Bana Kur'an ile bir benzeri-misli verildi şeklinde bir ifade asla bize tanıtılan elçinin sözü olamaz. Bu sözün çıkış noktası Allah'ü tealanın resulüne ihsan ettiğini beyan ettiği 'Hikmet' kavramı ise dahi, bu söz tam olarak o manayı idrak ettirmiyor. Ravilerin çelişkili nakilleri aslında bir misli, ya da kıyas edilebilecek bir kaynak alternatifi değil, kitabtan hüküm çıkarabilecek hikmet kabiliyeti olarak anlamak, yani yine Kur'anı merkeze oturtmak durumundayız bu söz gereği de.Sn Yahayy vahyi gayri metluv meselesini ve peygamberin "bana kur'an ile birlikte bir benzeri verildi" sözünü nasıl değerlendirirsiniz?
Gayri metluv vahiy filan bunlar zorlama işler, Peygamber tabi ki nübüvvet gereği Cebrail ile görüşmüş, belki bize aktarmadığı hikmetli bilgiler edinmiş olabilir, olasıdır. Ama Allah elçilerine size vahyettiğimi beyan edecek gizlemeyeceksiniz diye ahit aldım diyor, yani bize ulaşmasını istediği, sorumlu olmamızı istediği bir bilgi vahyediyor ise kuluna, bunu bizi sorumlu kılıp kıyamete kadar korumayı üstüne aldığı Kur'anına dahil ederdi. Neden imtina edip, aktarılıp aktarılamayacağı garantisi olmayan, ancak 3 yüzyıl sonra zoraki ve zorlama methodlarla derlenebilecek tasnif ve tenkide muhtaç , bize ulaşıp ulaşmaması ihtimali, hakkında hiç bir delil olmayan beşerlerin iki dudağı arasında olan bir nakil yumağından sorumlu tutarak imanlı imansız diye belirler kullarını, halbuki apaçık ve şüphesiz Kuran elimizde iken.
Oturalım külliyatımızı okuyalım, değerlendirelim, tartışalım, doğrulayalım, tenkid edelim ama asla arasından bilinçaltımızın seçtiği bir nakil ile imanlı imansız avına çıkmayalım. Hem de iddiamızın aksini beyan edecek bir nakli aynı külliyattan çıkarmak yağdan kıl çekmek kadar kolay iken.