Yahayy ile Röportaj

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Fakr

Profesör
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
449
Tepkime puanı
25
Puanları
28
Selam

3)Önünüze iki seçenek sunulsa ve size sadece birini tercih edibileceginiz ifade edilse siz hangisini secerdiniz?
Birinci seçenek "BİLMEK",ikinci seçenek "OL'MAK"...
Evet bilmek mi ol'mak mı?(Nedenide yazarsanız sevinirim)

Selametle
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Tabi ki olmak, Rıza bilmekte değil olmakta bunu insanlığın ilk hareket noktasından iblisin tutumundan anlıyoruz.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
İnsanlığın ilk ortaya çıkış genel kabulu Afrika olarak bilinir burdan gidersek dağılımın en yakın noktalarından biri olan arap yarımadası olmasıdır ve bu da ilk yerleşimcilerin zamanla oturan belli başlı bir kültür ve kazanıma sahip olduklarını bize gösterir dolayısıyla varolan değerleri diğerlerine göre daha fazla koruyabilme gücüne sahiplerdi, bakıyoruz 1400 yıl öncesinde inen kur'an bize bir öncekilerin de bildiği peygamber kıssalarından bahsediyor daha çok da peygambere yakın zaman içerisinde olan kıssalar ve bunların kanıtları bugün de bulunabiliyor yine bakıyoruz israiloğullarının gelen bir çok elçiyi öldürdükleri bildiriliyor yani bizim bilmediğimiz bir çok elçiler vardı, fazla gelişmemiş toplumlara da elçiler gitmiş midir? ya da elçiler sadece gelişen toplumlara mı gönderilmiştir? Şu bir gerçek ki ortadoğu insanlığın ilk ve en eski medeniyetlerine beşiklik yapmıştır dolayısıyla izlerin orda bulunması normaldir fakat her şey yine inanç noktasında son buluyor..
Evet, aslında Afrika derken, su üstündeki yaşanabilir karaparçalarının aslında yekpare olduğunu zamanla birbirlerinden ayrılarak kıtaları oluşturduğunu anlıyorlar şuan. Ama yine de Kur'anda izlerini görmediğimiz çok büyük kalıntılara sahip medeniyetler var bunu bilim söylüyor.
Bu tip kavimlere Resul gelmediğini söylemek Kuran ile bildirilen Sünnetullah'a aykırı.
Resul derken anladığımız manada peygamber olmama durumunu gözden çıkarmamak gerek, uyarıcı, korkutucu, elçi manasında yönlendirilen kavim resulleri muhakkak olmuştur.
Nebiler arası fetret dönemleri olduğu aşikar ama resuller arasında olmadığını düşünüyorum, gerçek mahiyetini Allah bilir.
 

Fakr

Profesör
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
449
Tepkime puanı
25
Puanları
28
Selam

4)Siz Muhammed(as)döneminde yaşamış olsaydınız ilk 5 ayatı oku'dugu haber verdigi yerde(Alak Suresi 1-5) siz de olsaydınız tavrınız ne olurdu? Nasıl bir davranış sergilerdiniz?Ve bu ilk 5 ayatı nasıl anlardınız?
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Selam

4)Siz Muhammed(as)döneminde yaşamış olsaydınız ilk 5 ayatı oku'dugu haber verdigi yerde(Alak Suresi 1-5) siz de olsaydınız tavrınız ne olurdu? Nasıl bir davranış sergilerdiniz?Ve bu ilk 5 ayatı nasıl anlardınız?

O zaman da, şuan hissettiğim gibi gerçeğe odaklı bir insan olacaksam, okuma yazma oranı son derece kısıtlı bir topluma oku diye başlayan emirden kastın kainatı okumak, gözlemlemek olduğunu düşünürdüm.

Ama okurken bir olmazsa olmaz anektod ekleyerek devam ediyor vahiy, okurken yaratan rabbinin adıyla oku!
Yani sana vasıflarını bildireceğimiz kerem sahibi Rabbinin vasıfları ile onu tesbih et, ona hamdet, onun reddettiği yakıştırmalardan arındırarak, seni bir pıhtıdan tasarlayıp kayda değer bir varlık olarak yaratıp salıverdiği kainatını bu rabbin adı ile oku!


Tapatalklandı.
 

Fakr

Profesör
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
449
Tepkime puanı
25
Puanları
28
Selam

Sorularımıza devam edelim…

5)Size göre Peygamberlerin ana misyonu/mesajı nedir?

