Eric Edelman bir Neocon... Dostları da Ergenekon!
Edelman,Türkiye'de görev yaptığı yıllarda; AK Parti Hükümeti ve Başbakan Tayyip Erdoğan aleyhinde o kadar çalışmış ki; “kenar mahalle karılarının dedikoduları”nı aratmayan “dedikodu”ları bile, “bilgi” diye göndermiş ABD’ye!..
Meselâ; 2004 tarihli bir belgede, ABD Dışişleri’ne “İktidardaki iki yılın ardından Erdoğan ve AK Parti” başlıklı bir analiz gönderiyor. Edelman, AK Partili bakanlar ve milletvekillerinin sürekli olarak kendilerine Gül-Erdoğan çekişmesini anlattığını aktarıyor. Gül’ün Başbakanlık koltuğunu geri almak için Erdoğan’ın “altını oyma” faaliyeti yürüttüğünü iddia ediyor.
Başbakan Erdoğan için de, şöyle bir “karakter analizi” yapıyor: “Karizmatik, yüz hafızası muhteşem, pragmatik bir lider... Ama şu özellikleri onu dış politikada savunmasız bırakıyor. Çok fazla gururlu. Allah’ın kendisini, Türkiye’yi yönetmek için seçtiğine inanıyor, çevresine güçlü ve etkili danışmanlar almıyor, maço, kadınlara güvenmiyor...”
Edelman,demiş ki; İki kaynağımızdan DUYDUĞUMUZA göre Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İsviçre’deki bankalarda 8 ayrı hesabı var!”
“ABD Büyükelçiliği” gibi bir makamda bulunan bu adamın, bu iddiasını belgelemesi gerekmez mi?..
O bankalar, hangi bankalar?..
Hangisinde kaç para var?..
Hangi tarihlerde yatırılmış?..
İddiaların hepsi havada!..
“İsim” yok, “kanıt” yok, “meblağ” yok!
Sadece “duyum” var!..
Bir “kenar mahalle karısı” bile “dedikodu” yaparken, “ayağı yere basan” iddialarda bulunur!..
Edelman denilen “mikser”in, “1 Mart Tezkeresi’nin geçmemesinden” dolayı başlayan “kuyruk acısı” ve bunun tabii sonucu olarak “AK Parti ve Erdoğan düşmanlığı”na karşılık, daha sonra gelen “ABD Büyükelçileri”nin, çok daha “objektif” olduğunu, belgelerden anlıyoruz.
Edelman’dan sonra Ankara’ya atanan Ross Wilson döneminde, bir anda karşımıza “mükemmeliyetçi”, “işkolik” ve dışarıdan algılandığından çok daha “demokrat” bir Tayyip Erdoğan portresi çıkıyor...
Edelman döneminde cemaatler ve gizli gündeme yapılan vurgu, Wilson döneminde yok oluyor.
“İstanbul Yahudisi bir annenin oğlu” olmasından ve “tezkereyi geçirememek”ten dolayı “Erdoğan’a düşmanlık” besleyen Edelman gitti, yerine Roos Wilson geldi!..Tabiî, “bakış” da değişti!..
Edelman, “AK Parti Hükümeti’ni yıkmak” için “cuntacı paşaları” kışkırtırken, yerine gelen Roos Wilson, AK Parti’nin kapatılması için açılan dâvâyı, “Türkiye’nin geleceğine vurulmuş bir yargı darbesi” olarak görüyor ve Washington’dan “darbe karşıtı açıklamalar yapmalarını” istiyor.
En son görev yapan Büyükelçi Jim Jeffrey’in karşılaştığı Türkiye ise bambaşka. Onun döneminde artık iktidarını iyice perçinlemiş ve kolay kolay ABD’ye evet demeyen bir hükümet var Ankara’da...
Jeffrey, Balyoz’dan Ergenekon’a kadar serinkanlı bir üslupla Ankara’da yaşanan bilek güreşlerini bütün netliği ve objektifliği ile anlatıyor.
Wikileaks belgeleri, ABD ve Türkiye arasındaki “zikzaklı ilişkileri” anlattığı kadar, Türkiye’de görev yapan “Büyükelçi”lerin “kafa yapıları”nı da gözler önüne seriyor.
Bir yanda “Neoconların ruh ikizi” bir Eric Edelman!..
Bir yanda Ross Wilson ve Jim Jeffrey.
“Edelman’ın dedikoduları”nı ciddiye alan, bu iddiaların üzerine “Sazan” gibi atlayan “Kılıçdaroğlu” ve “gazeteler” var!..
Taraf gibi bazı gazeteler “Erdoğan’ın İsviçre’de 8 gizli hesabı olduğunu” manşete çekerken, Kemal Kılıçdaroğlu da, “İddialar vahim” dedi ve ekledi:“Başbakan açıklama yapmalıdır!.. Aksi halde bu iddiaların altında kalır.”
Başbakan da, dün açıklama yaptı.,Özetle dedi ki;
“Bu diplomatların yalan yanlış yorumlarıyla yaptıkları iftiralar birinci derecede Amerika Birleşik Devletleri'ni bağlar. Bunun hesabını ABD'nin sorması lazım o diplomatlara. Hiçbir diplomat yalan yanlış kendine ait yorumlarla bir ülkeyi itham altında tutamaz. Şu anda tüm dünyadaki yapılan bu yorumlar dünyada bir çalkantıya sebep olmuştur.”
“İftiraları sürmanşet veya manşet yaparak, bunlara sarılarak hükümete saldıranlar da aynı seviyesizliğin içindedirler. Bir defa onurlu bir medya veya onurlu bir medya mensubu kalkar bunu sorar, kime bu iftira yapılıyorsa ona sorar. Araştırmadan kalkıp iftira at, tutmasa da iz bırakır mantığıyla hareket edersen işte bu seviyesizliktir, bu ahlaksızlıktır. Biz seviyesizliği kendileri için seviye haline getirmeye çalışanların söylemlerini muhatap almak istemiyoruz”
“İsviçre bankalarında bir kuruşum yok. İspat ederseniz bu makamda durmam. Siz o makamlarda duracak mısınız?.. Bu belgeleri ispatlamayan alçaktır. Belediye başkanlığı dönemimde ‘Erdoğan’ın 1 milyar doları var’ diyen kişi bugün Ergenekon'dan içeride... Benim abdestimden şüphem yok, dolayısıyla namazımdan da şüphem yok”
ELİN KASEDİYLE GENEL BAŞKAN!
Evet, “kendi eteklerinde taş” olmayanlar, “söyleyecekleri sözü bulunmayan”lar, hep böyle yaparlar...
Hep, “başkaları”ndan medet umarlar!
Ama, bu da normaldir!..
Özellikle Kılıçdaroğlu için!..Unutmayalım ki;
“Elin bilmemnesi ile gerdeğe girenler” gibi, Bay Kemal Kılıçdaroğlu da; “kendi becerisi” ile değil, “Baykal’ın zina kasediyle genel başkan” olmuştur!..
Dolayısıyla, “dış desteklere” muhtaçtır!.. Tıpkı, Edelman gibi bir “mikser”in saçmalıklarına muhtaç olduğu gibi!..
hasan karakaya