Seçmeler

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,086
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Pişkin pişkin ''ben o mahalleden henüz geçmedim, nasıl göreceksin'' demeyi isterdim ama günahlar dilleri bağlar derler. :gl
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Bir kimse Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri’ne “Bu zamanda hakikî kardeşlikler azaldı. Nerde o Allah için olan kardeşlikler, eski dostluklar?” demişti. Cüneyd-i Bağdadî bu sözün sahibine şu karşılığı verdi: “Eğer senin sıkıntılarına katlanacak, ihtiyaçlarını giderecek birini arıyorsan bu zamanda öyle bir kardeşi ve dostu bulamazsın. Ama kendisine Allah için yardım edeceğin, sıkıntılarına Allah rızası için katlanacağın kardeş ve dost arıyorsan böyleleri çoktur.”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Hz. Abbas’a (ra) soruldu:
“Sen mi büyüksün, yoksa, Hz. Peygmber mi?” Beygamberimiz’in amcası olan Hz. Abbas şu cevabı verdiler: “Ben ondan önce doğdum ama O (sav) benden büyüktür
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Ebû Hâzım Hazretleri pazarda çeşit çeşit meyvelerin yanından geçerken canı çeker, iştahla bakar ve sonra şöyle derdi: “Sizinle cennette birlikte olacağız!”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Zengin bir adam ölüm döşeğindeydi. Üç oğlu yatağının başucunda cenaze masrafları tartışmasına girmişlerdi. Önce büyük oğlu konuştu: “Fazla masrafa lüzum yok. 8-10 araba kiralarız, olur biter.” Ortanca oğlu: “Canım, kendimiz için iki araba kiralayalım. Konu komşu, isteyenler kendileri araba kiralayıp gelsinler.” Küçük oğlu: “Station (Steyşın) kir...alayalım. Cenazeyi oraya koyar, kendimiz de şoför mahallinde gideriz. Hiç masrafa lüzum yok.” Ölüm halindeki ihtiyar baba oğullarının bütün söylediklerini olduğu gibi işitmişti. Güç belâ yatağında doğruldu ve şöyle dedi: “Evlatlarım! Siz hiç merak etmeyin. Bir zahmet pantolonumu getirin. Ben mezara kadar yürürüm!”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
CANINDAN ÇOK SEVEN BÖYLE YAPAR MI HİÇ? (İlân-ı aşk)

Genç bir delikanlı saatlerdir genç kızın peşinden geliyordu. Genç kız dayanamayıp arkasını döndü: “Neden saatlerdir beni takip ediyorsunuz?” Genç erkek cevap verdi: “Sizi seviyorum, hem de canımdan çok seviyorum!” Genç kız “Bak, benim arkamdan ablam geliyor; o benden daha güzeldir. Benden sana yâr olmaz, sen ona git!” Delikanlı arkasını dönüp b...akınca çok çirkin bir kızın geldiğini görüp sinirlendi ve genç kıza döndü: “Neden bana yalan söylediniz?” Kız hiddetle atıldı: “Asıl siz bana neden yalan söylediniz? Eğer beni gerçekten seviyor olsaydınız dönüp arkanıza bakmazdınız. Çünkü gözünüz benden başkasını görmezdi.”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Bir bilge varmış ; Ne sorsan cevap verirmiş.
Onu çekemeyen biri demiş ki:
- Ona öyle bir soru soracağım ki kesinlikle
bilemeyecek.
Ne soracaksın ? Diye sordukların da ise :
- Elimde bir kelebek var.Ölü mü diri mi ? Diye soracağım.Eğer diri derse elimi sıkıp
öldüreceğim.Ölüderse de elimi açıp bırakacağım
uçup gidecek.
Bilgenin yanına gidiyor ve sorusunu soruyor.
- Elimdeki kelebek ölü mü diri mi ? Diyor.
Bilgenin cevabı ise müthiş; - O SENİN ELİNDE...!
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Hayaller İçin Harekete Geçmeli..

“Bir zamanlar, büyük bir dağın tepesinde bir kartal yuva yapmış. Bir süre sonra kartalın dört adet de yumurtası olmuş. Yumurtalar henüz kuluçka dönemindeyken dağda bir deprem olmuş. Kartalın yuvasındaki dört yumurtadan biri, depremin şiddetiyle yuvadan düşüp dağın tepesinden yuvarlana yuvarlana vadideki bir çiftliğe ulaşmış. Bu çiftlik bir ördek yavrusu çiftliğiym...iş. Çiftlikteki ördek yavruları kendi yumurtalarına pek benzemeyen bu değişik ve biraz da büyük yumurtayı sahiplenmek istemişler. Yaşlı bir ördek yavrusu yumurtayı koruması altına almış ve öteki yumurtalardan çıkacak yavrulardan ayırmaksızın büyütmeye karar vermiş.

Günü dolup zamanı geldiğinde yumurtanın içindeki kartal yavrusu kabuğunu kırmış ve dünyaya gelmiş.

Bir ördek yavrusu çiftliğinde bulunduğunu ve kendisinin de çevresindeki yüzlerce ördeğin arasında olduğunu görünce kendini de ördek yavrusu sanmış ve çiftlikteki ördek yavruları ile birlikte o da bir ördek gibi büyümeye başlamış. Yalnızca o kendini ördek gibi görmekle kalmıyormuş, çiftlikteki tüm ördek yavruları da onu kendilerinden sayıyor ve ona bir ördek yavrusuymuş gibi davranıyorlarmış. Kartal zaman zaman içinden, “Ben çevremdeki ördek yavrularına pek benzemiyorum… Acaba ben kimim? Diye geçiriyor ama bu kuşkusunu bir türlü dile getiremiyormuş. Ne de olsa o da bir ördek yavrusuymuş ve ördek yavrusu olduğunu bilmeli, kabul etmeliymiş.

Bir gün çiftlikteki öteki ördek yavrularla birlikte oyun oynarken yukarılarda birkaç kartalın özgürce uçtuklarını görmüş.

Kendini tutamamış, yüreğinde bir anda oluşuveren coşkuyla haykırmış: Aman Allah’ım, ne kadar güzel uçuyorlar! demiş. Ben de onlar gibi uçmak istiyorum…

Ördek yavruları onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler.

Sen bir ördek yavrususun, demişler. Ve şunu asla aklından çıkarma: Ördek yavruları, kartallar gibi uçamaz.

Küçük kartal o günden sonra hemen her gün gökyüzüne bakıyor ve yukarılarda uçan kartal arıyormuş gözleriyle… Bir kartal gördüğünde ise çiftlikteki öteki ördek yavruları unutuyor, gökteki kartal gözden kayboluncaya dek büyük bir hayranlık ve özlemle onu izliyormuş.

Sonra da tüm hayranlığını ve özlemini, kartal gördüğü her zaman yaptığı gibi, hep aynı sözlerle dile getiriyormuş: Ah Tanrım, ne olur ben de onlar gibi uçabilsem!…Ben de onlar gibi özgürce kanat açabilsem göklerde..

O böyle konuştukça, çevresindeki tüm ördek yavruları da her zaman söylediklerini bir kez daha yineliyorlarmış: Vazgeç bu düşlerinden… Sen bir ördek yavrususun ve hep ördek yavrusu olarak kalacaksın…

Küçük kartal, çevresindeki ördek yavrularının her gün birkaç kez yineledikleri bu sözlerinden öylesine etkilenmiş ki… Sonunda bir kartal gibi göklerde özgürce kanat açmak düşünden vazgeçmiş ve yaşamını bir ördek yavrusu gibi sürdürmeyi kabul etmiş. Ve bir ördek yavrusu gibi sürdürdüğü yaşamının sonunda da bir ördek yavrusu gibi ölmüş.”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
FAKİR KOMŞU...

Geçmiş zamanda Bağdat'tan bir kafile hacca gitmek üzeredir.

Zengin komşularının hacca hazırlandıklarını duyan temiz kalpli fakir bir adam:

“Ben de, şu komşularımla birlikte hacca gideyim” deyip hazırlığını yapar ve Hac kafilesiyle yola çıkar.

Kendini beğenmiş zenginlerden bazıları bu fakirin hacca gitmesine hayret ederler.

... Bunlardan biraz da bilgi sahibi olan biri, “Komşum, senin bineğin yok, azığın yok.Bari birkaç akçen olsun var mı?” der.

Fakir, “Rabbim beni besler. Bütün canlıların rızkını veren Allâh’tır. Her birimiz onun rızık hazinesinden beslenmiyor muyuz?” der.

Nihayet günlerce süren uzun ve yorucu yolculuktan sonra kâfile, Mekke-i Mükerreme’ye varır.

Kâbe-i Muazzama’yı tavaf ederler, Arafat’ta vakfeye dururlar.

Bütün hac farîzasını yerine getirip, veda tavafını da yaparak geri dönerlerken aynı adam komşusu fakire yaklaşır:

“Komşum, vardın Beytullâh’ı tavaf ettin mi?” der.

“Evet efendim, Allâh’ıma sonsuz hamd ve şükürler olsun ki, benim gibi fakir ve aciz bir kuluna bu şerefi; haccetmeği, yüce makamları ziyareti nasip etti.” der. Komşusu fakire:

“Komşu, biz berâtımızı aldık. Sana da berât verdiler mi?” der.

Fakir: “Nasıl berât bu?” diye heyecanla sorar.

“Hacılara; ‘Cehennemden âzâd oldun.’ diye berât verilir.” der.

Bunun üzerine saf Müslüman hemen telaşla döner ve başını Beytullâh’ın eşiğine koyar:

“Ey Rabbim! Senin kulların cehennemden âzâd berâtını almışlar. Ben fakire bu berât verilmedi. Yoksa ben âzâd olunmadım mı?” diyerek gözlerinden yaşlar akıtır.

Böyle yalvarırken karşısına bir zat gelir ve; “Kaldır başını ey temiz adam! Al şu berâtını ve yol arkadaşlarına yetiş.” der.

Berâtını alıp yüzüne gözüne sürer ve koşarak arkadaşlarına yetişir.

Yeşil, misk gibi kokulu bir kâğıt üzerinde yazılı berâtı arkadaşlarına gösterir. O sözleri söyleyen zat atından düşüp bayılır.

Ayıldığında; “Keşke ben de şu fakir komşum kadar olabilseydim. Yazık benim geçen ömrüme!..

Nefsimin esiri, şeytanın kölesi olmuşum.”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Hz. Ebû Zerr’in (ra) yanına birisi geldi. Evin içinde göz gezdirmeye başladı. Evde hiç eşya göremeyince “...Hani eşyalarınız yâ Ebâ Zerr!” dedi. Ebû Zerr şu cevabı verdi: “Bizim ötede (âhirette) bir evimiz daha var. Eşyalarımızın çoğunu oraya gönderiyoruz.” Misafir Ebû Zerr’in neyi kastettiğini anlamıştı. “Bu evde de (dünyada) bazı şeyler lâzım değil mi?” diye sordu. Ebû Zerr cevap verdi: “Fakat ev sahibi bizi bu evde bırakmıyor ki!”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Orta yaşlı bir hanım, bir giyim
mağazasına girmişti. Her reyonu
bir
kaç kere gezdikten sonra,
kendisiyle
ilgilenen tezgâhtar kıza dönüp:
-Ben öğretim üyesiyim, diye söze
başladı. Çok modern bir kıyafet
istiyorum. Biraz dekolte olsada
sakıncası yok. Üniversite
... ortamında,
özgürce giyinmekten çok
hoşlanıyorum.
Genç kız ona gülümseyip:
-Sizi tanıyorum efendim, dedi. Çok
şık giyindiğinizde biliyorum. Biraz
önce baktığınız siyah döpiyes,
bence
aradığınız kıyafettir. Fakat bu yılın
Fransız modası, onun üstüne bir
eşarp gerektiriyor.
-Eşarp mı? diye yüzünü ekşitti
kadın.
Demek güncel ha! Ama bunu
Fransızlar söylemiş ise, dedikleri
elbette ki doğrudur.
Tezgâhtar kız, raftaki eşarpları
çıkartırken:
- Biraz pahalı olsa da en modern
desenlerimiz bunlardır, dedi.
Eminim ki size yakışacaktır.
Kadın, eşarpları inceledikten sonra:
- Hepsi güzel ama sizin
başınızdakini
beğendim, dedi. Hatırlamakta
zorlansam da, geçen gün
başınızdaki
eşarba başka birinde daha
rastlamıştım.
Genç kızın yanakları kızarmıştı.
Konuşmakta zorlandığı belliydi.
Yine
de gayret edip:
-Gördüğünüz bendim hocam, diye
tebessüm etti. Gece bölümünde
öğrencinizim. Kıyafetimden dolayı
beni sınıftan dışarı atarken,
başımda
bu eşarp bulunuyordu..(alıntı)
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
"Her hafta cami çıkışında yardım
ettiği yoksula verecek parası
olmadığı için,arka kapıdan çıkan
mahcup adamların hatırı için
dönüyor dünya.."
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Şeyh Hasan-ı Harkânî Hazretlerini kendisine mürit olmak isteyen bir kişi ziyaret maksadıyla evine gelip kapısını çaldı. Hasan-ı Harkânî hazretleri evde yoktu..Karısı açtı kapıyı.

