Hikem
Kıdemli Üye
- Katılım
- 31 Ağu 2009
- Mesajlar
- 6,073
- Tepkime puanı
- 702
- Puanları
- 0
Vehbe Zuhayli hocanın söyleşisinden bir kesit aktarıyoruz:
Bir diğer husus, yahudilik, hiristiyanlık ve islâmı bir potada eritip çözmek için ibrâhimî din esasından hareket ediyorlar. Gerçekte bu, din değildir. Çünkü din, hatta tevhid dini olması dığında Hz. İbrahim´in dini ve bağlı olduğu ilkeler bilinmemektedir. Aynı şekilde Yahudi ve hristiyanlığın ?mensuplarının da ifade ettiği üzere- temel ilkeleri yoktur. Bu gün elimizde olan Tevrat Musa (a.s.)´a inen Tevrat mıdır? Bu günkü İncil, Hz. İsa (a.s.)´a inen İncil midir? Onlar bunun mahza tarih olduğunu kabul ediyorlar. Yani onların da itiraf ettiği üzere bu kitaplar Hz. İsa´ya ve Hz. Musa´ya inen kitaplar değildir. Dolayısıyla onlar temelsiz bir zeminde/boşlukta hareket ediyorlar.
Bizim şeriatımız ise ?Allah´a hamdolsun- katî olarak sâbit ve kıyamete kadar geçerli bir kitap olan Kur?ân-ı Kerim´e dayanmaktadır. Dolayısıyla bu durum islâm aleyhine kurulan komploları deşifre ettiği için bizim bu dönüşümü ve sinsi planları reddetmemizi gerektiriyor.
Diyalog konusuyla ilgili bir diğer nokta ise şudur. Bu işleri yönlendirenler muğâlata yapıyor ve hakikatleri çarpıtıyorlar. "Allah´a iman ettim" dediklerinde biz diyoruz ki: bu iman ettiğiniz Allah kimdir? Nasıl bir şeydir? Hristiyanlar onun İsâ olduğunu; Yahudiler ise ilahlarının Üzeyir (a.s) veya madde olduğunu söylüyor. Dolayısıyla temel itibariyle sapkın bir tanrı tasavvurları var. Halbuki biz öncelikle imânın üzerine kurulduğu zeminin/asılların üzerinde ittifak etmemiz gerekir.
Ayrıca onlar bu diyalog konusunda yalan söylemektedir. Öncelikle, birlediğimiz ilahın kimliği ve nasıllığı üzerinde birleşmeliyiz. Onların akidelerinin aslı yerin ve göğün yaratıcısı, güzel isimleriyle, yüce sıfatlarıyla, üstün buyruklarıyla, mahlûkat üzerindeki kudretiyle, yaşatması, öldürmesi ve tekrar diriltmesiyle temeyyüz eden Allah Teâlâ´yı tevhid (birleme) akidesiyle uyuşmamaktadır. Çünkü onların Allah Teâlâ ile ilgili bütün bu hususlara ilişkin inançları farklıdır. Dolayısıyla her konuda bizden ayrılmaktadırlar.
Bir nokta daha var: eğer diyalog, diğer dinlerle bir arada yaşamaksa biz buna açığız. Biz zaten başından beri diğer din mensuplarıyla birlikte yaşamaya çağırıyoruz. Onları dinleriyle baş başa bırakıyoruz. Nitekim onları dinleri üzerine bırakmakla, dinlerine karışmamakla emrolunduk. Biz çatışmacı değiliz. Terörü üretenler, İslam ve Müslüman düşmanlığını besleyenler onlardır. Sürekli olarak İslâm´a ve Müslümanlara saldırmanın yollarını arıyorlar. Dolayısıyla bu şartlardaki diyalog doğru değildir. Eğer bu hususta samimi ve iyi niyetli iseler bilmeleri gerekir ki biz başından beri insanlığı erdeme, barışa, ahlâka, değerlere, birlikte yaşamaya, evrensel medeniyete, diğer halk ve milletlere karşı açık olmaya çağırmaktayız. Öyle gözüküyor ki bu projenin organizatörleri diyaloğun hedeflerini belirtirken, "biz dinimizi muhafaza edeceğiz.
Mazide takılıp kaldığımız şeklindeki ithamları hiçbir sağlam esasa dayanmamaktadır. Bizi bu şekilde itham edenlerin asıl kendileri töhmet altındadır. Çünkü onlar Allah´ın dinini ve şeriatını ötelemektedir... Kur?ân ve Sünnet´in belirlediği şerî esasların gereklerini yerine getirmemektedirler.
Samimi, olumlu, bütün tarafların eşit olduğu, dinler ve medeniyetler arasındaki farklılıklara saygılı bir diyaloğun getirilerine karşı olmamız doğru olmaz" diyorlar. Ancak zannedildiği gibi din tekdüze bir şey olmayıp Kur?ân-Kerim´le çatışan mevcut Tevrat ve İncil´den bütünüyle farklıdır. Eğer söyledikleri gibi bir durum sözkonusuysa şunu sormak gerekiyor: Yahudi ve Hıristiyanlar Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve Sellem)i kabul ediyorlar mı? Hz. Muhammed´in son peygamber olduğuna inanıyorlar mı? Hayır! Öyleyse bunun neresi diyalogdur? Dolayısıyla yürütülmekte olan diyalog inandırıcı değildir. Çünkü diyaloğun bir şartı da tarafların birbirini tanımasıdır. Bir diyalog toplantısında Kıptîlerin papasına, "Gelin makul bir noktada buluşalım ?devletlerin birbirini tanımasıyla ilgili diplomatik protokollerde olduğu gibi- siz bizi tanıyın, biz de siz tanıyalım. Bunu yaparsak aramızdaki tartışmalar son bulur ve sorunu çözmüş oluruz" dediğimde diyalog konusundaki samimiyetsizliğinin ifadesi olarak soruya cevap vermedir. Çünkü o bizi tanımıyor ve kabul etmiyor.
Danimarka´dan Suriye´ye bir misyoner grup gelmişti. İçlerinden birinin yüksek bir dinî lider olduğu söylendi. Ona, "Müslüman olur musun?" dediğimde "ben müslümanım zaten" dedi. "Müslümansan hristiyanlıktan çıktın demektir" dedim. Yani bunlar gerçekte bizi çelişkiler yumağı olan bir şeye çağırıyorlar? Hiçbir dinin esaslarında saygılı değiller.
Hamdi Arslan Hoca: Hristiyanların hepsi aynı mı? Mesela Ortodoksluk, Katoliklik ve Protestanlık gibi mezhepler var.
Vehbe Zuhaylî Hoca: Aralarında ihtilaflar olmakla birlikte sonuçta hepsi Mesih´i tanrılaştırmaktadır. Bu gerçeği iyi bilmeliyiz. Biz bir ve tek olan Allah´ı kabul ederken onlar bir beşeri, tanrılaştırmaktadır. Önce gelin bu sorunu çözelim. Hz. İsa´nın ilah olması mümkün müdür?! İlahlığın gereği olarak şunu da sormak lazım: Yeryüzünü ve gökleri yaratan kimdir? İddia ettikleri gibi Allah Teâlâ´nın, yetkilerini Hz. İsa´ya devretmiş olması mümkün müdür? Bir Marksist bir hristiyana sormuş: "Evrenin İsa´nın ürünü olduğunu mu söylüyorsun?" "öyleyse" demiş "ben kesinlikle eminim ki İsa böyle bir şeye kadir değildir". Yani "Hz. İsa´da ilahlık kıstasları yoktur" demek istemiş. Netice olarak hakk olan biziz. Ancak bu, diğer din mensuplarıyla çatışacağız anlamına gelmemektedir. Aksine onların dinlerine karışmayız. Cehennem onlar için yaratılmıştır.
Ömer Faruk Tokat: Buradan hareketle Yahudi ve Hristiyanların cehenneme girmeyeceğini, girselerde ebedî olarak cehennemde kalmayacaklarını öne sürenler var.
Vehbe Zuhaylî Hoca: Kur?ân-ı Kerim´de de ifade edildiği üzere "İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler" (Bakara, 80). "Biz Allah´ın seçtiği bir milletiz" dediler. Kur?ân-ı Kerim onların bütün bu iddialarını şöyle yalanlamaktadır: " De ki: Ey yahudiler! Bütün insanlar değil de, yalnız, kendinizin Allah´ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (de hemen O´na kavuşun)!" (Cuma, 6).
Ömer Faruk Tokat: Hocam ben Yahudi ve Hristiyanlardan öte bazı Müslüman akademisyenlerin böyle düşündüğünü söylemiştim.
Vehbe Zuhaylî Hoca: Bir Müslüman Yahudi ve Hristiyanların cehenneme girmeyeceğini söylerse gayr-i Müslim olur.
Bir diğer husus, yahudilik, hiristiyanlık ve islâmı bir potada eritip çözmek için ibrâhimî din esasından hareket ediyorlar. Gerçekte bu, din değildir. Çünkü din, hatta tevhid dini olması dığında Hz. İbrahim´in dini ve bağlı olduğu ilkeler bilinmemektedir. Aynı şekilde Yahudi ve hristiyanlığın ?mensuplarının da ifade ettiği üzere- temel ilkeleri yoktur. Bu gün elimizde olan Tevrat Musa (a.s.)´a inen Tevrat mıdır? Bu günkü İncil, Hz. İsa (a.s.)´a inen İncil midir? Onlar bunun mahza tarih olduğunu kabul ediyorlar. Yani onların da itiraf ettiği üzere bu kitaplar Hz. İsa´ya ve Hz. Musa´ya inen kitaplar değildir. Dolayısıyla onlar temelsiz bir zeminde/boşlukta hareket ediyorlar.
Bizim şeriatımız ise ?Allah´a hamdolsun- katî olarak sâbit ve kıyamete kadar geçerli bir kitap olan Kur?ân-ı Kerim´e dayanmaktadır. Dolayısıyla bu durum islâm aleyhine kurulan komploları deşifre ettiği için bizim bu dönüşümü ve sinsi planları reddetmemizi gerektiriyor.
Diyalog konusuyla ilgili bir diğer nokta ise şudur. Bu işleri yönlendirenler muğâlata yapıyor ve hakikatleri çarpıtıyorlar. "Allah´a iman ettim" dediklerinde biz diyoruz ki: bu iman ettiğiniz Allah kimdir? Nasıl bir şeydir? Hristiyanlar onun İsâ olduğunu; Yahudiler ise ilahlarının Üzeyir (a.s) veya madde olduğunu söylüyor. Dolayısıyla temel itibariyle sapkın bir tanrı tasavvurları var. Halbuki biz öncelikle imânın üzerine kurulduğu zeminin/asılların üzerinde ittifak etmemiz gerekir.
Ayrıca onlar bu diyalog konusunda yalan söylemektedir. Öncelikle, birlediğimiz ilahın kimliği ve nasıllığı üzerinde birleşmeliyiz. Onların akidelerinin aslı yerin ve göğün yaratıcısı, güzel isimleriyle, yüce sıfatlarıyla, üstün buyruklarıyla, mahlûkat üzerindeki kudretiyle, yaşatması, öldürmesi ve tekrar diriltmesiyle temeyyüz eden Allah Teâlâ´yı tevhid (birleme) akidesiyle uyuşmamaktadır. Çünkü onların Allah Teâlâ ile ilgili bütün bu hususlara ilişkin inançları farklıdır. Dolayısıyla her konuda bizden ayrılmaktadırlar.
Bir nokta daha var: eğer diyalog, diğer dinlerle bir arada yaşamaksa biz buna açığız. Biz zaten başından beri diğer din mensuplarıyla birlikte yaşamaya çağırıyoruz. Onları dinleriyle baş başa bırakıyoruz. Nitekim onları dinleri üzerine bırakmakla, dinlerine karışmamakla emrolunduk. Biz çatışmacı değiliz. Terörü üretenler, İslam ve Müslüman düşmanlığını besleyenler onlardır. Sürekli olarak İslâm´a ve Müslümanlara saldırmanın yollarını arıyorlar. Dolayısıyla bu şartlardaki diyalog doğru değildir. Eğer bu hususta samimi ve iyi niyetli iseler bilmeleri gerekir ki biz başından beri insanlığı erdeme, barışa, ahlâka, değerlere, birlikte yaşamaya, evrensel medeniyete, diğer halk ve milletlere karşı açık olmaya çağırmaktayız. Öyle gözüküyor ki bu projenin organizatörleri diyaloğun hedeflerini belirtirken, "biz dinimizi muhafaza edeceğiz.
Mazide takılıp kaldığımız şeklindeki ithamları hiçbir sağlam esasa dayanmamaktadır. Bizi bu şekilde itham edenlerin asıl kendileri töhmet altındadır. Çünkü onlar Allah´ın dinini ve şeriatını ötelemektedir... Kur?ân ve Sünnet´in belirlediği şerî esasların gereklerini yerine getirmemektedirler.
Samimi, olumlu, bütün tarafların eşit olduğu, dinler ve medeniyetler arasındaki farklılıklara saygılı bir diyaloğun getirilerine karşı olmamız doğru olmaz" diyorlar. Ancak zannedildiği gibi din tekdüze bir şey olmayıp Kur?ân-Kerim´le çatışan mevcut Tevrat ve İncil´den bütünüyle farklıdır. Eğer söyledikleri gibi bir durum sözkonusuysa şunu sormak gerekiyor: Yahudi ve Hıristiyanlar Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve Sellem)i kabul ediyorlar mı? Hz. Muhammed´in son peygamber olduğuna inanıyorlar mı? Hayır! Öyleyse bunun neresi diyalogdur? Dolayısıyla yürütülmekte olan diyalog inandırıcı değildir. Çünkü diyaloğun bir şartı da tarafların birbirini tanımasıdır. Bir diyalog toplantısında Kıptîlerin papasına, "Gelin makul bir noktada buluşalım ?devletlerin birbirini tanımasıyla ilgili diplomatik protokollerde olduğu gibi- siz bizi tanıyın, biz de siz tanıyalım. Bunu yaparsak aramızdaki tartışmalar son bulur ve sorunu çözmüş oluruz" dediğimde diyalog konusundaki samimiyetsizliğinin ifadesi olarak soruya cevap vermedir. Çünkü o bizi tanımıyor ve kabul etmiyor.
Danimarka´dan Suriye´ye bir misyoner grup gelmişti. İçlerinden birinin yüksek bir dinî lider olduğu söylendi. Ona, "Müslüman olur musun?" dediğimde "ben müslümanım zaten" dedi. "Müslümansan hristiyanlıktan çıktın demektir" dedim. Yani bunlar gerçekte bizi çelişkiler yumağı olan bir şeye çağırıyorlar? Hiçbir dinin esaslarında saygılı değiller.
Hamdi Arslan Hoca: Hristiyanların hepsi aynı mı? Mesela Ortodoksluk, Katoliklik ve Protestanlık gibi mezhepler var.
Vehbe Zuhaylî Hoca: Aralarında ihtilaflar olmakla birlikte sonuçta hepsi Mesih´i tanrılaştırmaktadır. Bu gerçeği iyi bilmeliyiz. Biz bir ve tek olan Allah´ı kabul ederken onlar bir beşeri, tanrılaştırmaktadır. Önce gelin bu sorunu çözelim. Hz. İsa´nın ilah olması mümkün müdür?! İlahlığın gereği olarak şunu da sormak lazım: Yeryüzünü ve gökleri yaratan kimdir? İddia ettikleri gibi Allah Teâlâ´nın, yetkilerini Hz. İsa´ya devretmiş olması mümkün müdür? Bir Marksist bir hristiyana sormuş: "Evrenin İsa´nın ürünü olduğunu mu söylüyorsun?" "öyleyse" demiş "ben kesinlikle eminim ki İsa böyle bir şeye kadir değildir". Yani "Hz. İsa´da ilahlık kıstasları yoktur" demek istemiş. Netice olarak hakk olan biziz. Ancak bu, diğer din mensuplarıyla çatışacağız anlamına gelmemektedir. Aksine onların dinlerine karışmayız. Cehennem onlar için yaratılmıştır.
Ömer Faruk Tokat: Buradan hareketle Yahudi ve Hristiyanların cehenneme girmeyeceğini, girselerde ebedî olarak cehennemde kalmayacaklarını öne sürenler var.
Vehbe Zuhaylî Hoca: Kur?ân-ı Kerim´de de ifade edildiği üzere "İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler" (Bakara, 80). "Biz Allah´ın seçtiği bir milletiz" dediler. Kur?ân-ı Kerim onların bütün bu iddialarını şöyle yalanlamaktadır: " De ki: Ey yahudiler! Bütün insanlar değil de, yalnız, kendinizin Allah´ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (de hemen O´na kavuşun)!" (Cuma, 6).
Ömer Faruk Tokat: Hocam ben Yahudi ve Hristiyanlardan öte bazı Müslüman akademisyenlerin böyle düşündüğünü söylemiştim.
Vehbe Zuhaylî Hoca: Bir Müslüman Yahudi ve Hristiyanların cehenneme girmeyeceğini söylerse gayr-i Müslim olur.