Emekli Astsubayın Gecekondudaki Cephaneliği Ele Geçirildi

Mihenk

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
338
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ümraniyeden sonra Eskişehirdende cephane ev çıktı. Bursadanda, her şehirde cephanelik kurmuş VATAN HAİNLERİ.
 

Mihenk

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
338
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yüzbaşıdan sonra binbaşı bombası!

İstanbul Ümraniye'deki bir gecekonduda yapılan aramada ele geçirilen bombalarla ilgili olarak başlatılan soruşturma kapsamında mühimmat dolu yeni bir ev daha ortaya çıkarıldı.

Evler cephanelik gibi

İstanbul Ümraniye'deki bir gecekonduda yapılan aramada ele geçirilen bombalarla ilgili olarak başlatılan soruşturma kapsamında mühimmat dolu yeni bir ev daha ortaya çıkarıldı. Polis, İstanbul ve Bursa'daki evlerden sonra önceki gece Eskişehir'de baskın yaptığı bir evde patlayıcılar, bombalar, tüfekler, tahrip kalıpları ve infilak fitilleri ele geçirdi. Baskın düzenlenen evde kaldığı belirlenen ve emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'le bağlantısı saptanan emekli Binbaşı Fikret Emek gözaltına alındı.Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların benzerlerinin ele geçirildiği ve emekli Yüzbaşı Tekin ile arkadaşlarının tutuklandığı Ümraniye soruşturması Bursa'dan sonra Eskişehir'e uzandı.

Cephanelik gibi ev
Milliyet'in aldığı bilgiye göre İstanbul'da sorgulanan zanlılardan Muzaffer Tekin, ele geçirilen dokümanların başında yer alan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni (MGSB) Fikret Emek adlı emekli bir binbaşıdan aldığını söyledi. Bunun üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü, önceki gün öğleden sonra Emek'le bağlantılı üç ayrı evin adresini Ankara ve Eskişehir polisine bildirerek arama yapılmasını istedi.

Tekin'le bağlantısı olduğu anlaşılan Emek'in Ankara'daki evi ile Eskişehir'deki 2 ayrı adrese baskın düzenlendi. Eskişehir'de Hayriye Mahallesi'ndeki bir eve sabaha karşı yapılan baskında polis adeta bir cephaneliğe ulaştı. Emek'in annesine ait olduğu bildirilen evde yapılan aramada şunlar bulundu:

11 kilogram C-3 tipi plastik patlayıcı, 1 adet kanas tipi dürbünlü tüfek, 1 adet kalaşnikof otomatik tüfek, 1 adet av tüfeği, M-16 mermileri, 10 adet Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) yapımı savunma ve taarruz tipi el bombası, 2 adet MKE yapımı olmayan el bombası, gaz bombası, sis bombaları, 210'ar gramlık 12 TNT düzeneği, 6 adet yarımşar kiloluk TNT kalıbı, 1 adet 1.5 kilogramlık TNT kalıbı, 1 kilogramlık tahrip kalıbı, naylon torbada ateşleme mühimmatı, 1 adet patlayıcılı imha kiti, normal tipte kapsül, infilak kapsülleri, patlayıcı düzenekleri hazırlamada kullanılan saniyeli fitiller ile infilak (patlamalı) fitilleri.

Patlayıcı maddeler incelenmek üzere kriminal polis laboratuvarına gönderildi. Emekli Binbaşı Emek de soruşturma kapsamında İstanbul'a gönderilmek üzere Terörle Mücadele Şubesi'nce gözaltına alındı. Eskişehir'de aranan diğer evde ise suç unsuru taşıyan belge ya da bulguya rastlanmadı. Emek'e ait Ankara'daki evde ele geçirilen bazı dokümanlar da incelenmek üzere Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldü. Balgat'taki evde bulunan dokümanların yanı sıra CD'ler ve bilgisayar da incelenmek üzere Emniyet'e götürüldü.

Vali: Tekin'e kadar gidiyor
"Türkiye çapında ses getirecek" bir operasyon yaptıklarını söyleyen Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı, "Uzantısı kamuoyunun yakından bildiği Muzaffer Tekin'e kadar giden bir operasyon yapıldı" dedi.

Kod adlı binbaşı

Tutuklu Muzaffer Tekin'in sorgusunda Emek'in adını "Şamil" olarak verdiği öğrenildi. Bu bilgi üzerine polisin yaptığı araştırmada Şamil adındaki kişinin emekli binbaşı Fikret Emek olduğu anlaşıldı. Polis mahkeme kararı çıkartarak Emek'in Ankara ve Eskişehir'deki evlerinde arama yaptı.Emek, dün sorgulanmak üzere İstanbul'a gönderildi. Ayrıca, Ankara'daki evde ele geçirilen CD ve dokümanlar da yine özel ekipçe İstanbul'a ulaştırıldı.

 

SirayeT

Asistan
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
215
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu silahlar nerede kullanılacaktı?

Evde bulunan malzemeler: 1 kalaşnikof, 1 kanas tüfek, kanas dürbünü, 12 el bombası, 2 bıçak, 1 gaz bombası, 15 kg. C 3 patlayıcı, saniyeli fitiller, 1 tabanca ve susturucu.

Eskişehir'deki operasyonda hakkında tutuklama kararı bulunan emekli binbaşı annesinin evinde ele geçirildi. Evde çok sayıda silah, patlayıcı ve mühimmat ele geçirildi.

Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı, İl Emniyet Müdürü Savaş Yücel ile düzenlediği basın toplantısında, dün akşam ''Türkiye çapında ses getirecek'' bir operasyonun yapıldığını kaydetti.

Çalışıcı 3 evde arama yapıldığını ve hakkında tutuklama kararı bulunan emekli Binbaşı F.E'nin (44) Hayriye Mahallesi'nde oturan annesinin evinde yakalandığını belirtti.

''Uzantısı kamuoyunun yakından bildiği M.T'ye kadar giden bir operasyon yapıldı''diyen Vali Çalışıcı, şu bilgileri verdi: ''Zanlının annesine ait evde dün gece 23.00 sularında düzenlenen operasyonda çok sayıda silah, patlayıcı ve mühimmatın yanı sıra gizli belge, doküman, bilgisayar kayıtlarına ulaşıldı. Mühimmatlar arasında C4 var, kalaşnikof var tüm bu malzemelere el konuldu. Çeşitli bağlantılar var. Yargı süreci devam ettiği için açıklayamıyorum. Şüphelinin hakkındaki tutuklama kararı vicahiye çevrildi. İstanbul polisine teslim edildi.''

İl Emniyet Müdürü Savaş Yücel'i ve operasyonda emeği geçen tüm polisleri kutlayan Çalışıcı, Türk Devleti'nin hukukun ve kanunun dışına çıkan herkese hesabını sorduğunu belirterek, herkesin yaptığı fiilin cezasının yargı önünde çekeceğini söyledi.

Vali Kadir Çalışıcı, zanlı F.E'nin evinde ulaşılan malzemeleri şöyle sıraladı: ''1 kalaşnikof, kanas tüfek, kanas dürbünü, tüfek, 12 el bombası, 2 bıçak, 1 gaz bombası, TNT patlayıcı, tahrip kalıpları, saniyeli fitiller, 1 tabanca, tabancaya ait susturucu, demir muşta ve dizüstü bilgisayar.''


Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı, İstanbul'un Ümraniye ilçesinde bulunan el bombaları olayı ile ilgili Eskişehir'de bir hücreevinin çökertildiğini, olayla ilgili emekli bir güvenlik görevlisinin gözaltına alındığını açıkladı.

Alınan bilgiye göre, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Törerle Mücadele Ekipleri, Ümraniye'de bir evde bulunan el bombaları ile ilgili gözaltına alınan zanlıların ifadeleri doğrultusunda Eskişehir'de bir hücre evininin olduğunu belirledi.

Çalışmalarını genişleten polis, Eskişehir merkez Hayriye mahallesinde bir eve operasyon düzenledi. Operasyonda, çok sayıda patlayıcı mühimmat, silah, gizlilik niteliği bulunan evraklar ele geçirildi. Olayla ilgili bir kişi gözaltına alınarak İstanbul'a götürüldü.

Eskişehir Valisi kadir Çalışıcı, operasyonun çok gizli gerçekleştirildiğini gözaltına alınan şahsın, eski bir güvenlik görevlisi olduğunu bildirdi. Vali Çalışıcı, ele geçirilen malzemelerle birlikte şahsın sorgulanması için İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü belirtti.

Vali Çalışıcı, söz konusu şahsın yarın İstanbul'da adliyeye çıkarılacağı ve olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğünü kaydetti.

 

Kenz_ül_Arş

Paylaşımcı
Katılım
20 May 2007
Mesajlar
167
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Hükümet çetelerin peşinde

Son dönemlerde çok önemli olaylardan biri de birbiri ardına çıkan çeteler, çeteciler arasında emekli subaylar var. Bunun ucu, bir anlamda Ergenekon tartışmasına, Gladio tartışmasına varıyor, Türkiye'yi kasıp kavuran çeteler konusunda diyorsunuz, hatta ne yapıyorsunuz?”

Beni şöyle yanıtladı Abdullah Gül:

“Aslında her dönemde bunlar bilinir ve bunların ipuçları vardır ama siyasi irade kendini ortaya koyamadığı için devam eder. Ama bu kez iş farklı… Çetelerle, bu kanunsuz oluşumlarla hiçbir dönemde olmadığı kadar, büyük bir mücadele veriyoruz. Ortaya çıkan tüm çeteler, yapılan baskınlar, bu sıkı takip siyasiyi iradenin sıkı talimatları çerçevesinde ve sıkı takibi çerçevesinde gerçekleşiyor. Bu ciddi bir mücadeledir. Ve bu mücadele sonuna kadar devam edecek. Göreceksiniz Türkiye tüm bunlardan temizlenecek…”

Bu sözlerin umut verici ve rahatlatıcı olduğunda şüphe yok… Daha bu (dün) sabah erken saatlerde Ankara'ya uçarken Milliyet'in manşetinde Eskişehir'de emekli bir binbaşının evinde önemli miktarda askeri mühimmat ele geçirildiğini görmüş, Yeni Şafak'ta çetecilerin ilişkilerinin “Akın Birdal saldırısı”na kadar uzandığını okumuştum. “Çetelerin varlığı” ile “çorap söküğü gibi ortaya çıkmaları” arasında, “umut” ile “umutsuzluk”, “rahatlama” ile “huzursuzluk” arasında gidip gelmiştim. İşin derinliği ve zorluğunu hatırlattım bakana…

Rahatlatmaya devam etti: “Bütün bunlar, okuduklarınız siyasi iradenin kesin kararlılığıyla doğrudan ilgilidir. Türkiye'yi bu kirli oluşumlardan temizleme kararlılığımız kesindir. Bu çerçeve içerisinde son gördüğünüz bütün bu operasyonlar yapılıyor. Türkiye'de sadece polisin hakimiyeti olacak, sadece güvenlik güçlerinin hakimiyeti olacak. Sadece devletin kendi organlarının hakimiyeti olacak. Bunun dışında organize suçlar, mafya ya da diğer siyasi örgütlenmeler, bunların hepsi bitecek…”

Pazartesi günü, 2 Temmuz'da Hrant Dink'in davası var. Bir namus davası, bir ahlak davası, bir toplum davası bu… Ucu çetelere giden bir dava… Bunu da hatırlattım Abdullah Gül'e… Yazıyı onun bu konudaki son sözüyle bitirelim ve bunun bir temenniden ibaret olmadığını umalım: “Cinayetin failleri, gerçek failleri hepsi ortaya çıkarılacak…”

ALİ BAYRAMOĞLU
 

Kıble

Üye
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Emekli veya görevde farketmez.. Önce bombayı patlatır sonra çıkar tvlerde beyanat verir terörü kazıyacağız diye..

Gazete bahçesinde bomba patlar ertesi gün alakasız kesimler suçlanır..
Fail belli.. Millet yutmuyor..

Bombanın patladığı, hedef alınan kişinin öldürülmesinden sonraki demeçlerde SUÇLANAN değil SUÇLAYANIN koltuk altlarında geride kalan bombaları bulabilirsiniz...
 

inkişaf_

Doçent
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
1,124
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Flaş! Orhan Pamuk Suikasti Deşifre

Ümraniye ile başlayan zincirleme tutuklama sonrası, bir suikast daha deşifre edildi. Tutukluların cep telefonundaki mesajdan hareket eden polis Orhan Pamuk suikastine ulaştı.

Çete kurmaktan tutuklanan Gülaltay’ın sorgusunda Orhan Pamuk’a suikast planı ortaya çıktı. Polis, Ferit E.’nin telefonundaki ‘Pamuk’un ömrüne son verecegiz’ mesajının detaylarını araştırıyor

Danıştay saldırısının arkasındaki kayıp 3. hücreyle bağlantısı tespit edilen Ulusal Birlik Komitesi Başkanı Semih Tufan Gülaltay’ın İstanbul Emniyeti’ndeki sorgusunda yazar Orhan Pamuk’a suikast konusu da gündeme geldi. Organize Şube Müdürlüğü’nde yedi buçuk saat ifade veren Gülaltay’a polis, x isimli bir kişinin Ferit E.’nin telefonuna gönderdiği mesajı sordu. Kayıtlara göre 09.03.2007 günü gönderilen mesajda ‘Abi biz iki kişi, Orhan Pamuk’un ömrüne son vermeye karar verdik. Bize yardımcı olur musun’ deniyor. Gülaltay ise, telefon trafiğinde dikkat çeken bu iki kişiyle ilgili konuşmaktan kaçınarak ‘Konu benim dışımda gelişen bir olaydır’ dedi.

RESMİ ÜNİFORMALI ZİYARET

GÜLALTAY’IN başında olduğu örgütte, 4 general ve bir kurmay albayın da yer aldığı iddia edildi. Emniyetteki ifadelerinde emekli Tuğgeneral İdris Koralp’le Arnavutluk ve Bulgaristan’da ‘iş yaptıklarını’, İstanbul 1. Ordu Komutanlığı’nda görevliyken Kurmay Albay Haşim Uçar’ın da resmi üniforma ile kendisini sık sık ziyarete geldiğini anlatan Gülaltay’ın, teknik takipteki telefon görüşmelerinde ‘Orduda ve emniyette bulunan gerçek vatanseverlerin kendisini desteklediğini’ söylemesi dikkat çekti. Gülaltay, Danıştay saldırısıyla bağlantılı olduğu iddia edilen emekli yüzbaşı Muzzafer Tekin’in adının, başkanlığını yaptığı UBP kurucu listesine kendi bilgisi dışında eklendiğini de savundu.

EMEKLİ ASKERLERLE GÖRÜŞME

TEKİRDAĞ F tipi cezaevinde tutuklu bulunan Gülaltay, avukatı aracılığı ile star’a yaptığı açıklamada, ‘Siyasi bir hareketin lideri olduğunu ve bu çerçevede eski kuvvet komutanları ve halen görevde bulunan subay ve generallerle görüştüğünü’ belirtti. Gülaltay, avukatı aracılığıyla yöneltilen ‘Fikir alış verişinde bulunduğunu’ öne sürdüğü emekli paşalarla neler konuştuğu’ şeklindeki soruya ‘Yorum yok’ yanıtını verdi.

Ölüm tehdidi alıyordu

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un ‘Bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü. Kimse söylemiyor bari ben söyleyeyim’ şeklindeki sözleri tepki çekmişti. Nobel Edebiyat ödülünün de bu ifadeleri nedeniyle kendisine verildiği belirtilmişti. Pamuk sık sık ölüm tehdidi aldığını açıklamıştı.
 

Sayha

Asistan
Katılım
19 May 2007
Mesajlar
306
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Ümraniye'deki olayla ilgili şok bağlantı

Hrant Dink'in Avukatı Fethiye Çetin, Ümraniye'de bulunan bombalarla ilgili örgütlenmenin Hrant Dink cinayetiyle de ilgisinin bulunabileceğini söyledi.

Çetin, bombaları temin ettiği gerekçesiyle gözlem altına alınan Oktay Y.'nin Hrant Dink davalarında da müdahil olduğunun görüldüğünü belirtti. Gazeteci-Yazar Ali Bayramoğlu ise Şemdinli Olayları, Danıştay Saldırısı, Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalar, Malatya'da işlenen cinayetler ve Hrant Dink cinayetinin birbirleriyle bağlantılı olduğunu, bu olaylardaki kişilerin örgütlenme içinde bulunduklarını öne sürdü.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2 Temmuz 2007 tarihinde görülmeye başlanacak "Hrant Dink Davası"ndan önce Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin bir bilgilendirme toplantısı yaptı. Toplantıya Gazeteci-Yazar Ali Bayramoğlu da katıldı. Beyoğlu Mis Sokak'ta bulunan avukatlık bürosunda davaya ilişkin basın mensuplarına bilgi veren Çetin, Ümraniye'de bir gecekonduda bulunan el bombalarıyla ilgisi bulunan kişilerin Hrant Dink cinayetiyle de bağlantısının olabileceğini söyledi. Çetin, "Ümraniye'de çok sayıda bombayla yakalanan Oktay Yıldırım, Hrant Dink davalarında da müdahil oldu." dedi.

Davayla ilgili olarak 12'si tutuklu, 6'sı tutuksuz toplam 18 kişinin yargılanacağını kaydeden Çetin, cinayetle ilgili gözlem altına alınan 66 kişiden 48'i için kovuşturmaya gerek olmadığı kararının alındığını ifade etti. Soruşturma savcılığının, soruşturma kapsamında Trabzon'da ve Samsun'da bazı Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı personel ve Jandarma personelinin "Görevi ihmal", "Görevi kötüye kullanma", "Suç delillerini yok etme", "Gizleme", "Değiştirme", "Suçluyu kayırma" suçları yönünde delil ve emarelerin bulunduğunu kabul ettiğini anlatan Çetin," Bu kamu görevlileri hakkında soruşturmayı, bağlantılı suç ilkesi gereğince bu dosya kapsamında yürütmek yerine Trabzon ve Samsun Cumhuriyet Savcılıkları'na göndermiştir."diye konuştu.

Çetin, iddianamede şu başlıklara yer verildiğini söyledi: "Trabzon Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi'nin kasten yaralanması, Trabzon Havaalanı'na asılsız bomba ihbarı, Trabzon Mc Donalds'a patlayıcı madde atılması ve Hrant Dink'in öldürülmesi" Çetin ayrıca iddianamede, "şüpheliler tararfından doluşturulan örgütün terör örgütü oldulğu savunulmuş ve tartışıllmıştır." şeklinde konuştu.

Hazırlık soruşturması ve iddianamede eksiklikler ve hatalar bulunduğunu ileri süren Çetin, bunları da şu başlıklarla sıraladı: "Soruşturmanın gizli yürütülmesi, müdahil tarafın katkısını engellediği için pek çok yönü eksik kaldı. Failler yakalandı ancak örgüt yakalananlardan ibaret değildir. Hazırlık soruşturması, cinayetin planlandığı yerle sınırlı kaldı. İşlendiği yerdeki bağlantılar araştırılmadı. Cinayetin öncesi araştırılmadı.Terör örgütünün tümü ortaya çıkarılamadı. Cinayet öncesi ve cinayet sonrasında istihbarat Daire Başykanlıklarının ihmali göz ardı edildi."

Cinayetle ilgili birçok delilin de kaybolduğunu iddia eden Çetin, cinayet mahalline yakın banka ve iş yerlerindeki kameraların görüntülerinin kaybolduğunu ileri sürdü. Ayrıca cinayet mahalline yakın bir yerde bulunan bir inşaata giren çıkanları cinayet alanında da görüldüğüün belirten Çetin, bu kişilerin de inşaatla ilgisi bulunanların soruşturma kapsamında incelenmesini istedi.

Öte yandan toplantıya katılan Gazeteci Yazar Ali Bayramoğlu, Hrant Dink cinayetinden sonra Türkiye'de çatışmanın sürekli hale geldiğini savundu. Şemdinli olaylarıyla başlayan sürecin ve bu süreç içerisinde yaşanan Danıştay Saldırısı'nın, Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalar, Malatya'da işlenen cinayetler ve Hrant Dink Cinayeti bağlantılarının bulunduğunu ileri süren Bayramoğlu, "Bu olaylardaki insanların bir bütün olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Bu olaylarda adı geçenlerin birbirleriyle bağlantılı oldukları ortaya çıkıyor. Sivil Toplum Örgütleri var. Bu para militer örgütler içerisinde emekli askerler ve paşalar var. Siyasi bir çatışma ortamı oluşturmak için örgütlendikleri görülüyor." dedi.

cihan
 

rota

Doçent
Katılım
15 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
9
Puanları
0
'Vatansever Kuvvetler'in 18 yöneticisi gözaltında

Ümraniye'deki bir gecekonduda ele geçirilen patlayıcılarla ilgisi olduğu gerekçesiyle tutuklanan Tekin'in sorgusunda elde edilen bilgiler ışığında Taner Ünal ve arkadaşlarına yönelik operasyon başlatıldığı bildirildi. Ünal, Ankara'da gözaltına alınırken, Mesut Sezer'in ise Mersin'deki evinden alındığı bildirildi. Her iki ismin ev ve işyerleri ile dernekle bağlantısı olan yerlere yapılan aramalarda çok sayıda dokümana el konuldu.

Operasyon kapsamında İstanbul'da yapılan baskınlarda ise iki adet el bombasının ele geçirildiği öğrenildi. VKGB Derneği başkan ve yöneticilerine yönelik yapılan operasyon kapsamında gözaltına alınanlar arasında emekli askerlerin de bulunduğu bildirildi. Emniyet savcılıktan 4 günlük gözaltı süresi istedi. Önümüzdeki günlerde operasyonun genişletilmesi beklenirken, operasyonun büyük bir gizlilik içinde sürdüğü kaydedildi.

ÇAPRAZ SORGULAMA
VKGH Derneği yöneticileri Mersin'in PKK'nın eline geçtiği propagandasıyla şehrin yörük köylerini İstiklal Savaşı vermeye çağırmışlardı. Gözaltında bulunanlardan VKGH'nin Mersin Şube Başkanı Mesut Sezer, bu köylerde yaptığı konuşmalarda "Damarlarında Türk kanı akanlar mitingimize katılsınlar" demişti. Taner Ünal'ın kartviziti Danıştay saldırısının bir numaralı sanığı Alparslan Arslan'ın üzerinde bulunmuştu. Ayrıca Ünal'ın Danıştay saldırısında adı geçen ve en son Ümraniye'de bir gece konduda ele geçirilen patlayıcılarla ilişkili olduğu iddiasıyla tutuklanan emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin'i tanıdığını ve görüştüğünü açıklamıştı. Gözaltındakilerin çapraz sorguya alındıkları bildirildi.

