de kal yanımda


/İbrahim Sadri
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Devran...

img4330bw650filteredwg1.jpg



Şimdi burdan gidiyorum
Geriye kalan bir yığın talan
Zehir gibi çekmişim içime dünyayı
Oynadığım sokaklar
Doğduğum apartman
Kavgalarda yediğim yumrukların
Acısına aldırmadan
Şimdi burdan gidiyorum
Kara gözlerine bakmadan bir daha
Bir daha yıkılmadan
Bir daha vurulmadan alnımdan
Vefasızlığına bir daha ağlamadan
Çatmışım dünyanın çatına hikayemi
Yabana kurda kuşa asılsıza kanmadan
Düşmeden ansızın gözlerimi kaçırmadan
Hiç arkama bakmadan kapıları çarpmadan
Silmeden yazılan yazdıkarımdan utanmadan
Hiç yıkılmadan üstüne yıkılası dünyanın
Yaşadığımdan utanmadan
Şimdi burdan gidiyorum
Ah tan vurduğunda sabahın
Yıldızları semaya serptığinde gecelerin
Bir yetim üşüdüğünde kıyametin adaleti
Ah merhamet etmeyene merhamet etmeyenin merhameti
Üstümde bir beyaz gömlek


Abimin düğün hediyesi
Öp kardeşim elimi dediği o düğün gecesi
Gözlerime bereketi sürdüğü o düğün gecesi
Ve sevdiğimizi bir menekşeyi sever gibi sevmesini bellettiği
O yakışıklı yüreğini de götürüyorum abimin
Bir de senin o zehir zemberek kara gözlerini
Şimdi burdan gidiyorum
Anamın duası yoldaş olsun
Bir de bilirsin sen işte
Hani yağmur yağıyordu
Hani üşüyorduk biraz da
Hani geceydi
Hani sinmişti saçağın altına kuşlar da
ilk orda kopararak o kara gözlerini
Ettiğin iki kelime var ya
Bir de onu götürüyorum
Beni özleyince


Bir nehir yatağını bulsun
Kar düşsün dağlarına
Ceylanlar suya insin
Sesime bakıp da ağlıyorum sanma
Beni özleyince böyle olsun biraz da
Bir tren kalksın gardan
Bir vapur limandan
Martılar sırf haytalığına konsun dumanına
Sarışın çocuk taze simit satsın
O kırgın sesinden damlayan
Bir gül değsin avuçlarına


Rüzgar ve kuşlar
Gelip konsun pencerene
Bir dalga sahile vursun kendini
Alaturka bir parça ayrılsın üşüyen yanından
Ayrılıversin yaprak dalından
insan sevdiğinden ansızın ayrılıversin
Kan damarından
Can pazarından
Adam baharından ayrılıversin
O dağda
O dört mevsim erimeyen kar var ya
Yokluğum öyle erimesin
Kurdun kuşa içi atsın
Bir düğün gecesi parlasın namlunun ışığı
Bendim işte o köşedeki çocuk


Şimdi burdan gidiyorum
Yabana kurda kuşa asılsıza kanmadan
Düşmeden ansızın gözlerimi kaçırmadan
Hiç arkama bakmadan kapıları çarpmadan
Silmeden yazıları yazdıklanmdan utanmadan
Hiç yıkılmadan üstüne yıkılası dünyanın
Yaşadığımdan utanmadan
Şimdi burdan gidiyorum
Ah tan vurduğunda sabanın
Yildızları semaya serptiğinde gecelerin
Bir yetim üşüdüğünde kıyametin adaleti
Ah merhamet etmeyene merhamet etmeyenin merhameti



/İbrahim SADRİ
 

ayşirin

Şairane
Katılım
7 Şub 2007
Mesajlar
1,269
Tepkime puanı
5
Puanları
0
İSTANBULA KAR YAĞIYORDU (7958 Hit)

Yetmiş dokuzun kışıydı,
Sertti, soğuktu
İstanbul’a kar yağıyordu..
Kömür yanıyordu sobalarda
Geceleri polisler, bekçiler oluyordu..
Bir de biz oluyorduk
Ölümüne üşüyorduk ha
Yalan yok polisler de üşüyordu