6)Size tanımadığınız birisi gelse bana ‘’din’’i tanımlayın dese nasıl tanımlardınız?

7)Kader’in sırrı nedir?

8)İddianız nedir? Gayeniz nedir? Bu iddianızı hayatınızda ne ile/nasıl kanıtlayabilirsiniz?

9)İnandığınız Allah’ı ‘’bir cümle’’ ile anlatır mısınız?

10)Hayatınızda (edindiğiniz)''put(lar)'' var mı?

Selametle.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Selam

Sorularımıza devam edelim…

5)Size göre Peygamberlerin ana misyonu/mesajı nedir?

6)Size tanımadığınız birisi gelse bana ‘’din’’i tanımlayın dese nasıl tanımlardınız?

7)Kader’in sırrı nedir?

8)İddianız nedir? Gayeniz nedir? Bu iddianızı hayatınızda ne ile/nasıl kanıtlayabilirsiniz?

9)İnandığınız Allah’ı ‘’bir cümle’’ ile anlatır mısınız?

10)Hayatınızda (edindiğiniz)''put(lar)'' var mı?

Selametle.

5) Kendisine verilen kitabı ve hikmeti bize , övülen örnekliği ile aktarmasıdır.

6) Tüm ilahlarını ve rablerini inkar et, sürekli kafanı kurcalayan kime aidim sorusunun cevabı olan tek İlah'ı tanı, bil ve onu gereği gibi tesbih et.

7) Takdir edilmişliğe karşı aczini idrak etmenin, Allah'ı bilmede bir durak olduğunun aslına varmaktır.

8) İddiam Mü'minlerden olmak. Gayem Allah'ın istediği Mü'minlerden olmak. Allah'a atılan iftiralara karşı Allah'ü tealanın hakkını, zaman, mekan, çıkar demeden savunup, inandığımı önce nefsime kabullendirmeye gayret edip, Allah ile bağımda, yarın ki hesabıma müteallik bir huccet elde etmek.

9) En yakınım, hükmün ve mülkün tek sahibi.

10) Edinmediğm hüsnü zannı ile nefes alıyorum, doğrusunu Allah-ü Teala bilir. Edinmemek için aklımı, beynimi, zihnimi sürekli mesaide tutuyorum, aymazlığa, kuru gürültüye ve aldanışlara tevessül etmemeye çalışıyor, Allah'a sığınıyorum.

Selamlar...





Tapatalklandı.
 

Fakr

Profesör
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
449
Tepkime puanı
25
Puanları
28
5) Kendisine verilen kitabı ve hikmeti bize , övülen örnekliği ile aktarmasıdır.

6) Tüm ilahlarını ve rablerini inkar et, sürekli kafanı kurcalayan kime aidim sorusunun cevabı olan tek İlah'ı tanı, bil ve onu gereği gibi tesbih et.

7) Takdir edilmişliğe karşı aczini idrak etmenin, Allah'ı bilmede bir durak olduğunun aslına varmaktır.

8) İddiam Mü'minlerden olmak. Gayem Allah'ın istediği Mü'minlerden olmak. Allah'a atılan iftiralara karşı Allah'ü tealanın hakkını, zaman, mekan, çıkar demeden savunup, inandığımı önce nefsime kabullendirmeye gayret edip, Allah ile bağımda, yarın ki hesabıma müteallik bir huccet elde etmek.

9) En yakınım, hükmün ve mülkün tek sahibi.

10) Edinmediğm hüsnü zannı ile nefes alıyorum, doğrusunu Allah-ü Teala bilir. Edinmemek için aklımı, beynimi, zihnimi sürekli mesaide tutuyorum, aymazlığa, kuru gürültüye ve aldanışlara tevessül etmemeye çalışıyor, Allah'a sığınıyorum.

Selamlar...





Tapatalklandı.


Selam

Sorduğum sorulara cevap verme inceliğini gösterdiğiniz için teşekkürler...

Verdiğiniz cevaplarla inancınızı ve duruşunuzu ortaya koydunuz.''Eğrisi ve doğrusu ile ben bu şekilde inanıyorum''dediniz...

Allah hepimizin dosdoğru yol üzerinde yürümemiz ve ed-dini üzerinde ayaklarımızın sabit kılması duasıyla...

Selametle...
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Selam

Sorduğum sorulara cevap verme inceliğini gösterdiğiniz için teşekkürler...

Verdiğiniz cevaplarla inancınızı ve duruşunuzu ortaya koydunuz.''Eğrisi ve doğrusu ile ben bu şekilde inanıyorum''dediniz...

Allah hepimizin dosdoğru yol üzerinde yürümemiz ve ed-dini üzerinde ayaklarımızın sabit kılması duasıyla...

Selametle...

Amin Allah razı olsun, ben teşekkür ederim inceliğiniz için.
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Aslında ben ekseriyetle kaderin irade ile ilişiklendirilmesi konusunda tenakuz içerisinde olduğunu düşünüyorum insanların.

Evliliğin biraz magazinselleştirilebilir bir hali olduğu için bu konu üzerinden gitmeyi seçti heralde bazı zevatı kiram,
yani Açık konuşmak gerekirse Abdülaziz Hocanın telefonda alelacele bir çocuğa bir şeyler anlatırken kullandığı bir cümle üzerinde bir güzel sosyal medya magazini doğdu, "bazı adamlar Allah kimilnle evleneceğinizi bilmez" diyor,
vay zındık kafirler,

Abdülaziz hocayı severim, lakin acelecilik ve ilmi sapkınlıkları açık etme heyecanı var, zaman zaman kişiselleştirebiliyor da olayı, yani bir insan olarak zaafları mevcut herkesde olduğu gibi.
Burada telefonda açıkca o gence "Allah evleneceğin kişiyi bilmez kardeşim" demesi aceleci tutumunun bir handikapı idi. Halbuki kilm demiş "Allah geleceği bilmez" diyende Abdülaziz Hoca... yani bir tenakuz var.

Aslına odaklanmak istediği nokta insanların Allah'ın hesabına, tenkidine maruz kalacak durumlardaki iradesini o kişi iradesini beyan etmeden Allah belirlemez demekti, yani Mutezile kader anlayışı, ama bunu gidip evlilik gibi mukadderata matuf bir olguda da alelacele kullandı, şahsım adına çok yanlış buldum.

Zaten Kaderi çözdün çok basit, maturidi, eşari bu olayı çözü şöyle şöyle diyenler de sadece kendi zihinlerini söylenenlerle tatmin etmeye çalışanlar. Kaderle ilgili hiçbirimiz hiçbir şey bilmiyoruz gerçek bu, zaten bir takım hocalarında kaderin iman şartı gibi sayılmaması gerektiğini söylemesi bundan.

Siz hem Allah zamanda. münezzehtir diyeceksiniz, sonra Allah'ın fiilleri için önce şunu yaptı, sonra şunu yaptı,
sonra şöyle olacak filan diye bir takım tasvirler yapacaksınız. Hani Allan zamandan münezzehti Allah için, önce sonra kavramları kullanıyorsunuz, bunlar zamanı belirtmeye matuf tanımlamalar değil mi?

Vel hasılı kelam Allah'ın bildirdiği kadar ile kader/takdir etme, mukadderata hepimiz iman ediyoruz, etmeyen yoktur sanırım. Bir ağacın dalından o yaprağın ne zaman sararıp düşeceğini, toprakta hangi bakteriye yem olacağını, o. bakterinin hangimizin vucudunda nelere yol açacağını bile Rabbimiz belirlemiştir, Kur'andan ben böyle bir Allah tanımı anlıyorum.

Gerisi insanları bak biz bir tarik, bir yol icad ettik içinde de tüm sorulara cevap verdik diyebilmek için söylenmiş şeyler, beni alakadar etmiyor.




Tapatalklandı.