Öte yandan Ümraniye'de ele geçirilen bombalarla ilgili gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan emekli yüzbaşı Gazi Güder ve Ayşe Asuman Özdemir hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Savcının 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne itirazı sonucu, şüphelilerin yakalanarak tutuklanmalarına karar verildi.


30.06.2007
 

Derin Manâ

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
260
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Derin devlet, devletin ta kendisidir -1-

Ümraniye'de bulunan bombalar, gözaltına alınan emekli askerler ve "kaldırım" operasyonu... İki hafta içinde yaşanan gelişmeler "derin devlet" tartışmasını tekrar başlattı. Emekli askeri hakim Dr. Ümit Kardaş "derin devlet"i anlattı.


• Devleti ben kurdum diyen ordu, toplumu dizayn etmeye çalışıyor
• Gücünün devamı için şeriat, bölünme gibi tehlikelere ihtiyacı var
• Bugün, siyasi partilerdeki lider sultası da askeri vesayeti besliyor
• TSK, toplum mühendisliği için siyasilerle, STK’larla ittifaklar kuruyor
• Derin devlet, Osmanlı’dan devam ettirdiğimiz bir anlayıştır. Toplumu reşit saymaz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta bir gazeteye verdiği demeçte, derin devleti kastederek “Ümraniye’ye bakın” dedi.

Susurluk, Şemdinli ve son olarak emekli astsubay Metin Tekin örnekleri göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye tanımıyla, derin devlet nedir?

Derin devlet, devletin ta kendisidir aslında. Osmanlı’dan devam ettirdiğimiz bir anlayıştır. Kolaylıkla hukuk dışına çıkabilen, halka güven duymayan, siyaset müeyyidesini yapan, askerin siyasete müdahalesinin olağan olduğu gelenekten geliyor. Osmanlı’nın belli bir döneminden sonra yönetime asker müdahaleleri yaşandı. Padişah tahtından indiriliyordu. Bazı siviller, asker üzerinden iktidara oynarlardı. Bu Osmanlı’nın son dönemlerinde, özellikle İttihat ve Terakki vasıtasıyla gerçekleştirildi. Teşkilatı Mahsusa, Fedailer Örgütü gibi; onların anlayışlarıyla hükmetme ve yönetme anlayışı, bugün yaşadıklarımızla birebir örtüşüyor. Cumhuriyetin ilanından sonraki kırılma noktası ise çok partili döneme geçiştir. Demokrat Parti seçimleri henüz kazanmıştı ki, generaller İsmet Paşa’ya “Ne yapalım” diye sordu. Daha işin başında yani.

Bizde devletin milleti vardır. Ordunun da bir devleti vardır. Her devletin bir ordusu ve milleti vardır, ama bizde tam tersidir. Bu elbette demokrasiye aykırı, bu durumu tersine çevirmemiz lazım.

Bu durum, Türklerin devleti tepeden aşağı kurma geleneğinden mi kaynaklanıyor?

Türkiye Cumhuriyeti’ni ordunun kurduğu bir gerçek.
Evet. Kurduğu için de sahipleniyor. Osmanlı bir çok millet oluşuyordu. Yunan’ı olsun, Bulgar’ı olsun; alttan, halktan gelen bir hareketle kopup devletleşti. Bizimkiler bunun üzerine, “Ne yapacağız?” diye oturup düşündüler. Geriye kalanlardan “Bir Türk devleti kurmalıyız” kararına vardılar. Elbette Türkler var ama çok da ön planda değildi. Ulus devlet inşa etme çabasına girildi. Elbette ordu, “Devleti ben kurdum” diye sahipleniyor. Kurduğu devleti dizayn de edebiliyor, toplum mühendisliği de yapıyor. Toplumu reşit de görmüyor.

Derin devletin ülkeyi dizayn çalışması 2007’de de devam ediyor mu?

Ediyor.

Abdullah Gül’ün aday gösterildiği cumhurbaşkanını seçme sürecinde de derin devlet devrede miydi?

Devredeydi. Örneğin ‘e-muhtıra’ için birileri uyarı diyor; hayır, darbedir. Bu Meclis’in işleyişine müdahaledir ve Anayasa’ya göre suçtur.

 

Derin Manâ

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
260
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Derin devlet, devletin ta kendisidir--2--

‘e-muhtıra’ suçsa kim soruşturma açacak?

Açabilecek kimse yok. Siyasi irade, Silahlı Kuvvetlerle bir uzlaşma zemini arıyor. Böyle bir rejim yok, bu demokrasi falan değil. Bizdeki nevi şahsına münhasır bir sistem. Parlamento var, organlar var ama bunların üstünde askeri vesayet var. Meclis’in iradesi bile değişebiliyor, iç güvenlik zaten askerileşmiştir. Polise girersek o ayrı tartışılacak bir konu. Doktor bile militarize edilmiş vaziyette, hemen her şey askerileştirilmiş. Bu milliyetçilik dalgası üzerinden oluşturulan bir şey. Halka korku salınıyor ve bunun üzerinden asker gücünü devam ettiriyor. Çünkü askerin böyle bir tehlikeye ihtiyacı var. Ben olmasam ülke bölünecek, ben olmasam şeriatçılar gelecek kıtır kıtır kesecek, idareyi alacak gibi… Bu korkular üzerine iktidarını sürdürmeye çalışıyor.

Türkiye’de derin devlet dendiğinde kapılar çoğunlukla orduya mı çıkıyor?

Sadece ordu değil. Mesela ordu artık direkt darbe yapma düşüncesinde değil. Zaten iktidarda. Darbe yapması gerekirse bunu e darbelerle oluşturuyor. Ayrıca ittifaklarını da kuruyor. CHP-ordu ittifakı biraz da tarihseldir. CHP siyasi partidir ama müttefik olarak gözükmektedir. Yargının bir bölümünü etkilemektedir. Yandaşı Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve bürokratlar da mevcut. Ordu üzerinden siyaset yapan da var. İktidar olamıyor ama gücünü ordu üzerinden göstermeye çalışıyor. Bunlar birbiriyle girift.

Ordu direkt müdahalelerden artık vazgeçti galiba, kendince yeni bir yapılanmaya mı başladı?

Yeniden yapılanma 28 Şubat sonrasında başladı. 28 Şubat post modern bir darbedir. Nokta’da yayınlanan günlüklere göre o sıralar zaten yeni bir darbe düşüncesi var, ama Hilmi Özkök’ün de çabasıyla yapamadılar, sonuçlarını göze alamadılar. STK’larla topluma yönelik mesajlar vererek, kendi görüşlerini topluma yansıttı. Bu değişik bir tarz tabi.

Bugünkü seçim sürecinde derin devletin CHP-MHP koalisyonunda bir hükümet istediği iddiaları ileri sürüyor. Bunun toplumu dizayn etme çalışmalarıyla bir ilgisi var mı?

Milliyetçi bir hükümet isteniyor gibi, ama samimi gözükmüyor. Bir iktidar sıkıntısı var. Hiç kimse iktidarı kendi isteğiyle teslim etmez. Bir güç düşünün, hem de silahlı ve 1960’dan buyana iktidarda, elbette iktidarı bırakmak istemiyor.
 

Derin Manâ

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
260
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Derin devlet, devletin ta kendisidir--3--

Bugün demokrasiyi koruyup, güçlendirme safında AKP mi var?