On altı yaşındaydım..
Her şeyi bükecek bileğim vardı
On altı yaşındaydım

Aslan gibi ortadaydım
Gündüzleri okulda coğrafya defterimin arkasına
Senin için şiirler,
Geceleri duvarlara ülkemi kurtarmak için
Kahrolsun yazacak kadar adamdım
On altı yaşındaydım
Ne senin haberin oluyordu şiirlerimden
Ne de birileri kahroluyordu
Mahalle duvarlarına çiziktirdiğim harflerimden
On altı yaşındaydım
Yalan yok

Ben yazmaya böyle başladım
Coğrafya defterim bir eskiciye kurban gitti
Duvarlarına yüreğimi bağırdığım o evler birer birer
Yıkıldı gitti..

Şimdi güzel kağıtlara yazıyorum,
Kocaman laflar ediyorum
Marşlar biliyordum,
Kitaplar okuyordum.
Koşarak ve ıslanmadan geçiyordum sulardan
Koşarak ve ıslanmadan yaşıyordum.
Bak
İstanbul’u seviyordum
Seni seviyordum
Dualar öğreniyordum
Meydanlarda toplanıp bağırıyordum
Herkes gibiydim,
Herkes kadar cesur..
Herkes kadar korkak
Herkes kadar filinta delikanlı
Ve herkes kadar buralı..

Yetmiş dokuzun kışıydı,
Sertti, soğuktu
İstanbul’a kar yağıyordu..
Ağzımızdan dumanlar çıkıyordu konuşurken..
Haliç’ in arkasında toplanıyorduk
Gece adamı içine çekiyordu
Biz geceyi içimize çekiyorduk..
En güzel ben yazıyordum duvarlara yazıları
Herkes beni seviyordu..
En güzel şiirleri de ben yazıyordum oysa
Coğrafya defterimin arkasına..
Bunu kimse bilmiyordu

Sizin evin duvarına kahrolsun diye yazıyordum
Ve hızla kaçıyordum
Sizin evin duvarına bir kez olsun
Seni seviyorum diye yazamadım
O zaman duvarlara öyle şeyler yazılmıyordu
Dedim ya
Yetmişdokuzun kışıydı
Sertti, soğuktu
İstanbul'a kar yağıyordu.
 

B.ü.S.r.A

Doçent
Katılım
10 Ara 2006
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Oku

Oku, yaratan Rabbin adına
Oku, yaratan Allah adına
Oku, çünkü okumak ilk sözüdür vahyin
Ve patlayan ilk goncası kurtuluş kitabının

Oku, yüreği dağlanmış analar anısına
Gözlerinde kan çiçekleri anaların
Boğazlarında hıçkırık düğümü
Kalplerinde hançer

Oku, kahramanlar anısına
Yaralı ve mübarek bedenleriyle
Oku, çünkü yiğitlik onların çeşmesinden sulanıyor
Oku, özgürlük yoluna dökülen kızlar anısına
Gelinlik giysisi kanlı kefenlerini kölelik alçaklığına
Ve avarelik azabına yeğ tutan

Oku, islamın ergin erleri anısına
Oku, adı sanı bilinmeyen şehitler anısına
Künyesizler anısına
Orda, burda, sokaklarda, alanlarda
İşkence yerlerinde, dağ başlarında
Dağ gibi ölümleri göğüsleyenler anısına
Adlarını hiç duymadın belki onların
Ama değerler bağı henüz kurumamışsa
Tanığıdır o kutlu kanlarının

Oku, ufuk çizgisinde kuşlar
Kanatlanıp şehitlik bağından
Nakşediyorlar kanayan kanatlarıyla
Hem sevmek hem buğz etmektir din
Sevmek ve kin duymak
Evet mutlaka Allah yolunda ve Allah aşkına