Evet kader mevzusu asırlar boyu tartışılmış hala da tartışılmaktadır ve oldukça girift bir konudur genel olarak iradeyle beraber anılsa da bu birlikteliğin mahiyeti günümüzde iman gerekliliği noktasını geçememiştir, iradesiz bir kader anlayışı elbet düşünülemez fakat anne baba seçimi ve bazı bizi aşan durumların da irade ile ne denli bir bağı olduğu hep bir muammadır, bazen istediğiniz bir şey olmaz ve sonrasında şükredeceğiniz başka bir şeye yolunuz akar bu belki bir dua neticesidir ya da bunun dışında bir korumadır bunun detaylarını bilemeyiz buna mukabil başına kötü bir şey gelen için de bunu hakettiğini düşünemeyiz en doğrusunu Allah bilir, bizim görmemiz gereken asıl şey toplumsal yaklaşımlarımızın getirmiş olduğu yanlışları bu hassasiyet üzerinde yorumlamaya kalkışarak yaşam, inanç ve düşüncede tefessühe yol açmamaktır bugün aile ve bireysel yaşama batının bakışı ile toplumumuzun bakış açısı oldukça farklıdır batı bireyi öncelerken her bir ferdin kendisine ait bir yaşam alanının olmasını vurgular mesela anlaşamayan evli bir çift çocukları için bu beraberliğe katlanmaz çünki kendi yaşam alanlarının huzuru hiç bir şeye tercih edilmez toplumumuza baktığımızda ise çocuklar her zaman önceliktir anne ve baba kendilerini onlara adarlar “evlatlarınız sizin için imtihandır” sözüne muhatapken ve yine boşanma bir ayıp olarak görülür özellikle kadınlarımız için daha ağırdır bu süreç bunlar maalesef daha ferah yaşam içerisinde olmayan toplumlarda fazlaca görülür, şartları yeterli olmayıp mecburiyet neticesinde zulme katlanıp evliliğini idame ettirmeye çalışan nice kadınlarımız var bu insanlara bu senin kaderindir imtihanındır çekmelisin yaklaşımlarını hangi noktada açıklayabiliriz?! Ki Allah ayrılmaya karar veren iki kişinin yolunu açacağını söylerken, gerek toplum gerekse toplumumuzun acı gerçeği olan koca baskısı engeli!.. ve halk arasında söylenen buna bağlı sözler ilk eşi Allah belirler, bir kötü gidipte bir iyi gelmez vs.?! Bunun gibi yakın zamanda şahit olduğumuz maden ocakları sonucunda ölen onca insanımızın ölüm sebebi olan orada çalışma “mecburiyetini” adam gibi korumalı bir ortam sunmayan godamanları aşıp kader dahlinde yok saymak!.. evet insanlar yokluk ve sıkıntılarla imtihan olacaklar ve bu insanlar arasında da döndürülür fakat kapitalist sistemin köleleştirdiği insanları suçsuz yere gömülen kız çocuğu mesabesinde değerlendirmeliyiz belki, onu yapan zihniyet bugün kabul görmüş istibdat sömürücü iş anlayışıdır, örnekler çoğaltılabilir fakat bakıyoruz kader mevzusu fakire dayatılan afyondan öteye geçmiyor..
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Evet, aslında Afrika derken, su üstündeki yaşanabilir karaparçalarının aslında yekpare olduğunu zamanla birbirlerinden ayrılarak kıtaları oluşturduğunu anlıyorlar şuan. Ama yine de Kur'anda izlerini görmediğimiz çok büyük kalıntılara sahip medeniyetler var bunu bilim söylüyor.
Bu tip kavimlere Resul gelmediğini söylemek Kuran ile bildirilen Sünnetullah'a aykırı.
Resul derken anladığımız manada peygamber olmama durumunu gözden çıkarmamak gerek, uyarıcı, korkutucu, elçi manasında yönlendirilen kavim resulleri muhakkak olmuştur.
Nebiler arası fetret dönemleri olduğu aşikar ama resuller arasında olmadığını düşünüyorum, gerçek mahiyetini Allah bilir.