— Kim o, ne istiyorsunuz? diye sordu.

Adam çok uzaklardan geldiğini, Ustazı görmek istediğini söyledi.

Kadın ziyarete gelen adama:

— Sen deli misin? Nesi var o adamın gör...ecek... Bir de ta Talkan'dan gelmişsin. Onun inanılacak bir tarafı yoktur. Her hareketi saçmalıklarla doludur. Onu sizin gibi akılsızlar şımartıyor, o da kendisini bir şey zannediyor. Var git işine, kendini boşuna yorma! dedi. Çünkü kendisi Şeyh'e inanmıyor, onun bir sahtekâr olduğunu iddia ediyordu.

Ziyarete gelen adam, kadından bu sözleri dinledi ama, yine de kalbi bozulmuş değildi, inanıyordu, Hasan-ı Harkânî hazretlerinin büyüklüğüne... «Bu kadın ne sapık kadınmış. Ben illa da onu bulacağım», diyerek çarşıya çıktı ve Ustazın nerede olabileceğini sordu. Onu tanıyanlardan birkaç kişi dağda olabileceğini ve oduna gitmiş olduğunu söylediler. Adam dağın yolunu tuttu, içinden bazı şeyler geçiyor, bu adam hakkında neden bu kadar kötü konuştu bu kadın diye düşünüyordu ki, şehirden epeyce uzaklaşmıştı. Baktı ki karşıdan acaip bir şey geliyor ama tozu da dumana katıp geliyor, îyice, gelen şeyin ne olduğu farkedilecek kadar yaklaştığında baktı ki, bir arslân, arslanın arkasında bir hayli odun, üzerinde de bir adam oturmakta... Şaşırmıştı adamcağız, bu nasıl şeydir böyle diye...

İyice yaklaştıktan sonra Hasan-ı Harkânî hazretleri arslanın üzerinden indi ve kendisini ziyarete gelen adama şöyle dedi:

— Biliyorum başına neler geldiğini... Eve gittin, sana bir takım şeyler söylediler ama, sen inanmadın. Fakat şunu iyi bil ki, sabır bütün sıkıntıları savar. Ben o kadına sabretmeseydim belki de bu dereceye ulaşamazdım. Ben onun yükünü çekmeseydim, bu arslân da benim yükümü çekmezdi, dedi.

Ziyarete gelen müridin îmanı bir kat daha artmıştı. Orada ona teslim oldu ve müridlik şerefine nail oldu...

Hasan-ül Harkânî (k.a.) Hazretleri Kars'ta medfundur.
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Amerika’da bir üniversitede
Profesör derse şöyle başlamış:

- Düşünün ki bugün dünyanın son günü.
Yarın bu saatte her şey bitecek.
Kurtuluş şansınız yok.
Bugün ne yapardınız ?

Öğrenciler tek tek yazmaya başlamışlar..

... - İbadet eder, ALLAH'tan günahlarımı affetmesini dilerdim.
- Tüm sevdiklerimle vedalaşırdım.
- Ailemle vakit geçirirdim.
- Anneme ve ya babama giderdim.
- Arkadaşlarımla yarım saat eski günlerdeki gibi basket oynardım.
- Barbekü partisi yapardım.
- Tüm sevdiğim yemekleri yerdim.
- Yatar uyurdum.
- Ormanda son defa dolaşırdım.
- Güneşin doğuşunu ve batışını son defa seyrederdim.
- Akşam yıldızları seyrederdim.
- En sevdiğim yemeği hazırlar, tüm sevdiklerimi akşam yemeğe davet ederdim.
- Piknik yapardim.
- Hayatta en çok gitmek istediğim yere gider, orada ölümü beklerdim.
- Üzdüklerimi arar, özür dilerdim.

Hoca bütün hepsini tahtaya yazmıs.
Sonra gülerek sınıfa dönmüş ve demiş ki:
- Bunları yapmak için dünyanın son günü olması şart mı ?..”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Mübarek bir zat, bir Müslümana ait kabrin önünde durup, talebelerine sorar:

— Bu kabirdeki kişi, tekrar dünyaya gelse sizce ne ile uğraşır, ne yapar..?

" Talebenin birisi der ki:

— Elbette sürekli namaz kılar.

" Diğer bir talebe de der ki:

... — Devamlı oruç tutar.

" Bir diğeri de der ki:

— Cihat eder, emri maruf yapar..

" Velhasıl talebeler faydalı bütün işleri sayarlar. O zat buyurur ki:

— Bu mezarda yatan kişinin dünyaya tekrar gelemeyeceği kesindir. Ama sizin oraya gideceğiniz kesindir; Yani siz de onun gibi öleceksiniz. O halde neden şimdi bu söylediklerinizi yapmıyorsunuz..? Neyi bekliyorsunuz..? Onun kaybettiği fırsatı, siz bir ganimet bilmelisiniz yarına bırakmadan bu faydalı işlerle uğraşmalısınız.
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
262613_486842288071454_1978264997_n.jpg
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
ORİJİNAL NÜKTE: "ALLAHIM! BENİ HURİLERLE EVLENDİR!"

Hz. Ömer birinin hızlıca namaz kılıp sonunda da ‘Allahım! Beni hurilerle evlendir!” diye dua ettiğini görünce tebessüm ederek dedi ki: “Bedeli az verdin ama yatırımı iyi yaptın!”
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Yaşlı kadın oldukça dini bütün bir insanmış..
Her sabah kapısının önüne çıkar ve bağıra bağıra dua edermiş:
“Allah’ım bize verdiklerin için sana şükürler olsun!”


Ve ardından her seferinde de yan komşusunun sesi duyulurmuş:...
“Allah yok kadıııın Allah yok!!!” (HAŞA)

Yaşlı teyze ne kadar sinirlense de yine her sabah dua edermiş,
öteki komşu da inadından her seferinde ona öyle bağırırmış...

Neyse.. Bir akşam, komşusu yaşlı teyzeye bir oyun etmeye kalkmış..

Markete gidip bir sürü meyve sebze, ekmek vs. alıp torbalara doldurmus, yaşlı teyzenin kapısının önüne bırakmış…

Ertesi sabah teyze kapıyı açıp da yiyecekleri görünce çok şaşırmış

ve sevinçle bağırmış:“Sana şükürler olsun Allah’ım, bu gönderdiğin yiyecekler için sana şükürler olsun!!!”

Ve ağacın arkasından onu seyreden komşusu seslenmiş:
“Allah yok kadııın Allah yok!!! (HAŞA) O yiyecekleri ben aldııııııım!!!”

Yaşlı teyze hiç istifini bozmamış:
“Yüce Allah’ım sana ne kadar şükretsem azdır!!!! Hem bu yiyecekleri
göndermişsin, hem de parasını ŞEYTANA ödetmişsin!!!”


(alıntı)
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Dervişin birine sormuşlar neden Allah'ın ismini bu kadar çok zikrediyorsun
diye.

Derviş;
Allah Allah hic farkında değilim, der...
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Fatihlerin en büyük özelliği,gönülleri fethedebilmektir.
Rıza_yı ilahi için bıkmadan,yorulmadan,verebilmektir.
Zaten,gönül Fatihleri bu alemden maddi manada hiçbir beklenti içinde olmadan göçüp gidenlerdir
 
Üst