Bu cevabınızla Muşi efendiden beslenmediğiniz, ayrıca RisaleiNur dışında kitab bilmediğiniz anlaşılıyor..Maatttessüf cevabınız doğru değil..
Zira bu uale cevab verilebilmesi için maddi cihad nedir, kısımları, saniyen cihadı manevi nedir kısımlarını bilmek gerekir.<Buda fıkıh kitabalrından öğrenilir..Risalei Nur okumada metod takip etmediğiniz için bütün meleleri risaleden çözebilecğiniz gibi fasid bir anlayış var..Bunu sizde görüyoruz..Evet 1. sorudan 10 üzeriden 0.5 veriyorum..Lütfen kızmayın
Maalesef değerlendirmeniz kabul edilmedi verdiğiniz puanın ehemmiyeti yok çünkü bu konuda ehil değilsiniz müçtehid imamlığına bürünmüşsünüz farkında değilsiniz enaniyetiniz sizi şişirmiş kendinizi içtihad yapabilecek bir makamda görüyorsunuz.
ikincisi;Başkalarının muhabbet beslediği zatlara muşi gibi bir ifade kullanmanız kahvehane uslubu ile yazmanız müslümana yakışmıyor o zaman başkaları da sizin muhabbet ettiğiniz kimseler varsa onlarada alaycı ifadeler kullanabilir.
üçüncüsü;Muşlu hocaya intisabım yok doğru tesbit eksik olan kısmı nurcular kimseye intisap etmek zorunda değildir yalnız ve yalnız risale-i nurlara bağlı kalarak nur talebelerinin şahs-ı manevisine tabidirler.Yanlış gitmemek için ferdler hata yaparsa cemaatın şahsı manevisi bir cihette onları hıfz edebilir.
dördüncüsü;İçinde bulunduğu zamanı ve vaziyeti değerlendirip islami cihat hareketini Kur'ana ve sünnete uygun olarak yapan zatlara müçtehid denir Bediüzzaman hazretleri ahir zamanın müçtehididir genel bilgi olarak müçtehidlerin özelliklerini yazalım bilginiz olsun.
[Risale-i Nur nedir ve hakikatlar müvacehesinde Risale-i Nur ve Tercümanı ne mahiyettedirler diye bir takriznamedir]
Her asır başında hadîsçe geleceği tebşir edilen dinin yüksek hâdimleri; emr-i dinde mübtedi' değil, müttebi'dirler. Yani, kendilerinden ve yeniden bir şey ihdas etmezler, yeni ahkâm getirmezler. Esasat ve ahkâm-ı diniyeye ve sünen-i Muhammediyeye (A.S.M.) harfiyen ittiba' yoluyla dini takvim ve tahkim ve dinin hakikat ve asliyetini izhar ve ona karıştırılmak istenilen ebâtılı ref' u ibtal ve dine vaki' tecavüzleri redd ü imha ve evamir-i Rabbaniyeyi ikame ve ahkâm-ı İlahiyenin şerafet ve ulviyetini izhar u ilân ederler. Ancak
tavr-ı esasîyi bozmadan ve ruh-u aslîyi rencide etmeden yeni izah tarzlarıyla, zamanın fehmine uygun yeni ikna' usûlleriyle ve yeni tevcihat ve tafsilât ile îfa-i vazife ederler.
Bu memurîn-i Rabbaniye, fiiliyatlarıyla ve amelleriyle de memuriyetlerinin musaddıkı olurlar. Salabet-i imaniyelerinin ve ihlaslarının âyinedarlığını bizzât îfa ederler. Mertebe-i imanlarını fiilen izhar ederler. Ve ahlâk-ı Muhammediyenin (A.S.M.) tam âmili ve mişvar-ı Ahmediyenin (A.S.M.) ve hilye-i Nebeviyenin (A.S.M.) hakikî lâbisi olduklarını gösterirler. Hülâsa: Amel ve ahlâk bakımından ve sünnet-i Nebeviyeye (A.S.M.) ittiba ve temessük cihetinden ümmet-i Muhammed'e (A.S.M.) tam bir hüsn-ü misal olurlar ve nümune-i iktida teşkil ederler. Bunların Kitabullah'ın tefsiri ve ahkâm-ı diniyenin izahı ve zamanın fehmine ve mertebe-i ilmine göre tarz-ı tevcihi sadedinde yazdıkları eserler, kendi tilka-yı nefislerinin ve kariha-i ulviyelerinin mahsulü değildir, kendi zekâ ve irfanlarının neticesi değildir. Bunlar, doğrudan doğruya menba-i vahy olan Zât-ı Pâk-i Risalet'in (A.S.M.) manevî ilham ve telkinatıdır. Celcelutiye ve Mesnevî-i Şerif ve Fütuh-ul Gayb ve emsali âsâr hep bu nevidendir. Bu âsâr-ı kudsiyeye o zevat-ı âlişan ancak tercüman hükmündedirler. Bu zevat-ı mukaddesenin, o âsâr-ı bergüzidenin tanziminde ve tarz-ı beyanında bir hisseleri vardır; yani bu zevat-ı kudsiye, o mananın mazharı, mir'atı ve ma'kesi hükmündedirler.
Risale-i Nur ve Tercümanına Gelince: Bu eser-i âlîşanda şimdiye kadar emsaline rastlanmamış bir feyz-i ulvî ve bir kemal-i nâmütenahî mevcud olduğundan ve hiçbir eserin nail olmadığı bir şekilde meş'ale-i İlahiye ve şems-i hidayet ve neyyir-i saadet olan Hazret-i Kur'anın füyuzatına vâris olduğu meşhud olduğundan; onun esası nur-u mahz-ı Kur'an olduğu ve evliyaullahın âsârından ziyade feyz-i envâr-ı Muhammedîyi (A.S.M.) hâmil bulunduğu ve Zât-ı Pâk-i Risalet'in ondaki hisse ve alâkası ve tasarruf-u kudsîsi evliyaullahın âsârından ziyade olduğu ve onun mazharı ve tercümanı olan manevî zâtın mazhariyeti ve kemalâtı ise o nisbette âlî ve emsalsiz olduğu güneş gibi aşikâr bir hakikattır.
(Şualar - 670)