Evet aslında sizin de dediğiniz gibi arapların kendilerinde olanla övünme ve asabiyet yani kan bağı olana düşkünlük de durumu biraz açıklıyor sonuçta son peygamber arap yarımadasında yaşıyordu ve daha çok o bölgede yaşayan etrafın da bildiği peygamberlerden bahsedildi kendisine, diyelim ki son peygamber çin'de çıksaydı o zamanın öncesinde olan kişiler ve bozulan inançtan bahsedilecekti belkide mesela Konfüçyüs için peygamber olabilir denmiştir aynı şekilde Eflatun için de grekçe konuşan Musa'dan başkası değildir denmiştir, Hermes'in de İdris peygamber olabileceği hakeza. Yani en azından bu filozofların da bir nebi ile görüşmüş olabileceğini ve felsefenin de vahiy kökenli olabileceği söylenmiştir. Bacon boşuna dememiş derin felsefe tanrıya götürür diye =)
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Evet kader mevzusu asırlar boyu tartışılmış hala da tartışılmaktadır ve oldukça girift bir konudur genel olarak iradeyle beraber anılsa da bu birlikteliğin mahiyeti günümüzde iman gerekliliği noktasını geçememiştir, iradesiz bir kader anlayışı elbet düşünülemez fakat anne baba seçimi ve bazı bizi aşan durumların da irade ile ne denli bir bağı olduğu hep bir muammadır, bazen istediğiniz bir şey olmaz ve sonrasında şükredeceğiniz başka bir şeye yolunuz akar bu belki bir dua neticesidir ya da bunun dışında bir korumadır bunun detaylarını bilemeyiz buna mukabil başına kötü bir şey gelen için de bunu hakettiğini düşünemeyiz en doğrusunu Allah bilir, bizim görmemiz gereken asıl şey toplumsal yaklaşımlarımızın getirmiş olduğu yanlışları bu hassasiyet üzerinde yorumlamaya kalkışarak yaşam, inanç ve düşüncede tefessühe yol açmamaktır bugün aile ve bireysel yaşama batının bakışı ile toplumumuzun bakış açısı oldukça farklıdır batı bireyi öncelerken her bir ferdin kendisine ait bir yaşam alanının olmasını vurgular mesela anlaşamayan evli bir çift çocukları için bu beraberliğe katlanmaz çünki kendi yaşam alanlarının huzuru hiç bir şeye tercih edilmez toplumumuza baktığımızda ise çocuklar her zaman önceliktir anne ve baba kendilerini onlara adarlar “evlatlarınız sizin için imtihandır” sözüne muhatapken ve yine boşanma bir ayıp olarak görülür özellikle kadınlarımız için daha ağırdır bu süreç bunlar maalesef daha ferah yaşam içerisinde olmayan toplumlarda fazlaca görülür, şartları yeterli olmayıp mecburiyet neticesinde zulme katlanıp evliliğini idame ettirmeye çalışan nice kadınlarımız var bu insanlara bu senin kaderindir imtihanındır çekmelisin yaklaşımlarını hangi noktada açıklayabiliriz?! Ki Allah ayrılmaya karar veren iki kişinin yolunu açacağını söylerken, gerek toplum gerekse toplumumuzun acı gerçeği olan koca baskısı engeli!.. ve halk arasında söylenen buna bağlı sözler ilk eşi Allah belirler, bir kötü gidipte bir iyi gelmez vs.?! Bunun gibi yakın zamanda şahit olduğumuz maden ocakları sonucunda ölen onca insanımızın ölüm sebebi olan orada çalışma “mecburiyetini” adam gibi korumalı bir ortam sunmayan godamanları aşıp kader dahlinde yok saymak!.. evet insanlar yokluk ve sıkıntılarla imtihan olacaklar ve bu insanlar arasında da döndürülür fakat kapitalist sistemin köleleştirdiği insanları suçsuz yere gömülen kız çocuğu mesabesinde değerlendirmeliyiz belki, onu yapan zihniyet bugün kabul görmüş istibdat sömürücü iş anlayışıdır, örnekler çoğaltılabilir fakat bakıyoruz kader mevzusu fakire dayatılan afyondan öteye geçmiyor..

Peki, daha rahat bireysel karar alma eğilimi ve bu minvaldeki davranış farklılıkları toplumsal genlerden mi kaynaklanıyor sizce, yoksa seçimlerle oluşturulmuş davranış tekrarlarının kalıtsal bir tekamülü mü?
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Peki, daha rahat bireysel karar alma eğilimi ve bu minvaldeki davranış farklılıkları toplumsal genlerden mi kaynaklanıyor sizce, yoksa seçimlerle oluşturulmuş davranış tekrarlarının kalıtsal bir tekamülü mü?

Bireylerin seçim ve duruşları olaylarla doğrudan orantılı olabilse de toplumun bu minvaldeki alt benliği bu olanları yönlendirebilme potansiyeline sahip olabiliyor dolayısıyla dediğinizin her ikisi de geçerli olabilir..
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Bireylerin seçim ve duruşları olaylarla doğrudan orantılı olabilse de toplumun bu minvaldeki alt benliği bu olanları yönlendirebilme potansiyeline sahip olabiliyor dolayısıyla dediğinizin her ikisi de geçerli olabilir..
Mesela siz böyle bir müşkül ile karşılaştığınızda hangi alternatif ağır basar, toplum alt belleği mi, bireysel doğrular mı? düşündünüz, ya da tecrübe ettiniz mi?
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Mesela siz böyle bir müşkül ile karşılaştığınızda hangi alternatif ağır basar, toplum alt belleği mi, bireysel doğrular mı? düşündünüz, ya da tecrübe ettiniz mi?