Hayır, burada tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan ona bakmak gerekiyor. Ama maalesef öyle görünüyor. AKP’nin geçmişi ve bir mağdur görünümü var. Halkımız da mağduru çok sever. Ancak AKP’nin bu mağdur görünümünden dolayı bir bilinçlenme de var. Hukuk, demokrasi gibi. AB sürecinde ilerlemeler var ama ben AKP’nin hukuk ve demokrasi bilincinin olduğuna inanmıyorum. Polis ve salahiyeti yasasını gözle kaş arasında çıkardılar. Çok korkunç bir düzenleme ve bunu AKP yaptı. Biz demokrasi mücadelesini, askeri vesayeti eleştirerek yapıyoruz. Askeri vesayet olmasaydı bizim eleştireceğimiz iktidarın uygulamaları olacaktı. Ancak, bu durum AKP’yi yapmadıklarından, yapamadıklarından muaf tutuyor. Sonuçta siyasi partiler tarafında da demokrasi bilinci yok; monarşik bir yapı, liderin isteğine göre milletvekili olabilme buna örnek. Askeri vesayeti bu da güçlendiriyor. Birbirini besleyen bir durum var.

Sözünü ettiğiniz iktidar mücadelesi seçim sürecine nasıl yansıyor?

Bir CHP-MHP koalisyonunu arzuluyor. Onun seçebileceği bir cumhurbaşkanını istiyor. O zaman rahatlayacak.

Demokratik bir seçim yapabiliyor muyuz?

Hayır, seçim zaten demokratik değil. Müdahaleler var, vesayet var, parti liderlerinin kendilerine göre oluşturdukları bir yapı var… Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir diyor Anayasa. Kağıtta böyle yazıyor ama bu gerçek değil. Ama varmış da bunu koruyormuşuz gibi yapıyoruz. Kandırmaca var. Kimse demokratik bir ülke diyemez. Laik mi? Hayır, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın olduğu bir ülkede laiklik olamaz. Bu sayede Sünni vatandaşlar üzerinde denetleme ihtiyacı hissediyor. Bu kuruma onun için devasa bir bütçe veriliyor. Hukuk devleti mi? Hiç değil. Sosyal mi? Hayır, Avrupa kriterlerine göre yoksulluğa ne kadar para ayırıyorsunuz? Sosyal politikalarınız var mı? Yok, IMF ne kadar verirse. Hiçbirisi yok, o zaman bu klişe yanlış.
 

Derin Manâ

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
260
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Derin devlet, devletin ta kendisidir--4--

Türkiye’nin en büyük meselesi Kürt sorunu. Burada da görülmeyen bir şey var mı?

Tarihsel bir sorun. Osmanlı’nın bir döneminde görmüyorsunuz çünkü özerklik verilmiş. Ama sorun cumhuriyetle birlikte başlıyor, çünkü tek kimlik üzerine devlet kuruyorsunuz. Sadece Türk diyorsunuz, başka hiçbir unsuru barındırmıyorsunuz. Atatürk tarafından Kürtlere verilen sözler olduğu da ileri sürülüyor. Ayrıca Türk milliyetçiliği asimilasyoncu. Cumhuriyet sonrası bir asimilasyon başlıyor. Balkanlar’dan gelenleri asimle ediyorsunuz ama Kürtleri edemiyorsunuz ve baskı politikası oluşturuyorsunuz. Cumhuriyetin baskı modelleri vardır. Kürtlerde zaten yarı feodal bir yapı var. Zamanında emirlikle yaşamış, merkezi devletin uygulamalarıyla 2. Mahmut’tan itibaren aşiret konfederasyonuna dönüşüyor, sonra yeniden aşiretlere dönüşüyor. Kürtler ters bir evrim yaşıyor yani. Asimle de olmuyorlar. İsyanlar çıkıyor. Modernleşememişler de. Cumhuriyet dönemindeki isyanların hepsi birbirine benzer şekilde bastırılmıştır. Bu politika aynen devam ediyor. Kürtler her zaman dolaylı yönden yönetilmiştir, aşiretler aracılığıyla.

Devlet neden doğrudan yönetmez?

Devletin işine geldi. Aşiretlerin bazılarıyla ilişki kurarak diğerlerinin üzerine gitmiş. Bugün de öyle. 1980’de işkenceler kurumsallaşmıştı. İnsanlar 90 gün gözaltında kalıyordu. Benim de o dönemde savcı olarak mücadelelerim oldu, ama tek başına bir yerine kadar. Nitekim iade edildim. Benim orada gözlemlerim var. Neyin ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Devletin bu yaklaşımı milliyetçiliği azdırdı. Bu tutuma karşın siyasi partiler de sorunu çözecek bir alt yapı oluşturamıyor. “Düz ovada siyaset” diye bir ses geldi, uyarılar üzerine anında susuldu. Vesayet olduğu sürece siz hiçbir sorununuzu tartışamazsınız. Hadi Kürt sorunu her şeyi ile tartışılsın, yapamazsınız. Türkiye ne kadar boş şeylerle meşgul oluyor. 24 defa yaptığı bir şeyi (sınır ötesi harekatı kastediyor) 25’inci defa yapmayı tartışıyor. Aylardır bu konu bizi meşgul ediyor. Sosyal psikolojiyi de ilgilendiren, tarihsel, ekonomik boyutları var oysa. İnsanların kendi psikolojileri var, yaşananlar var… Bir de sorunu taşırıyorsun, uluslar arası boyuta getiriyorsun. Sana ne orada Kürt devleti kuruluyorsa. Senin adamların orada ticaret yapıyor, kalkındırıyor, Türkmen milletvekilin “Biz memnunuz” diyor. Buna karşın, ‘sen benimle birlikte hareket etmiyorsun’ diyorsun. Adamlar, “Daha önceki operasyonda 3 bin Peşmergemi kaybettim diyor. Gerçekçi olmak lazım. Çözüm, soruna çare olacak paketini açıklayan bir siyasi iradenin, vesayetinin önüne geçip, ‘ben gerekirse senden öneri alırım’ demesidir.

Derin devlet nasıl yok edilebilir?

Bunun yolu siyasi partilerden geçiyor. İktidara gelen hükümetlerin irade göstermesi lazım. Mesela Şemdinli’yi yargılayamıyorsunuz. Çünkü bunu askeri mahkeme yargılar diyor, böyle bir şey olur mu? Bunu tartışmak lazım; askeri yargı alanı çok geniş. Adeta koruma getiriyor. Genelkurmay Başkanı’nı yargılayamıyorsunuz mesela. Çünkü yargılayabilecek iki kıdemli üye olması lazım. Genelkurmay Başkanı’ndan daha kıdemli iki tane üye. Daha kıdemli kimse yok ki. Yani teknik olarak yargılanamıyor. Gerçekten demokrasiye inanmış bir hükümet bunun değişliğini yapmaz mıydı? Anayasaya göre askerin siyasi beyanı, telkini suçtur.

 

KAVİ

Paylaşımcı
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
0
Puanları
0
PAŞA'NIN OĞLU ÇETECİLİKTEN GÖZALTINDA

Ümraniye'de bulunan bombalarla ilgili olarak gözaltına alınan Behiç Gürcihan'ın, Tümgeneral İhsan Gürcican'ın oğlu olduğu iddia ediliyor.

Ümraniye'de ele geçirilen bombalarla ilgili gözaltına alınan 'Açık İstihbarat' isimli internet sitesinin sahibi Behiç Gürcihan'ın, emekli Tümgeneral Ali İhsan Gürcihan'ın oğlu olduğu iddia edildi.

Cumartesi günü Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'e ifade veren Gürcihan, nöbetçi mahkemeye sevk edilmiş, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Olayla ilgili olarak www.acikistihbarat.com adresinde yayın yapan 'Açık İstihbarat' sitesinde bir açıklama yapıldı.

Açıklamada, Behiç Gürcihan'la ilgili medyaya yansıyan haberlerle ilgili ayrıntılı bilgilendirme yapılacağına dikkat çekilerek, "Şimdilik; sevenleri ve sevmeyenleri için, Gürcihan'ın sağlığının yerinde olduğunu duyurmakla yetinelim." denildi. Öte yandan aynı sitenin yazarı Fatma Sibel Yüksek 'Süperpoligon' internet sitesine açıklamada bulundu. 3 yıldır köşe yazdığını belirten Yüksek, Hürriyet gazetesindeki haberlere tepki göstererek, "Açık İstihbarat, yıllardır yayında. Hürriyet'in yazamadıklarını yazdığı için ayrıca saygıyı hak ediyor." dedi.