Oku, çünkü meyvesi okumanın
Basirettir hicrettir şahadettir
Oku, yaratan Rabbin adına
Aydınlığı karanlıktan
Gündüzü gecenin derinliklerinden
Uyanışı ahmaklığın bağrından
Sahiplenmeyi sömürünün rahminden
Ve kurtuluş kavgasını tutsaklık kurumundan
Yaratan Allah adına

Oku, hakkın adına ve hiç tasalanma
Çünkü batıl kalkacak ortadan
Çünkü cihadıyla Muhammed ümmetinin
Zulüm silinecek kucağından tarihin
Ve kardeşlik ve sevgi ve iman
Dünya insanlığına nur tabaklarıyla sunulacak

Oku, yaratan Rabbin adına..


İbrahim Sadri
 

Bîdâr

Aktifleşmemiş
Katılım
31 Tem 2007
Mesajlar
5,222
Tepkime puanı
207
Puanları
0
ne kadar Zormuş ÖyLesine sevmek..
 

zübeyde

Doçent
Katılım
25 Nis 2007
Mesajlar
652
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
36
ve ne kadar da acı verirmiş öylesine sevmek...
 

Çiğdem

Asistan
Katılım
3 Eyl 2007
Mesajlar
257
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
34
Konum
istanbul
Benim Abilerim Vardı..

Onun adına hizmet diyen elbet kendisine hizmet payesinden fazlasını uygun bulmamıştır.İşte bu gelen , hizmetin sahibinin aciz bir hizmetçisinin kalbine fısıldadığı fısıltılardır.Şiir gibidir , fakat şiir değiller.Kalbe öyle geldi, dokunulmadı...



