Beklenen Mesih nerede, Mehdi kim?

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
bu delinin ve sizin alıntı yaparak ortak olduğunuz kişi meydandadır..

Hüsn-ü zann edeceğiz derken ifrata kaçan deli de meydandadır..

ama akraba olarak görmezlikten gelerek başkalarına suçlamanız da anlaşılır değildir..

bizim yaptığımız diyalog ile sizin anladığınız diyalog üzerinde anlaşamayacağımız belli..

konumuz delinin taş atması iken diyaloğa bu konuda girmenizden ziyade ilgili konularda yazınızı görmek isteriz.. selametle..
 

Dincsoy

Asistan
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
408
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
47
Mehdinin mehdilik iddiası olmaz da, bildiğim kadarı ile F. GÜLEN Allah dostu samimi bir müslüman. Bu da bizler için yeterli. Mehdilik işi derin bir mevzu bu konuda kesin karineler olmadan mehdiliğini tartışmak yersiz.:gl

Samimi bir allah dostu derken ne anliyorsun?

örnegin Basörtüsü hakkinda birbirlerine zit iki aciklama

birinci konusmasina kesinlikle okumak icin örtünmeden taviz verilmemeli derken

ikinci konusmasinda basörtüsünün futuruat oldugunu ve gönlünün ikisi arasinda terzih yapilacak olursa gönlünün okumaktan yana oldugunu aciklamasi

size göre hangisi samimi aciklama birinci si mi yoksa ikincisimi ?

hangi fetulah dogruyu söylüyor veyahut hangisinni destekleyelim?





 

Dincsoy

Asistan
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
408
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
47
bu delinin ve sizin alıntı yaparak ortak olduğunuz kişi meydandadır..

Hüsn-ü zann edeceğiz derken ifrata kaçan deli de meydandadır..

ama akraba olarak görmezlikten gelerek başkalarına suçlamanız da anlaşılır değildir..

bizim yaptığımız diyalog ile sizin anladığınız diyalog üzerinde anlaşamayacağımız belli..

konumuz delinin taş atması iken diyaloğa bu konuda girmenizden ziyade ilgili konularda yazınızı görmek isteriz.. selametle..

Kusura bakmayinda kuyuya tas atan deli de sizin Cemaaten benim yapmis oldugum sadece o delinin tas ini Kuyuya atip akilli adam cikarmak

bakiyorumda siz bile samimi olarak ,,böyle birseyi kesinlikle kabul edemeyiz ,, diye karsilik veremiyorsunuz

yoksa böyle desem olurmu Maksut ibrahim in erbakan hocadan icin dedigi gibi Fetulah in Ben mehdi degilim dedigini duymadim;)

 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Eskiden Hz İsa da diyorlardı, şimdi Mehdi demişler çokmu yahu.. Amaaaan sizde...

Evet birileri bu şekilde karnından konuşuyor ve İDDİA-larda bulunuyor..

şimdi iddia da bulunan isbat etmekle görevldir.. yoksa sonucu meydandadır..

AMA bu iddia dan Hocaefendinin ve Üstadın suçu nedir veya var mıdır..??

hedef Üstad ve Hocaefendi olursa da söylenen sözler değer kazanıp açık aramalar ve sataşmalar nüksetmektedir..

dolayısıyla hizmetleriyle ortada olan kişiler açık hedef haline getirilmektedir..
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Kusura bakmayinda kuyuya tas atan deli de sizin Cemaaten benim yapmis oldugum sadece o delinin tas ini Kuyuya atip akilli adam cikarmak

bakiyorumda siz bile samimi olarak ,,böyle birseyi kesinlikle kabul edemeyiz ,, diye karsilik veremiyorsunuz

yoksa böyle desem olurmu Maksut ibrahim in erbakan hocadan icin dedigi gibi Fetulah in Ben mehdi degilim dedigini duymadim;)


karşılığını veriyorum ama bakmakla görmek arasında kalmışsınız...

EVET bu hizmette 30 yıla yakın olarak bulunan biri olarak hadislerde belirtilen Mehdi (AS), ne Üstad ve ne de Hocaefendi olduğunu kabul etmiyorum.. o şahıs dünyaya teşrif etmiş olabilir ama daha görev verilmemiş veya görevli değildir...

Dolayısıyla Üstad ve Hocaefendi de şahsı maneviyeden tezahür edecek o zata zemin hazırlamakta ve pişdarlık görevi yapmaktadırlar..

anlamama hastalığınız yoksa herhalde anlamışsınızdır.. Hocaefendi mükerreren çok yerlerde **basit bir kulum demiştir** . ... ama demek ki sizler görmemişsinizdir..
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
4000 küsür kez görüntülenmiş, 300 küsür cevap verilmiş... Ben size söyliyeyim... Mehdi (a.s.) henüz dünyamıza teşrif etmemiştir, ettiyse de büyümemiştir, belki yeni doğmuştur... Mehdi(a.s.) ile alakalı hadisler vardır, alimlerin görüşleri vardır... Birilerini zorlama ile, ite kaka biryerlere getirmeye çalışmak, o insanları halkın gözünde rahatsız edici hallere sokmaya sebep olur!.. Fethullah Gülen, kendi içerisinde Allah yolunda hizmet gayreti olan biridir ve de insanlara da bu hususta yol göstermeye çalışmakla ömrünün büyük bir kısmını geçirmiştir... Mehdi(a.s.)ın gelişi ile alakalı rivayetler açık ve nettir, o zamanın şartları da, sonuçları da oluşmamıştır henüz...

Böyle konuları tartışmak yerine, henüz müslümanım deyip de imanının şartlarını bilmeyen, abdestleri, namazları, yaşam koşullarını ve gerekliliklerini bilmeyen insanlar için birşeyler yapmayı düşünmekle uğraşsak, sanırım bu konuyu görüntüleyen 4000 küsür kişiden birine veya birkaçına bir faydamız olurdu... 6 yaşındaki hristiyan olduğunu bildiğim ve her fırsatta bunu belirten bir çocuk ile müslüman anne-babası olduğunu düşündüğüm(fakat emin olamadığım) bir çocuk arasında, yılbaşı gecesi hakkındaki düşünceleriyle ve ağaç alıp süslemek hevesi ile alakalı 7 değil 2 fark bile bulamamam çok içimi acıttı mesela... Ülke siyasetiyle, dinde tartışmaya açık gördüğümüz her konu ile çok yakından ilgiliyken, mesele bunlar olunca hepimiz başkalarına kusur buluyoruz... Ben de dahil elbette ki... Mehdi(a.s.) ortaya çıktığında yanında birileri olacak, hakiki müminler olacak onlar, gözlerini kırpmadan yanında savaşacaklar o mubareğin, öyle bile olmak için yüreklerimizi biraz korlamak, biraz bilgilenmek ve dua etmek lazım gelir bence...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
4000 küsür kez görüntülenmiş, 300 küsür cevap verilmiş... Ben size söyliyeyim... Mehdi (a.s.) henüz dünyamıza teşrif etmemiştir, ettiyse de büyümemiştir, belki yeni doğmuştur... Mehdi(a.s.) ile alakalı hadisler vardır, alimlerin görüşleri vardır... Birilerini zorlama ile, ite kaka biryerlere getirmeye çalışmak, o insanları halkın gözünde rahatsız edici hallere sokmaya sebep olur!.. Fethullah Gülen, kendi içerisinde Allah yolunda hizmet gayreti olan biridir ve de insanlara da bu hususta yol göstermeye çalışmakla ömrünün büyük bir kısmını geçirmiştir... Mehdi(a.s.)ın gelişi ile alakalı rivayetler açık ve nettir, o zamanın şartları da, sonuçları da oluşmamıştır henüz...

Böyle konuları tartışmak yerine, henüz müslümanım deyip de imanının şartlarını bilmeyen, abdestleri, namazları, yaşam koşullarını ve gerekliliklerini bilmeyen insanlar için birşeyler yapmayı düşünmekle uğraşsak, sanırım bu konuyu görüntüleyen 4000 küsür kişiden birine veya birkaçına bir faydamız olurdu... 6 yaşındaki hristiyan olduğunu bildiğim ve her fırsatta bunu belirten bir çocuk ile müslüman anne-babası olduğunu düşündüğüm(fakat emin olamadığım) bir çocuk arasında, yılbaşı gecesi hakkındaki düşünceleriyle ve ağaç alıp süslemek hevesi ile alakalı 7 değil 2 fark bile bulamamam çok içimi acıttı mesela... Ülke siyasetiyle, dinde tartışmaya açık gördüğümüz her konu ile çok yakından ilgiliyken, mesele bunlar olunca hepimiz başkalarına kusur buluyoruz... Ben de dahil elbette ki... Mehdi(a.s.) ortaya çıktığında yanında birileri olacak, hakiki müminler olacak onlar, gözlerini kırpmadan yanında savaşacaklar o mubareğin, öyle bile olmak için yüreklerimizi biraz korlamak, biraz bilgilenmek ve dua etmek lazım gelir bence...

Allah (CC) razı olsun kardeşim... Konunun ana özeti ve sonucu budur şahsımca..

Rabbim (CC), Mehdi (AS) gelince tabi olan ve askerleri arasında bulunanlardan eylesin...

İnşaallah.. buradaki kardeşlerimizle amik ovasında kafir ve katil israil ile savaşta buluşalım..
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
KİMSE MEHDİ iddiasında bulunamaz.

Bulunan da YA CAHİL dir Ya YALAKA dır yada Şeh uçmaz Mürid uçurur misali biridir.

Burada vahim olan hangi delinin suya tas attigindan sok Bu Cemaat a toz kondurmayanlarin samimi bir sekilde acik tavrini koyamamasidir

Birisi bana erbakan Hoca nin Mehdi oldugunu söylesin kesin tavrimi koyarim ve bunu sadece ben degil Tüm Milli Görüscüler de aynisini yaparlar

asil ilginc olani da Bu sasma düsünceyi baska bir yerden degilde dinler arasi diyalog safsatalarin sohbetinden kapmasidir

GERÇEKTEN VAHİM olan sizin düşünce tarzınısdır.

Biri demiş ne demiş diyen kimmiş TOPLANTILARA düzenli giden birimiş.

Bak ÜSSTE benim mesajım var .

Önce oku.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45


Beklenen Mesih nerede, Mehdi kim?


Mehdi’nin kim ya da kimler olduğu, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağı, inişi, özellikleri, konuyla ilgili hadisler ve sıhhat dereceleri hep tartışılır. Tarihte zaman zaman kendini Mehdi ilan edenler de oldu, oluyor. Konu etraflıca ele alındı.



Tarih boyu tartışılan ve günümüzde de çeşitli vesilelerle gündeme getirilen Mehdi-Mesih meselesi konunun uzmanları tarafından ele alındı.
Mehdi’nin kim ya da kimler olduğu, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağı, inişi, özellikleri, konuyla ilgili hadisler ve sıhhat dereceleri, yabancı tesirlerin etkisi, inanç esasları arasındaki yeri gibi hususlar da geçmişten beri tartışılan ve üzerinde fikir beyan edilen önemli mevzuların başında geliyor.

Konunun uzmanları tarafından Yeni Ümit Dergisi’nde yapılan dosya çalışmasında da yayınlanan makalelerden derlenerek hazırlanan “Mehdi nerede Mesih kim” kitabı raflardaki yerini aldı.
Mehdi ve Mesih ile ilgili Kuran’ı Kerim ve Hadis’i Şerifler etrafında şekillenen görüşlerin yer aldığı kitaptaki İlk makale “Mesih Nerede? Mehdi kim?” ismiyle Fethullah Gülen’e ait.
Gülen’in konuyla ilgili kendisine sorulan çeşitli sorulara verdiği cevaplardan derlenen yazıda Mehdi beklentisi içinde olmanın dinimizin esaslarına uygun olup olmadığı, Mesih ve Mehdi bekleyişinin dinî temellerinin neler olduğu, Hazreti İsa’nın tekrar dünyaya inişinin manevî mi yoksa şahsen ve cismen mi olacağı, nüzûlü İsa ve zuhur-u Mehdi’ye iman et-menin dinin esaslarından olup olmadığı, din düşmanlarının çeşitli kimseler hakkındaki “Mesih veya Mehdi olduğunu iddia ediyor.” türünden sözlerine karşı nasıl tavır takınmak gerektiği konuları üzerinde durulmuş.
Kitaptaki ikinci makale ise “Dinlerde ‘Kurtarıcı’ İnancı” başlığıyla Ali Bulaç’a ait. “Kurtarıcı” beklentisinin tahlili yapılmış ve hemen bütün dinlerde var olan bu inancın sebepleri üzerinde duran Bulaç, İslâm’daki Mesih ve Mehdi beklentisi de anlatıyor. Bulaç’ın makalesinin sonunda ise Mesih ve Mehdi beklentisi konusunda Bediüzzaman Said Nursî ve Fethullah Gülen’in görüşleri değerlendiriliyor.
Zeki Sarıtoprak’ın kaleme aldığı ve“Ehli Sünnet İnancına Göre Mehdilik Meselesi” isimli makalede etraflıca ele alınan konuda “mehdi” kelimesinin etimolojik tahlili yapılırken, kavramın tarihi seyri de ele alınmış. Sarıtoprak yazısında, Ehli Sünnet’teki Mehdi inancını ayet ve hadisler ışığında ele alırken ilgili hadisler değerlendirmiş ve İslâm âlimlerinin mevzu ile alakalı yorumlarını da aktarmış.
“Ehli Sünnet Anlayışına Göre Mehdilik” makalesinde Selman Kuzu, mehdi ile ilgili muhtelif hadis kaynaklarındaki hadis-i şerifleri ortaya koyup, tahlil ederken, Hüdaverdi Adam ise “Mehdilik Meselesi” isimli makalesinde mehdilik konusunu genel hatlarıyla özetlemiş.
İlyas Üzüm’ün kaleme aldığı “Tarihten Günümüze Şia’nın Mehdi İnancı” makalesinde de Şia’nın mehdilik meselesine bakışı anlatılmış. Mehdiliğin Şia’nın inanç esasları arasında olduğuna da dikkat çekilmiş.
Abdulkadir Özcan “Osmanlı Toplumunda Mehdilik Hareketleri” isimli makalesiyle Osmanlı Devleti’nde kendilerini mehdi ilan ederek çeşitli isyanlar çıkaran Şeyh Bedreddin, Şah Kulu, Bozoklu Celal, Nur (Nureddin) Ali Halife gibi şahısları ve hare-ketlerini incelemiş. Özcan on dokuzuncu yüzyıla kadar mehdilik iddiasıyla ortaya çıkan bazı şahıslar ve hareketlerini anlatmış.
“Kıyamet Savaşçıları” başlığıyla Ali Ünal, özellikle son iki asra ait Hıristiyan veya Musevî çeşitli dini grupların Kıyamet Savaşı (Armagedon) çıkarmak için yaptıkları çeşitli çalışmalara değinirken, yazısında özellikle Amerika ve İsrail’de, Kitab-ı Mukaddes’ten kendi yorumlarının desteğiyle bu savaşı gelecek adına esas alan çeşitli dini grupların var olduğunu belirtiyor.
KENDİNİ MEHDİ İLAN EDENLERİN RUH HALİ

Mehdi nerede Mesih kim” kitabının son makalesini kaleme alan İlhan Yargıç’ın “Büyüklük Hezeyanlarının Psikiyatrik Değerlendirmesi” başlığıyla Mehdilik iddiasında bulunan bazı şahısların psikolojik bir rahatsızlık sonucu böyle iddialarda bulundukları, bunların eğer dolandırıcı değillerse, genellikle hezeyanlı bozukluk (paranoya) hastası oldukları anlatıyor.



Haber 7
 

öfaruk

Üye
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
muhterem kardeşlerim sizlere bütün ömrünü Risale-i nurları okumak ve okutmak suretiyle hizmet-i kuraniyeye adamış mazlum ve magdur çeşitli itham ve iftiralara maruz bir hocaefendinin açıklamalarını beyan etmek gayesindeyim bahse konu hoca efendi muşta meskun molla muhammed dogandır.kendisi risale-i nurları merhum ibrahim hulusi yahyagil agabeyimiz vasıtasıyla tanımış ve yıllarca onun rahle-i tedrisinde nurları okumuş bir medrese hocasıdır.Meseleyi uzatmadan geçen hafta vaki olan geçmiş olsun ziyaretinde beyan buyurdugu bazı meseleleri anlatacagım.Kendileri 67 yaşında 7 çeşit hastalıkla kabir kapısında hasta bir piri fanidir birilerince ortaya atılan mehdiyet iddiasında bulundugu iddiası acımasız bir iftiradır hayatının hiç bir döneminde böylesine şatahatlı bir dava içerisinde olmamıştır ima ve ihsas dahi etmemiştir zaten mehdiyet meselesi risale-i nurlarda tafsilen izah buyrulmuştur bu izahatlar ortadayken böyle iddialarda bulunmak manasızdır.kendisine atf edilen 26.lemadaki eksik ricaları tamamlayacagı yasin ve rahman surelerini tefsir edecegi 9 şuayı tekmil edecegi yönünde bir takım mesnedsiz itham iddia ve iftiralarada maruz bırakılmıştır bu tür hayali herzelerin bühtanların tamamı bizzat kendisi tarafından red edilmiş ve bu iddia sahiplerine hakkını helal etmeyecegini belirtmişlerdir.kendisi risale-i nura talebe olmayı gavsiyetten kutbiyetten üstün gördügünüde belirtmiştir hizmeti ve kendisi ortadadır risale-i nurları izahtan başka bir faaliyetinin olmadıgıda tanıyanların malumudur risale-i nurun ihlas ve uhuvvet esaslarıda ortadadır bütün kardeşlerimizi bu tür iddialara karşı müteyakkız olmaya davet ediyoruz lütfen bu mazlum ve hasta hocaefendinin bu veryansınını gözardı etmeyelim.Risale-i Nur’un Kur’ân’dan aldığı dersin en birinci esası benlik, enaniyet, hodfu­ruşluğu terk etmek lüzumudur. Tâ ihlâs-ı hakikî ile imanın kurta­rılmasına hizmet edilsin. Cenab-ı Hakka şükür, o âzamî ihlâsı kazananların pek çok efradı meydana çıkmış. Benliğini, şan ve şerefini en küçük bir me­sele-i imaniyeye feda eden çoktur. Hattâ Nurun biçare bir şa­kirdinin düşman­ları dost olduğu vakit onunla sohbet etmek ço­ğal­dığı için, rahmet-i İlâhiye cihetinde sesi kesilmiş. Hem de ona takdirle bakanlar isabet-i nazar hük­müne geçip onu incitiyor. Hattâ musafaha etmek de tokat vurmak gibi sıkıntı veri­yor. “Senin bu vaziyetin nedir?” diye soruldu. “Madem milyon­lar kadar arkadaşla­rın var; neden bunların hatırlarını muhafaza etmiyorsun?”
Cevaben dedi: “Madem mesleğimiz âzamî ihlâstır; değil benlik, enaniyet, dünya sal­tanatı da verilse, bâki bir mesele-i ima­niyeyi o saltanata tercih etmek âzamî ihlâsın ikti­zasıdır. » (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 246) Evet, Risale-i Nur’un o kadar dehşetli muannidlere karşı galibâne mu­kavemeti, sırr-ı ihlâstan ve hiçbir şeye âlet edilmemesinden ve doğrudan doğruya saadet-i ebedi­yeye bakmasından ve hizmet-i imaniyeden başka bir mak­sat takip etmeme­sinden ve bazı ehl-i tarikatın ehemmiyet ver­dikleri keşif ve kerâmât-ı şahsiyeye ehem­miyet vermemek­ten ve velâyet-i kübrâ sahipleri olan Sahabîler gibi, veraset-i Nübüvvet sır­rıyla, yalnız iman nurlarını neşretmek ve ehl-i imanın imanlarını kurtarmak­tır.» (Kastamonu Lâhikası sh: 263)«Amma, “Mânevî ve makbul ve zararsız ve bütün ehl-i iman ve hakikatın is­tedikleri nu­rânî makamlar ve uhrevî rütbe­lerden, hâlis kardeşlerimizden hüsn-ü zanla verilen ve ihlâsı­nıza zarar gelmediği halde, eğer kabul etsen, reddedilmeye­cek derecede senetler, hüccetler bu­lunduğu halde; sen, değil tevazu ve mahvi­yetle, belki şiddet ve hiddetle ve o makamı sana veren kardeşlerinin hatırını kırmakla o rütbelerden ve makamlardan kaçıyorsun.”
Elcevap: Nasıl ki ehl-i hamiyet bir insan, dostların hayatını kurtarmak için ken­dini feda eder. Öyle de, ehl-i imanın hayat-ı ebediyelerini tehlikeli düşmanlardan muhafaza etmek için, lüzum olsa —hem lüzum var— kendim, değil yalnız lâyık ol­madığım o makamları, belki hakikî hayat-ı ebediyenin makamlarını dahi feda et­meye, Risale-i Nur’dan aldığım ders-i şefkat ci­hetiyle terk ede­rim.
Evet, her vakit, hususan bu zamanda ve bilhassa dalâletten ge­len gaflet-i umu­miyede, siyaset ve felsefenin galebesinde ve enâ­ni­yet ve hodfuruşluğun heyecanlı asrında büyük ma­kamlar herşeyi kendine tâbi ve basamak yapar. Hattâ dünyevî makamlar için dahi mukaddesa­tını âlet eder. Mânevî makamlar olsa, daha ziyade âlet eder. Umumun nazarında kendini mu­hafaza etmek ve o makamlara kendini yakıştırmak için bazı kudsî hizmetlerini ve hakikatleri basamak ve vesile yapıyor diye itham altında kalıp, neşrettiği hakikatler dahi tereddütlerle revacı zedelenir. Şahsa, makama faydası bir ise, revaçsızlıkla umuma zararı bindir.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 74)
«Tekellüfe ve kıymetten ziyade kendimi göstermeye ve zi­yade hüsn-ü zan edenlere karşı hoş görünmek için kendimi makam sahibi göstermek ve sırr-ı ihlâsa tam münâfi kendini büyük göstermek ve vakar perdesi altında benliğin za­rarlı ve fâni zevkini aramak hâletleri ise, ey nefsim, meftun olduğun o zevkleri hiçe indirirler.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 201)
«Sonra bizim hizmetimiz itibarıyla bizde zayıf damar sa­yı­lan, fakat hakikat nokta­sında herkesin makbulü ve her şahıs onu kazanmaya müştak olan “mânevî makam sa­hibi olmak ve velâyet mertebelerinde terakki etmek” ve o nimet-i İlâhiyeyi ken­dinde bilmektir ki, insanlara menfaatten başka hiçbir za­rarı yok. Fakat böyle benlik ve enaniyet ve menfaat­perestlik ve nef­sini kur­tarmak hissi galebe çaldığı bir za­manda, elbette sırr‑ı ihlâsa ve hiçbir şeye âlet olmamaya bina edilen hizmet-i imaniye ile şahsî makam-ı mâneviyeyi ara­mamak iktiza ediyor. Harekâtında onları istememek ve düşün­memek lâ­zımdır ki, hakikî ihlâsın sırrı bozulmasın.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 244)
«Nasıl ki Risale-i Nur’u ve hizmet-i imaniyeyi, dün­yevî rütbelerine ve şahsım için uhrevî makamlarına âlet yap­maktan sırr-ı ihlâs şiddetle beni men ettiği gibi; öyle de, Kendi şahsımın istirahatine ve dünyevî hayatımın güzelce, zahmetsiz geçmesine, o hizmet-i kudsiyeyi âlet yapmaktan cid­den çe­kiniyorum. Çünkü, uhrevî hasenatın bâki meyvelerini fâni hayatta cüz’î bir zevk için sarf etmek, sırr-ı ihlâsa muhalif olmasından, kat’iyen haber veriyorum ki, târikü’d-dünya ehl-i riyâzetin arzu ve kabul et­tikleri ruhânî, cinnî hüd­damlar bana hergün, hem aç olduğum zamanda ve yaralı oldu­ğum vakitte en güzel ilâç getirseler, hakikî ihlâs için kabul et­memeye kendimi mec­bur biliyo­rum. Hattâ berzahtaki evliyadan bir kısmı temessül edip bana helva bak­lavaları hizmet-i imaniyeye hürmeten verseler, yine onların elini öpüp ka­bul etmemek ve uhrevî, bâkî meyvelerini dünyada fâni bir surette ye­me­mek için, nefsim de kalbim gibi kabul et­memeye rıza gösteriyor. Fakat kast ve niyetimiz olmadan, inayet cihetinde gelen bereket gibi ikrâmât-ı Rahmâniye, hizmetin makbuliyetine bir alâmet ol­duğundan, nefs-i emmâre ka­rışmamak şartıyla ruhumla ka­bul ederim. Her neyse, bu mesele bu kadar kâfi.» Emirdağ Lâhikası-
 

misak

Profesör
Katılım
24 Eyl 2007
Mesajlar
1,691
Tepkime puanı
126
Puanları
0
gelirse başüstüne gelmezse vay niye gelmedi demem. gelecek gelmeyecek mevzusunu en iyi Allah bilir.
 
Üst