Günlük Sohbetler

DENİZKRTL

Ordinaryus
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
2,267
Tepkime puanı
475
Puanları
0
Arkadaş! İman, bütün eşya arasında hakikî bir uhuvveti, irtibatı, ittisali ve ittihad rabıtalarını tesis eder.

Küfür ise, bürudet gibi, bütün eşyayı birbirinden ayrı gösterir ve birbirine ecnebî nazarıyla baktırır. Bunun içindir ki, mü’minin ruhunda adâvet, kin, vahşet yoktur. En büyük bir düşmanıyla bir nevi kardeşliği vardır. Kâfirin ruhunda hırs, adâvet olduğu gibi, nefsini iltizam ve nefsine itimadı vardır. Bu sırra binaendir ki, dünya hayatında bazan galebe kâfirlerde olur. Ve keza, kâfir, dünyada hasenatının mükâfatını filcümle görür. Mü’min ise, seyyiatının cezasını görür.


Allah razı olsun kardeşim inşallah bu dünyada başımıza gelen en ufak bir üzüntü hatalarımızın karşılığı olur,"fe men ya'mel miskale zerratin şerran yerah"ayetinin sırrınca,rabbim bu dünyada yaptığımız hayır ve hasenatın karşılğınıda inşallah ahirette verir"ve men kale miskale zerratin hayran yerah"ayetinin sırrı gereğince inşallah.selam ve dua ile
 

DENİZKRTL

Ordinaryus
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
2,267
Tepkime puanı
475
Puanları
0
Üçüncü Lem'a

(Bu Lem'aya bir derece hiss ve zevk karışmış. His ve zevkin coşkunlukları ise aklın düsturlarını, fikrin mizanlarını çok dinlemediklerinden ve müraat etmediklerinden bu Üçüncü Lem'a mantık mizanları ile tartılmamalı.)




âyetinin meâlini ifade eden iki cümlesi mühim iki hakikatı ifade ediyorlar. Ondandır ki: Nakşîlerin rüesâsından bir kısım, bu iki cümle ile kendilerine bir hatme-i mahsus yapıp muhtasar bir hatme-i Nakşiyye hükmünde tutuyorlar. Madem o azîm âyetin mealini bu iki cümle ifade ediyor. Biz bu iki cümlenin ifade ettiği iki hakikat-ı mühimmenin birkaç nüktesini beyan edeceğiz.

BİRİNCİ NÜKTE: Birinci defa bir ameliyat-ı cerrahiye hükmünde kalbi mâsivâdan tecrid ediyor, kesiyor. Şöyle ki: İnsan, mahiyet-i câmiiyyeti itibariyle mevcudatın hemen ekserîsiyle alâkadardır. Hem insanın mahiyet-i câmiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet dercedilmiştir. Onun için insan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi seviyor.

Ebedî Cennet'e bahçesi gibi muhabbet ediyor. Halbuki muhabbet ettiği mevcudat durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan daima azab çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, hadsiz bir mânevî azaba medâr oluyor. O azabı çekmekte kabahat, kusur ona aittir.

Çünki kalbindeki hadsiz istidad-ı muhabbet, hadsiz bir cemal-i bâkiye mâlik bir zata tevcih etmek için verilmiş. O insan sû-i istimâl ederek o muhabbeti fâni mevcudata sarfettiği cihetle kusur ediyor, kusurun cezasını, firakın azabıyla çekiyor.

ayet meali: O'nun vechi (zatı) hariç,herşey yok olacaktır.Hüküm O'nundur ve hepiniz O'nun huzuruna götürüleceksiniz.(Kasas suresi 28/88)

:Ey kendisinden başka herşeyin fani olduğu tek Baki
 

DENİZKRTL

Ordinaryus
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
2,267
Tepkime puanı
475
Puanları
0
İşte bu kusurdan teberri edip o fâni mahbubattan kat-ı alâka etmek, o mahbublar onu terketmeden evvel o onları terketmek cihetiyle Mahbûb-u Bâkiye hasr-ı muhabbeti ifade eden
i015.gif
olan birinci cümlesi: “Bâki-i Hakîki yalnız sensin. Masiva fânidir. Fâni olan elbette bâki bir muhabbete ve ezeli ve ebedî bir aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alâkasına medâr olamaz.” ma’nasını ifade ediyor. “Mâdem o hadsiz mahbûbat fânidirler, beni bırakıp gidiyorlar; onlar beni bırakmadan evvel ben onları
i015.gif
demekle bırakıyorum. Yalnız sen bâkisin ve senin ibkan ile mevcûdât beka bulabildiğini bilip i’tikâd ederim. Öyle ise senin muhabbetinle onlar sevilir. Yoksa alâka-i kalbe lâyık değiller.” demektir. İşte bu hâlette kalb, hadsiz mahbubatından vazgeçiyor. Hüsün ve cemâlleri üstünde fânilik damgasını görür, alâka-i kalbi keser. Eğer kesmezse, mahbubları adedince ma’nevî cerihalar oluyor. İkinci cümle olan
i015.gif
o hadsiz cerihalara hem merhem, hem tiryak oluyor. Yâni:
i016.gif
“Mâdem sen bâkisin, yeter; herşeye bedelsin. Mâdem sen varsın; herşey var.” Evet mevcûdâtta sebeb-i muhabbet olan hüsün ve ihsan ve kemâl, umûmîyetle Bâki-i Hakîki’nin hüsün ve ihsan ve kemâlâtının işârâtı ve çok perdelerden geçmiş zaîf gölgeleridir; belki cilve-i Esmâ-i Hüsnânın gölgelerinin gölgeleridir.
 

DENİZKRTL

Ordinaryus
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
2,267
Tepkime puanı
475
Puanları
0
üstad çayını üç şekerle içerdi namazdan sonraki tesbihatı uzun sürerdi az konuşurdu veciz konuşurdu soru sormazdı ama tüm sorulan soruların cevabını verirdi daima nazarları risale i nura verirdi aziz üstadım benim
 
Üst