Burçlar Hakkında Görüşler

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
3905... İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s.a): "- Yıldızlardan bir ilim alan kimse sihirden bir bölüm almış olur.
(Yıldızlardan aldığı bilgiler) arttıkça (sihirle olan ilgisi de) artmış olur" buyurmuştur.[138]

3906... Zeyd b. Halid el-Cühenî'den rivayet olunmuştur; dedi ki:
Rasûlullah (s.a) Hudeybiye'de geceleyin (yağan) bir yağmurdan sonra bize sabah namazını kıldırdı. (Namaz) bitince halka dönüp:
"Rabbinizin ne dediğini biliyor musunuz?" dedi. (Orada bulu­nan halk):
Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, dediler. (Bunun üzerine Hz. Pey­gamber şöyle) buyurdu:
"(Rabbiniz buyuruyor ki Kullarımdan bir kısmı bana inamcı, bir kısmı da (beni) inkâr edici olarak sabahladı. 'Allah'ın fazlı ve rah­meti ile (bu gece) bize yağmur yağdı' diyenler bana inanmıştır. Yıldız­lar (m yaratıcılığın^ da inkâr edicidir.
Fakat, 'şu veya bu yıldızın hareketi sayesinde bize yağmur yağdı' diyenler ise beni inkâr etmiş, yıldızlara inanmıştır."[139]

bu hadisler hakkında ne düşünüyorsunuz

Şerhlerine bakılmalı...
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
3905... İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s.a): "- Yıldızlardan bir ilim alan kimse sihirden bir bölüm almış olur.
(Yıldızlardan aldığı bilgiler) arttıkça (sihirle olan ilgisi de) artmış olur" buyurmuştur.[138]

3906... Zeyd b. Halid el-Cühenî'den rivayet olunmuştur; dedi ki:
Rasûlullah (s.a) Hudeybiye'de geceleyin (yağan) bir yağmurdan sonra bize sabah namazını kıldırdı. (Namaz) bitince halka dönüp:
"Rabbinizin ne dediğini biliyor musunuz?" dedi. (Orada bulu­nan halk):
Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, dediler. (Bunun üzerine Hz. Pey­gamber şöyle) buyurdu:
"(Rabbiniz buyuruyor ki Kullarımdan bir kısmı bana inamcı, bir kısmı da (beni) inkâr edici olarak sabahladı. 'Allah'ın fazlı ve rah­meti ile (bu gece) bize yağmur yağdı' diyenler bana inanmıştır. Yıldız­lar (m yaratıcılığın^ da inkâr edicidir.
Fakat, 'şu veya bu yıldızın hareketi sayesinde bize yağmur yağdı' diyenler ise beni inkâr etmiş, yıldızlara inanmıştır."[139]

bu hadisler hakkında ne düşünüyorsunuz

İDRiS Aleyhisselam'a BURÇLAR İLMİ verildi
Allah, insanlara, doğru yolu göstermeleri; onlara, kendi TEK'liğini bildirmeleri için, gönderdiği peygamberlerinin her birine, değişik konularda çeşitli ilim hazineleri vermiştir. Ve böylece her konunun başlangıcına temel teşkil edecek, rehber olacak bilgi kaynakları meydana gelmiştir.
Çok okuyan, kalemi bulan ve kalemle yazı yazabilen ilk peygamber olan İDRiS Aleyhisselam'a BURÇLAR İLMİ verilmiş, kendisi de bunu genişletmiştir.

Yeri, göğü, buradaki sistemi ve bunu yaratan Mutlak Varlığı, yakîn üzere bilen İdris Peygamber’in, Allah'ın izni ve kudretiyle göğe çıktığı; 4.cü kat sema boyutunun kendisine mekân olduğu, diğer sema katlarında (boyutlarında) da dolaşabildiği, eski dini kaynaklarda belirtilmektedir. .

İdris Peygamber, alm²¦ oldu­u vahye dayalı bir şekilde Burçlar ve yıldızların, gerek insanlar, gerek yeryüzünde mevcut tüm birimler üzerindeki tesir ve önemini anlatmağa çalışmıştır. Yani, vahye dayalı olarak okuduğu sistemi, o devrin idrak ve anlayışına göre anlatmıştır.

Bir başka anlatımla, İdris Peygamber, Allah`ın yaratmış olduğu sistemdeki düzenleme mekanizması olan burçlar ve yıldızlar sistemini açıklamış; bunların, Allah`ın ilim ve kudretiyle alemde ilahi tasarrufun O devirde yaşamış insanlar, İdris Peygamberin ne anlatmak istediğini hakkıyla çözebildiler mi acaba...? Kimbilir..!

Kısaca, Yıldız ilmi veya Burçlar ilmi, İdris Peygamber'in mucizesi olup; daha sonra aynı çağda ilk defa Babiller tarafından, mevcut veriler ışığında düzenlenmiş ve genişletilmiştir. Bundan sonra da tüm insanlığa yayılarak, her devirde, bir şekilde insanların ilgisini çeken bir konu olmuştur.

Bu arada zaman içinde edinilen tecrübeler ve yaşanılan olaylar neticesinde, insanlar, burçlardan gelen ışınların etkilerinin, insan kaderi üzerindeki rolünü çok rahat ve açık bir şekilde tesbit etmişlerdir.

Ne var ki bu tesbit onları, bütün oluşların ardında yıldızlar olduğuna göre, o halde yıldızlar "tanrı" dır düşüncesine getirmiştir.

Böylece, başta Güneş olmak üzere, Ay ve çeşitli yıldızlara tapınma devri başlamıştır!.
Oysa, yıldızların yaydıkları bu etkiler Allah takdir ve kudretinin açığa çıkmasından başka bir şey değildir!.
Dolayısıyla esas amaçtan sapılarak, Astroloji ilmi, hak etmediği bir noktaya indirilmiştir.

Daha sonra, Hz. İbrahim Peygamber başta olmak üzere, tüm peygamberler, yıldızların tanrı olmadığını; bütün evreni ve evrende var olan her şeyi yaratanın, Mutlak Varlık olan Allah olduğunu sürekli olarak açıklamışlardır. Dolayısıyla, yıldızları mevcut özellikleriyle yaratan ve onlar üzerinde de, yegane söz sahibi olan, ALLAH’tır; gerçeğini insanlara idrak ettirmeğe çalışmışlardır.

Pek çok İslâm düşünürü de, yıldızlar konusunu inceleyerek, varlığın var oluşunda burçların ve yıldızların rolünü, çeşitli kitaplarında anlatmışlardır.
Ayrıca, bir ilim deryası olan, Kutsal Kitabımız Kur'ân-ı Kerîm’de, yıldızlarla ilgili 60 küsur Âyet ve "El- BURÛÇ" sûresinde anlatılanları bir düşünmek gerekir...

Peygambere bu ilim verildiyse astrolojiyi istismar edenlerin önünü kesmek içindir diyorum.


Yeryüzünde oluşan doğa olaylarının yıldızlar yüzünden değil, Allahın evrensel kanunları neticesinde olageldiğini bu gün en cahil insan bile bilir.

Geçmişte bilmeyenlere ise İDRİS PEYGAMBER GÖNDERİLİR anlaması için.
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Demek ki okyanusların kıyıya vurmasıyla sükselen küçük su taneleri sayesinde yağmur oluşuyor dersek küfre giriyor. Yağmuru yağdıran Hak Teala. Bunu her yağmurda görmeliyiz.


Ve sihir haramdır. Öyleyse sihirden ve ona yakın olan heşeyden uzak olmak gerekir. Yani yıldız ilminden de..



,bence...

Evet bencede astroloji ilminden SİZ uzak durun, kafanız karışır.
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
TASAVVUF Astroloji Bağlantısı

Astroloji içinde daha derinlere yol aldıkça, gerçeğin de katman katman, perde perde, tıpkı rus bebekleri matruşkalar gibi olduğunu görebiliriz.

Daha fazla ilerledikçe aklın keskin kılıcının artık işlemediği katmanlarla karşılaşırız. Bu noktada aklın yerini “kalp”, yaratıcı ile bütünlük hissi alır.

Astroloji dilinde konuşursak, Uranüs gerçeğin ta kendisini, mutlak, çıplak gerçeği açıklar.

Bu kollektif enerji insanoğlunun içerisinde olmakla birlikte (çağlarının ötesinde düşünürleri hatırlayın) insanın sosyal gelişimine ancak özgürlük, insani hakların kazanılması ile, Fransız devrimi ile katılmıştı, Uranüs de tam bu zamanda keşfedilmişti.

Uranüs bize gerçeği gösterir ancak bir sonraki aşamada bizim için çok önemli olan özgürlüğün aslında evrenselle birleşmek olduğunu görürüz.

Ancak kendi bireyselliğini, kendilerini gerçekleştirebilen kişiler daha büyük seviye ile birleşebilir, onun içinde eriyebilirler. İşte bu Neptün deneyimidir.

Neptün aklın sınırlarının kalktığı ve ancak kalp yoluyla bütünlüğün sağlandığı aşamadır. Tasavvuf’ta bu duruma “fena” (a’nın üzerinde aksan işareti bulunuyor) adı verilmektedir.

Fena durumu insanın en yüksek seviyede, Yaradanın huzurunda eriyerek aslına kavuşması olarak ifade edilir. Bu anlamıyla fena sufilerin kendilerini adadıkları yok olma yoluna işaret etmekte.

Bu bağlamda, astrolojik açıdan dikkatimizi çeken ilginç konu ise kişinin kendisinde barındırdığı pek çok özelliğini, kendi kişiliğinin değişik yönlerini barındıran özelliklerini, tasavvufçuların ifadesiyle kendi nefsini dönüştürebilmesi, yukarıda sözünü ettiğimiz yaratıcıyla “bir” olmaya doğru yöneltmesidir.

Bu kelime İbranice’de nefeş, Hz. İsa’nın konuştuğu Aramice’de nefşa olarak geçmekte, dilimizde de nefes sözcüğü ile canlı olmak, hayatta olmak anlamına da gelmekte.

Eğer kendi içimize dönüp bakarsak, kendimizi dinlersek, içimizde pek çok şeyin bir arada konuşmakta olduğunu görürüz. Sufi psikolojisi, işte bu iç seslerin, çoğu birbiri ile çelişen, kişiyi hatalara ve kötülüklere de götüren seslerin terbiye edilerek “birlik” yoluna konmasına işaret eder.

Ne kadar ilginçtir ki, analitik psikolojinin kurucusu, “eşzamanlılık” ilkesini öne süren ve Astroloji ile ilgili çalışmalar yapmış olan Carl Gustave Jung kendi psikolojisinde kişinin bütünleşmesine, böylece bireyselliğini gerçekleştirme yoluna (individuation) işaret eder.

Jung’a göre her insan kendi mutluluğu yönünde, kişiliğini bütünlemeye çalışır. Kuşkusuz bu bütünlük astrolojik haritanın ta kendisidir.

Astroloji bizlere mikrokozmos’la makrokozmos arasındaki ilişkiyi açıklar.

**Mikrokozmos yani küçük evren insandır.

** Makrokozmos ise en yüksek seviyede evrenin kendisi, ya da yaratıcının kendisidir.

Bu gözle bakacak olursak, sözünü ettiğimiz “fena” durumunun aslında, evrenle, yaratıcıyla bir olmak olduğunu yeniden görebiliriz.

Her insan makrokozmosun küçük bir kopyası, parçası, diğer de cüzü’dür. Tasavvuf’ta bu alem-i sagir (mikrokozmos) ve alem-i kebir (Makrokozmos) olarak geçer.

Ünlü filozof Ibn Arabi bunu şöyle açıklamakta: “Alem denilen aynanın cilalanmasını gerekli kıldı. Bundan dolayı Adem de (bu arada Adem sözü de yokluk anlamına geliyor) bu aynanın cilalanması temeli ve bu suretin de ruhu oldu”

Tüm bu yönleriyle Astroloji bize yaratıcının dilini sunar.

Astroloji’yi sadece günlük dilde ele aldığımızda, dar bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde aslında onun gerçek özünü görmekte zorlanırız.

*****Astroloji bize hayata çok daha geniş bir çerçeveden bakmamızı gerektirir. Eğer kendimizi kozmosun, bu büyük evrenin, yaratıcının bir parçası olarak görürsek, kendi dertlerimiz, sorunlarımızın da aslında ne kadar dünyevi olduğunu görebileceğiz.

hakan kırkoğlu
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Allah'ın fazlı ve rah*meti ile insanlar farkli karakter özelliklerinde ve farkli kabiliyetlerde yaradilmistir...
Allah'ın fazlı ve rah*meti ile insanlarin dogum tarihlerine göre karakterlerinde farkliliklar olur...
Insanlarin farkli farkli yaratilmis olmasi bir gercektir,dogum zamanlarinin etkisi sebeblerden sadece biridir.
Allah dünyada gelisen olaylari sebeblere baglamistir.Biz olaylarin hikmetini sebeblerden degil,Allahdan biliriz.
Bizler sebeblere yapisiriz fakat herseyin Allah'ın izni, fazlı ve rah*meti ile gelistiginide asla unutmayiz...

/[/url]

yani yıldızlara öylemi ?
öyle şeyler varki zaman zaman ebu cehillere haksızlık ettiğimizi !düşündürüyor
veya kavmi İbrahim' e
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Yildizlarin ayin günesin vs. insanlari etkiledigi gercegini bilmek harammi oluyor simdi anlamadim...
Bunlar sebebdir,bu sebebleri yaratan Allahtir.
Bu sebeblerin tesiriyle insanlarda birtakim huylarin olusmasi,karakter özellikleri olmasi,zaaflari,kabilyetleri bulunmasi bir gercektir.Bu konunun sihirle,fal bakmakla,gelecek hakkinda yorumlar yapmakla ilgisi yok,bunu Allahtan baskasi bilemez fakat bir insan misal sinirli yaratilmissa bu sinirli olusundan dolayi ilerde problemler yasayabilecegini tahmin edebilmek icin veya parasal konularda kabiliyetli yaradilan bir insanin ilerde zengin olma ihtimalinin yüksek oldugunu söylemek icin sihirci falci gibi biri olmak gerekmez,bunu her akli basinda insan tahmin edebilir.

Ben sahsen bu islerle ilgilenmemin sebebi kendi yaradilis özelliklerimi bilerek hayirli olanlari gelistirmek hayirsiz ve olumsuz yönlerimidie terbiye etmek icindir.
Ayni zamanda sosyal iliski icinde oldugum karsimdaki insanlara nasil yaklasmam gerektigini ölcebilmek icin onlarin huylarini,kabiliyetlerini ve karakter özelliklerini bilmek faydali oldugu icin kisilerin dogum tarihlerini bilmeyi önemsiyorum.tabi herseyi dogum tarihine baglamakta yanlis olur,ailenin etkiside cok fazladir,ilmi simada etkilidir,burclar bu etkilerden sadece biridir.Ilmi simada cok enteresan bir konu,kisa boylularin uzun boylulardan,sivri dillilerin yuvarlak dillerden,kilsizlarin killilardan siyah saclilarin sari saclilardan farkli karaker özelligine sahib olduguda bir gercektir,bunlari inkar etmek hata olur,görünüs,tip,boy pos,sac ve göz rengi...vs aileye cekme olabilecegi gibi dogum tarihiylede yakin iliskilidir mesela....Tabi tüm bunlari yaradan Allahtir.
Hastaligi yaradanda Allahtir,biri cok sigara ictigi icin sigaranin zararindan dolayi hastalanirsa buna sigara sebeb olmus olur ama hastaligi yaradan Allahtir,buna sebeb olan sigarayi icmeyi birakmak lazim gelir,sigaranin zararli oldugunu bilmek hastaligi yaradanin Allah oldugunu bilmeye engil teskil etmez.

sizleri ve de işlerinizi yaradan allah tır
Allah teala topu topu 12 kısımdan ibaret karekter mizaç huy yaratmamışıtır
aksi düşünce acziyete işaret ederki Allah bundan beridir
insanın kendine vukufiyeti bir başka şeye bakmadan anlaşılacak kadar de beliğdir
Ömer radiyallahu anh'a karısını şikayet etmeye gelen gördüğü herhalde uyum burçların birlekteliği değildir
İslam terbiye eder buraya baktığınızda neyiniz eksik neyiniz fazla görebilrisiniz
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Şerhlerine bakılmalı...
bakınız efendim

muvahhid alimler
müminleri sakındırmak adına ihtilaflı konularda ağır fetvalar vermiştir
nedeni ise kalblerin kaymaması şirkten uzaklaştırmak adına
buradaki değerli kardeşlerim
yaradan Allah tır derlerde bunu anlattıkları kimseler nekadar bu konuda hassastırlar

kötülükten bir yol açmak çığır açmak kıyamete kadar süren bir vebal olsa gerektir
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
İDRiS Aleyhisselam'a BURÇLAR İLMİ verildi
Allah, insanlara, doğru yolu göstermeleri; onlara, kendi TEK'liğini bildirmeleri için, gönderdiği peygamberlerinin her birine, değişik konularda çeşitli ilim hazineleri vermiştir. Ve böylece her konunun başlangıcına temel teşkil edecek, rehber olacak bilgi kaynakları meydana gelmiştir.
Çok okuyan, kalemi bulan ve kalemle yazı yazabilen ilk peygamber olan İDRiS Aleyhisselam'a BURÇLAR İLMİ verilmiş, kendisi de bunu genişletmiştir.



