ene'yi nasıl anlamalıyız ve yaşamalıyız

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Siz medrese tahsikliniz olmadığı için olsa gerek, Muşi=muşlu olduğunu bilmiyorsunuz..Bütün islami kitablarda bu ifadeler vardır.Sizin bilmemeniz gerçeği değiştirmez..Muşlu hoca dersek daha nazik olur demeniz, bu açıklamyla doğru değil..Bu ifadeler ismi mekan ifade ederler, kardeşim..Mesla konyalı denmez Konevi denir...Bu islami bir istilahdır...

Muşi sizin dediğiniz gibi olmaz arabi gramer kaidesinde ümmeti ümmetim demektir muşi dediğiniz zaman aynı mana olmaz kendiniz için kullanmıyorsunuz
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Biz de bir şey demedik ki. İnancınızın da sizin de .... diye bir cümle sarfetmedik ki :) Hakaret de etmedik. Önceki tartışmalar üzerine bana böyle bir başlangıç yapmanız bizden yana bir şey duyduğuna yorulabilir.. Hem herkes istediğine inanmakta serbest. Yahudiler kendilerinin, hristiyanlar da kendilerinin ehli necat olacağına inanır. Bu dünyada herkes bir şeye inanır.
Yahudiler ve hristiyanla bir müslümanı kıyas yapmanız müslümanlara olan muhabbetinizin göstergesidir cennetin anahtarını almışsınız elinize hayırlı olsun la harecu fiddin
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
yahu faraklit bari bilmediğin meselede israrcı olma,,Araştır bakalım Muş'un ismi mekanı nasıl yazılır..Sen emsile bina okudunmu, önce onu söyle
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Cevabınız olmadı...Düşmanın yaptığı gayri meşru tecavüze mislinden ziyadesiyle mukabele etmek haramdır ve buna ''mukabelei bil misil kaidei zalimanesi'' denilir..
mukabelei bilmisil, menfi cihette zalimin zulmüne misliyle karşılık vermek manasındadırve bu rusatı şeriyye olarak caizdir..Detaylarını yazmıyorum..Saniyen şu iktibası neden yaptın anlaşılmadı:Mesalikte ve meşreblerde ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir.
(Hutbe-i Şamiye - 99)

Biz aksini iddia etmedikki..
Eğer ehl-i hak, hak ve adalet yolunda yalnız vuranı vursa, otuz zayiata mukabil yalnız biri kazanır, mağlub vaziyetinde kalır. Eğer mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesiyle, o ehl-i hak dahi bir-ikinin hatasıyla yirmi-otuz bîçareleri ezseler, o vakit hak namına dehşetli bir haksızlık ederler.
(Şualar - 292)

Lâkin adalet-i izafiye cüz'ü külle feda eder.
(Sünuhat - 13)


Ehven-üş şer ise bir adalet-i izafiyedir.
(Münazarat - 82)

Cevap satırdan olur sadırdan olmaz yazdıklarımı risale-i nurdan çürütmelisniz çünkü sizi imam olarak kabul etmiyorrum did you andurstand me
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
yahu faraklit bari bilmediğin meselede israrcı olma,,Araştır bakalım Muş'un ismi mekanı nasıl yazılır..Sen emsile bina okudunmu, önce onu söyle

Zamanının alimini tanımıyan cahiliye ölümü üzerine ölmüş gibidir. hadis
okur okur bina okur olur.:)
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Çıkmalıyım işlerim var Hoşça bakın zatınıza forum alimleri hemde alleme-i müçtehdiler
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Yahu faraklit , ne imamından bahsediyorsun..mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesi ibaresine biraz çalış...sana kopyede vereyim...ismini çok zikrettiğimiz,Muşi Efendinin Reddül Evham 5. kitabını okursn orada açıklmalar var... Dersini çalıştığında haber ver, kaldığımız yerden devam ederiz.Did you understand..Fiemanillah..
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Zamanının alimini tanımıyan cahiliye ölümü üzerine ölmüş gibidir. hadis
okur okur bina okur olur.:)

Yahu Bu farklit gitti ama hatasını düzeltmeden gitmiş..Neyse onun yerine ben düzlteyim..Hadisin aslı ''Zamanının imamına biat ölmeden ölen, cahiliye

ölümü üzerine ölür.'' Buradaki cahiliyeden kasıd küfür değil, isyandır.hadis şarihleri böyle söylediler..
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Yahudiler ve hristiyanla bir müslümanı kıyas yapmanız müslümanlara olan muhabbetinizin göstergesidir cennetin anahtarını almışsınız elinize hayırlı olsun la harecu fiddin

Kıyas yoktur, teşbihte hata olmaz denir. Siz bakalım bu sui zanlarınız ile ne edeceksiniz :)
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yahu Bu farklit gitti ama hatasını düzeltmeden gitmiş..Neyse onun yerine ben düzlteyim..Hadisin aslı ''Zamanının imamına biat ölmeden ölen, cahiliye

ölümü üzerine ölür.'' Buradaki cahiliyeden kasıd küfür değil, isyandır.hadis şarihleri böyle söylediler..

tekellüflü bir tevil olmuş mana zahirdir
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Kıyas yoktur, teşbihte hata olmaz denir. Siz bakalım bu sui zanlarınız ile ne edeceksiniz :)
kıyas-ı maal farik olmuş çünkü biz Kur'ana ve sünnete tabiyiz öyle teşbihte hata yok demekle sıyrılamazsınız.
Haaa şunu dersiniz ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır ila ahir hadisine göre biz bu ehl-i necat taifeyiz diyebilirsiniz kimse demez ayranım ekşidir.
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Kendime göre dindar bir insanım. Kalbim temiz, ayrıca üç yıldır düzenli olarak diyanet takvimi kullanıyorum.
netten Alıntıdır
olmazmı
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Hadîsin rivayetlerinde vardır ki: Cenab-ı Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demiş: "Ben benim, sen sensin!" Azab vermiş, Cehennem'e atmış, yine sormuş. Yine demiş: "Ene ene, ente ente." Hangi nevi azabı vermiş, enaniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azab vermiş, yani aç bırakmış. Yine sormuş: "Men ene vema ente?" Nefis demiş: اَنْتَ رَبِّى الرَّحِيمُ وَاَنَا عَبْدُكَ الْعَاجِزُ Yani: "Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, ben senin âciz bir abdinim."
(Mektubat - 404)

bu konu amma enaniyet koktu haa ...:)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Allâme Faraklit ;"Benim kafama takılı soru yok !" dese de "nünuvvet" konusunda bazı bilgiler verelim. Belki daha fazlasını bilir de bizi daha çok aydınlatmış olur !

Bil ki, Nübuvvet "Batını" ve "Zahiri" olmak üzere ikiye ayrılır.
Batınî Nübuvvet, Cenab-ı Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimizin Nubuvvetidir. Buna "Nübuvvet-i mutlaka-i kulliye-i amme" denir. Sebeb-i mevcudat (s.a.v.) Efendimiz bir hadi-si şeriflerinde; "Ademruh ile cesed arasında iken ben peygamberdim." buyurmuşlardır. (Munavi)
Zahiri Nübuvvet ise, Hz.Adem Aleyhisselâm'dan ahir zaman peygamberi Muhammed Aleyhisselâma kadar gelen Enbiyâ-ı İzam hazeratının Nübuvvetidir. Buna "nübuvvet-i mukide-i cüziyye-i hassa" denir. Risâlet, Nübuvvet ve velâyetten üstündür.Çünkü, enbiyânın bidâyeti, evliyânın nihâyetidir.
H.V. Hz.leri.
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Allâme Faraklit ;"Benim kafama takılı soru yok !" dese de "nünuvvet" konusunda bazı bilgiler verelim. Belki daha fazlasını bilir de bizi daha çok aydınlatmış olur !

Bil ki, Nübuvvet "Batını" ve "Zahiri" olmak üzere ikiye ayrılır.
Batınî Nübuvvet, Cenab-ı Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimizin Nubuvvetidir. Buna "Nübuvvet-i mutlaka-i kulliye-i amme" denir. Sebeb-i mevcudat (s.a.v.) Efendimiz bir hadi-si şeriflerinde; "Ademruh ile cesed arasında iken ben peygamberdim." buyurmuşlardır. (Munavi)
Zahiri Nübuvvet ise, Hz.Adem Aleyhisselâm'dan ahir zaman peygamberi Muhammed Aleyhisselâma kadar gelen Enbiyâ-ı İzam hazeratının Nübuvvetidir. Buna "nübuvvet-i mukide-i cüziyye-i hassa" denir. Risâlet, Nübuvvet ve velâyetten üstündür.Çünkü, enbiyânın bidâyeti, evliyânın nihâyetidir.
H.V. Hz.leri.
Bu yazdığınız hurafe bilgidir dinde böyle bir şey yok
nebi;
Haber getiren. Peygamber. Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki Resülün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettiren Peygamber.
resül;
Peygamber. Yeni bir kitap ve yeni bir şeriat ile bir ümmete veya bütün beşeriyete Allah tarafından Peygamber olarak gönderilmiş olan zât. Mürsel de denir. Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki Resülün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettirirse, ona Nebi denir. * Haberci. * Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. * Elçi.
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0
NÜBÜVVET;(Nebi. den) Peygamberlik, nebi olmak, nebilik. Allah'ın (C.C.) emriyle vazifeli olarak insanları doğru yola çağırmak. (Bak: Muhammed (A.S.M.) - Resül)(.... Hem mâdem nev-i beşerde Nübüvvet vardır. Ve yüzbinler zât -Nübüvvet dâva edip mu'cize gösterenler - gelip geçmişler. Elbette umumun fevkinde bir kat'iyyet ile Nübüvvet-i Ahmediye (A.S.M.) sabittir. Çünkü İsa (A.S.) ve Musa (A.S.) gibi umum resüllere nebi dedirten ve risâletlerine medar olan delâil ve evsâf ve vazifeler ve ümmetlerine karşı muameleler, Resül-i Ekrem'de (A.S.M.) daha ekmel, daha câmi bir surette mevcuddur... M.)(Enbiya-yı Sâlifinde nübüvvete medar ve esas tutulan noktalar ve onların ümmetleriyle olan muâmeleleri hakkında yalnız zaman ve mekânın tesiriyle bazı hususat müstesnâ olmak şartiyle yapılacak tam bir teftiş ve kontrol neticesinde Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda daha ekmel, daha yüksek bulunmakta olduğu tahakkuk eder. Binaenaleyh nübüvvet mertebesine nâil olanların hey'et-i mecmuası mu'cizeleriyle vesair ahvalleriyle, lisan-ı hal ve kal ile nev-i beşerin sinni kemâle geldiğinde Üstad-ül beşer ünvânını taşıyan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sıdk-ı nübüvvetine ilân-ı şehadet etmişlerdir. O Hazret de (A.S.M.) bütün mu'cizeleriyle Saniin vücub ve vahdetini nurlu bir bürhan olarak âleme ilân etmiştir. O Zat'ın (A.S.M.) ahvâl ve harekâtı birer birer yani tek tek O'nun sıdk ve hakkaniyetini gösterirse hey'et-i mecmuası O'nun sıdk-ı nübüvvetine öyle bir delil olur ki; şeytanları bile tasdike mecbur eder.İ.İ.)(Bil ki nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemâlâtın fezlekesi ve esasıdır. Din-i hak saadetin fihristesidir. İman bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir. Madem şu âlemde parlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir feyiz, zâhir bir hak, fâik bir kemâl görünüyor. Bilbedâhe hak ve hakikat, Nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir. Dalâlet, şer ve hasâret, onun muhâlifindedir... M.N.)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Ey meraklılar !
Bilin ki, velâyet nübuvvetin batını , nübuvvet de velâyetin zahiridir. Zikrolunduğu gibi, Hatemu'l-evliyâ Mişkâtı da Velâyet-i hassas-i Muhammediyyeden ibarettir. Yani, peygamberlerin ve velilerin hepsinde farklı farklı olan velâyetler, bu velâyete toplanmış durumdadır. "Muhammed (s.a.v.) zahirde hatemun Nübuvvet, batında ise, hatemu'l-velâyettir. O velâyet-i Muhammediyye-i hassanın hatemidir ve hatemiyet mertebesinde Muhammed (s.a.v.) in kâmil vârisidir.
(Abdullah Rumî Bosnavî Hz.leri)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bu yazdığınız hurafe bilgidir dinde böyle bir şey yok


İşte gördüğünüzz gibi, bunlar öyle bir nato-mermer nato-kafadırlar ki, Risalelerin haricindeki bilgilere asla inanmazlar ! Sanarsınız ki, Risalelelr yazılmasaydı hiç bir konuda bu ümmet bilgi sahibi değildi ve olmayacaktı !
 
Üst