Yedikıta Dergisi

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
535843_10150945760584218_958550956_n.jpg
.
5 saat önce http://www.facebook.com/?ref=tn_tnmn#



YEDİKITA TARİH ve KÜLTÜR DERGİSİ HAZİRAN 2012, 46. SAYI
https://www.facebook.com/pages/Osmanl%C4%B1/309679842395919
"Geçmişe dair hiçbir güzellik gözünüzden kaçmasın..."
Asırlarca Hicaz coğrafyasına büyük hizmetler götüren Osmanlı Devleti'nin unutulmayan izleri...
Menba sularının en iyisi Çamlıc...a suyundan, bekledikçe lezzeti artan Karakulak suyuna İstanbul'un meşhur içme suları...
İngiliz-Fransız gemilerini batıran kahraman Osmanlı Zabiti Mustafa Ertuğrul ve faaliyetleri üzerine ilk defa ortaya çıkan vesikalar...
Kanuni Sultan Süleyman onun için "Budin Gözcüsü" demişti... Rumeli'nin manevi bekçilerinden Gülbaba'nın türbesinin 450 yıllık tarihi...
Osmanlı ilim müesseselerinin kurucularından Ali Kuşçu'nun Semerkand'dan Tebriz'e ulaşan hayat hikâyesi...
Hepsi ve daha fazlası tarih ve kültür dergisi Yedikıta'nın Haziran sayısında...
İslam Bilim ve Teknolojisi serisinin dördüncüsü, Cezerî kitapçığı, derginizle birlikte hediye...
Birbirinden orijinal makalelerin yayınlandığı Aylık Tarih ve Kültür Dergisi Yedikıta, seçkin bayii ve kitap evlerinde...
YEDİKITA Tarih ve Kültür Dergisi
Abonelik: (0212) 6577735
(0212) 6578800 -- 157
[email protected]
www.yedikita.com.tr


 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0



"Osmanlı tarihi ister kalemle, ister fırçayla ya da şimdiki zamanda sinemayla olsun;
bilgisiz ve safdil adamların amiyane yorumlarıyla doludur."
İlber Ortaylı...........
600340_10150998250079218_1562886072_n.jpg
 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
yedikita59.jpg
.Ortadoğu, bir doğulu için insanlık tarihinin doğduğu coğrafya; peygamberler yurdu, dervişler menbaı... Bir batılı için petrol, doğalgaz ve pazar! Bu kısacık tarif elinizdeki Temmuz 2013 sayısını özetlemek için yeterli aslında. Fakat biz medeniyetin beşiği olan, başta İslam olmak üzere semavî dinlere ev sahipliği yapan bu coğrafyayı tafsilatıyla işlemeye çalıştık. Zira bu coğrafya ve sâkinleri büyük dertlere müptela! Bin küsur yıldır Ortadoğu iki muhalif kutbun yani doğuyla batının muharebe meydanı. Dün savaş için öne çıkarılan bahane "din" unsuruydu, bugün din olduğu kadar "para" unsuru.



Ortadoğu'nun hikayesine önce "Ortadoğu Neresi?" sorusuna cevap vererek başladı Yrd. Doç. Dr. Osman N. Özalp. Ardından Prof. Dr. Azmi Özcan ve Ekrem Saltık, Ortadoğu'nun 19 ve 20. yüzyılda yapılan gizli anlaşmalarla "Kurtlar Sofrasında" nasıl paylaştırıldığını ortaya koydu. Son olarak Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak kendisiyle yaptığımız röportajda bu toprakların neden bu kadar kıymetli olduğunu izah etti ve bu coğrafya için alternatif, Batı'nın tasallutundan emin ve daha insani bir geleceğin mümkün olup olmadığı sorusunu cevaplandırdı.
.Doç. Dr. Hamit Pehlivanlı, İttihatçıların Sultan Abdülhamid'e düşmanlıklarının zamanla onları birer "Hıristiyan-sever" yaptığı gerçeğini paylaştı bizlerle. Doç. Dr. Fatma Ürekli bundan hemen hemen 120 yıl önce düşünülen ve projelendirilen, fakat her nasılsa sonuçsuz kalan "Kabataş- Taksim" füniküler hattı projesini yazdı. Prof. Dr. Feridun Emecen bizi 500 yıl öncesine, Manisa'da bir şehzadenin (daha sonra Sultan Üçüncü Mehmed) saray mutfağına misafir etti.



