Saadet-î Ebediyye

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
ehli tarik bir usluba sahip olduğu için hoşumuza gitmekte ama tek başına yeterli bir kaynak değildir...
hataları olduğu ifade edilmekte...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
tabiki sineye cekmiyecegiz ve sineye cekmiyoruzda... bir makalesinde m.s.eygi sözüm ona müslüman tv kanallari digerlerinden daha tehlikeliler diye yazmisti... mesela bir dini!! icerikli tv de ücüncü boyut adi altinda filim sergileniyor, cennet, cehennmem dahasi, sorgu sual melegi yasli bir erkek...


ya müzik yayinlari, ya müzikli ilahiler, kimi nerden tutsak elimizde kaliyorlar... onun icin sadece elestirmek degil ama yeri gelince görülen eksiklikler ortaya (kinamadan) koymaliyiz...

Bir kimseyi tamamen kabul etmek de reddetmek de mümkün değil; ancak yanlışlıkları dile getirince tekfir hastalığına yakalanmış insanlar tarafından ehl-î sünnete karşı, İslâm alimlerine hürmetsiz olarak vasfedilmiş oluyoruz.

ehli tarik bir usluba sahip olduğu için hoşumuza gitmekte ama tek başına yeterli bir kaynak değildir...
hataları olduğu ifade edilmekte...

Ehl-î tarikin tekfir hastalığına müptelâ olduğunu düşünmüyorum. Tekfir sahasında uzmanlaşmış ve tasavvufu kullanan iki cemaat mevcut: Hüseyin Hilmi Işık ve tayfası ile Ömer Öngüt ve tayfası...

Bunların amansız tekfir hastalıklarını da tasavvuf ile bağdaştırmak ne derece mümkün? Tartışılır...
 

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
tekfir ettiği insanlar pek de muteber isimler değil diye biliyoruz yani öngütten farklı...
bu arada öngüte fazla bulaşma ceza alırsın tecrübe konuşuyor
burda tekfir kelimesi yerine eleştiri olarak düzeltsek:)
biliyorsun bazı belagat ifadelerinde küfür olarak yansısa da aslında tekfir değil eleştiri olarak kabul görmekte...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Yahu burda İhlas Holding,Türkiye Gazetesi,tgrt 'nin bir temsilcisi varda siz ona bir yakınmadamı bulunuyorsunuz.Eğer kanuni haklarınız varsa dava edersiniz veya kendi güçünüzle yakalarına yapışırsınız.Burda Mesele yazılan bir kitabın doğru ve yanlışlığı ile ilgili içindeki bilgilerdi.Bazıları bu bilgilerin zararlı olduğu okunmaması gerektiği,hatta biriside yakılp,ısısından bile istifade etmemek gerektiğini yazdı ve bu minvalde yazanlar oldu.Biz sadece bu ittiaların isbatını istedik.(Tabiy Ehli Sünnet olduğunu idda edenlerden şunu istedik hanefilerce muteber atledilen kitaplardan bunlardan bir kaçı Birgivi vasiyetnamesi,Dürer,mülteka,halebi sagir,Dürrülmuhtar,hadika,barika gibi kitabların orjinal metinlerini yayınlayıp ve bu metin üzerine tercüme yapabileçek efsafta bilgilerle)Yoksa Ehli Sünnet olmayanların yazdıklarına çevab vermem,onlara serbest,her türlü iddia ve karalamada buluna bilrler.Bu ben üzmezde.Çünkü bunların tiyneti bu.Bunlardan başkası beklenmez.
Ama Falan tarikat ehli gözüküp,Ehli Sünnet itikadinde ve Dört hak mezhebten birine bağlılık iddasında olduğu halde öbürlerinin ağzıyla yazanlar üzer.
Ben bu meselenin kendi çephemdeki hukukunu Allahü Tealaya havale ediyorum.Büyükler peşinen söylemişler bize kötülük isnat edenlere hakkımızı helal ettik diye.
Bir delili olmayanların yazdıkları hiç bir şey ifade etmez.
Ne yönetime şikayet ne şu ne bu.
Her kap içindekini sızdırır.
Kimin sepetinde ne varsa o kokar.Gül olanın gülü kokar.İftira ve gıybet olanında sepetinde ölü eti kokar.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
tekfir ettiği insanlar pek de muteber isimler değil diye biliyoruz yani öngütten farklı...
bu arada öngüte fazla bulaşma ceza alırsın tecrübe konuşuyor
burda tekfir kelimesi yerine eleştiri olarak düzeltsek:)
biliyorsun bazı belagat ifadelerinde küfür olarak yansısa da aslında tekfir değil eleştiri olarak kabul görmekte...

Dua ederken ellerini birleştirene "Vehhâbi" ya da "Şiâ" damgası vurmak eleştiriden ziyade tekfiri andırıyor. Dediğiniz gibi Ömer Öngüt ile Hüseyin Hilmi Işık'ın tekfir ettiği kimseleri aynı kategoriye koymak doğru olmaz. Şu da var ki Muhammed Abduh'a mason diyen kimseler bir zamanlar Süleyman Demirel'i destekleyerek Üstâd Necip Fazıl'ın kinini kazanmış bulunmaktadır : )
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Ehli Sünnet olmayanların yazdıklarına çevab vermem,onlara serbest,her türlü iddia ve karalamada buluna bilrler.Bu ben üzmezde.Çünkü bunların tiyneti bu.Bunlardan başkası beklenmez.
Ama Falan tarikat ehli gözüküp,Ehli Sünnet itikadinde ve Dört hak mezhebten birine bağlılık iddasında olduğu halde öbürlerinin ağzıyla yazanlar üzer.

Ehl-î Sünnet sizin arka bahçeniz mi oluyor? : ) Unutmayın ki Vahhabîler de "Ehl-i Sünnetiz" diyor : )
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Yahu benim burda hiç Ömer Öngüt Rahmetliyi tenkit ettiğim oldumu.?
Ben tenkit etsem edebimle ederim.
Falan kitabının falan sayfasından aynen aktarırak bunun neden yanlış olduğunu muteber bir Ehli Sünnet Alimine dayandırarak,yani Falan kitabtandelildir diye nakil ederim.

