Riyâzü's Sâlihîn

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
IV. BÖLÜM



GİYİM KUŞAM






BEYAZ RENK ELBİSE GİYMENİN MÜSTEHABLIĞI, KIRMIZI, YEŞİL, SARI VE SİYAH RENK İLE, İPEK DIŞINDA PAMUK, KETEN, KIL, YÜN VE BAŞKA BİR MADDEDEN YAPILAN ELBİSELERİN GİYİLMESİNDE BİR SAKINCA OLMADIĞI

780. İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Beyaz renk elbiseler giyiniz; çünkü elbiselerinizin hayırlısı beyaz olanlardır. Ölülerinizi de beyaz kefene sarınız. ”
Ebû Dâvûd, Tıb 14, Libâs 1; Tirmizî, Cenâiz 18, Edeb 46. Ayrıca bk. Nesâî, Ce nâiz 38, Zînet 97; İbni Mâce, Cenâiz 12, Libâs 5


781. Semüre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Beyaz renk elbise giyiniz. Çünkü beyaz daha temiz ve daha hoş görünümlüdür. Ölülerinizi de beyaz kefene sarınız. ”
Nesâî, Cenâiz 38, Zînet 97; Hâkim, Müstedrek IV, 185. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 46; İbni Mâce, Libâs 5


782. Berâ İbni Âzib radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem orta boylu idi. Ben onu kırmızı bir elbise içinde gördüm; hayatımda Resûl–i Ekrem’den daha güzel hiçbir şey görmedim.
Buhârî, Menâkıb 23, Libâs 35; Müslim, Fezâil 91. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 59


783. Ebû Cuhayfe Vehb İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i Mekke’de Ebtah denilen yerde deriden yapılmış kırmızı çadırında gördüm. Bilâl, elinde Resûl–i Ekrem’in abdest aldığı su kabı ile çadırdan çıktı. Sahâbîlerden bazısı o su ile vücudunu ıslatıyor, bazısı da avuçla alıyorlardı. O esnada Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem üzerinde kırmızı bir elbise ile dışarı çıktı. Bembeyaz baldırları hâlâ gözümün önündedir. Sonra abdest aldı; Bilâl ezan okudu; ben de şuraya ve şuraya, yani sağa ve sola dönerken, Bilâl’in ağzını takip etmeye başladım: Hayye ‘ale’s–salâh, hayye ‘ale’l–felâh diyordu. Sonra Resûl–i Ekrem’in önüne sütre olarak ucu sivri demirli bir asâ dikildi. Peygamberimiz öne geçip namaz kıldırdı. Sütrenin önünden köpek ve eşek geçiyordu da onların geçmesine engel olunmuyordu.
Buhârî, Salât 17; Müslim, Salât 249. Ayrıca bk. Buhârî, Vüdû 40, Libâs 42; