"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

ÇOCUKLARINIZI KORUYUN! BOYALI GIDALARDA KANSER RİSKİ...

Şekerlerde kullanılan renkli gıda boyalarının çocuklarda kansere yol açtığını, bu sebeple çocuklarınıza renkli yiyecek yedirmemeniz gerektiğini, İngiliz bilimadamlarının, boyalı besinlerin sağlığa zararlı olduğunu açıklayarak aileleri uyardığını;

şeker, çikolata, meyve suyu, turşu ve soslara renk veren katkı maddelerinin, bağışıklık sistemine büyük zarar verirken, çocukların ileriki yaşlarında kansere yakalanmasına neden olduğunu, sarı rengi elde etmek için daha fazla katkı maddesi kullanıldığı için Özellikle sarı boyalı besinlerin daha riskli olduğunu, bu tür yiyeceklerin haftada 4 kezden fazla yenildiği takdirde çocukların ileride kansere yakalanma riskinin yüzde 45 arttığını biyor musunuz?

(Alinti)
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Yağlı krem göze zararlı

Güzel görünmek için kullanılan malzemelerin yanlış seçimi göz sağlığında ciddi sorunlara yol açabiliyor. Uzmanlar özellikle göz bölgesinin riskine dikkat çekiyorlar...

Göz bölgesinin daha fazla bakım ve özen gerektirdiğine dikkat çeken uzmanların, göz bakımıyla ilgili önerileri şöyle:

Makyaj yapanlar, makyaj malzemelerini temizlemeden yatmamalı, doğru göz kremi ve makyaj malzemelerini kullanmalı. Bunlar göz sağlığının anahtarları...

Yoğun yağ içeren kozmetik malzemelerinden uzak durulması gerekiyor. Çünkü yağ, direkt gözyaşına karışıp bir tabaka oluşturarak görmeyi puslandırır. Kornea denilen şeffaf tabaka damarsızdır. Bu tabakanın beslenmesi için gözyaşının içindeki erimiş oksijene ihtiyaç var.

Gözyaşının üstü ince bir yağ tabakası ile kaplandığında oksijen giremiyor ve göz bebeğinde oksijensizliğe neden oluyor. Özellikle kontakt lens kullananlarda bu çok önemli. Dikkat edilmediğinde alerjiden, göz enfeksiyonuna kadar birçok tehlikeye yol açabilen makyaj malzemeleri gözlerinizde kızarıklık ve sulanma yakınmalar yapıyorsa mutlaka doktorunuza danışın.


'Küresel ısınma enfeksiyon hastalıklarını artıracak'

Prof. Dr. Recep Öztürk, Türkiye’de son yıllarda ortala çıkan Kırım Kongo kanamalı ateşinin, küresel ısınma ile ilişkisi olabileceğinin düşünüldüğünü bildirdi.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nden Prof. Dr. Recep Öztürk, küresel ısınmanın enfeksiyon hastalıklarını artıracağına işaret etti.
Prof. Dr. Recep Öztürk’ün Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi’nde yayınlanan “Küresel Isınma ve Enfeksiyon Hastalıkları” makalesinde, tıptaki tüm ilerlemelere rağmen enfeksiyon hastalıklarının dünya için büyük bir sorun olduğunu belirtti. Makalede, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sık görülen hastalığın dünyadaki ölümlerin 4’te birinden sorumlu olduğu vurgulandı.

Son 20-30 yıl içinde yeni enfeksiyon hastalıklarının tanımlandığına değinilen makalede, yeniden önem kazanan bu hastalıkların dünyada pek çok ülkede artış gösterdiği bildirildi.
Seyahat ve ticaretin, çatışma ve savaşların sosyal yapıyı bozduğuna işaret edilen makalede, kişisel davranış değişikliklerinin, insanların yol açtığı yaygın orman tahribatının ve sonuçta oluşan iklim değişikliklerinin enfeksiyon hastalıklarını olumsuz etkilediği kaydedildi. Makalede, “Başta ormanların ortadan kaldırılması olmak üzere çevreyi bozan şartları kontrol altına almaya engel olan politik bilgisizlik, aldırmazlık ve inat devam ettikçe insanlık daha büyük risklerle karşılaşacaktır. Tıbbi teknolojinin ve sunduğu imkanların akılcı olmayan kullanımı da riskler taşımaktadır” denildi.

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ İLE KÜRESEL ISINMA BAĞLANTISI
Son yüzyılın insanlık adına en büyük gelişmelerinden biri olan antimikrobilklerin gelişigüzel kullanılmasının etkenlerde ciddi bir direnç oluşturduğu ve “antibiyotik çağının sonuna mı geldik” sorusunu ciddi şekilde gündeme taşıdığı ifade edilen makalede, bu konuda da önlem alınması gerektiği kaydedildi.

Makalede, küresel ısınmanın tüm dünyada sıcaklığın sistematik bir biçimde artması anlamına geldiği belirtilerek, “Küresel ısınma, insanlık için değişik felaketlere neden olma yanında, enfeksiyon hastalıkları sıklığı ve etkenlerini de etkileyecektir” denildi. Bir süre sonra enfeksiyon hastalıklarının coğrafyasının değişeceğine değinilen makalede, gece sıcaklığının artmasının sivri sinekler ve dolayısıyla sıtma hastalığına ortam hazırlayacağı bildirildi.

Küresel ısınmanın neden olacağı kuraklığın, salgın hastalıkları doğuracağı anımsatılan makalede, Türkiye’de son yıllarda sık görülen Kırım Kongo kanamalı ateşinin küresel ısınma ile ilişkisi olabileceğinin düşünüldüğü bildirildi.


13. Mayis 2007
(Alinti)
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Brokoliyi haşlamayın!

Kansere karşı faydalı olduğu bilinen brokoli ve brüksel lahanasının, kaynatılarak pişirilmesi halinde içindeki kanserle savaşan maddelerin büyük bölümünün yok olduğu bildirildi.

Brokoli, brüksel lahanası ve aynı familyadan olan sebzeler, kansere karşı faydalı olduğu bilinen 'glucosinolates' adı verilen maddeleri ihtiva ediyor.

Ancak kaynatılarak pişirilmeleri halinde kansere karşı savaşan maddelerin yaklaşık yüzde 80'i suya geçerek heba oluyor.

Araştırma sonucunda, brokolinin 30 dakika haşlanması halinde glucosinolates miktarının yüzde 77, 10 dakika haşlanması durumunda ise yarısının azaldığını tespit ettiler.

Yarım saat haşlanan karnabaharda yararlı maddelerin yüzde 75'inin, lahanada yüzde 65'inin, brüksel lahanasında yüzde 58'inin kaybolduğu tespit edildi.

'Sebze tüketiminden azami faydayı sağlayabilmeniz için kaynatmaktan vazgeçmeniz gerekiyor. Bunun yerine buharda, mikrodalgada veya kızgın yağda pişirmeniz lazım' dedi.

Bu sebzeleri dondurmanın da yararlı maddelerin seviyesinin azalmasına yol açtığı belirtildi.

16. Mayis 2007
(alinti)
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Gençlerde hızla artan şeker alarm veriyor

Bilimadamları uyarıyor: Giderek artan şeker hastalığı saatli bomba gibi... Son 20 yılda sayıları ikiye katlanan obez gençler, tip-2 şeker hastalığından her zamankinden daha fazla etkileniyor.

İSTANBUL - Tüm dünyadan toplanan verileri inceleyen uzmanlar, gençlerde hızla artan tip-2 şeker hastalığının gelecek birkaç yılda karşılaşılacak en ciddi sağlık sorunları arasında yer aldığını vurguluyor.

Tip-2 şeker, obezite yani aşırı şişmanlıkla yakından ilişkili. Uzmanlar, tip-2 şekerin son yıllarda gençler arasında hızla yayılmasını büyük oranda obeziteye bağlıyor. Zira son 20 yılda dünyadaki obez çocukların sayısı ikiye katlandı.

Üstelik, kalp, karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarıyla tansiyon ve körlüğe de yol açabilen tip-2 şekerin gençlerde yarattığı tahribat çok daha büyük oluyor.

Gençler, arkadaş gruplarına uyum sağlamaya çalıştıklarından, beslenme ve yaşam standartlarını kontrol etmeleri de zor oluyor.

Bu hastalığı bir saatli bomba gibi gören uzmanlar, gençleri korumak için bir an önce tedbir alınması gerektiği görüşünde birleşiyor.


Sıcaklar uykunuzu kaçırmasın

Sağlığın göstergesi kabul edilen uyku ile ilgili sorunların yaz döneminde yoğunlaştığı, ancak, gelişen tıp imkanları sayesinde teşhis ve tedavisinin mümkün olduğu belirtildi.

ADANA - Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı bünyesinde oluşturulan Uyku Laboratuvarı Direktörü Kezban Aslan, çeşitli hastalıklar, stres, çalışma koşulları, menopoz ya da başka etkenlerin neden olduğu uyku sorunları ile hemen hemen her insanın hayatının bir devresinde de olsa karşılaştığını ifade etti.

Aslan, anatomik sorunlar, stres, çalışma koşulları, menopoz gibi birçok faktörün uyku bozukluklarına neden olabildiğini, bazen kişiler uyusalar bile dinlenmiş olarak yataktan kalkamadıklarını vurguladıklarını belirterek, “(12 saat uyudum, dinlenemedim) gibi yakınmalara çok rastlıyoruz. Bu durum, uykunun kalitesiz oluşundan kaynaklanıyor. Kaliteli bir uykuda 3 saat bile yeterli olur” dedi.

Sağlıklı uykunun dinlendirici, bireyin güne kendisini hazır hissetmesini sağlayan uyku anlamına geldiğine işaret eden Aslan, “Uyku, belleğimizi tazelememizi ve güne sağlıklı başlamamızı sağlıyor. Dinlendirici uyku, sağlıklı uykudur” dedi.

“YAZ DÖNEMİNDE YOĞUNLAŞIYOR”
Aslan, “sağlığın göstergesi” kabul edilen uyku ile ilgili sorunların, yaz döneminde yoğunlaştığını, ancak, gelişen tıp imkanları sayesinde teşhis ve tedavisinin mümkün olduğu kaydetti.

Halk arasında ‘şekerleme’ diye tabir edilen gündüz uykularının faydalı ve çok kıymetli olduğunu, ancak, dozunun kaçmasının gece uykusuzluğunu beraberinde getirdiğini vurgulayan Aslan, gündüz uykusunun 30-60 dakikadan fazla olmaması gerektiğine dikkati çekti.

Aslan, “İnsan, tam uykusuzluğa ancak bir hafta dayanabilir, sonra ölür. Tedavisi mümkün olan bu hastalıkla uğraşmaktansa çözümü yoluna gitmek ruh sağlığı ve biyolojik sağlık açısından son derece önemlidir” diye konuştu.

25. Mayis 2007
alinti
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Göğüs kanseri için umut ışığı

Göğüs kanseri için umut ışığı

İngiliz bilim adamları, her yıl göğüs kanserine yakalanan 1.2 milyon kişiden biri olmaktan korkan kadınlar için çok önemli bir araştırmaya imza attı. Dünyanın en saygın eğitim kurumlarından Cambridge Üniversitesi uzmanları 1995 yılından bu yana, göğüs kanseri teşhisi konusunda en önemli ilerlemeyi kaydetti.

Göğüs kanseri konusundaki en önemli çalışma 1993 ve 1995’te bu kanser türüne yol açan iki çok önemli genin (BRCA1 VE BRCA2) keşfedilmesiyle gerçekleşmişti. Şimdiye dek yapılan göğüs kanseri testleri de hep bu iki genin varlığına bakılarak yapılıyordu. Ancak bilim dünyası göğüs kanserinin oluşumunda başka genlerin de rol oynadığını biliyor fakat bunları tespit edemiyordu. Cambridge uzmanları tarafından yapılan araştırmada bu iki gene 4 tane daha çok önemli gen eklenmiş oldu.

İki gazetede manşet

Uzmanlar bu 4 genin göğüs kanserine yakalanan kadınların büyük çoğunluğunda bulunduğunu tespit etti. 5’inci bir gen için de tespit aşamasında olduklarını hatırlattı. Uzmanlar, bunların içinde FGFR2 ve TNRC9 adı verilen iki genden birine sahip olan kadınların göğüs kanseri risklerinin yüzde 20, her ikisine de sahip olan kadınların ise kanser riskinin yüzde 60 arttığını tespit etti.

Yeni hazırlanacak olan testlerde bu genlerin de varlığına bakılarak kişinin göğüs kanseri riski taşıyıp taşımadığı belirlenerek erken teşhis olanağı güçlendirilecek. Bu araştırma The Times ve The Guardian gibi saygın İngiliz gazeteleri tarafından da manşetten duyuruldu.


Sigara kadar zararlı yiyecekler

Harvard Üniversitesi hamburger, patates kızartması, gofret ve cips gibi ürünlerde kullanılan doymuş yağlarla ilgili şok rapor yayınladı.

Dünyanın en saygın tıp kurumlarından Harvard Üniversitesi hamburger, patates kızartması, gofret ve cips gibi gıda ürünlerinde kullanılan doymuş yağ ve trans yağlar (hidrojenize) hakkında “Obezite, kanser ve kalp rahatsızlıklarını tetikliyorlar.

Sigara kadar zararlılar” uyarısını yaptı. McDonald’s, Frito-Lay, Starbucks, Kentucky Fried Chicken ve Kraft gibi gıda devleri teker teker geri adım atıp ürünlerinde doymuş ve trans yağ kullanmayacaklarını açıkladı.

Örneğin Pepsi Co’ya bağlı olan 10 milyar dolar pazar değerine sahip Frito-Lay, ABD’de Ruffles, Lays ve Doritos markaları altında satılan patates cipslerindeki trans-yağ oranını sıfıra indirdi. Frito-Lay yayınladığı açıklamada “Ürünlerimizde kullanılan doymuş yağ oranını da yüzde 80 azaltıyoruz. Aynı lezzeti koruyacağız ve Amerikalılar’ın yılda 30 bin ton daha az doymuş yağ yemesini sağlayacağız” ifadesini kullandı.

Türkiye’de yağa devam


Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) dün “Frito-Lay ürünlerinin paketlerinde ’Doymuş yerine doymamış yağ tüketmek kalp rahatsızlıkları riskini azaltır’ ibaresinin yazılmasına” onay verdi. Özetle, çocukların yüzde 25’inin obez veya aşırı kilolu olduğu ABD’de artık aburcuburlarda dahi kalp sağlığını koruyan yağlar kullanılması için girişim başladı.

Ancak McDonalds, Frito-Lay, Starbucks, Kentucky Fried Chicken gibi şirketler Türkiye’de doymuş ve trans yağ kullanımından vazgeçileceğine yönelik herhangi bir açıklama yapmadı.

Müşteri hattına cevap veren yok


Frito-Lay’in Türkiye’de satılan Lay’s, Doritos ve Ruffles gibi ürünlerinin paketlerini inceledik. Paketlerin üzerinde ancak büyüteçle okunabilecek büyüklükte yazılmış kalori, yağ, protein ve karbonhidrat değerleri bulunuyor. Ancak doymuş ve trans yağ oranının ne kadar olduğu belirtilmiyor. Trans yağ değerini öğrenmek için FritoLay’in müşteri danışma hattını aradık. “24 saat açık” telefon hattının ucunda kimse yoktu. McDonalds Türkiye’nin resmi internet sitesinde de ürünlerin besin değerlerini gösteren sayfada trans yağ ve doymuş yağ oranları gösterilmediğini gördük. Türkiye’de tüketicilerin, ürünlerin içindeki zararlı maddelerin oranını öğrenebilmeleri neredeyse mümkün değil...

Patateste 10 gram trans yağ!


McDonald’s CEO’su Jim Skinner önceki gün ABD’de bulunan 3 bin 500 restoranda önümüzdeki yıla kadar trans yğa kullanımına tamamen son verileceğini açıkladı. Ancak dünya genelindeki 31 bin McDonalds zincirinde bu uygulamaya geçilip geçilmeyeceğine yönelik bilgi verilmedi. Benzer şekilde dünyanın en büyük kahve zinciri Starbucks, ABD, Kanada ve Alaska pazarlarında 1 yıla kadar trans yağ ile üretilen ürünler satılmayacığını duyurdu. McDonald’s’ın ABD internet sitesine bakıldığında, hangi üründe ne kadar trans ve doymamış yağ kullanıldığı öğrenilebiliyor. Türkiye’de satılan 170 gramlık orta boy patateste 9.8 gram trans yağ bulunuyor. Ancak McDonalds Türkiye’nin sitesinde bu bilgiye ulaşılamıyor.

30. Mayis 2007
alinti
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Yaşlılıkta görme kaybı tarih oluyor


Milyonlara görme umudu

İngiliz gazetelerinde yer alan habere göre Londralı cerrahlar, gözün kenarından aldıkları hücreleri retinadaki ölü hücrelerin yerine yerleştirmek suretiyle, hastaların yeniden görebilmelerini sağladı.

Ancak bu yöntem şimdilik rutin bir ameliyat olarak uygulanmak için çok karışık. Bilimadamları kök hücreler kullanılarak işlemin yapılabilmesini umut ediyor.

Oftalmoloji Enstitüsü'nden Profesör Peter Coffee, bu hücrelerin doğrudan retinanın arkasına yerleştirilebileceğini söylüyor. Her şey planlandığı gibi giderse yaklaşım 5 yıl sonra 45 dakikalık bir ameliyatla yaşlılık sendromuna bağlı körlükler tamamen ortadan kalkmış olacak. Ameliyat bir katarakt ameliyatı kadar kolay ve yaygınr hale gelecek.

Epey zamandır yürütülen proje kapsamında, kök hücre kullanımına son bir kaç yılda geçilmiş ve yapılan çalışmalarında önemli ilerlemeler kaydedilmiş.

Kök hücre tekniğinin insanlar üzerindeki denemelerine en az beş yıl daha başlanması beklenmiyor.

Araştırmacıların öncelikle önerdikleri yöntemin güvenli olduğu ve sonuç verdiği konusunda hayvanlar üzerindeki denemelerin sonuçlarını ortaya koymaları gerekiyor.

Retinanın arkasında bulunan hücrelerin ölmesi nedeniyle, 80 yaşını geçen kişilerin üçte biri görme yetilerini kaybediyor. Yaşlılığa bağlı görme kayıpları 60 yaşının ardından ortaya çıkmaya başlıyor. Bu çalışma sayesinde dünyada milyonlarca insan ileri yaşlarında yeniden kaybettikleri ışığı bulacak.

06. Haziran 2007

http://www.rotahaber.com/haber/20070606/Yaslilikta-gorme-kaybi-tarih-oluyor.php
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Saç eker gibi diş ekiliyor

Diş Hekimi Dr. Ekrem Doğruöz, saç eker gibi artık dişin de ekilebildiğini söyledi.

Doğal dişlere en iyi alternatif olarak kabul edilen implant uygulamasının protezlere göre daha iyi konuşma ve çiğneme fonksiyonu sağladığını belirten Dr. Doğruöz, implant uygulamasının eksik olan dişlerin yerine çene kemiğine yerleştirilen yapay diş kökü uygulaması anlamına geldiğini kaydetti.

Uygun anestezi yöntemlerinin uygulanması durumunda hastanın kesinlikle acı çekmediğini kaydeden Dr. Doğruöz, "İmplantlar çok uzun yıllar sorunsuz olarak ağızda kalabilir. Yani diş implantları kemik kaybını önler."

Dişin çekildiği bölgedeki kemik dokularında doğal olarak erime olmakta. Bu istemeyen erimeyi, diş çekildikten hemen sonra o bölgeye implant uygulamasıyla önleyebiliriz. Bu sayede dişin çekildiği bölgede kemik kaybı olmadığı için dişeti çekilmesi de görülmez.

İmplantın bize sağladığı en büyük avantajlardan biri de bitişik dişlerde hiçbir işlem yapılmamasıdır. Normal şartlarda sabit bir köprü yapılırken, boşluğa komşu iki dişte kesilmek zorundaydı.

İmplantlar ise sadece çekim boşluklarına yapılır ve yan iki
dişe hiç dokunulmaz. Yani imlant uygulaması son derece sağlıklı olduğu gibi, ağızdaki estetik bakımından da oldukça önemli" diye konuştu.

İHA
08. Haziran 2007

Kaynak: http://www.konhaber.com/?syf=ktgr&ktgr=27&hbr=trLFkeInv6
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Tessekkür ederim Ertugrul kardesim, sagol eline koluna saglik...:)
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Sıcak çarparsa ne yapmalı?

Hava sıcaklıklarının zirve yaptığı günlerde, aileler, çocuklarını sıcak çarpmalarına karşı korumaları konusunda uyarıldı. İşte ilk müdahale yöntemleri;

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gürkan Ersoy, yaptığı açıklamada, mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının, sıcak çarpmaları başta olmak üzere birçok sağlık sorununa neden olduğunu kaydetti.

Ersoy, sıcakların özellikle yaşlılar ve çocukları olumsuz etkilediğine dikkati çekerek, çocukların zorunlu olmadıkça 10.00 ile 17.00 saatleri arasında dışarı çıkarılmaması gerektiğini söyledi.

''ÇOCUĞU OTOMOBİL İÇİNDE BIRAKMAYIN''


Sıcak günlerde çocukların otomobil içinde bırakılmasının çok rastlanılan büyük bir hata olduğunu belirten Ersoy, ''Çocuk arabanın içinde havasız kalıp fenalaşıyor. Bu bizim çok rastladığımız ve ölümle sonuçlanabilen bir ihmal. Çocuklarınızı kısa süreli olsa dahi arabada yalnız bırakarak inmeyin'' diye konuştu.

Ersoy, çocuğun arabada kilitli kalması durumunda ise acilen bir çilingir bulunamaması halinde, çocuğun oturduğu tarafın tersi tarafından camı kırarak kilidin derhal açılması gerektiğini söyledi. Çocukların bol miktarda sıvı almasının sağlanması gerektiğini de ifade eden Ersoy, çocuklara ince, açık renkli kıyafetler giydirilmesi, şapkasız ve şemsiyesiz dışarı çıkarılmaması gerektiğini kaydetti.

SICAK ÇARPMASINA MÜDAHALE

Sıcak çarpması durumunda çocuk veya yetişkin kişinin, serin bir ortama alınarak, klima çalıştırılması veya üzerine vantilatör tutulması gerektiğini ifade eden Ersoy, şunları önerdi:

''Kişi serin bir ortama alınmalı, serinlemesi amacı ile ortamda var ise klima çalıştırılmalı veya kişinin üzerine vantilatör tutulmalı,bulantı, kusma yok ise ağızdan sıvı içirilmeli, kusuyor ise asla bir şey içirilmemelidir, çünkü o zaman bu içirdiklerimiz hava borusuna kaçarak hastanın tıkanıp havasızlıktan ölmesine neden olabilir.