Benim fidanlarım vardı
Karşıki bayıra gömülmüş yiğidin mezarı başında diktiğim.
Benim fidanlarım vardı
Hayallerimi dallarına astığım,
Yapraklarını gözyaşı olmuş dualarımla suladığım fidanlarım vardı.
Çölü bahara çevirmeye kararlı söğütlerim ,
Gökten rahmet yağmuru çekip indirme azminde
Meyveleri yıldızlar,
Yaprakları göktaşları fidanlarım vardı.
Şeytanlar taşlamak için sonbaharları
Benim semama göktaşları yağardı.
Ve bir şarkım vardı fidanlarıma söylediğim...
Kalkarmı ki yiğidim şu uykudan?
Ve şarkımda hayat vardı, ümit vardı , hasret vardı,
Anlattığım masallarım vardı.
Onları , yanına diktiğim yiğidin destanları,
Mazinin derelerinde kahramanlarım vardı.
Benim fidanlarım vardı.Ben fidanlarımda vardım.
Fidanlarım vardı ya...
Kurumuş fidanlar kurumuş ağaçlar arasında
Yemyeşil fidanlarım,
Bugünkü fidanlar kadar yarın da ağaçlarım vardı.
Dalları altında milletlerin serinlediği,
Koca söğütlerim vardı.
Ve ben böyle sevdim fidanlarımı
Onların üzerine titredim,
Onların yarını üzerime titredi.
Gölge oldum onlara yakıcı çöl sıcaklarında
Yarınları neslime gölge yaptım.
Suladım onları aşkla, şefkatle, hasretle...
Yarınları ; semadan aşkı şefkati çekti, aldı
Geriye bir hasret kaldı
Ve ben hasreti sevdim...
Dediler:" Zaman sarrafı talipmiş fidanlarıma"
Dediler : " ormanlarmış ücreti, kavuşmakmış, hasretten kurtulmakmış"
"Bayırdaki mezardan, yiğidim yeniden uyanmakmış"
Ve bana bunları görmek varmış!
Demek anlaşılmamak varmış
Demek hey gidi günler demek varmış
Hasrete hasret duymak varmış!
Anlaşılmamak varmış ki;
Ben hasreti sevdim çilemi sevdim
Fidan değil orman değil benim derdim!
Ben gözyaşlarıyla fidanlar yaşatmayı sevdim.
Suyu değil... sulamayı sevdim.
Kavuşmayı değil... Koşuşmayı sevdim.
Ve ben bunu ağabeylerimden öğrendim.
Evet ; benim ağabeylerim vardı
Beni anlayanlarım vardı, hasreti sevenlerim vardı
Dertleri dertlerime
Dertlerim dertlerine karışmış benim ağabeylerim vardı
Kavuşmaktan geçmiş koşuşturanlarım vardı
Fidanlara su taşıyanlarım
Fidanları suya taşıyanlarım vardı
Derdi hayat bilip yaşayanlarım vardı.
Kuru dallar arasında yeşillik arayanlarım vardı.
Hayat verenlerim vardı, hayatlarını verenlerim vardı.
Benim ağabeylerim vardı
Ve ben ağabeylerimde vardım.
"Ehlime Allah ve resulunu bıraktım " diyen Ebubekirlerim
"Bir bu kadarını bıraktım" diyen Ömerlerim vardı.
Adı vermekle bir anılan ağabeylerim vardı.
"Fidanlar ağaç olmadan verenle sonra veren bir değil" deyip vermekte
yarışanlarım vardı
Benim Karunlarım yoktu
Kendisiyle birlikte herşeyini veren Harunlarım vardı.
Ve ondandır, mutlu yarınlarım vardı.
Boynum bükük , "fidanlar derdine ağladığım gün "
Sırt sıvazlayacak abilerim vardı.
Kutup yıldızlarım vardı.
"Siz koşmanıza bakın, arkanızda biz varız" diye
Yılda bir kaç kez ve daha fazla ışıldayan
Benim ahiretler aydınlatan güneşlerim vardı.
Karanlık kovalayıcılarım vardı
Konuşunca destan yazanlarım vardı
İNSANLAR ARASINDA İNSANLARDAN BİR İNSAN OLANLARIM vardı
Benim ağabeylerim vardı.
Benim ağabeylerimle paylaşacak bir hasretim vardı.
Aynı güzele vurulmuş yedi genç, yedi bin genç,
Kendi genç, kalbi genç, aşkı taze, hasreti genç
Ağabeylerim vardı.
Ve ondandır ben vardım, umutlarım vardı.
Ve kalbinde kıpırdayan bir hayal gibi
Bandıkça susatan bal gibi
Yudum yudum, nefes nefes içime çektiğim
Gelecekten haberlerim vardı.
Hiçbirşeyim kalmadığında, kimseler kimsesiz kaldığında
Benim ağabeylerim vardı.
Yok demek kalplerimize ağır gelip
Parmaklarımızı kırarcasına yumruklarımızı sıkıp
Şehadet parmaklarımızı ısırdığımızda
YOK diye gelen ses boğazlarımızda düğümlendiği günler,Varolan ağabeylerim vardı.
Kendi varlıklarıyla yoku varedenlerim vardı.
Fidanlarıma "benim" diyenlerim vardı.
Her çağrıya koşanlarım,
Her koşmaya çağıranlarım vardı.
Alanlarım, verenlerim, isteyenlerim vardı.
GÜLENlerim ağlayanlarım sevenlerim vardı.
Benim ... Benim ağabeylerim vardı.
İşte "DERDİ SEVMEYİ" ben bu ağabeylerden öğrendim
Her dertliye ağabeylik yapan
Ağalardan beylerden öğrendim
Ondandır arkadaşım:
Bana fidanlardan bahset; Ağaçları sahibinden sor!
Bana sulamaktan bahset; suyu gönderenden bil!
Bana koşuşmaktan anlat; Kavuşmayı Allahtan bil!
Ve ne olur!Bana "derdin bittiği günden " bahsetme
Çünkü ben derdimi sevdim.
Derdimi dert edenleri sevdim.
Ağabeylerimi sevdim.
AĞABEYLERİMİ SEVDİM.


İ.SADRİ

http://www.youtube.com/watch?v=Suby8A35KGU
 

hiba_nur

Profesör
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
774
Tepkime puanı
6
Puanları
0
EĞER



Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,

Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,

Merak ediyorum neler yapacağınızı...

