Seçmeler

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
İŞTE TAKVÂ BUDUR!

Hz. Ömer (ra) Hz. Übey b. Kâ’b’a (ra) sordu: “Takvâ nedir?” Übey: “Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü?” Hz. Ömer: “Evet, yürüdüm!” Übey: “Peki, ne yaptın?” Hz. Ömer: “Elbisemi toplad...ım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün gücümü sarf ettim!” Übey: “İşte takvâ budur!”
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
935619_365437020222801_323266337_n.jpg
:gul :flw :gul
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Hz. Mikdam b. Süreyh (ra) babasından, babası da dedesinden aktarıyor: “Allah Rasûlü’ne (sav) ‘Bana cennete girmeme vesile olacak bir amel söyle!’ dedim. Şu cevabı verdi: ‘Yemek yedirmek, selâm vermek, tatlı dilli olmak affa uğramayı icap ettirir." Kaynak: Genç Beyin Dergisi
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
"Sanır mısın ki dert kötüdür? Hayır! Dert devâya davetiyedir. Dert ve düşkünlük alçak zemine benzer, devâ ise suya. O yüzden nerede dert varsa devâ oraya koşar. Neresi alçaksa su oraya akar. O halde derdini sev, İlâhî rahmeti celbeden kırıklığını nimet bil." Hz. Mevlânâ
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
BENDEDİR Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan; Kime ne? Aşılmaz duvar bendedir. Süslenmis gemiler geçse açıktan, Sanırım gittiği diyar bendedir. Yaram var, havanlar dövemez merhem; Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem. Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem? Yollar ki, Allaha çıkar, bendedir! Necip Fazıl Kısakürek
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
"Cahillik 3 türlüdür: Hiç bir şey bilmemek, gerekeni bilmemek, bir sürü gereksiz şeyi bilmek." Douglas
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Babası hacca gidecektir”Baba nereye gideceksin .?’ ‘Oğlum Allah’ın evini görmeye gidecem yavrum ”Peki baba orası güzel mi .? Evet yavrum orası dünyanın en güzel yeri yavrum orayı görmek herkese nasib olmaz çok dua etmek gerekir .!”Baba ben de gelebilir miyim .? Bende Allah’ı görmek istiyorum .! Olur mu yavrum .? Sen daha küçüksün! Çoçuk çok ısrar eder. Israrlara dayanamaz baba ve oğlunu da götürmeye karar verir. Baba Allah’ın evini (Kabeyi) çoçuk ise Allah’ı görme umuduyla yola çıkarlar yol boyunca çoçuk Allah’ı görecem görecem diye sevincini izhar eder ve en son varırlar O mübarek topraklara Baba:”işte yavrum: Allah’ın evi burası” Çoçuk: Baba Allah’ı gördüm”der ve yere düşer Baba Allah’ın evini görmek istemiştir ve görmüştür .. Ama çoçuk Allah’ın cemalini görmek istemiştir ve görmüştür .. O aşk ile can vermiştir .. Ya rabbi Cennetini istemeye yüzümüz yok Cemalin ile müşerref kıl! AH BİNE-L AŞK KİTABINDAN ALINTIDIR ..
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Sabah kahvaltıda kadın "Eminim sen bugünün ne olduğunu hatırlamıyorsun bile!" dedi. "Tabiî hatırlıyorum!" dedi adam. Çıktı, gitti. Öğleye doğru kapı çalındı. Çiçekçi çocuk harika bir kırmızı gül buketi bıraktı. Az sonra kapı tekrar çalındı, bu defa köşedeki pastanenin çırağıydı gelen. Kocaman bir çikolata kutusu bıraktı, gitti. Öğleden sonra gelen kutudan da, fevkalâde güzel bir elbise çıktı. Kadın kocasının dönmesini zor bekledi ve daha kapıda boynuna sarıldı: "Önce çiçekler, sonra çikolata, sonra elbise. Bu hayatımdaki en güzel Cumhuriyet Bayramı canım!" Adam şaşkındı: "Hadi beeeeee!”

Kaynak: Genç Beyin Dergisi©
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
KISSADAN HİSSE..!!

Adamın biri parasını sakladığı yeri unutmuştu. Ne kadar düşündü ise günlerce aramasına rağmen parayı sakladığı yeri bir türlü hatırlayamıyordu. Benim bu derdime bir çare bulursa o bulur diyerek doğru imam-ı azam hazretlerinin huzuruna gitti.
İmam-ı azam dedi ki:
“Bu senin meselen fıkıhla ilgili değil ama, yine de sana bir akıl vereyim: Sen git bu gece sabaha kadar namaz kıl, ümit ediyorum ki, paranı koyduğun yeri hatırlarsın.”
Adam o gece sabaha kadar ibadet etmeye karar verip abdest aldı, namaz kılmaya başladı. Daha gecenin yarısı bile olmadan parayı koyduğu yeri hatırladı. Namazı bıraktı, doğru parayı koyduğu yerden alıp yattı.

Sabah olunca imam-ı azama, (Allah senden razı olsun, bu derdime de çare buldun. Daha gecenin yarısında parayı koyduğum yeri hatırladım) deyince,
Hazret-i İmam, (Keşke sabaha kadar ibadete devam etseydin. Çünkü şeytan senin sabaha kadar ibadet etmene tahammül edemediği için daha gecenin yarısında sana hatırlatmış. Sabaha kadar da şükür namazı kılsaydın daha iyi ederdin. Sen parayı bulunca namazı bıraktın) dedi.
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
İmam-ı Şafii’ye:

"Allah’ın varlığına delilin nedir?" diye
sorduklarında:

“Dut yaprağıdır” demiş ve şöyle devam etmiştir;

"Çünkü aynı yaprakları koyun yer süt yapar, arı
yer bal yapar, geyik yer misk yapar, tırtıl yer
ipek yapar. Tadı, rengi, kokusu ve maddesi bir
olan şeyden bu kadar farklı güzellikleri
yaratmak, ancak Allah’a mahsustur."
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
İbrahim Edhem Hazretleri bir gün hamama girmek istemiş. Hamamcıya:

— Param yok, hamama girmeme müsaade etmez misiniz? demişti.

Hamamcı parasız hamama girilmez diyerek hamama sokmadı, İbrahim Edhem Hazretleri ısrar etti ise de hamamcı kabul etmedi. Boynu bükük olarak hamamdan ayrılan İbrahim Edhem Hazretleri, öyle bir bağırış bağırdı ki yer gök çın çın öttü... Bu sesi duyan halk, ağlamakta olan İ...brahim Edhem Hazretlerinin başına toplanıp:

— Bu kadar feryada hacet yok, hamam parasını biz verelim de ağlama!, dediler.

İbrahim Edhem Hazretleri toplanan kalabalığa şöyle seslendi:

—— Ey ehalî! Siz, benim hamama giremediğim için mi ağladığımı sanıyorsunuz? Ben hamama giremediğim için ağlamıyorum. Ben dünyada iken parasız hamama bile sokmuyorlar... Ya ahirette de senin cennete girecek bir amelin yok diye kapıdan geri çevrilirsem benim halim ne olur? diye ağlıyorum... Çünkü salih ameli olup oraya girmeyi hak etmeyenleri içeri sokmayacaklar, buyurdu...
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Fakir bir saka, o sakanın da bir eşeği vardı. Zayıf za*vallı bir eşekti, sırtında yüzlerce yara vardı. Değil arpa ot bile bulamıyordu.

Padişahın atlarının bakıcısı bu sakayı tanıyordu. Onun*la eskilere dayanan bir ahbaplığı vardı. Bir gün sakaya rastladı:

"Bu zavallı eşeğin hâli ne böyle, nerdeyse zayıflıktan ölecek." dedi. Saka yana yakıla anlattı:

"Sevgili dost biliyorsun ki ben fakir bir insanım o se*bepten bu zavallı hayvana bakamıyorum." dedi.

Padişahın ahır başı:

"Sen bu hayvanı bana ver birkaç gün padişahın ahırı*na bağlayayım ona padişahın atlarının yeminden vereyim, biraz düzelsin." dedi.

Saka eşeği seve seve verdi. Eşeği alıp padişahın ahırı*na getirdiler. Eşek ahırdaki temizliği bakımı atların hâlini görünce:

"Yarabbi, dedi. Bu nasıl iş bu atlar senin yaratığın da ben senin yarattığın değil miyim benim halime bak, bun*ların durumuna bak, böyle olur mu?"

Aradan birkaç gün geçmeden savaş çıktı. Ahırlardaki atları çekip eğerlediler. Savaş alanına yolladılar. Günlerce süren savaştan sonra atlar döndüğünde her birinin vücu*dunda yüzlerce yara vardı birçok ok ucu hâlâ vücutların*da duruyordu.

Atların ayakları bağlandı cerrahlar geldiler, başladılar atların orasını burasını yararak, ok parçalarını, mızrak uçla*rını çıkarmaya. Bunu gören eşek, daha önce düşündükle*rinden, söylediklerinden bin pişman oldu. Haline şükretti.

(mesnevi'den)
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Kıssadan Hisse

Vaktiyle bir ateşperest, oğlunu evlendirmektedir. Düğün günü çok koyun ve inek kesilir. Et kokuları mahalleyi sarar. Ancak evin bitişiğinde, Müslüman, dul bir kadın, dört yetimiyle yaşamaktadır. Hepsi de günlerdir açtırlar. Kadıncağız, düğün evinin kapısını çalıp, 'ateş' ister. Ancak maksadı başkadır. “Belki yemek verirler” diye gitmiştir. Adam, kadının niyetini anlasa da! bir şey vermez. Kadıncağız, bir daha gidip 'ateş' ister. Yine eli boş döner. Üçüncüde yine öyle. Ama ne olur bilinmez, bu defa acır kadına. Hallerini anlamak için dehlize iner ve dayar kulağını bitişik evin duvarına ve dinler.

Yetimcik, annesine yalvarıyor:
- Anneciğim, ne olur bir daha git. Belki bu sefer bir şey verirler.

Kadın ağlamaklıdır:
- Üç defa gittim! yavrum! Artık utanıyorum.

Adam bunu duyar. Kalbi sızlar. güze bir 'Sofra' hazırlatıp, gönderir evlerine. Ve dehlize inip, dinler yine. Yetimlerin en küçüğü dua ediyor:
- Ya Rabbi! O nasıl bize ikram ettiyse, sen de ona ikram et! Onu imanla şereflendir!

Ardından;
- Âmiiiin! sesleri yükselir.

O anda, kalbi döner ateş perestin. Ve 'Şehâdet'i getirip imanla şereflenir. Nitekim Sadaka, belâyı önler
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
TEVBEYİ ERTELEYEN TERZİYE MUHTEŞEM
CEVAP..!
Bir zât, otuz senelik terziye sormuş:
Neden hala tevbe etmiyorsun da, günahlı bir
hayata devam ediyorsun..?
Nasıl olsa demiş terzi, can boğaza gelinceye
kadar tevbenin vakti var.
O zaman tevbe eder, kurtulurum demiş.
Zât, sormuş:
Sen, kaç senedir terzilik yapıyorsun..?
Otuz, senedir.
Bu kadar zaman içerisinde, elin en çok neye
alıştı.
Makasla, kumaş kesmeye.
Zât, sormuş:
Canın boğaza geldiği anda, eline bi makas
verseler yine kolayca kumaş kesebilir misin..?
Omuzlarını silkmiş, otuz senelik terzi:
Öylesine korkulu bir anda, kumaşı doğru
kesemem ki.
Zât, cevabı yapıştırmış:
Peki, otuz senedir yaptığın bir işi, o anda
doğru yapamıyorsun da ömründe hiç
yapmadığın tevbeyi o anda nasıl yapacaksın..!(alıntı)



 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
SEKİZ ŞEY SEKİZ ŞEYİN SÜSÜDÜR

Hz. Ebûbekîr (ra) buyurdular.

İffetli olmak, fakirliğin süsüdür;

Şükür, nimetin süsüdür;

Sabır, belânın süsüdür;

Yumuşak huyluluk, ilmin süsüdür;

Tezellül ve tevâzu talebenin süsüdür;

Allah korkusu ile çok ağlamak, korkunun süsüdür;

Minnet etmemek, (başa kakmamak) ihsânın süsüdür;

Huşû da namazın süsüdür.
 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
Medineli kadınlar hayırlı kadının mahiyetini merak etmişlerdi.
Hz. Fatıma'ya (ra) sordular:
“Yâ Fatıma! En hayırlı kadın kimdir?”
Cevap düşündürücüydü:
"Başka erkeklerin hayallerinde gezmeyen kadın!”
 
Üst