 

şifa_

Doçent
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
'Çete' suçundan tutuklandılar

''Suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturdukları'' iddiasıyla adliyeye sevk edilen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) Başkanı Taner Ünal'ın da aralarında bulunduğu VKGB mensubu 18 kişiden 12'si tutuklandı.

'Vatanseverler' adı altında şehit ailelerini bile dolandırmışlar

Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince sabah saatlerinde Ankara Adalet Sarayı'na getirilen bu kişiler, Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildi.

Daha sonra Cumhuriyet Savcısı Alp Arslan tarafından sorgulanan bu kişilerden, VKGB Başkanı Taner Ünal, dernek yöneticileri Ahmet C, Vehbi Ş, Salih Zeki B, Yasin A, Levent B, Mesut S, Halit B, Savaş K, İlhami D, Mehmet Doğan B ve Hüseyin T adlı kişiler üzerlerine atılı, ''suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek, suç örgütüne üye olmak, yağma, ihaleye fesat karıştırma, zimmet, dolandırıcılık, tarihi eser kaçakçılığı, yasadışı yardım toplama, kaynağı belli olmayan gelirlerle suç örgütünü finanse etme, devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engelleme'' suçlarından tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. Ahmet K, Ahmet Y, Mehmet D, Osman A, Mehmet Ali D ve Mehmet E. isimli zanlılar ise savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı.

VKGB Başkanı Taner Ünal ve diğer zanlıların, ifadelerinde, üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmedikleri ve yasal olmayan hiçbir işle meşgul olmadıklarını belirttikleri öğrenildi.

Ankara Nöbetçi 4. Sulh Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkan 12 kişi, üzerlerine atılı suçlardan tutuklanarak cezaevine gönderildi.
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Operasyon Üst Rütbeli Subaylara Sıçradı

Vatansever Kuvvetler Güç Birliği'ne yönelik Girdap Operasyonu'nda çok derin ilişkiler deşifre oldu. Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanan 12 sanık arasında Dernek Başkanı Taner Ünal da yer aldı.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Emniyet yetkilileri, zanlıların bazı üst rütbeli askerî personelle ilişkileri olduğuna dair bulgulara rastlandığını açıkladı. Söz konusu personel hakkında Genelkurmay Başkanlığı'na suç duyurusunda bulunulacağı belirtildi.

Çete, arama kararı bile çıkarmış
Ele geçirilen sahte belgeler arasında çıkan ev ve işyeri arama kararı, operasyonu yürüten polisleri bile hayrete düşürdü. Ev ve işyeri aramaları için polis ve jandarmanın mahkemeden özel izinle aldığı kararın, çeteden çıkması büyük şaşkınlık uyandırdı. Çete bu karara dayanarak istediği her yerde arama yapabilir. 'Girdap' operasyonuyla gözaltına alınan zanlılarla birlikte 1 el bombası, 5 değişik çap ve markada tabanca ve bunlara ait şarjörler, 4 av tüfeği, 3 kurusıkı tabanca, 370 mermi, 274 av tüfeği mermisi, 1 çelik yelek, 3 kelepçe, 1 cop, 2 adet gaz maskesi de bulunuyor.

Sahte belgeler emekli subaydan
VKGB'ye yönelik yapılan operasyon kapsamında ele geçirilenler sadece silah ve mühimmatla sınırlı değil. 'Girdap'ın ardından yapılan aramalarda ev ve işyerlerinde zanlılara ait olduğu ileri sürülen çok sayıda sahte belge ve kimlikler de ele geçirildi. Örgüte sahte belgeleri ve kimlikleri, gözaltındaki zanlılar arasında bulunan ordudan atılan Jandarma Astsubay Savaş Karabali'nin düzenlediği öne sürülüyor. VKGBH Konya İl Başkanı Vehbi Şanlı adına düzenlenmiş sahte Özel Kuvvetler Komutanlığı kimlik kartı, Jandarma giriş kartı ile JAN-DER kartı da ele geçirildi. Şanlı'nın üzerinde ayrıca Jeriko marka bir tabanca yakalandı.

Askerî ihalelerde yolsuzluk iddiası
Telefon takibinde gözaltına alınan zanlıların halen görevde olan askerler ile emekli paşalarla da sık sık görüşme yaptığı saptandı. Adına çok sayıda sahte askerî kimlik çıkan Vehbi Şanlı'nın emekli Korgeneral Hasan Kundakçı ile yaptığı görüşmeler dosyada yer buldu. Halen görevde olan askerlerle yapılan görüşmelerin ise askerî ihalelerle ilgili olduğu belirtiliyor. Zanlıların askerî ihalelerde yolsuzluk yaptığı öne sürülüyor. Ev ve işyerlerinde yapılan aramada askerî ihalelere ilişkin çok sayıda evrak ele geçirilmişti. Soruşturmayı yürüten savcılığın ele geçirilen belgeleri askerî savcılığa göndereceği öğrenildi.
 

Tarık

Üye
Katılım
14 Ara 2006
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
avcılar
Vatansever Kuvvetler Güç Birliği'ne yönelik Girdap Operasyonu'nda çok derin ilişkiler deşifre oldu. Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanan 12 sanık arasında Dernek Başkanı Taner Ünal da yer aldı.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Emniyet yetkilileri, zanlıların bazı üst rütbeli askerî personelle ilişkileri olduğuna dair bulgulara rastlandığını açıkladı. Söz konusu personel hakkında Genelkurmay Başkanlığı'na suç duyurusunda bulunulacağı belirtildi. .

Susurluk dan beri ortaya dökülen kirli çamaşırların nihayet üzerine gidiliyor.......
İnşallah milletin zararına işleyen derin devleti tasfiye operasyonlarında sonuca varılır.
 

sağanak

Paylaşımcı
Katılım
28 Nis 2007
Mesajlar
162
Tepkime puanı
1
Puanları
0
MUZAFFER TEKİN'E ÜSTÜN HİZMET MADALYASI VERMİŞLER

Ümraniye'de ele geçirilen patlayıcılarla ilgili tutuklanan Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'e, Danıştay saldırısıyla ilgili aranırken villasında intihara teşebbüs ettiği Emekli Astsubay Mahmut Öztürk'ün Piyade Okul Komutanı ağabeyi Tümgeneral Zekeriya Öztürk tarafından Üstün Hizmet Ödülü verildiği ortaya çıktı.

Muzaffer Tekin ile Tümgeneral Zekeriya Öztürk bir kürsünün ardında birlikte görülüyor. Fotoğrafların 2007 yılı içinde çekildiği tahmin ediliyor ancak tam tarih bilinmiyor. Okul ziyaretçi defterinin fotoğraflarına da yer verilen görüntülerde Muzaffer Tekin'in adı da açıkça görülüyor.

--------------------------------------------------------
 

Derin Manâ

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
260
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Paşa Çete Sanığına Neden Madalya Verir?

Yahu, ne demek bir çete sanığına “üstün hizmet madalyası” vermek?

Veren de bir general. Üstelik şu anda görevde.

“Sanığın” işlediği iddia edilen suçlar ise öyle az buz şeyler değil. Danıştay baskınından Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanmasına kadar birçok “provokasyonu” gerçekleştiren bir örgütün yöneticilerinden olmakla suçlanıyor.

Amacı, bu toplumun dengesini ve güvenliğini yok etmek olan bir örgütten söz ediyoruz.

Bir ordunun generali, böyle bir sanığa neden madalya verir? Bu “madalyanın” anlamı ne?

