Yeni Sınıfın Dini; Abdestli Kapitalizm...
Allah ve Peygamber'e düşmanlığın bugün ki adı, Abdestli Kapitalizm'dir.
Abdestli Kapitalizm, din elbisesini tersten giyenlerin siyasi ideolojisidir. Bir zulüm ve talan organizasyonudur.
Abdestli Kapitalizm'in ele başları için tasavvuf dilinde ''kutte'i tarik'' ifadesi kullanılır. Bu kavramın manası; Allah'a götürdüğünü iddia edip, Allah'tan uzaklaştıran manasındadır.
Ve Kuran'ın Tevbe Suresinin 35. ayetinde; din adamlarının/ din sınıfının; Altın ve Gümüşü kenz ederek, insanları Allah yolundan alıkoyduğu ifade edilip, bu güruh elim bir azapla müjdelenir.
Bu güruhun temel icraatı, kenzdir. Kenz; Kuran dilinde; mal istiflemek, stoklamak manasına gelir. Ve şiddetli biçimde lanetlenir. (Bkz. Tevbe Suresi 34 ve 35. ayetler)
Abdestli Kapitalizmin bürokrasi sınıfının genel adı; kenzodur. Genel olarak incelendiğinde; dindarlık maskesi takan bir dinsizliğin örgütlü tipolojisi olan ''kenzolar'', Allah adına konuşmak sureti ile zulmetme mesleğinin failidirler.
Kuran'da; bu zulmün failleri için kullanılan bir diğer kavram da ''ashabu'ş-şimal''dir. Kavramsal anlamı itibari ile; servet ve iktidar ile azıp şımaranlar manasına gelen bu kavram, abdestli kapitalizmin ürettiği üst sınıfın genel karakteristiğini tanımlar.
Yine Kuran; bu unsurların ürettiği hegemonyayı; bozgun ve talan sistemi olarak tanımlar. (Bkz. Neml Suresi 34. ayet)
Tarihsel metinlerde ise bu durum için 3 kavram öne çıkmaktadır;
Muaviye, Hz. Peygamber tarafından hem kendisi hem de babası lanetlenmiş bir adamdı. Allah'ın kullarını havel, Müslümanların mallarını düvel, Allah'ın gönderdiği dini değel yaptı. Sonra da yok olup gitti. (el-Beyan vet-Tebyin; 2/123)
Havel, kelime anlamı itibari ile ''köleleştirmek'', düvel; halkın malını gasp ederek saltanat kurmak, değel ise; bir değeri ya da bir kurumu pusu kurma aracı haline getirmek manasına gelir.
Kabrinden hortlayan Muaviye, bugün de aynı mesleği icra etmektedir. Üstelik; sayıca çoğalmış ve zulmün elebaşları ile ittifak etmiş bir halde.
Muaviye'nin en büyük silahı; ''gulüvv'', yani dinde aşırılık, radikalleşmedir.
Bu kavram; dinin sembol ve ritüellerinin salt anlamda ''ön planda tutulması'' gibi bir anlama işaret eder ki, bugünün dinsel çerçevesi bu daire içindedir. Zamanın dindarlığı; mutlak anlamda ''şekil ve ritüeller ile ilgilenip'', dinin gerçeklerinden uzak durma durumuna denk düşmektedir.
Üstelik, Allah elçisinin şu beyanına rağmen;
Paranın, kadifenin, süslü giysilerin kulu olan, yüzü koyun yere çakılıp gebersin! Yüzükoyun yere çakılsın da yerlerde sürünsün! Vücudunun her yanına dikenler batsın da o dikenleri çıkartamasın!
Ve Kuran'da belirtilen;
Mal ve nimetler, sizden sadece zenginler arasında dolaşan bir kudret aracı olmasın (Haşr Suresi 7. ayet) Ayetine rağmen.
İslam'a göre ''mülk Allah'a aittir''. Öyle ki, İslam'da çok ilginç bir uygulama bünyesinde bunu net biçimde görürüz;
HACİR
Hacir, gençlerin, bunayanların, akli yetersizliği olanların ve müsriflerin mallarına devletin el koyup, bir kayyüm/kurul belirleyerek; mülkün israf edilmemesi, dolanım dışı kalmaması, fakirlerin mülkteki haklarının yanlış yerlere gitmemesi adına korunması anlamındadır. (Mecelle; mad. 941)
Bu hususta en çarpıcı ifade şu biçimdedir;
Ciddiyetsiz hoca/din adamı, ehliyetsiz hekim ve mal kiraya veren müflis hacir altına alınır. Çünkü bunlardan birincisi halkın dinini, ikincisi bedenini, üçüncüsü de malını bozguna maruz bırakmaktadır. (Serahsi - El-Mebsüd, 24/175)
Nitekim Kuran'a göre, insan için ''alınteri dışında bir karşılık yoktur.'' (Necm Suresi 39. ayet) Bu bağlamda Halife Ömer'in şu ifadesi çarpıcı ve niteliklidir;
Bir kişi bir araziyi üç yıl işletmeden elinde tutar ve bir başkası çıkıp bunu işletirse, toprak işleten kişinin olur. (Yahya bin Adem, Kitab'ul Harac 91)
Allah Elçisine göre Müslümanlar 3 şeye ortaktırlar;
Su, ateş ve toprak.
Hatta şöyle bir rivayet nakledilir ki, meseleye uygun ve çarpıcıdır;
Susuzluktan kendileri ve hayvanları ölmek üzere olan bir grup insan, bir sudan faydalanmak istemişler; suyun sahipleri izin vermemiş. Aralarından birkaçı gelip Halife Ömer'e durumu anlatınca, Halife Ömer; su içmenize engel olanlara karşı silah kullansaydınız ya, diyerek karşılık vermiş. ((Kitab'ul Harac, 97)
Bugün Allah elçisini takip ettiğini iddia edip, gösterip ve servet içinde yüzen kenzolar; acaba şu gerçeği biliyorlar mı ;
Fatıma, ev işlerinde zorlandığını ve babasına (Resulullah'a) kendisi için bir hizmetkar tutmasını rica ettiğinde şu yanıtı alır;
Suffa ehlinin açlıktan karnı büzüşürken, sana hizmetçi falan tutamam (İbni Hanbel)
Suffa ehli peygamberin mescidine sığınanlardır. Ebuzer'de Suffa ehlinden bir kişidir ki; Peygamberin bu noktadaki tutumunun onda hangi nedenlerden ötürü açığa çıktığı bu ve benzer hadiselerde gözlenebilir.
Buhari'de yer alan başka bir rivayet şu biçimdedir;
Hazreti Peygamber Fatıma'yı ziyaret eder, ama içeri girmeden geri döner. Bunun üzerine Fatıma, eşi Ali'yi gönderip bu durumun nedenini sordurur ve şu yanıtı alır;
Geldiğimde, Fatıma'nın kolunda iki tane gümüş bileklik gördüm. Ondan içeri girmedim.
Bunun üzerine Fatıma bileklikleri 2,5 dirheme satıp, parasını fakirlere dağıtır. (Buhari)
Ve bugünün kenzolarına şöyle seslenelim;
Siz bugün, namaz ve benzeri ibadetlerde, Muhammed'in sahabilerinden çok daha ileridesiniz; o ibadetleri daha çok yapıyorsunuz, ama onlar sizden çok daha hayırlıydılar. Çünkü onların bir farkı vardı; Dünya malına karşı sevgileri sizden daha az, ebediyete olan sevgileri sizden daha fazlaydı. (İbn Mübarek; Kitabu'z Zühd, 182)
Bu zamana kadar yüzlerce ayet gösterdik. Hadis dediler hadisleri gösterdik. Fıkıh dediler onu da getirdik.
Daha ne yapalım ?
Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı? (YÂSÎN suresi 68. ayet)
Küresel elitlerle işbirliği yapıp, Vatikan papazları ile kol kola yürüyenler; Allah'ın ayetlerinden bihaberdirler. Esas sıkıntı ise; halkın, bu zorbalarca dillendirilen meseleleri ''din sanarak'', dinin gerçeğinden uzaklaşmasıdır.
Tam olarak Tevbe Suresindeki ayet hayata geçmiştir. Bir avuç kenzo; mal ve mülk edinmek için; halkı Allah yolundan uzaklaştırmış, Kurani ve Muhammedi hakikatleri insanlık vicdanında esirgemiştir.
Bugün, özgürlük diye yırtınıp, kenz ettiği servetin üstünde kuluçkaya yatan ulema(!)dan, 3 kelimesinden birine ''besmele'' ile başlayıp, George Soros'un ismiyle iş bitiren ihanet şebekesinden, Allah'ın ve Resulünün dinini pusu kurma aracı haline getiren zorbalardan, Abdestli ve Abdestsiz Kapitalistlerden Allah'a sığınırım.
Uyanışımız temennisi ile.
(Yeni kitabım Abdestli Kapitalizm'de bu meseleler geniş biçimde ele alınmıştır.)
http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber27994-Yeni_Sinifin_Dini_Abdestli_Kapitalizm.html
Kul habire malım malım der,
Halbuki onun sadece yiyip hazmettiği,
Giyip eskittiği ve sevap için dağıttığıdır.
Geriye kalanı, öteki insanlara bırakıp gidecektir.
(Hz. Muhammed - Bkz. Müslim)
Abdestli Kapitalizm, din elbisesini tersten giyenlerin siyasi ideolojisidir. Bir zulüm ve talan organizasyonudur.
Abdestli Kapitalizm'in ele başları için tasavvuf dilinde ''kutte'i tarik'' ifadesi kullanılır. Bu kavramın manası; Allah'a götürdüğünü iddia edip, Allah'tan uzaklaştıran manasındadır.
Ve Kuran'ın Tevbe Suresinin 35. ayetinde; din adamlarının/ din sınıfının; Altın ve Gümüşü kenz ederek, insanları Allah yolundan alıkoyduğu ifade edilip, bu güruh elim bir azapla müjdelenir.
Bu güruhun temel icraatı, kenzdir. Kenz; Kuran dilinde; mal istiflemek, stoklamak manasına gelir. Ve şiddetli biçimde lanetlenir. (Bkz. Tevbe Suresi 34 ve 35. ayetler)
Abdestli Kapitalizmin bürokrasi sınıfının genel adı; kenzodur. Genel olarak incelendiğinde; dindarlık maskesi takan bir dinsizliğin örgütlü tipolojisi olan ''kenzolar'', Allah adına konuşmak sureti ile zulmetme mesleğinin failidirler.
Kuran'da; bu zulmün failleri için kullanılan bir diğer kavram da ''ashabu'ş-şimal''dir. Kavramsal anlamı itibari ile; servet ve iktidar ile azıp şımaranlar manasına gelen bu kavram, abdestli kapitalizmin ürettiği üst sınıfın genel karakteristiğini tanımlar.
Yine Kuran; bu unsurların ürettiği hegemonyayı; bozgun ve talan sistemi olarak tanımlar. (Bkz. Neml Suresi 34. ayet)
Tarihsel metinlerde ise bu durum için 3 kavram öne çıkmaktadır;
- Havel
- Düvel
- Değel
Muaviye, Hz. Peygamber tarafından hem kendisi hem de babası lanetlenmiş bir adamdı. Allah'ın kullarını havel, Müslümanların mallarını düvel, Allah'ın gönderdiği dini değel yaptı. Sonra da yok olup gitti. (el-Beyan vet-Tebyin; 2/123)
Havel, kelime anlamı itibari ile ''köleleştirmek'', düvel; halkın malını gasp ederek saltanat kurmak, değel ise; bir değeri ya da bir kurumu pusu kurma aracı haline getirmek manasına gelir.
Kabrinden hortlayan Muaviye, bugün de aynı mesleği icra etmektedir. Üstelik; sayıca çoğalmış ve zulmün elebaşları ile ittifak etmiş bir halde.
Muaviye'nin en büyük silahı; ''gulüvv'', yani dinde aşırılık, radikalleşmedir.
Bu kavram; dinin sembol ve ritüellerinin salt anlamda ''ön planda tutulması'' gibi bir anlama işaret eder ki, bugünün dinsel çerçevesi bu daire içindedir. Zamanın dindarlığı; mutlak anlamda ''şekil ve ritüeller ile ilgilenip'', dinin gerçeklerinden uzak durma durumuna denk düşmektedir.
Üstelik, Allah elçisinin şu beyanına rağmen;
Paranın, kadifenin, süslü giysilerin kulu olan, yüzü koyun yere çakılıp gebersin! Yüzükoyun yere çakılsın da yerlerde sürünsün! Vücudunun her yanına dikenler batsın da o dikenleri çıkartamasın!
Ve Kuran'da belirtilen;
Mal ve nimetler, sizden sadece zenginler arasında dolaşan bir kudret aracı olmasın (Haşr Suresi 7. ayet) Ayetine rağmen.
İslam'a göre ''mülk Allah'a aittir''. Öyle ki, İslam'da çok ilginç bir uygulama bünyesinde bunu net biçimde görürüz;
HACİR
Hacir, gençlerin, bunayanların, akli yetersizliği olanların ve müsriflerin mallarına devletin el koyup, bir kayyüm/kurul belirleyerek; mülkün israf edilmemesi, dolanım dışı kalmaması, fakirlerin mülkteki haklarının yanlış yerlere gitmemesi adına korunması anlamındadır. (Mecelle; mad. 941)
Bu hususta en çarpıcı ifade şu biçimdedir;
Ciddiyetsiz hoca/din adamı, ehliyetsiz hekim ve mal kiraya veren müflis hacir altına alınır. Çünkü bunlardan birincisi halkın dinini, ikincisi bedenini, üçüncüsü de malını bozguna maruz bırakmaktadır. (Serahsi - El-Mebsüd, 24/175)
Nitekim Kuran'a göre, insan için ''alınteri dışında bir karşılık yoktur.'' (Necm Suresi 39. ayet) Bu bağlamda Halife Ömer'in şu ifadesi çarpıcı ve niteliklidir;
Bir kişi bir araziyi üç yıl işletmeden elinde tutar ve bir başkası çıkıp bunu işletirse, toprak işleten kişinin olur. (Yahya bin Adem, Kitab'ul Harac 91)
Allah Elçisine göre Müslümanlar 3 şeye ortaktırlar;
Su, ateş ve toprak.
Hatta şöyle bir rivayet nakledilir ki, meseleye uygun ve çarpıcıdır;
Susuzluktan kendileri ve hayvanları ölmek üzere olan bir grup insan, bir sudan faydalanmak istemişler; suyun sahipleri izin vermemiş. Aralarından birkaçı gelip Halife Ömer'e durumu anlatınca, Halife Ömer; su içmenize engel olanlara karşı silah kullansaydınız ya, diyerek karşılık vermiş. ((Kitab'ul Harac, 97)
Bugün Allah elçisini takip ettiğini iddia edip, gösterip ve servet içinde yüzen kenzolar; acaba şu gerçeği biliyorlar mı ;
Fatıma, ev işlerinde zorlandığını ve babasına (Resulullah'a) kendisi için bir hizmetkar tutmasını rica ettiğinde şu yanıtı alır;
Suffa ehlinin açlıktan karnı büzüşürken, sana hizmetçi falan tutamam (İbni Hanbel)
Suffa ehli peygamberin mescidine sığınanlardır. Ebuzer'de Suffa ehlinden bir kişidir ki; Peygamberin bu noktadaki tutumunun onda hangi nedenlerden ötürü açığa çıktığı bu ve benzer hadiselerde gözlenebilir.
Buhari'de yer alan başka bir rivayet şu biçimdedir;
Hazreti Peygamber Fatıma'yı ziyaret eder, ama içeri girmeden geri döner. Bunun üzerine Fatıma, eşi Ali'yi gönderip bu durumun nedenini sordurur ve şu yanıtı alır;
Geldiğimde, Fatıma'nın kolunda iki tane gümüş bileklik gördüm. Ondan içeri girmedim.
Bunun üzerine Fatıma bileklikleri 2,5 dirheme satıp, parasını fakirlere dağıtır. (Buhari)
Ve bugünün kenzolarına şöyle seslenelim;
Siz bugün, namaz ve benzeri ibadetlerde, Muhammed'in sahabilerinden çok daha ileridesiniz; o ibadetleri daha çok yapıyorsunuz, ama onlar sizden çok daha hayırlıydılar. Çünkü onların bir farkı vardı; Dünya malına karşı sevgileri sizden daha az, ebediyete olan sevgileri sizden daha fazlaydı. (İbn Mübarek; Kitabu'z Zühd, 182)
Bu zamana kadar yüzlerce ayet gösterdik. Hadis dediler hadisleri gösterdik. Fıkıh dediler onu da getirdik.
Daha ne yapalım ?
Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı? (YÂSÎN suresi 68. ayet)
Küresel elitlerle işbirliği yapıp, Vatikan papazları ile kol kola yürüyenler; Allah'ın ayetlerinden bihaberdirler. Esas sıkıntı ise; halkın, bu zorbalarca dillendirilen meseleleri ''din sanarak'', dinin gerçeğinden uzaklaşmasıdır.
Tam olarak Tevbe Suresindeki ayet hayata geçmiştir. Bir avuç kenzo; mal ve mülk edinmek için; halkı Allah yolundan uzaklaştırmış, Kurani ve Muhammedi hakikatleri insanlık vicdanında esirgemiştir.
Bugün, özgürlük diye yırtınıp, kenz ettiği servetin üstünde kuluçkaya yatan ulema(!)dan, 3 kelimesinden birine ''besmele'' ile başlayıp, George Soros'un ismiyle iş bitiren ihanet şebekesinden, Allah'ın ve Resulünün dinini pusu kurma aracı haline getiren zorbalardan, Abdestli ve Abdestsiz Kapitalistlerden Allah'a sığınırım.
Uyanışımız temennisi ile.
(Yeni kitabım Abdestli Kapitalizm'de bu meseleler geniş biçimde ele alınmıştır.)
http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber27994-Yeni_Sinifin_Dini_Abdestli_Kapitalizm.html