Sayın Ümmühan hanım lütfen kıydan köşeden taş atmakla uğraşmayın.
Bu işler sanırımlarla olmaz yazılanı aynen aktar.Ondan sonrada varsa bilgin (Yanlış buldunsa)doğrusunu İbni Abidin'den Fetavayi Hindiyeden,Hadika'dan (Böyle muteber eserlerden)bildir.
Bizde diyelim Hakkaten yanlışmış.
Böyle sanırımlarla değil!..



Ömer Öngüt nereden çıktı şimdi? yoksa siz benim onun müridi falan olduğumu mu ZANnettiniz :D

sofuoğlunu öyle ZANnediceksiniz beni değil karışıklık olmuş :)

(öteki başlıkta aslında bu mesaj lakin bazıları siliniyo bunlar kalmış e cevap hakkımı yedirmem kimseye :) )
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Ehl-i sünnet itikadı (Ehli Sünnet kimsenin arka bahcesi değil.Fakat Ehli Sünnet olmanında şartları var.Bu şartları kim kendine itikat ederse elbet odur Ehli Sünnet
bu şartlar aşşağıdadır.

Sual: Ehl-i sünnet itikadında olmanın şartları nelerdir?
CEVAP
Ehl-i sünnet itikadından, önemli olanlardan bazıları şunlardır:


1- Amentü’deki altı esasa inanmak. [Hayrın, şerrin ve her şeyin Allah’tan olduğuna inanmak. İnsanda irade-i cüziye vardır. İşlediği günahlardan mesuldür.]

2- Amel, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen veya günah işleyen mümine kâfir denmez. [Vehhabiler, (amel imanın parçasıdır, namaz kılmayan ve haram işleyen kâfirdir) derler.]

3- İman ya vardır ya yoktur, artıp eksilmez. [Parlaklığı artıp eksilir.]

4- Kur’an-ı kerim mahluk [yaratık] değildir.

5- Allah mekândan münezzehtir. [Vehhabiler, (Allah gökte veya Arşta) derler. Bu küfürdür.]

6- Ehl-i kıble tekfir edilmez. [Vehhabiler, kendilerinden başka herkese kâfir derler.]

7- Kabir suali ve kabir azabı haktır.

8- Gaybı yalnız Allah bilir, dilerse enbiya ve evliyasına da bildirir.

9- Evliyanın kerameti haktır.

10- Eshab-ı kiramın hepsi cennetliktir. [Rafiziler, (Beşi hariç sahabenin tamamı kâfirdir) derler. Halbuki Kur’anda, tamamı cennetlik deniyor.] (Hadid 10)

11- Ebu Bekr-i Sıddık, eshab-ı kiramın en üstünüdür.

12- Mirac, ruh ve bedenle birlikte olmuştur.

13- Öldürülen, intihar eden eceli ile ölmüştür.

14- Peygamberler günah işlemez.

15- Bugün için dört hak mezhepten birinde olmak.

16- Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır. [Vehhabiler, Hazret-i Âdem’in, Hazret-i Şit’in, Hazret-i İdris’in peygamber olduğunu inkâr ederler. İlk peygamber Hazret-i Nuh derler. Liderlerine resul [Peygamber] diyen bazı gruplar da, (Nebi gelmez, ama resul gelir) derler. Bunun için de Resulüm diyen zındıklar türemiştir.]

17- Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak.

18- Ruh ölmez. Kâfir ve Müslüman ölülerin ruhları işitir.

19- Kabir ziyareti caizdir. İstigase, yani Enbiya ve evliyanın kabirlerine gidip, onların hürmetine dua etmek ve onlardan yardım istemek caizdir. [Vehhabiler ise buna şirk derler. Bu yüzden Sünnilere ve Şiilere müşrik, yani kâfir derler.]

20- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi’nin geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve bildirilen diğer kıyamet alametlerine inanmak.

İmam-ı a’zam hazretleri (Kıyamet alametlerine tevilsiz inanmalı) buyuruyor. (Fıkhı ekber)

Bir hadis-i şerif meali:
(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman eder, ama iman artık fayda vermez.) [Buhari, Müslim]


Güneşin batıdan doğmasını, (Avrupa Müslüman olacak) diye tevil etmek, imam-ı a’zamın sözüne aykırıdır. Hiçbir İslam âlimi tevil etmemiştir. Hâşâ Resulullah, bilmece gibi mi söz söylüyor? Böyle tevil etmek, (elma dersem çık, armut dersem çıkma) demeye benzer. Nitekim (Salat, duadır, namaz diye bir şey yok) diyenler çıkmıştır. O zaman ortada din diye bir şey kalmaz. Bir de Avrupa Müslüman olunca, iman niye fayda vermesin? Güneşin batıdan doğması, ilmen de mümkündür. Dinsizler itiraz eder diye zoraki tevile gitmek gerekmez. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır, başka yörüngeye koyar. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olur.

21- Ahirette Allahü teâlâ görülecektir.

22- Kâfirler Cehennemde sonsuz kalır ve azapları hafiflemez, hatta gittikçe artar.

23- Mest üzerine mesh etmek caizdir.

24- Sultana isyan caiz değildir.

(Bu bilgiler, Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid’den alınmıştır.)

Cehennemden kurtulan tek fırka
Sual: Ben dini bilgilerden mahrum olarak yetiştim. Dinimi doğru olarak öğrenmek istiyorum. Birçok kitap aldım. Kitaplarda oldukça çok farklılık var. Kur'an mealleri de farklı. Kendi başıma doğruyu bulmam mümkün değildir. Aynı konuları hocalara sordum. Onlar da farklı şeyler söylediler. Dinimi doğru olarak öğrenmeden ölürsem, mazur sayılır mıyım? Yoksa yanlış bildiğimden sorumlu olur muyum?
CEVAP
Aynı ve benzer sualleri çok kimse soruyor. Her fırka, her grup, benim yolum doğru diyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hadis-i şerifte, müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73 fırkadan herbiri, İslamiyet’e uyduğunu, Cehennemden kurtulacağı bildirilen bu fırkanın kendi fırkası olduğunu söylemektedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir.) [Müminun 53 ve Rum 32]

Bu çeşitli fırkalar arasında kurtuluş fırkasının alametini Peygamber efendimiz bildirmiştir:
(Bu fırkada olanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır.) [Tirmizi]

Peygamber efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi, (Benim yolum, Eshabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir. Eshab-ı kiramın yolunda giden, elbette Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Cehennemden kurtulan fırka, yalnız bunlardır. (C.1, m.80)

Bugün çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet olduğunu söylüyor. Bu bakımdan Ehl-i sünnet itikadının ne olduğunu bilmek şarttır. Bu bilindikten sonra doğruyu, hakkı bilmek zor olmaz.

Şirki affetmez ne demek?
Sual: Allah’ın her günahı affedebileceği söyleniyor. Halbuki en büyük günah olan şirki affetmeyeceği Kur'anda yazılı imiş. Bu hususu açıklar mısınız?
CEVAP
İtikadımızı düzeltmeliyiz. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İtikad edilecek şeylerde, bir sarsıntı olursa, kıyamette Cehennemden hiç kurtulmak olmaz. İtikad doğru olup da işlerde [ibadetleri yapmakta, haramlardan kaçmakta] gevşeklik olursa, tevbe ile ve belki tevbesiz de af olabilir. Eğer af olunmazsa, Cehenneme girse bile, sonunda yine kurtulur. İşin aslı, temeli itikadı düzeltmektir. (1/193)

Yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Her müslüman, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeli, imanını buna göre düzeltmelidir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan itikada uymayan fena, bozuk itikadlar, imanlar, yani bunlara gönül bağlamak, gönlü öldüren bir zehirdir. İnsanı sonsuz azaba götürür. Amelde, ibadetlerde tembellik, gevşeklik olursa, affolunabilir. Amma itikadda gevşek davranmak affolunmaz. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Allah [ahirette] şirki [küfrü, bozuk imanı] asla affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder.) [Nisa-48]

O halde ölmeden önce itikadı düzeltmelidir. (2/67)

Görüldüğü gibi, şirk yani küfür üzere ölen kimse, ebedi olarak Cehennemde kalır. Dünyada iken, yani ölmeden önce şirke [küfre] düşen kimse, tevbe ederse affolur.

Bir kâfir, kâfirliğine tevbe ederse, tertemiz, günahsız müslüman olur. Bir müslüman da şirke [küfre] düşerek kâfir olur, sonra pişman olup tevbe ederse, yine müslüman olur. Tevbe etmek için yalnız Kelime-i şehadet söylemek kafi değildir. Küfre sebep olan şeyden de tevbe etmek lazımdır. (Allah şirki affetmez) sözü yanlış anlaşılmaktadır. Şirk üzere ölmüş olan affolmaz; fakat hayattayken, defalarca şirke düşüp sonra tevbe eden affolur.

Ehl-i sünnet olmak için
Sual: Okuduğum bir kitapta, (Tafdil-uş-şeyhayn, hubb-ül-hateneyn ve mest üzerine mesh etmek, Ehl-i sünnet olmanın alametidir) deniyor. Burada ne denmek isteniyor?
CEVAP
Tafdil-uş-şeyhayn, iki kayınpeder olan hazret-i Ebu Bekir ile hazret-i Ömer’i diğer sahabe-i kiramdan üstün tutmak demektir. Hubb-ül-hateneyn, iki damat olan hazret-i Osman ile hazret-i Ali’yi sevmek demektir. Bir de, mest üzerine mesh etmek, Ehl-i sünnet olmanın alametlerindendir. Özellikle İbni Sebeciler, ilk üç halifeyi sevmezler ve mest üzerine mesti caiz görmezler. Çıplak ayağa mesh ederler. Bir kimsenin Ehl-i sünnet olup olmadığı, bunlardan da bilinebilir.

 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Mezhepsizlik demek, Resulullah efendimizin vârisleri olan âlimlere düşmanlık demektir. Suizan ve iftira demektir. Hadis-i şerifte, (Âlim Allah’ın güvendiği kimsedir, Resulullahın vârisidir) buyuruluyor.

Kendisine güvenilmeyip dil uzatılan Hadika’nın sahibi kimdir?

Hadika’nın sahibi Abdülgani Nablusi hazretleridir. Fıkıh, tefsir, hadis ve tasavvufta çok derin âlim idi. Yüzden fazla değerli kitap yazdı. Hadika kitabı, imam-ı Birgivi’nin Tarikat-i Muhammediyye’sinin şerhidir. Allah’ın güvendiği ve Resulullahın vârisi olan böyle bir âlim, kitabına tetkik etmeden, rastgele bir hadis alır mı? İmam-ı Gazali hazretlerine yapılan gaflet ve ihmallik iftirası bu zata da yapılıyor.

Mezhepsiz Şevkani, Beydavi tefsirinde uydurma hadis olduğunu söylüyor. Zahir ve bâtın ilimlerinde kâmil dört mezhebin inceliklerini iyi bilen, derin âlim, veliy-yi-kamil, ârif-i billah seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki: Beydavi, tefsir ilminde, en büyük makama yükselmiştir. Her meslekte senettir. Her mezhepte önderdir. Her düşüncede rehberdir. Her fende mahir, her usulde bürhan, önceki ve sonraki âlimlere göre sağlam, kuvvetli ve yüksektir. Böyle derin bir âlimin tefsirinde mevdu hadis var demek, dinde derin bir uçurum açmaktır. Böyle sözleri söyleyenin dili, inananın kalbi, dinleyenin kulakları tutuşsa yeridir. Acaba, bu büyük ilim sahibi, mevdu hadisleri sahihlerinden ayıramaz mı idi? Yoksa, hadis uyduracak kadar ve böyle yapanlar için, Resulullahın bildirdiği ağır cezalara aldırış etmeyecek kadar Allah korkusu yok mu idi? Hadis ilminde müctehid bir âlim, bir âlimin sahih dediği bir hadise mevdu diyebilir. Bu, “Resulullah böyle söylemedi" demek değildir. Bu hadis benim usulüme göre hadis değil, uydurmadır; fakat başka müctehide göre sahih olabilir demektir. Farklı ictihadlar da aynen böyledir. Hadis-i şerifte, (Âlim ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır) buyuruldu. İctihad ictihadla nakzedilemez ve Ehl-i sünnet âliminin kitabında uydurma hadis var denilemez.

Sual: Tarihte Hadis uyduranlar olduğuna göre âlimlerin kitaplarında uydurma hadis yok mudur?
CEVAP
Hadis uyduranlar olmuş ise de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında asla uydurma hadis yoktur. Çünkü onların her biri, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) ve (Âlimler, Allah’ın güvendiği kimselerdir) gibi hadis-i şerifler ile övülen büyük insandır. Hadis uydurmanın ve uydurma hadisi nakletmenin vebalinin büyüklüğünü bilirler. (Söylemediğim sözü hadis diye bildiren Cehenneme gidecektir) hadis-i şerifini nakleden o âlimler, kitaplarına nasıl olur da uydurma hadis alabilirler?

Resulullahın vârislerine olan itimadı sarsmak için böyle iftira ediyorlar. Bir müctehid, başka bir müctehide hata ettin demez. Çünkü Mecelle’de (İctihad ictihadla nakzedilemez) buyuruluyor. (Madde 16)

Dört mezhepte birbirinden farklı hükümler vardır. Fakat hiçbiri, diğerini sapıklıkla, hata etmekle itham etmemiştir. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Âlimlerin farklı ictihadları rahmettir.) [Beyheki]

(Âlim ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.) [Buhari]

Hanefi ve Hanbeli’de gusülde ağzın içini yıkamak farz iken, Maliki ve Şafii’de farz değildir. Bunun için mezhebin birine doğru, ötekine yanlış denemez. Her müctehidin bir hadisten hüküm çıkarması farklıdır. Bir müctehidin sahih dediği bir hadise, başka bir müctehid mevdu diyebilir.

Hadis ilminde müctehid bir âlim, bir hadise mevdu derse, diğer müctehidler buna sahih diyebilir. Çünkü mevdu diyen müctehid, bir hadisin sahih olması için lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için "Mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur" der. Yani bu sözün hadis olduğu bence anlaşılamamıştır, der. Yoksa "Bu söz, Peygamber efendimizin sözü değildir" demek istemez. Aynı hadis için başka bir müctehid sahihtir diyebilir. Sahih olduğunu söyleyen müctehid ötekine, "Peygamber efendimizin bu sözüne nasıl mevdu dersin?" demediği gibi öteki de, "Bu uydurma söze sen nasıl hadis diyebilirsin?" demez. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]

(Bilmiyorsanız âlimlerden sorun!) [Nahl 43]

(Bunun hükmünü peygambere ve ülül-emre [âlimlere] sorsalardı, öğrenirlerdi.) [Nisa 83] [Âyet-i kerimede geçen ülül-emrin âlim demek olduğu tefsirlerde yazılıdır. Peygamber efendimiz de (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir) buyurdu. (Darimi)]

(Allah’tan en çok korkan ancak âlimlerdir.) [Fatır 28]
[Allah’tan korkmak büyük mertebedir. Peygamber efendimiz (Allah’tan en çok ben korkarım) buyurdu. (Buhari)]

(Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?) [Zümer 9]
Hadis-i şeriflerde ise buyuruldu ki:
(Âlimlere tabi olun! Çünkü onlar, dünya ve ahiretin ışıklarıdır.) [Deylemi]

(Âlimler, kurtuluş yolunu gösteren birer rehber ve kılavuzdur.) [İ. Neccar]

(Âlimler olmasaydı, insanlar helak olurdu.) [İ. Maverdi]

(Bilmediklerinizi salih [âlim]lerden sorup öğrenin!) [Taberani]

Mezhebe uymanın lüzumu
Allahü teâlâ ve Resulü, âlimleri böyle överken, onların kitaplarında uydurma hadis olduğunu söylemek ne kadar çirkin iftira olur. (Uydurma hadis), bu sözü Allah Resulü söyledi diye iftira etmektir. Sıradan bir müslümanın bile hayalinden dahi geçiremiyeceği bu iftirayı, bir ehl-i sünnet âlimi hiç yapabilir mi?

Eğer herkes Kur'an-ı kerimden hüküm çıkarabilseydi, hadis-i şeriflere, Eshab-ı kirama ve âlimlere ihtiyaç kalmazdı. Onun için Allahü teâlâ da, Peygamber efendimiz de âlimlere uymamızı emrediyor. İki hadis-i şerifin birbirine zıt gibi olduğunu gören, mezhebinin hükmüne uyar. Zaten müctehid olmayanın hadis-i şerifle amel etmesi, hüküm çıkarmaya kalkması caiz olmaz.

Her müslümanın dört hak mezhepten birine uyması gerekir. Uymayanın mülhid olacağını imam-ı Rabbani hazretleri Mebde ve Mead kitabında bildiriyor.

Dört mezhepten birine uymayan Ehl-i sünnetten ayrılır. Ehl-i sünnetten ayrılanın da sapık veya kâfir olacağı S. Ahmet Tahtavi hazretlerinin Dürr-ül-muhtar haşiyesinde yazılıdır. Abdülgani Nablüsi hazretleri de, (Bugün dört mezhepten başkasına uymak caiz değildir. Kur'an-ı kerimin manasını öğrenmek isteyen, Ehl-i sünnet âlimlerinin kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır!) buyuruyor. (Hadika)

Ne söyleyeceklerini bile şaşırdılar
Sual: Hadis düşmanları, (Bir hadise, bir âlim uydurma demişse, o hadise bin âlim sahih dese de, o hadis artık, damgayı yemiştir, onunla amel etmeyi içime sığdıramam) diyorlar.
CEVAP
Düşmanlık veya sapıklıklarından ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini bile şaşırdılar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. Bir kâfir, bir casus müslüman görünüp, din adamı görünüp, (Kur’anı değiştirdiler, çok âyeti çıkardılar veya eklediler) dese, şimdi bunlar bu haine inanıp, Kur’an-ı kerimi de içlerine sığdıramayacaklar mı? Ona da mı damgayı yemiştir diyecekler? Acaba bunlar, ingiliz casuslarının kurduğu Vehhabiliği, Yahudilerin ortaya çıkardığı Rafiziliği içlerine nasıl sindiriyorlar?

Bunlara soruyoruz, siz namaz kılıyorsanız, imam arkasında Fatiha okuyor musunuz? Şafiilerin okuması farzdır, Hanefilerin de okumaması vaciptir. Okursa tahrimen mekruh işlemiş olurlar. Mezhepsizler okuyoruz derlerse, Hanefi âlimlerine muhalefet etmiş olurlar, okumuyoruz diyorlarsa, o zaman Şafii âlimlerine muhalefet olur. Böyle namazı içlerine nasıl sindirebiliyorlar ki?

Hadis ilminde müctehid bir âlim, bazı âlimlerin sahih dediği bir hadise mevdu diyebilir. Müctehidin böyle demesi; “Bu hadisi, Peygamber efendimiz söylememiştir" anlamında değildir. Bu hadis benim usulüme göre hadis değil, uydurmadır [sahih değildir]; fakat başka müctehide göre hadis sahih olabilir demektir. Farklı ictihadlar da aynen böyledir. Bana göre doğrusu bu der; fakat farklı ictihadda bulunan müctehide söz söylemez. Birinin uydurma [sahih değildir] demeye yetkisi varsa, ötekinin de sahih demeye yetkisi vardır. Bunun için hiçbir Ehl-i sünnet âliminin kitabında uydurma hadis olmaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına dil uzatmamalı ve onların kitaplarında uydurma hadis var sanmamalı, din cahili veya düşmanlarının oyunlarına gelmemelidir.

Sual: Uydurma hadis olmaz diyorsunuz. Unutmayın bizim iki katımız olan Hıristiyan âlemi bile bir çok hadisin uydurma olduğunu söylüyor. Bu kadar insanları hiçe mi sayıyorsunuz?
CEVAP
Biz uydurma hadis olmaz demedik. Hakiki İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis olmaz dedik. Diğer yandan, İslamiyet’e inanmayan hıristiyanların, Peygamberimize, Kur’an-ı kerime inanmayan hıristiyanların, bazı hadisler hakkındaki sözlerinin ne önemi var? Sahih dedikleri hadis var mı ki? İkincisi Hıristiyanlar, bizim iki katımız kadar değil. Öyle bile olsa ne önemi var? Hıristiyanlardan sayıca fazla Çinli ile Japon var. Hepsi Budist. Bir sürü dinsiz insan da var. Hepsi Hıristiyanların iki katından fazladır. Ama Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.) [Enam 116]

Sual: Çelişkili hadislere bir örnek vereyim. Kur’anda Allah kullarına yapamayacakları hiçbir işi vermeyeceğini söylüyor. Buna rağmen sizin hadislerinize göre ise; Hazret-i Muhammed miraca çıktığında Allah ile namaz hakkında bir pazarlığa giriyor. Ümmetim bu kadarını yapamaz 50 vakit namaz sayısını azalt demiyor mu? Hiç böyle şey olur mu?
CEVAP
Bekara suresinin sonunda buyuruluyor ki:
(Rabbimiz Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma.) [Bekara 286]

Bu âyet de gösteriyor ki önceki ümmetlere çok ağır yükler yüklenmişti, Peygamber efendimizin hürmetine bu ümmete kaldıramayacağı yükler verilmemiştir, dileseydi öteki ümmetlere yüklediği gibi bize de yüklerdi. Bu Resulullahın ümmetine Allahü teâlânın bir ihsanıdır. Sonra 50 vakit emretse yapılamaz mı idi? Beş vakte indirildiği halde her Müslüman kılabiliyor mu? Beş vakti severek kılan 50 vakti de kılabilirdi. Ama kolaylık olması için beşe indirilmiştir. Bu husus Buhari ve Müslim gibi İslam dininin en sahih iki hadis kitabında bildirilmektedir. Pazarlığa girmiyor, bu senin gibi hadis düşmanlarının bir iftirasıdır. Allah’a yalvarıyor istirham ediyor, rica ediyor niye pazarlık kelimesini kullanıyorsun?

Sizin hadisler diyorsun. Sen Müslüman değil misin, misyoner misin veya 19 cu musun? Sen hadislere inanmıyor musun? Kur’an-ı kerimde baştan sona kadar Resulüme uyun, Onun sözlerine tâbi olun buyuruluyor. Bir de niye Peygamber efendimiz demiyorsun da Hazret-i Muhammed diyorsun? Sen hangi dindensin?

Sual: Hazret-i Musa’nın akıl vermesi ile, Hazret-i Muhammed’in Allah’tan böyle bir teklifte bulunması normal olabilir mi hiç? Çelişki değil mi?
CEVAP
Namazlarda olsun namazlardan sonra olsun Allah’a dua etmiyor muyuz? Ya Rabbi kazadan beladan koru diye dua etmiyor muyuz? Şunu ver bunu ver demiyor muyuz? Peygamber efendimizin de istemesi normal değil mi? Musa aleyhisselam tecrübesine göre tavsiye ediyor. Önceki ümmetlere çok ağır yükler yüklendiğini biliyordu. Bunun çelişki neresindedir? Sonra bu hadis-i şerif İslam tarihinde en kıymetli iki hadis kitabında vardır. Bütün İslam âlimlerinin onayladığı iki kitap. Asırlardır gelen bütün İslam âlimleri, bütün mezhep imamları bunu onaylamıştır. Ancak yeni türediler ve misyonerlerin oyuncakları buna itiraz etmişlerdir. Bunda itiraz olunacak ne var ki? Buna itiraz etmek bütün İslam âlimlerini bir kalemde silip atmak demektir. Halbuki Allahü teâlâ (Bilmiyorsanız zikir ehline = âlimlere sorun) buyuruyor. (Âlimler çok kıymetli insanlar) buyuruyor. Kendi aklını âlimlerin ilminden ve aklından üstün mü biliyorsun?
 
K

Kaçak

Guest
Geregi düşünüldü ..
Madde 24 geregince Hz Hüseyin ve avanesi Ehli Sünnetlikten çıkartılmıştır ...
Bu yolun takipçileri kulli daim ebeden ve daimen ehli sünnetli sayılmayacaktır...
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83


yine abdesten bi haber bazi zevatlar! hadsizlik yapip ahkam kesmeye kalkişmişlar,
yok efendim ehl-i tarikda şu olmazmişda bu olmazmişda,hadi ya! nerden aldin sen bu yetkiyi bakalim,

bir sepetin icerisinde çürük domatesler varsa ,sepetteki diger domatesleri kurtarmak icin çürükleri ayiklamak zorundasiniz,yok ayiklamaz iseniz hepsini çürütürsünüz....!!!

"Onlar Kur'an ehli, Allah ehli ve Allah'ın has kullarıdır." (İbn-i Mâce: 215)

Bu, Kur'an-ı kerim'e iman edenlere mahsustur.
"Ehl-i sünnet " de "Ehl-i tarık" da bunlardır. Hem Allah'ın emir ve yasaklarına azami riayet ederler, hem Resulullah Aleyhisselâm'ın sünnet-i seniyye'sine sımsıkı yapışırlar.

Hükm-ü ilâhi'yi, Kur'an'ın hükmünü değiştirmeye kalkanlar ise "Ehl-i küfür"dür.

Bu İslâm'ın hükmüdür.

Nitekim mezhep imamımız İmam-ı Âzam Hazretleri bu hususta; mü'min olduğu halde küfre düşüp dinden çıkan kimseler hakkında şöyle buyurmuşlardır:

"Kur'an'da açıkça belirtilen hükümleri kabul etmeyen, günah işlemeyi helâl sayan ve Kur'an'ın bir harfirini bile inkâr eden kimse tekfir edilir."

İmam Ebu Musa el-Eşarî de şöyle söylemiştir:

"Bu Kur'an sizin için bir ecirdir ve aynı zamanda boynunuza bir yüktür. Siz Kur'an'a tabi olun ve sakın ola ki Kur'an size tabi olmasın. Zira her kim Kur'an'a tabi olursa Kur'an onu cennet bahçelerine indirir. Ve her kime ki Kur'an tabi olur, onun ensesine basar ve onu cehenneme yuvarlar."


Bu İslâm âlimleri İslâm'a göre, Kuran-ı kerim ve Hadis-i şerif'e göre konuşuyorlar, zannını hüküm yerine koymak isteyenlerin akıbetini ifşa ediyorlar...

Peygamberler, Mürşid-i kâmiller, mürşidler aynı zamanda nasıl birer mürebbi iseler, küfür önderleri de birer mürebbidirler.

Lâkin birisinin okulunda ilim-irfan, nur-u ilâhî ve hükm-ü ilâhi tahsil edilir,
diğerinin okulunda, küfür, nifak ve nâr-ı karanlık tahsil edilir.
Âyet-i kerime inkâr edilir, hafife alınır, "Önemli değil" addedilir. Hadis-i şerif inkâr edilir, "Mühim değil" denir.
İmamı, önderi ne derse odur. Afyon yutmuş gibidir. Ayet dinlemez, hadis dinlemez. İmanı suretâdır.
İslâm'ı bilmez, imanı bilmez. Uydum kalabalığa.
Tasavvuf yolu bir ilim-irfan mektebî olduğu gibi sapkın cemaatler ve yollar ise bir küfür mektebidir.

Bu mekteplere kaydını yaptıranlar küfür tahsil ederler. Bu mektebe adım atan bir müslüman günagün imandan soyunur, bir de bakar ki küfür içinde kalakalmış.

Tâbi olanların, küfür mektebine kaydını yaptıranların durumu budur


tekfir avamin işi degildir,amma velakin ehli kible tekfir edilemez diyerek kasitli ve bilerek ihtivasina bakmaksizin muslumanlarin icerisine fitne tohumlarini atanlarain amaclari farklidir,

kimki bir ayete mualif hal ,hareket ,icraat ve beyanatta bulunursa,inkar eder harama helal ,helale haram derse 5 vakit anli secdeden kalkamasa ne onemi varki.!!

onun yanlişini ilim ehli bildirip duzeltmezsse ,dogrusu budur demesse o vakit Mürşid-i kâmile ne diye ihtiyaç varki...!!

başsiz koyun misali herkesi salalim çayira,herkes kendi reyinde müçtehid olsun!,

varmi boyle birşey......!!
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Saadeti ebediyye adlı kitap bir ilmihal kitapı bildiğim kadarıyla ve tavsiye edilmeyen bir eser çünkü bariz hataları ve yanlışları bazı doğrularla beraber sunuyor... bunun yerine illaki bir ilmihal okuyacam diyenlere Ömer Nasuhi Bilmeni tavsiye ediyorum ve tartışılmaz ilmihalini çünkü bütün alimlerimizce ittifakla kabul görmüş bir eserdir... (mustafa islamoğlunun saadeti ebediyye hakkında ki yorumu pek önemli değil çünkü kendisi bu eser gibi sakıncalı...)

Aşağı yukarı aynı kanaatteyiz. Bildirmek isteriz. İlmihalde, Hanefiler için hususen ve ısrarla Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslam İlmihali'ni tavsiye ediyoruz.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
acizahmed Nickli Üyeden Alıntı
Saadeti ebediyye adlı kitap bir ilmihal kitapı bildiğim kadarıyla ve tavsiye edilmeyen bir eser çünkü bariz hataları ve yanlışları bazı doğrularla beraber sunuyor... bunun yerine illaki bir ilmihal okuyacam diyenlere Ömer Nasuhi Bilmeni tavsiye ediyorum ve tartışılmaz ilmihalini çünkü bütün alimlerimizce ittifakla kabul görmüş bir eserdir... (mustafa islamoğlunun saadeti ebediyye hakkında ki yorumu pek önemli değil çünkü kendisi bu eser gibi sakıncalı...)Aşağı yukarı aynı kanaatteyiz. Bildirmek isteriz. İlmihalde, Hanefiler için hususen ve ısrarla Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslam İlmihali'ni tavsiye ediyoruz.
Saadeti ebediyye adlı kitap bir ilmihal kitapı bildiğim kadarıyla ve tavsiye edilmeyen bir eser.

Tavsiye etmeyenler kimlerdir.?

çünkü bariz hataları ve yanlışları bazı doğrularla beraber sunuyor.
Demek istiyor ki çokça hataları ve yanlışları var içindi as kısmı doğru.Bu doğrularda yanlışları yazabilmek için,yani aldatma.
Sayın hihoros en insaflı seni bilrdik,sende de insaf kalmamış.İçerisindeki bariz hata ve yanlışları bir söyleseniz.Yoksa sizde Sifil'in tenkit diye yazdıklarına göremi değerlendiriyorsun.
Sen bir tane yanlışı bul ve bunun yanlış olduğunu muteber kitablardan delil getirerek isbat edebilirmisin.?

İlmihalde, Hanefiler için hususen ve ısrarla Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslam İlmihali'ni tavsiye ediyoruz.
Mesala sana iki soru ;
1- ihtiyaç halinde yapılan mezhep taklidi geniş olarak senin tafsiye ettiğin kitabta açıklanmışmı.?.
2- Müslümanların herhangi bir özürle kendi mezhebine göre yapamadığı amelleri, hak olan dört mezhepten birini taklit ederek nasıl yapacağı anlatılmışmı.?

 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Saadeti ebediyye adlı kitap bir ilmihal kitapı bildiğim kadarıyla ve tavsiye edilmeyen bir eser.

Tavsiye etmeyenler kimlerdir.?

çünkü bariz hataları ve yanlışları bazı doğrularla beraber sunuyor.
Demek istiyor ki çokça hataları ve yanlışları var içindi as kısmı doğru.Bu doğrularda yanlışları yazabilmek için,yani aldatma.
Sayın hihoros en insaflı seni bilrdik,sende de insaf kalmamış.İçerisindeki bariz hata ve yanlışları bir söyleseniz.Yoksa sizde Sifil'in tenkit diye yazdıklarına göremi değerlendiriyorsun.
Sen bir tane yanlışı bul ve bunun yanlış olduğunu muteber kitablardan delil getirerek isbat edebilirmisin.?

İlmihalde, Hanefiler için hususen ve ısrarla Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslam İlmihali'ni tavsiye ediyoruz.
Mesala sana iki soru ;
1- ihtiyaç halinde yapılan mezhep taklidi geniş olarak senin tafsiye ettiğin kitabta açıklanmışmı.?.
2- Müslümanların herhangi bir özürle kendi mezhebine göre yapamadığı amelleri, hak olan dört mezhepten birini taklit ederek nasıl yapacağı anlatılmışmı.?


Kardeş sakinleş : ) Saadet-î Ebediyye veya diğer bir ifadeyle Felaket-î Ebediyye MUTEBER değildir. Hadislerde sıkıntı var, fetvalarda sıkıntı var. Hüseyin Hilmi Işık'ın yorum yaptığı noktalar tam anlamıyla felaket zaten. Bu kadar çuvallamadan sonra muteber olması beklenemez. Hem insanlara mason diyeceksiniz, hem de onları destekleyeceksiniz? Millet artık İhlas Grubu'nun safsatalarını yemiyor...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Ömer Nasuhi Bilmen sadece bizim şahsi tavsiyemiz değildir. Güvendiğimiz Ehli sünnet yerlerden dolayı biz o tavsiyeyi tekrarlamış olduk.

Hatırınız kırılmasın. Biz doğru olanı söyleyelim, size acı gelebilir.

Mektubat tercümelerindeki ciddi hataları bizzat gördükten sonra Işık'a olan itimatımız sarsılmıştır. İyi niyetli olabilir. Hizmet aşkı da bulunabilir. Bununla birlikte; pek özen göstermediğini, dikkatli davranmadığını, sağlıklı hareket etmediğini, mesela bilenlere de danışmadığını çıkarıyorum. Ayrıca, Arapçaya vakıf pekçok kimse, Işık tercümelerinden şikayet etmektedirler. Şahsi yorum ve anlayışını Mektubat'a (kendi yazmadığı bir esere) parantez içinde de olsa ekleyecek kadar da cesur bir kimse Işık...

Saadet-i Ebediyye'de çeşitli eserlerden nakiller yapılmış deniyor. Toplama. Her muteber eseri, aslından ayrı ayrı inceleyip Saadet-i Ebediyye'deki alıntılarıyla karşılaştırmadıktan sonra da okunmasını tavsiye etmiyorum. Nedenini az önce söyledim.

Eee bunu herkes yapamayacağına göre, Ehli Sünnet arasında revaç ve itibar bulmuş Ömer Nasuhi İlmihalini okumak en doğrusudur. Emniyetlisidir. Ya da Nimet-i İslam'ı... Ya da itimad edilebilecek muteber başka bir ilmihali. Ya da ilmihalleri.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Ömer Nasuhi Bilmen sadece bizim şahsi tavsiyemiz değildir. Güvendiğimiz Ehli sünnet yerlerden dolayı biz o tavsiyeyi tekrarlamış olduk.

Hatırınız kırılmasın. Biz doğru olanı söyleyelim, size acı gelebilir.

Mektubat tercümelerindeki ciddi hataları bizzat gördükten sonra Işık'a olan itimatımız sarsılmıştır. İyi niyetli olabilir. Hizmet aşkı da bulunabilir. Bununla birlikte; pek özen göstermediğini, dikkatli davranmadığını, sağlıklı hareket etmediğini, mesela bilenlere de danışmadığını çıkarıyorum. Ayrıca, Arapçaya vakıf pekçok kimse, Işık tercümelerinden şikayet etmektedirler. Şahsi yorum ve anlayışını Mektubat'a (kendi yazmadığı bir esere) parantez içinde de olsa ekleyecek kadar da cesur bir kimse Işık...

Saadet-i Ebediyye'de çeşitli eserlerden nakiller yapılmış deniyor. Toplama. Her muteber eseri, aslından ayrı ayrı inceleyip Saadet-i Ebediyye'deki alıntılarıyla karşılaştırmadıktan sonra da okunmasını tavsiye etmiyorum. Nedenini az önce söyledim.

