Peki tarikatler bunu mu yapıyor
Yoksa şeyh, mürşitten öte bir makama mı çıkarılıyor
sapık tarikatların varlığını kimse inkar edemez
bu konuda islami bir devlet olmadığı için kontrol mekanizması yok
ancak gerçek tasavvuf ekolleri de mevcut
ölçü şu
Velayet konusunda zaman zaman ölçüler kaçırılmakta, velinin bir öğretmen olduğu unutulmaktadır. Bu açıdan, kişilerin tasavvuf yoluna girmeden evvel İslâmî ilimlerde olgunlaşmaları gerekir. Konunun önemine binaen Cüneydî Bağdadî (ö. 297): Kim Kur'ân'ı ezberleyip Hadisi yazmazsa bizce, tasavvuf konusunda ona itibar edilmez. Bizim bu bilgilerimiz Kitap ve Sünnetle kayıtlıdır."[99] Binaenaleyh, tasavvufî velayet konusunda ölçüyü kaçırmamak için şu önemli tespitleri hatırda tutmak zorundayız:
1. "Mürşid", velayet sahibi olmak itibarı ile, makamı ne olursa olsun peygamberin mertebesine asla ulaşamaz. Çünkü, Cüneyd'in (k.s) çok güzel bir şekilde ifade ettiği gibi; "Velinin sahip olabileceği yakînin en yüce mertebesi nebilerin mertebelerinin başlangıcıdır."
2. Velayetle nübüvvet makamları arasında sıddıkiyet denen bir makam vardır. Sıddık'lık şöyle tanımlanmıştır: Veliliğin bütün derecelerinden yüce, nübüvvet derecesinden aşağı olan bir mertebedir. Bu mertebeyi elde etmek için peygamberin tebligatını ilim, fiil ve söz yoluyla tasdik etmiş ve peygamberle olan sıkı münasebetinin kazandırdığı imkandan da yararlanarak onun batını dünyasına aşina olmak gerekiyor. Bunun elde eden bir benlik sıddik olur.[100]
3. Mürşid'in aracılık vasfı geçicidir. Öteki sistemlerin, özellikle Hristiyanlığın aksine tasavvufta mürşidin aracılığı geçici bir süre içindir. Bunun bir neticesi olarak müridin atılması söz konusu olmaz. Söylenmek istenen şu; müridin feyzini kesip artık terakkisine yardımcı olmama imkanı varsa da verilen geri alınmaz. Kısacası mürşid bir ışık yakar ve çekilir. Yolu yürüyecek olan müriddir.[101]
Allah'a muhabbet ve velayet iddiasında bulunup da Allah'ın emir ve yasaklarına uymayan kişinin velilik iddiası boşunadır. O, Allah Teala'nın velilerinden değildir.[102] Velayet makamındaki kişi nitelikli olmalıdır. Velî'de bulunması gereken nitelikleri şu şekilde ifade edilebilir:
1. Velî şeriatın zahiri hükümlerine ve şer'i ölçülere saygılıdır. Bunları titizlikle uygular.[103] Bir takım ruhî-manevî makamlara sahip olduğunu öne süren bir zatı dinlemek için önce onun şeriatle ilgisine bakmalıyız. Aksini kabul etmek İslâmî esasların ortadan kalkmasına kadar gider.[104] Ebu Yezid bir gün veli olduğu söylenen birinin mescidden çıkmasını beklerken, o zatın, çıkış kapısının önünde tükürdüğünü görmüş ve hemen oradan ayrılmıştı. Yanındakilere; şeriat adabına riâyet etmeyen bir kimsenin Hakk'ın sırlarını anlamayacağını söylemiştir.[105]
2. Velî, günah üzerine ısrar etmekten korunmuştur. Hak Teâla onları günaha düşmekten değilse bile, düştükleri günahta ısrar etmekten korur. Velî, hasbelbeşer günah işler ama tevbe eder ve günahta ısrar etmez. Hata etmemek ve yanılmamak, velinin şartlarından değildir.[106]
3. Bir silsile ile Hz. Peygamber'e bağlı olmak. Batınî feyz verme iddiasındaki her fert bu feyzi, bir silsile ile Hz. Peygamber'den aldığını ispatlamak zorundadır. Tasavvufî gelenek hüdâi nabit cinsinden bir mürşid anlayışına karşıdır.
4. Mürşid, sülukunu tamamlayarak halk arasına girmiş olmalıdır. Sülukunu tamamlamamış, "temkin" hâline ulaşmamış sâlikler sürekli değişmektedirler. Hâlleri asla birbirini tutmaz. Bunlar bir nevi geçici meczupluk hâli içindedirler. Meczuptan mürşid olmaz.
5. Mürşid nefsi emmaresini tamamen dizginlemiş, saf dışı bırakmıştır. "Ölmeden evvel ölünüz" nüktesi buna işarettir. Bunun için, mürşidde acelecilik, şehvet, öfke, sabırsızlık ve kavgacılık yoktur.
6. Mürşid itmi'nana ermiş olmalıdır. Kur'ân-ı Kerim bu hâli "Allah'tan razı olmak ve Allah'ın razı olması" şeklinde tanımlıyor: "Ey itmi'nana ermiş ruh: Dön Rabb'ine, sen O'ndan O senden razı olarak."[107]
7. Mürşid, muhsin olmalıdır. Allah Resulünün İhsan Hadisi'nde belirttiği gibi murakabeyi makam hâline getirmek sureti ile, her an "Rabbanî gözetim" altında olduğunu bilmelidir.
8. Mürşid, fakih olmalıdır. İrşad edilen insanların her türlü itikâdi, sosyal ve ahlâkî problemleri ancak fakih bir önderin gayreti ile çözülür.