FETULAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ) hakkkında....

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Cem Küçüğün Mavi Marmara hakındaki Sözleri Üzerine; Üstad Kadir Mısıroğlu

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
C-4dLHkXgAEE2VA.jpg



Kayseri'de 71 işadamıyla ilgili hazırlanan FETÖ iddianamesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'ye yönelik iddialar yer aldı.

Kayseri'de 71 işadamıyla ilgili hazırlanan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) iddianamesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'ye yönelik çarpıcı bilgiler yer aldı. Cumhuriyet Savcısı Salih Kılıçdağı'nın hazırladığı 2017/117 numaralı iddianamede, Özhaseki'nin ABD'ye giderek, Fetullah Gülen'i ziyaret ettiği öne sürüldü.
ESKİ BAŞKAN İTİRAFÇI OLDU
Sözcü’den Kamil Elibol’un haberine göre; soruşturmada itirafçı olan AKP Kayseri eski İl Başkanı Ömer Dengiz, 2011'deki dershane kavgasından sonra talimatla yandaş Star Gazetesi'ne verilen abonelik desteğini anlattı. Dengiz şunları kaydetti: “2012 veya 2013 yılında Zaman Gazetesi'ne karşılık olarak Star Gazetesi aboneliğini yayma konusunda bizatihi ben üstlendim. Bu görevi dönemin Başbakanının talimatıyla gerçekleştirdim. Bu konuda Ankara'daki toplantılara Mehmet Özhaseki başkan ile beraber katıldık. Maddi yükü de bize kaldı.”
‘ÖZHASEKİ BANA EMİR VERDİ’
2010-2011 yıllarında Melikşah Üniversitesi'ne de gittiğini belirten Dengiz şöyle devam etti: “2011'de bir temel atma töreninde Büyükşehir Belediye Başkanımız Mehmet Özhaseki, Melikşah Üniversitesi'ne yurt yaptırmam konusunda emrivaki bir konuşma yaptı. Akabinde Memduh Boydak beni arayarak Melikşah heyeti olarak ziyaretime geldiler. Bir aile büyüğüm adına yurt yaptırdım.” Cengiz, 17-25 Aralık'tan sonra da dönemin Belediye Başkanı Özhaseki'nin FETÖ'cülerle görüşmeye devam ettiğini öne sürdü ve şu iddialarda bulundu: “2014'te Haseki Başkan, Erciyes'te Amerika gezisine katılan Hamdi Kınaş, Nureddin Okandan, Ahmet Öksüzkaya (eski milletvekili) gibi isimlerin katıldığı bir kahvaltı düzenledi. Başkana bu örgüt mensuplarıyla görüşmemesi gerektiğini, bu durumu yukarının duyması halinde sıkıntı yaşayacağını ilettim ama Özhaseki'yi yine aynı ekiple kahvaltı yaparken gördüm.''.
BELEDİYE ÖNCÜLÜK ETTİ

Şüphelilerden Kayseri Sanayi Odası eski Meclis Başkanı Nureddin Okandan da ifadesinde, 2011'de, Kayseri Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde yaptıkları geziyi şöyle anlattı: “Amerika seyahatinde yarım saatliğine Gülen'i heyet olarak ziyaret ettik. Ekipte Mehmet Özhaseki, Hamdi Kınaş, İlhan M., Ali Ez, milletvekili Ahmet Öksüzkaya, Hüseyin B., Oktay D. vardı.”
MEHMET ÖZHASEKİ'NİN FETÖ'CÜLERLE İLİŞKİSİ İDDİANAMEDE YER ALDI
AKP Kayseri eski İl Başkanı Ömer Dengiz ve Kayseri Sanayi Odası eski Başkanı Nureddin Okandan, dönemin Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin FETÖ'cülerle ilişkisini anlattı.
Odatv.com

http://odatv.com/akpli-bakani-yakacak-feto-ifadesi-0305171200.html


https://tr.sputniknews.com/turkiye/201705031028318574-bakan-ozhaseki-feto/

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
bassavci-cemaatin-ajanlarini-anlatti-0405171200_m2.jpg


Başsavcı Cemaat'in ajanlarını anlattıManisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, "Türk okullarında görev yapanların çoğu, dış istihbarat teşkilatı ajanları" dedi...
04.05.2017 23:07 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

"Uluslararası Fethullahçı Casusluk Örgütüyle Karşı Karşıyayız" Diyen Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, "Türk okullarında görev yapanların çoğu, dış istihbarat teşkilatı ajanları" dedi.
Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, Cemaatin faaliyetleri ile ilgili çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Bülent Arınç'ın 15 Temmuz darbe girişimi gecesi için "Bunların Fethullahçı olduğunu o gece öğrendim, bana ahmak diyebilirsiniz" şeklindeki açıklamasına "Bunlara destek olan kişiler, bugün çıkmış 'Biz ahmakmışız, herkes hesap verecek" sözleriyle karşılık veren Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, cemaatin iç yüzünü anlattı. FETÖ’yü kullanan dış güçlerin amacının bu ülkeyi bölmek olduğunu söyleyen Başsavcı Şimşek, “Bu bölgede hem coğrafi hem jeopolitik olarak çok önem arz eden bir noktadayız. İtaat edecek, biat edecek bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti istiyorlar. Bu ülkeye kimse diz çöktüremez” dedi.
TÜRK OKULLARINDA GÖREV YAPANLARIN ÇOĞU DIŞ İSTİHBARAT TEŞKİLATLARININ AJANLARI
Şimşek, "Özellikle yurt dışında Türk okulları adı altında açtıkları okulları bahane ederek insanlarda çok ciddi olumlu bir algı oluşturuyorlar. Halbuki bu Türk okullarında görev yapanların bir çoğu dış istihbarat teşkilatlarının ajanları. İnsanlarımızın çoğunluğu maalesef bunu bilmiyor. Türkçe Olimpiyatlarıyla Türkiye’de getirildiklerinde çok ciddi göz boyamalarla, insanların çok ciddi ekonomik desteklerini alıyorlar.” şeklinde konuştu. Başsavcı Şimşek, “İstişare toplantıları ya da sohbet toplantıları adında toplantılar yapmaya başlıyorlar. İstişare toplantılarına sadece örgütün kesin ve net olan elemanları katılıyor. Sohbet toplantılarına ise herkesi çağırıyorlar. Biz sahada yargısal soruşturmaları yürütürken sohbet toplantılarına gidenlerde istişare toplantılarına gidenleri mümkün olduğu oranda ayırıyoruz. Çünkü sohbet toplantılarına kendi örgüt elemanları olmayan insanları da çağırmışlar. Ticaret hayatının içerisinde adam söz sahibi, o toplantılarda asla örgütün önemli konuları hiçbir zaman konuşulmuyor. Sadece dini sohbet havasında geçiyor ve sonunda ekonomik bağışla bağlanılan bir süreçle insanlardan çok ciddi ekonomik destek alıyorlar. Yurt yaptırıyoruz, yardım yapıyoruz adı altında bu paraları uygun bir şekilde elekten geçirip, büyük bir kısmını Bank Asya kanalıyla veya değişik yollarla yurt dışına transfer ediyorlar. Vatandaştan isteğimiz bu duyarlılıkta devletin bu mücadeleyi veren bütün kurumlarına elinden geldiği kadarıyla destek vermeleri. Çünkü bizim yargı yada emniyet olarak yürüttüğümüz çalışmalar kamuoyu desteği, halkın manevi desteğini aldığımızda daha sağlıklı daha iyi bir moralle yürüyeceğimize inanıyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.
"KARŞIMIZDA FETHULLAHÇI CASUSLUK ÖRGÜTÜ VAR"
Başsavcı Şimşek, cemaat soruşturmaları neticesinde bu yapının sadece ülke içerisinde yönetilen, yönlendirilen bir yapı olmadığı, bir örgüt olmadığını, örgütün ciddi oranda dış destek aldığına dikkati çekerek; “Karşımızda bir vaiz olan şahsın bu kadar örgütlenmeyi, yapıyı sağlayabilecek ne gücünün ne kudretinin ne de lojistik desteğe sahip olduğunu ben asla düşünmüyorum. Kesinlikle bu yapının kullanıldığı alan ya da bu yapıyı kullananların bu ülkeyi öncelikli olarak güçsüzleştirmek, güçsüzleştirdikten sonra da bu ülkeyi hangi noktaya getirmek istiyorlarsa o noktaya getirip, kendilerini biat edecek, beli bükülecek bir devlet haline getirmeyi düşünüyorlar. Bu çerçevede yaptığımız çalışmalar yasa dışı bir Fetullahçı terör örgütünden ziyade Fetullahçı Uluslar Arası bir casusluk örgütüyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü dış devletlerin casusluk örgütlerinin de bu yapıya her yönüyle ve her alanda da bu güne kadar ciddi destek sağladıkları elde ettiğimiz delil ve verilerden bizi bu noktaya getirdi” diye konuştu. Manisa’da Cemaatin idari mali yapılanmayla ilgili yürüttükleri soruşturmada sona gelindiğini, yaklaşık 500 küsur tane şu ana kadar şüphelisi olan bir dosya oluştuğunu, bunun 200 küsuru tutuklu vaziyette olduğunu belirten Başsavcı Şimşek, yaklaşık 10-15 güne kadar da iddianamesini düzenleyeceklerini söyledi. Dosya hakkında gizlilik kararı olduğu için içeriğine ve ayrıntısına giremediğini belirten Başsavcı Şimşek; “Ama dosyadaki doneler, iddianame açıldıktan sonra tüm kamuoyunca görülecek. Bu dosya Türkiye genelinde de ses getirecek. Örgütle ilgili analizlerin içerisinde barındırdığı bir iddianameyle karşı karşıya kalınacak ve ülke gündemine de oturacak bir soruşturma ve iddianame olacağını düşünüyorum” dedi.FETÖ’nün 40 yıllık bir yapı olduğuna dikkati çeken Şimşek; “40 yıllık dönemde bu yapıya destek olan gelmiş geçmiş bütün bürokrasi ve siyasetin içerisinde bir sürü insan var. Kimi iyi niyetli olarak kimi farkında olmadan. Biz burada asla kişileri kurumları suçlayarak, bu işi çözemeyiz. Bizim yapmamız gereken yapının kaç yıllık yapı olduğu, bu süreçte nasıl bir ivme kazandığı ve nerelere kadar nasıl geldiği noktasında bir çalışma yapmamız gerekir” dedi.