Bireysel doğrular toplum geneline musbet veya menfi şekilde yansiyabilir toplumun genel kabul değerine karşı olanin elenebilecegi gibi toplumdaki doğru varsayilan şeylerin değişim başlangıcı da o bireyin eliyle olabilmektedir peygamberlerin yaşam surecini bu noktada ele alabiliriz, önceki mesajda verdiğim diri diri toprağa gömülen kiz çocuğu örneği gibi bugun bize akilalmaz korkunc gorunen nice vakalar o zamanin toplumunda normal görünebiliyordu bunu benimsemeyen insanlar illaki vardi fakat toplum genelinde kaniksanilmis bir adet olmuştu ve bu zihin yapisi yeni gelen nesli etkilemekte de zorlanmasa gerek bu sürükleniş ve zihin yapisini farkli şekillerde günümüzde de görebiliyoruz aslinda bu derin bi konu yani insan zihninin şirk ve zulumle nasil içiçe olduğu gerçeği..
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Bidakika bidakika burda soruları ben sorarim :crying:
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Sn @Yahayy röportajımızın son sorularını soruyorum..

Yaşam, inanç ve teslimiyet (tevekkül-sabır) paradigmasında duanın önemini nasıl ele alırsınız?

Kur'an herkesin anlayabileceği şekilde apaçık inzal edilmiştir fakat Allah kur'an'ın öğütlerini ancak gerçek akıl sahiplerinin anlayabileceğinden bahseder kimdir bu gerçek akıl sahipleri?
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Sn @Yahayy röportajımızın son sorularını soruyorum..

Yaşam, inanç ve teslimiyet (tevekkül-sabır) paradigmasında duanın önemini nasıl ele alırsınız?

Kur'an herkesin anlayabileceği şekilde apaçık inzal edilmiştir fakat Allah kur'an'ın öğütlerini ancak gerçek akıl sahiplerinin anlayabileceğinden bahseder kimdir bu gerçek akıl sahipleri?

Dua Allah'a imanın diri olduğunun bildirilmesidir.
İbadetin özü, Rabbi'ne seslenme methodudur.
O yüzden Furkan 77'de belirtildiği gibi dua etmeyen kul Allah nazarında yoktur, ölüdür.
Yine Allah kulu ile arasındaki bu frekansa, Allah'ın ötesine berisine
yapıştırmaya, yaklaştırmaya çalıştırdıkları parazitleri dualarından temizlemedikçe,
asla Allah'ın hoşnud olduğu duayı yapmış olamayacaklarını bize Allah bildiriyor.


Düşünmeyi, tefekkürü yemek yemek. su içmek kadar gerekli bir inani faaliyet olarak görme erdemine ulaşamamış bir insanın Allah'ın yeryüzünde yarattığı herhangi bir dabbeden farkı yoktur.
Halifem dediği insanı diğer organizmalardan ayıran tek unsur düşünme ve irade etme gücüdür.
Okumak için düşünmek, tahlil, tahkik, tenkid gerekli.
Bu aşamaların içinde tarihi okumalar, İnsanlık serüvenin izleri, beşeri ilimler, insani değerler,
gözlem gibi bilginin kaynaklarını dahil etmek gerek, mekıbetül Arifin methodu ile Allah'ı bulduğunu sanmak,
ömür boyu yetecek morjini tek seferde dikmekten başka bir şey değil.
Bu aşamayı geçti diyelim, ikinci level geliyor.
Kibir itaatin önündeki en büyük engel.
İblis büyüklenenlerden, kibirlenenler oldu ve Allah'ın emrettiği secdeyi reddetti.
Kibrin sembolü iblistir.
Gerçeği gördüğü halde kibirlenerek, dimağında ürettiği mistik dünyanın hazlarından vazgeçip Allah'a istediği gibi
muvahhid, şirkten arınmış, gönülden bir istekle boyun eğen kul, gerçek akıl sahibi,
gerisi kibrine yenik düşmüş, atalarını övmekten vazgeçemeyen, üzerinde bulunduğu yolu Allah için terkedemeyip
müşrikçe bir muhafazakarlığı yol edinen, pisliğe maruz kalandır.

Parça için ayrıca. teşekkür ederim.


Tapatalklandı.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst