Fethullah Gülen'in bugüne kadar devirdiği çamlar ve kırmış olduğu bardaklar ...

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
sev kardeşim derim herhalde..:) müslümanlar Allahdan razı degiller birbirlerini sevseler bile bitmeyecek bence :)
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Hz. Ömer bunu işitince yazılmış olan yazıyı ellerinden aldı ve yırttı attı. Dedi ki; “Resulûllah sizi İslâm’a ısındırıyordu ve o gün Müslümanların sayısı azdı. Şimdi ise Allah Teâlâ Müslümanların sayısını çoğalttı. Gidiniz gücünüz yettiği kadar çalışıp çabalayınız, siz size düşeni yaparsanız Allah da sizi gözetir.”

Yani “müellefü’l-kulûb”a yapılan özel bağışlar ehl-i İslâm’ın azınlıkta olduğu zamanlara mahsus bir uygulamadır.

Hanefî fıkıhçıları derler ki: Müellefetü’l-kulûb hissesi, İslâm’ın başlangıcında ve Hz. Peygamber devrinde düşmanın çok, Müslümanların az oldukları zamana ait bir uygulamaydı.

--------------------------------

altini cizdigim bölümler sanki tamda bizim zamanimizi anlatiyor.
Müslümanim diyenlerin sayisi cok olsada Hz.Ömer zamaninda yasayan sahabenin iman gücüne kiyasla cok zayiftir ve düsman coktur ve güclüdür...dolayisiyla bu tartismali bir konu.
hanefi ulemasi icma etmis olsada tüm mezhebler bi görüsde olmadigi icin üzerinde ittifak yok.

hanefi mezhebine bagli olan biri zaruretten dolayi “müellefü’l-kulûb”a zekat verilebilecegi görüsünü savunan alimlerin icdihadina göre hareket ederse ehli-sünnet dairesinden cikmismi olacak?
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Aletsiz, çalgısız nağmeli sese sima denir. Çalgı aleti ile birlikte olan insan sesine gına [müzik] denir. Buna göre İmamı Gazali Simayamı bazı şartlarla helal diyor.Müziğemi eğer bu ayrımları bilmeden yazıyor isen bunları bil.Fakat müziğe şartlar söylediğini söylüyorsan,hem yalan hem iftira olur.





İmam-ı Gazâlî Hazretleri, İhyâ’sında mûsikîye uzunca bir bölüm ayırmış ve semâ ile mûsikîyi uzun uzadıya incelemiştir.

Zamanimizin büyük alimlerinden olan Ismail Cetin hocaefendi "ölcüler" kitabinin 94. sayfasinda bunu ittifakla naklettigini yaziyor,yani sadece kendi mezhebinin görüsü degil,tüm mezhebleri icine alacak sekilde ittifakla uzunca aciklamis.

gelelim konumuza:
Imam gazali "Sema`in mübah oldugunun delilleri" baslikli yazisinin "ikinci derece" bölümünde çalgı hakkinda ne demis:
(anlamak icin bastan sona kadar okumaniz lazim,yani sadece isaretledigim bölümleri degil)

II, Derece
Vezinli ve güzel ses hakkındaki görüşe aittir. Zira vezin, güzelliğin ötesinde bulunan bir mânâdır. Nice güzel ses vardır ki, veznin dışındadır ve nice vezinli ses vardır ki güzel değildir. Vezinli sesler mahreçleri itibariyle üç kısma ayrılır. Vezinli sesler, mezamir, tanbur, kaval, davul ve benzeri gibi ya cansızlardan çıkar veya bir canlının gırtlağından çıkar. O canlı da ya insandır veya bülbül, kumru ve güzel öten kuşlar gibi başka hayvanlardır. Bu ses güzelliğiyle beraber vezinlidir. Başlangıçları, kesişleri ahenkli ve biri diğeriyle uygunluk arzeder. Bundan dolayı dinleyen zevklenir. Seslerde esas, canlıların gırtlaklarıdır. Diğer levh alet leri ise, gırtlakların sesi üzerine vazedilmişlerdir. Bu ise sanatı yaratılışa benzetmektir. Hiçbir şey yoktur ki, sanat ehli sanat larıyla onun resmine, Allah Teâlâ'nın yarattıklarından misali ol maksızın varmış olsunlar. Bu bakımdan yaratıklardan sanatlar bilinir ve çıkarılır ve sanatkarlar yaratıkları taklid etmişlerdir.

Bunun izahı oldukça uzundur. Bu bakımdan bu seslerin hoş oldukları için haram olmaları muhaldir. Zira bülbülün ve diğer kuşların seslerinin haram olduğuna hiç kimse kail değildir. Oysa hançere ve boğazlar arasında hiçbir fark yoktur. Cansız ve canlılar arasında fark yoktur. (Ha bülbülün hançeresinden çıkmış, ha in sanın). Bu bakımdan insanın isteğiyle diğer cisimlerden çıkan ses leri bülbül sesine kıyas etmek uygundur.
İnsanın hançeresinden çıkan veya kavaldan çıkan davul, tef ve benzerlerinden çıkan sesler gibi...

Bu saydıklarımızdan ancak me lahi aletleri, evtar (yaylı sazlar) ve şeriatça menedilen mezamirler bu hükmün dışındadır. Zira onlar insanoğlu keyf aldığı için yasak lanmış değildirler. Bunlar sadece insanoğlunun kendilerinden zevklendiği için yasaklanmış olsaydı, o zaman insanoğlunun zevk aldığı herşey bunlara kıyas edilerek yasaklanmalıydı. Fakat içkiler haram edildi. Halkın içkilerdeki alışkanlığı içki hususundaki ya sakta mübalağaya kaçmayı gerektirdi. Hatta içkiler ilk yasaklandığında içkilerin küplerinin de kırılması emredildi. Bununla beraber içmenin şiar ve alâmetinden olan herşey haram edildi ki onlar da yaylı sazları ve mezamir'i tek başına çalmaktır. Bu bakımdan yaylı sazlar ve mezamirin çalınmasının haram olması, içkiye ittibaen olmuştur.

Nitekim yabancı bir kadın ile tek başına bir yerde kalmak zinanın başlangıcı olduğu için haram kılındığı gibi... ön ve arka organların bitişiği olduğu için insanın baldırına bakmanın haram olduğu gibi... İçkinin azı her ne kadar sarhoş etmese de haram edilmiştir. Çünkü sarhoş edici miktara insanı davet eder Hiçbir haram yoktur ki, onun etraflarında gezilen bir alanı (korusu) olmasın. O haramdan ötürü haramlık hükmü o alana girmeye de şamil olmuştur ki orası haram için koruyucu bir yer olsun ve haramın etrafında yasak bir bölge teşkil etsin.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Her padişahın bir korusu vardır. Allah Teâlâ'nın da giril mez korusu haramlardır.11

Bu bakımdan yaylı saz ve mezamir denilen aletlerin çalınması üç illetten ötürü içkinin haram ilan edilmesine tâbi olarak haram kılınmıştır:

1. Bu aletleri çalmak, insanı içkiye davet eder. Zira bu aletlerden alman zevk, ancak içki içmek sûretiyle tamamlanır. İşte bu illetten ötürü içkinin azı da haram kılınmıştır.

2. Bu aletlerin çalınmasının haram olması pek yakında içki içmeyi terkeden kimseler hakkındadır. Çünkü bunları çalmak içki meclislerini hatırlatır.Dolayısıyla içki içmenin sebebi olur.

Hatırlamak ise, şevkin iteleyiciliğine sebep teşkil eder. Şevkin itele yiciliği kuvvetlendiği zaman, o fiili yapmanın sebebi olur.
İşte bu illetten ötürü ziftlenmiş kap, hanteme (testi veya yeşil testi) ve nakir
(ağaç kökünden olup içinde hurma şarabı yapılan kap) denilen kaplarda şerbet yapmak yasaklanmıştır. Bunlar şarap yapmaya mahsus ve onun için hazırlanmış kaplardır. Bunun mânâsı şu demektir: Bunları görmek insana içkiyi hatırlatır.

Bu ikinci illet, birinci illetten ayrılır.
Zira bu ikinci illette hatırlamakta herhangi bir zevk yoktur; zira içki kadehlerini ve kaplarını görmekte bir lezzet yoktur. Bunların haram oluşu, in sanoğluna içkiyi hatırlatıyor olmaları nedeniyledir. Bu bakımdan eğer şarkı dinlemek, insanı âdeti olduğundan dolayı içki içmeye teşvik edecek derecede içmeyi hatırlatıyorsa ve öyle bir şarkı ile be raber içki içmek de daha önceden dinleyenin âdetiyse böyle bir kimse dinlemekten menedilmiştir ve menedilmesinin sebebi de sadece bu illettir.

3. Şarkı dinlemek için bir arada toplanmaktır. Çünkü şarkı dinlemek için bir araya gelmek fısk ve fücur ehlinin âdetidir! Bu bakımdan onlara benzemekten menedilir. Çünkü kendisini bir kavme benzeten bir kimse o kavimden olur.12

Bu illetten ötürü biz, eğer sünnet bid'atçıların şiarı (alâmet-i farikası) olmuş ise, Sünnet'in terkedilmesine taraftarız. Böyle yapmamız ehl-i bid'ata benzemekten korkmamızdan kaynaklanır. Bu illetin aynısıyla, kube denilen ortası ince, iki tarafı geniş uzunca davulu çalmak haram olmuştur. Çünkü kendilerini kadınlara benzeten muhan nes erkekler bunu çalmayı âdet edinmişlerdir.

Eğer buradaki benzetme ameliyesi olmasaydı, bu gibi davulları çalmak, hacca gidenlerin ve savaşa gidenlerin uğurlanmasında çalınan davullar gibi olurdu.
Bu illetten dolayı deriz ki, eğer bir cemaat bir araya gelir, bir meclisi süsler içki aletlerini ve kadehle rini hazırlar, o kadehlere sekencebin denilen (sirke ile baldan veya süt ile şekerden yapılmış olan) maddeyi koyarlarsa, kadehleri dağıtan birini saki tayin ederlerse o saki de onlara bu şerbeti içi rirse, onlar da sakinin elinden alıp bu şerbeti içerse, biri diğerine içkiciler arasında âdet olan kelimelerle (şerefine gibi) söylerse (sadece benzetmeden ötürü) bu şerbet onlara haram olur!

Her ne kadar içilen madde haddi zatında mübah ise de, yine de bu şekildeki hareketten dolayı haram olur. Çünkü böyle yapmakta fesad ehline benzeme arzusu vardır.

Sadece bu illetten ötürü önünden açık bulunan ve heba denilen elbiseyi giymek, başın bir kısmını traş edip bir kısım saçı tepesinde bırakmak, böyle yap manın fısk ve fücur ehlinin âdeti olan bir memlekette yasak lanmıştır. Fakat Maveraünnehir'de (Özbekistanda bir nehir) kebayı giymek ve başını bu şekilde traş etmek yasak değildir. Çünkü o memlekette salih ve ehl-i takva kimseler böyle yaparlar.

İşte bu mânâlardan ötürü mizmar-ı ırakî, ud, seng (zenc, zel) ruhbab (saz) berbut (bir çalgı aleti) ve başkaları gibi yaylı saz çeşitlerinin hepsi haram kılınmıştır. Bunlardan başka aletler bun lar gibi değildir. Çobanların, hacıların ve davulcuların şahini, da vul, kamıştan yapılmış kaval ve içkicilerin âdeti olmayan ve güzel vezinli sesler çıkaran her alet gibi... Çünkü bütün bunların içki ile ilgisi yoktur. Onları çalmakla içki hatırlanmaz ve onların çalınması insanı içkiye teşvik etmez ve içkicilere benzemek de bu rada sözkonusu değildir. Bu bakımdan bunlar içki aletlerinin hükmünde değildirler. O halde bunlarda mübahlık esası kuş ve benzerlerinin seslerine kıyas edilerek mahfuz kalır
.

Derim ki, haram kılınan yaylı sazları vezinsiz, ahenksiz ve zevk vermeyecek bir şekilde çalan bir kimseden dinlenirse yine de haramdır. İşte bu izahatla anlaşıldı ki, bunların haram olmasında sadece güzel lez zet ve zevk rol oynamış değildir. Belki kıyas, bütün güzel seslerin helâl olmasını gerektirir. Ancak helâl edildiğinde herhangi bir fe sad meydana gelenler müstesna.

Nitekim Allah Teâlâ 'De ki: Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti, temiz ve hoş rızıkları kim haram etmiş' (A'raf/32) buyurmaktadır.


İşte bu sesler de, vezinli ses oldukları için haram edilemezler. Ancak başka bir arızî ve dış illetten ötürü haram olurlar. Nitekim haram edici arızî illetler bahsinde bu husus gelecektir.





Yani,haram edilmelerinin sebebi ickiye tesviktir.
isckiye tesvik yoksa haram olmazlar,ancak başka bir arızî ve dış illetten ötürü haram olurlar.
Meseleyi dogru anlamak lazim,haram diyip noktayi koymamak lazim.Hicbir haram sebebsiz degil,haram edilmesinin sebebleri var,bu sebebler zamanla degisebilir ve herkes icin esit anlamda olmayabilir.Yani mesela ickici birine ickiyi hatirlatiyorsa ona haramdir.Bu herkese haramdir anlamina gelmez.Haram olmasi icin arızî illetler var,bunlar varsa hramdir,yoksa haram degildir.

Bu arızî ve dış illet meselesine baska bir zaman devam edecegim insaAllah...



Imam Gazalinin dini anlayisina kurban olayim,nede güzel anlatiyor.








Ismail Cetin hocaefendi "ölcüler" kitabinda calgili muziki hakkinda yoruma girmeden genel anlamda haram desede calgi hakkinda 70. sayfasinda sunlar yaziyor:

"...Calgi,fasikliga dogrusu sehveti veya gazabi kuvveti tahrik etmeye yahud icki icmeye sirayet ederse haramdir.
sadece kendi nefsi icin calgi caliyor,bu sebeble nefsi bu gibi kötülüklere meyletmiyorsa,yahud salih insanlarin cemaatinde vahseti defetmek icin olursa zarar yoktur diye el-Budayi vesSanayi adli eserde adli eserde tasrih edilmistir....hasili calgi calmak,muzik dinlemek iki kisimdir..." .

simdi gazali ehli sünnet dairesi disina cikmmis olmuyor herhalde:)
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Hanefî fıkıhçıları :
Şayet bundan böyle Müslümanlar öyle bir şeye muhtaç olurlarsa ancak mücahedeyi terk ettiklerinden dolayı muhtaç olurlar. Ne zaman birlik ve dayanışma içinde olurlarsa, Müslümanlara ait olan mallardan bağışta bulunmak suretiyle yabancıların desteğini elde etmeye ihtiyaçları kalmaz. Ve böyle bir durumda, her şeyden önce Müslümanların arasındaki birlik ve kardeşliğin güçlenmesi tedbirleri ile meşgul olmaları gerekir.

Hanefi fikihcilari cok güzel ifade etmisler.Meselenin özeti aslinda budur.
Herseyden önce Milli-Birlige, ITTIFAKA ihtiyacimiz var.
Bu ittifakin önündeki en büyük engel Fethullah Gülen degildir.
Bu ittifakin önündeki en büyük engel Müminleri birbirine karsi kiskirtan,aralarindaki ufak tefek görüs farkliliklarini abaratarak,carpitarak,milleti kiskirtarak,uluortayayayark,elestirirken düsman uslubu kullanarak saldiran fitneci dengesizleri görüyorum.
 

barayev

Doçent
Katılım
24 Mar 2010
Mesajlar
608
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Size ne kardeşim size ne ...işiniz gücünüz bitti rahatınız yerinde para bol ne yapacağınızı ŞAŞIRMIŞ bi haldesiniz....

Emri bil maruf venehyi anilmunker... fazla Dalmayın sonra Vurgun yer ÇARPILIRSINIZ. benden hatırlatması...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yaw, günümüzde Muellefe-i Kulûb mü var da kalkmışsınız bunlara zekat olur diyorsunuz !
Sizin dinden haberiniz olmadığı gigib , dünyadan da haberiniz yok ! Siz ancak, oruç tutmayanlarla birlikte iftar yaparsınız vesselâm.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Yaw, günümüzde Muellefe-i Kulûb mü var da kalkmışsınız bunlara zekat olur diyorsunuz !
Sizin dinden haberiniz olmadığı gigib , dünyadan da haberiniz yok ! Siz ancak, oruç tutmayanlarla birlikte iftar yaparsınız vesselâm.

forum hayati senin sinirlerini iyice mahvetmise benziyor,git bi abdest al,birak bu isleri,konusmasini bilmiyorsun,teblig metodundan caktigin yok,terbiyesizlestikce terbiyesizlesiyorsun,üstelik bu sapikliklarini ehli-sünnet adina yapiyorsun,Allah bilir ne derece günah kazandigini,isin gücün saldirmak,carpitmak ,damgalamak...kalkmissin burada millete ders veriyorsun.yahu sen birak insan kazanmayi sen ancak düsman kazanirsin,insanlari dinden imandan eden bir cinssin:)
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Yaw, günümüzde Muellefe-i Kulûb mü var da .

Müellefe-i Kulûb Tanımı: Kalbleri ısındırılan, yumuşatılan kimseler. Bir terim olarak, müellefe-i kulûb; zekât verilmek sûretiyle kalpleri İslâm’a karşı yumuşatılmak, zararsız hale getirilmek veya dinde sebat ettirilmek istenen kimseleri ifade eder.

Müslümanların sayısının az, güç ve kuvvetlerinin zayıf olduğu devirlerde bu sınıf, müşriklerin etkisiz hâle getirilmesinde, yeni müslüman olmuş zayıf inançlı kişilerin imanının sağlamlaştırılmasında ve bazı müşriklerin İslâmiyet’i kabul etmesinde bir vasıta olarak kullanılmış ve bu metodun uygulanması ile büyük faydalar sağlanmıştır.

Tarihi

Müellefe-i Kulûb; Rasûlüllah (a.s.) , Mekke’nin fethinden sonra müslüman olmuş olan Kureyş ileri gelenlerine ganimetten paylarına düşenden ayrı olarak, Beytü’l-mâl hissesinden de bol mikdârda bağışda bulundu. Bunlar uzun yıllar, Rasûlüllah (a.s.)’a düşmanlık hareketinin öncülüğünü yapmışlar, Mekke’nin fethinden sonra çâresiz müslüman olmuşlardı. Ancak gönülleri İslâm’a ısınmamıştı. Bunca yıl İslâm düşmanlığı yaptıktan sonra, bir anda bütün kalbiyle Müslümanlığı benimseyivermek kolay bir iş değildi. Kur’ân-ı Kerîm, bu gibilere:“el-müellefetü kulûbühüm” adını vermekte, gönüllerinin kazanılması, İslâm’a ısındırılması için bunlara zekât verilebileceğini bildirmektedir.

“Sadakalar, ancak fakirlere, miskinlere, onun üzerine memur olanlara, kalpleri telif edilmiş bulunanlara, azad edilecek kölelere, borçlulara, Allah yolunda cihada atılanlara ve yolculara Allah tarafından bir fariza olarak (mahsustur) ve Allah Teâlâ Alîmdir, Hakîmdir.”(Tevbe Sûresi, 60)

Rasûlüllah (a.s.) bunları İslâm’a ısındırmak istedi. Çünkü bunlar nüfûzlu ve itibârlı kimselerdi, halk üzerindeki tesirleri büyüktü. Samîmî müslüman oldukları takdirde, kendilerinden faydalı hizmetler beklenebilirdi.

“Müellefe-i Kulûb” denilen bu kimselerin sayısı, 30 kadardı. Rasûlüllah (a.s.) bunların bir kısmına 100′er deve ile münâsip miktâr gümüş verdi. Ebû Süfyân ile oğlu Muâviye, Ebû Cehil’in oğlu İkrime, Amr oğlu Süheyl, Ümeyye oğlu Safvân, Ebû Talha oğlu Şeybe bunlardandır. Diğer kısmına ise, durumlarına göre 50′şer veya 40′ar deve, uygun mikdarda gümüş verildi.(İbn Hîşâm, 4/135-136; Tecrid Tercemesi, 7/137 ve 8/506)

http://www.islamisorular.net/islam/ibadet/muellefe-i-kulub-ne-demektir.html
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
forum hayati senin sinirlerini iyice mahvetmise benziyor,git bi abdest al,birak bu isleri,konusmasini bilmiyorsun,teblig metodundan caktigin yok,terbiyesizlestikce terbiyesizlesiyorsun,üstelik bu sapikliklarini ehli-sünnet adina yapiyorsun,Allah bilir ne derece günah kazandigini,isin gücün saldirmak,carpitmak ,damgalamak...kalkmissin burada millete ders veriyorsun.yahu sen birak insan kazanmayi sen ancak düsman kazanirsin,insanlari dinden imandan eden bir cinssin:)

A musibet ! Hikem nick'li üye sana bu Muelefe-i Kulûb hakkında gerekli izahatı yaptı ! Halâ oıkunmadıüğın analşılıyor . Yani, muelefe-i kulûb günümüzde yok ! Olmayan bir topluluğa da zekât verilmez ! Seni AMerika sevdası ve Papazalrın hayarnalığı sarmış kafayı yemişsin ! Ne syazdığını biliyorsun ne de söylediklerinin bir anlamı var ! Aslında, bizden öğrendiklerinizin zek3atını vermek zorundasınız ama buna da gücünüz yetmez !
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
MÜELLEFE-İ KULÛB

Hazret-i Ebû Bekr zamânında, beytülmâl (devlet hazînesi) emîni (vazîfelisi) olan hazret-i Ömer, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf okuyarak müellefe-i kulûb olanlara zekât verilmesini Resûlullah nesh eylemiştir, kaldırmıştır, dedi. Halîfe ve Eshâb-ı kirâmın hepsi bunu kabûl ettiler; artık bunlara zekât verilmemesi için icmâ, söz birliği hâsıl oldu. Nesh, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem zamânında olur. İcmâ ise, Peygamber efendimizin vefâtından sonra olur. İslâmiyet'e yardım için, düşmanın zararını önlemek için onlara mal, para her zaman ödenir. Fakat beytülmâlin zekât bölümünden değil, başka bölümünden ödenir. Görülüyor ki, müellefe-i kulûb denilen kimselere ödeme yapılması yasak edilmemiş, onlara zekât verilmesi yasak edilmiştir. (İbn-i Âbidîn)

http://sozluk.ihya.org/dini-terimler/muellefe-i-kulub.html
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
A musibet ! Hikem nick'li üye sana bu Muelefe-i Kulûb hakkında gerekli izahatı yaptı ! Halâ oıkunmadıüğın analşılıyor . Yani, muelefe-i kulûb günümüzde yok ! Olmayan bir topluluğa da zekât verilmez ! Seni AMerika sevdası ve Papazalrın hayarnalığı sarmış kafayı yemişsin ! Ne syazdığını biliyorsun ne de söylediklerinin bir anlamı var ! Aslında, bizden öğrendiklerinizin zek3atını vermek zorundasınız ama buna da gücünüz yetmez !

ben seni muhatab almak istemiyorum ama beni zorluyorsun.
Ben hikemin yazisina cevab yazmisim,salak salak saldiracagina o cevablara adam gibi cevab yaz yada sus.:)
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Hanefi fikihcilari ne demis:
"her şeyden önce Müslümanların arasındaki birlik ve kardeşliğin güçlenmesi tedbirleri ile meşgul olmaları gerekir."

Ben burada birlik beraberlik mücadelesi veriyorum,sizler damgalama dislama ve zorla ehli-sünnet dairesinden cikarma mücadelesi veriyorsunuz,sonra kalkmis ehli-sünnetcilik tasliyorsunuz,kullandiginiz uslub bile ehli-sünnete aykiri,usulde ehli-sünnete aykiri...
ben Milli-Birlige kardeslige alet olmaya calisiyorum sen ve senin gibiler tefgrikaya alet oluyorsunuz,kafirlerin ekmegine yag sürüyorsunuz...yamukluklarinizda okadar ileriye gidiyorsunuzki ehli-sünnet adina hakiszlikta bulunuyorsunuz,carpitiyorsunuz,abartiyorsunuz bunu yaparken ayni zamanda sirf fethullah gülen elestirmis diye terör faaliyetlerini ve teröristleri bile savunacak kadar alcaliyorsunuz...

Ben eminimki Allah benimle beraber.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
ben seni muhatab almak istemiyorum ama beni zorluyorsun.
Ben hikemin yazisina cevab yazmisim,salak salak saldiracagina o cevablara adam gibi cevab yaz yada sus.:)

A akıllım ! Tekrar ediyorum günümüzde muellefe-i kulûb diye birileri yok !
Yoksa, Türkçe değil mi astığım yazılar ?
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
sayın yeni osmanlı İmam Gazali dedin,merhum İsmail cetin'den döktürdün.Bu nasıl bir anlayış,hem İmamı Gazali'den diyince kitap ismi vermeli idin.Demekki Sözlerin havada asılı kaldı.Bak doğru bilgileri aktarıyorum:

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

Gıybet, veya devamlı ipek giymek, yahut devamlı çalgı dinlemek gibi günahlara devam etmek kalbin kararmasına yol açar. (K. Saadet s.580)

İçki içmek ve çalgı dinlemek gibi, kul hakkı ile ilgili olmayan günahların hepsine tevbe etmek gerekir. (İhya 4/65)

Herkes dünyadaki işine göre haşr olunur. İçki içenler, sarhoş olarak, çalgıcı, çalgı çalarak haşr olunur. (Dürre-tül Fâhire fî-keşf-i ulûm-il-âhıre – Kıyamet ve Ahiret, s.36)

Çalgı dinleyenin veya ipek giyenin şahitliği kabul edilmez. (İhya 4/41)

Davet edildiği yerde günah bir şey varsa, mesela duvarda canlı resimleri varsa, yahut çalgı çalınıyorsa, kadın erkek karışık ise böyle bir davete gidilmez. (K. Saadet s.207)

Ud ve saz çalmak haramdır. (K. Saadet s.231)

Çalgı aletlerinin imalinden kaçınmak, zulümden kaçınmak olur. (İhya 2/218)

Gizli haram işlenen eve girmek yasaktır. Ancak dışarıdan duyulacak şekilde içeride çalgı çalınıyorsa, bunu duyanların içeri girip çalgıları kırması caizdir. (İhya 2/802)

Fitne çıkmayacaksa kötü işler yapanlar tehdit edilebilir. Mesela, kötü biri, namuslu kadına tecavüze yelteniyorsa veya orada çalgı çalıyorsa, arada ırmak veya duvar gibi bir mani varsa, o kişiye, (Bu işten vazgeç, yoksa seni öldürürüm) diye tehdit edebilir. Öldürülmez ama tehdit edilir. (İhya 2/815)

Kalbi Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden birine bağlılığı olanın sima, tegannili sesleri dinlemesi, haram olup, onun için öldürücü zehirdir. (K. Saadet s. 321) [Bu sözü delil gösteren cahiller, (Çalgı kötü kimselere haram, bizim gibi kalbi temizlere haram değil) diyorlar. Halbuki burada çalgı denmiyor, nağmeli ses deniyor. Çalgı herkese haramdır. Tasavvuf büyüklerinden Mahmud-i İncirfagnevi hazretleri buyuruyor ki:
(Yüksek sesle zikir yapabilmek için, kalbinde yalan ve gıybet bulunmamak, boğazından haram ve şüpheli şey geçmemiş olmak, gönlü riya ve gösterişten temiz olmak lazımdır.) İşte, teganni, sima yalnız böyle kimselere faydalı olur. Fıkıh âlimleri de, teganninin, böyle olmayanlar için ve çalgının herkes için, haram olduğunu bildirmişlerdir.]
İnsana zevk veren ahenkli nağmeler, gönüllerde saklı olan güzellik ve çirkinlikleri açığa çıkarır. Her kaptan içindeki sızar, sima eden kişinin içinde ne varsa dışına o sızar. Sima kalbe ulaşınca, kalbde galip olan ne ise, onu harekete geçirir. (İhya 2/675)

Kalbinde haller hasıl olmayan, hasıl olsa da nefsi şehvetten kesilmemiş tasavvuf yolcularına güzel ses, nağme faydadan çok zarar verir. Ali Hallaç; Şeyh Ebu’l Kasım-ı Gürgani’nin müridlerinden idi. Sima için izin istedi. (Hiç bir şey yeme, sonra lezzetli yemekler yersin. O aç halinle simaı yemekten çok istiyorsan, sima yapman caizdir) buyurdu. Kalb hallerine kavuşmayan, hak yolu, halleri ile anlayamayan, yahut bazı hallere kavuşup henüz şehvetten kesilmemiş olan müridlere üstadları simaı yasaklamalıdır. (K. Saadet s.325)

Simaı eğlence ve oyun şeklinde âdet etmek haramdır. Nitekim bazı küçük günahlar vardır ki, devam edilirse büyük günah olur. Bazı şeyler ara sıra ve az olursa mubah olur. Çok olunca haram olur. (K. Saadet s.329)

Ses dinlerken, ud, keman, ney, saz, kaval gibi hiç bir çalgı çalmamalıdır. Her çalgıyı çalmak ve dinlemek haramdır. Hoş olduğu, hoşa gittiği için haram değildir. Bir kimse hoşa gitmeyecek şekilde rast gele çalsa da, ustalıkla çalmasa da yine haramdır. (K. Saadet s.326)

Kalbde helal olan şeyin sevgisi [mesela Allah sevgisi] varsa, sima [ilahi, kaside gibi nağmeli sesler] onu artırıyorsa o kimsenin teganni dinlemesi helal olur. Kalbinde, dinimizin yasak ettiği bir şey olanın teganni dinlemesi günah olur. (K. Saadet s.322)

Bayramlarda ve arada bir olursa [Hazret-i Âişe validemizin seyrettiği zenci cariyelerinki] oyunlar, teganniler ve bunları seyretmek haram değildir. (K. Saadet s.322) [Cariyelerin saçını başını açmaları günah olmadığı gibi nağmeli sesleri de haram değildir.]

Düğünlerde def çalmak ve teganni etmek mubahtır. (K.Saadet s.323)

Teganni, raks, def çalmak, kılıç ve kalkan oyunları ve neşeli günlerde zencilerin oyunlarını seyretmek mubahtır. (İhya 2/695)

Bayram günü zenci cariyelerin oyunlarını Resul-i ekrem efendimiz kapı üzerinden Hazret-i Âişe’ye seyrettirmiş ve ikisi beraber bakmışlardır. (İhya 2/827)

Kusurları, azapları bildiren [çalgısız] kasideleri, ilahileri dinleyerek üzülmek, ağlamak sevaptır. Ancak Allahü teâlânın kaza ve kaderini beğenmeyip, ona üzülüp, üzüntüsünün artması haramdır. (K. Saadet s.324)

Hacca gidenin, Kâbe, hac, Mekke, Medine şiirleri, ilahileri, kasideleri dinlemesi ve bunları güzel sesle okuyup para kazanması helaldir. (K. Saadet s.323-324)

Hacıları uğurlarken Kâbe, zemzem ve diğer mübarek makamları öven ve Arab çölünü anlatan şiirlerde nefesli ve telli çalgılar yoksa, bunların hepsi caizdir. (İhya 2/690)

Düşmanlarla savaşmayı ve Allah sevgisi uğruna canını feda etmeyi kuvvetlendiren kahramanlık şarkılarını [mehter marşlarını] dinlemek mubah olur. (K. Saadet s.324)

Düğün, ziyafet ve sefer dönüşü gibi sevinmek gereken yerlerde, bayram günlerinde nağmeli seslerle, teganni ile neşelenmek caizdir. (K. Saadet s.324)

Düğün ve benzeri yerlerde davul, def çalmak haram değildir. Hacılar ve askerlerin davul, bando çalması caizdir. Ahlakı bozuk gençlerin davul çalması da haramdır. (K. Saadet s.326)

Çalgı âletleri üçe ayrılır:
1- Haram olanlar. Tambur, düdük, zurna gibi şarkıcılara eşlik eden aletlerdir.
2- Mekruh olanlar. Bunlar tek başına çalınmadığı halde şarkıcıyı coşturan kaval gibi aletlerdir.
3- Mubah olanlar. Bunlar da eğlence aleti değil de boru ve harp davulu gibi haberleşme aletleri ile nikah için çalınan def gibi toplantıya çağırma ve herhangi bir hususu ilan etmek için kullanılan aletlerdir. (Mükaşefetü´l Kulub - Kalblerin Keşfi)

Ud, sanc [zil], telli çalgılar, berbed ve benzeri Irak çalgılarının hepsi yasaktır. İçki içenlerin âdeti olmayan davul ve benzerleri [düğünlerde] yasak değildir. (İhya 2/685)

İçki âlemlerinde kullanılan trampet, nefesli ve telli çalgılar haramdır. Bu çalgılar yasak, diğerleri ise mubahtır. Mubah olanlar def, davul, şahin, kadib gibileridir. (İhya 2/701)

Vezinli güzel ses haram değildir. Şayet kötü sözlerden meydana gelmişse, ister nağmeli okunsun, ister nağmesiz okunsun haramdır. (İhya 2/686)

Kur'an-ı kerimi teganni ile okumak haramdır. (K. Saadet s.333) [Tecvide uygun olarak teganni edilirse mahzuru olmaz.]

Mescitlerde Kur’anı teganni ile okuyanları nehy etmek farzdır. (İhya 2/823)

Resulullah efendimiz, Rebi' binti Muavvizin evine geldi. Cariyeler def çalıyor, şarkı söylüyorlardı. Onu görünce kesip, kasidelerle Resulullahı övmeye başladılar. [Buhari’nin rivayet ettiği] (Susun, önceki söylediğinize devam edin) buyurdu. Çünkü onu övmek ibadettir. Oyun eğlence arasında ibadet olmaz. (K. Saadet s.333)

İmam-ı Gazali hazretlerine ait bu yazıların özeti şudur:

1- İçki içenlerin dinlediği nefesli çalgıları ve bütün telli çalgıları çalmak ve dinlemek haramdır.

2- Şarkıcının kazancı haramdır. Şahitliği kabul edilmez, hediyesi alınmaz.

3- Belli zamanlarda [düğünlerde, bayramlarda] ve belli şartlarla [ibadete karıştırmamak, haram şeyler söylememek şartıyla] def, davul gibi çalgılar çalmak caizdir. Bunlara da diğer nefesli ve telli çalgıları karıştırmak caiz değildir.

4- Hacca gidecek olanın Kâbe, hac, Mekke, Medine şarkılarını dinlemesi, askerlerin cesaretlerini artırıcı savaş, kahramanlık şarkılarını, [mehter marşlarını] dinlemesi caizdir. Bayramlarda, düğünlerde, hac yolunda çalınması mubah olan çalgıları bile, her zaman dinlemeyi ve çalmayı âdet haline getirmek caiz değildir.

5- Müslümanların bayramlarda sevinmeleri, sevinçlerini göstermeleri caizdir. Bayramlarda def ile söylenen şarkıyı dinlemek ve içinde kılıç-kalkan oyunu gibi oyunları seyretmek mubahtır. Bunları âdet haline getirmek, her zaman yapmak caiz değildir.

6- Kur’an-ı kerim okumak veya Resulullahı övmek [Mevlid] gibi ibadetlere def dahil hiç bir çalgıyı karıştırmak caiz değildir, yasaktır.

7- Tasavvuf ehli zatların sema [ilahi, kaside gibi nağmeli insan sesi ve şiir] dinlemesi caizdir. Sema sırasında bunlara çalgı karıştırmak haramdır. Sema, henüz kalbi tam temizlenmemiş, kalb hallerine kavuşmamış müritlere yasaktır.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
hem İmamı Gazali'den diyince kitap ismi vermeli idin.Demekki Sözlerin havada asılı kaldı

birilerine düsmanliginiz gözlerinizide kör etmis galiba




İmam-ı Gazâlî Hazretleri, İhyâ;sında mûsikîye uzunca bir bölüm ayırmış ve semâ ile mûsikîyi uzun uzadıya incelemiştir.


Imam gazali "Sema`in mübah oldugunun delilleri" baslikli yazisinin "ikinci derece" bölümünde çalgı hakkinda ne demis:
.

demekki yaziyi okumamissin bile:)
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Müellefe-i Kulûb Tanımı: Kalbleri ısındırılan, yumuşatılan kimseler. Bir terim olarak, müellefe-i kulûb; zekât verilmek sûretiyle kalpleri İslâm’a karşı yumuşatılmak, zararsız hale getirilmek veya dinde sebat ettirilmek istenen kimseleri ifade eder.

Müslümanların sayısının az, güç ve kuvvetlerinin zayıf olduğu devirlerde bu sınıf, müşriklerin etkisiz hâle getirilmesinde, yeni müslüman olmuş zayıf inançlı kişilerin imanının sağlamlaştırılmasında ve bazı müşriklerin İslâmiyet’i kabul etmesinde bir vasıta olarak kullanılmış ve bu metodun uygulanması ile büyük faydalar sağlanmıştır.


MÜELLEFE-İ KULÛB

müellefe-i kulûb denilen kimselere ödeme yapılması yasak edilmemiş, onlara zekât verilmesi yasak edilmiştir. (İbn-i Âbidîn)
kalpleri İslâm’a karşı yumuşatılmak, zararsız hale getirilmek veya dinde sebat ettirilmek istenen kimseler yokmu demek istiyorsun?

Onlara zekat verilmesi hanefi fikihcilarinca yasaklanmis,ulemanin tümü bu görüste degil yani...

zaruret olunca bu görüste olmayan ulemanin icdihadiyla hareket etmek insani ehli-sünnet dairesinden cikarmaz.

salla salla nasil olsa meydani bos buldunuz.

Yalniz sunu unutmayin,bu yaptiklariniz
ASLAAAAAAA
hesabsiz kalmayak!
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Böyle bir başlığa insanın yorum yapası gelir mi?

Kınıyorum!

Hakkımda "anca eleştiriyor sunuz" diyenlerin olduğuna eminim ama,böyle bir başlık,başlıklar eleştirilmez de ne yapılır.

Ne yazarlar belli,ne başlıklar.

Hakikaten katılıyorum yöneticiye; bu konuları mizahta aç sanız yeridir.

En azından akıllarınca komedi yapmışlar der,geçeriz.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Böyle bir başlığa insanın yorum yapası gelir mi?
Kınıyorum!
Hakkımda "anca eleştiriyor sunuz" diyenlerin olduğuna eminim ama,böyle bir başlık,başlıklar eleştirilmez de ne yapılır.
Ne yazarlar belli,ne başlıklar.
Hakikaten katılıyorum yöneticiye; bu konuları mizahta aç sanız yeridir.
En azından akıllarınca komedi yapmışlar der,geçeriz.

Nasıl bir başlık isterdiniz ve ısmarlardınız acaba ?
Meselâ "Bin ladini öldürenelre milyonlarca teşekkürler !" şeklinde bir başlık nasıl ?
İçinizden tebrikli bir yazı yazmak gelirdi değil mi böyle bir başlığa ?
Allah sizi ıslah etsin ıslah ! Gözleriniz kör olmuş sizin !
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Amin,ecmain inşaAllah.

Hayır,öyle bir başlıkta istemezdim.

Ölen kişinin dini,ırkı,mezhebi ne olursa olsun,dünya da ne yapmış olursa olsun ben, hocalarımdan,ailemden ölenin ardından konuşmamayı öğrendim.Zira ölü eti yemekten Rabbime sığınıyorum.Herşeyi anladım da,ne bu hiddet bu celal?
 
Üst