“Üstün hizmet” ne demek? Kime hizmet etmiş? Bu ülkenin halkına hizmet etmediği çok açık. Öyle çok soru işaretiyle karşı karşıyayız ki…

Madalyayı veren general bunu kendi inisyatifiyle mi yaptı? Yoksa madalyayı veren generale üstlerimi emir verdi? Son zamanlarda her türlü tuhaf olayın altından bizim ordu çıkmaya başladı.

Amerika’da Türkiye’yi karıştıracak senaryoların konuşulduğu bir toplantı yapılıyor.

Katılanların arasında bizim generaller. Anayasa Mahkemesi’nin başkanını öldürmekten, Beyoğlu’nda elli kişinin ölümüne yol açacak bombalamalardan söz ediyorlar.

PKK’nın reislerinin teslim edilmesinin iyi olmayacağını söylüyorlar. Şemdinli’de görevli astsubaylar dükkan bombalayıp adam öldürüyorlar.

Genelkurmay’ın internet sitesinde yasalara aykırı biçimde muhtıra yayınlayıp toplumu da, siyaseti de, devleti de çığrından çıkartıyorlar.

Ne oluyor? Ne istiyor ordu? Yasalarla ve hukukla böylesine zıtlaşan bir ordu olabilir mi?

Biliyorsunuz ülkenin her yanından içinde “emekli subayların” olduğu çeteler fışkırıyor.

Şimdi emekli de olsalar bir zamanlar askerdi bu adamlar. Teröre, çeteye, suça bu kadar rahat bulaşacak bu adamları nasıl ve kim yetiştirdi?

Kim örgütledi? Neden örgütledi? Ve, şimdi neden bu adamlara madalya veriyorlar?

Eğer bu çeteler amaçlarına ulaşsalardı, Türkiye şu anda kanlı bir terör bataklığının içinde debeleniyor olacaktı.

Cinayetlerle, bombalamalarla, ölümlerle sarsılacaktık. Bizim ordu bütün bu olaylardan sonra “orduyu yıpratmayalım” diye açıklamalar yapıyor.

Bu rezaletleri eleştirenleri “ordu düşmanı” ilan ediyor. Bence de “orduyu yıpratmayalım.”

Ama ordu, “kendinize çeki düzen verin” diyenler tarafından yıpratılmaz.

Orduyu yıpratmak isteyen biri, “hukuk çizgisinin içinde durun” der mi hiç?

Hukuka saygı göstermek, orduyu yıpratmaz... Bir ordu, “çete sanıklarına” madalya vererek yıpranır.

Bırakın, saygıdeğer, suçtan uzak, hukuk çizgisinde, güvenilir bir ordumuz olsun.

Mayınların patlamasını önleyin, askere gönderdiğimiz çocuklarımızı iyi koruyun, ardı ardına gelerek insanlarımızı ağlatan şehit cenazelerinin sayısını azaltacak yöntemler bulun, sınırlarımızı savunun, teknolojinizi geliştirin.

Çetelerden uzak durun. Siyasete karışmaktan vazgeçin. Bakın, bu ülkenin çok ciddi sorunları var, eğitimi var, sağlığı var, tarımı var; izin verin de onlarla uğraşalım.

Çetecilere madalya vermek de nereden çıktı Allah aşkına. Niye yapıyorsunuz bunları?


AHMET ALTAN
 

rota

Doçent
Katılım
15 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalarla Ümraniye'de bulunanların aynı seri ürünü olduğu kesinleşirken, bu seriden el bombalarıyla 14 eylem gerçekleştirildiği ortaya çıktı.

Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan el bombası ile Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçirilen bombaların aynı bombalar olduğunun kesinleştiği öğrenildi. Aynı serideki bombalarla bugüne kadar 14 ayrı bombalama olayı gerçekleştirildiği tek tek ortaya çıkarıldı. Gazeteport internet sitesinde yayınlanan habere göre İstanbul Emniyet Müdürlüğü kriminal şube tarafından tamamlanan inceleme sonucu Beşiktaş'taki Ağır Ceza Mahkemelerine gönderildi. Ümraniye'de ele geçen bombalar üzerinde yapılan parmak izi tespit çalışmasında bir numaralı zannı emekli Astsubay Oktay Yıldırım'ın parmak izleri tespit edildi.

SUSURLUKÇULAR AYNI KAREDE

İzmir'in Alsancak semtinde 2 Ekim 2006'da bir kafeye atılan ve işadamı İbrahim Çiftçi'nin ölümü, biri ağır 11 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıdaki el bombasıyla Ümraniye'de bulunan bombaların aynı seriden olduğu ortaya çıktı. Olayın faili olarak tutuklanan E.U., ifadesinde MKE yapımı savunma tipi el bombasını eniştesi Mehmet Kabadayı'dan aldığını söylemişti. Gözaltına alınan Kabadayı da ilk ifadesinde “bombaları bir yakınım getirdi” demiş ardından da “nereden geldiğini bilmiyorum” ifadesini kullanmıştı. Saldırı olayında hayatını kaybeden kafeterya sahibi İbrahim Çiftçi'nin cenaze törenine ise tanıdık isimler böy göstermişti. Susurluk olayında yargılanan Özel Harekatçı Sami Hoştan ve İzmir'de büyük bir çetenin lideri olduğu belirtilen Ahmet Tekin Baykal cenaze töreninde ön saflarda yer almıştı.

ALMANYA'DA ÇATIŞMIŞLAR

Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi saldırılarını finanse etmekle suçlanan Ayhan Parlak'ın akrabası ve yine saldırılarda adı geçen Muzaffer Tekin'in ortağı Ertuğrul Yılmaz'ın Almanya'da öldürülmesi olayını araştıran narkotik polisi, 15 milyon dolarlik uyuşturucu savaşını ortaya çıkarmıştı. Nemrut Operasyonu'yla şebekeleri çökerten polis, 38 kişiyi gozaltına almıştı. İstanbul Emniyet Müdürü Celallettin Cerrah, o tarihte yakalananlardan birinin başkomiser olduğunu açıklamıştı.

Yeraltı dünyasının buluşma mekanıydı

İzmir'in Alsancak semtinde 2 Ekim 2006'da bombalanan kafeterya İzmir'in tanınmış yeraltı dünyasının isimlerinin de buluştuğu bir mekan olarak tanınıyordu. Saldırı esnasında içeride bulunan ve yaralananların kimlikleri de bu bilgiyi teyit eder gibiydi.

Alaattin Çakıcı'ya uzanan ilginç tesadüfler zinciri

İzmir'deki kafeteryaya saldırı olayında yaralanan iki isim ise oldukça ilginç. Verde Yağları'nın sahibi Ali Ulukartal ve Özegener Tütün'ün sahibi Esin Özgener.

Ali Ulukartal 1998 yılında fidyeci-ler tarafından kaçırılmış ve 1 gün sonra serbest bırakılmıştı. Ulukartal'ı kaçıran fidye çetesi yakalanana kadar bu olay duyulmamıştı. Ali Ulukartal'ın ismi Alaattin Çakıcı'nın 2004'te aranırken yurtdışına kaçması olayında ismi anılan MİT'çi Faik Meral'le de anılmıştı. İddiaya göre Alaattin Çakıcı'ya kaçması için kendi kimliğini veren MİT mensubu Faik Meral, Çakıcı'yı Ulukartal'la da tanıştırmıştı. Bu tanıştırma olayından sonra Çakıcı'nın Ulkartal'ı kendi koruması altına aldığı ileri sürülmüştü.

Saldırıda yaralanan bir diğer isim de Esin Özgener de Çeşme'de olaylı bi cinayete tanık olmuştu. Özgener, bir restaurantta birlikte yemek yediği Almanya'da şirketleri bulunan Abdullah Şahin kurşunlanarak öldürüldüğü saldırı sırada onunla beraberdi.

Bir seri hâlâ kayıp

Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombaların Ümraniye'de ele geçen bombalarla aynı seriden ve türden olduğu "Bomba İnceleme ve İmha Daire Başkanlığı" tarafından tespit edildi. Buna göre Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçen bombalar 1983 ve 1999 tarihlerinde MKE'den Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı'na iki ayrı seri halinde teslim edildi. Ele geçen bombaların "Bomba İnceleme ve İmha Daire Başkanlığı tarafından yapılan incelemesi sonucunda 10 Mayıs 2007 tarihinde Şişli'de Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalarla, Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçen bombaların aynı kafile ve stok numaralı olduğu belirtildiği öğrenildi.

Ayrıca bu serideki bombalarla 14 ayrı bombalama olayı gerçekleştirildiği de ayrıca belirtildi. Tespit edilen olaylar arasında 10.05.2006 tarihinde Şişli'de Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması, 26.05.1999 tarihinde Trabzon'da yapılan bombalı saldırı ile bir kişinin ölümü ve üç kişinin yaralanması, 02.10.2006 tarihinde İzmir'de yapılan bombalı saldırı ile 1 kişinin öldüğü ve 12 kişinin de yaralandığı olayların bulunduğu öğrenildi. Çok gizli tutulan bu bilgilerin hazırlanma aşamasına gelen iddianamede tek tek belirtildiği de öğrenildi.

YENİ ŞAFAK
 

zaman

Asistan
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
520
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Evinden Askeri İstihbarat Arşivi Çıktı

Ümraniye'de ele geçirilen 27 el bombasıyla ilgili soruşturma kapsamında tutuklanan gazeteci-yazar Ergün Poyraz'ın evinden derin belgeler çıktı.

"Terör örgütü üyesi olmak, devletin savaş imkânlarını tehlikeye sokmak ve gizli belgeleri ele geçirmek" suçlarından cezaevine gönderilen Poyraz'ın bilgisayarında, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na ait istihbarat arşivi bulundu. Alınan bilgilere göre, mahkemedeki sorgu sırasında Poyraz'a, 'bu bilgileri nereden temin ettiği' soruldu. Poyraz'ın, "Bana bahsettiğiniz Kara Kuvvetleri İstihbarat Arşivi ve Sevgi Erenerol Misyonerlik 2006 isimli klasörü içeren CD'yi hatırlamıyorum. Nereden geldiğini de bilmiyorum." cevabını verdiği öğrenildi. Bugüne kadar 15 kitap yazdığını anlatan Poyraz, çok okunan bir yazar olduğu için farklı yerlerden kendisine bilgi ve belge geldiğini söyledi.

Ümraniye soruşturmasında tutuklanan Ergün Poyraz'ın ifadesinin devamında, "Kara Kuvvetleri istihbari yapılanmasına ait 'gizli' ibareli veriyi hatırlamıyorum. Bilgileri de kopyalayıp başkasına vermedim." dediği belirtildi. TCK'nın 327. maddesine göre, 'Devletin savaş imkanlarının tehlikeye sokulması' suçundan tutuklu bulunan Poyraz, mahkemedeki ifadesinde 15 kitap yazan ve çok okunan bir yazar olduğunu, ülke sorunları hakkında yazdığını anlatıyor. Bu sebeple kendine çok yerden bilgi ve belge geldiğini aktaran Poyraz, gizli denilen belgelerin mahkeme dosyalarında yer aldığını öne sürüyor. 'Ercüment' isimli bir şahsa ait bilgilerin de bilgisiyarına nasıl girdiğini bilmediğini ifade eden Poyraz, "Disketlerden birinden kopyalanmış olabilir. Bilgisayarıma bir sürü bilgi geliyor, bakmadığım için mahiyeti hakkında bilgi sahibi değilim. Bu bilgileri hiçbir zaman aleniyete dökmüyorum, yasal çerçevede bana gelen bilgileri değerlendirip kitap haline getiriyorum." diye konuşuyor. Öte yandan Ergün Poyraz'ın avukatı Kemal Kerinçsiz ve Hüseyin Buzoğlu, Ümraniye'de bulunan el bombalarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında çıkan tutuklama kararına itirazı içeren dilekçeyi İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ne sundu.

Bu arada, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, aynı soruşturma çerçevesinde mahkemece serbest bırakılan Kemal Ş., Mehmet Murat Y. ve Feridun Refik N. hakkında yakalama emri çıkarılması için İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu.

'Bağlantılı bir insan mı? Onu koruyanlar mı var?'

'Psikolojik harp kitapları yazarı' olarak bilinen Ergün Poyraz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan ile ilgili "Musa'nın Çocukları" adlı kitabı yazmıştı. Kitabın toplatılması için yapılan tüm başvurular mahkemeler tarafından reddedilmişti. Poyraz, daha sonra da Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile ilgili "Musa'nın Gül'ü" adlı kitabı yayınlamıştı. Poyraz'ın kitaplarının doğruluğu, tartışmalı istihbarat raporlarına dayandığı ve çeşitli iftiraları içerdiği iddia ediliyor. Akşam Gazetesi yazarı Serdar Turgut, 23 Mayıs 2007 tarihinde Poyraz'la ilgili olarak şunları yazmıştı: "Ergün Poyraz'ın kim olduğunu araştırttım.

İnternette google'a baktığınız takdirde çoğunlukla kitaplarına ulaşıyorsunuz yazarın. Hayatı ile ilgili fazla bilgi yok. 44 yaşındaymış bu kişi. 20 yıldır da araştırmacı-yazarlık yaptığını söylemiş. "Acaba o bağlantılı bir insan mı? Onu koruyanlar mı var?" diye düşünmemiz de doğal. Yazar arkadaşlarımın bu konudaki sorularına 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde ahbaplık ilişkilerim var. Bunun dışında başka bir ilişkiden söz etmek mümkün değil' diye cevap vermeyi yeterli bulmuş." Avukatı, Poyraz'ın jandarma koruması altında olduğunu iddia etmişti.

Ümraniye bombalarının sahibi 'Anılarımı yaz' demiş

Ümraniye'de ele geçirilen 27 el bombasıyla ilgili soruşturma kapsamında tutuklanan gazeteci-yazar Ergün Poyraz, Emniyet ve savcılıktaki sorgusunda terör örgütü suçlamalarını kabul etmedi. Alınan bilgiye göre; Poyraz'ın, aynı soruşturmada terör örgütü üyesi olmaktan tutuklu bulunan ve Ümraniye'deki bombaların sahibi olduğu tespit edilen emekli Astsubay Oktay Yıldırım'ın kendisini bir yıl önce aradığını ve Güneydoğu'daki hatıralarını kitaplaştırmak istediğini söylediğini belirtiyor. Yıldırım'a kitabı nasıl yazacağını tarif ettiğini aktaran Poyraz, bundan sonra yazılarının Yıldırım'a ait bir internet sitesinde kendisinden habersiz bir şekilde yayınlandığını, sonra Yıldırım'ı arayıp yazıların çıkarılmasını istediğini beyan ediyor.

Eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin ile de hiç görüşmediğini dile getiren Poyraz, hakimin sorusu üzerine evinde yapılan aramada ele geçirilen CD'ler arasında milletvekilleri, valiler, emniyet mensupları ve üniversite görevlilerine ait veriler olmadığını söyledi. "Ben araştırmacı yazarım, bana birçok yerden CD ve her türlü belge gelir, bu gelen belge ve bilgilerin birçoğunu araştırma imkanım olmamaktadır." diyen Poyraz, Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Arşivi'nin olduğu CD'nin de kendisine nasıl geldiğini bilmediğini ifade ediyor.
 
Üst