Yahayy ile Röportaj

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Doğrusu bende bu meselede yahayy ı dinlemeyi tercih ederim.:)
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Bense ikinizi ve katılmak isteyen herkesi dinlemek isterim burdan da foruma çağrıda bulunmuş olalım =)
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Benim soru arada kaynamıyor değil mi ?
 

Ahmet

Çöl Aslanı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,764
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
38
Kazık soru sormuşun, bekliycen gibi biraz..
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
YaHayy İstanbul'un sadece güzünü sevdiği için, Bosphorus larda fink atıyor
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Bu sordugunuz soruları kendiniz cewaplayin mı demek :D
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Bu sordugunuz soruları kendiniz cewaplayin mı demek :D

Olur mu, alelade cevap vermiş olmamak için hengame içinde yazamadım, özürlerimi sunuyorum.
24 saatten fazladır uykusuzum :) , şimdi namazımı eda edip inşallah biraz da olsa dalmak istiyorum, selamlar herkese.


Tapatalklandı.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Zavallı Havas!
Kendisiyle bir röportaj dahi yapılamadan forumdan ayrıldı !
Oysa, ondan da ne kadar büyük ilmi hakikatlar ve hikmetler öğrenecekti bu forum!
Neyse, bereket onu hiç aratmayacak nice hadis ve tarikat munkirleri daha var forumda !..
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Şükür ki türünün tek örneğisin ...
Sadece bir kere kurtulmamız gerekecek :)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Haminiz Admin Ahmet hazır kıta bekliyor ! Hemen özel mesajlarla jurnalistlik yaparak istediğiniz amacınıza ulaşmayı da size başkaları mı öğretecek?
Neden vakit kaybediyorsunuz ?
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Kusura bakma dedecim ...
Jurnallemeye bile değmezsin ...
Sadece takılıyoruz işte , ötesi yük olur ...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Sana cevap vermek için önce peygamber ahklâkı ile ahlaklanayım da ondan sonra cevap veririm! Çünkü, sen başka insanların cevaplarına hep şaşı bakıyorsun !
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
seni bu kadar yumuşatan şey nedir dedem ?
Gözlerim yaşardı ters köşe oldum bak ...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Biz aynıyız ve değişmeyiz ! 7 yıllık görüntümüz ortada ...Herhalde sen gözlük değiştin de sana başkaları değişmiş görünüyor !
 

Kaçak

Yeni
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
8,416
Tepkime puanı
896
Puanları
0
Bak şimdi hamimize söyleyelim sana bir bonus versin ...
Yola girme alametleri sergiliyorsun çünkü ...
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Selam

2) Mushafı elinize aldığınızda içinizde nasıl bir duygu beliriyor?Sonrasında bu mushafı oku'ma şekliniz veya şekilleriniz nelerdir?

Selamlar tekrar.
Mushafı elime aldığımda diye sınırlandırmadan cevap vereyeim,
Her Kur'an ile muhatap olmamın arefesinde kesinlikle herhangi bir dünyevi terim ile tasvir edemeyeceğim bir duygu hissediyorum. Bunu inanın fraksiyon olsun diye söylemiyorum, cidden tanımsız bir duygu var.

Salt şudur diye bir kelime ile ifade edemesemde dünyevi hislerden olduğunu sezebildiğim,
coşku, ferahlama, heyecan, mahcubiyet, değerli bir şeyi kaybettiğiniz haberi size ulaştığında göğsünüzün tam ortasında dokunsanız hissedeceğinizi sandığınız bir duygu vardır, sonra bulmaya, kurtarmaya ilişkin bir fikir belirirse o his acaib bir hal alır, korku-ümit arası... öyle bir manzume, ama ben de coşku ağır basar genelde, vahye tabi olduğunu idrak edebilip, onu anlamaya çalışma seviyesine kadar bir level arlamış ve şuan onunla muhatap olacaksam, bu çoşku ağır basan bir sevinçe başlar.


Ben yine mushaf olarak bakmayacağım, yüzde 90 ipad'den, ya arapçasını kendim okur ya da bazen abartısız ve fasih bir kıraat eşliğinde ayet ayet önce arapçayı, sonra kelime seçimi ve cümle kurulumu bakımından başarılı bulduğum meallerden çevirisini okurum. Arapçasız bilakis okumamayı tercih ediyorum çünkü, vurgu yapılan kelimelerle başka ayetlerde kaşılaştığımda anlaşılabilirliği ve hedefteki manayı daha kolay idrak etmemi sağlıyor.
Yok, okumam içerisindeki herhangi bir konuyu, tarihsel açıdan, fiili detay açısından merak ediyor isem ya da araştırılması icab eden bir konu ise önce o konu hakkında tüm Kur'an taramasını ve nakilleride araştırıyorum. Tabletler için çok harika programlar var, tavsiye ederim.




Tapatalklandı.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
@Yahayy @Ahter ikinize de sormak istiyorum =)

Öyle veya böyle herkesin anladığı bir kader inancı var fakat günümüze baktığımızda neden bu sorular daha çok evlilik üzerinde temerküz ediliyor?

Aslında ben ekseriyetle kaderin irade ile ilişiklendirilmesi konusunda tenakuz içerisinde olduğunu düşünüyorum insanların.

Evliliğin biraz magazinselleştirilebilir bir hali olduğu için bu konu üzerinden gitmeyi seçti heralde bazı zevatı kiram,
yani Açık konuşmak gerekirse Abdülaziz Hocanın telefonda alelacele bir çocuğa bir şeyler anlatırken kullandığı bir cümle üzerinde bir güzel sosyal medya magazini doğdu, "bazı adamlar Allah kimilnle evleneceğinizi bilmez" diyor,
vay zındık kafirler,

Abdülaziz hocayı severim, lakin acelecilik ve ilmi sapkınlıkları açık etme heyecanı var, zaman zaman kişiselleştirebiliyor da olayı, yani bir insan olarak zaafları mevcut herkesde olduğu gibi.
Burada telefonda açıkca o gence "Allah evleneceğin kişiyi bilmez kardeşim" demesi aceleci tutumunun bir handikapı idi. Halbuki kilm demiş "Allah geleceği bilmez" diyende Abdülaziz Hoca... yani bir tenakuz var.

Aslına odaklanmak istediği nokta insanların Allah'ın hesabına, tenkidine maruz kalacak durumlardaki iradesini o kişi iradesini beyan etmeden Allah belirlemez demekti, yani Mutezile kader anlayışı, ama bunu gidip evlilik gibi mukadderata matuf bir olguda da alelacele kullandı, şahsım adına çok yanlış buldum.

Zaten Kaderi çözdün çok basit, maturidi, eşari bu olayı çözü şöyle şöyle diyenler de sadece kendi zihinlerini söylenenlerle tatmin etmeye çalışanlar. Kaderle ilgili hiçbirimiz hiçbir şey bilmiyoruz gerçek bu, zaten bir takım hocalarında kaderin iman şartı gibi sayılmaması gerektiğini söylemesi bundan.

Siz hem Allah zamanda. münezzehtir diyeceksiniz, sonra Allah'ın fiilleri için önce şunu yaptı, sonra şunu yaptı,
sonra şöyle olacak filan diye bir takım tasvirler yapacaksınız. Hani Allan zamandan münezzehti Allah için, önce sonra kavramları kullanıyorsunuz, bunlar zamanı belirtmeye matuf tanımlamalar değil mi?

Vel hasılı kelam Allah'ın bildirdiği kadar ile kader/takdir etme, mukadderata hepimiz iman ediyoruz, etmeyen yoktur sanırım. Bir ağacın dalından o yaprağın ne zaman sararıp düşeceğini, toprakta hangi bakteriye yem olacağını, o. bakterinin hangimizin vucudunda nelere yol açacağını bile Rabbimiz belirlemiştir, Kur'andan ben böyle bir Allah tanımı anlıyorum.

Gerisi insanları bak biz bir tarik, bir yol icad ettik içinde de tüm sorulara cevap verdik diyebilmek için söylenmiş şeyler, beni alakadar etmiyor.




Tapatalklandı.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Selam

2) Mushafı elinize aldığınızda içinizde nasıl bir duygu beliriyor?Sonrasında bu mushafı oku'ma şekliniz veya şekilleriniz nelerdir?

Şunu da eklemeden edemeyeceğim.
Bir ayet, ayetler bütünü, sure her neyse okuduğumuz, bilinç altımız, kalbimiz, gönlümüz her ne der isek adına, Allah'ın bize vermiş olduğu mesajı idrak ettiğimizi bize söylüyor ise, ve o sekine dediğimiz, mutmain olma dediğimiz hali yaşıyor olmanın hazzı dünya üzerinde hiç bir lezzet ile mukayese edilemez.
İnsanın derisi, kılı tüyü, vucudundaki her zerresi evet tatmin oldum dercesine şeffalaşır, yumuşar berraklaşır.
Elhamdülillah bunlar Allah'ın ayetleri,


Tapatalklandı.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Sevgili yayay ...
Bir türlü cevap bulamadıgım bir soruyu size sorayım ...
Belki bir kıvılcım çakarsınız ...
Semavi dinler dediğimiz dinlerin açık ve net izlerini neden sadece Ortadoğu çoğrafyasında buluyoruz ?
Neden diğer çoğrafyalarda bu kadar açık ve net izler bulamıyoruz ?

Öyle bir soru sordu ki kardeş, her taraftan bir şey var içinde.
Kafam kazan oldu ama güzel bir vesie de oldu, bu minvalde Elçi-uyarıcı-Resul-Nebi-Peygamber
kavramlarını Kur'anda topluca görmeye çalıştım. Birbirleri ile bağları, tanımların karşılıkları vs, güzel oldu.

Şimdi burada kızacaklar bana yine ama bu sorudaki garipseme şeklindeki çıkışımızın nedeninde zamanla algı biçimimizin üzerine dayandırıldığı, biri birinin kopyası şeklinde, azıcık şurasını değiştiriyim şeklinde, çok fazla zihni derinlik içermeyn, geniş bir perspektif sunamayan hep içinde bulundukları toplumların kültürlerini yansıtan, toplumlarının üretebildikleri değerleri ile ortantılı birşeyler sunabilen nakil ve tefsir kültürü yatıyor.

Peygamber diye bir tanım üretilmiş, sonra ayet meali verirken "biz hiçbir kavme peygamber göndermedikçe azab etmeyiz" diye çevirilip kısa yoldan bitirilmiş iş.

Resul kitap verilen, nebi de kitap verilmeyen peygamber denmiş, kuran kursunda çocuklara da böyle öğretin diye islam kitapları, ilmihallerde yazılmış, hadi sen sağ ben selamet....
Ama acaba bu iş kavram olarak bu kadar mı? işte hiç Kur'an okumadığımızın bariz bir kanıtı.

Bak şimdi şu ayete,

Al-i İmran 81:

Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tansurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).

Ve Allah, nebilerden, "Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye misak aldığı zaman, "İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?" diye buyurdu. (Onlar da): "İkrar ettik (kabul ettik)" dediler. (Allahû Teâlâ): "Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim." buyurdu.

Şimdi Allah kelimeleri özenle seçer değil mi, yerli yersiz kullanır mı,? haşa, her işi hikmet iledir, amenna.

Ama burada bize söylenenin aksine Nebi'lere kitap ve hikmet verdim, sonra onların üstüne Resuller gönderdim diyor değil mi?


Devam...

Mu'minun 44:Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu yalanladılar. Böylece biz de onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini kiminin izinde yürüttük ve onları (tarihin anlatıp aktardığı) bir olay kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım olsun.

İbrahim 3:Ve biz her gönderdiğimiz Resulü ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki onlara iyi beyan etsin

Enam 130:Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp korkutan elçiler gelmedi mi?