Yeri, göğü, buradaki sistemi ve bunu yaratan Mutlak Varlığı, yakîn üzere bilen İdris Peygamber’in, Allah'ın izni ve kudretiyle göğe çıktığı; 4.cü kat sema boyutunun kendisine mekân olduğu, diğer sema katlarında (boyutlarında) da dolaşabildiği, eski dini kaynaklarda belirtilmektedir. .

İdris Peygamber, alm²¦ oldu­u vahye dayalı bir şekilde Burçlar ve yıldızların, gerek insanlar, gerek yeryüzünde mevcut tüm birimler üzerindeki tesir ve önemini anlatmağa çalışmıştır. Yani, vahye dayalı olarak okuduğu sistemi, o devrin idrak ve anlayışına göre anlatmıştır.

Bir başka anlatımla, İdris Peygamber, Allah`ın yaratmış olduğu sistemdeki düzenleme mekanizması olan burçlar ve yıldızlar sistemini açıklamış; bunların, Allah`ın ilim ve kudretiyle alemde ilahi tasarrufun O devirde yaşamış insanlar, İdris Peygamberin ne anlatmak istediğini hakkıyla çözebildiler mi acaba...? Kimbilir..!

Kısaca, Yıldız ilmi veya Burçlar ilmi, İdris Peygamber'in mucizesi olup; daha sonra aynı çağda ilk defa Babiller tarafından, mevcut veriler ışığında düzenlenmiş ve genişletilmiştir. Bundan sonra da tüm insanlığa yayılarak, her devirde, bir şekilde insanların ilgisini çeken bir konu olmuştur.

Bu arada zaman içinde edinilen tecrübeler ve yaşanılan olaylar neticesinde, insanlar, burçlardan gelen ışınların etkilerinin, insan kaderi üzerindeki rolünü çok rahat ve açık bir şekilde tesbit etmişlerdir.

Ne var ki bu tesbit onları, bütün oluşların ardında yıldızlar olduğuna göre, o halde yıldızlar "tanrı" dır düşüncesine getirmiştir.

Böylece, başta Güneş olmak üzere, Ay ve çeşitli yıldızlara tapınma devri başlamıştır!.
Oysa, yıldızların yaydıkları bu etkiler Allah takdir ve kudretinin açığa çıkmasından başka bir şey değildir!.
Dolayısıyla esas amaçtan sapılarak, Astroloji ilmi, hak etmediği bir noktaya indirilmiştir.

Daha sonra, Hz. İbrahim Peygamber başta olmak üzere, tüm peygamberler, yıldızların tanrı olmadığını; bütün evreni ve evrende var olan her şeyi yaratanın, Mutlak Varlık olan Allah olduğunu sürekli olarak açıklamışlardır. Dolayısıyla, yıldızları mevcut özellikleriyle yaratan ve onlar üzerinde de, yegane söz sahibi olan, ALLAH’tır; gerçeğini insanlara idrak ettirmeğe çalışmışlardır.

Pek çok İslâm düşünürü de, yıldızlar konusunu inceleyerek, varlığın var oluşunda burçların ve yıldızların rolünü, çeşitli kitaplarında anlatmışlardır.
Ayrıca, bir ilim deryası olan, Kutsal Kitabımız Kur'ân-ı Kerîm’de, yıldızlarla ilgili 60 küsur Âyet ve "El- BURÛÇ" sûresinde anlatılanları bir düşünmek gerekir...

Peygambere bu ilim verildiyse astrolojiyi istismar edenlerin önünü kesmek içindir diyorum.


Yeryüzünde oluşan doğa olaylarının yıldızlar yüzünden değil, Allahın evrensel kanunları neticesinde olageldiğini bu gün en cahil insan bile bilir.

Geçmişte bilmeyenlere ise İDRİS PEYGAMBER GÖNDERİLİR anlaması için.


kime ne verildiğinin pek önemi yok size ne verilmiştir
doğruluğunu kesin olarak ifade edemiyeceğiniz şeylerin peine düşmek İslami hassasiyetlerle bağdaşmaz
Kur'an iki melekten bahseder

Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme" demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
sizleri ve de işlerinizi yaradan allah tır
Allah teala topu topu 12 kısımdan ibaret karekter mizaç huy yaratmamışıtır
aksi düşünce acziyete işaret ederki Allah bundan beridir
insanın kendine vukufiyeti bir başka şeye bakmadan anlaşılacak kadar de beliğdir
Ömer radiyallahu anh'a karısını şikayet etmeye gelen gördüğü herhalde uyum burçların birlekteliği değildir
İslam terbiye eder buraya baktığınızda neyiniz eksik neyiniz fazla görebilrisiniz

EVET KAİNATIN SAHİBİ YILDIZLARIDA YARATAN ALLAHTIR. YILDIZLARDA ALLAH ESMASININ TERKİBLERİDİR.

ALLAH ESMASININ bir terkibi olan yıldızlardan gelen ve insanlarla diğer canlıları etkileyen ışınlar, beyni- davranışları etkiler ve olaylar zincirinin yaşanmasına neden olur.

12 burçtaki insanı etkileyen bu ışınlara biz meleki tesirlerde diyebiliriz. Cennet, cehennem ve Dünya ile ilgili tüm olaylar burçlardaki meleklerin etkileriyle gerçekleşir. Yıldızlar meleklerin, meleklerde Allahın tasarrufundadır.

Yıldızlardaki ışınlar , yani meleki tesirlere bilim kuantsal etkiler diyor ve bilinçli olduklarını söylüyor. Fizikçiler arasında, meleki ışınların parçacık mı, dalgacık mı olduğu konusu tartışılıyor. Son bilimsel araştırmaya göre ışınlar hem dalga hep parçacık, boyutsuz enerji paketçiği özellikleri gösteriyor. Yani onu gözlemleyen kuantum alanındaki ışınların hareketlerini değiştiriyor ve gözlemcinin beklentilerine uygun olarak davranıyor ışınlar. Burada önemli olan insanın beklentisi, istemesi. Bu istek zikir ile olabilir, beyin ile odaklanma olabilir. İkisi birden olabilir. İnsan bir şeye odaklandığında bir beklenti ve ardından gerçekleşme oluyor

Kader denilen olay Levh-i Mahfuz’un önceden yazılmış bilgiler serisinden başka bir şey değildir. Bizim yaşadıklarımız yazgının ağır çekimi gibi bişey. Tamamen astroloji ile ilgili.

Günümüz bilimi meleki güçlere kuant diyor. Kuantum hakkında adına üniversitelerde bilim dalları oluşturuluyor, fizikçiler arasında, meleki ışınların parçacık mı, dalgacık mı olduğu konusu tartışılıyor.

Son bilimsel araştırmaya göre ışınlar hem dalga hep parçacık, boyutsuz enerji paketçiği özellikleri gösteriyor. Yani onu gözlemleyen kuantum alanındaki ışınların hareketlerini değiştiriyor ve gözlemcinin beklentilerine uygun olarak davranıyor ışınlar.

Burada önemli olan insanın beklentisi, istemesi. Bu istek zikir ile olabilir, beyin ile odaklanma olabilir. İkisi birden olabilir. İnsan bir şeye odaklandığında bir beklenti ve ardından gerçekleşme oluyor.

Yıldız-beyin-dua-zikir bağlantısı konusunu incelerseniz daha iyi anlarsınız.

Peygamber efendimiz şöye söylemiş bir hadiste: Cenâb-ı Hakk bir kazasını yerine getireceği zaman o kulun aklını başından alır, o kul bu halde o işi işler; sonra o kulun aklını iade eder de bu defa o kul pişman olup, ben bu işi nasıl yaptım der.

Yani kader tecelli edeceği zaman olaylar zinciri başlar. Bu nasıl olur?

Bir insan düşünün aklı başında. Onun Yaşaması gereken kaderin bir hükmü var. Mars, Güneşinin üzerinden geçerken, Ay da yükselen burcundaki bir planetin üzerine düşer. O anda sudan bir nedenle karşısındaki kişiye karşı içinde âniden bir şiddet uyanır ve çekip bıçağını saplamaya başlar. Aklı başına geldiği zaman ise karşısındaki ölmüştür. O kişi şöyle der “Bir anda aklım başımdan gitti, vurdum vurdum... Aklım başıma geldiğinde ise iş işten geçmişti!.”

İşte sık sık haberlerde dinlediğimiz bu sözler bilinçsiz olarak anlatılan kaderin tarifidir.

Peygamberimizin hadisinde belirttiği sözler tecelli etmiştir. -

İnsan Beyni yıldızlardan gelen bazı ışınların bombardımanı altında. Bu ışınlar kişinin beyin kapasitesine göre ve ışınların değişen açılarına göreışınım, beyinlerimizin ilk açılışı kadarki kapasitesiyle her an alınıp değerlendirilmede. Bu gelen ışınım, sürekli olarak değişen açılar ve değişen güçlerle beynimizde çeşitli planetlerin etkisiyle açılmış devreleri etkiliyorlar.

Meselâ ilk açılımdaki Mars devresi, bir zaman Jüpiter’in yansıttığı ışınımı alırken, bir süre sonra Satürn’ün yansıttığı, bir süre sonra Güneş’in yansıttığı ışınımı alıyor. Ya da ilk açılım ile ay; sürekli üzerinden geçen çeşitli planetlerin yansıttıkları tesirleri almada; ve gene süratli devriyle çeşitli ilk açılım devrelerini etkilemede.

Böylece bizler sürekli olarak hâlden hâle girmekteyiz.

Bazı kişilerin ilk programlanışları çok sert olur ve bunlar beyin yapıları itibariyle çok hassas olarak aramızda yaşarlar. En ufak bir etki alımında hemen duygulanırlar, daima meseleleri olduğundan çok büyük olarak görüp değişik hâllere girerler.

Bazıları da son derece ağırkanlı, zor değişen tiplerdir. Gene bazıları dışa dönük, atak, girgin; bazıları da içe dönük, pasif, ilk hareketi hep karşılarından bekleyen tiplerdir.

Bazılarının iç dünyalarında çok büyük hareketler olup bunları bir türlü dışa vuramazlar; bazıları da aksine, çok konuşkan hareketli, etkileyici tiplerdir ama iç dünyaları dışı yeterli oranda besleyebilecek kapasiteye sahip değildir. Çoğunlukla bundan dolayı içdünyalarında pişmanlıklar duyagelirler.

Kısacası insanların bütün huyları, karakterleri, mizaçları tamamiyle beyinlerinin ilk açılımında aldıkları açılımlar, programlanma istikametinde oluşur. Ve bu ilk tesirlerde ne kapasitede bir açılım ve yönlenmeye nâil olmuşlarsa, artık yaşamlarında da o istikamette bir çalışma içine girerler. Ama bu gene de nasıl başladılarsa öyle bitecektir, demek değildir. Zîra, ilk açılımdan sonra, bir vesile ile o kişi şâyet zikre başlar ise, bu defa beyninde yeni açılımlar oluşacağı için, huylarında, davranışlarında bazı değişiklikler olmaya başlar.
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Astroloji ve Burçlar

Yıldızların konum ve hareketlerinin belli bir işaret sistemi oluşturduğuna ve bu sistem sayesinde gelecek, şimdiki durum ve geçmişe dair bilgi elde etmenin mümkün olduğuna inananların iştigal sahası olarak Astroloji, Arapça’da “İlm-i Ahkâm-ı Nücum” veya “Tencim” olarak adlandırılır.

Gökten gelecek tahmini

İlm-i Ahkâm-ı Nücum’u, “Tabii Astroloji” ve “Ahkâm Astrolojisi” olmak üzere iki ana disipline ayırmak mümkündür. Tabii Astroloji, feleklerin (gök küre) atmosfer ve yeryüzündeki dört unsura dayalı fizikî nesne ve olaylar üzerine yaptığı tesirleri inceler. Bunlardan hareketle geleceğe dair tahmin ve kehanetlerde bulunur.

Ahkâm astrolojisi ise, gök cisimlerinin insan kaderi üzerinde etkili olduğu inancıyla gelecek hakkında kehanetlerde bulunur.

Günümüzde astroloji dendiğinde halk arasında genellikle Ahkâm Astrolojisi anlaşılır. Bir insanın doğumu sırasında veya bir olay meydana geldiğinde astrolog/müneccim yıldızların konumuna bakar, bunu bir şema üzerinde belirler; sabit ve hareketli yıldızların yerleri arasındaki ilişkileri tesbit ederek gelecek hakkında tahminlerde bulunur.

Burç nedir?

Astroloji ile yakından ilgili bir diğer konu da “Burçlar”dır. Güneşin bir yılda takip ettiği düşünülen yörüngenin içlerinden geçtiği, belli sembollerle gösterilen on iki takım yıldızdan her biri bir burcu teşkil eder. Gökteki sabit yıldızlar küresinin ve özellikle burçlar kuşağındaki farazî şekillerin milattan önce 3 binli yıllardan beri bilindiği tahmin edilmektedir. (Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 6/422)

Güneşin takip ettiği düşünülen yörüngenin daire şeklinde olduğu var sayıldığında, 360 derecelik bu dairenin 30’ar derecelik 12 bölüme ayrılması sonucunda burçlar, güneşin burca girdiği tarih itibariyle şu şekilde sıralanmaktadır: Koç burcu (21 Mart), Boğa burcu (20 Nisan), İkizler burcu (21 Mayıs), Yengeç burcu (22 Haziran), Aslan burcu (23 Temmuz), Başak burcu (23 Ağustos), Terazi burcu (23 Eylül), Akrep burcu (22 Ekim), Yay burcu (22 Kasım), Oğlak burcu (22 Aralık), Kova burcu (20 Ocak) ve Balık burcu (19 Şubat).

Eşref saati ve burca göre insan grupları

Güneş, ay ve diğer gezegenler farklı süreler içinde doğudan batıya doğru süren kendi tabii yörüngeleri içinde burçları dolaşırlar. Her yıldızın bir hanesi, bir burcu vardır. Gezegenler burada belli bir süre bulunur, bu sırada o burcun etkisi altında kalırlar. Yıldızların, ait oldukları burçta bulundukları bu vakte “şeref vakti” veya sadece “şeref” denir. Dilimizde de yerleşmiş bulunan “eşref saati” tabiri buradan doğmuştur.

Güneşin dairevî yörüngesi içine bir kare ve dört üçgen şekli çizildiğinde, 12 burcun yerini tayin eden 12 nokta belirtilmiş olmaktadır. Dolayısıyla burçlar, bir daire içinde hem üçgen hem de kare ilişkisi içinde bulunurlar. Böylece mesela birinci üçgen Koç, Aslan ve Yay burçlarını gruplandırır. Bu burçların ortak tabiatı, kuruluk ve sıcaklık keyfiyeti, ateş unsuru ve tabiata mensup oluşlarıyla karakterize edilir. İkinci üçgenin gruplandırdığı Boğa, Başak ve Oğlak burçlarının ortak özelliği ise toprak unsuruna mensup, soğuk, kuru ve güneye ait oluşlarıdır. Öteki üçgenler için de benzeri gruplandırmalar söz konusudur.

Burçların bu şekilde dört üçgenle belli özelliklere sahip 4 ana gruba ayrılmasının yanı sıra, bir burcun üçte birinin veya yarısının bile kendilerine göre etkileri bulunduğu iddia edilir. Öte yandan burçların kendi aralarında olduğu kadar, güneş ay ve diğer 5 gezegenle olan münasebetleri de astrologlar tarafından önemsenir.

Burçların etkisine inanınca

Burçların insan üzerinde etkisi bulunduğuna inanmak, burç ve yıldız gibi gök cisimlerine müstakil bir kudret nisbet edilmesine ve giderek onlara tapmaya kadar varan inanışlara götürdüğü için, Tevhid akidesiyle bağdaşmayan son derece tehlikeli hususlardır.

Bu inanışların geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanları yaygın bir şekilde etkisi altına aldığı görülmektedir. Bu sebeple tarih boyunca ulema bu konuda oldukça hassas davranmış ve konunun imanla irtibatlı tehlikeli boyutlarına dikkat çekerek halkı uyarmıştır.

Yağmurlu bir gecenin ardından Efendimiz s.a.v. sabah namazını kıldırdıktan sonra, “Rabbiniz ne buyurdu biliyor musunuz?” diye sordu. Sahabe, Allah ve Rasulü bilir.” dediler. Şöyle buyurdu:

“Allah buyurdu ki: Kullarımdan bazısı mümin, bazısı da kâfir olarak sabahladı. Kim, ‘Allah’ın fazl u rahmetiyle yağmura kavuştuk.’ dediyse işte o bana iman etmiş, yıldızı reddetmiştir. Kim de ‘Filan ve falan yıldızın nev’i sebebiyle yağmura kavuştuk.’ dedi ise, o da beni reddetmiş, yıldıza iman etmiştir.” (Buharî, Müslim)

Burada geçen “yıldızın nev’i” ifadesi, eski kavimlerden beri bilinen astronomik olaylarla meteorolojik olaylar arasındaki ilişkiyi anlatmaktadır. Arapça’da “nev” kelimesi, ayın yörüngesinde deveran ederken uğradığı menzillerde kalış süresini ifade etmektedir. Bu sürelerin başlangıç ve bitimi, birtakım tabiat olaylarının ve meteorolojik hadiselerin meydana geliş zamanı olarak tecrübe ile tesbit edilmiştir. (İbn Âsım, Kitabu’l-Envâ’, s. 32 vd.)

Tabiat olayları-gök cisimleri ilişkisi

Yıldızların ve gezegenlerin hareketleriyle ilgili olarak kadim zamanlardan beri bilinen bu hususlar, zaman içinde bazı kavimlerde, tabiat olaylarını gök cisimlerinin hareketlerine bağlama inancını doğurmuştur. Efendimiz s.a.v.’in dikkat çektiği nokta da burasıdır.

Gök cisimleri, kendilerine hakim kılınan kozmik yasaya uygun şekilde hareket eden varlıklardır. Tabiat olaylarının ve meteorolojik hadiselerin bunlarla bağlantısı da yine ilahî kozmik yasanın bir gereğidir. Hal böyleyken yağmuru veya başka herhangi bir tabiat olayını gezegenlerin hareketlerine bağlamak, “Müsebbibu’l-Esbab: Sebeplerin Yaratıcısı” olan Cenab-ı Hakk’ı görmemek olduğundan elbette küfür olacaktır.

Bazı zamanların ve mekânların etkisi

Gök cisimlerinin olduğu gibi, bazı zamanların ve coğrafî mekânların insanların huyu, tabiatı, ahlakı, kabiliyeti, gidişatı… üzerinde tesirli olduğu inancı da doğru değildir. Cahiliye döneminde Araplar bu türlü inançlara sahip olduğu için, Efendimiz s.a.v. “Üç şey cahiliye adetlerindendir.” buyurmuş, bunların soy-sopa kötü konuşmak ve ölü için saçını başını yolarak ağlamak, bir de nev’lerden yağmur ummak olduğunu beyan etmiştir. (Buharî, Müslim)

Eğer bu tür olayların insanlar üzerinde, onların kişiliklerini dahi belirleyecek etkisi olsaydı, bütün insanların aynı emir ve nehiylere muhatap olmasının ve aynı hükümlere uymakla sorumlu kılınmasının bir anlamı olmazdı. (el-Merzûkî, Kitâbu’l-Ezmine ve’l-Emkine, s. 70)

Cahiliye Araplarının, insanın kaderiyle ilgili olan bütün bu hadiseleri gök cisimlerinin hareketlerine, gezegenlerin menzillere uğrayış ve buralarda kalış sürelerine bağlamasını anlamaz isek, Kur’an’da ve hadislerde “dehr” kavramı üzerinde hassasiyetle durulmuş olmasına bir anlam vermemiz zorlaşır.

Bilindiği gibi “dehr” zaman demektir ve Cahiliye döneminde insanların bütün kaderinin, yukarıda belirttiğimiz tarzda gök cisimleri ile kopmaz bir ilişki içinde olduğuna inanılırdı. (Zamanın, Eski Yunan’dan bu yana felekler ve “gök” dediğimiz kozmik sistem ile irtibatlı olarak izah edildiği bilinmektedir. Bkz. Merzûkî, a.g.e., 103)

Cahiliye Araplarının ağzından hikâye edilen “Bizi ancak dehr helâk ediyor.” (Câsiye Suresi, 24) sözü ve Efendimiz s.a.v.’in “Dehr’e sövmeyin. Zira dehr Allah’tır.” (Buharî, Müslim, Ahmed b. Hanbel) hadisi bu noktaya dikkatimizi çekmektedir.

Zikrettiğimiz hadiste geçen “Dehr Allah’tır.” sözünün anlamı şudur: “Bazı kimseler olayları dehre (zamana) bağlıyor; hoşlarına gitmeyen bir şey olduğunda, sebep olarak gördükleri dehr hakkında kötü laf ediyor. Oysa yaşadığınız her şey Allah’tandır. Siz sebep hakkında kötü söz söylediğinizde, Allah Tealâ hakkında konuşmuş olursunuz.”

Dolayısıyla, gezegenlerin uğradığı mutat durak yerleri olarak itibar edilen burçlar da dahil olmak üzere, hiçbir gök hareketinin ve cisminin insan tabiatı, kaderi, özellikleri ve kabiliyeti üzerinde etkisi yoktur. Bazı kitaplarda bu konuda nakledilen bilgiler, farklı kültürlerden harmanlanarak gelen ve dinimiz tarafından tasdik edilmemiş olan hususlardır.

Sonuç

Kur’an ve Sünnet’in onaylamadığı şekilde gaybdan haber alma çabası içine girmek, insanı asıl gayesinden alıkoyan ve giderek yaratılış maksadından uzak vadilere sürükleyen tehlikeli bir meşgaledir.

Bizim için gerekli ve lüzumlu olan gaybî bilgiler zaten Kur’an ve Sünnet tarafından verilmiştir. Bunun ötesine uzanarak haddimizi ve yetkimizi aşmak, kulluk bilincimize bir katkı sağlamayacağı gibi, tam tersine şeytanî vesveselerin esiri olarak kendimizde birtakım istidatlar, kuvvetler ve yetenekler vehmetmemize yol açar. Bunun sağlayacağı paye ise -Allah’a sığınırız- şeytanın avaneliğinden başka bir şey değildir.

Ne Sahabe ne de Selef uleması böyle şeylerle meşgul olmuştur. O kutlu nesillerin örnekliği ise, eğer yeterince örnek alabilirsek, bizim için her türlü tehlikeden emin olmanın, her türlü payenin ötesinde “kulluk” makamına erişebilmenin biricik adresidir.

http://www.ebubekirsifil.com/index.php?sayfa=detay&tur=dergi&no=90

Hocam; burçlarla ilgili bilgi verir misiniz?
CEVAP: Burçlar zaten var. Fakat bunlar üzerine yazılanlar spekülasyon. belki yüzyılların birikimine dayandığı için belli oranda bir isabet de tutturulabilir. Fakat asıl tehlike insanın iradesini ve kendi kendisini değiştirme ve terbiye etme yeteneğini olumsuz etkilemesi. Bu çok önemli. Onun için burç hurafesine itibar etmemek lazım. İnsanlara "değişmeme ve gelişmeme" bahanesi sunan bir fatalizmi yerleştiriyor. Vahyin temel değerleriyle uyumlu değil. M. İslamoğlu


Burçlar ve yıldız falı.

Yıldız kümelerinin, ayın ve dünyanın belli bir yörünge parçasında ve konumda olmalarının insanın mukadderatı ile hiçbir alakası yoktur ve bunlar insanın iradesini ve kaderini belirleyemezler. İnsanı etkileyen kendisi, başka insanlar, melekler, cin şeytanları ve tabiat şartlarıdır. Bunlara karşı da iman, irade ve ibadet silahlarımız (korunma araçlarımız) vardır. Burçların insanlara etkisi, belli bir burçta doğmanın karakteri vb. belirleyeceğini ne din kabul ediyor ne ilim. Hiçbir bilim dalında ve dini naslarda bu etkiyi kabul eden bir tek satır bulamazsınız.H.Karaman
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
"Burçların insan üzerinde etkisi bulunduğuna inanmak, burç ve yıldız gibi gök cisimlerine müstakil bir kudret nisbet edilmesine ve giderek onlara tapmaya kadar varan inanışlara götürdüğü için, Tevhid akidesiyle bağdaşmayan son derece tehlikeli hususlardır"

Tapmak ayri Allah'ın izni, fazlı ve rahmeti ile bu sebebleri yaradanin Allah oldugunu bilincinde olmak ayri...

ben hastalandigim zaman ilac alirim fakat beni iyilestirenin ilac degil Allah oldugunu asla unutmam,ilaca sifa özelligini verenin Allah olduguna inanirim.

Burçların insan üzerinde etkisine inanmiyorsunuz,tamam...peki her insanin farkli özelliklerde,farkli kabiliyetlerde yaradildigina inaniyorsunuzdur herhalde.Siz ananiza cekmis olabilirsiniz,kardesinizde babaniza cekmis olabilir.
yani cocuklar huy karakter ve görünüs olarak Allahin izniyle ana babalarina cekebiliyorlar.
Bu durumda ana babaya müstakil bir kudretmi nisbet etmis oluruz?
Yoooo...
Inanirizki,
Anayi babayi yaradan Allah,huylari karakterleri yaradanda Allah,onlara cekme,onlara benzeme özelligini yaradanada Allah...bunun bilincinde olarak ana babaya cekmis olmamiz onlara taptigimiz anlamina gelmez hasa.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
demekki bu konuda ihtilafli bir konu.Kimi müslümanlar dogum tarihlerinin insanlarin karakter özelliklerine tesiri olduguna inanmiyorlar. Bu durumu dogum tarihimize tapmakmis gibi algiliyorlar,karakter özelliginin sebebini Allahtan degilde dogdumuz zamandan bilme tehlikesine düsebilecegimizii iddia ediyorlar.
Bu durum sifayi Allahtan degilde ilacdan bilmek gibidir,Allah korusun.
Yildizlarin tesiri ilmi bir gercektir,bu konu hakkinda bircok islam aliminin aciklamalari var.Ebubekir Sifil hocamizin bunu neden inkar ettigini aklim almiyor dogrusu...
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
biraz aklınızı geride tutsanız anlayabilirsiniz diye düşünüyorum

müşriklerin hakkında inen ayetlere bakarsanız yekulune Allah.. diye cevablarına
onların aslında bugün yaşayan kendini Müslüman olarak ifade eden bir çok müslümandan daha fazla Allah'a inandıklarını görürsünüz
ama ne varki iman pürüz kabul etmez

konuştuğumuz şeyler hakkında efendimiz aleyhisselamın hadisleri nakledildi. buna nakil denir.
cevab ise halen devam ettiğinizi felsefi söylemler.
yada ne idüğü beliirsiz doğruluğu hakkında kesin bir sözü olmayan kimselerin sözleri

müslüman imanını düşündüğü gibi diğer müslümanların imanlarını da düşünmek zorundadır.
herkesin algısnın farklı olabileceğinden şirk tehlikesine karşı durmalıdır.

tabi siz bilirsiniz
hayatınızı neye bakarak idame ettireceğiniz sizin bileceğiniz iştir.
biz hak söz burdada söylensin dedik bukadar :gl
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
müşriklerin hakkında inen ayetlere bakarsanız yekulune Allah.. diye cevablarına
onların aslında bugün yaşayan kendini Müslüman olarak ifade eden bir çok müslümandan daha fazla Allah'a inandıklarını görürsünüz
ama ne varki iman pürüz kabul etmez

Dr. Mehmet Sürmeli'nin şöyle diyor; "Ebu Cehil'in bile Allah algısı, bugünkü birçok Müslüman'dan çok daha düzgündü."
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
müslüman imanını düşündüğü gibi diğer müslümanların imanlarını da düşünmek zorundadır.
herkesin algısnın farklı olabileceğinden şirk tehlikesine karşı durmalıdır.
l

ne demek istediginizi simdi anladim.Sen anladiysan bile baskalari yanlis anlar,onun icin bu konulari gündeme getirme diyorsun...tamamda,biz burada orta yolu konusuyoruz,sizin sirk dediginiz zaten yaygin,falcilik yaygin,büyücülük yaygin,burada konusulanlar bunun disinda,kudreti yildizlardan burclardan biliyoruz,Allahin izni ve kudreti ile insanin dogum tarihinin insan karakteri üzerindeki etkisini konusuyoruz,bu suna benzer:
Sifali bitkileri yaradan Allah,onlari yaradan ve sifa verme özelligini veren Allahin sifali bitkilerinin özelligini konusmak gibidir.Bu zaten yapiliyor,yani sifali bitkiler olsun,ilaclar olsun ve diger sebeblerin fayda ve zararlari olsun konusuyluor,fakat genel olarak fayda ilacdan bitkiden biliniyor,buna ragmen bu konuda simdi davrandiginiz gibi titiz davranmiyorsunuz,uyarmiyorsunuz...simdi ise hemen sirk damgasini vuruyorsunuz,yok islamda böyle birsey diyerek noktayi koyuyorsunuz,nasil olmaz kardesim,ibrahim hakki hazretleri,Muhyiddin A'râbî hazretleri yalanmi söylüor?
Hadis var diyorsunuz,tamam,fakat her hadisi kendi kafamiza göre anlayamayiz,söylenis sebebine ve tam olarak ne kastedildiginede bakmak lazim.Islam alimleri nasil yorumlamis buda önemli...

Sonuc olarak derimki,aslinda haklisiniz.
Her burçta doğan aynı karaktere sahip olsa, bütün dünyadaki insanlar 12 karakterli olurlar. Aynı burçta doğan iki kişiden biri âlim, diğeri zalim, biri sert, öteki yumuşak olabilir. İnsanların karakterlerini burçlar tayin etmez.
Buna bende inanmam.
Yani yıldız falcılığında doğum tarihine göre kişiye sabitlenen karakter, eğitilir olmaktan uzaktır. Kişiye doğum tarihine göre bir karakter biçeceksiniz ve onu bu biçilmiş karaktere göre yargılayacaksınız, ona buna göre davranacaksınız...bu BATILDIR!
Tevhid inancına göre kişiyi karakteriyle birlikte yaratan Allah’tır. Kişinin, sahip olduğu karakteri çerçevesinde terbiye edicisi de Allah’tır. Allah kullarını doğrudan terbiye ettiği gibi, din göndererek kullarının irâdesine kapı açmak sûretiyle de terbiye eder. İnsan davranışlarını sahip oldukları karakterler içinde eğiterek dizginleyen müessese dindir. Neticede kul, karakteri nasıl olursa olsun, terbiye edilmeye hazır bir potansiyel hüviyetindedir.
Fakat yinede her insanin imtihani farkli farklidir,kabiliyetler,zaaflar farkli farklidir,bunlari yaradan Allahdir,bu zaaflari cüzi irademizle terbiye etmek,kabiliyetleride gelistirerek hayra yönlendirmek mümkündür ve bunlarin bir sebebi vardir,bu sebeblerden birinin dogum tarihiyle ilgili oldugunu söyleyen islam alimleri vardir...yani yanlis anlamayin yine,bu karakter özelligini sebeblerden bilmiyoruz,sebebleri yaradan Allahtir ve kimse nezaman dogacagini,hangi özellikte,hangi görünüste yaradilacagini kensidi secmemistir,bu Allah takdiridir,bunu bilmekle birlikte Allahin bize lutfettigi kabiliyetleri bilmenin,zaaflari bilmeninde bir sakincasi yoktur.
Bu zaaf ve kabiliyetleri egitip terbiye etmek icin bunlari bilmek lazim,bilmek icin arastirmak lazim.Bunu bazi alimler yapmislar,bu ilimle mesgul olmuslar ve dogum tarihiyle ilgili oldugunu söylemisler.
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
ne İbrahim hakkı hazretleri nede İbn.arabi hüccet değildir
müçtehid imamlarımız hemen hepside benim sözüme karşılık efendimiz aleyhisselamın sahih bir sözünü bulduğunuzda
benim sözümü terk edin diye buyurmuşlardır.
bu mezkur konu hakkında efendimize ait hadis ler mevcut ve zikrettik
hadisleri masum olmayan hatta müçtehid olmayan kimselerin sözlerine tercih etmek
İslamın edeb anlayışına da terstir.
güzel kardeşim belli başlı şirke alet edilmiş konular var.
mesela siz şunu diyebilirmisiniz?
efendimiz aleyhisselamın tasvirini yapıyoruz bunda ne var biz ona tapmıyoruzki !
Allah teala hayvanları misal verir (enam) derki size onlarda fayda var etlerini yersiniz tarlalarınızı sürersiniz musahhar kılmıştır yani
yıldızlar hakkında böyle bir haber varmıdır?

bitkiler gibi meslelerde hassas davranmadığımızı söylediniz bu belki bizim eksikliğimiz veya bilgisizliğimiz lakin bu mesela bu mevzuyu perdelememeli.

herhalukarda ben direk şirk damgası vurmadım yol var dedim
ben bu mevzuyu inanmasam bir şey kaybetmem ama siz inanırda yanılırsanız bu tehlikelidir
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Tabii Astroloji, feleklerin (gök küre) atmosfer ve yeryüzündeki dört unsura dayalı fizikî nesne ve olaylar üzerine yaptığı tesirleri inceler. Bunlardan hareketle geleceğe dair tahmin ve kehanetlerde bulunur.

Tahmin ve kehanette bulunulmaz, 12 burcun yıldızının belli özellikleri ta idris peygamberden gelen bilgilerle insanlığa mal edilmiştir. Ona 12 yıldızn tesirleri vahyedilmiştir.

Sonraki yüzyıllarda astroloji ilmide her ilimde olduğu gibi gelişme kaydetmiş ve ilerleyen bilim ışığında önemi artmıştır.
Son bilime göre yıldızlardan gelen ışınların her zerresi bilgi yüklüdür, ve kaynağı levhi mahvuzdur. Oradaki ayrıntılar Allahın bildirdiği kadar bilinir.

Ama genel itibariyle yıldızların özelliklerinin insan beyninde açığa çıkardığı etkiler bilindiğinden şu şu gelilşmeler olacak denilir. Olayların ayrıntıları bilinmez. Örneğin yaklaşmakta olan bir ekonomik kriz ve doğa olayları bilinir, bu fal ile cincilik ile değil, yıldızın özelliğinin o vakitteki etkisinin açılarının hesaplanması neticesi astrologlar tarafından bildirilir.

Ahkâm astrolojisi ise, gök cisimlerinin insan kaderi üzerinde etkili olduğu inancıyla gelecek hakkında kehanetlerde bulunur.

12 yıldızın tesirleri dediğimiz ve kaynağını levhi mahvuzdan alan bilgiler zinciri ile yeryüzünde meydana gelen ve gelmekte olan ve olacak olan gelişmeler sözkonusudur. Bir saniyemiz bile bundan beri değildir. Kader her an tecelli etmektedir, bu otomatik bir sistemdir ve düzgün işlemektedir.

Gökyüzünde şu cisim bu cisim bizim kaderimizi etkiliyor değil, yaşamakta olduğumuz kaderin tecellisi kozmik ışınların kaynağından bize ulaşan etkiler zinciridir. Yani levhi mahvuzdan.

Yıldızlar Allah esmalarının bileşimidir herbirinin görevi ayrıdır. Örneğin yay burcu jübiterin etkilerinin tecelli ettiği yani Allahın GANİ VE muğni-malikelmülk …. İsimlerini açığa çıktığı ve bu yönde yeryüzünü gönderdiği kozmik ışınlarla etkileyen bir burçtur.
Örneğin Balık Allahın MUSAVVİR isminin tecellisisnin açığa çıktığı uranüsün etkisindedir ve bu yıldız yeryüzüne gönderdiği kozmik ışınlarla bu yönde etkiler.

Örneğin Allahın CEBBAR ismi Koç burcunda açığa çıkarki oda Mars yıldızının etkilerindendir. Savaş ve şiddet olaylarının arttığı zaman dilimleri Marsın etkisinin ağırlıkta olduğu dönemlerdir.

Her bir yıldız Allahın birkaç esmasının terkibiyle oluşmuştur.. Yeryüzüne e tkileride , bileşimlerindeki esma isminin zuhurudur.


 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Günümüzde astroloji dendiğinde halk arasında genellikle Ahkâm Astrolojisi anlaşılır. Bir insanın doğumu sırasında veya bir olay meydana geldiğinde astrolog/müneccim yıldızların konumuna bakar, bunu bir şema üzerinde belirler; sabit ve hareketli yıldızların yerleri arasındaki ilişkileri tesbit ederek gelecek hakkında tahminlerde bulunur.

Tahminlerde bulunulmaz, astroloji bir bilimdir ve hesap işidir, o kişinin doğum anındaki yıldızların gökyüzündeki konumlarının derecelEri hesaplanır ve kişiye BURCU-YÜKSLENİ-AYBURCU tesirleri bağlamında oluşmuş kişilik özellikleri bildirilir.

Çıkarılan yıldız haritası ise kişinin kaderinin ta kendisidir. Yaşayacağı gelişmeler orada bellidir. Ama yaşayacağı olayların ayrıntıları Allah ilminde levhi mahvyzdadır onu kimse bilemez. Saidmi , şakimi, mutlumu mutsuzmu oacağı, dini duyarlılığı, zenginmi fakirmi mi olacağı haritasında alenen mevcuttur ve astroloji ilmini öğrenmiş her kişi bunu okuyabilir.

Burçların insan üzerinde etkisi bulunduğuna inanmak, burç ve yıldız gibi gök cisimlerine müstakil bir kudret nisbet edilmesine ve giderek onlara tapmaya kadar varan inanışlara götürdüğü için, Tevhid akidesiyle bağdaşmayan son derece tehlikeli hususlardır.

Allahın esma terkiblerinden oluşmuş ve kendilerine bildirilen görevi ifa eden yıldızlara güç ve kuvvet malderek, onlardan korkma, onlara tapınmak cahiliyedir. Yıldızlar OL emri gereği kendilerine ne bildirilmişse onu yapar.

Levhi mahvuzda yazılı olan insanlığın kaderi olan an be an yeryüzüne gönderilen ışınmılarındaki yüklü kozmik bilgileri hedefine göndermek suretiyle tecelli oluyor kader.

İnsanlığın yaşamakta olduğu olayların biligi kayıtlarıdır bu ışınlar. O ışınların olumlu olumsuz tesirleri vardır. Olumsuz tesirlerinden kurtulmak üzere zikir mekanizması varedilmiştir. Dua ve zikir ile insanlar ya bu olumsuzluklardan kurtulur, yada kaderlerine razı olur verileni yaşarlar.


 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Kur’an ve Sünnet’in onaylamadığı şekilde gaybdan haber alma çabası içine girmek, insanı asıl gayesinden alıkoyan ve giderek yaratılış maksadından uzak vadilere sürükleyen tehlikeli bir meşgaledir.

Gaybdan bilgi zaten alınamaz.
Kaderin kaynağı levhi mahvuzdur ve melekler tarafından korunmaktadır.
Cin etkisinde olanlar bize yaşanmakta olan olaylar ve yaşanmışlsar hakkında bilgi verebilir , gelecek hakkında bilgi veremez, o yasaktır.
Eğer veren varsa ve bu bilgiler doğruysa, Allahın bildirdiği kişiye biz karışamayız ve sorgulayamayız.
Ancak kaynağı levhi mahvuz olan kader bilgileri , yıldızların kozmik ışınımlarıyla her an yeryüzüne tecelli eder ve olaylar yaşanır. Bu ilahi bir sistemdir, sistemde değişim olmaz. Sisyetmi değiştiran tek şey dua ve zikiridir.
Bizim için gerekli ve lüzumlu olan gaybî bilgiler zaten Kur’an ve Sünnet tarafından verilmiştir. Bunun ötesine uzanarak haddimizi ve yetkimizi aşmak, kulluk bilincimize bir katkı sağlamayacağı gibi, tam tersine şeytanî vesveselerin esiri olarak kendimizde birtakım istidatlar, kuvvetler ve yetenekler vehmetmemize yol açar. Bunun sağlayacağı paye ise -Allah’a sığınırız- şeytanın avaneliğinden başka bir şey değildir.

ASTROLOJİ, İLAHİ DÜZEN’İN NASIL İŞLEDİĞİNİ, İNSANLIĞIN OLUŞ DÜZENİ VE SİSTEMİNİ GÖSTEREN BİR İLİM DİR.
Eğer insanlık bu ilime yeterince önem verseydi şu anda dünyada yaşanan sorunların çoğu yaşanmazdı.
Astroloji insanın tüm yaşama yön veren bir mekanizmadır.
İnsanların beyinleri, çeşitli takımyıldızlardan gelen kozmik ışınlarla programlandığına göre, insanların KADERidir astroloji.
Yıldız kümelerinin, ayın ve dünyanın belli bir yörünge parçasında ve konumda olmalarının insanın mukadderatı ile hiçbir alakası yoktur ve bunlar insanın iradesini ve kaderini belirleyemezler.

BÜTÜN YILDIZLAR ALLAH’IN EMRİNDEDİRLER!

Evrendeki tüm varlıklar, yıldızlarda dahil varedenin esma özelliklerinin terkibi şeklinde yaratılmışlardır. Yani tüm takım yıldızlar, yıldız birikimleri olan galaksiler hep Allah’In sayısız isimlerinin ve vasıflarının yoğunlaşmış halleridir .
Ve bunların yaydıkları sayısız kozmik ışınım kendilerini oluşturan Allah esmasının etkilerini tüm varlığa yayılmasından başka bir şey değildir.

İnsana bakıp, “bu, etten-kemikten ibaret basit bir hayvandır!. Ruhu yoktur!!! Ebedî bir hayatı yoktur!. Değişime girer ve tükenir!.” demek ne kadar ilkel ve dargörüşlü bir anlayış ise; Galaksilere, takım yıldızlara, burçlara, Güneş sistemindeki planetlere bakıp da, onlar için. “bunlar basit yıldızlardır. Doğar, ölürler. Canlılıkları yoktur, cansızdırlar!. lâf olsun diye oluşmuş ve oluşmaktadırlar!. Ne etki alırlar ne de etki verirler.” demek de o kadar ilkellik ve dargörüşlülüktür!.

“HİÇBİR ŞEY HARİÇ OLMAMAK ÜZERE, HER ŞEY ALLAH’I TESBİH VE HAMD ETMEKTEDİR ANCAK SİZ ONLARIN TESBİHİNİ ANLAYAMAZSINIZ” (İsrâ – 44)

Âyeti dahi onların canlılığına ve bir görev îfa etmekte olduğuna işaret etmektedir.
Böylece olayı izah şartlarından mahrum olan eski kemâl ehli de, bu yıldızlarda yaşayan meleklerden sözetmişlerdir ki esasen aynı şeydir. Bir kısmı da yıldızların ruhunu ifadeye çalışmıştır ki; bu da aynı şeydir.
Nahl sûresinin 16’ncı âyetinde;

“YILDIZLA ONLAR HİDÂYET BULURLAR” denmektedir.

Yıldızların yaydığı kozmik ışınımlar, onların beyne ulaşması, ‘’hidâyet’’ dediğimiz olaya yol açan beyin devrelerini açması ve o kişinin takdîri Hüda ile böylece hidâyet bulması hiç de yadırganacak bir olay değildir!.

‘’Allah’ım beni doyuran sensin!’’ dediğin zaman, yediğin gıdaların çeşitli organların tarafından değerlendirilerek enerjiye çevrilmesi olayı nasıl ana mânâyı değiştirmiyor ve ortadan kaldırmıyor ise; burada da olay aynıdır!.
Burada anlaşılması gereken en önemli olay şudur:

Bedene nisbetle yenen yemeğin, içilen suyun, teneffüs edilen havanın yeri ne ise, yıldızlardan beyne ulaşan ışınımın yeri dahi odur!.

Nasıl ekmeğe suya havaya tapınılmıyorsa, böyle bir şey ilkellik ise, aynı şekilde yıldızlara tapınmak da o derece ilkelliktir!.
Varlıkta mutlak hüküm süren-tasarruf eden, Allah azze ve celledir!.
Dilemiş ve herşeyi bir vesîle ile meydana getirmiştir.

“GECEYİ VE GÜNDÜZÜ, GÜNEŞİ VE AYI SİZLERE TESHİR BUYURDU. BÜTÜN YILDIZLAR DA O’NUN EMRİNDEDİRLER!. ELBETTE BUNDA AKLI OLAN KAVİM İÇİN, İBRETLER VARDIR (Nahl – 12)

Allah, yeryüzünde “Halife” olarak insanı meydana getirmek istedi. Onda, kendi özelliklerini izhar etmeyi diledi. Ve onu meydana getirecek muhteşem kozmik fabrikayı, yâni kâinatı yarattı!. Sonra onun içinde, kudretiyle insanı yarattı ve nihâyet onu kendine ayna kıldı!. Tâ ki sayısız özellikleri onlarda her birinde ayrı ayrı yansısın!.

“Allahû Teâlâ yaratıklarını karanlık içerisinde yarattı ve sonra onlara NÛRUNDAN SAÇTI. O NURDAN KİME İSABET EDERSE HİDÂYET BULUR. Ve her kime isabet etmezse dalâlette kalır”. (Tırmizî)
“VE YILDIZLA ONLAR HİDÂYET BULURLAR” (Nahl – 16)
Bu anlayışla eğer araştırırsak, bu hususa işaret eden daha nice âyet buluruz.

Evet, “Yıldızla hidâyet bulurlar”.
Kimler?.
Hidâyet bulanların tümü!.
Çünkü, âyeti kerîmede sınırlayıcı hiçbir hüküm yok!.

Ama bazıları kıt düşünce tarzından kurtaramadığı için kendini, âyetin mânâsı son derece dar kapsamlar içinde algılar ve “Çölde yollarını kaybedenler, yıldızlara bakarak yollarını bulurlar” şeklinde bir anlam çıkartırlar.
Diğer taraftan “YILDIZLAR DA ONUN EMRİNDEDİRLER. AKLI OLAN İÇİN BUNDA İBRET VARDIR!” şeklindeki açıklama dahi, yıldızların O’nun emri ile birtakım işler yapmak üzere varedildiğini; cansız, işe yaramaz, süs olsun diye yaratılmış şeyler olmadığını anlatmaktadır.

Ancak bütün bunları değerlendirebilmek için “AKLI OLANLARDAN” olmak lâzımdır.



 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Tahmin ve kehanette bulunulmaz, 12 burcun yıldızının belli özellikleri ta idris peygamberden gelen bilgilerle insanlığa mal edilmiştir. Ona 12 yıldızn tesirleri vahyedilmiştir.

Sonraki yüzyıllarda astroloji ilmide her ilimde olduğu gibi gelişme kaydetmiş ve ilerleyen bilim ışığında önemi artmıştır.
Son bilime göre yıldızlardan gelen ışınların her zerresi bilgi yüklüdür, ve kaynağı levhi mahvuzdur. Oradaki ayrıntılar Allahın bildirdiği kadar bilinir.

Ama genel itibariyle yıldızların özelliklerinin insan beyninde açığa çıkardığı etkiler bilindiğinden şu şu gelilşmeler olacak denilir. Olayların ayrıntıları bilinmez. Örneğin yaklaşmakta olan bir ekonomik kriz ve doğa olayları bilinir, bu fal ile cincilik ile değil, yıldızın özelliğinin o vakitteki etkisinin açılarının hesaplanması neticesi astrologlar tarafından bildirilir.



12 yıldızın tesirleri dediğimiz ve kaynağını levhi mahvuzdan alan bilgiler zinciri ile yeryüzünde meydana gelen ve gelmekte olan ve olacak olan gelişmeler sözkonusudur. Bir saniyemiz bile bundan beri değildir. Kader her an tecelli etmektedir, bu otomatik bir sistemdir ve düzgün işlemektedir.

Gökyüzünde şu cisim bu cisim bizim kaderimizi etkiliyor değil, yaşamakta olduğumuz kaderin tecellisi kozmik ışınların kaynağından bize ulaşan etkiler zinciridir. Yani levhi mahvuzdan.

Yıldızlar Allah esmalarının bileşimidir herbirinin görevi ayrıdır. Örneğin yay burcu jübiterin etkilerinin tecelli ettiği yani Allahın GANİ VE muğni-malikelmülk …. İsimlerini açığa çıktığı ve bu yönde yeryüzünü gönderdiği kozmik ışınlarla etkileyen bir burçtur.
Örneğin Balık Allahın MUSAVVİR isminin tecellisisnin açığa çıktığı uranüsün etkisindedir ve bu yıldız yeryüzüne gönderdiği kozmik ışınlarla bu yönde etkiler.

Örneğin Allahın CEBBAR ismi Koç burcunda açığa çıkarki oda Mars yıldızının etkilerindendir. Savaş ve şiddet olaylarının arttığı zaman dilimleri Marsın etkisinin ağırlıkta olduğu dönemlerdir.

Her bir yıldız Allahın birkaç esmasının terkibiyle oluşmuştur.. Yeryüzüne e tkileride , bileşimlerindeki esma isminin zuhurudur.



bütün peygamberler kavimlerini Allah'a çağırdıklarında
kendilerince haklı ! mazeretleri hep olmuştur, olacaktır.
öne sürdüğünüz şeylerin hurafe olup olmadığı ise dayandıkları isnada bağlı olarak belirlenir.
İdris aleyhisselam ait isnad nedir bunu almak isterim.

Levhi mahfuzdan bilgi aşırılması süleyman aleyhisselam zamanında engellediği halde bu bilgi akışının devam ettiğini ileri sürmek
ya cahiliye aklının bir ürünü yada sağlam bilgiliye dayanıyordurki biz bunuda öğrenmek isteriz.
ileride gaybden haber vermek değildir dediğiniz halde yaklaşan bir sıkıntı bilinebilir dediğinize göre gayb nedir?gayb çeşirleri varsa onları almak isterim .yada mugayyebatı hamseye giren konular varmıdır bu yıldız haberlerinde.
Sİzin kader anlayışınızıda öğrenmek isterim bu kader anlayışınızda insanların iredesi ne ölçüdedir.kaderiye mezhebine bir yakınlığınız varmı?

tekrar dan gayb ve cin etkisi hakkında Kur'anı bilgileri gözden geçirmenizi tavsiye ederim.cinlerin bilgi alması gibi bir şey söz konusu değidir.

son olarak yularılarda alıntı yaptığım İslami ilimlerde belli yerlerde olan kimseler yok dediği halde sizin ısrarlı kabulünüzün Müslümanlarca ilmi olmadıkça hiç bir değeri olmadığı aşikardır.

eklemek istedim ayetleri anlam mecrasından çıkararak görüşlerinizi haklı çıkaramak için kullanmak olsa olsa Kur.'ana yapılan haksızlıktır.
nahl suresinin 16. ayetinin siyak sibak-ı ile ne anlam taşıdığını buraya siz aktarırsanız daha iyi olur
Kuraniyyun taifesinden olup olmadığınızı anlamak adına
 
Üst