Hayrunnisa Gül: "İlköğretimde Türban Olmaz!"

ukubat

Profesör
Katılım
9 May 2007
Mesajlar
1,942
Tepkime puanı
103
Puanları
0
Konum
istanbul,fatih
Web sitesi
www.ismailaga.org.tr
Heyhat! ABD ve Siyonizme parti ile mi karşı çıkılıyormuş? Yoksa iman ile mi?


Siz statüko gibi toplum mühendisiliği yapın, sonra yaptıklarınıza cihad adı verin. Bu düpedüz bağydir.

Kalkıp halka "bu senin önceliğin değil, AKP'nin yaptığı her ne ise senin önceliğin odur" diye dayatın, sonra güya her türlü dayatmaya karşı imiş gibi yapın.

Halk ne isterse, neye muhtaç olsa, "bunu sakın isteme sus, yoksa hükümet düşer" deyin sonra siyonizm ile mücadele ettiğinizi söyleyin.

Hayret, bu dayatmalar siyonizm ürünü değilmiş gibi yapıyorsunuz.

Sen kalk Davos'ta sokak çocukları gibi laf et. Ardından Siyonistlere her türlü ticari ilişkiye gir, onları en yakın dostlardan ilan et. Buna cihad adını ver.

Sen Filistin'e gelince güya kıyamet kopar. Afganistan ve Iarak zulümlerine resmi destek ver. Buna cihad adını ver.

Sen kalk içki içmeye yaşam biçimi ve kültür adını ver. Sonra sen kalk kızının başını bağlması isteyenlere cahil de, buna cihad adını ver.

Sen kalk zinayı serbest bırak, çıplak karılara bilbordlarda izin ver, sonra sen kalk "başörtüsü farzdır. Bir an önce yasak kalksın" diyenlere "sus yoksa hükümet düşecek" de buna cihad adını ver.
Sen medresede defileye izin ver, 8 sene Bediüzzaman Mevlidine izin verme, sonra kalkıp siyonizm ile mücadele ettiğini söyle.

Sen her türlü Kemalist dayatmaya yelkenleri indir, buna cihad adını ver.

Milleti cerbeze ile aldatıyorsunuz.

Ama unutmayin, tavuk uzun müddet tavus taklidi yapamaz.

Dök dök kinini dök...
Yazdıklarını Odatv gibi yerlerden kopyala yapıştır ile buraya getirmeye zahmet etme...
Bize Odatv linkini ver biz bakarız...
Bütün İSLAM alemi Davos'un arkasında...

:yn:3- Topluluklar hakkında tahrik ve taciz edici, küçük düşürücü, tehdit edici, küfürlü, örf ve adetlere karşı, nefret dolu, argo ve sokak ağzı olarak tabir edilen bozuk lisanla mesajlar göndermek, din, dil, ırk ayrımına yönelik iletiler göndermek ve materyaller kullanmak; forum yöneticilerini ve kullanıcılarını küçümser davranışlar sergilemek yasaktır.
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Ne oluyor size böyle?

Okullarda küçücük çocuklara Kemalist dayatmalara ses çıkarmayıp, kızını örtünmesi için baskı yapanlara "cahil" diyenlere taraf çıkmak da neyin nesi?

Çocuklarım benimdir. 18 yaşına kadar dilediğim fikre ve inanca sahip olması için çabalarım. Hiç kimse bu çabaya cehalet diyemez.

Ben kızmızın örtünmesi için her türlü şeyi yaparım. O kızabilir, üzülebilir istemeyebilir. Ben yine de onun cehennemde yanmaması ve tesettür farzını çiğnememesi için uğraşırım. Baskı dediğin nedir, mahiyeti nedir? Ben onun ağzını burnunu kırsam haklısınız. bu zaten dinimizde yok. Yapan kızının başını örtmesi için çabalamasından değil, şiddetinden ve öfkesinden cahildir. Öylelerin cehaletini tüm Müslümanlara mal etmek Müslümana yakışır mı? Hadi kafirlerin vazifesi bu!

Çocuklarını Atatürkçü, kominist, ateist, yetiştirmek için baskı yapan ailelere saygı duyup, evladının ebedi hayatını kurtarmak için çabalayanlara cahil demek düpedüz Kemalist dayatmadır. Onu kim söylerse söylesin, bilsin bilmesin onlara hizmetkar olmuştur.

Benim kızım 10 yaşında ve kendi kapanmak istiyor.

Hadi şimdi küçük; dört sene sonra liseye gidince genç kız olacak ve dinen reşit sayılıp tesettür farz gelecek. O vakit ne olacak?

Hayrünnisa Hanım acaba bütün yolları kapatmadı mı?

İktidar uğruna, siyaseten taraf olduğunuz adamları muhafaza uğruna dininizden taviz vermeyiniz. Unutmayın, biz dünya için değil ahiret için uğraşıyoruz.

Derdi dünya olan ise bu forumda yazmasa iyi olur. Başka ehl-i dünya forumlar var. Kirli fikirlerini orada neşretsin.

Burası AKP iktidarını kurtarma yeri değil.

Baştan sona kadar katılıyorum size.

Baştan da söylediğim gibi çocuğu yönlendirmek annenin elindedir. Lütfen çocuğa baskı kurulmamalı diyerek kendi nefsimi rahatlatmayalım, bunların altınada saklanmayalım.insanoğlu neyi istemişte başarmamış? siz halis niyetle yavrunuzun kapanmasını bir isteyin bakın o yavru neler başarır. Çoğu annede şunu görüyorum; çocuğum istemiyor,psikolojisini bozamam. Yahu sen güzellikle onun dilini çözerek hak için uğraştın mı? yoksa bir kere bağıra çağıra söyleyip tembellik mi ettin? etrafıma baktığım da genel olarak konuşursam; örtünmeyi çocuk değilde anne istemiyor, "küçücük çocuk başörtü takar mı" söylentilerine muhatap kılınacağı için annenin nefsine zor geliyor.