İsra 15: Biz, bir elçi gönderinceye kadar (hiç bir topluma) azab edecek değiliz.

Yunus 47:Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.

Bak bırak orta doğuyu Allah Cinlere bile kendi içlerinden Resuller, buraya dikkat resuller gönderdiğini söylüyor, bazı ayetlerde uyarıcı, bazı ayetlerde korkutucu olarak zikrediyor bu zatı.

Şimdi şöyle bir şey çıkıyor o zaman ortaya, biz 50.000 yıllık geçmişleri olduğu bilinen Aborjinler, Aztekler, Mayalar, Antu lar bilmem ne kavimlerine Allah Resul göndermemiş diyebilir miyiz?

Şunu diyebiliriz ama, Allah put ve tağut kavramı ile ilkeselliştirdiği tevhid karşıtı inanç sistemlerine karşı, zulümlere karşı mutlaka bir elçi, uyarıcı yani genel manada Resul göndermiştir, gönderilmeden azab edilmeyeceğini söylüyor, bilakis Bırak Aborjini, bilmem kimi, Cinlerin bile resulleri olduğunu söylüyor.
Bu Resullerin kapsamları hakkında ihtilaf olabilir, belki sadece şirk konusunda uyarı yaptı ve topluma şamil ahlak kuralları ve zulüm konusunda uyardı, belki daha da kısıtlı sadece şirki anlattı, bir tanrıdan bahsetti, detayını Allah bilir,

Allah'ü alem, bugün bize adı sanı bilmem kim diye aktarılan, zamannda felsefeci denilen, bilmem kim denilen budha vs adları herneyse, bu şahısları Allah resul olarak seçti ve bir takım mesajları kavimlerine ilettiler, uyardılar, Çünkü hindistan bölgesinden çok fazla, yine Maya'lar, Aztekler vs tanrı inancına ilişkin nakiller var, ama çok çok eski bunlar tahrifata uğradıkları kesin...Resuller tarafından doğru mesajları aldılar ama ya hiç inanmadılar, yada siyasi oyunlar, çıkarlar , insani aldanışlar vs dejenarasyona uğratıp tahrif ettiler, tıpkı şuan bizim tevhidi en iyi ben bilirim diyenlerin ruhani tapınmacılıkları gibi mesela...

Aslında daha çok konuşulabilir konu üzerinde, bulgularla, islam ile örtüşen nakillerin araştırılması ile vs..
Yazılı metinler ile ilgili kısımlara gelirsek,
Kutsal metinlerden evet bize Kur'an ile bildirilenleri belli, diğerlerini bilmiyoruz. Yazı çizi dediğimiz ne kadarlık bir hadise ki zaten, bizim bile şurda 1400 Yıllık (cık) geçmişimiz var elimizde Taşkent nüshası haricinde doğru düzgün yazılı kaynağımız yok, hadisler filan hak getire, orjinal Buhari bile yok, ne kadar olmuş 1000 yıl, 50.000 li geçmiş tarihlerden bahsediyoruz.
Allah'ü alem İslamın yayılması gerken Arap toplumunun ziniyeti, bedevi kültürü ve ataları ile övünme hastalığı gereği gönderildiği kavim, daha doğrusu Kuran için çıkış kavmi demek daha doğru, kültürlerinin doğrultusunda, kendileri, çekişip durdukları kabileleri ve ibrani halklarının da ellerinde değerli bir argüman olarak bildikleri, değer verdikleri İbrahim, Nuh,Süleyman gibi nebiler üzerinden giderek, kendi argmanları ile etkinliği sağlamayı murad etmiş olabilir.
Muhtemelen Araplara aborjinli, ya da çekik gözlü bir zatı anlatsa bize Allah'ın yamyamı, hilkat garibesi ne olduğu belli olmayan şeyleri örnek veriyor, biz soylu atlarımız İbrahimin dinine tabiyiz, diyeceklerdi, ama genel manada tüm kavimleri uyardığını ve resulleri peşi peşine, her kavme aralıksız ve kendi dili ile gönderdiğini söylüyor.

Allah'u alem.