Eee bunu herkes yapamayacağına göre, Ehli Sünnet arasında revaç ve itibar bulmuş Ömer Nasuhi İlmihalini okumak en doğrusudur. Emniyetlisidir. Ya da Nimet-i İslam'ı... Ya da itimad edilebilecek muteber başka bir ilmihali. Ya da ilmihalleri.

Dediğiniz gibi Hakikat Kitabevi'nin eserlerinde geçer ibarelerle Arapça'sının taban tabana zıt olduğunu birçok kimseden işittik. Nakil yapmak da ilim ister. Ne yazık ki Hüseyin Hilmi Işık ve tayfasını bunu becerememiştir. Muteber ilmihaller ve fıkhî eserler varken Saadet-î Ebediyye gibi hatalarla dolu bir kitabı okumak insana yarardan çok zarar verir...
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Saadeti ebediyye adlı kitap bir ilmihal kitapı bildiğim kadarıyla ve tavsiye edilmeyen bir eser.

Tavsiye etmeyenler kimlerdir.?

çünkü bariz hataları ve yanlışları bazı doğrularla beraber sunuyor.
Demek istiyor ki çokça hataları ve yanlışları var içindi as kısmı doğru.Bu doğrularda yanlışları yazabilmek için,yani aldatma.
Sayın hihoros en insaflı seni bilrdik,sende de insaf kalmamış.İçerisindeki bariz hata ve yanlışları bir söyleseniz.Yoksa sizde Sifil'in tenkit diye yazdıklarına göremi değerlendiriyorsun.
Sen bir tane yanlışı bul ve bunun yanlış olduğunu muteber kitablardan delil getirerek isbat edebilirmisin.?

İlmihalde, Hanefiler için hususen ve ısrarla Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslam İlmihali'ni tavsiye ediyoruz.
Mesala sana iki soru ;
1- ihtiyaç halinde yapılan mezhep taklidi geniş olarak senin tafsiye ettiğin kitabta açıklanmışmı.?.
2- Müslümanların herhangi bir özürle kendi mezhebine göre yapamadığı amelleri, hak olan dört mezhepten birini taklit ederek nasıl yapacağı anlatılmışmı.?

Hirahos yerine ben örnek verebilirim.Mesela Tam ilmihalde diş dolgusunun gusle mani olduğu yazılı.Arkadaşta bu meselede , vb. başka mezhebleri nasıl taklid edileceğini yazan başka ilmihal varmı diyor.

Bizde diyoruzki, arkadaşımıza acaba gerçekten Hanefi mezhebinde

bu mesele böylemiki, bizi başka mezhebleri taklide götürüyorsunuz. Halbuki bir çok alim böyle söylemiyor.Hemen onlar mezhebsiz diye yaftalamayın.Herhalde Şeyhulİslam Mustafa Sabri efendiye mezhebsiz diyemezsiniz, değilmi?

Şimdi bu zatın bu konuyla ilgili yazısını aktarıyorumki, ilgili ilmihalin hatası, görülebilinsin.


''Okuyucularımızdan birçok kimse, "Çürümüş dişleri doldurmak veya "kurun" tabir olunan altından zarflar içerisine almakta abdest ve gusle bir mani var mıdır?" diye benden sual ediyorlar.


"Kendilerine (şöyle) cevap verebilirim ki; çürümeye yüz tutan dişleri sağlamlaştırarak heder olup gitmekten muhafaza için mezkûr suretlerden birisi ile erbabına tedavi ettirmekte Şer'an hiçbir mahzur yoktur. Fıkıh kitaplarında bu meseleyi aynı aynına (birebir) bulmak kabil olmadığına bakarak bazı ulema bunu tecviz etmekten (caiz olduğunu söylemekten) ihtiraz ederlerse de (sakınırlarsa da) Şeriat-ı İslamiye'nin temel kaidelerinin buna müsait olacağı hiç şüphe götürmez. İslam dininde güçlük kaldırılmıştır; İslam dininde tedavi meşrudur.

"Bu esaslara istinaden, insan, dişlerini fennin (bu sahadaki teknolojinin) icabına göre tedavi ettirdikten sonra dolgu mahallerine abdestte ve gusülde suyu ulaştıramamak meselelerine gelince; Fukaha-i Kiram, abdestte ve gusülde suyu ulaştırmakta güçlük bulunmayan mahalleri yıkamak yeterli olduğunu sarahaten söylüyorlar. Hatta bu cihetle mezkûr meselenin Fıkıh kitaplarında sarahaten yeri bulunmadığı bile müsellem (kabul edilmiş) değildir denilebilir.

"Bunu, cebîre (kırık kemiğin kaynaması için üzerine konan tahtaları sabitlemek için sarılan sargı) üzerine mesh meselesine kıyas etmek de mümkündür. Çürük dişleri kapatan dolguların ve altın "kurun"ların altında kalan yerler dahil-i beden (bedenin iç kısmı) hükmünü alarak, onlara bedel sonradan üzerinde bulunan dolguları ve "kurun"ları yıkamakla abdest ve gusül vazifeleri yerine getirilmiş olur. Hasta bir uzuv üzerindeki sargının altına suyu ulaştırmakta zarar var ise, üzerine mesh etmek kifayet edeceği de Fıkıh kitaplarında musarrahtır (açıkça belirtilmiştir).

"Hülasa, ne taraftan bakılsa, dişleri tedavi maksadıyla doldurmaya Şer'an bir engel yoktur. Doldururken abdestli bulunmak da lazım değildir. Mezkûr dişlerde gusül vazifesi, zahir-i beden (bedenin dışı) hükmünü alan dolguya ve "kurun"a intikal ederek, bunları yıkamakla taharet-i tamme (tam temizlik) hasıl olacağından, yara üzerindeki sargıya mesh edenlerin başkalarına imamlığı caiz olduğu gibi, dişi dolgulu kimselerin dolgusuz kimselere imameti de caizdir." Mustafa Sabri (Yarın Gazetesi, 1929 haziran 46. sayı)

Ayrıca ulemadan Zahid Kevseri ve Bedüzzamanında benzer görüşleri vardır.
 
Üst