"İZMİR VE MANİSA'DA YAPILANDILAR"
Cemaat yapısının en önemli yapılanmasının idari ve mali yapılanma olduğunu belirten Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, bu yapının ilk olarak İzmir ve Manisa’da şekillendiğine dikkat çekti. Başsavcı Şimşek: “Zira ekonomik güç, küresel dünyada devletleri ya da kurumları, zümreleri en güçlü hale getiren birinci derece güç olarak kabul ediliyor. Yapının idari ve mali örgütlenmesini Manisa ve İzmir bölgesinde ilk şekillendirdiği daha sonra da tüm Türkiye’ye yaydığı herkes tarafından net bir şekilde bilinen bir husus” dedi. Manisa’da yaptıkları çalışmalarda, FETÖ’nün sahada dernekler, sendikalar, vakıflar, bankalar, ticari şirketler vasıtasıyla faaliyet yürüttüğü ve ekonomik güç elde ettiği bir pozisyonla karşı karşıya kaldıklarını anlatan Şimşek, Manisa’daki ilk çalışmalarının Şubat 2015 tarihinde başladıklarını, delilleri ciddi oranda topladıktan 9 ay sonra Kasım 2015’te ilk göz altıların Manisa’da başladığını belirterek şöyle konuştu.
"AHTAPOT GİBİLER"
Cemaati ahtapota benzeten Başsavcı Şimşek; “Ahtapotun ne kadar kolu oluyorsa bunlar sahada bütün alanlara girmiş vaziyetteler. Dış politikanızı yönlendirmeye çalışıyorlar. Kamu otoritesini kullanan güçleri yönetmeye, yönlendirmeye çalışıyorlar. Ekonomik gücü ellerinde tutmaya çalışıyorlar. Devletin bütün siyasi kanallarının içine nüfuz etmeye çalışıyorlar. Biz bu şekilde 15 Temmuz’a geldik. 15 Temmuz’da maalesef ülkede yaklaşık 250 kişinin şehit olduğu 3 bine yakın insanın da yaralandığı bir süreç yaşandı. 17 Aralık’ta yargı ve emniyetle yapamadıklarını 15 Temmuz’da askeriyedeki militan ve örgüt üyeleriyle gerçekleştirmeye çalıştılar. Allah’a şükür başarılı olamadılar. Ülke uçurumun kenarından döndü.
"GÜLEN DİNİ BİR CEMAAT OLARAK ENJEKTE EDİLDİ"
Cemaat ve tarikat kültürünün Selçuklu ve Osmanlı Devletine kadar dayandığını söyleyen Başsavcı Şimşek şunları söyledi. “İsteyen bu cemaat ya da tarikatların gidip mensubu olabilir. Ama amacının dışına çıkan bir yapı var. Şimdi bir cemaat devlet kadrolarını neden ele geçirmeye çalışır? Bu önemli bir sorun. Cematin devlet kadrolarını ele geçirmek, hakim savcı bizden olsun, emniyet müdür bizden olsun, general albay bizden olsun, vali kaymakam bizden olsun diye bir derdi olmamalı. Çünkü cemaatin alanı o alan değil. Cemaat ya da tarikat mensubu insanlar dini daha iyi yaşamak, dini duygularında kendisine rehber olacağına inandığı insanlar ve kitlelerle hareket ederek sadece o alanda faaliyet göstermesi gerekirken bakıyorsunuz o alanlar tamamen bir kenara bırakılarak ciddi şekilde bu alanlara yönlendiriliyor. Doğal olarak sizde de bir endişe doğuyor. Adalet dağıtan yargı mensubu için en önemli unsur bağımsız ve tarafsız olması. Sen belli bir guruba burayı teslim ettiğin andan itibaren oranın tarafsızlığını ve bağımsızlığını yok ediyorsun. Bu çok tehlikeli bir konu.Yargı mensupları, ülke idare mensupları, askeriye erkan, emniyet bunlar ülkede kamu gücünü ve otoritesini kullanan birimler. Buradaki insanların asla ve asla bu yapıların hiç birisiyle bağının olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu güne kadar da hep bunun sıkıntılarını yaşadık. En son ve en olumsuz örneği de Fetullah Gülen’in dini bir cemaat olarak önümüze enjekte edilerek konuldu, yaşatıldı ve 15 Temmuz’a kadar gelen bir sürecimiz var. Maalesef bunlar bütün kurumları sabırla, içlerine yavaş yavaş gire gire 40 yıldır bir örgütlenme işine girmişler. Ondan sonrada bunları yöneten talimatlandıranlar ülkeyi bunlara yönetme imkanı ve vasıtası olarak da bunları kullanmaya başlamışlar
"YARGININ İÇİNE SIZMIŞLAR"
FETÖ ile mücadele ederken kendilerini en çok zorlayan tarafından örgüt üyesi kişilerin kendilerini gizlemesi olduğunu ifade eden Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, “Diğer yasa dışı örgütlerin sahadaki çalışma şekli aleni. Yasa dışı DHKPÇ, DEAŞ, PKK diyorsunuz, bu örgütler çıkmış diyorlar ki; Bizim amacımız örgüt üyelerimiz belli. Sahada devlet bunlara karşı bir çalışma yaparsa kim PKK’lı kim DEAŞ’lı bunu tespit edebilir. Ama FETÖ’yle mücadelede bizim en çok zorlandığımız konu bunların yıllardır ‘tedbir’ adını verdikleri kendilerini gizledikleri bir kamuflaj alanları var. Bakıyorsunuz sahada Fetullah Gülen cemaati mensubu ya da bu örgütün mensuplarının hiç birisi ben bu örgütün mensubuyum, ben Fetullah Gülen Cemaati mensubuyum diye asla özellikle devlet kadrolarındakiler bir beyanda bulunmuyorlar. Davranışlarıyla, hareketleriyle gizliyorlar. Çünkü bunlara şu talimat verilmiş: Sizler mümkün olduğu kadarıyla sahada kendinizi belirtecek bir emare delil, belirti asla bırakmayacaksınız. Şimdi bakıyorsunuz adamın sosyal alandaki yaşantısı sizden bizden farklı değil. Doğal olarak kendisini afişe etmediği için en büyük sıkıntımız bunları tespit etmek. Yargının içine sızmışlar, yargının içindekileri tespitte zorlanıyorsun. Neden? Hiçbir zaman adam tutum ve davranış olarak ya da söz ve beyan olarak bu güne kadar asla kendisini deşifre etmedi” şeklinde konuştu.
"HSYK SEÇİMLERİ REHBER OLDU"
15 Temmuz’daki süreçte gözaltına alınanlar tutuklananlar oldu. Bunların içinde itirafçı çıkıyor. Bu itirafçılar ne zaman bu örgüte girdiğini, bunların yurtlarında hangi dönemlerde kaldığını, amacının ne olduğunu yavaş yavaş anlatmaya başladılar. Ama önceki süreçte asla ama asla örgütün mensuplarını tutum ve davranışlarından belirleme şansınız yok.” diyen Şimşek, “Yargıdakilerin tespitinde bize en önemli rehber 12 Ekim 2014 yılındaki HSYK seçimleri oldu. O zaman yargıda Birlik Platformu diye bu yapıya karşı mücadele eden ve bunların dışındaki dünya görüşünde olan diğer bütün grupların bir araya geldiği bir platform ile bunların bağımsız adını verdiği 11 adayı arasında ciddi bir mücadele oldu. Sahada seçim olduğu için doğal olarak sahaya indiler. Seçim çalışmaları yaptılar ve o dönemde bunlar deşifre oldu. Yargı içindekilerin tespitinde bizim için en önemli rehber 12 Ekim 2014 yılında yapılan HSKY seçimleri oldu. 17 Aralık’tan sonra da emniyette ciddi bir çalışma yapıldı. Çünkü 17 Aralık’ta emniyet ve yargıdaki kadrolarıyla siyasi iktidarı ve yönetimi alaşağı edip, yerine istedikleri gibi bir pozisyon yaratmaya çalıştılar. Böyle olunca da emniyetteki kadrolarının da tasfiyesi sağlandı. Ancak 15 Temmuz’a gelene kadar maalesef ordudaki yapılanmada bir tasfiye sağlanamamıştı. 15 Temmuz’la birlikte orada da özellikle üst kadrolarında ciddi tasfiye sağlandı.” diye konuştu.
"HENÜZ KAF DAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜNÜ YAŞIYORUZ"
Cemaatin sahada ciddi şekilde kaos yaratma, delilleri sulandırma noktasında çabaları olduğunu belirten ve bu konuda tüm halkımıza uyarılarda bulunan ve desteklerinin devamını talep eden Şimşek şunları ifade etti
Henüz biz Kaf dağının görünen yüzünü yaşamış vaziyetteyiz. Bunlar bu kadarlık bir sayı değiller.Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı olarak çok ciddi bir iddianame hazırlıyoruz. 15-20 güne kadar iddianame tamamlanığında tüm Türkiye genelinde ‘ya bunlar nelerde yapmışlar? Nasıl bir idari, mali yapılanma içerisine girmişler’ noktasında tüm kamuoyunun resmi şekilde bilgilendirileceği bir sürece girilecek. 2010 HSYK seçimleri ile birlikte bu gün adına FETÖ dediğimiz daha önce paralel yapının mensubu olan Fetullah Gülen cemaati mensupları özellikle HSYK'da sayısal olarak ciddi bir güce kavuştu. O tarih itibariyle 22 kişilik HSYK'da 13-14 tane üyeleri aktif olarak görev aldı, teftiş kurulunu oraya bağladılar ve sahada yargısal boyutta hukuk dışı işlerle meslektaşlarını soruşturmalarla tasviye etmeye çalıştılar. Tayinlerle tasviye etmeye çalıştılar. O olumsuz süreç devam etti ve 2014'de HSYK yeniden şekillendi. Şu an faaliyette devam eden HSYK'nın özellikle 17 Aralık sonrası ve 15 Temmuz sonrası ülke genelinde elini taşın altın sokan çok ciddi emek ve mesai harcayan ve tarihin her zaman takdirle anılacak arkadaşlardan oluştuğuna inanıyorum. Ve bu arkadaşlarımın bu güne kadarda çok iyi hizmet ettiğini düşünüyorum. Ancak zaman içerisinde bazı sıkıntılar gündeme geldi. Sayının fazla olduğu söylendi. Bu sayının belli bir orana indirilmesi gerektiği söylendi ve ona göre Avrupa'daki bir takım ülkelerin HSYK modelleri incelenerek, bu sayı bakan ve müsteşar dahil şuan 13'e indirildi. Son değişiklikle artık kürsüdeki arkadaşlar bir seçime giderek HSYK üyesi olma şansı kalktı. Bunun faydaları da oldu zararları da oldu. Çünkü bazı bölünmelere, kırılmalara, kırgınlıklara da sebep oldu. Yeni yapıda 11 üyemiz var. Müsteşar ve bakan beyi çıkıyorum. Bu üyenin öncekinde olduğu gibi yine 4 tanesini cumhurbaşkanı seçecek. Geri kalan 7 tanesini meclisten seçecek. Meclis 3 tane yargıtay, 1 danıştay, 3 tane de akademisyen ve avukat kökenli arkadaşlardan 7 kişiyi oy çoğunluğuna göre seçecek. Yani anayasal değişiklikle aradığımız 330 sayısını burada da arıyoruz. Orada siyasi iktidar kimleri isterse oraya onları üye olarak seçecek gibi eleştiri getiriliyor. Ben o düşünceye çok katılmıyorum. Ben iyi niyetliyim. Sayının azaltılması, 2 daireye indirilmesi ve faaliyetlerin 2 daire çerçevesinde yürütülmesi düşüncesinin ben iyi bir düşüne olduğu kanaatindeyim. Ve önümüzdeki süreçte HSYK'ya temennim adaletine güvendiğimiz, her zaman hak ve doğrunun yanında olan, asla kimseye eğilmeyen arkadaşların oraya giderek hem meslektaşlarıyla ilgili hem de adaletin dağıtılmasıyla ilgili ciddi ve güzel kararlar vereceğini temenni ediyorum. Askeri mahkemelerle ilgili de bir düzenleme vardı. Askeri mahkemeler kaldırılıyor. Sadece belli askeri suçlara bakacak bir mahkeme uygulaması iyi bir uygulama oldu. Çok başlı yargıya ben geçmişte de karşı olan bir insanım. Bunun doğru bir düzenleme olduğunu düşünüyorum. Anayasa mahkemesi üyeleri zaten geçmişte de belli niteliklere haiz kişiler arasından cumhurbaşkanı tarafından seçiliyordu. Orada çok fazla bir değişiklik olmayacak. Mevcut üyeler görevlerine devam edecekler.
MANİSA’DAN 20 MİLYON DOLARA YAKIN PARAYI YURT DIŞINA KAÇIRMIŞLAR
Manisa’da yürüttüğümüz operasyonlar çerçevesinde sadece belli bir dönemde sırf Manisa ve ilçelerinde 20 milyon dolara yakın paranın bir şekilde yurt dışına banka kanalıyla transfer edildiğini gördük, öğrendik. O olanda da çok profesyoneller. Zincirleme silsileyi bozacak bir tavır sergiliyorlar. Buradan birisi parayı sevk ediyor. Dışarıda birisi alıyor. Ancak bankalar arası transferi dışarda asla müsaade etmiyorlar. Her alanda yaptıkları bütün eylemsel faaliyette çok tedbirliler çok profesyoneller. İlerleyen zamanda bir şeyler açık olduğunda ne olur diye de hepsini alternatif çözümlerini ya da nasıl onların önüne geçebileceklerinin de hesabını yapmışlar.İdari mali yapılanmada en çok kullandıkları alanlar kurdukları dernekler, vakıflar, sendikalar. Toplumda bu vakıfların ve derneklerin isimlerinin neler olduğu hepimizce biliniyor. Ekonomik güç olarak da kullandıkları Bank Asya. Bu çerçevede çok ciddi bir ekonomik güce kavuşmuşlar. Sahada mütevelli heyetleri var. Bu mütevelli heyetlerinin başında yönetici, idaresi olarak belirledikleri değişik meslek guruplarından insanlar var. Son derece organize ve son derece profesyonel bir çalışma içerisindeler. Bu çalışmalarına ihtiyaç duydukları zamanlarda mülki idarenin, yargısal yapının içinde, emniyetin içinde olan kişilerden de lojistik destek alarak yollarına devam etmişler. Biz en azından Manisa ölçeğinde ekonomik veri olduğu için bundan bir de teknik donanım olan heyetlerin incelemesi gerekliliğini belirledik. Manisa’da güzel bir bilir kişi heyeti kurduk. Bunlar aylarca çalıştılar. Ve bu çalışma neticesinde çok güzel delil ve donelere ulaştılar. 15-20 güne kadar iddianame açıldığında tüm Türkiye genelinde ‘ya bunlar nelerde yapmışlar? Nasıl bir idari, mali yapılanma içerisine girmişler? noktasında tüm kamuoyunun resmi şekilde bilgilendirileceği bir sürece girilecek. Bu çalışmaları yaparken çok ciddi engellemelerle karşılaştık. Çünkü 15 Temmuz’a kadar her ne kadar 17 Aralık olsa büyük bir kısmı tasfiye edildi denilse de sahada hala çok güçlülerdi. 15 Temmuz’a kadarki süreçte güçleri devam etti. Ama 15 Temmuz sonrası daha rahat, daha kolay yol katediyoruz. Tespitler, tasfiyeler, Kanun Hükmünde Kararnamelerin yargısal faaliyetleri kolaylaştıran düzenlemeleri bizim daha başarılı olmamızı, karşılaştığımız engelleri de çözüm serince bize çok fazla sıkıntı yaratmadığını da söyleyebilirim.
Ancak böyle bir süreçte şöyle bir durum var. Henüz biz Kaf dağının görünen yüzünü yaşamış vaziyetteyiz.” diyen Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, “Bu operasyonel faaliyetler devam edecek, etmeli. Şu ana kadar tüm ülke genelinde yaklaşık 110 bine yakın FETÖ’den soruşturma geçiren şüpheli vasfı olan kişiler var. Bunların 40 bine yakını adli kontrollü yaklaşık 20 bininde bir kısmı suç unsuru ya da delillerin yetersiz olması sebebiyle serbest bırakıldı ve bunların yanında firari şüpheli ve sanıkları var. Bunlar bu kadarlık bir sayı değiller. Önümüzdeki süreçte devlet kurumları sabırla çalışmalarına devam edecek. Operasyonel faaliyetler, soruşturmalar devam edecek. Bunların sahada ciddi şekilde kaos yaratma, delilleri sulandırma noktasında çabaları var." dedi.
Murat Sökdü
Odatv.com

http://odatv.com/bassavci-cemaatin-ajanlarini-anlatti-0405171200.html

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Adil Öksüz\'ün, Cübbeli ziyaretinin kayıtları sır oldu

1025628505.jpg


Adil Öksüz'ün Cübbeli Ahmet ziyareti sır oldu


19:45 07.05.2017URL'yi kısaltın
0 447 0 0

Darbe girişiminin kilit isimlerinden olduğu belirtilen Adil Öksüz'ün, Cübbeli Ahmet'i cezaevinde ziyaretinin görüntü kayıtları kayboldu. 9 Eylül 2012'de gerçekleşen ziyaretin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın izniyle gerçekleştirildiği ortaya çıktı.

15 Temmuz'un kilit ismi firari Adil Öksüz'ün, Cübbeli Ahmet olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü'ye cezaevinde yaptığı ziyarete ait kayıtlar yok edildi.
Cübbeli Ahmet, 2012'de Adil Öksüz'ün kendisini Metris Cezaevi'nde ziyaret ettiğini belirtmişti. Ünlü, Öksüz'ün Fethullah Gülen'in selamını ve bir kitabını getirdiğini belirtmişti.
1024345246.jpg

© FOTOĞRAF: YOUTUBE
Cübbeli Ahmet'ten 'Adil Öksüz' açıklaması: Gülen'in mektubunu getirdi

Sabah gazetesinden Nazif Karaman'ın haberine göre, bu görüşmeyle ilgili soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ilginç tespitlere ulaştı.9 Eylül 2012'de gerçekleşen ziyaretin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın izni ile gerçekleştirildiği anlaşıldı. İkilinin görüşme kayıtlarına ulaşmak isteyen savcılık kayıtların ortada olmadığını tespit etti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kayıtları kim ya da kimlerin yok ettiğini araştırmaya aldı. Soruşturma kapsamında Ahmet Mahmut Ünlü'nün de mağdur olarak ifadesine başvuracağı öğrenildi.
Cübbeli Ahmet "Gülen şu an aranan Adil Öksüz ile mektup ve el yazmalı bir kitap gönderdi. Cezaevine gelen kitaplar kontrol edilirdi ancak Öksüz o gün kitabı doğrudan getirdi" demişti.

https://tr.sputniknews.com/turkiye/201705071028373306-adil-oksuz-cubbeli-ahmet/
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
pollmark (bu isime dikkat, yakında önemi ortaya çıkacak) isimli, sosyal ve iktisadi bilimlerin değişik alanlarından bir grup akademisyenin kurduğu bir araştırma, eğitim ve danışmanlık şirketinin kurucuları arasında da yer alan fetulahçı ihsan dağı nerede? haberi olan var mı?


images



NEREDE BU İHSAN DAĞI?

ESAS İSMİ: ihsan duran dağı


ihsan-dagi-zaman-yazari.jpg


https://eksisozluk.com/ihsan-duran-dagi--1012909
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
başbakan yardımcısı nurettin canikli, ak partide fetöcü yok demiş! biz de inandık.... DAĞILABİLİRİZ... (ya bu adam milleti salak sanıyor ya da bunda da birşeyler var... yer yapıyor)



Nurettin Canikli Batuhan Yaşar Nuri Elibol ; TGRT Neler Oluyor Prog 10 05 2017

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">


41:19 dakikadan sonrasında açıklama yapıyor.
48:40 dakikadan sonrasında ak partide fetöcü olmadığını söylüyor.. (biz de inandık..)
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Gülen'in babasından kan donduran yorumlar şok olacaksınız

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
kendini-kurtarmak-icin-efendi-hazretlerini-sattin-2505171200_m2.jpg


Cemaat savaşları tam gaz sürüyor

"Şeyhul İslam İsmail Efendi Derneği" Başkanı Levent Turna, Cüppeli'yi hedef aldı...


25.05.2017 01:55 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

İsmailağa Cemaati içindeki kavga sertleşiyor. Kabe'deki kavgadan sonra bu kez "Şeyhul İslam İsmail Efendi Derneği" Başkanı Levent Turna, Youtube üzerinden yayınladığı bir videoda Cüppeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'yü hedef aldı.
Turna, videoda Ünlü'yü hedef tahtasına oturttu ve Ünlü için "Cüppeli, sana bakıyoruz o kadar arıza, sağdan soldan Emniyet Müdürleri'nden duyuyoruz seni. Diyorlar ki o sizin cemaatten mi, efendi onu niye uzaklaştırmadı" ifadelerini kullandı.
Ünlü'nün Adil Öksüz tarafından ziyaret edilmesini de hatırlatan Turna, "Yalancısın sen ya, sen daraldığın, sıkıştığın zamanda efendiyi dahi satarsın Cüppeli, ki bunları defalarca yaptın. Cezaevine düştüğün vakit, Fetö'nün em büyük imamlarından bir tanesi senin yanına geldi seni ziyaret etti. İsmi son derece aşikar birisi, seni ziyaret etti ve sen kısa süre sonra cezaevinden çıkıyorsun. Ellerinde senin Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre yasal olmayan 7 taneye varan nikah konuların vardı ki videoların cirit attı" dedi.
Turna, Ünlü'yle ilgili olarak ayrıca "Yatman kalkman, yemen içmen, senin için çok mühimdir. Öyle bir dilin var ki senin, tam bir fırıldak gibisin. Sen zerre haz aldığımız tip değilsin. Senden biz zerre haz almayız" dedi ve Ünlü'nün cemaat içerisinde "makam" derdi olduğunu öne sürrek "Senin bu hastalıkların var ya, ya sen kime yediriyorsun kendini ya" ifadelerini kullandı.
Ünlü'nün Hükümete de şirin gözükmeye çalıştığını söyleyen Turna şunları söyledi:
"Sen kimsin, böyle bir şey yok. Ama öyle değişik bir adamsın ki, bu hükümete şirin görünelim. Sen hep tezgahtasın, kullanılmaya çok müsaitsin. Her yerin fire, her yerin açık, gel denildiği zaman gelmek zorundasın."

İşte o konuşma...


Odatv.com

http://odatv.com/kendini-kurtarmak-icin-efendi-hazretlerini-sattin-2505171200.html


http://www.gazetevatan.com/cubbeli-den-ince-isler--417065-gundem/



CÜBBELİYE İNANMIYORUZ!!!



İşte Cübbeli'nin aşk trafiği


Tutuklanan Cübbeli Ahmet Hoca için yurt dışından son 5 ayda 7 kadın getirilmiş.
cubbeliahmetrandevu8.jpg

reklam
Fuhuş amaçlı insan ticareti yapmak suçundan tutuklanan Cübbeli Ahmet Hoca için 5 ayda yurtdışından 7 kadın getirildiği ortaya çıktı.

Karagümrük çetesine yapılan operasyonda tutuklanan Cübbeli Ahmet Hoca için yurt dışından son 5 ayda 7 kadın getirildiği ortaya çıktı. VATAN’ın edindiği bilgilere göre Fas, Kazakistan ve Rusya gibi ülkelerden getirilen kadınlar, imam nikahı kıyıldıktan sonra aylık 1000-1500 dolar maaşa bağlanıyor, çarşafa sokulup eve kapatılıyordu...

Karagümrük çetesine yönelik 5 aylık bir takibin ardından İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gerçekleştirilen operasyonda, Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü tutuklanarak cezaevine gönderildi. “Fuhuş amaçlı insan ticareti, tehdit, şantaj ve mafya ile ilişki kurmak” suçlamalarıyla tutuklanan Ahmet Hoca’nın fuhuş yapmasına aracılık ettiği öne sürülen şoförü Mehmet Ali Melemez, sağ kolu Barış Sezek, korumalığını yapan Fahrettin Canpolat, Fahri Özdemir, hizmetini görenlerden Mehmet Batur, Mehmet Berber, Yahya Aydoğdu ve Mustafa Çittir aynı operasyon kapsamında gözaltına alındı. VATAN, Ünlü’nün tutuklanmasına neden olan çete ve fuhuş operasyonunun ilginç ayrıntılarına ulaştı.

cubbeliinceisler875.jpg


Kadınlar yurt dışından

İddiaya göre Ünlü, yurt dışından getirttiği kadınları evlere kapatıyor ve zaman zaman yanlarına uğrayarak cinsel birliktelik yaşıyordu. Polisin teknik takibine göre Ünlü, sağ kolu Barış Sezek’i sık sık yurt dışına gönderiyor ve buradaki aracılar vasıtasıyla çeşitli nedenlerle mağdur kadınları buluyordu. Aracılara para vererek kadınların Türkiye’ye getirtilmesi için ikna eden Ünlü, Fas, Kazakistan ve Rusya gibi ülkelerden gelen kadınları fuhuş amaçlı kullanıyordu.

Sağ kolu ayarlıyordu

Ünlü’nün talimatları sonrasında Mahjouba Demirel veya Kamara isimli kadınlarla iletişime geçen Barış Sezek, Cübbeli Ahmet Hoca için kadın temin etmelerini istiyor, ayarlanan kadınların güzel olmasını ve hocanın beğenmesinin gerektiğini özellikle vurguluyordu. Türkiye’de zengin bir iş adamıyla evlenme vaadiyle kandırılan kadınlar, Hoca’nın yanına götürülüyordu. Kimi zaman yurt dışından getirilen kadınlarla bir kafede buluşan Sezek, fotoğraflarını çekip Ünlü’ye gösteriyordu. Ünlü’nün beğenmesi üzerine anlaşma yapılan kadın, fuhuş için önceden tutulmuş adreslere götürülüyordu.

Kadınlarla buluşmak için belirlenen adrese gelen Ünlü, burada kadınlara evli olduğunu ve ikinci bir evlilik yapmak istediğini belirtiyordu. Eğer kadınları ikna edebilirse imam nikahı kıyıyor ve aylık 1000 veya 1.500 dolar maaş bağlıyordu. Kadınlara bir de çarşafa girme ve bulundukları evden çıkmama şartı koyuyordu.

Kadınların kod adı: Seyit

Ahmet Ünlü’nün yurt dışından fuhuş amacıyla getirdiği kadınlarla ilgili yaptığı telefon konuşmalarında şifreli sözler kullandığı ve kadınlardan ‘seyit’ veya ‘talebe’ diye bahsettiği belirlendi. Bir konuşmasında söylediği, “Mesela 3-4 talebeleriyle gelecektiler. Bunlar tek tek seçilmeden, maninin sebebi şusu busu araştırmadan olmaz. Şöyle bir şey anlıyorum ben şimdi hani üç kağıtçılık olsa 5 tane ‘seyit’in bavulları gelmez” sözleri de dinlemeye takıldı.

10 saatlik sorguda 126 soru

Cübbeli Ahmet Hoca, emniyette susma hakkını kullandı. Ancak özel yetkili savcı tarafından 10 saat süreyle sorgulandı. Cübbeli’ye tam 126 soru soruldu. Hoca’nın, ”Tehdit, mafya ile ilişki kurmak, şantaj, insan ticareti ve fuhuşa aracılık etmek” suçlamalarıyla 18 yıla kadar hapsi isteniyor.

Fas’tan 4 kadın istedi uçak kaçtı, ikisi geldi

Polisin çeteye yönelik başlattığı teknik takibe takılmasının ardından Ünlü’nün aşk trafiği de saniye saniye kaydedildi. Ünlü’nün sağ kolu Sezek, 1 Eylül günü aracı Mahjouba Demirel ile birlikte kadın temin etmek için Fas’a gitti. Burada Ünlü için 4 kadını beğenen Sezek, tekrar Türkiye’ye döndü. Sezek, Fas’ta kalan Demirel’e ise getirilecek kadınların masrafları için 1000 dolar ve 150 euro, Fas’ta kendilerine fuhuş amaçlı kadın temininde yardımcı olan Houriya Filali Makaakoul isimli kadına da 300 dolar para gönderdi. 18 Eylül’de Türkiye’ye gelmesi planlanan kadınlar, uçağı kaçırınca ortalık birbirine girdi. Kadınlar için belirlenen planı tutmayan ve oldukça fazla para harcayan Ünlü, Sezek’e hatasından dolayı çok kızdı. Bunun üzerine Ünlü’den 15.000 lira daha alan Sezek, tekrar Fas’a giderken gelirken yanında Fatıma Zohra Hajjaj ve Imane Lemghari isimli 2 kadın getirdi. Cübbeli Fatih’teki adreste kadınlarla cinsel ilişkiye girdi.

Fotoğrafı çekti Hoca’ya gösterdi

BARIŞ Sezek, 5 Mart günü Kadıköy’deki Mado kafede aracıların vasıtasıyla Gülruh isimli bir kadınla buluştu. Gülruh’un kafede fotoğraflarını çekti ve Ünlü’ye götürdü. Ünlü’nün onay vermesinin ardından Gülruh’u fuhuş için belirlenen adrese götürdü. Hemen ardından adrese gelen Ünlü, tanınmamak için omzuna şal atıp apartmana girdi. Bu buluşma öncesi Sezek ile Gülruh arasında şu konuşma yaşandı.

- Sezek: Gelir misiniz hemen Fatih’e. Abim görüşmek istiyordu

- Gülruh: Abin resmimi beğendi mi?

- Sezek: Gördü beğendi, çok beğendi.

‘Üçüncü karım olacaksın’

Sezek 11 Şubat’ta ise Nargıza Rızaeva adlı kadınla Pendik’te buluştu. Sezek ve Rızaeva saat 11:45’te Fatih’teki bir eve geldi, 15 dakika sonra Cübbeli de aynı eve girdi. Evde yaşananları ise genç kadın, polis ifadesinde şöyle anlattı: Barış bir ağabeyinin olduğunu ve evlenmek isteiğini söyledi. Resmiyette evli olduğumu söyledim ve kabul etmedim. O ise yabancı olduğumu ve polise şikayet edeceğini söyledi. Beni korkutarak gitmek istemediğim halde otomobile bindirdi ve Fatih’te bir eve götürdü. Bir süre sonra Mahmut Ünlü geldi. Bana ‘Benim iki karım var, sen üçüncü olacaksın, ev alacağım, çalışmayacaksın” dedi. Ama ben kabul etmedim ve korktum, ağlamaya başladım.

Arabada çarşaf giyiyorlardı

Cübbeli Hoca kadınlara çarşaf zorunluluğu getiriyordu. Takibe alınan Fatma Zohra Hajjaj isimli kadın bu zorunluluğu, 20 Ekim günü Zeyni Değnekçi ile yaptığı görüşmede şöyle anlatıyor: “Biz cemaatle çalışıyoruz yani, bize çarşaf giydiriyorlar. Sonra işe gidiyoruz, normal kıyafetler giyiyoruz. Anladın mı? Bilmiyoruz yani eğer siz bizi gelip alırsanız çarşaf giyiyoruz sonra çıkarıyoruz.”

‘Bir tane seç getir’

- Barış Sezek ile Cübbeli Hoca’nın Fas’tan getirilen kadınlarla ilgili yaptığı konuşmalar teknik takibe takıldı. İşte o çarpıcı diyaloglar:

- Sezek: Mübarek uçakları organize edemedi. Sebebinin ne olduğunu anlamıyoruz ama uçuş izni alamadılar. Şimdi ben yarın sabaha bilet aldım. Gideceğim fazla pahalı değil, 1 milyar 100 falan şu anda. Yalnız biraz para almam lazım ki dönüşe bilet kestirmem lazım.

- Ünlü: E tamam sen aldın ya biletleri.

- Sezek: Uçakları kaçırdılar hocam. Dönüş işte abla organize edemedi.

- Ünlü: Ama siz bunu anlamıyor musunuz organize edemeyeceğini de o zaman niye gitmediniz? Ben iki kişiyi karşılayım yani. Diğer arkadaş daha sonra geleceği kesinse bir tane seç al gel ne yapalım. O zaman 15 bin mi göndereyim? Tamam Allah yolunu açık etsin, inşallah bir tufaya düşme de.

Kaç talebe geldi?

- Sabah namazı, ben 6.30’da evde şeydeyim inşallah tefsirdeyim.

- Ünlü: Kaç talebe geldi?

- Sezek: 2

Gitti mi mübarekler

- Ünlü: Selamet mi? Gitti mi müberekler.

- Sezek: Elhamdülillah çok selamet hocam.

- Ünlü: Elhamdülillah.

Ebeveyn banyolu olsun

- Sezek: İnşallah siz bir an evvel bi taşının da.

- Kadriye: Taşınalım mı?

- Sezek: He öyle yapacaksınız yani, budan sonra öyle başka düzen yok. Geniş bir yer bulacaksınız. Bir tane oda da ayriyeten banyo olsun, ebeveyn banyosu. İnsan dışarı çıkmaya mecbur olmasın.

kaynak:
http://arsiv.gercekgundem.com/?p=422849

seks_kasedi_istanbul.jpg


a24_42bb2.jpg


3e5fbeb4f4d6b7a428f3d89ff0624af3.jpg




CÜBBELİYE İNANMIYORUZ!!!

http://www.habera.com/haber/Cubbeli-Ahmet-Hoca-nin-sok-goruntuleri/124610


http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay/62094/2/8/o-fasli-kadinlar-turkiyeye-gelmiyor
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
tasfiye-operasyonu-mehmet-gormezin-kapisina-dayandi--2505171200_m2.jpg


Tasfiye operasyonu Mehmet Görmez'in kapısına dayandıReferandum öncesinde başlayan kutlu doğum tartışması referandum sonrasında daha yüksek tonda sürdü.
25.05.2017 17:20 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

İktidar cephesinde referandum öncesinde sertleşen kavga sertleşerek sürüyor.
Önce konuya teorik bakalım...
İktidar bloğundaki çatlama şaşmaz şekilde iki ayrı koldan ilerliyor.
Malum referandum öncesinde konu (medyaya yansıyan dille söyleyelim) "manyak İslamcılar" ve "Reisçiler" arasında şekillendi.
Şimdi iki tarafın temsilcilerini gözünüzün önüne getirin.
Aynı taraflar referandum sonrasında bu kez "Kutlu doğum tartışması" ve ardından "Diyanet" üzerinden cepheleşti.

Birilerine göre kavga Davutoğlucular'la Reisçiler arasında, kimilerine göreyse bu sınıflandırma doğru değil.
Ama ortada kesin olan bir şey var ki, çatlak hep aynı noktada.
Gelelim konumuza...
TASFİYE DİYANET'E GELİYOR
Öyle görülüyor ki iktidarın referandum sonrasında ana gündem maddesi "tasfiye."
Tasfiyeler ilk olarak AKP Kongresi ile başladı.
"Malum isimler" artık MKYK'da yok.
Ve bundan sonra Bakanlar Kurulu ve bürokrasiyle tasfiye dalgası ilerleyecek.
Ve her tasfiye bunun etrafında şekilleniyor.
Ve tabii direniş de...
Kutlu doğum haftası bunlardan ilkiydi. Gerçekten de söz konusu hafta Fethullahçı çetenin önerisiyle kutlanmaya başlanmış, bu ekibin çabalarıyla Cumhuriyet karşıtı eylemlere dönüşmüştü.
Referandum öncesinde başlayan kutlu doğum tartışması referandum sonrasında daha yüksek tonda sürdü. Tartışmada haftanın iptal edilme çağrısında Türkiye gazetesi ekibi başı çekerken, Diyanet haftanın kalmasında ısrar etti.
Gözler tabii Hükümet'e çevrildi. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, 'Kutlu Doğum Haftası'nın Hicri Takvim'e göre belirleneceğini söyledi ve fiilen bu haftayı bitirecek kararı açıkladı.
Herkes "tartışma bitti" diye düşünürken Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'den sürpriz bir çıkış geldi. Görmez "Kutlu Doğum Haftası, O'nun (Hz. Muhammed) sünneti, sireti, yüksek ahlakı ve evrensel mesajının ilmi etkinliklerle anlatıldığı bir Siret Haftası'na dönüştürülerek, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir” ifadelerini kullandı. Ve böylece Hükümet'e karşı çıkarak çok net bir mesaj verdi.
Hükümet kanadından yanıt gecikmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da imzasıyla, Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevini yürütmek üzere görevlendirilen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar görevinden alındı.
Süreç burada kalmadı...
Türkiye Gazetesi grubu ısrarla Mehmet Görmez'in üstüne gitmeye devam etti. Ve Görmez'in bir dönem Fethullah Gülen'e yazdığı mektubu yayımlayarak, "FETÖ bağlantılı" imasında bulundu; Görmez'in ise direnişi sürdü.
Bu direnişin bir kısmı bugün medyaya yansıdı.
"GÖRMEZCİLER" SAHİP ÇIKTI
Daha önceki tartışmada kendisine "Reisçi" diyenler tarafından hedef alınan isimler, bugün Diyanet İşleri Başkanı Görmez'e sahip çıktı.
Örneğin Star yazarı Ahmet Taşgetiren köşesinde “Kutlu Doğum Haftası”nın FETÖ’yle bir ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek şu ifadeleri kullandı: “Şu son zamanlarda 'Kutlu Doğum' aleyhine kampanyanın çıkışında dini yayın rengi bulunan bir TV kanalıyla ve onun arkasındaki irade ile devreye girmesi acaip bir durum.”
“Bu kampanyanın, bugün vurulacak her şeyin üzerine yapıştırılmaya çalışılan 'FETÖ bağlantısı' ile yürütülmesi ayrı bir kurnazlık" diyen Taşgetiren, “Sebebi henüz anlaşılabilmiş değil ama er geç anlaşılır. Mehmet Görmez Hoca ile FETÖ arasında irtibat kurma girişimleri FETÖ işini sulandırmanın dik alası olmaktan öte bir anlam taşımıyor" ifadelerini kullandı.
Taşgetiren imalarını şöyle açıkça söyledi: "Burada siyasi iradenin kampanyaya kredi açıyor gözükmesini problemli bulurum. Diyanet'ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Bey'in kampanyayı onaylar biçimdeki ilk açıklamalarını çok erken açıklanmış tavır olarak değerlendiriyorum. Bir yapı var bu kampanyanın arkasında. Niyet ne, er geç anlaşılacak. O yapının başka işlerindeki sorunlar da konuşulmaya başlanacak.”
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan ise köşesinde “1989 yılından itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kutlu Doğum Haftası kapsamında yakaladığı eşsiz başarı, birilerini rahatsız eder. Kimi mi? Öncelikle elbette FETÖ'yü. 1991'de Suat Yıldırım isimli FETÖ'cü teröristin girişimleriyle Kutlu Doğum Haftası'na alternatif olacak şekilde 'Ebedi Risalet Sempozyumu' düzenlenmeye başlar” dedi. Kılıçarslan son dönemde başta Türkiye gazetesi olmak üzere bir kesim tarafından eleştirilen Mehmet Görmez’e sahip çıktığı yazısını şöyle sürdürdü: "Bu operasyonun amacı nettir: Mehmet Görmez'in şahsında Türkiye'ye, Diyanet'in yaptığı hizmetlere, açtığı çığıra 'dur' demek. Bilhassa Avrupa'da hala etkili olmaya çalışan FETÖ'nün karşısına dikilen Diyanet İşleri Başkanlığı'nı yıpratmak, durdurmak, işlevsiz hale getirmek kimin ekmeğine yağ sürecektir varın hayal edin."
Bitmedi, bugün Diyanet mensuplarına yönelik bir mesaj yayımlayan Mehmet Görmez "değerli Diyanet mensupları, son 15 günde başkanlığımıza ve hizmetlerimize yöneltilen kötü kampanyalar, itibarsızlaştırma faaliyetleri sakın sizi hiçbir zaman ümitsizliğe sevk etmesin" dedikten sonra Türkiye grubunun yolsuzluk soruşturmalarını hatırlatarak "biz, yalan ve iftira içinde olan yetimin hakkını kursağında taşıyarak, dindarlık taslayan hiç kimseye kızamayız. Biz, onların kötülüklerini gördüğümüzde bunun, bizim hizmet kusurumuz olduğunun farkında olmalıyız. Daha çok sarılmalıyız" dedi.
Görmez, açıkça Türkiye grubuna karşı "yılgınlık yok direniş var" diyerek Diyanet mensuplarını mücadeleye çağırdı.
Ve bu kadar da değil...
GÖRMEZ'DEN KARŞI HAMLE
Odatv kulislerde bu kadarla kalmadığını da öğrendi.
Görmez'in yardımcısı Mehmet Emin Özafşar, üçlü kararname ile görevden alınmasına rağmen Diyanet Vakfı'ndaki mütevelli heyet üyeliğine devam ediyor. Hatta Diyanet TV'nin yayın politikasını belirleyen yayın kurulundaki görevlerine de devam ediyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın imzasına rağmen Görmez, Özafşar konusunda geri adım atmıyor.
D1.jpg

d2(10).jpg

İşte bu noktada artık "savaş" kritik aşamaya geldi.
Referandum sonrası başlayan tasfiye dalgası Mehmet Görmez'in kapısına dayandı.
Bilinmez; belki de "yarın" görevden alınacak.
Görmez de kartlarını açık oynadı.
Bakalım Mehmet Görmez'in akıbeti ne olacak?
Odatv.com

http://odatv.com/tasfiye-operasyonu-mehmet-gormezin-kapisina-dayandi--2505171200.html

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Darbe sanığı generalden çarpıcı iddia: FETÖ'cülerin listesi şu anda AKP milletvekili...Eski Kurmay Albay Fırat Alakuş savunmasında çok konuşulacak iddialar ortaya attı.

hulusi-akarin-urkutucu-yuzu-vardi-dedigi-isimden-cok-konusulacak-iddialar-2505171200_m2.jpg






25.05.2017 11:45 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

Ankara Sincan'daki duruşma salonunda görülen, Genelkurmay çatı davasının 4. gününde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın "ürkütücü yüzü vardı" dediği eski Kurmay Albay Fırat Alakuş savunma yapmaya başladı. FETÖ ile ilgisi, irtibatı, iltisakı olmadığını, darbeyi kimin planladığını bilmediğini, darbede doğrudan bir görevinin olmadığını belirterek, "Özel Kuvvetler Komutanlığı tarafından tevdi edilen terör saldırısına karşı Genelkurmay'ın güvenliğini temin için emir komuta içinde verilen görevi icra ettim. Birliğimin ve şahsımın tuzağa düşürüldüğümüzü düşünüyorum" dedi. Alakuş şöyle devam etti:
"Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı hafta sonu önemli olaylar olabileceğini, hazırlıklı olmamızı, ayrıntıları ÖKK Harekat Eğitim Şube Müdürü Ümit Bak'tan almamı söyledi. Ümit Bak'a gittim. DEAŞ'ın 15 Temmuz'da TSK komuta kademesini hedef alacak, PKK'nın Merasim Sokak benzeri bir saldırı yapacağı yönünde hassas bir istihbarat alındığını, FETÖ gibi diğer terör örgütlerinin bundan faydalanmaya kalkabileceğini ve sabotajlar olabileceğini, bu nedenle Genelkurmay'ın güvenliğini takviye edeceğimizi anlattı. 2. Özel Kuvvetler Tugay Komutanlığı’ndan 50 kişilik unsurla görevin icrası için hazırlıklara başlamamı, istihbaratın hassasiyeti nedeniyle de personele güvenlik ve koruma tatbikatı yapılacağını söylememi, harekat merkezi olarak da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı ve Akıncılar üssünün kullanılacağını bildirdi.”
Alakuş, mahkeme başkanının sorusu üzerine, görevin Zekai Aksakallı tarafından verildiğini, ayrıntıları Ümit Bak'tan almasını söylediğini vurguladı. Gece Genelkurmay'a gittiğinde yaşadıklarıyla ilgili "Genelkurmay Başkanı’nın emriyle Genelkurmay 2. Başkanı’nın emir astsubayı tarafından tahliye edildiğini öğrendim" dedi.
“TESLİM OLACAĞIZ EMRİNİ VERDİM”
Alakuş “Genelkurmay’a geldiğinden Hulusi Akar’ın özel kalem müdürü Ramazan Güzel’in Kara Kuvvetleri Komutanı’nın giriş yapacağını, güvenliğinin sağlamamız gerektiğini söylemesi üzerine aşağı indik. Kara Kuvvetleri Komutanı geldiği sırada silah sesleri duyuldu. Doğan olarak ‘yere yatın yere yatın’ diye bağırıyordu. Onların hepsi yere yattı. Biz de çelik zırh olduğu için ayaktaydık, emniyetlerini sağlamak için yanlarına gittik. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı ve yanındakileri 2. Başkan odasına aldı” dedi.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar için Orgeneral Halil Akar diyen Alakuş Akar’ın odasından daha sonra Mehmet Dişli olduğunu öğrendiği Tümgeneral’le sohbet ederek çıktığını ve aşağıya indiğini belirtti. Gece darbe bildirisini dinleyince enterasan bir durumla karşı karşıya olduğunu anladığını kaydeden Alakuş, “Bu işin sonunun nereye varacağını düşünmeye başladım. Pek de parlak gözükmüyordu.” Alakuş’un sözleri üzerine mağdur müştekiler, “O zamana kadar parlaktı di mi” diye bağırdı.

Fırat Alakuş şöyle devam etti:
“Birliğimin ve benim tuzağa düşürülmüş olabileceğim üzerine düşünmeye başladım. Bana verilen emirleri yerine getirdim. Sonrasında personele de bir açıklama yaparak bunu söyledim. Tuzağa düşürülmüş olabiliriz, emniyetle, kollukla çatışmanın manası yok. Teslim olacağız emrini verdim ve sonrasında tüm personelim teslim oldu.”
“AKSAKALLI HERKES TARAFINDAN BİLİNİR Kİ…”
Alakuş ifadesinin devamında şunları anlattı:
“15 Temmuz’da Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı tarafından bana bu görev tevdi edildi. 14 Temmuz’da Özel Kuvvetler’de kursiyerlerin diploma töreni yapıldı. İlginçti Genelkurmay Başkanı oradayken 2. Başkan Yaşar Güner erkenden ayrıldı. Genelkurmay Başkanı oradayken 2. Başkanın erken ayrılması söz konusu olamaz. Etik değildir. Sonrasında Hulusi Akar ve Hakan Fidan 3 saate yakın yalnız baş başa yemek yediler. Sonradan öğrendiğime göre Akar gittikten sonra Aksakallı ve Fidan birebir sohbet etmişler. Bunları alt alta koyunca Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güner’in Genelkurmay Başkanı’nın emriyle tahliyesi bende soru işaretleri oluşturdu. Darbeden sonra Aksallı Korgeneral oldu. Mahir Kaynak’ın bir sözü var ‘Olaylardan kazanç sağlayanlar perdenin arkasındaki aktörlerdir’ diye. Ben de Zekai Aksallı’nın perdenin arkasındaki aktörlerden olduğuna inanıyorum. Şahsi itibarı için astlarını tuzağa düşürdüğüne inanıyorum. Zekai Aksakallı herkes tarafından bilinir ki FETÖ’cü olduğu iddialarına maruz kalmış birisidir. Yakınları FETÖ dershanelerinde görev yaptığını bilmeyen yoktur. Belgeler Genelkurmay’dan istenebilir, dedikodu ya da afaki hususlardan bahsetmiyorum. Semih Terzi’den ByLock çıktığı veya telefonunda ByLock olduğu söylenen Ömer Halisdemir tarafından Aksakallı’nın emriyle vurulması, Aksakallı’nın darbeyle ilgisini gizlemesinin sonucu olarak değerlendiriyorum. Geçmişte Genelkurmay’a FETÖ’yle ilgili gelen ihbar mektuplarını okuyan Zekai Aksakallı’dır. Bu mektuplarla ilgili olarak neler yapmıştır Genelkurmay’a sorulmasını istiyorum.”
"KİMİ KİMDEN KORUYORSUN"
Alakuş Aksakallı ile ilgili iddialarını şöyle sürdürdü:
"Ben Zekai Aksakallı'nın adamı değilim. Bana FETÖ'cülük iftirasını atmasında adamcılık anlayışının etkili olduğunu düşünüyorum. Zekai Aksakallı'nın verdiği yanlış bir emir yüzünden bir personelimiz şehit oldu. Bunu tek dillendiren bendim."
Alakuş'un bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı "Yani husumet var mı diyorsunuz?" sorusunu sordu. Alakuş, karargahtaki fotoğraflarını açıklamak istediğini söyleyince de Başkan Oğuz Dik, "Biz de onu merak ediyoruz" dedi. Alakuş, fotoğrafları izah ederken, Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak'ın yere yatırılması görüntülere ilişkin, "Kimi kimden koruyorsun. Size ateş eden bir düşman unsur göster, ben bu işi bırakayım. Bu fotoğraflardaki siz misiniz, sadece buna cevap verin, izah istemiyoruz" diye tepki gösterdi.
“ZEKAİ’NİN TUZAĞINA DÜŞMEYEYDİN”
Alakuş savunmasını şöyle tamamladı:
"Büyük resime baktığımızda gördüğüm şu, hizipler, kliklerin birbiriyle güç mücadelesi veriyor. Buna ilave bir takım muhteris kişilerin mevki, makam, rütbe, ikbal hırsıyla Türkiye Cumhuriyeti ve TSK'nın altını oymaktadır. Zarar gören mazlum Türk Milleti'nin sivil, asker mazlum evlatları olmaktadır.”
Başkan Dik, Alakuş'a soru yöneltirken şunları söyledi:
"Darbe olduğunu, tuzağa düştüğünü anlayınca kalkıp gideydiniz. Niye sabaha kadar durdunuz? Karışmayaydın, vazgeçtik diyeydin. Zekai'nin tuzağına düşmeyeydin."
“NE ANORMALLİK VAR”
Kendisine komuta heyetini koruma görevi verildiğini, bu yüzden devam ettiğini belirten Alakuş, "Anladığım kadarıyla 2. Başkan bu işin dışında. Genelkurmay Başkanı daha emin bir yere gidip, darbeyi oradan sevk ve idare ediyor. Bir önceki günü hatırlıyorum..." dedi. Alakuş'un bu sözlerinden sonra Başkan Dik'le aralarında şu diyaloglar yaşandı:
Başkan: Devletin iki yetkilisi konuşamazlar mı? Ne anormallik var? Hala darbenin suç olduğunu bildiğin halde göreve niye devam ettiğini söylemedin.
Alakuş: Darbenin kim tarafından yapıldığını netleştiremedim.
Başkan: Zekai Aksakallı'ya FETÖ'cü, Ömer Halisdemir'e ByLock'cu dedin. Bu 200 kişi arasında FETÖ'cü yok mu? Fetullah Gülen de var bu iddianamede.
Alakuş: Vardır. Fethullah Gülen evet, ama orada değildi, bunu söyleyebilirim.
Başkan: Kurmay kurmay diye övünüyorsunuz ya onun için soruyorum, düz albaylara sormuyorum. Alakuş: Trajikomik, Özel Kuvvetler Komutanı tek başına mı yaptı darbeyi?
Alakuş'un son sözlerini gülerek söylemesi mağdur/müştekilerin tepkisine yol açtı, "tiyatro oynuyor" denildi. Başkan bu tepkiye, "tiyatro diyen gelmesin" karşılığını verdi.
“AKAR’I DERDEST ETMEDİK”
Çapraz sorgu sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'la Alakuş arasında tartışma yaşandı. Alakuş, Aydın'ın bir çok sorusunu cevaplamadı. Başbakanlık avukatının, "O gece emir komuta kimdeydi? Darbenin en rütbelisi anlamında?" şeklindeki sorusunu Alakuş, "Ben Genelkurmay Başkanı’nın emir verdiğini zannediyorum. Gördüğüm en rütbeli de Mehmet Partigöç'tü" diye cevapladı. Bir başka avukat, Akar'ın çıkıştaki görüntüsünün derdest mi, güvenlik tedbiri görüntüsü mü, ayrıca derdest edilmiş birisinin "şapkamı getirin" emrinin yerine getirilip getirilmeyeceğini sordu. Çıkıştaki görüntünün güvenlik tedbiri olduğunu belirten Fırat Alakuş, "Akar'ı derdest etmedik. Derdest edilmiş birinin emri yerine getirilmez" dedi.
"BİR GENELKURMAY BAŞKANINA KELEPÇE TAKILMASINI İLK DEFA DUYUYORUM”
Saat 12.30'da ara verilen ve 14.00'te yeniden başlayan duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Fırat Alakuş'un çapraz sorgusuna devam edildi. Alakuş, bir avukatın Zekai Aksakallı'nın 6 ÖKK mensubu tarafından derdest edilmek istendiğini ama başarılamadığını söylediğini hatırlatarak, bunun mümkün olup olmadığını sordu. Alakuş, "İfadeyi okudum, makul gelmedi" dedi. Bir başka avukatın, "Genelkurmay başkanına kelepçe takıldı mı?" sorusuna da Alakuş, "Bir genelkurmay başkanına kelepçe takılmasını ilk defa duyuyorum. Böyle bir terbiyesizlik olamaz" karşılığını verdi.
Sanık avukatı Hakan Tunçkol ise, "Genelkurmay başkanının kaçırıldığını hissetseniz müdahale eder miydiniz?" sorusunu yöneltti. Alakuş, "elbette" dedi.
Alakuş bir avukatın 2. Başkanın emir subayı Mehmet Akkurt'un ölümü ve o gün tüm komutanlar hava yoluyla tahliye edilirken, 2. Başkanın neden karayoluyla tahliye edildiğine dair soruları şöyle cevapladı: "Akkurt'un ölümüne çok akıl erdiremedik. Burada bir gariplik var. 2. Başkanın neden karayoluyla tahliye edildiğini bilmiyorum."
Fırat Alakuş'a darbenin başı olduğu belirtilen Mehmet Partigöç de şu soruları yöneltti: "Benimle o gece görüştüğünü söyledi. Benimle ilk ne zaman karşılaştı? Gece boyunca kaç kez karşılaştık? Emir verdim mi, verdimse, ne emir verdim?" sözlerine "Sayın komutanım" diye başlamasına mağdur müştekilerin tepkisi üzerine ifadesini, "Ağız alışkanlığı" diyerek "Sayın Partigöç" olarak düzelten Alakuş şu cevapları verdi:
"Genelkurmay Başkanı Akıncı'ya gittikten sonra bir kez, gece bir iki kez daha olabilir. Bir de sabaha doğru Genelkurmay Başkanı’nın teslim olun emrini ilettiğini hatırlıyorum.” Alakuş'un ifadesi saat 14.50'de bitti. Ardından Erdoğan'ı Marmaris’ten derdestle görevlendirilen Gökhan Sönmezateş savunma yapmaya başladı.
'DARBE123' NOTU SORULDU, 'ŞİFREM' DEDİ
Ev ve iş yerindeki aramada ele geçirilen belgelere ilişkin de açıklama yapan Alakuş, aramalarda "darbe123" yazılı küçük not kağıtları bulunduğunu kaydetti. Bunların bilgisayar şifreleri olduğunu öne süren Fırat Alakuş, "TSK subayı olarak darbeyle yatıp kalkmıyoruz. 1996'da bana ilk verilen telsiz kodu 'darbe' idi. 'Akılda kalan hususları şifre yapın.' denmişti. Ben de 'darbe' kelimesini klavyede de kolay yazıldığı için bilgisayar şifresi olarak seçtim." şeklinde savunma yaptı. Alakuş, gizli tanık "Şapka"nın kendisi hakkındaki iddialarını yalanlayarak, "gizli tanık şapka"nın ismini açıklamak istedi. Başkan Dik'in, izin vermemesi üzerine Alakuş, şöyle konuştu: "İki sene beraber okuduk, kendisini yakından tanırım. Çok samimi değiliz, ama tanırım. Bu personel, Kara Harp Akademisinde dereceye girmek için çaba sarf ederdi, ihtiraslı bir arkadaştı. Benim yaptığım bir görevi kendisi yapmış gibi arz etti, bunu da komutan fark etti. Bu yalanı ortaya çıkınca o andan itibaren aramızda bir husumet oluştu. Dereceye giremedi, intikam almak amacıyla yalancılığı da bilinen bir kişi olması nedeniyle bana iftara atarak, darbe girişimi toplantılarına katıldığımı beyan ettiğini düşünüyorum."
SÖNMEZATEŞ, KENDİLERİNİ BEKLETENİN ASKER OLDUĞUNU SÖYLEDİ
Musul ve Süleyman Şah başta olmak üzere bilinen bilinmeyen birçok operasyonun planlanmasında yer aldığını anlatarak savunmasına başlayan darbe sanığı eski Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş, 2013’te tam ordudan ayrılmayı düşünürken hiç beklemediği bir şekilde general olduğunu söyledi. Ancak bir General gibi davranmadığını, bu yüzden Akın Öztürk’ten “Ona söyleyin general gibi davransın” şeklinde uyarı geldiğini belirten Sönmezateş, “Çantamın taşınması, kapımım açılması, çocuklarımız makam arabasına binmesi yasaktı.” dedi. Yaşar Güler’in çok değerli birisini olduğunu ve çok desteğini gördüğünü, aynı şekilde Zekai Aksakallı’nın terörle mücadelede kendisine çok büyük destek verdiğini anlatan Sönmezateş, Marmaris’te yaşananlarla ilgili olarak da şunları söyledi:
“O günden bugüne, emir komuta içinde olduğuna inandığım ve inandırıldığım bu işin içinde yer aldım ve verilen emir neyse onu yaptım. Verilen emir Sayın Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’ten alınıp emniyetle Ankara’ya getirilmesiydi. 4 saat Çiğli Üssü’nde bekletildikten sonra 02.25 civarı kalkış yaptık. Cumhurbaşkanımız Marmaris’ten ayrılmıştı. Ayrılış saati 00.30 - 00.40 civarıdır. Helikopterle Marmaris’ten ayrılmış, 1 civarında uçakla Dalaman’dan İstanbul’a geçmiştir. Cumhurbaşkanı yok iken, İstanbul’da olduğunu tüm dünya bilirken, (ki biz bu arada tecritteyiz, bunun anlamı dışarıyla konuşmak yok. Olan bitenden haberimiz yok) 02.25’te Marmaris’e yönlendirildik. Birileri bizi bekletti. Bu bekletenler sivil değil askerdi.” dedi. Araya giren Mahkeme Başkanı “Kimdi” diye sordu. Sönmezateş, “Bilmiyorum ama buradaki kıdemli komutanlardan herhangi birisi değildi” yanıtını verdi.
“ERDOĞAN’IN OTELİNİ BASAN TİMİN SİLAHLARI TSK’YA AİT DEĞİL”
Sönmezateş savunmasına şöyle devam etti:
“Semih Terzi generalden aldım bu emri. Keşke ölmeseydi. Semih Terzi’nin FETÖ başı olduğunu düşünmüyorum ama mutlaka onun da üstünde biri vardı.” Mahkeme başkanı araya girerek, “Gitmeyecektin” dedi. Sönmezateş de “Evet gitmeseydim, burada olmazdım” dedi. Başkan, Semih Terzi ile ne gibi bir samimiyetinin olduğunu sordu. Sönmezateş, Yaşar Güler ve Zekai Aksakallı gibi Semih Terzi ile de ve hala görevde olan ancak ismini vermek istemediği birçok komutanla yakın çalışmaları olduğunu belirtti. Sönmezateş, Cumhurbaşkanı ile ilgili gelen istihbaratın ne olduğunu sorusuna şöyle yanıt verdi:
“İstihbarat değil görevdi. Cumhurbaşkanı’nın alınmasını kabul ettim. Bu emri Semih Terzi verdi. İhtilal gibi bir şey olduğunu söyledi. Emir komutan zinciri içerisinde olduğunu anladım. Şu anda buradaki komutanlar bunu kabul etmiyor ama emir komuta zinciri içerisindeydi. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları. Ben bir askerim. ‘Darbeciyim’ demedim, ‘Darbeye katıldım’ diyorum. Ben FETÖ’cü değilim. Bu elbise benim üzerimde de durmaz. Herhangi bir tarikata da mensup değilim. Sayın Cumhurbaşkanı kıl payı kurtulduğunu, ayrıca uçağının arandığını söylüyor son dönemlerde. Onun kaçta gittiğini bizim kaçta gittiğimizi söyledim. Uçağını arayan, otele baskın yapan benim timim değildi. Başka bir timdi. Ayrıca otelin saat 00.00 ve 02.00 arası kamera görüntüleri yoktur, bulunamamıştır. Burada kullanılan bazı silahların TSK’ya ait olmadığını da öğrendik. Kime ait olduğu belli değil. O tim kim? Ya bu süreçte öğreneceğiz ya da tarihe karışacak.”
Savunmasının devamında “Cesur Yürek” filminden örnek veren Sönmezateş, filmdeki savaş sırasında maskesi düşen ve kralla karşı karşıya kalma sahnesinden benzetmeler yaptı. Bunun üzerine mahkeme başkanı “Kralınız kim” diye sordu. Sönmezateş de “Şu an için müsaade edin Akıncı Davası’na bırakalım” karşılığını verdi. Mahkeme Başkanı, “Kendini William Wallace yerine mi koyuyorsun. O vatan kurtarmaya çalışıyordu, sizin amacınız neydi?” diye sordu. Sönmezateş, sadece duygularını anlamaları için bu örneği verdiğini bildirdi.
“BU KONUDA İSMAİL HAKKI PEKİN'LE AYNI DÜŞÜNCEDEYİM”
Genelkurmay, MİT, Emniyet İstihbarata birçok isim bildirdiğini, 22 generalle ilgili imzasız mektup geldiğini anlatan Sönmezateş o gün Fetullahçı listesinde olanların bugün terfi ettiğini ve görevde olduğunu söyledi. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları dahil Yurtta Sulh listesindeki isimlerin birbiriyle telefon kayıtları ile kendi aralarındaki look yazışmaların çıkarılmasını talep etti. Sönmezateş Hulusi Akar'la ilgili şöyle konuştu: "Derdest edildi. Mizansen değilse kendisini derdest eden ordunun başına nasıl geçiyor. Bunu ben yapamazdım. Başka suçu yoksa bile sırf altınızdakilere sahip olamadığınız için suçlusunuz. Bu benim askerlik anlayışıma uymuyor. Bu konuda İsmail Hakkı Pekin'le aynı düşüncedeyim."
"BİZİ BEKLETEN ÜST AKIL GÖREVDE"
Rus uçağının FETÖ'cüler tarafından düşürülmediğini de öne süren Sönmezateş şunları söyledi: "Hava kuvvetlerindeki bir generalin emriyle düşürdüler. Komutan emretti ve düşürdüler. Şu anda ismini söylemeyeceğim. Angajman kuralları çerçevesinde hükümetin verdiği görevi yaptı."
Sönmezateş’in savunmasını tamamlamasının ardından, kapalı sorgusuna geçildi. Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, kendilerini Çiğili’de 4 saat bekletme emrini kimin verdiğini sordu. Sönmezateş Akıncı’dan harekat merkezinden bu emrin verildiğini belirterek, “O generalin kendisinin konuşmasını bekliyorum” dedi. Avukat Aydın Rus uçağını FETÖ’cülerin düşürdüğü açıklamasıyla ilgili olarak da, Emniyet’ten bir mahrem imamın bu konuyla ilgili Fethullah Gülen’in bilgilendirildiğini hatırlattı. Bunu nasıl değerlendirdiğini sordu. Sönmezateş şu karşılığı verdi: “O zaman şu anda Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nı bir FETÖ’cü yönetiyor. Her şeyi FETÖ sepetine koymayın ne olur. Yazık oluyor bu ülkeye. Ben sadece yanlış bilinen bazı şeyleri anlatmaya çalışıyorum. O komutan ben dahil, yanımızda 22 general varken, emri kendisinin verdiğini söyledi. Buradan çıkın gidin Hava Kuvvetleri Komutanlığına ve komutanla yüz yüze görüşün bana bir daha soru sormayacağınıza eminim."
Avukat Hakan Tunçkol, "Rus uçağını 20 saniyede düşürenler, 9-10 saat Ankara'da uçan jetleri düşüremez miydi?" diye sordu. Sönmezateş, "Hava Kuvvetleri tehdit unsuru olarak görse onları da 20 saniyede düşürürdü" karşılığını verdi. Avukat Tunçkol'un, "Sizi bekleten üst akıl görevde mi?" sorusunu da Sönmezateş, "görevde" diye cevaplandırdı.
“FETÖ'CÜ LİSTELERİNİN ŞU ANDA KUVVET KOMUTANLARI VE GENERAL ŞİRİN ÜNAL'İN ELİNDE”
Sönmezateş bir başka avukatın sorusu üzerine hazırladıkları FETÖ'cü listelerinin şu anda kuvvet komutanlarının ve AKP Milletvekili eski General Şirin Ünal'in elinde olduğuna inandığını belirterek, "Ya gereğini yapıyorlardır ya da bu tarikatlar arası ilişkiler, pazarlıklar konusu mudur bilemem" dedi.
Sönmezateş'in savunması 16.30'da bitti. Halil Gül savunmasına başladı...

Odatv.com

http://odatv.com/hulusi-akarin-urku...mden-cok-konusulacak-iddialar-2505171200.html



[/FONT]
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
tasfiye-operasyonu-mehmet-gormezin-kapisina-dayandi--2505171200_m2.jpg


Tasfiye operasyonu Mehmet Görmez'in kapısına dayandı

Referandum öncesinde başlayan kutlu doğum tartışması referandum sonrasında daha yüksek tonda sürdü.


25.05.2017 17:20 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

İktidar cephesinde referandum öncesinde sertleşen kavga sertleşerek sürüyor.
Önce konuya teorik bakalım...
İktidar bloğundaki çatlama şaşmaz şekilde iki ayrı koldan ilerliyor.
Malum referandum öncesinde konu (medyaya yansıyan dille söyleyelim) "manyak İslamcılar" ve "Reisçiler" arasında şekillendi.
Şimdi iki tarafın temsilcilerini gözünüzün önüne getirin.
Aynı taraflar referandum sonrasında bu kez "Kutlu doğum tartışması" ve ardından "Diyanet" üzerinden cepheleşti.

Birilerine göre kavga Davutoğlucular'la Reisçiler arasında, kimilerine göreyse bu sınıflandırma doğru değil.
Ama ortada kesin olan bir şey var ki, çatlak hep aynı noktada.
Gelelim konumuza...
TASFİYE DİYANET'E GELİYOR
Öyle görülüyor ki iktidarın referandum sonrasında ana gündem maddesi "tasfiye."
Tasfiyeler ilk olarak AKP Kongresi ile başladı.
"Malum isimler" artık MKYK'da yok.
Ve bundan sonra Bakanlar Kurulu ve bürokrasiyle tasfiye dalgası ilerleyecek.
Ve her tasfiye bunun etrafında şekilleniyor.
Ve tabii direniş de...
Kutlu doğum haftası bunlardan ilkiydi. Gerçekten de söz konusu hafta Fethullahçı çetenin önerisiyle kutlanmaya başlanmış, bu ekibin çabalarıyla Cumhuriyet karşıtı eylemlere dönüşmüştü.
Referandum öncesinde başlayan kutlu doğum tartışması referandum sonrasında daha yüksek tonda sürdü. Tartışmada haftanın iptal edilme çağrısında Türkiye gazetesi ekibi başı çekerken, Diyanet haftanın kalmasında ısrar etti.
Gözler tabii Hükümet'e çevrildi. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, 'Kutlu Doğum Haftası'nın Hicri Takvim'e göre belirleneceğini söyledi ve fiilen bu haftayı bitirecek kararı açıkladı.
Herkes "tartışma bitti" diye düşünürken Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'den sürpriz bir çıkış geldi. Görmez "Kutlu Doğum Haftası, O'nun (Hz. Muhammed) sünneti, sireti, yüksek ahlakı ve evrensel mesajının ilmi etkinliklerle anlatıldığı bir Siret Haftası'na dönüştürülerek, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir” ifadelerini kullandı. Ve böylece Hükümet'e karşı çıkarak çok net bir mesaj verdi.
Hükümet kanadından yanıt gecikmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da imzasıyla, Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevini yürütmek üzere görevlendirilen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar görevinden alındı.
Süreç burada kalmadı...
Türkiye Gazetesi grubu ısrarla Mehmet Görmez'in üstüne gitmeye devam etti. Ve Görmez'in bir dönem Fethullah Gülen'e yazdığı mektubu yayımlayarak, "FETÖ bağlantılı" imasında bulundu; Görmez'in ise direnişi sürdü.
Bu direnişin bir kısmı bugün medyaya yansıdı.
"GÖRMEZCİLER" SAHİP ÇIKTI
Daha önceki tartışmada kendisine "Reisçi" diyenler tarafından hedef alınan isimler, bugün Diyanet İşleri Başkanı Görmez'e sahip çıktı.
Örneğin Star yazarı Ahmet Taşgetiren köşesinde “Kutlu Doğum Haftası”nın FETÖ’yle bir ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek şu ifadeleri kullandı: “Şu son zamanlarda 'Kutlu Doğum' aleyhine kampanyanın çıkışında dini yayın rengi bulunan bir TV kanalıyla ve onun arkasındaki irade ile devreye girmesi acaip bir durum.”
“Bu kampanyanın, bugün vurulacak her şeyin üzerine yapıştırılmaya çalışılan 'FETÖ bağlantısı' ile yürütülmesi ayrı bir kurnazlık" diyen Taşgetiren, “Sebebi henüz anlaşılabilmiş değil ama er geç anlaşılır. Mehmet Görmez Hoca ile FETÖ arasında irtibat kurma girişimleri FETÖ işini sulandırmanın dik alası olmaktan öte bir anlam taşımıyor" ifadelerini kullandı.
Taşgetiren imalarını şöyle açıkça söyledi: "Burada siyasi iradenin kampanyaya kredi açıyor gözükmesini problemli bulurum. Diyanet'ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Bey'in kampanyayı onaylar biçimdeki ilk açıklamalarını çok erken açıklanmış tavır olarak değerlendiriyorum. Bir yapı var bu kampanyanın arkasında. Niyet ne, er geç anlaşılacak. O yapının başka işlerindeki sorunlar da konuşulmaya başlanacak.”
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan ise köşesinde “1989 yılından itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kutlu Doğum Haftası kapsamında yakaladığı eşsiz başarı, birilerini rahatsız eder. Kimi mi? Öncelikle elbette FETÖ'yü. 1991'de Suat Yıldırım isimli FETÖ'cü teröristin girişimleriyle Kutlu Doğum Haftası'na alternatif olacak şekilde 'Ebedi Risalet Sempozyumu' düzenlenmeye başlar” dedi. Kılıçarslan son dönemde başta Türkiye gazetesi olmak üzere bir kesim tarafından eleştirilen Mehmet Görmez’e sahip çıktığı yazısını şöyle sürdürdü: "Bu operasyonun amacı nettir: Mehmet Görmez'in şahsında Türkiye'ye, Diyanet'in yaptığı hizmetlere, açtığı çığıra 'dur' demek. Bilhassa Avrupa'da hala etkili olmaya çalışan FETÖ'nün karşısına dikilen Diyanet İşleri Başkanlığı'nı yıpratmak, durdurmak, işlevsiz hale getirmek kimin ekmeğine yağ sürecektir varın hayal edin."
Bitmedi, bugün Diyanet mensuplarına yönelik bir mesaj yayımlayan Mehmet Görmez "değerli Diyanet mensupları, son 15 günde başkanlığımıza ve hizmetlerimize yöneltilen kötü kampanyalar, itibarsızlaştırma faaliyetleri sakın sizi hiçbir zaman ümitsizliğe sevk etmesin" dedikten sonra Türkiye grubunun yolsuzluk soruşturmalarını hatırlatarak "biz, yalan ve iftira içinde olan yetimin hakkını kursağında taşıyarak, dindarlık taslayan hiç kimseye kızamayız. Biz, onların kötülüklerini gördüğümüzde bunun, bizim hizmet kusurumuz olduğunun farkında olmalıyız. Daha çok sarılmalıyız" dedi.
Görmez, açıkça Türkiye grubuna karşı "yılgınlık yok direniş var" diyerek Diyanet mensuplarını mücadeleye çağırdı.
Ve bu kadar da değil...
GÖRMEZ'DEN KARŞI HAMLE
Odatv kulislerde bu kadarla kalmadığını da öğrendi.
Görmez'in yardımcısı Mehmet Emin Özafşar, üçlü kararname ile görevden alınmasına rağmen Diyanet Vakfı'ndaki mütevelli heyet üyeliğine devam ediyor. Hatta Diyanet TV'nin yayın politikasını belirleyen yayın kurulundaki görevlerine de devam ediyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın imzasına rağmen Görmez, Özafşar konusunda geri adım atmıyor.
D1.jpg

d2(10).jpg

İşte bu noktada artık "savaş" kritik aşamaya geldi.
Referandum sonrası başlayan tasfiye dalgası Mehmet Görmez'in kapısına dayandı.
Bilinmez; belki de "yarın" görevden alınacak.
Görmez de kartlarını açık oynadı.
Bakalım Mehmet Görmez'in akıbeti ne olacak?
Odatv.com

http://odatv.com/tasfiye-operasyonu-mehmet-gormezin-kapisina-dayandi--2505171200.html




"Elim boş gitmeyeyim"

İktidar cephesinde referandum öncesinde başlayan kavga, aynı taraflar arasında referandum sonrasında bu kez "Diyanet" üzerinden sertleşerek sürüyor.


elim-bos-gitmeyeyim-2605171200_m2.jpg



elim-bos-gitmeyeyim-2605171200_m2.jpg







26.05.2017 10:19 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

İktidar cephesinde referandum öncesinde başlayan kavga, aynı taraflar arasında referandum sonrasında bu kez "Diyanet" üzerinden sertleşerek sürüyor.
Diyanet ile hükümete yakın Türkiye gazetesi arasındaki “Kutlu Doğum” kavgasının ardından Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevini yürütmek üzere görevlendirilen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar görevinden alınmıştı.
Birilerine göre kavga Davutoğlucular'la Reisçiler arasında, kimilerine göreyse bu sınıflandırma doğru değil.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in FETÖ lideri Fethullah Gülen'e mektup gönderdiğinin gündeme gelmesiyle süren kavgada açıklama yapan Görmez, “Diyanet İşleri Teşkilatı'nı asrın terörü FETÖ ile ilişkilendirmek büyük bir fitnedir” diyerek kendini savunmuştu.
Diyanet kavgasında bugün ise Mehmet Görmez cephesinden karşılık geldi.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Karar gazetesi Elif Çakır, bugünkü “Görmez FETÖ’ye mektup göndermedi Peki ortalığı kim, nasıl karıştırdı?” başlıklı yazısında, “Diyanet işleri Başkanlığı ne yazık ki bugünlerde hedefte. Üstelik aslı olmayan ve tamamen iftira kabilinden iddialarla” ifadelerini kullandı.

“Önce ‘Kutlu Doğum Haftası’ bir FETÖ projesidir diye akıllara ziyan alçaklıkla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef aldılar” diyen Elif Çakır şöyle devam etti:
“ELİM BOŞ GİTMEYİM’ DİYEREK İMZALI ESERİ ALIR VE GÜLEN’E VERİR”
“Devamında ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in şahsını hedef aldılar. Kampanya mantık sınırlarını aşarak, Görmez’i FETÖ ile yakın göstermeye kadar vardı. İftiracılara göre Mehmet Görmez Pensilvanya’ya bir mektup yazmış! Güya bunlar da ‘skandal mektubu’ ortaya çıkartmışlar! Peki, gerçek böyle mi? İşin aslını anlatayım... Öncelikli olarak ortada mektup falan yok.
Diyanet ‘sevgili peygamberimizin örnek tutum ve davranışları, onun söz ve hadislerindeki mesajları, çağlar üstü örnekliğini sade ve anlaşılır bir dille günümüz insanına ulaştıran bir çalışmaya ihtiyaç var’ diyerek bir eser hazırlanmasına karar verir. Altı yıl boyunca aralıksız yapılan çalışılmalar neticesinde, 2013 yılının son ayında 7 ciltten oluşan hadislerle İslam Külliyatı neşredilir. Mehmet Görmez Diyanet İşleri Başkanı olarak bir de önsöz yazar. Kendi başkanlığında hazırlanan 7 ciltlik ‘Hadislerle İslam Külliyatı’ eserini kendisinde ‘emeği olan’ beş kişiye imzalayıp gönderir. Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış olan külliyat ve imzalanmamış bir külliyat olarak iki takım halinde o günlerde Amerika’ya giden ‘bir isme’ teslim edilir. Ortada henüz 17/25 Aralık kalkışmasının esamesinin olmadığı dönemdir. O ‘isim’ Amerika’ya gittiğinde Pensilvanya’dan bir davet alır ve ziyarete gider. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış eserde isim de yazmadığı için, ‘Elim boş gitmeyim’ diyerek imzalı eseri alır ve götürür, Fetullah Gülen’e verir. Yalnız ne Külliyat’ın gönderilme biçiminden ne de bir işgüzarlıkla FETÖ’ye takdimin edildiğinden Mehmet Görmez’in bilgisi olmaz. Olay bundan ibaret.”
Elif Çakır “Son bir söz” diyerek “Diyanetten sorumlu Başbakan Yardımcısı nerede? Ve hemen yanı başında olan bu linç kampanyası karşısında neden susuyor?” sorusunu yöneltti.
MİLLİ GÖRÜŞ’TEN DESTEK
Milli Görüş’ün yayın organı Milli Gazete de Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e sahip çıktı. Gazetenin sürmanşetinde, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Millî Gazete Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz'ın TV5 ekranlarında hazırlayıp sunduğu Aykırı Gündem programının canlı yayın konuğu olacağı duyuruldu.
Haberde, “Programda Görmez'in Diyanet İşleri Başkanlığı ve kendisi hakkında ortaya atılan iddialar üzerine önemli açıklamalarda bulunması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.
İşte o gazete:
f1(71).jpg

Odatv.com

http://odatv.com/elim-bos-gitmeyeyim-2605171200.html



 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
http://www.islamikoru.com/blog/kutlu-dogum-haftasi-bir-ilimli-islam-projesi-mi/

‘Kutlu Doğum Haftası’ Bidati, Bir Ilımlı İslam Projesi mi ?

"‘KUTLU DOĞUM HAFTASI ‘ Bir Ilımlı İslam Projesi mi ?
Ilımlı İslam ; Dış güçlerin müslümanlar üzerinde ki bir projesidir.Ve daha çok Türkiye müslümanlarını ilgilendirmektedir.Çünkü
Türkiye ; cihan devleti olan ve müslümanlığı dünyanın dört bir yanına yaymış olan OSMANLI‘nın (manevi olarak olmasa da maddi manada)
devamıdır.
Diğer müslüman ülkelerin halkı ; Türkiye’yi bir model,bir kurtarıcı ve İslam’ın tekrar öncüsü olacak bir devlet olarak görmektedir.İşte bu sebepten
ötürü,müslümanlar üzerinde uygulanmak istenen bu proje ; başta Türkiye’yi ilgilendirir.
Ilımlı İslam’ın amacı ; müslümanlardan cihat ruhunu kaldırmak ; yani gerektiğinde kafir ile harp etme şuurunu yok
etmektir.
Ilımlı İslam’ın amacı ; daha barışçıl ve kardeşçil bir dünya düzenini müslümanlara aşılamaktır.Evet ; barış,huzur ve kardeşlik güzeldir.Fakat
unutmayın ki müslümanlar birbirleriyle kardeştir.Müslüman ; kafir ile kardeş olamaz.Müslüman kafir ile,yani ; yahudi ile,hristiyan ile,budist
ile,ateşperest ve putperest ile kardeş olamaz.Onlarlar barış içinde de yaşayamaz.Müslümanların ; müslüman olanlarla bir arada yaşamaları
ancak ve ancak ; Osmanlı devletinde ki sistem ile olabilir.Yani ; fethedilen yerde ki halk islama davet edilir.Karşısında üç seçenek vardır.
1 – Müslüman Olacak. 2 – Müslüman olmak istemezse cizye (vergi) verecek. 3 – Hem müslüman olmayıp hemde cizye vermezse öldürülecek.
Durum böyle iken nasıl bir kardeşlik düşünülebilir ? Evet ; Müslüman olmak zorunlu değil fakat müslüman olmayan ya vergi verir,yada öldürülür.
Öldürülme ihtimali olan bir kişi ile müslüman bir kimse nasıl kardeş olabilir ?
Ilımlı İslam’ın bir diğer ve en önemli amacı ; daha yumuşak,gerektiğinde gavur ile savaşmayan,hep sevgi ve hoşgörüden
bahseden ; merhamet ve rahmet abidesi bir müslüman portresi oluşturarak ; tüm müslümanları uyutmak,aldatmak ve bu portreye sokup
dost-düşman tanımayan,kafir-müslüman ayırt edemeyen,hiçbir şeye ses çıkarmayan her şeye iyi niyetle bakıp ‘tamam efendim’ diyen saf bir topluluk oluşturmak ve sonunca istediğini yaptırmaktır.
İşte ; tüm bu okuduklarınızdan sonra dikkatinizi ‘Kutlu Doğum Haftasına’ çekiyoruz.
Kutlu doğum haftası’dan sebep ; yurdun ve dünya’nın dört bir yanında programlar,sempozyumlar ve geceler düzenlenmektedir.
Çeşitli hadis-i şerifler ve hikayeler anlatılmaktadır.Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)den bahsedilmektedir.
Fakat DİKKAT EDİN.
O programlarda peygamberimiz anlatıldığı halde ; bedir savaşı,uhud savaşı,hendek savaşı,mekkenin fethi ve bunun gibi harpleri ya hiç duymazsınız,ya da sadece adını duyarsınız içeriğini duyamazsınız.
23 senelik Peygamberlik sürecinde neredeyse her sene bir harp yapmasına rağmen ; peygamberin anlatıldığı yerde onun CİHAT ruhu’ndan bahsedilmemektedir.
Düzenlenen program ve gecelerde sevgi,merhamet,barış,kardeşlik naraları atılır durur.Evet ; peygamber efendimiz (sallalahü aleyhi ve sellem) insanların en merhametlisi idi.Fakat herşeyi doğru ve yerinde yapardı.Yeri geldiğinde sinirlenir,kızar ve bağırırdı.Yaptığı her şey Allah’ın rızasına uygundu ve Allah için kızdığı,sinirlendiği zamanlarda olurdu.Fakat bunlardan hiç bahsedilmez.
Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sadece tek bir müslümanı öldürdükleri için ; bir çok kavime ordular gönderip o tek müslümanın intikamını almıştır.Müslümana karşı merhamet ve rahmet abidesi olan Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ; kafire karşı son derece şiddetli idi.Kelle almasınıda bilirdi.
Kitaplarda geçtiğine göre ; Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kızdığı zaman alnındaki damar ortaya çıkar ve boğazlarındaki damarlar belli olurdu.
Yine dönelim o programlar.Kutlu doğum adı altında düzenlenen programlarda ; Rasulüllah’ın kadınlara olan şefkatinden ve yardımlarından bahsederler.Bahsetmesinler mi ? Evet,bahsedilsin tabi.Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hanımlarına ev işlerinde zorlandıkları zaman yardım etmiştir.Fakat hep bundan bahsedildiği vakit ortaya şu portre çıkar ; “Peygamber ; hanımlarının yanında hiç ayrılmadı.Hep ev işlerinde hizmet etti.Kadınların bir dediklerini iki etmedi.”…..Halbuki Rasulüllah harpten harbe gitti.Yeri geldiğinde hanımlarına da kızmış ve sinirlenmiştir.Hatta bir seferinde dünyalık fazla şey isteyen hanımlarına karşı kızan ve hanımları ile arası dargın olan Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)e Allah-u Teala şöyle buyurmuştur ; “Ey Peygamber; eşlerine de: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız, gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Yok eğer Allah’ı , Rasulünü ve Ahiret yurdunu istiyorsanız, muhakkak ki Allah içinizden iyi davranan hanımlara büyük mükafat hazırlamıştır.” (Ahzab suresi : 28-29)
LAİK BİR ÜLKEDE AYLARCA KUTLU DOĞUM
Bu ülkede ; dini konular biraz fazla konuşulduğunda laiklikten bahsedilirken ; siyaset ve siyaset adamlarında dini en ufak bir motif görüldüğünde laiklik kavramı öne çıkartılırken ; hiç gördünüz mü kutlu doğum haftası ile ilgili bir problem yaşandığını ? Üstelik sadece halk değil,sağ ve SOL KESİMDEN DAHİ bu programlara iştirak edenler var.Laik kesim sesini mi kesi yoksa onların seslerini mi biri kesti ?
Ayrıca bu sürecin adının ‘Kutlu Doğum Haftası’ iken ; yaklaşık 1,1-5 ay kutlandığınıda unutmayın.
YAPBOZ TAMAMLANIYOR
Biz tabi ki isteriz Allah Rasulü’nün anlatılmasını.Bir hafta,bir ay değil bir yıl boyunca anılmasını.Fakat bu anma ; belli hadis-i şerifleri seçip,diğerlerini bir kenara bırakarak ve saf,hiç bir şeyden anlamayan bir müslüman portresi çizecek bir anma haftası,ayı olursa bunu asla istemeyiz.Çünkü bu islam’a faydadan çok zarar verir.
Yukarıda anlattığımız ve bizim anlatmayıp sizin anladığınız yapboz parçalarının hepsi bir araya gelince ortaya bir şüphe çıkıyor ; KUTLU DOĞUM HAFTASI,ILIMLI İSLAM PROJESİ Mİ ?
Bu soruyu varın siz düşünün.Biz den bir dürtü geldi,düşünmesi de sizden.Fakat şunu unutmayın ; Kutlu doğum Haftası adı altında düzenlenen ve yukarıda anlattığımız şekilde tasarlanan program ve etlinlikler bizzat ‘Ilımlı İslamcılar’ tarafından düzenlenmese bile onların ekmeğine yağ sürmektedir."




Siz gerçekten bitmişsiniz.Ne yaptıklarınızı bilmiyorsunuz.Yaptıkalrınız İslam'a hizmet değil açıkça ihanettir.İslam'da olmayan şeyleri bu millete kakalamaktır.Ehli kitaba uyan iflah olmaz.Yazıklar, olsun yazıklar olsun...

Diyaneti, hükümeti ve devleti ele geçirdiniz.Keşke yaptıklarınız İslam için olsa amenna!.Lakin gavur adetlerini bu ülkeye sokmaya çalışıyorsunuz.Ben ağır konuşurum arkadaş!.Hak'kı konuşur onu söylerim.Ben de pısırıklık korkaklık yoktur.Biz cihad ediyoruz.En acıklısı da sizinle mücdele etmek oluyor.Müslüman, müslümanla mücadele eder mi?Öyle zemin hazırlamışsınız ki adeta İslam'da bid'atleri çoğalttınız.

Bu mesajımdan sonra ister banlayın isterseniz banlamayın, hiç umurumda değil.Sizler gafilllerden olmuşsunuz.Gözünüzü açın sadist Avrupa bu ülkeye ahlaksızlık ve bid'at sokmaya çalışıyor.Allahtan korkun onlara uymayın.İslam medeniyetini yaşamaya ve yaşatmaya çalışın!Kur'an ve sünnete uyun!.

Hepsi o kadar...


19/05/2012 tarihinde paylaştığımız "‘Kutlu Doğum Haftası’ Bidati, Bir Ilımlı İslam Projesi mi ?" başlıklı konu tam da bugünlere ışık tutuyor. konunun linki aşağıdadır:

http://ihvanforum.org/117901-kutlu-dogum-haftasi-bidati-bir-ilimli-islam-projesi-mi.html


peki bugün diyanet başkanı ile ilgili ne oldu derseniz? aşağıdaki alıntıya bakabilirsiniz.




"Elim boş gitmeyeyim"

İktidar cephesinde referandum öncesinde başlayan kavga, aynı taraflar arasında referandum sonrasında bu kez "Diyanet" üzerinden sertleşerek sürüyor.





elim-bos-gitmeyeyim-2605171200_m2.jpg






26.05.2017 10:19 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

İktidar cephesinde referandum öncesinde başlayan kavga, aynı taraflar arasında referandum sonrasında bu kez "Diyanet" üzerinden sertleşerek sürüyor.
Diyanet ile hükümete yakın Türkiye gazetesi arasındaki “Kutlu Doğum” kavgasının ardından Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevini yürütmek üzere görevlendirilen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar görevinden alınmıştı.
Birilerine göre kavga Davutoğlucular'la Reisçiler arasında, kimilerine göreyse bu sınıflandırma doğru değil.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in FETÖ lideri Fethullah Gülen'e mektup gönderdiğinin gündeme gelmesiyle süren kavgada açıklama yapan Görmez, “Diyanet İşleri Teşkilatı'nı asrın terörü FETÖ ile ilişkilendirmek büyük bir fitnedir” diyerek kendini savunmuştu.
Diyanet kavgasında bugün ise Mehmet Görmez cephesinden karşılık geldi.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Karar gazetesi Elif Çakır, bugünkü “Görmez FETÖ’ye mektup göndermedi Peki ortalığı kim, nasıl karıştırdı?” başlıklı yazısında, “Diyanet işleri Başkanlığı ne yazık ki bugünlerde hedefte. Üstelik aslı olmayan ve tamamen iftira kabilinden iddialarla” ifadelerini kullandı.

“Önce ‘Kutlu Doğum Haftası’ bir FETÖ projesidir diye akıllara ziyan alçaklıkla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef aldılar” diyen Elif Çakır şöyle devam etti:
“ELİM BOŞ GİTMEYİM’ DİYEREK İMZALI ESERİ ALIR VE GÜLEN’E VERİR”
“Devamında ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in şahsını hedef aldılar. Kampanya mantık sınırlarını aşarak, Görmez’i FETÖ ile yakın göstermeye kadar vardı. İftiracılara göre Mehmet Görmez Pensilvanya’ya bir mektup yazmış! Güya bunlar da ‘skandal mektubu’ ortaya çıkartmışlar! Peki, gerçek böyle mi? İşin aslını anlatayım... Öncelikli olarak ortada mektup falan yok.
Diyanet ‘sevgili peygamberimizin örnek tutum ve davranışları, onun söz ve hadislerindeki mesajları, çağlar üstü örnekliğini sade ve anlaşılır bir dille günümüz insanına ulaştıran bir çalışmaya ihtiyaç var’ diyerek bir eser hazırlanmasına karar verir. Altı yıl boyunca aralıksız yapılan çalışılmalar neticesinde, 2013 yılının son ayında 7 ciltten oluşan hadislerle İslam Külliyatı neşredilir. Mehmet Görmez Diyanet İşleri Başkanı olarak bir de önsöz yazar. Kendi başkanlığında hazırlanan 7 ciltlik ‘Hadislerle İslam Külliyatı’ eserini kendisinde ‘emeği olan’ beş kişiye imzalayıp gönderir. Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış olan külliyat ve imzalanmamış bir külliyat olarak iki takım halinde o günlerde Amerika’ya giden ‘bir isme’ teslim edilir. Ortada henüz 17/25 Aralık kalkışmasının esamesinin olmadığı dönemdir. O ‘isim’ Amerika’ya gittiğinde Pensilvanya’dan bir davet alır ve ziyarete gider. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış eserde isim de yazmadığı için, ‘Elim boş gitmeyim’ diyerek imzalı eseri alır ve götürür, Fetullah Gülen’e verir. Yalnız ne Külliyat’ın gönderilme biçiminden ne de bir işgüzarlıkla FETÖ’ye takdimin edildiğinden Mehmet Görmez’in bilgisi olmaz. Olay bundan ibaret.”
Elif Çakır “Son bir söz” diyerek “Diyanetten sorumlu Başbakan Yardımcısı nerede? Ve hemen yanı başında olan bu linç kampanyası karşısında neden susuyor?” sorusunu yöneltti.
MİLLİ GÖRÜŞ’TEN DESTEK
Milli Görüş’ün yayın organı Milli Gazete de Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e sahip çıktı. Gazetenin sürmanşetinde, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Millî Gazete Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz'ın TV5 ekranlarında hazırlayıp sunduğu Aykırı Gündem programının canlı yayın konuğu olacağı duyuruldu.
Haberde, “Programda Görmez'in Diyanet İşleri Başkanlığı ve kendisi hakkında ortaya atılan iddialar üzerine önemli açıklamalarda bulunması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.
İşte o gazete:
f1(71).jpg

Odatv.com

http://odatv.com/elim-bos-gitmeyeyim-2605171200.html
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
fetö meclis araştırması komisyonunun başına TV de "Sn Fettullah Yüce Gülen Efendi" diye Fetö yü savunan,Fetö ye çete diyenleri suçlayan, @ResatPetek i getirdiler... ve bu adam araştırmasını 26/05/2017 tarihi itibari ile sonuçlandırmış. özetle: "fetö nün siyasi ayağı yok" muş!!! takdir sizin...

bu adamı tanıyalım...

https://twitter.com/Halitisci/status/868035350962335744


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
fetö meclis araştırması komisyonunun başına TV de "Sn Fettullah Yüce Gülen Efendi" diye Fetö yü savunan,Fetö ye çete diyenleri suçlayan, @ResatPetek i getirdiler... ve bu adam araştırmasını 26/05/2017 tarihi itibari ile sonuçlandırmış. özetle: "fetö nün siyasi ayağı yok" muş!!! takdir sizin...

bu adamı tanıyalım...

https://twitter.com/Halitisci/status/868035350962335744




daha önceki birçok şey akp yi güçlendirmiş olabilir ama bu rapor akp yi bitirebilir...

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
"Elim boş gitmeyeyim"

İktidar cephesinde referandum öncesinde başlayan kavga, aynı taraflar arasında referandum sonrasında bu kez "Diyanet" üzerinden sertleşerek sürüyor.


elim-bos-gitmeyeyim-2605171200_m2.jpg



elim-bos-gitmeyeyim-2605171200_m2.jpg







26.05.2017 10:19 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

İktidar cephesinde referandum öncesinde başlayan kavga, aynı taraflar arasında referandum sonrasında bu kez "Diyanet" üzerinden sertleşerek sürüyor.
Diyanet ile hükümete yakın Türkiye gazetesi arasındaki “Kutlu Doğum” kavgasının ardından Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevini yürütmek üzere görevlendirilen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar görevinden alınmıştı.
Birilerine göre kavga Davutoğlucular'la Reisçiler arasında, kimilerine göreyse bu sınıflandırma doğru değil.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in FETÖ lideri Fethullah Gülen'e mektup gönderdiğinin gündeme gelmesiyle süren kavgada açıklama yapan Görmez, “Diyanet İşleri Teşkilatı'nı asrın terörü FETÖ ile ilişkilendirmek büyük bir fitnedir” diyerek kendini savunmuştu.
Diyanet kavgasında bugün ise Mehmet Görmez cephesinden karşılık geldi.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Karar gazetesi Elif Çakır, bugünkü “Görmez FETÖ’ye mektup göndermedi Peki ortalığı kim, nasıl karıştırdı?” başlıklı yazısında, “Diyanet işleri Başkanlığı ne yazık ki bugünlerde hedefte. Üstelik aslı olmayan ve tamamen iftira kabilinden iddialarla” ifadelerini kullandı.

“Önce ‘Kutlu Doğum Haftası’ bir FETÖ projesidir diye akıllara ziyan alçaklıkla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef aldılar” diyen Elif Çakır şöyle devam etti:
“ELİM BOŞ GİTMEYİM’ DİYEREK İMZALI ESERİ ALIR VE GÜLEN’E VERİR”
“Devamında ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in şahsını hedef aldılar. Kampanya mantık sınırlarını aşarak, Görmez’i FETÖ ile yakın göstermeye kadar vardı. İftiracılara göre Mehmet Görmez Pensilvanya’ya bir mektup yazmış! Güya bunlar da ‘skandal mektubu’ ortaya çıkartmışlar! Peki, gerçek böyle mi? İşin aslını anlatayım... Öncelikli olarak ortada mektup falan yok.
Diyanet ‘sevgili peygamberimizin örnek tutum ve davranışları, onun söz ve hadislerindeki mesajları, çağlar üstü örnekliğini sade ve anlaşılır bir dille günümüz insanına ulaştıran bir çalışmaya ihtiyaç var’ diyerek bir eser hazırlanmasına karar verir. Altı yıl boyunca aralıksız yapılan çalışılmalar neticesinde, 2013 yılının son ayında 7 ciltten oluşan hadislerle İslam Külliyatı neşredilir. Mehmet Görmez Diyanet İşleri Başkanı olarak bir de önsöz yazar. Kendi başkanlığında hazırlanan 7 ciltlik ‘Hadislerle İslam Külliyatı’ eserini kendisinde ‘emeği olan’ beş kişiye imzalayıp gönderir. Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış olan külliyat ve imzalanmamış bir külliyat olarak iki takım halinde o günlerde Amerika’ya giden ‘bir isme’ teslim edilir. Ortada henüz 17/25 Aralık kalkışmasının esamesinin olmadığı dönemdir. O ‘isim’ Amerika’ya gittiğinde Pensilvanya’dan bir davet alır ve ziyarete gider. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış eserde isim de yazmadığı için, ‘Elim boş gitmeyim’ diyerek imzalı eseri alır ve götürür, Fetullah Gülen’e verir. Yalnız ne Külliyat’ın gönderilme biçiminden ne de bir işgüzarlıkla FETÖ’ye takdimin edildiğinden Mehmet Görmez’in bilgisi olmaz. Olay bundan ibaret.”
Elif Çakır “Son bir söz” diyerek “Diyanetten sorumlu Başbakan Yardımcısı nerede? Ve hemen yanı başında olan bu linç kampanyası karşısında neden susuyor?” sorusunu yöneltti.
MİLLİ GÖRÜŞ’TEN DESTEK
Milli Görüş’ün yayın organı Milli Gazete de Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e sahip çıktı. Gazetenin sürmanşetinde, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Millî Gazete Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz'ın TV5 ekranlarında hazırlayıp sunduğu Aykırı Gündem programının canlı yayın konuğu olacağı duyuruldu.
Haberde, “Programda Görmez'in Diyanet İşleri Başkanlığı ve kendisi hakkında ortaya atılan iddialar üzerine önemli açıklamalarda bulunması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.
İşte o gazete:
f1(71).jpg

Odatv.com

http://odatv.com/elim-bos-gitmeyeyim-2605171200.html






Mehmet Görmez’den çok konuşulacak hamleDiyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar'ın yerine, Özafşar'ın “sağ kolu” olarak bilinen Dini Yayınlar Genel Müdürü Yüksel Salman atandı.

mehmet-gormezden-cok-konusulacak-hamle-2805171200_m2.jpg






28.05.2017 18:09 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

İktidar cephesinde "Diyanet" kavgası sertleşerek sürüyor.
Diyanet ile hükümete yakın Türkiye gazetesi arasındaki “Kutlu Doğum” kavgasının ardından Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevini yürütmek üzere görevlendirilen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar görevinden alınmıştı.
İlginçtir ki...
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar'ın yerine, Özafşar'ın “sağ kolu” olarak bilinen Dini Yayınlar Genel Müdürü Yüksel Salman atandı.
Odatv’nin edindiği bilgilere göre; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in imzasıyla yapılan atamadan "Kutlu Doğum Haftası"na ilişkin yaptığı açıklamayla Diyanet’in hedefinde olan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un haberi yok.
Ve keza bu görevlendirme, bizzat Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Özafşar’ı görevden alan “iradeye karşı” açık hamlesi olarak yorumlandı.

Görevden alınan Özafşar’a yakınlığıyla bilinen dinihaberler.com sitesi ise olayı “Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar'ın görev süresi uzatılmaması Diyanet taşra ve merkezde üzüntüyle karşılandı. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un şahsi sorunları neticesinde gelişen bu olaylar tepkileri de beraberinde getirdi. Kurtulmuş'a tepkiler dinmek bilmiyor” ifadeleriyle duyurdu.
Odatv.com

http://odatv.com/mehmet-gormezden-cok-konusulacak-hamle-2805171200.html



[/FONT]
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
"Elim boş gitmeyeyim"

İktidar cephesinde referandum öncesinde başlayan kavga, aynı taraflar arasında referandum sonrasında bu kez "Diyanet" üzerinden sertleşerek sürüyor.


elim-bos-gitmeyeyim-2605171200_m2.jpg



elim-bos-gitmeyeyim-2605171200_m2.jpg







26.05.2017 10:19 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

İktidar cephesinde referandum öncesinde başlayan kavga, aynı taraflar arasında referandum sonrasında bu kez "Diyanet" üzerinden sertleşerek sürüyor.
Diyanet ile hükümete yakın Türkiye gazetesi arasındaki “Kutlu Doğum” kavgasının ardından Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevini yürütmek üzere görevlendirilen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar görevinden alınmıştı.
Birilerine göre kavga Davutoğlucular'la Reisçiler arasında, kimilerine göreyse bu sınıflandırma doğru değil.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in FETÖ lideri Fethullah Gülen'e mektup gönderdiğinin gündeme gelmesiyle süren kavgada açıklama yapan Görmez, “Diyanet İşleri Teşkilatı'nı asrın terörü FETÖ ile ilişkilendirmek büyük bir fitnedir” diyerek kendini savunmuştu.
Diyanet kavgasında bugün ise Mehmet Görmez cephesinden karşılık geldi.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Karar gazetesi Elif Çakır, bugünkü “Görmez FETÖ’ye mektup göndermedi Peki ortalığı kim, nasıl karıştırdı?” başlıklı yazısında, “Diyanet işleri Başkanlığı ne yazık ki bugünlerde hedefte. Üstelik aslı olmayan ve tamamen iftira kabilinden iddialarla” ifadelerini kullandı.

“Önce ‘Kutlu Doğum Haftası’ bir FETÖ projesidir diye akıllara ziyan alçaklıkla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef aldılar” diyen Elif Çakır şöyle devam etti:
“ELİM BOŞ GİTMEYİM’ DİYEREK İMZALI ESERİ ALIR VE GÜLEN’E VERİR”
“Devamında ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in şahsını hedef aldılar. Kampanya mantık sınırlarını aşarak, Görmez’i FETÖ ile yakın göstermeye kadar vardı. İftiracılara göre Mehmet Görmez Pensilvanya’ya bir mektup yazmış! Güya bunlar da ‘skandal mektubu’ ortaya çıkartmışlar! Peki, gerçek böyle mi? İşin aslını anlatayım... Öncelikli olarak ortada mektup falan yok.
Diyanet ‘sevgili peygamberimizin örnek tutum ve davranışları, onun söz ve hadislerindeki mesajları, çağlar üstü örnekliğini sade ve anlaşılır bir dille günümüz insanına ulaştıran bir çalışmaya ihtiyaç var’ diyerek bir eser hazırlanmasına karar verir. Altı yıl boyunca aralıksız yapılan çalışılmalar neticesinde, 2013 yılının son ayında 7 ciltten oluşan hadislerle İslam Külliyatı neşredilir. Mehmet Görmez Diyanet İşleri Başkanı olarak bir de önsöz yazar. Kendi başkanlığında hazırlanan 7 ciltlik ‘Hadislerle İslam Külliyatı’ eserini kendisinde ‘emeği olan’ beş kişiye imzalayıp gönderir. Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış olan külliyat ve imzalanmamış bir külliyat olarak iki takım halinde o günlerde Amerika’ya giden ‘bir isme’ teslim edilir. Ortada henüz 17/25 Aralık kalkışmasının esamesinin olmadığı dönemdir. O ‘isim’ Amerika’ya gittiğinde Pensilvanya’dan bir davet alır ve ziyarete gider. Yusuf Ziya Kavakçı’ya imzalanmış eserde isim de yazmadığı için, ‘Elim boş gitmeyim’ diyerek imzalı eseri alır ve götürür, Fetullah Gülen’e verir. Yalnız ne Külliyat’ın gönderilme biçiminden ne de bir işgüzarlıkla FETÖ’ye takdimin edildiğinden Mehmet Görmez’in bilgisi olmaz. Olay bundan ibaret.”
Elif Çakır “Son bir söz” diyerek “Diyanetten sorumlu Başbakan Yardımcısı nerede? Ve hemen yanı başında olan bu linç kampanyası karşısında neden susuyor?” sorusunu yöneltti.
MİLLİ GÖRÜŞ’TEN DESTEK
Milli Görüş’ün yayın organı Milli Gazete de Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e sahip çıktı. Gazetenin sürmanşetinde, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Millî Gazete Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz'ın TV5 ekranlarında hazırlayıp sunduğu Aykırı Gündem programının canlı yayın konuğu olacağı duyuruldu.
Haberde, “Programda Görmez'in Diyanet İşleri Başkanlığı ve kendisi hakkında ortaya atılan iddialar üzerine önemli açıklamalarda bulunması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.
İşte o gazete:
f1(71).jpg

Odatv.com

http://odatv.com/elim-bos-gitmeyeyim-2605171200.html





Cübbeli Ahmet Hoca: Dinler arası diyalog şirktir

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Adalet Bakanlığı eski müsteşarı ve Başbakanlık yüksek müşaviri Birol Erdem ve eşi, FETÖ'den gözaltına alındı. "Davutoğlu'nun Başbakan Danışmanı yaptığı ve Binali Yıldırım'ın görevden almadığı FETÖ'cü BirolErdem, nihayet bu sabah gözaltına alınabildi!"


Adam 17/25'te Korsan HSYK Toplantısına başkanlık ediyor,Görevden alınıyorDavutoğlu başdanışmanı yapıyor.Bu sabah gözaltında


http://t24.com.tr/haber/basbakanlik-yuksek-musaviri-birol-erdem-fetoden-gozaltina-alindi,407141


müşavirin halen aktif görevde olduğu bilgisini de paylaşalım.

birol_erdem_gozaltina_alindi_1496479870_7616.jpg





bu operasyonda asıl hedef davutoğludur. tabi dokunulabilirse...

bir analiz haber:

ankarayi-sarsan-gozalti-0306171200_m2.jpg


http://odatv.com/ankarayi-sarsan-gozalti-0306171200.html
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Adalet Bakanlığı eski müsteşarı ve Başbakanlık yüksek müşaviri Birol Erdem ve eşi, FETÖ'den gözaltına alındı. "Davutoğlu'nun Başbakan Danışmanı yaptığı ve Binali Yıldırım'ın görevden almadığı FETÖ'cü BirolErdem, nihayet bu sabah gözaltına alınabildi!"


Adam 17/25'te Korsan HSYK Toplantısına başkanlık ediyor,Görevden alınıyorDavutoğlu başdanışmanı yapıyor.Bu sabah gözaltında


http://t24.com.tr/haber/basbakanlik-yuksek-musaviri-birol-erdem-fetoden-gozaltina-alindi,407141


müşavirin halen aktif görevde olduğu bilgisini de paylaşalım.

birol_erdem_gozaltina_alindi_1496479870_7616.jpg





bu operasyonda asıl hedef davutoğludur. tabi dokunulabilirse...

bir analiz haber:

ankarayi-sarsan-gozalti-0306171200_m2.jpg


http://odatv.com/ankarayi-sarsan-gozalti-0306171200.html


03/06/2017 günü paylaştığımız alıntının altına "...bu operasyonda asıl hedef davutoğludur. tabi dokunulabilirse..." demiştik.


bugün 06/06/2017 ve davutoğlu meseleyi (esas hedefin kendisi olduğunu) anladı. bugün satır aralarında nefretini de ortaya koyan bir açıklama yaptı:

açıklamada mealen 'AKP bana itibar suikastı yaptı' dedi. ayrıca "Erdoğan sonrasına güçlü isim bırakmak istemiyorlar" babından beyanı ile de hesabınının Erdoğan sonrası döneme ilişkin olduğu ortaya çıktı.




Ahmet Davutoğlu, yayımlandıktan dört gün sonra Başbakalık'tan istifa ettiği 'Pelikan Bildirisi' hakkında ilk kez konuştu. Davutoğlu, ''AKP kendi değerlerini hızla zayıflatıyor. Yapılan şey itibar suikastidir. Bizi üzen dostlarımızın suskunluğudur'' dedi.

Konya'da yayın yapan Kanal 42 Televizyonu'nun sahur programına konuk olan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, açıklamalarda bulundu. Sözcü gazetesinde yer alan habere göre, kamuoyunda ‘Pelikan bildirisi’ olarak bilinen, kimliği meçhul açıklamayla ilgili ilk kez yorum yapan Davutoğlu, AKP’nin kendi değerlerini hızla zayıflattığını, partinin içine itibar suikasti virüsünün bulaştırıldığını savundu. Davutoğlu “Pelikan Dosyası adında bir olaya şahit olduk. Maalesef partide bir çok isme karşı bu yapıldı. En son Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e yapılan da buna benzer bir durum. Bizi en çok üzen ise dostlarımızın bu konuda suskunlukları olmuştur. Yapılan şey itibar suikastidir, bizi üzen dostlarımızın suskunluğudur” diye konuştu.

<span style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 16px;">

https://dogruhaber.com.tr/haber/250558-davutoglu-uzun-aradan-sonra-ilk-kez-konustu/

http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/davutoglu-suskunlugunu-bozdu-1882735/
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
mustafa-armagan-hakkinda-bu-satirlari-ilk-kez-okuyacaksiniz-1506171200_m2.jpg


15.06.2017 22:49 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

Mustafa Armağan, Süleyman Yeşilyurt, Yavuz Bahadıroğlu Tv Net’te yayınlanan Derin Tarih programında Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’ı konu edindiler. Bu programda Atatürk ile Afet İnan’ın ilişkide olduğu iddia edildi. Tabii bu sözler, büyük tepkiyle karşılandı. Türkiye adeta ayağa kalktı. Derin Tarih dergisi toplatıldı. Konuşmacılar soruşturma geçirdi. Süleyman Yeşilyurt göz altında.
O süreçte yazmaya zaman bulamadım. Programa katılanların her biri hakkında çok şeyler yazılabilir. Özellikle “Mustafa Armağan’ın bilinmeyenleri” üzerinde üç-beş yazı bile çıkabilir. Sadece kendisinin özel hayatı en az iki yazı konusu eder.
Atatürk tarihi bir şahsiyettir. Sevebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz bu başka bir şey. Ülkemizde siyaset gibi tarih de “sevgi ve nefret” üzerine oturtulmuş. Sevgi ve nefret duygularıyla tarihi yorumlayanı zaten tarihçi saymak mümkün değil.
Mustafa Armağan ve diğerleri o yüzden tarihçi değil. Ama Mustafa Armağan “tarihten ve Atatürk’ten iyi para kazanan” biri. Gittiği konferanslara 3-5 bin lira karşılığında gidiyor, ayda en 50 bin lira sadece buradan kazanıyor. Peki ne anlatıyor? Abdülhamit’i övmek, Atatürk’ü yermek. Ben ne bu Atatürk’ü övüp Abdülhamit’i yermeyi, ne de Abdülhamit’i övüp Atatürk’ü yermeyi hiç anlamış değilim.
Abdülhamit ile Atatürk’ün yarıştırılmasını gerçek tarihçiler de kabullenmiyor. Çünkü Abdülhamit tahttan indirildiğinde Atatürk genç bir subaydı. Abdülhamit’i tahttan indirenler Enver-Talat-Cemal Paşa üçlüsü. Bu üçlü Osmanlıyı batırdı, savaşa soktu, pek çok toprak kaybına sebep oldu ve onların basiretsiz yönetimi nedeniyle ülkemiz işgal edildi. Atatürk ise işgal altındaki ülkemizi düşmanlardan kurtarmak için Milli Mücadeleyi başlattı ve kazanılan savaş sonrası Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
Ama “amigo tarihçiler” yıllar yılı bu iki ismi kapıştırdı durdu. Abdülhamit’i Kızıl Sultan, Atatürk’ü dinsiz gören kesimler oluştu. Mustafa Armağan’ın yaptığı aslında sadece Atatürk düşmanlığı değil, bu konuda birkaç hedef gözetiyor. Şu dönemde Atatürk’e hakaret edince, “solcular-ulusalcılar ayağa kalkacak” böylece “gündeme” gelecek. Atatürk’ü pek sevmeyenler onun tarafını tutmuş olacak. Kazandığı popülerlikle yazdığı kitaplardan-konferanslardan para kazanacak.

Fakat hepsinden öte asıl kurnazlığı Atatürk eleştirisiyle gündeme geleyim ki, “17/25 Aralık’tan sonra dahi Fetöcülük yaptığını kimse gündeme getirmesin” derdinde. Çünkü “FETÖ’nün en derininde olan biriydi” kendisi. Gazete ve Yazarlar Vakfı’ndaki görevi, Da dergisi, Gülen hakkında yazdığı kitaplar, Zaman gazetesinin yazarı olması filan hiçbir şey. Adam 17 Aralık operasyonu esnasında 22 Aralık tarihinde Zaman gazetesinde “Osmanlı’da Yolsuzluk ve Yüce Divan” yazısı yazan biri.
ZAMAN GAZETESİ KAPANMASAYDI 15 TEMMUZ’DA DA YAZARDI
Zaman gazetesinde sonuna kadar yazdı. “Yazma,” diye uyaranları dinlemedi. “Fetö ile bağını kopar” diyenleri takmadı. Eğer Zaman kapanmasaydı 15 Temmuz’da dahi yazacaktı ve darbe başarılı olsaydı “Darbecilerin tarihçisi” olarak, Erdoğan hakkında neler neler yazacak, kimbilir hangi paşalara benzetecekti.
Tabii Fetö’yü bırakamamasının başka bir sebebi de vardı. Bir kadın meselesi olduğu için detaya girmiyorum. Sadece üstü kapalı olarak, bir kadının onun hakkında yazdığı bir kitap ve o kitabı yayınlatmamak için ödediği yüklü bir bedel iddiası deyip geçeyim. Bilenlerin söylediklerine göre Mustafa Armağan’ın gönül galerisi, iki de bir gündeme getirdiği Mustafa Kemal’in gönül galerisinden daha karışık.
Atatürk’ün ölümünün üzerinden 79 yıl geçti, neler yaşadıysa tarihte kaldı. Afet İnan’la ilgili söylenenler, “o dönemde yaşayanların, tanık olanların” iddiası filan da değil, tamamen Mustafa Armağan gibi amigo tarihçilerin “şu şöyle olduğuna göre bu böyledir, öyle olması lazım” mantığıyla, “dikkat çekmek, ilgi görmek” amaçlı varsayımlardır. Ama Mustafa Armağan halen yaşıyor ve onun gönül galerisini “eski/yeni eşleri dahil” çevresindeki herkes iyi biliyor ve neler neler anlatmıyorlar..
Ancak özel hayatlara girmeme kuralımız gereği kimsenin gönül galerisine yer vermiyoruz. Bu konuyu Fetö örtbas ettiği için, belki de minnet duygusuyla Zaman gazetesi kapanıncaya kadar Fetöcülüğünü resmen sürdürdü..
Zaman gazetesi kapanınca, hükümetin Fetö’nün peşini bırakmayacağı belli olunca, özellikle Erdoğan’ın sert tavrını görünce bir arayışa girdi. Atatürkle ilgili eleştiri dolu tweetlerini bu dönemde çoğalttı. Sonra bir hamle daha yaptı, kitaplarını yayınlayan yayınevini bıraktığını açıkladı. Daha sonra araya birilerini sokarak kapağı Yeni Şafak’a attı. Fetöcülüğü hatırlanmasın, gündeme gelmesin diye “abartılı bir biçimde” Atatürk’le yattı, Atatürk’le kalktı.
Yeni Şafak’a kapak atıp Derin Tarih dergisini çıkardı ve Tvnet’te aynı adı taşıyan program yapmaya başladı. Konuları Kemalizm, Atatürk, İnönü, CHP, Tek Parti odaklıydı. Bu konulara abanarak, kendine yönelik bir karşı cephe oluşturmak, Kemalistlerin nefretini kazanarak kendini hedefte göstermek yolunu tercih etti. Anlattığı şeylerin doğru olup olmamasından çok, tepki alabilmek, o tepkilerin yoğunluğuna göre de Ak Partililerin kendisini “otomatik olarak” desteğini almaktı.
ARMAĞAN’IN HİKAYESİ, FETÖCÜLÜĞÜNÜ UNUTTURMA MÜCADELESİ
Asıl amacıysa Fetöcü geçmişini, derin Fetöcülüğünü, 17/25 Aralık operasyonundan sonra da devam ettirdiğini, hatta Erdoğan’ın yolsuzluk yaptığını, Yüce Divan’da yargılanması gerektiğini “tarihten örneklerle” ima eden yazılar yazdığını unutturmaktı.
Fetöcülüğü döneminde Fetö okulları, kolejleri Mustafa Armağan’ın konferans mekanlarıydı. Fetö’nün 170 ülkedeki gücünü derinden biliyordu ve Zaman gazetesi kapanıncaya kadar Fetö’nün yıkılamayacağına, Erdoğan’ın alt edileceğine inanıyordu. Zaten bugün çoğu yurt dışına kaçmış olan Fetöcü abilerle kankaydı, aslında o da bir abi sayılırdı. Cemal Uşak, Mustafa Özcan, Mustafa Yeşil, Reşit Haylamaz, Ali Ünal, Seyit Erkal gibi isimlerle yediği içtiği ayrı gitmiyor, zaten o ekibin içinde yer alıyordu. Gazeteci ve Yazarlar Vakfı, Kaynak Holding, Akademi, Seher İşhanı gibi mekanlarda özel toplantıların müdavimiydi.
Bu devasa zengin ve güçlü cemaati, Erdoğan’ın yenebileceğine inanamıyordu. Yurt dışına da çok gidip geldiği için cemaatin uluslararası gücünü derinden biliyor, “eninde sonunda hükümetin bu savaşı kaybedeceğini” sanıyor, yakın çevresindekilere de bunu söylüyordu. Cemaat mensuplarının bugün en çok nefret ettiği kişilerin başında geliyor Mustafa Armağan, çünkü 17/25’ten sonra yapılan 30 Mart yerel seçiminde “CHP’ye bile oy vermişken, Zaman gazetesi kapatılınca saf değiştirdiğini” iddia ediyorlar. O tarihe kadar “Erdoğan’a atıp tuttuğunu, CHP’ye oy verdiğini” ısrarla söylüyorlar.
Savaş kaybedilince hükümet tarafına geçen Mustafa Armağan, bazı dostları araya sokarak Yeni Şafak’a kapağı atmışken bile cemaati pek eleştirememiş, Fetö’ye Fetö diyememişti. Hidayete 15 Temmuz’dan sonra erdi.
TURKUAZ GRUBUNA GEÇMEK İÇİN ÇOK UĞRAŞTI
Fetöcüyken konferans mekanları Fetö okulları, kolejleri vs iken, hükümet tarafına kendini atınca Atatürk konulu konferansları “yakın zamana kadar düşman gördüğü” hükümetin belediyeleri, kurumları oldu. Daha sonra Mustafa Armağan Yeni Şafak’la da yetinmemeye başladı, gözünü Turkuaz gruba dikti. Sabah gazetesinde yazabilmek, Atv’de veya aHaber’de program yapabilmek, kitaplarını da Turkuaz yayınlarında yayınlatabilmek için kulisler yaptı. Eğer bu kulisler netice verseydi, görüşmeler olumlu sonuçlansaydı hükümetin en güçlü yayın organında yer alacaktı. Fakat bir el sanki engellemişti.
Turkuaz’a gidemiyor, “Fetöcü” diye ima ettiği eski yayınevine dönemiyordu. Otuz kadar kitabıyla ortada kalmışken, bir süre sonra Alfa grubuna ait, İskender Pala’nın etkin olduğu Kapı Yayınları’yla anlaştı ve ilk kitabı henüz yayınlanmışken o program skandalı ortaya çıktı.
Fetöcülüğünü unutturmak adına yapılan bu abartılı kimlik değişimi dozajı kaçırınca, Kemalist kesimden daha çok Ak Partililerden tepki aldı. “Atatürkle ne uğraşıp duruyorsun, başka işimiz kalmadı mı, bunun sırası mı, ne gerek var” tepkileri ayyuka çıktı. Atatürkçüler zaten ayağa kalkmıştı ama “Atatürkçülere karşı sığınmak istediği” Ak Partililer de ortak tepki gösterdi.
Üstelik o yayınıyla Yeni Şafak gazetesine çok zarar verdi. Gazeteye ve dergiye verilen reklamlar düştü, pek çok yer dergiyi satmama dağıtmama kararı aldı, abone iptalleri çığ gibi büyüdü. Hem maddi zarar, hem itibar kaybı onarılmayacak kadar büyük.
En çok gördükleri zarar, Ak Partililerin de hassas olduğu “kripto Fethullahçı kimlikli” bilinen bir isme sahip olmaları. “Atatürkçüler linç ediyor diye harcamayalım” duygusu olsa da, kripto Fetöcü yanı çok düşündürüyor. “Yedirmeyelim” mantığıyla şimdilik “zoraki kollandığına” bakmayın, saygınlığı ve itibarı kalmadı. Herkes zamanını bekliyor.
Ayrıca sadece Fetöcülüğünden dolayı değil, Atatürk’ü kendine göre kullandığı için de derin bir öfke var. Bu öfkeler birikince patlaması da büyük oluyor. Artık kimi kafayı Atatürk ile bozmuş marjinaller hariç İslamcılar da Atatürk’ü Mustafa Armağan gibi değerlendirmiyor. Hatta Mustafa Armağan’ı çok sert eleştiren yazarlar oldu. İlginç yazılarıyla bilinen Saliha Malhun’un kendi sayfasında yazdıkları, o kesimde Mustafa Armağan’a nasıl bakıldığının bir göstergesi.
“Cumhuriyeti kuranların "gönül galericiliğini" yapan sözde tarihçileri “iddia ettikleri kadar vatanseverlerse” kendilerini Şırnak'ta ve hudutlarda hainlerle çarpışan Mehmetciğin yanına davet ediyorum. Atatürk ve Kuva-i Milliyecilerin bu coğrafyada savaşmadığı cephe kalmamıştı! Buyursunlar kendileri de şimdi bu vatan için kendilerini feda etsinler!
Hergün onlarca şehid bu vatan için toprağa girerken ve ocaklara ateş düşerken, bunlar gece gündüz Atatürk'ün aşna fişnesi keşfindeler. Utanmasalar zaman makinesi ile dönüp onun da kasetini çekecekler! Anadolu'yu işgalden kurtaran askerleri ve devleti yeniden kuranları beğenmeyenlerin onlardan daha büyük cengaver olması gerekir! Buyurun efendiler, cepheler sizin! Erkekler gibi savaşın ve haysiyetinizle şehit olun! Olmayacaksanız kalemin namusunu daha fazla kirletmeyin! Bırakın o işleri Manukyanlar yapsın! Müslüman Türk evlâdının da sabrını çok fazla zorlamayın!”

Asiye Güldoğan
Odatv.com

http://odatv.com/mustafa-armagan-hakkinda-bu-satirlari-ilk-kez-okuyacaksiniz-1506171200.html

 
Üst