Tarihçi Yazar Kemal Erkan'ın yazısıyla "Enderun" sakinlerinin kendine has diline şahit olduk. Hâsılı birbirinden ilginç ve kıymetli, hatta hayati mesele ve şahsiyetlere temas eden bir sayıyla yeniden karşınızdayız.
 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
7kita61_500.jpg
.Olimpiyat meselesi, kamuoyu gündeminin merkezine oturmuş durumda... Ölüm korkusuyla sokağa çıkamayan veya açlıktan ölen insanların olduğu ülkelerle aynı havayı teneffüs ederken bir Olimpiyat hevesidir gidiyor… Gazete ve dergiler sayfalarca olimpiyat reklamları, bilboardlar ve hatta yol kenarlarındaki çimler ve çiçeklerle olimpiyatı haykırıyor! Bu, kamuoyunun ne kadar Batılılaştırıldığının, hatta ve hatta Batılaştığının bir göstergesi değil mi? Hususiyle basın yayın kanalıyla getirilen her ürünün halkımızın sofrasında kabul görmesinden; toplumun fikir ve gönül yapısına yön veren ilim ve kültür camiası mesul olmaz mı?

Bu ay, Olimpiyatın ne şekilde uluslararası bir hal adlığını, tarih ve kültür cephesinin neleri barındırdığını sayfalarımıza taşıdık. "Olimpiyat bir oyun mu?" diye sorarken, oyunla birlikte bir kültür dezenformasyonunun olabileceği, Olimpiyat'ın toplumu zinde ve savaşa hazır vaziyette tutma maksadıyla ortaya çıktığı, olimpiyat gelirlerinin papazlara verildiği, Osmanlı'nın Olimpiyatlara davet edilse de katılmadığı gibi tarihi bilgileri okuyucularımızın idraklerine sunuyoruz. Bu arada, Japonya dışında hiçbir doğu ülkesinde düzenlenmemiş olan Olimpiyat oyunlarının 2020'de İstanbul'da olma ihtimali neredeyse yok gibi; ancak velev ki gerçekleşti; ata sporumuz güreşin gelecek Olimpiyat programında yer almaması ironisine de dikkat çekmekte fayda var.

8 Eylül Dünya Okuma Yazma Günü dolayısıyla, üzerinde tekrar tekrar düşünmemiz gereken lisanımızı ele alan "Zavallı Türkçe" makalesi, Osmanlı Devleti'nin Suriye politikasında Nusayrilerle ilişkisini açığa çıkaran "Suriye'de Müslüman Olan 100 Bin Nusayri" makalesi ve 316 yıl önce yine bir Eylül ayında Avusturya karşısında yaşadığımız Zenta Faciası'nı anlatan makalenin ilginizi çekeceğini düşünüyoruz.
 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
1394333_10151979726719218_1192368786_n.jpg
.Gurbette Kalan Sultan Vahdeddin Hanİttihat ve Terakki’nin 1909’dan 1918’e kadar devleti sürüklediği felaketler neticesinde Osmanlı Devleti yıkılışa sürüklenmiştir. Osmanlı tarihinin bu en felaketli yıllarında 6. Mehmed Vahdeddin padişah olacak ve gurbete gitmek zorunda kalacaktır.

 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
1507808_10152157809604218_1211122452_n.jpg
.Cevr ile kimseyi bîzâr etme
Sana cevr etse de âzâr etme
Nâbi (Yusuf)
(Zulüm ve eziyetle kimseyi rahatsız etme,
sana eziyet etseler de sen incitme.)

Her ay birbirinden seçkin mısraların ve fotoğrafların yer aldığı Berceste sayfasını http://www.yedikita.com.tr/adresinden indirebilirsiniz.
 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
1521768_10152159444744218_1480688863_n.jpg
.Hazreti İbrahim aleyhisselamın El-Halil Külliyesinde bulunan türbesi. Külliyenin, türbeyi de içine alanbir bölümü bugün İsrail kontrolünde bulunmaktadır...
Devamı Yedikıta’nın Ocak sayısında…
 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
Bu hafta kitap yerine beğenerek okuduğum ve takip etmeye çalıştığım bir dergiyi tanıtmak istiyorum.
Tarihe doğru pencereden bakan ve doğruları okuyucularına aktaran, “Aylık Tarih ve Kültür Dergisi Yedikıta”dan söz etmek istiyorum.
Dergi şubat sayısında, “Kıymeti Bilinmeyen Hazine Vakıfları” konusunu işlemiş. Ayrıca bir kitapçık halinde Bulgaristan’daki vakıfların raporunu sunmuş.
Bilen bilir bilmeyenler için söyleyelim.
Osmanlı Devleti’ni cihan devleti yapan ve dünya insanlığına “İslam insanı” portresini benimsetmesinin başında, Osmanlı’nın Peygamber mirası vakıfları kurması ve hayata geçirmesiyle mümkün olmuştur.
*
Yedikıta Dergisi de vakıflar konusunu izah ederken çok güzel örnekler vermiş ve şunları kaydetmişler:
“Osmanlı devrinde vakıflar sayesinde bir adam, vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte uyur, vakıf mallarından yer ve içer, vakıf kitaplarından okur, vakıf bir mektebe hocalık eder, vakıf idaresinden ücretini alır ve öldüğü zaman vakıf bir tabuta konur, vakıf bir mezarlığa gömülürdü.
Bu suretle beşeri hayatın bütün icaplarını ve ihtiyaçlarını vakıf mallarla temine pekâlâ imkân vardı.
Esat Arsevük’ün bu ifadeleri vakıfların insan medeniyetindeki yerini özetler mahiyette.
Vakıf müessesesi insanlık tarihi kadar eskidir. Bilinen ilk vakfın Hz. Âdem (a.s.) tarafından kurulduğu, ilk vakıf eserinin de Kâbe-i Muazzamaolduğu rivayet edilir.
Yine Hüdhüd kuşunun Hz. Süleyman’ı (a.s.) tehdit makamında; “Vakıf tarladan toprak alır, mülküne serper ve saltanatını yıkarım”demesi, vakıf malının önemini gösteren rivayetlerden biridir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanı ve sonraki devirlerde de vakıf müessesesi gelişmiş, İslam beldeleri onbinlerce vakıf eseriyle insanların huzur ve refahını sağlamakta önemli hizmetler vermiştir.
Altı yüz yıl insanlığa adalet ve hizmet götüren Osmanlılar, hâkim oldukları toprakları vakıflarla donatarak, insanların menfaatlerini koruyup kollamışlar, vakfiyelerle vakıf hizmetlerinin devamını teminat altına almışlardır.
Şu an dünya üzerindeki bütün İslam eserleri vakıf eserleri denilse hiç de yanlış olmaz. Ne var ki şu son asrımızda onbinlerce vakıf eseri, kasıtlı veya kasıtsız olarak vakıf anlayışının ve hassasiyetinin zayıflaması hırs ve açgözlülüğün âlemi kaplamasıyla sahipsiz kalmış vaziyettedir.
Özellikle toprakları “Vakıf Cenneti” olarak tanımlanan Osmanlı devletinin ortadan kalkmasıyla birlikte vakıf eserlerine zarar vermek, eserleri kimliksizleştirmek için ve mülküne geçirmek adeta sıradanlaşmıştır.
Çok uzaklardan misal vermeye gerek yoktur. Bugün sadece İstanbul’da Suriçi’nde şahsi mülk olarak kullanılan binlerce tarihi yapı vakıf eseridir.
Bu ay, yurtiçinde ve yurtdışındaki ecdat mirası eserler üzerine yıllardır yürütülmekte olan, zamanla birçok kurumun da dahil olduğu üç kıtaya yayılmış ecdat yadigarlarını tespit eden envanter çalışmasını mercek altına aldık.
Dergiye abone olmak için Yedikıta Dergisi; 0212- 657 77 35 - 36
Habervaktim.com
Hüseyin Öztürk. Yeni Akit




 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
395284.jpg




YEDİKITA 1. DÜNYA SAVAŞI’NIN PERDE ARKASINI YAZDI: OSMANLI DEVLETİ BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA NASIL İTİLDİ?




Yedikıta Dergisi, Osmanlı Devleti’nin İttihatçılar tarafından hiçbir sebep yokken adım adım nasıl Birinci Dünya Savaşına sokularak yıkıma sürüklendiğini, yapılan gizli anlaşmaları, rüşvetleri, ihanetleri açıklayan önemli bir dosya yayınladı.
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, Mart sayısında Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü dolayısıyla Osmanlı’nın savaşa girişinin perde arkasını yazdı. Tarihçi Yazar Ömer Faruk Yılmaz’ın kaleme aldığı “Büyük Oyun Büyük Savaş: Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na Nasıl İtildi?” başlığıyla verilen makalede, Osmanlı Devleti için bir yıkım niteliği taşıyan Birinci Dünya Savaşı’na nasıl itildiği anlatılıyor.
“Osmanlı tarihinin dikkatle araştırılması ve değerlendirilmesi gereken bir ciheti de devletin Birinci Dünya Savaşı’na girişidir.” diyen Yılmaz, makalesinde Osmanlı devletinin savaşa sokulması için yapılan uzun vadeli planlar, karanlık ve gizli anlaşmalar, sahte vaatler, entrikalar, rüşvetler, ihanetler ile suiistimaller konusunda ayrıntılı bilgi veriyor.
Eşkıyalıktan Harbiye Nazırlığına
Dergi, Osmanlı Devleti’nin Birinci dünya Savaşı’na girmesini sağlayan yerli baş aktörlerden Enver Paşa hakkında da geniş malumat veriyor. Özcan F. Koçoğlu’nun “Önce Eşkıya Sonra Harbiye Nazırı” başlıklı yazısında Enver Paşa’nın Selanik Merkez Kumandanı Kurmay Albay Nazım Bey’i öldürme planı içinde yer alması, yargı önüne çıkmak yerine dağa çıkması, çete reisliğinden Harbiye Nazırlığına yükselişi konu ediliyor.
Önemli Diğer Yazılar
Yedikıta dergisinin bu sayısında ayrıca, Soner Demirsoy’un “Tarihe Saygı Projesi’nde Şehitlikler Taşlaştırılıyor”, Yakup Emre’nin “Işık Hadisesi Görenleri Hayrete Düşürüyor!”, Soner Demirsoy - Enes Erdoğan’nın “Tarihi Değiştirecek Haritalar”, Mermet Çakırcalı’nın “Müstecip Onbaşı Bir Mermiyle İki Denizaltı Avladı”, Zafer Orha’nın “Tarihi Mezarlık Üstüne Bir Semt: Tepebaşı”, İsmail Kahraman’ın “Huzura Hasret Bir Memleket: Somali” ve Yasin Özcan’nın “Harem-i Şerîf’e Yüksekten Baktırmayasın!” başlığıyla sunulan yazıları yer alıyor.
Birinci Dünya Savaşı’nın 100 Günü
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi’nin mart sayısı ile birlikte “Birinci Dünya Savaşı’nın 100 Günü” kitapçığı okurlara hediye ediliyor. Kitapçıkta önemli olaylar tarihi fotoğraflarıyla birlikte okuyucuya sunuluyor.
İletişim: www.yedikita.com.tr
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
400030.jpg


YEDİKITA: ANADOLU'DA HİNDİSTANLI BİR KAHRAMAN ABDURRAHMAN PEŞAVERİ

Yedikıta, Balkan Savaşları'nda Osmanlı'ya yardım için Hindistan'dan, babasının büyük servetini bırakarak gelen ve hayatını Anadolu'nun düşman işgalinden kurtuluşu için feda eden Abdurrahman Peşaverî'nin bilinmeyen hayat hikâyesini yazdı.

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi nisan sayısında Anadolu topraklarının düşmandan kurtuluşu için büyük fedakârlıklar gösteren Hindistanlı bir kahraman Abdurrahman Peşaverî'yi kapak konusu yaptı. Annesinin ısrarlı 'dön' çağrısına "Anadolu İşgal Altındayken Dönemem!" sözünü makaleye başlık olarak taşıyan "TBMM'nin İlk Büyükelçisi, Anadolu Ajansı'nın İlk Personeli Anadolu'da Hindistanlı Bir Kahraman; Abdurrahman Peşaverî" vurgusu yapılan önemli makaleyi Mücahit Arslan kaleme almış. İlk defa basında yer alan makalede Abdurrahman Peşaverî ile ilgili şu önemli bilgilere yer veriliyor:
Mücadele'ye Lisedeyken Başladı
Abdurrahman Peşaverî, o devirde Hindistan'ın Kuzey Batı Sınır Eyaleti olan bugün ise Pakistan'ın Haybet-Peştunya Eyaleti'nin başkenti Peşaver'de 1886 yılında doğmuş. Ülkenin en zengin müteahhitlerinden Gulam Samdani'nin oğlu olan Abdurrahman Peşaverî Osmanlı tarihine merakı, Türkler hayranlığı ve sevgisinden dolayı ise "Türkî Lala" lakabıyla anılmış. Hindistan'da Aligah Özel İslam Okulu'nda okurken Birinci Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine Hint Müslümanlarının kurduğu 'Hilal-i Ahmer Cemiyeti Türk Yardımlaşma Fonu'na yardım için arkadaşlarına önderlik yapmış, öğle yemeği paralarını vererek katkıda bulunmuşlar.
Elbise ve Kitaplarını Sattı Yardıma Koştu
Osmanlı'ya yardım edebilmek için Hindistan Müslümanlarının büyük gayretine hatta bunun için fakir ailenin çocuğunu satışa çıkarmasına gözyaşlarıyla şahitlik eden Peşaverî, büyük bir iştiyakla yardım toplama çalışmalarına öncülük etti. Aynı zamanda, toplanan paraların ulaştırılması ve Osmanlı ordusuna yardım için İstanbul'a gönderilecek Hindistan Hilal-ı Ahmer Cemiyeti Tıbbiye heyetine gönüllü olarak yazıldı. Kendisine engel olacağını bildiğinden ailesinden habersiz yola çıkmış, parası olmadığından ise elbise ve kitaplarını satarak yol masraflarını karşılayabilmişti.
Haberleriyle Hem Ağlattı Hem Sevindirdi
Balkan Savaşı'nın hemen ardından Aralık 2012 tarihinde İstanbul'a gelen Abdurrahman Peşaverî, cepheye giderek hastabakıcılık görevlerinde bulundu. Aynı zamanda da cepheden aldığı haberleri Hindistan'a iletti. Hindistanlı Müslümanlar, Peşaverî'nin 26 Mart 1913'te gönderdiği telgrafta "Edirne ellerimizden kaydı gitti. Allah bizleri korusun. Bu menfur hadise karşısında çaresizliğimizi tarif bile edemiyorum. Lakin takdir-i ilahiye kim karşı koyabilir" haberiyle üzüntüden gözyaşlarına boğulurken, 22 Temmuz 2013 tarihinde "Türk ordusu şükürler olsun Edirne'yi kurtardı." müjdesiyle sevinç gözyaşlarıyla bayram yapmışlardı.
Sultan Reşat Kucaklayarak Tebrik Etti
Hintli Müslümanların yardım heyeti görevlerinin ardından İstanbul'a oradan da ülkelerine dönmüşler. Abdurrahman Peşaverî\'nin de bulunduğu heyet dönmeden evvel Sultan Reşat'ın huzuruna çıkarılmış. Padişah, saray mensuplarının şaşkın bakışları altında gözyaşları içinde her tek tek sarılmış her birerini taltif etmiş.
"Anadolu İşgal Altındayken Dönemem"
Hindistan yardım heyetinden bazıları geri dönmeyip Anadolu'nun kurtuluş mücadelesi için İstanbul'da kalmayı tercih etmişler. Bunlardan biri de Abdurrahman Peşaverî olmuş. Rauf Orbay Bey, Peşaverî ile ilgilenmiş onun harp okuluna kayıt yaptırmasına önayak olmuş. Birinci Dünya Savaşı başladığında Gelibolu'da teğmen olarak savaşmış ve üç kez yaralanmış.
Evladının Oğul özlemiyle yanıp tutuşan annesinin "dön" çağrılarına ise her seferinde "Anadolu işgal altındayken dönemem" diyerek karşılıksız bırakmıştı.
Türkiye'nin İlk Büyükelçisi Oldu
İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesi üzerine bir süre gizlenen Peşaverî, Anadolu'ya geçerek Kuvayı Milliye'ye katılmış. Burada İngilizce yazışmalarında görev almış ayrıca Anadolu Ajansının ise kuruluş çalışmalarında bulunmuştur. Ajansın ilk personeli olarak kayıtlara geçmiş olan Peşaverî, Yunan mezaliminin dünyaya duyurulmasında büyük çaba sarf etmiştir.
Milli Mücadele'de büyük yararlılıklar gösteren Peşaverî, Ağustos 1920'de Afganistan'a "Fevkalade Murahhas" unvanıyla ilk Türk Büyükelçisi olarak atanmıştır.
Rauf Orbay Zannedilip Şehit Edildi
Haziran 1922 yılında görevi Medine Müdafii ve Çöl Arslanı Fahreddin Paşa'ya devreden Abdurrahman Peşaverî Türkiye'ye dönmüştür. Rauf Orbay Bey'in yanında görev alan Peşaverî, Mayıs 1925 gecesi Beşiktaş'tan Nişantaşı'na evine dönmekteyken silahlı üç kişinin saldırısına uğramıştır. Bekçiler tarafından yaralı olarak hastaneye kaldırılmış ancak bir aylık tedavi çabası sonucunda kurtarılamayarak vefat etmiştir. Ölümü Hindistan'da büyük üzüntüye sebep olmuş olan Peşaverî'nin kabri Maçka Mezarlığı'ndadır.
Günümüzde maalesef, Peşaverî hakkında bugüne kadar ne bir makale ne de bir kitap yayınlanmıştır. Kabrini tespit çalışmaları devam etmektedir.
İletişim: www.yedikita.com.tr
 
Üst