Ne yazdırdın beni beyaaaa, kaçak alacağım olsun....






Tapatalklandı.
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Öyle bir soru sordu ki kardeş, her taraftan bir şey var içinde.
Kafam kazan oldu ama güzel bir vesie de oldu, bu minvalde Elçi-uyarıcı-Resul-Nebi-Peygamber
kavramlarını Kur'anda topluca görmeye çalıştım. Birbirleri ile bağları, tanımların karşılıkları vs, güzel oldu.

Şimdi burada kızacaklar bana yine ama bu sorudaki garipseme şeklindeki çıkışımızın nedeninde zamanla algı biçimimizin üzerine dayandırıldığı, biri birinin kopyası şeklinde, azıcık şurasını değiştiriyim şeklinde, çok fazla zihni derinlik içermeyn, geniş bir perspektif sunamayan hep içinde bulundukları toplumların kültürlerini yansıtan, toplumlarının üretebildikleri değerleri ile ortantılı birşeyler sunabilen nakil ve tefsir kültürü yatıyor.

Peygamber diye bir tanım üretilmiş, sonra ayet meali verirken "biz hiçbir kavme peygamber göndermedikçe azab etmeyiz" diye çevirilip kısa yoldan bitirilmiş iş.

Resul kitap verilen, nebi de kitap verilmeyen peygamber denmiş, kuran kursunda çocuklara da böyle öğretin diye islam kitapları, ilmihallerde yazılmış, hadi sen sağ ben selamet....
Ama acaba bu iş kavram olarak bu kadar mı? işte hiç Kur'an okumadığımızın bariz bir kanıtı.

Bak şimdi şu ayete,

Al-i İmran 81:

Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tansurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).

Ve Allah, nebilerden, "Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye misak aldığı zaman, "İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?" diye buyurdu. (Onlar da): "İkrar ettik (kabul ettik)" dediler. (Allahû Teâlâ): "Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim." buyurdu.

Şimdi Allah kelimeleri özenle seçer değil mi, yerli yersiz kullanır mı,? haşa, her işi hikmet iledir, amenna.

Ama burada bize söylenenin aksine Nebi'lere kitap ve hikmet verdim, sonra onların üstüne Resuller gönderdim diyor değil mi?


Devam...

Mu'minun 44:Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu yalanladılar. Böylece biz de onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini kiminin izinde yürüttük ve onları (tarihin anlatıp aktardığı) bir olay kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım olsun.

İbrahim 3:Ve biz her gönderdiğimiz Resulü ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki onlara iyi beyan etsin

Enam 130:Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp korkutan elçiler gelmedi mi?

İsra 15: Biz, bir elçi gönderinceye kadar (hiç bir topluma) azab edecek değiliz.

Yunus 47:Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.

Bak bırak orta doğuyu Allah Cinlere bile kendi içlerinden Resuller, buraya dikkat resuller gönderdiğini söylüyor, bazı ayetlerde uyarıcı, bazı ayetlerde korkutucu olarak zikrediyor bu zatı.

Şimdi şöyle bir şey çıkıyor o zaman ortaya, biz 50.000 yıllık geçmişleri olduğu bilinen Aborjinler, Aztekler, Mayalar, Antu lar bilmem ne kavimlerine Allah Resul göndermemiş diyebilir miyiz?

Şunu diyebiliriz ama, Allah put ve tağut kavramı ile ilkeselliştirdiği tevhid karşıtı inanç sistemlerine karşı, zulümlere karşı mutlaka bir elçi, uyarıcı yani genel manada Resul göndermiştir, gönderilmeden azab edilmeyeceğini söylüyor, bilakis Bırak Aborjini, bilmem kimi, Cinlerin bile resulleri olduğunu söylüyor.
Bu Resullerin kapsamları hakkında ihtilaf olabilir, belki sadece şirk konusunda uyarı yaptı ve topluma şamil ahlak kuralları ve zulüm konusunda uyardı, belki daha da kısıtlı sadece şirki anlattı, bir tanrıdan bahsetti, detayını Allah bilir,

Allah'ü alem, bugün bize adı sanı bilmem kim diye aktarılan, zamannda felsefeci denilen, bilmem kim denilen budha vs adları herneyse, bu şahısları Allah resul olarak seçti ve bir takım mesajları kavimlerine ilettiler, uyardılar, Çünkü hindistan bölgesinden çok fazla, yine Maya'lar, Aztekler vs tanrı inancına ilişkin nakiller var, ama çok çok eski bunlar tahrifata uğradıkları kesin...Resuller tarafından doğru mesajları aldılar ama ya hiç inanmadılar, yada siyasi oyunlar, çıkarlar , insani aldanışlar vs dejenarasyona uğratıp tahrif ettiler, tıpkı şuan bizim tevhidi en iyi ben bilirim diyenlerin ruhani tapınmacılıkları gibi mesela...

Aslında daha çok konuşulabilir konu üzerinde, bulgularla, islam ile örtüşen nakillerin araştırılması ile vs..
Yazılı metinler ile ilgili kısımlara gelirsek,
Kutsal metinlerden evet bize Kur'an ile bildirilenleri belli, diğerlerini bilmiyoruz. Yazı çizi dediğimiz ne kadarlık bir hadise ki zaten, bizim bile şurda 1400 Yıllık (cık) geçmişimiz var elimizde Taşkent nüshası haricinde doğru düzgün yazılı kaynağımız yok, hadisler filan hak getire, orjinal Buhari bile yok, ne kadar olmuş 1000 yıl, 50.000 li geçmiş tarihlerden bahsediyoruz.
Allah'ü alem İslamın yayılması gerken Arap toplumunun ziniyeti, bedevi kültürü ve ataları ile övünme hastalığı gereği gönderildiği kavim, daha doğrusu Kuran için çıkış kavmi demek daha doğru, kültürlerinin doğrultusunda, kendileri, çekişip durdukları kabileleri ve ibrani halklarının da ellerinde değerli bir argüman olarak bildikleri, değer verdikleri İbrahim, Nuh,Süleyman gibi nebiler üzerinden giderek, kendi argmanları ile etkinliği sağlamayı murad etmiş olabilir.
Muhtemelen Araplara aborjinli, ya da çekik gözlü bir zatı anlatsa bize Allah'ın yamyamı, hilkat garibesi ne olduğu belli olmayan şeyleri örnek veriyor, biz soylu atlarımız İbrahimin dinine tabiyiz, diyeceklerdi, ama genel manada tüm kavimleri uyardığını ve resulleri peşi peşine, her kavme aralıksız ve kendi dili ile gönderdiğini söylüyor.

Allah'u alem.

Ne yazdırdın beni beyaaaa, kaçak alacağım olsun....






Tapatalklandı.


İnsanlığın ilk ortaya çıkış genel kabulu Afrika olarak bilinir burdan gidersek dağılımın en yakın noktalarından biri olan arap yarımadası olmasıdır ve bu da ilk yerleşimcilerin zamanla oturan belli başlı bir kültür ve kazanıma sahip olduklarını bize gösterir dolayısıyla varolan değerleri diğerlerine göre daha fazla koruyabilme gücüne sahiplerdi, bakıyoruz 1400 yıl öncesinde inen kur'an bize bir öncekilerin de bildiği peygamber kıssalarından bahsediyor daha çok da peygambere yakın zaman içerisinde olan kıssalar ve bunların kanıtları bugün de bulunabiliyor yine bakıyoruz israiloğullarının gelen bir çok elçiyi öldürdükleri bildiriliyor yani bizim bilmediğimiz bir çok elçiler vardı, fazla gelişmemiş toplumlara da elçiler gitmiş midir? ya da elçiler sadece gelişen toplumlara mı gönderilmiştir? Şu bir gerçek ki ortadoğu insanlığın ilk ve en eski medeniyetlerine beşiklik yapmıştır dolayısıyla izlerin orda bulunması normaldir fakat her şey yine inanç noktasında son buluyor..
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst