Sinan adliye koridorunda oturmuş duruşma saatini bekliyordu... Kolay değildi, 12 yıllık evliliğini bitirmek üzereydi... Eşi Nurgül ile artık anlaşamadığı için boşanma davası açmıştı... Aslında hâlâ seviyordu Nurgül'ü.. Nasıl olmuş da buralara gelmişti olay.. Nasıl olmuş da Nurgül kendisini aldatmıştı.. Hayır hayır, sevse bile artık Onunla yapamazdı.. Annesine saygısızlık yap...an bu kadını bir an önce boşamalıydı... Çünkü kulakları ile işitmişti, annesine "Defol git evimden, seni burada görmek istemiyorum" demişti Nurgül.. Üstelik telefonunda bir aşk mesajı görmüştü.. Bunları kaldıramazdı artık.. Oysa ne de güzel günler geçirmişlerdi.. Namaz kılarken cemaat olurlardı, sabah namazına ilk kalkabilen olmak için yarışırlardı, birbirlerini gece namazına kaldırırlardı.. Dalıp gitmişti Sinan.. Bir sesle irkildi ;
-Hayırdır kardeş, sen neyi bekliyorsun, dedi bir adam..
-Boşanma davası..
-Davacı mısın, davalı mı?
-Davacıyım,. Peki siz?
-Ben davalıyım.. Eşim açmış, ama ben boşanmak istemiyorum..
-Boşanma sebebiniz ne peki?
Adam başladı anlatmaya..
-10 yıllık evliyiz.. 2 kızım var.. Eşimle hiç ortak yönlerimiz yok.. Akşam işten eve geldiğimde birgün bile güleryüz göstermedi.. Onun elini sıcak sudan soğuk suya değdirmedim,. Ne istedi ise aldım.. Yeri geldi bulaşık, çamaşır yıkadım yemek yaptım.. Sabahları kahvaltı yapmadan işe gittim.. Bunlar sorun değildi ben seviyordum onu.. Sonra iyice değişti, açıldı saçıldı.. Evde arkadaşları ile kumar oynayıp içmeye bile başladı.. Çocukların hiçbir şeyi ile ilgilenmez olmuştu.. En sonunda annemi de dövdü ve sokağa attı.. Annemi huzur evine vermek zorunda kaldım.. Üçüncü çocuğa hamile kaldı.. Gitti benden habersiz onu aldırdı..
Adam bütün bunları saydıkça Sinan hayretler içinde dinliyordu..
-Peki kardeş, bu davayı senin açman gerekmez miydi? Ben olsam hiç düşünmem boşardım o kadını..
Sende haklısın ama Efendimiz ne buyuruyor "ALLAH katında en sevimsiz helal boşanmaktır".. şeytanı sevindirmek istemedim..
-Şeytanı sevindirmeyim diye senin ömrün bitmiş be kardeş..
-Olsun.. Belki Ona doğru yolu gösterebilirim ümidi ile yaşıyorum.. RABB'im neden bıraktın diye hesap sormaz mı?
Sinan Nurgül'ü düşünüyordu.. Oysa Nurgül ne mükemmel bir eş, ne mükemmel bir gelinmiş.. Şimdi daha iyi anlıyordu.. Kendinin etrafında nasıl pervane olduğunu düşündü.. Abdest alırken havlusunu tutuşunu, sofrayı kaldırırken yardım etmek isteyince "aman bey sen yorgunsun otur bu kadın işi" deyişini hatırladı.. Çocuklarına mükemmel bir anne ve hocaydı.. Bir gün bile Sinan'dan para istememişti.. Hatta ilk evlendiği sıralar aç kalmışlardı ama Nurgül'ün hiç sesi çıkmamıştı.. Adamın anlattığı kadına göre Nurgül melek gibi bir kadındı... Adam haklıydı.. Şeytanı sevindiremezdi.. Annesi ne kadar karşı çıksa da boşanmayacaktı.. Yine bir sesle irkildi Sinan,
-Sen niye dava açtın kardeş?
Sinan derinlere dalmıştı.. Sonra adama minnettar gözlerle bakarak "Seni karşıma çıkaran ALLAH'a hamd olsun" dedi ve hemen adliyeyi terketti.. Arabasına binip hemen eve gelmişti... Eve girdiğinde içi içine sığmıyordu.. Gidip babasının evinden Nurgül getirecekti.. Özlemişti Onu.. Tam o sırada annesinin konuşmalarını duydu.. Sinan'ın geldiğini duymamış yeğeni Selma ile konuşuyordu telefonda
-Artık hiçbir engel kalmadı Selma.. Sinan'la evleneceksiniz.. Nurgül'ü de postaladık,. Bir boşansınlar hemen sana nikah kıydıracağim,. Nurgül o gün evden seni kovmuştu Sinan'a yakınlığından dolayı.. Sinan da beni kovdu sanıyor".. Sonra kahkahayı bastı anne Nermin hanım.. Ve devam etti "O mesajı da iyi ki attık Nurgül'ün telefonuna.. Şüphe Sinan'ı yedi bitirdi.. Herşey planladığımızdan da hızlı gelişti"
Sinan duyduklarına inanamıyordu.. Hışımla odaya girdi.. Annesine öfkeyle baktı.. "Utanıyorum senin evladın olmaktan.. Sana kötü bir haberim var, boşanmıyorum.. Evde kalmış yeğenine başka koca bulursun artık" deyip çıkıp gitti.. Sonra hemen kayınpederinin evinin yolunu tuttu.. Kapıyı çaldıNurgül açtı kapıyı.. Öylesine mütevazi biriydi ki hiç tepki vermeden Sinan'a "Hoşgeldin" dedi.. Başkası olsa bağırıp hakaretler ederdi.. Ama o aksine güleryüzle karşıladı.. Sinan özür diledi.. Olanları birbir anlattı ve evine dönmesini teklif etti.. Nurgül'ün gözlerinin içi gülüyordu.. Naz yapmak ona göre değildi.. Hemen kabul etti.. O da özlemişti Sinan'ı.. Ve evde bekleyen iki yavrusunu..
Evlerine gelmişlerdi.. Sinan kafasına koymuştu, annesini diğer şehirde yaşayan abisinin yanına gönderecekti.. Artık ona bakmayacaktı.. Üçü oturdular.. Nurgül'ün başı yerdeydi.. Annesinin de.. Nurgül'ün ki edepten, annesinin ki utançtan..
-Seni abimin yanına gönderiyorum bu akşam.. Bundan sonra ben senin oğlun değilim.. Git onlar baksın..
Nurgül yerinden fırladı ;
Sinan sen neler söylüyorsun.. O senin annen.. Peygamberimiz ne buyuruyor ;
"ALLAH'ın rızası anne babanın rızasındadır, ALLAH'ın öfkesi anne babanın öfkesindedir.."
Hem başka bir hadis'te "Anne-babasının bir veya iki kişinin yaşlılığına yetiştiği halde onların rızasını alamayanın burnu sürtülsün"
Kusura bakma ben bu meşakkatli işi başkasına veremem.. Ne yaparsa yapsın o benim başımın tacı.. Bundan sonra da isterse kötü davransın, o benim annem.. Ve cennet onun ayağının altında.."
Nermin hanım ağlıyordu.. Nurgül'ün bir cevher olduğunu biliyordu fakat ilk defa kabul ediyordu.. Evet gelini eşsiz bir insandı.. Onun kıymetini bilmeliydi..
Ve Sinan... Nurgül konuştukça ona hayranlıkla bakıyordu.. Bir taraftan adliyede gördüğü adama dualar ediyor, bir taraftan da annesinin tuzaklarını kendisine gösteren ALLAH'a şükrediyordu..
Ve yeniden AŞIK oluyordu gül yüzlü Nurgül'üne...
O Sinan'ın Nur'uydu..
O Sinan'ın Gül'üydü... ♥
Menzile Eminoğlu