Hastanın koltuk altı, kasık bölgesi, el bileği gibi damarların çok yüzeyden geçtiği alanlarda buz kalıpları bir bez ile sarılarak uygulanabilir, en önemlisi ilk yardım amacı ile bu uygulamalardan sonra hasta mutlaka 112 aranarak istenecek bir ambulans ile bir hastanenin acil servisine götürülmelidir.'


Kaynak: http://www.habervakti.com/detay.asp?id=33837&kat=Saglik
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Akıllı giysiler sıcakta serinletecek

Ege Üniversitesi'nden geliştirilen sıcak k ve soğuktan korunmayı amaçlayan ürünler, laboratuvar testlerinin ardından günlük yaşam içinde de test edilmeye başlandı.

Ege Üniversitesi (EÜ) Türk Tekstil Vakfı Ortak Araştırma Merkezinde (TAM) geliştirilen faz değiştirici ürünler, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin çok üzerinde olduğu bu günlerde denenmeye başladı.

Merkez Koordinatörü Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu, aşırı sıcak ve soğuktan korunmayı amaçlayan ürünlerin laboratuvar testlerinin ardından günlük yaşam içinde de test edilmeye başlandığını kaydetti.

Düşük maliyetli akıllı tekstil ürünleri geliştirme çalışmaları kapsamında ilk olarak astronot giysilerinde denenen faz değiştirici ürünleri geliştirmeye başladıklarını kaydeden Tarakçıoğlu, şunları söyledi:

''Faz değiştirici özelliği bulunan, petrol esaslı parafinler ve yağların karışımından oluşan ürünler donarken ısı yayıyor, erirken de ortamdaki ısıyı emiyor. Bu ürünlerin ısı yayma ve ısı alma sürelerini uzatarak çok küçük maliyetlerle 2 saate varan sürelerde, aşırı sıcak ve soğuktan korunmayı mümkün kıldık. Ürünü ilk olarak araba minderi olarak denedik. Başarılı olunca bunu şapka, battaniye, perdelerde kullandık. Denemelerimiz başarılı oldu ve faydalı model belgesini aldık. Ürünlerin giysilere uyarlanması konusunda bazı tekstil firmalarıyla görüşüyoruz, bazı çeşitleri çok yakında piyasaya çıkabilir.''

''KLİMA MASRAFLARI YÜZDE 25 DÜŞEBİLİR''


Karışım oranlarını değiştirip, erime ve donma noktalarını ayarlayarak, sıcak ya da soğukta kullanılabilecek ürünler geliştirdiklerini ifade eden Tarakçıoğlu, sistemin özellikle askeri giysiler ve perdelerde kullanımıyla önemli faydalar sağlayabileceğine işaret etti.

Ürünün tıp sektöründe kullanımı için çalışmaların devam ettiğini dile getiren Tarakçıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Askerlerin miğferleri sıcak günlerde 50 derecelere ulaşıyor.

Çok düşük maliyetle, az yer kaplayan bu ürünler uygulandığında, sıcaklığın ortalama 2 saat süreyle 30-35 aralığında tutulduğu görülecektir. Kış şartlarında da aynı sürelerle askerin ısı kaybetmesinin önüne geçilebilir.

Faz değiştirici ürünler evlerdeyse perde ve çatı sistemlerinde enerji tasarrufu sağlayabiliyor. Kış aylarında güneş gören bir odada asılı bulunan perdenin güneş battıktan sonra ısı vermeye başlamasıyla kalorifer ya da sobaların oda koşullarına göre 2 saate varan sürelerde geç yakılması sağlanabiliyor.

Yaz aylarında da güneş gören bir odada günün en sıcak saatlerinde bile aşırı ısınma engelleniyor ve klima için harcanan enerji masrafının en az yüzde 25-30 oranında düşürülebiliyor.''

1 kilogram faz değiştirici karışımın 2-3 YTL'ye mal olduğunu, bu ürünün şapkada kullanılmasıyla 50 YKr, minderde 3 YTL ve perdede metrekare başına 25 YTL ek maliyet getirdiğini belirten Tarakçıoğlu, özellikle turistik beldelerdeki otellerin enerji masraflarını önemli ölçüde düşürülebileceğini iddia etti.

TAM laboratuvarları önünde yapılan testlerde güneş altında normal bir şapka giydirilmiş mankenin saç bölgesindeki sıcaklık 41 dereceye ulaşırken aynı özelliklere sahip faz değiştirici batarya yerleştirilen şapka giydirilmiş mankendeki sıcaklık 29-30 derece arasında sabitlendi.

Perde üzerindeki denemenin yapıldığı test kulübesinde de ürünün kullanıldığı ve kullanılmadığı testler arasında ortalama 10 derecelik fark görüldü.

Kaynak: http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=251911
28. Haziran 2007
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Sağlıkta SMS ve internet devrimi

Sağlık alanlarinda devrim üstüne devrim yapan Sağlık Bakanlığı, hastanelerden cep telefonu ile kısa mesaj (SMS) ve internet aracılığıyla da randevu alınmasını sağlayacak.

Sağlık Bakanlığı, Türkiye’deki Devlet Hastaneleri ile Eğitim ve Araştırma Hastanelerine başvuran vatandaşların, hastaneye gelmeden kolay bir şekilde randevu alabilmelerini sağlayacak “Randevu Sistemi ve Çağrı Merkezi” hizmetini hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Bakanlık bu projeyle muayene olmak için sabahın erken saatlerinde hastanelerde sıra almak için kuyruklara giren vatandaşların, mağduriyetlerini gidermeyi, zaman ve işgücü kayıplarını önlemeyi, daha adaletli muayene işlemi gerçekleştirmeyi hedefliyor.

Altyapı ve teknik şartname çalışmalarında son aşamaya gelindiğini açıklayan Sağlık Bakanlığı, uygulamanın öncelikle Aile Hekimliği uygulamasının yapıldığı birkaç ilde pilot olarak başlayacağını bildirdi.

Sistem 7 gün 24 saat esasına göre çalışacak. Vatandaşların yüzde 90’ını telefon başındaki operatörler karşılarken, isteyen vatandaşlar SMS ve internet aracılığıyla da hastanelerden randevu alabilecek.


Hastanelerde elde olmayan nedenlerle randevularda yapılan değişiklikler ise vatandaşlara bildirilecek, değiştirilecek randevuların başka hekimlere aktarılması için kolay olanaklar sağlayacaktır.

Diğer taraftan, kurulacak sistem sayesinde, hastanelerde performans sisteminin kalite kontrolü de yapılabilecek. Doktorlar hastalara daha uzun zaman ayırabilecek.

Kaynak: http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=255814
14. Temmuz 2007
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Halk dilindeki hastalık adları!

Bir çok hastalık halk arasında ilginç isimlerle biliniyor. Çoğumuz hastalıkların gerçek isimlerini bilemiyoruz. Kulaktan duyarak öğrendiğimiz bu isimlerle doktor karşısında zorlanıyoruz.

Antibiyotik isimli tıp dergisinde yayınlanan habere göre, halk arasında ilginç isimlerle adlandırılan bazı hastalıkların tıp dilindeki karşılıkları şöyle:

TAVUK KARASI:

Tıptaki adı "retinitis pigmentosa" olan hastalık, beyne giden sinirlerin görevlerini zamanla yerine getirmemesinden kaynaklanıyor. Küçük yaşlarda fazla belirgin olmayan, ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte belirmeye başlayan hastalık, zaman ilerledikçe körlüğe kadar gidebiliyor.

İNCE HASTALIK:

Tıp dilinde "tüberküloz" ya da "verem" olarak bilinen hastalık, akciğerlere yerleşip kan veya lenf yoluyla yayılabiliyor. Günümüzde tedavisi mümkün ve korunulabilir bir hastalık olmasına karşın, hala en çok ölümle sonuçlanan bulaşıcı hastalıklardan biri olma özelliğini koruyor.

GUT:

Halk arasında "kralların hastalığı" olarak bilinen bu rahatsızlık vücuttaki ürik asit düzeylerinde oluşan sorundan kaynaklanıyor.

Ürik asidin kristalize olup eklemlere çökelmesiyle oluşan hastalık, ayak başparmağı büyük ekleminde cereyan etmekle birlikte eller, kollar ve diğer eklem yerleri de etkilenebiliyor. Tedavi edilmezse böbrek rahatsızlıklarına, sakat eklemlere, kemik ve tendonlarda iltihaplanmaya neden olabiliyor.

KARASU:


Tıpta "glokom" olarak adlandırılan hastalık, göz tansiyonu anlamına geliyor. Göz içi tansiyonun normal değerleri aşması halinde sinir hücrelerinde kayıplar oluşmaya başlıyor. Sinirlerin tamamen tahrip olması durumunda da görme kaybı meydana geliyor.

BAYILMA:

"Senkop" denilen bu durum, aniden gelişen, dolaşım yetmezliğine bağlı, beynin kısa süreli kansız kalması sonucu ortaya çıkan geçici bir bilinç kaybı. Kan basıncının düşmesi, açlık, ani sevinç, üzüntü ya da şaşkınlık, kapalı ve havasız ortamlarda uzun süre kalma gibi nedenlerle oluşabiliyor.

BALONCUK:

Tıp dilinde "anevrizma" denilen durumdur. Temiz kan taşıyan damarlarda oluşan genişlemelerden kaynaklanır. Beyin anevrizmaları ani kanamalarla zaman zaman dramatik sonuçlar doğurabilir.

DOLAMA:


Tıp dilinde "paronychia" olarak bilinen rahatsızlık, parmağa cisim batması sonucu tırnak dibinde meydana gelen iltihaplanmadan kaynaklanır. Başlangıçta kızarıklık ve hafif ağrıyla kendini gösterirken, daha sonra içi su dolu sivilceye dönüşür. Kan zehirlenmelerine neden olduğu için doktora görünmekte fayda vardır.

alinti
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Serinleyeceğim derken göz virüsü bulaşmasın

Adenovirüs adı verilen çok bulaşıcı bir virüsün göz korneasına zarar verdiği, havuz ve kaplıca suları, göz polikliniklerindeki cihazlar ve yetkisiz optik mağazalarında gözden göze denenen kontakt lenslerin salgını tetiklediği bildirildi.

polikliniklerindeki cihazlar ve yetkisiz optik mağazalarında gözden göze denenen kontakt lenslerin salgını tetiklediği bildirildi.

Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Reha Ersöz, yaptığı açıklamada, “gözyaşıyla insandan insana kolaylıkla bulaşabilen ve "Adenovirüs" adı verilen çok bulaşıcı bir virüsün, son aylarda sıkça görülmeye başlandığını ve salgın hale geldiğini belirtti.


Yaz sezonuna girilmesiyle birlikte göz hastalıklarında da artış olduğuna dikkati çeken Ersöz, ‘’Son aylarda polikliniklerimizde yaygın olarak “Adenovirüs’’ adı verilen çok bulaşıcı bir virüsün konjonktiva ve korneada yarattığı enfeksiyonu görüyoruz.

Bu virüs, gözyaşı ile insandan insana kolaylıkla bulaşıyor. Göz polikliniklerindeki cihazlar yoluyla da hastalara bulaşabiliyor’’ dedi.


Ersöz, son günlerde hastane polikliniklerinin göz hastalığı şikayetleriyle gelenlerle dolduğunu, salgın nedeniyle geçici süreyle kapatılan hastane polikliniklerinin de bulunduğunu belirtti.

Virüsün, kaplıca ve havuz sularıyla bulaşma riskinin yüksek olduğunu belirten Ersöz, ‘’Bu virüs, göze bulaştıktan ortalama bir hafta sonra gözlerde çapaklanma, kızarıklık, şişme, batma gibi belirti ve bulgular gösterir. İki gözde de olma riski yüksektir. İyileşme süresi birkaç haftaya kadar uzayabilir’’ diye konuştu.

Virüsün salgın hale gelmesindeki bir başka önemli etkenin de hastane polikliniklerindeki cihazlar olduğunu vurgulayan Ersöz, bu nedenle cihazların dezenfekte edilmesinin büyük önem taşıdığına dikkati çekti.

KONTAKT LENSLER


Ersöz, gençler arasında yaygın olarak kullanılan renkli lensler ile gözlüğün ağırlığından kurtulmak için tercih edilen numaralı kontakt lenslerin virüs salgınını tetikleyen en önemli faktörlerden biri olduğunu savunarak, şu uyarılarda bulundu: “Tüm yasa ve yönetmeliklere rağmen yetkisiz optik mağazaları lens satmaya devam ediyor.

Optik mağazalarında lensler onlarca, hatta yüzlerce kişi tarafından deneniyor.Yasalar, optik mağazalarına sadece reçete ile lens satma yetkisi vermiştir. Bu mağazalarda lens denemelerinin yapılmasını kesin olarak yasaklamıştır ve mağazanın kapatılmasıyla sonuçlanır.”

http://www.haber5.com/haber.php?haber_id=286497
 

DaLokay

уüяєкℓєя∂є
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
6,392
Tepkime puanı
89
Puanları
0
Konum
Göçebe
Web sitesi
www.youtube.com
sizin konuları bölsek mi acaba:thinking:

yani sadece bu başlık altında olmasın. yeni olarak ne ekenecekse ayrı bir başlıkta.!!

bence daha çok bakılır..:)
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
siz bilirsiniz, nasil uygun görüyorsaniz öyle yapin, hayirli olur insallah...
 

DaLokay

уüяєкℓєя∂є
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
6,392
Tepkime puanı
89
Puanları
0
Konum
Göçebe
Web sitesi
www.youtube.com
biz !

abla sizin konunuz ya ondan soruyorum. :)

yani nası isterseniz öyle yapın ama demek istediğim daha çok okunabilir sanırım :)
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
senin fikrindi, sen yapacaksin :D

ben cay demlemeye gidiyorum :)
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
İshal

İshale Karşı Ayran, Muz Ve Leblebi

Dikkat! Yazın çok tüketilen karpuz, kavun, kayısı, acı biber barsak dengesini bozuyor.

Yaz mevsiminde daha sık görülen ishallerin enfeksiyonlara bağlı oluşabilmesinin yanında, besinlere bağlı olarak da ortaya çıktığını belirten uzmanlar, karpuz, kavun, kayısı, acı biber gibi yiyeceklerin fazla miktarda tüketilmesi nedeniyle barsak dengesinin bozulduğunu kaydediyor.

Besin kaynaklı ishallere karşı yenecek besinleri sıralayan International Hospital'dan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Bağcivan, "Muz, tuzlu çubuk kraker, leblebi, asidi kaçmış kolalı içecekler, çay, kahve, yoğurt, peynir ve ayran tüketmek basit ishali önler" dedi.

İshallerin yazın hem yetişkinlerin hem çocukların sık karşılaştığı bir sağlık sorunu olduğunu belirten Bağcivan, yiyeceklere bağlı basit ishalleri, yine yiyeceklerle ve sıvı, tuz kaybını gidererek iyileştirmenin mümkün olduğunu ifade etti.

"SÜT, SÜTLAÇ VE DONDURMA YEMEYİN"

Kavun, kayısı, karpuz gibi şeker yükü çok fazla olan yiyeceklerin, çok tüketildiği zaman suyun barsaktan vücuda emilmesini gerektiren dengeyi tersine çevirdiğini belirten Bağcivan, şunları kaydetti:

"Barsaktaki şeker yükü artıyor, bu yüzden vücuttan barsak içine su kaçışı tetikleniyor. Bu nedenle de ishal ortaya çıkıyor. Birçok insanın başına gelebiliyor. Hasta 24-48 saat içinde yiyip içtiklerine dikkat ederse sorun ortadan kalkıyor. Leblebi su tutulumunu artırdığı, muz da potasyum içerdiği için, vücuttaki su ve potasyum kaybını önlemeye yarıyor.

Tuz, çubuk kraker, çay, kahve, asidi kaçmış kola, yoğurt, peynir, ayran sıvı ve tuz kaybını önlemeye yardımcı oluyor. Ancak süt, sütlaç ve dondurma tüketilmesi, barsağın süte karşı toleransı ishal nedeniyle bozulduğu için soruna neden oluyor. Özellikle de doğumsal laktaz eksikliği olanlarda süt tüketilmesi, ishal sırasında gaz, kusma şikayetlerine yol açıyor."


"İSHAL 1,5 AYDAN FAZLAYSA ARAŞTIRILMALI"

İshallerin çoğunda antibiyotik tedavisinin gereksiz olduğunu, ciddi mikrobik enfeksiyon yoksa destek tedavisinin yeterli olduğunu belirten Dr. Bağcivan, bazı ishallerin 1,5 aydan uzun sürdüğünü söyledi. Bu durumda ishalin neden uzadığının araştırıldığını belirten Bağcivan, "Böyle bir hastada mutlaka bakteriyel olmayan emilim bozuklukları ya da başka hastalıkların araştırılması gerekiyor. Çeşitli testler yapılmalı, endoskopi uygulanmalıdır." diye konuştu.

Bağcivan, ishal sırasında ilaçların etkinliğinin azaldığını, tansiyon hastalarının ishal olduklarında, tansiyonlarının takip edilerek var olan ilaçlarını kullanmalarının önerildiğini sözlerine ekledi.

Kaynak: http://www.siladanhaber.com/news_detail.php?id=2105
20 Temmuz 2007
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Cilde en çok zarar veren 10 etken

Cilde en çok zarar veren 10 etken

Cildimizi çoğu zaman bilmeden ağır tahribata maruz bırakıyoruz. Halbuki onu cildin en önemli düşmanlarından korumamız gerekiyor. İşte cildin en büyük on düşmanı...

Acıbadem Kocaeli Hastanesi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Arda Eminzade, cilde zarar veren en önemli 10 etkeni şöyle sıraladı:

1-Güneşlenme, solaryum: Güneş ışınında ve solaryumda var olan ultraviyole ışınları cilt hücrelerimizde genetik yapının temel taşları olan DNA moleküllerini olumsuz etkiler. DNA moleküllerinde kalıcı hasarlar oluşturarak ciltteki kırışıklıklara, ciltte iyi huylu bazen de kötü huylu (kanser) oluşumlara sebep olabilir.

Ultraviyole ışınlarına maruz kalma süresi ne kadar uzarsa gelişmiş olan hasarlar daha da yoğun olabilir. Çiftçilerde ya da açık havada çalışan kişilerde cilt yaşlanması çok daha belirgindir.

2-Parfüm ve parfümlü kozmetiklerin güneşle teması: Bazı parfüm ve parfümlü kozmetiklerin içlerinde bulunan kimyasal maddeler cilt üzerinde alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Kimi zaman reaksiyonun başlaması için güneş ışınına maruz kalmış olmak da gerekir. Dolayısıyla bu kozmetik ürünler açık alanlarda uygulandığı zaman (yüz ve boyun V bölgesi) güneş temasıyla birlikte alerjik reaksiyona sebep olabilir. Alerjik durum mevcut ise güneşten korunmak veya kullanılan kozmetik ve kozmetik benzeri içerikleri olan diğer ürünlerin kullanılmamasını öneriyoruz.

3-Kuru ve rüzgârlı klimalı hava: Bazı kişilerin doğal olarak ciltleri kurudur. Dolayısıyla kuru iklimde bulundukları zaman cilt kuruluğu daha belirgin hale gelir. Kuru ve rüzgârlı hava, ciltlerdeki bazı egzama türlerinin oluşmasına kolaylık sağlar. Kuru ciltli kişilere özellikle soğuk ve rüzgârlı havalarda mutlaka koruyucu olarak nemlendirici krem kullanmalarını tavsiye ediyoruz.

4-Pudra, fondöten ve allık kullanımı: Pudra, fondöten ve allık kullanımının ciltte sivilce oluşumunda doğrudan etkisi vardır. Özellikle terleme ile birlikte sivilce oluşumuna meyilli ciltlerde kapatıcı özelliği olan ürünlerin minimum miktarda kullanılması gerekir.

5- Yoğun dokulu kozmetikler: Yağlı yapısı olan kozmetikler yine aynı mekanizmayla sivilce oluşumuna sebebiyet verebilir.

6-Kireçli, aşırı sıcak veya soğuk su: Cildimizin üst tabakasının işlevi vücudumuzdan su kaybını önlemektir. Aşırı sıcak ya da soğuk suda bu tabaka hasar görebilir. Bu hasar sonucunda da egzama gibi bazı cilt hastalıkları oluşabilir veya artabilir. Bunu önlemek için aşırı sıcak ya da aşırı soğuk sudan kaçınmak gerekir.

7-Sigara ve alkol: Sigarada bulunan nikotin yüzünden deride bulunan kılcal damarların çapı azalır ve cildin beslenmesi olumsuz etkilenir. Ayrıca kan dolaşımındaki oksijen oranı azalır ve cilt hücreleri yeterli beslenemeyerek metabolizması uygun bir şekilde gelişemez. Sigara kullananlarda cilt yaşlanması ve ciltteki kırışıklıklar daha erken yaşlarda başlar. Alkol tüketiminde ise, özellikle yüz bölgesinde kılcal damarlardaki genişleme sonucunda ciltte kızarıklık oluşur ve bazı cilt hastalıklarının (gül hastalığı vb.) artışına sebep olur.

8-Dengesiz, sağlıksız beslenme: Sağlıksız beslenme sonucunda cilt yaşlanması, tırnaklarda kırılmalar ve saç dökülmesi oluşur. Yoğun diyette saç dökülmesine ve tırnaklarda kırılmalara sebebiyet verebilir.

9-Uyku bozukluğu: Sağlıklı ve düzenli uyku cildin daha pürüzsüz, parlak olmasına etki eder. Uyku sırasında çevre faktörlerinden (güneş, rüzgâr vb.) uzak olan cilt, kendini yenilemek için daha iyi bir ortama kavuşur. Cildin yıpranmaması için günlük en az 6 saat uyku tavsiye edilir.

10-Stres: Bazı cilt hastalıkları (yağlı egzama) ciddi bir şekilde kişinin ruhsal ve psikolojik durumundan etkilenerek hastalığın artışına sebep olabilir. Bazı cilt hastalıkları da (uçuk ve zona gibi) stresli ortamda alevlenerek başlayabilir. Ayrıca stres cildin oksijen almasını azaltarak cilt metabolizmasını olumsuz etkiler.

(Zaman)

alıntı
 
Üst