Baskıyada gelirsek; cehennemin ateşinde evladınızı yanarken görmektense eminim her biriniz çocuğunuzu zincirlemeyi dahi yelersiniz.Her konu güzellikle hallolur güzellikten anlamayan çocuklar var demeyin gerçekten her çocuğun bir dili var o dili bulmakta annelerin, babaların elinde.Tabi babanın rolude çok büyük, anne isterde baba müsade etmezse hiç birşey yapamaz sınız.

Konumuz sadet değil ama söylemeden geçemeyeceğim;

sadetten herhangi birisi dahi bu cümleyi kullanmış olsa idi şuanda taşa tutulmuştu.

Adaletli olmak gerek.

Hayrunnisa hanımefendi'nin, bu cümleleri gerçek şuurla söylediğini de sanmıyorum. Bilemediğimiz birşeyler olabilir, haberide izlemedim açıkcası ama ani gelmiş bir soruysa şaşırıpta bu şekilde de konuşmuş olabilir bilemiyorum, bu söylediklerine gerçekten inandığını düşünmek bile istemiyorum.
 

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
İlkokulda başörtüsü... Bizler üniversite ve sonrasında başörtüsü kullanan kadın ve kızların eğitim ve çalışma haklarının adalet mücadelesini verirken, iş nasıl oldu da gelip çocuklara dayandı; anlayabilmiş değilim. Medyada illüzyon dedikleri bu olsa gerek. Kadınlar, başörtülü oldukları için Meclis’ten kovulup, vatandaşlıktan atılırken, öğretim üyesi oldukları üniversitelerden dışlanırken, avukatlık gibi aslen serbest meslek olan işlerini dahi yapamazken... Onbinlerce öğrenci, üniversitelerden uzaklaştırılırken... Yaşlı teyzeler sırf örtülüdür diye diyaliz makinesine sokulmayıp, kapı önlerinde ölüme mahkûm edilirken... Birileri de kalkıp, 6-11 yaş arası kız çocuklarının örtünüp örtünmeyeceğine getirip dayamaya çalışıyor bu hadiseyi. Sanki her türlü haksızlığın önü kesildi, şimdi “bunlar yarın öbür gün çocukların da başını örter”e geldi sıra. “Potansiyel suçlu” ilan edilen örtülü kadınların üzeri, bu sefer de, “çocukları da örtecekler” yaygarası ile kapatılıyor...
Meseleyi bu şekilde çarpıtmak baştan söyleyeyim; düzenbazlıktır. Yaraya tuz basmaktır, kör kurşun sıkmaktır... Dikkat! Bu yara, sadece toplumdan refüze ederek dışladığınız kadın ve kızları değil, hepimizi toplumsal bir yaralanmaya, paranoyaya götürüyor.
Bir babanın ilköğretimdeki çocuğunu başörtüsüyle okula göndermek istemesi üzerine gündeme geldi hadise. Meclis’teki bir vekil; “Devlet çocuğa el koyar” dedi ardından. Baba ile devlet arasında çekiştirme konusu girdi devreye. “Çocuklar kimindir?” sorusunu tartışmaya başladık dört elle. Babalar bir yandan çekiyor, devlet öte yandan... Aynı babalara, 11 yaşında buluğa ermiş kızları için görücüler çıkıp gelse mesela, gelenlere derhal sapık muamelesi yapılır, Allah korusun cinayet çıkar... Veya aynı kız çocuğu “buluğa erdim, gerçi on bir yaşımdayım ama kendime şöyle şöyle bir iş kurmak istiyorum” diye Ticaret Odası’na başvursa, “Evladım bu gün 23 Nisan değil, dön evine” der geçeriz... Ya devlete ne demeli? “Sen önce sana emanet edilmiş kimsesiz yetimlere, sokak çocuklarına hele doğru düzgün bir bak da ondan sonra analı-babalılara ahkâm kesersin” desek, çok mu söylemiş oluruz? El koyarmış... Sanki kamulaştırılacak bir araziden bahsediyoruz...
Tartışma konusu kadın ya da çocuk olduğunda, herkesin gönlünce el atıp, dokunacağı, ahkâm keseceği bir yumuşak karın vardır ya, kadın ve çocuk maldan mülktendir, eşyadandır ya, işte oraya oturdu bu kısır döngü de... Oğlan çocukları ve erkekler üzerinden hiçbir tartışmanın yapılmadığına dikkatinizi çekerim. Kavga, zayıf cins üzerinden devam ediyor.
Ailelerin çocuk terbiyesindeki, aile içi yaşam tercihi konusundaki hakkı elbette tartışılmaz. Ama buradan bir sistem eleştirisi çıkarmak istersek, kendi zihnimizdeki sistem hakkında da sorulara açık olmak gerek ve en önemlisi bunu dürüstçe yapmak... Yani eklektik olmamak. Ne yazık ki mevcut durum özellikle dindar insanlar üzerinde bu türden seçmeciliği, adeta zorunlu kılıyor. İnançlı kesim de, sisteme dair bütün itimatsızlığını kız çocuklarını koruma üzerinden geliştiriyor. İslâm işareti taşımak konusunda, kızlar ve kadınlar yalnız bırakılıyor.
Eğitim konusu, veli ve öğrencilerin seçimine dayalı bir özelleşme yaşayabilirse şayet, ailelerin beklentileri kısmen karşılanmış olacaktır. Ama sorun kuşkusuz bununla da bitmeyecek. İstediği müfredat ve uygun gördüğü tarzda eğitim almış bireylerin, kamuda vazife almaları meselesi gelecek gündemimize...
En iyisi bunu bir kadın/kız meselesi olmaktan çıkarıp, “insan” meselesi halinde tartışmak değil mi?

Sibel eraslan
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Şuanda ülkemizde ilköğretimde bir başörtüsü tartışmasının ne yeri ne de zamanı,
Hele onyıllardır süregelen üniversitelerde ki başörtüsü problemini çözmek için adımlar atıldığı bir dönemde
ilköğretimleri gündeme getirerek çözümü zorlaştıranlar vebal altında kalır..

Hayrunnisa Gül yapması gereken açıklamayı yaptı,başörtüsü mağduriyetini bizzat yaşamış ve yaşamakta olan sn.Gül'ü başörtüsü üzerinden eleştirmek en basit ifadesi ile HAFİFLİKTİR.

Türkiye tam demokratik tam özgür bir ülke olmadığına göre DAHA UZUN SÜRE oyunu kuralına göre oynamak mecburiyetindeyiz.
Çiban başılığı yapmaya gerek yok
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Şuanda ülkemizde ilköğretimde bir başörtüsü tartışmasının ne yeri ne de zamanı,
Hele onyıllardır süregelen üniversitelerde ki başörtüsü problemini çözmek için adımlar atıldığı bir dönemde
ilköğretimleri gündeme getirerek çözümü zorlaştıranlar vebal altında kalır..

Hayrunnisa Gül yapması gereken açıklamayı yaptı,başörtüsü mağduriyetini bizzat yaşamış ve yaşamakta olan sn.Gül'ü başörtüsü üzerinden eleştirmek en basit ifadesi ile HAFİFLİKTİR.

Türkiye tam demokratik tam özgür bir ülke olmadığına göre DAHA UZUN SÜRE oyunu kuralına göre oynamak mecburiyetindeyiz.
Çiban başılığı yapmaya gerek yok

Asıl hafiflik senin yaptığındır, yanlışı kim söylerse ona yanlış demek bir erdemdir hafiflik değil! Hayrunnisa gül de yanlış yapmıştır.

efendim oyunu kuralına göre oynamak mecburiyetindeymişiz!

İyi de bak TAYYİP ERDOĞAN HAYRUNNİSA GÜL GİBİ DÜŞÜNMEDİĞİNİ SÖYLEDİ...

TAYYİP ERDOĞAN'ın aklı senin kadar çalışmıyor mu? o bilmiyor demek ki oyunu daha uzun süre kuralına göre oynamak mecburiyetinde olduğnu bilmiyor başbakan öyle mi?

Hadi buyur ona da HAFİF desene!
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
Şuanda ülkemizde ilköğretimde bir başörtüsü tartışmasının ne yeri ne de zamanı,
Hele onyıllardır süregelen üniversitelerde ki başörtüsü problemini çözmek için adımlar atıldığı bir dönemde
ilköğretimleri gündeme getirerek çözümü zorlaştıranlar vebal altında kalır..

Hayrunnisa Gül yapması gereken açıklamayı yaptı,başörtüsü mağduriyetini bizzat yaşamış ve yaşamakta olan sn.Gül'ü başörtüsü üzerinden eleştirmek en basit ifadesi ile HAFİFLİKTİR.

Türkiye tam demokratik tam özgür bir ülke olmadığına göre DAHA UZUN SÜRE oyunu kuralına göre oynamak mecburiyetindeyiz.
Çiban başılığı yapmaya gerek yok

daha ne kadar bu oyunu kuralına göre oynanacak?

İslam'da hiç böyle bir anlayış varmı?
hayır yok! delilde getiremesiziniz.
tam aksine İslam'da ta'viz yasaklanmıştır.
Size şu makaleyi okumanızı rica ediyorum:

Din, ta’vîz kabul etmez
06 Haziran 2010 Pazar 06:23

İslâm bilginleri dini şöyle tarif ederler: “Dîn, akıl sâhibi insânları, kendi irâdeleriyle, bizzât hayr olan şeylere sevk eden İlâhî kánûnlar manzûmesidir.”

Bu tanımda vurgulanan iki esas vardır:

1.Hak din, İlâhîdir. Yani Allah tarafından konulmuş kanunlar manzumesidir. Şâri’ yalnız Allah’dır. Beşerin fikir, irade ve onayına müracaat edilmemiştir.
Kehf sûresinin 51. âyet-i kerîmesinin açık delaletiyle yaratma husûsunda şeytânı ve onun yolunda gidenleri şâhid tutmadığı gibi, icrâat ve ef’âlinde de hiçbir beşere mürâcaatı, Tekvînî ve teklifî kanunlarında saltanat ve Rubûbiyetine ortaklığı asla kabul etmemiştir.
Buna göre din, aslâ ta’vîz kabûl etmez. Çünkü, İlâhî kánûnları ihtivâ etmektedir. Beşer ise; o İlâhî kánûnları, dînin tesbît ettiği káideler içinde aklı ile anlamaya ve cevârihiyle yaşamaya çalışır.

2. Dîn, peygamberler vâsıtasıyla bir káide, bir kánûn, bir sistem dâhilinde beşere teblîğ edilmiştir. Dîni gönderen Allah olduğu gibi; o dînin hayâta nasıl geçirileceği ve uygulama biçimini de bizzât kendisi, nümûne-i imtisâl olan peygamberler aracılığıyla insanlığa teblîğ buyurmuş, İslâm âlimleri ise bu tebliğ ve irşad sistemini devam ettirmişlerdir.
Demek, dîne hizmet, ancak peygamberler ve onların vârisleri olan İslâm ulemâsının hizmet metoduna tâbi’ olmak ve hak yol olan bu sırât-ı müstakímde gitmekle mümkündür. Aksi hâlde dîn hizmeti, indî ve şahsî olur, her kafaya göre değişik şekillere bürünerek ümmeti selâmet sâhiline çıkarmaktan yoksun kalır.
Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, asrın müceddidi olarak bin bir türlü işkence ve baskılara rağmen dinden ve inançlarından asla ta’vîz vermemiştir. “Hücûmât-ı Site” adlı eserinde tesbît ettiği gibi; dîn hizmeti adı altında dînde ta’vîz verenler, gelecek sebeblerden dolayı ta’vîz vermektedirler:

1.“Hubb-i câh” denilen şan, şöhret, makám ve mevki için,

2.“Tama’” denilen dünyâ menfaati için,

3.“Havf” denilen küfür ehlinin ve zındıka komitesinin tehdîdlerinden, tuzak ve kötülüklerinden, işkence ve baskılarından korktukları için,

4.“Menfî milliyyet” denilen kendi ırkını tutup dînin esaslarını bu uğurda fedâ ettikleri için,

5.“Enâniyyet” denilen ilmine ve bilgisine i’timâd ettiği için,

6.“Tenbellik ve tenperverlik” denilen hevâ-i nefsin arzularını yerine getirmek için.

İşte, dîne hizmet adı altında İslâm’dan ve inançlarından taviz vererek dine hizmet iddiasında olan İslâmî ölçülerle örtüşmeyen eğlence, şatafat, gösteriş, Süfyanizme yaranma, Şeriat ölçüleriyle bağdaşmayan ve barışmayan sistemlerin hizmetkârlığına soyunmak, olarla barışık yaşamak suretiyle öncelikle kendilerini aldatmaktadırlar. Çünkü emrolundukları çerçeveden çıkıp istikamet dairesini terk ettikleri için ta’viz vermek suretiyle zâlimlere ve kâfirlere yanaşmış oluyorlar. Hûd sûresinin 113. âyet-i kerîmesinin ifâdesiyle kendilerini Cehennem’e müstehak ediyorlar.

Hâlbuki, Hazret-i Âdem’den tâ peygamberlik silsilesinin son halkasını teşkîl eden Fahr-i Kâinât Efendimize kadar gelen ve Hak din İslâm’ın tebliğcileri olan peygamberler, evliyâ, asfiyâ, müçtehid ve imamlar aslâ istikámetten ayrılmamışlar, zâlimlere ve kâfirlere meyletmemişler, insânları hakka da’vet ederken en küçük bir ta’vîz vermemişler ve vermeleri de mümkün değildi.
Bu nur kafilesi, bu kadar ağır bir vazîfeyi yerine getirirken, karşı çıkanlar tarafından pek çok zulme, haksızlığa ve işkenceye ma’rûz bırakıldılar. Meselâ; Yahûdîler, Hazret-i Yahyâ (as)’dan dînî bir mes’ele hakkında ta’vîz vermesini isteyince ;
يَا يَحْيى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ
“Ey Yahyâ! Bütün gücünle sım sıkı bir şekilde kitâba sarıl, sakın ha ta’vîz verme!”(1) emrine uyan Hazret-i Yahyâ (as) ta’vîz vermedi, onların isteklerine boyun eğmedi ve netîcede Yahûdîler hem onu, hem babası Zekeriyyâ (as)’ı şehid ettiler, Hazret-i Ísâ (as)’ı da çarmıha germek istediler.

Böyle binlerce misâl gösteriyor ki, nice peygamberler ve onların yolunu takip edenler, dinî meselelerde ta’vîz vermektense, şehâdet şerbetini içmeyi, kâfirler tarafından ezâ ve cefâyâ Ma’rûz kalmayı tercîh etmişler, dünya ve dünya mefaati adına yapılan bütün teklîfleri reddetmişler, Hakk’ın rızâsından başka bir şey gözetmemişlerdir.

Resûl-i Ekrem (asm)’dan sonra İmâna, Kur’âna ve İslâm’a hizmet eden başta sahâbelere ve sırr-ı verâset-i nübüvvete mazhar olan zâtlara bakıyoruz ve görüyoruz ki; onlar da zulme, baskıya, hapse, haksızlığa, şehâdete râzı olmuşlar, ama zerre mikdar dînde ta’vîz vermemişlerdir. Meselâ; Asrımızın Müceddidi Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, dînde ta’vîz vermediği için 28 yıl hapse, esârete, nefye/sürgünlere mahkûm edilmiş ve defalarca zehirlenmiştir. Bu Mücâhid Zât , bunca çile ve işkenceye rağmen aslâ ta’vîz vermemiş, zâlimlere ve zulme en ufak bir meyil göstermeyerek bütün dünyaya şecâat ve cesâret dersi vererek “Zâlimler için yaşasın Cehennem!” diye haykırmıştır.

Ve notunu şöyle düşmüştür tarihe: “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra fedâ edilmez.” (2)
Ne yapalım, bu asırın icabı böyle gerektiriyor. Şayet böyle davranmazsak, böyle yapmazsak hizmet yürümüyor. Katı olmamak lâzım. Dînde ba’zı mes’elelerde ta’vîz vermezsek dîn yayılmaz gibi sözler ve inançların İslâm’a hizmetle ve dîn ile bir alâkası yoktur. Belki bu tür düşünceler, o gizli ecnebî komitenin planlarından birisidir ve mason ve müsteşrikler tarafından ortaya atılan zehirli fikirlerdir. Bu emellere ve arzulara hizmet bağlamında yapılmak istenen, hatta yer yer yapılan bazı davranış ve yöntem tuzakları, mason, siyonist ve müsteşrikler ve onlara tâbi’ olanlar tarafından ortaya atılan plânlı ve programlı çalışmaların ürünü olmaktan başka bir şey değildir.

Dînin emirlerini yerine getirmemek ve yaşamamak başkadır; dîne hizmet adı altında dînden ta’vîz vermek bütün bütün başkadır. Birincisi, günâhtır. İkincisi ise; dîni tahrîf etmek ve dîn nâmına yeni bir çığır açmak hükmünde olduğundan dînden sapma ve dalâlettir.
Yine Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri şöyle buyuruyor:
“Ey kardeşlerim! Eğer ehl-i ilhâdın dalkavukları, sizi korkutmak ile kudsî cihâd-ı ma’nevînizden vaz geçirmek için size hücûm etseler; onlara deyiniz:
“‘Biz hizbü’l-Kur’ânız. اِنّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَ اِنّا لَهُ لَحَافِظُونَ sırrıyla, Kur’ânın kal'asındayız. حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ etrâfımızda çevrilmiş muhkem bir surdur. Binler ihtimâlden bir ihtimâl ile, şu kısa hayât-ı fâniyyeye küçük bir zarâr gelmesi korkusundan, hayât-ı ebediyyemize yüzde yüz binler zarâr verecek bir yola, bizi ihtiyârımızla sevk edemezsiniz!’ ”(3)
Dîne hizmet, ancak edille-i şer’ıyyenin tesbît ettiği ölçülere göre olmalıdır. Bu dâirenin dışına çıkanlar, dîn nâmına dînden ta’vîz vermektedirler. Ehl-i küfre müsâmaha gösterip, müslüman kardeşini suçlu ilân ederek küfre ve kâfire yaranma çabasıyla dînde ta’vîz vermek ise dalâlettir. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-i dîniyyede müsâmaha veyâ teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü, aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvâsalayı te’mîn edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihâk edersiniz veyâ dalâlete düşer boğulursunuz!”(4)

Dipnotlar:
1.Meryem sûresi, 19/12
2.Dîvân-ı Harb-i Örfî, 36
3.Mektûbat,446
4.Mesnevî-i Nûriye, 115
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Hayrunnisa gül de yanlış yapmıştır.
Sana göre yanlış yapmıştır bana göre doğru yapmıştır.
İlköğretim üzerinden başörtüsüne saldırmak için fırsat kollayanların hevesini kursağında bırakmıştır.
İş bilmeyenler hele meydanı karışturmaktan uzak dursunlar kafi.
Erdoğan konuşması gerektiği gibi konuşuyor Sn.Gül de konuşması gerektiği gibi konuşuyor.Ortada bir problem yok..

Din, ta’vîz kabul etmez
Hacı bırak şimdi bu boş makaleyi..SANKİ ünide ilköğretimde çocuklar/gençler tesettürleri ile bugüne kadar okumuşlar da Gül engellemiş..
Bu işin bir yolu yordamı metodu var..Kazma gibi meydana inenleri gördük 28 şubatta
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Hayrunnisa gül de yanlış yapmıştır

Sana göre yanlış yapmıştır bana göre doğru yapmıştır.
İlköğretim üzerinden başörtüsüne saldırmak için fırsat kollayanların hevesini kursağında bırakmıştır.
İş bilmeyenler hele meydanı karışturmaktan uzak dursunlar kafi.
Erdoğan konuşması gerektiği gibi konuşuyor Sn.Gül de konuşması gerektiği gibi konuşuyor.Ortada bir problem yok..

Bir konuda iki zıt fikir varsa her ikisi de doğru olabilir mi sence?

Sen tayyip beyin hem sayın gülün konuşması gerektiği gibi konuştuğnu söylüyorsun, birisi İLKÖĞRETİMDE BAŞÖRTÜSÜ OLMAZ CEHALETTİR diyor, diğeri o görüşte değilim farklı düşünüyorum diyor!

Hakikaten YANLIŞA YANLIŞ DEMEK BU KADAR ZOR MU SİZİN İÇİN?

Ya gül'lerin tavrı yanlış ya başbakanın.
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Bir konuda iki zıt fikir varsa her ikisi de doğru olabilir mi sence?
Elbette olur.Orada küçük bir satırda yazdım ama anlamadın sanırım.Bayan Gül ünilerde başörtüsü sorununu çözmek için en ciddi adımların atıldığı ve çözüme bağlandığı bir dönemde bu çözümün İLKÖĞRETİMLER de gündeme getirilmeye çalışılarak PROVAKE edilmesinin önünü kesmiştir.
Açıklamanın istikameti bundan ibaret..
Ha siyaset bilmeyenlere siyaset öğretiyoru yıllardır..Ama gene birşey öğrenememişsiniz
 

ukubat

Profesör
Katılım
9 May 2007
Mesajlar
1,942
Tepkime puanı
103
Puanları
0
Konum
istanbul,fatih
Web sitesi
www.ismailaga.org.tr
daha ne kadar bu oyunu kuralına göre oynanacak?

İslam'da hiç böyle bir anlayış varmı?
hayır yok! delilde getiremesiziniz.
tam aksine İslam'da ta'viz yasaklanmıştır.
Size şu makaleyi okumanızı rica ediyorum:

Din, ta’vîz kabul etmez
06 Haziran 2010 Pazar 06:23

İslâm bilginleri dini şöyle tarif ederler: “Dîn, akıl sâhibi insânları, kendi irâdeleriyle, bizzât hayr olan şeylere sevk eden İlâhî kánûnlar manzûmesidir.”

Bu tanımda vurgulanan iki esas vardır:

1.Hak din, İlâhîdir. Yani Allah tarafından konulmuş kanunlar manzumesidir. Şâri’ yalnız Allah’dır. Beşerin fikir, irade ve onayına müracaat edilmemiştir.
Kehf sûresinin 51. âyet-i kerîmesinin açık delaletiyle yaratma husûsunda şeytânı ve onun yolunda gidenleri şâhid tutmadığı gibi, icrâat ve ef’âlinde de hiçbir beşere mürâcaatı, Tekvînî ve teklifî kanunlarında saltanat ve Rubûbiyetine ortaklığı asla kabul etmemiştir.
Buna göre din, aslâ ta’vîz kabûl etmez. Çünkü, İlâhî kánûnları ihtivâ etmektedir. Beşer ise; o İlâhî kánûnları, dînin tesbît ettiği káideler içinde aklı ile anlamaya ve cevârihiyle yaşamaya çalışır.

2. Dîn, peygamberler vâsıtasıyla bir káide, bir kánûn, bir sistem dâhilinde beşere teblîğ edilmiştir. Dîni gönderen Allah olduğu gibi; o dînin hayâta nasıl geçirileceği ve uygulama biçimini de bizzât kendisi, nümûne-i imtisâl olan peygamberler aracılığıyla insanlığa teblîğ buyurmuş, İslâm âlimleri ise bu tebliğ ve irşad sistemini devam ettirmişlerdir.
Demek, dîne hizmet, ancak peygamberler ve onların vârisleri olan İslâm ulemâsının hizmet metoduna tâbi’ olmak ve hak yol olan bu sırât-ı müstakímde gitmekle mümkündür. Aksi hâlde dîn hizmeti, indî ve şahsî olur, her kafaya göre değişik şekillere bürünerek ümmeti selâmet sâhiline çıkarmaktan yoksun kalır.
Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, asrın müceddidi olarak bin bir türlü işkence ve baskılara rağmen dinden ve inançlarından asla ta’vîz vermemiştir. “Hücûmât-ı Site” adlı eserinde tesbît ettiği gibi; dîn hizmeti adı altında dînde ta’vîz verenler, gelecek sebeblerden dolayı ta’vîz vermektedirler:

1.“Hubb-i câh” denilen şan, şöhret, makám ve mevki için,

2.“Tama’” denilen dünyâ menfaati için,

3.“Havf” denilen küfür ehlinin ve zındıka komitesinin tehdîdlerinden, tuzak ve kötülüklerinden, işkence ve baskılarından korktukları için,

4.“Menfî milliyyet” denilen kendi ırkını tutup dînin esaslarını bu uğurda fedâ ettikleri için,

5.“Enâniyyet” denilen ilmine ve bilgisine i’timâd ettiği için,

6.“Tenbellik ve tenperverlik” denilen hevâ-i nefsin arzularını yerine getirmek için.

İşte, dîne hizmet adı altında İslâm’dan ve inançlarından taviz vererek dine hizmet iddiasında olan İslâmî ölçülerle örtüşmeyen eğlence, şatafat, gösteriş, Süfyanizme yaranma, Şeriat ölçüleriyle bağdaşmayan ve barışmayan sistemlerin hizmetkârlığına soyunmak, olarla barışık yaşamak suretiyle öncelikle kendilerini aldatmaktadırlar. Çünkü emrolundukları çerçeveden çıkıp istikamet dairesini terk ettikleri için ta’viz vermek suretiyle zâlimlere ve kâfirlere yanaşmış oluyorlar. Hûd sûresinin 113. âyet-i kerîmesinin ifâdesiyle kendilerini Cehennem’e müstehak ediyorlar.

Hâlbuki, Hazret-i Âdem’den tâ peygamberlik silsilesinin son halkasını teşkîl eden Fahr-i Kâinât Efendimize kadar gelen ve Hak din İslâm’ın tebliğcileri olan peygamberler, evliyâ, asfiyâ, müçtehid ve imamlar aslâ istikámetten ayrılmamışlar, zâlimlere ve kâfirlere meyletmemişler, insânları hakka da’vet ederken en küçük bir ta’vîz vermemişler ve vermeleri de mümkün değildi.
Bu nur kafilesi, bu kadar ağır bir vazîfeyi yerine getirirken, karşı çıkanlar tarafından pek çok zulme, haksızlığa ve işkenceye ma’rûz bırakıldılar. Meselâ; Yahûdîler, Hazret-i Yahyâ (as)’dan dînî bir mes’ele hakkında ta’vîz vermesini isteyince ;
يَا يَحْيى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ
“Ey Yahyâ! Bütün gücünle sım sıkı bir şekilde kitâba sarıl, sakın ha ta’vîz verme!”(1) emrine uyan Hazret-i Yahyâ (as) ta’vîz vermedi, onların isteklerine boyun eğmedi ve netîcede Yahûdîler hem onu, hem babası Zekeriyyâ (as)’ı şehid ettiler, Hazret-i Ísâ (as)’ı da çarmıha germek istediler.

Böyle binlerce misâl gösteriyor ki, nice peygamberler ve onların yolunu takip edenler, dinî meselelerde ta’vîz vermektense, şehâdet şerbetini içmeyi, kâfirler tarafından ezâ ve cefâyâ Ma’rûz kalmayı tercîh etmişler, dünya ve dünya mefaati adına yapılan bütün teklîfleri reddetmişler, Hakk’ın rızâsından başka bir şey gözetmemişlerdir.

Resûl-i Ekrem (asm)’dan sonra İmâna, Kur’âna ve İslâm’a hizmet eden başta sahâbelere ve sırr-ı verâset-i nübüvvete mazhar olan zâtlara bakıyoruz ve görüyoruz ki; onlar da zulme, baskıya, hapse, haksızlığa, şehâdete râzı olmuşlar, ama zerre mikdar dînde ta’vîz vermemişlerdir. Meselâ; Asrımızın Müceddidi Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, dînde ta’vîz vermediği için 28 yıl hapse, esârete, nefye/sürgünlere mahkûm edilmiş ve defalarca zehirlenmiştir. Bu Mücâhid Zât , bunca çile ve işkenceye rağmen aslâ ta’vîz vermemiş, zâlimlere ve zulme en ufak bir meyil göstermeyerek bütün dünyaya şecâat ve cesâret dersi vererek “Zâlimler için yaşasın Cehennem!” diye haykırmıştır.

Ve notunu şöyle düşmüştür tarihe: “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra fedâ edilmez.” (2)
Ne yapalım, bu asırın icabı böyle gerektiriyor. Şayet böyle davranmazsak, böyle yapmazsak hizmet yürümüyor. Katı olmamak lâzım. Dînde ba’zı mes’elelerde ta’vîz vermezsek dîn yayılmaz gibi sözler ve inançların İslâm’a hizmetle ve dîn ile bir alâkası yoktur. Belki bu tür düşünceler, o gizli ecnebî komitenin planlarından birisidir ve mason ve müsteşrikler tarafından ortaya atılan zehirli fikirlerdir. Bu emellere ve arzulara hizmet bağlamında yapılmak istenen, hatta yer yer yapılan bazı davranış ve yöntem tuzakları, mason, siyonist ve müsteşrikler ve onlara tâbi’ olanlar tarafından ortaya atılan plânlı ve programlı çalışmaların ürünü olmaktan başka bir şey değildir.

Dînin emirlerini yerine getirmemek ve yaşamamak başkadır; dîne hizmet adı altında dînden ta’vîz vermek bütün bütün başkadır. Birincisi, günâhtır. İkincisi ise; dîni tahrîf etmek ve dîn nâmına yeni bir çığır açmak hükmünde olduğundan dînden sapma ve dalâlettir.
Yine Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri şöyle buyuruyor:
“Ey kardeşlerim! Eğer ehl-i ilhâdın dalkavukları, sizi korkutmak ile kudsî cihâd-ı ma’nevînizden vaz geçirmek için size hücûm etseler; onlara deyiniz:
“‘Biz hizbü’l-Kur’ânız. اِنّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَ اِنّا لَهُ لَحَافِظُونَ sırrıyla, Kur’ânın kal'asındayız. حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ etrâfımızda çevrilmiş muhkem bir surdur. Binler ihtimâlden bir ihtimâl ile, şu kısa hayât-ı fâniyyeye küçük bir zarâr gelmesi korkusundan, hayât-ı ebediyyemize yüzde yüz binler zarâr verecek bir yola, bizi ihtiyârımızla sevk edemezsiniz!’ ”(3)
Dîne hizmet, ancak edille-i şer’ıyyenin tesbît ettiği ölçülere göre olmalıdır. Bu dâirenin dışına çıkanlar, dîn nâmına dînden ta’vîz vermektedirler. Ehl-i küfre müsâmaha gösterip, müslüman kardeşini suçlu ilân ederek küfre ve kâfire yaranma çabasıyla dînde ta’vîz vermek ise dalâlettir. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-i dîniyyede müsâmaha veyâ teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü, aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvâsalayı te’mîn edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihâk edersiniz veyâ dalâlete düşer boğulursunuz!”(4)

Dipnotlar:
1.Meryem sûresi, 19/12
2.Dîvân-ı Harb-i Örfî, 36
3.Mektûbat,446
4.Mesnevî-i Nûriye, 115

Tayyip Erdoğan birşey yaparsa...Dinde taviz yok dersiniz....
Erbakan hoca aynı şeyi yapsa..Savaş hiledir dersiniz...
Sizi gidi subjektif taasubçular sizi...
 

HENGAMe

Yeni
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
1,386
Tepkime puanı
268
Puanları
0
Yaş
41
Şuanda ülkemizde ilköğretimde bir başörtüsü tartışmasının ne yeri ne de zamanı,
Hele onyıllardır süregelen üniversitelerde ki başörtüsü problemini çözmek için adımlar atıldığı bir dönemde
ilköğretimleri gündeme getirerek çözümü zorlaştıranlar vebal altında kalır..

Hayrunnisa Gül yapması gereken açıklamayı yaptı,başörtüsü mağduriyetini bizzat yaşamış ve yaşamakta olan sn.Gül'ü başörtüsü üzerinden eleştirmek en basit ifadesi ile HAFİFLİKTİR.

Türkiye tam demokratik tam özgür bir ülke olmadığına göre DAHA UZUN SÜRE oyunu kuralına göre oynamak mecburiyetindeyiz.
Çiban başılığı yapmaya gerek yok

MİLLET Bunları din adına getirdiler iktidara..
Ve ilk öğretim de dahi başörtülü okuma isteklerinde de haklılar bence..


:yn:

Hakaret etmeden yazınız.
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Elbette olur.Orada küçük bir satırda yazdım ama anlamadın sanırım.Bayan Gül ünilerde başörtüsü sorununu çözmek için en ciddi adımların atıldığı ve çözüme bağlandığı bir dönemde bu çözümün İLKÖĞRETİMLER de gündeme getirilmeye çalışılarak PROVAKE edilmesinin önünü kesmiştir.
Açıklamanın istikameti bundan ibaret..
Ha siyaset bilmeyenlere siyaset öğretiyoru yıllardır..Ama gene birşey öğrenememişsiniz

Sayın manifesto:

diyorsun ki HAYRUNNİSA HANIM BU KONUMASIYLA ........ PROVAKE EDİLMESİNİN ÖNÜNÜN KESMİŞTİR!

tamam güzel kabul sizler öyle diyorsanız öyledir.

Fakat ben şunu anlamadım:

BAŞBAKAN DİYOR Kİ: BEN ONLARLA AYNI DÜŞÜNCEDE DEĞİLİM.

Ve siz gene yazınızın sonunda diyorsunuz ki: SİYASET BİLMEYENLERE SİYASET ÖĞRETİYORU YILLARDIR, AMA BİR ŞEY ÖĞRENEMEMİŞSİNİZ!!

Şimdi burda Tayyip Erdoğan PROVAKATÖR OLUYOR DEĞİL Mİ?

Ve siyaseti öğrenmeyen oluyor!!!!

Ah manifesto ah!

Yanlışa kılıf uydurabilmek için düştüğün şu hallere bak!

demek tayyip erdoğan siyaseti bilmiyor ve provakatör! veya provake edilmesinin önünün kesilmesini istemeyen birisi:)
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Tayyip Erdoğan birşey yaparsa...Dinde taviz yok dersiniz....
Erbakan hoca aynı şeyi yapsa..Savaş hiledir dersiniz...
Sizi gidi subjektif taasubçular sizi...

Tayyip erdoğanı hayrunnisa gülün konuşmasına katılmaması konusunda şiddetle destekliyorum, bravo başbakan diyorum.

bak gördün mü yazındaki gibi bir şey yapmıyor muşuz!
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
UKUBAT a hakaret yaptığı için uyarı verenler bu konuyu baştan okusunlar her mesajı lütfen.
 
K

Kaçak

Guest
Red abi beni unuttun ama neyse ...

Denmek istenen özetle şu ...
Bizim kızlarımıza öngördügümüz İslami hayat 4 yıldır ...
Gerisi henüz "özgürlük" kapsamına girmedigi için ezik büzük ve dahi takkiye içerisinde dillendiremiyoruz ...
Dillendirirsek , otoriter güçler tarafından dilimizin kesilmesinden korkuyoruz ...
Ki bu konuyu "farz" noktasına çekenlerden beri oldugumuzu , onları cahil ve hafif gördügümüzü kamuoyuna ilan ederiz ...
Ne diyelim ..
Ruhuna el fatiha ..
 

ukubat

Profesör
Katılım
9 May 2007
Mesajlar
1,942
Tepkime puanı
103
Puanları
0
Konum
istanbul,fatih
Web sitesi
www.ismailaga.org.tr
Tayyip erdoğanı hayrunnisa gülün konuşmasına katılmaması konusunda şiddetle destekliyorum, bravo başbakan diyorum.

bak gördün mü yazındaki gibi bir şey yapmıyor muşuz!

Seni yazdığın bütün forumlarda takip ederim...
Numan Kurtulmuş'a verdiğin destek ve Fethullah Gülen hakkındaki ılımlı tutumun sebebiyle Milli Görüşçüler seni pek sevmez...
Dolayısıyla benim yaptığım acizane tesbitin muhatabı değilsin...
:)
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Seni yazdığın bütün forumlarda takip ederim...
Numan Kurtulmuş'a verdiğin destek ve Fethullah Gülen hakkındaki ılımlı tutumun sebebiyle Milli Görüşçüler seni pek sevmez...
Dolayısıyla benim yaptığım acizane tesbitin muhatabı değilsin...
:)

:)

çok uyanıksın ukubat.

ama ben tecrübeliyim baya, yemem bu uyanıklıkları:)

Ben MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİ SEVERİM... bazı kişilerin beni sevip sevmemelerinin benim için bir önemi yoktur, mühim olan benim sevgimdir. benimle onlar arasına giremezsin boşuna uğraşma ukubat:)
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir

HENZİMETE uğrayan Erbakan değil sensin:)

bana HADDİNİ BİL diyerek kükrüyordun, ne oldu?

lafa bak şimdi toparlamaya çalışıyor cuk oturdu ne demek bilmiyordu öğrendi mahcup olmamak için ELEŞTİRİYE KATILDIĞINIZ İÇİN DEDİM diyor:)

Evet eleştiriye katılıyorum, bunda nasıl bir HADSİZLİK olabilir?

Hayrunnisa hanım yanlış yapmıştır, yanlış söylemiştir, PUDRA İLE KENDİNİ BEYAZLATMAYA ÇALIŞAN ZENCİ GİBİ DAVRANMIŞTIR... evet aynen öyle olmuştur.

Bu mu hadsizlik?

Ben sen değilim arkadaşım, ben haddimi bilirim.

Abdullah gülü doğru yapıtğı zaman nasıl desteklemişsem şimdi de yanlış yapmışlardır eleştiriyorum, eleştireceğim.

Sen de konuyla ilgisi olsun olmasın erbakana saldırmaya devam et:)

ha pardon ne olur beni de HENZİMETE uğratma:)

Hay erbakan kadar taş düşsün kafana emi?????

ya yeter ya... Konu hayrunnisa hanımın saçma sapan konuşması adam bu konuda dahi erbakana saldırıyor ya!

Sosyal deyimle

Protokolde bir numara olan Bir hanfendiye bu sözleri söylemek.

Helel hele vatan gazetesinin alıntısını yapıp CUK GİBİ oturdu ve diğer iddialar ?

Hani benim Münazaradan kaçan kişi ye ...... dediğimi hakaret görüp uyarı verenler bunlara ne der ?
 

ukubat

Profesör
Katılım
9 May 2007
Mesajlar
1,942
Tepkime puanı
103
Puanları
0
Konum
istanbul,fatih
Web sitesi
www.ismailaga.org.tr
:)

çok uyanıksın ukubat.

ama ben tecrübeliyim baya, yemem bu uyanıklıkları:)

Ben MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİ SEVERİM... bazı kişilerin beni sevip sevmemelerinin benim için bir önemi yoktur, mühim olan benim sevgimdir. benimle onlar arasına giremezsin boşuna uğraşma ukubat:)

Valla kimseyi kandırmaya niyetim yok...
Benim milli görüşçülerde ki karşı olduğum taraflar bellidir...
Dillere destan olan mücadelemin biricik sebebi budur...

Erbakanı putlaştırmak...
Hükümete insafsız ve hakaretvari eleştiriler...
İslamı kendi tekelinde görmeleri...
vs...vs...
Sende bu özelliklerin hiçbirisi yok...
Dolayısıyla sen Milli Görüşçüler adına benim eleştirilerime göğüs germe gerek yok...
Bu eleştirilerin muhatabı değilsin çünkü...
Milli görüş forumda seninle beraber Numan Kurtulmuş'u savunduğumuz günleri ne çabuk unuttun..(her ne kadar tebdili kıyafet olsam da)
:)
 
Üst