Biliyorum ama

Böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı,

Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,

Ve inandırmaya çalışacağınızı,

Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı;

Gerçekten evinizde ona hizmet etmekten alacağınız hazzı.

Fakat söyleyin bana,

Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde,

Onu kapıda mı karşılayacaksınız?

Yoksa onu içeri almadan önce, aceleyle,

Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp

Yerine Kur'anı mı koyacaksınız?

Peki hala Amerikan filimlerini seyredecek misiniz televizyonda?

Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle,

O size kızmadan önce?

Kimbilir?

Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mı dilerdiniz,

Hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi...

Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız?

Ve bunun yerine ortalığa,

Kitaplığınızın raflarında tozlanmış,

Hadis kitapları mı çıkaracaksınız?

Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz?

Yoksa teleşla ne yapayım diyerek,

Sağa sola mı koşturacaksınız?

Merak ediyorum:

Eğer Peygamber Efendimiz,

Bir kaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa,

Yapmaya devam edecek misiniz,

Her zaman yaptığınız şeyleri?

Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı?

Her yemekten sonra sofra duası etmeyi,

Yine zor mu bulacaksınız?

Hiç yüzünüzü asmadan,

Oflayıp puflamadan,

Her vakit namazınızı kılacak mısınız?

Ya sabah namazı için,

Sıcacık yatağınızından,

Erkenden fırlayacak mısınız?

Peki ya yine mırıldanacak mısınız,

Her zaman söylediğiniz şarkıları?

Ve okuyacak mısınız,

Her zaman okuduğunuz kitapları?

Peki bilmesine izin verecek misiniz,

Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri?

Yoksa hiç bilmemesini mi isterdiniz?

Şöyle diyelim ya da:

Gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz Peygamberi de?

Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız?

Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla?

Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız,

Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle?

Şimdi söyleyin açık yüreklilikle,

Onun kalmasını ister misiniz sizinle?

Sonsuza dek, hep birlikte...

Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız,

Ziyareti bitip gittiğinde?

Gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi?

Bilmek ve düşünmek,

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse

Yapacağımız şeyleri...

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,

Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,

Merak ediyorum neler yapacağınızı ...


İbrahim SADRİ.
 

.şüheda.

depresif polyanna
Katılım
18 Mar 2008
Mesajlar
2,149
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Konum
Şehr-i Yâr
ibrahim sadri

Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden
Sevdiğimiz şarkıları da
Pencareme konan yusufcukları da
Bana karanlığı bırak
Beni bırak, beni böyle bırak
Böyle ansızın, böyle yakışıksız
Böyle anlamsız, böyle dağınık
Öyle kapıda susuşun
Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun
Koy beni sensizliğe
Ve otursun içime kül gibi kor yangının

Şimdi gidiyorsun, git
Hadi git
Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git
Hadi kanatma
Hadi yıkma
Hadi dokunma
Zaten ben seni öylesine sevmiştim

Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
yolculukcrjv9.jpg


Açıldı ömrümün haritası
Bir omzu düşük ağır delikanlı
Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı
Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran
Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası
Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı

Benim ömrümde, bir kırlangıç ağıdı vardır bildiğim
Benim ömrümde, tel örgüler kuşluk ayazında
Kör karanlık yağlı kurşun
Birde yanık türküsü anamın
Her biri bir başka seherinde güz dönümümün
Vurup gitmiştir sessizce oğulları
Şu gurbet denen şu belalı buğ yılanı, şu bilinmez sefere

Benim ömrümde, bir ırmak vardır
Durup önünde taş yüzdürdüğümüz ak köpüklerinde
Sesine sesimizi kattığımız
Ve anamızın patiskadan biçtiği uzun donlarımızla
Bir turna balığına gençliğimizi sattığımız
Aylandığımız,
adamdan sayılıp delikanlı halaylarına karıştığımız
Yıldızların altında, dam bacalarında aşık attığımız

Benim ömrümde, yarı çıplak popil delikanlısı ortalığın
yağmurların sevdalısı ve parlayan yusuftutan kuşları
Benim ömrümde, mor menekşe
Yediveren gülleri ve böğürtlen
Birde sen!
İçime işleyen ah sen!
Ondokuz yaşımın
Ve ırmağımın
Ve toprağımın hakkına birde sen! ..
Bulutlarıma kına yaktığım sebebin
Namerd olayım sevmedim hiç kimseyi böyle bu kadar! ..
Ya da sevemedim
Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı
Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran
Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası

Bu da bir gurbettir yıkar adamı içine
Bu da bir rivayettir, on iki yıl bilmem kaç bin gece
Bir türkü sesinde..
Dumanlı dağları duman kaplamış
Yine mi gurbetten kara haber var?
Seher vakti bu yerlerde kimler ağlamış?
Çimenler üstünde gözyaşları var..
Benim ömrümde..

Şimdi vur, vur içine onca talanı
Onca sevdayı vur, vur Ali Munzur
Bu sol yandaki hicran yarası öyle çok ki..
Benim ömrümde çiçeğin bozamadığı
Karanlığın düşemediği yüzüm
Bana mahsus kor ayazda üşüdüğüm
Hercanın yeşili, Cemilin üzüm gözlü güzeli
Ve hüzün yaprağını dökende dut ağacın
Kalbime bir gül dikeni, fikrime sevda batanda.
Kemahın istasyonuna doğu expresi demir atanda
Murat suyu Fırata karışır üç gün üç gece kan akanda
Ben belki bin gece sayanda gurbet akşamlarında yıldızları
Emanetime iyi bakasın köylü kızı
O elinde tuttuğun kanayan şey Ali Munzurun kalbinin yarası

Benim ömrümde, yarı çıplak popil delikanlısı ortalığın
Yağmurların sevdalısı
Ve parlayan yusuftutan kuşları
Benim ömrümde, mor menekşe
Yediveren gülleri ve böğürtlen
Birde sen!
İçime işleyen ah sen!
Ondokuz yaşımın ve ırmağımın ve toprağımın hakkına
Birde sen!
Bulutlarıma kına yaktığım sebebin
Namerd olayım sevmedim, hiç kimseyi böyle bu kadar
Ya da sevemedim.
Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı
Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran
Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası
Açıldı ömrümün haritası..




/İbrahim Sadri
 

.şüheda.

depresif polyanna
Katılım
18 Mar 2008
Mesajlar
2,149
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Konum
Şehr-i Yâr
adın batsın...

yüreğime bir gül çizdim kanlı yaş ile
yaktın beni küle döndüm dumana döndüm
nasıl edem nere gidem dertli baş ile
bilemedim teli kırık kemana döndüm

canım aldın, can evimden vurdun ya sende
küstüm sana, faydası yok, geri dönsen de
sende vefasız çıktın, sende hayırsız çıktın
sen de vicdansız çıktın adın batsın

zaman ola devran döne sen de çekesin
yitiresin umudunu heder olasın
aşka düşe kahrolasın candan bıkasın
ömrün boyu bir kez olsun gülmeyesin

sen ki beni rezil ettin yedi cihanda
yalan oldum talan oldum senin sayende
sende vefasız çıktın, sende hayırsız çıktın
sen de vicdansız çıktın adın batsın

beni özleyince bir nehir yatağını bulsun
kor düşsün dağlarına, ceylanlar suya insin
sesime bakıpta ağlıyorum sanma
seni özleyince böyle olsun birazda

ayrılıversin yaprak dalından
insan sevdiğinden ayrılıversin
kan damarımdan can pazarından
adam baharından ayrılıversin

dağda dört mevsim erimeyen kar varya
yokluğum öyle erimesin
sende vefasız çıktın, sende hayırsız çıktın
sen de vicdansız çıktın adın batsın
İBRAHİM SADRİ
 

polatini

Kıdemli Üye
Katılım
13 Ağu 2007
Mesajlar
3,538
Tepkime puanı
1,017
Puanları
0
sen de vicdansız çıktın adın batsın

olsun yine de adı batmasın....
 
Üst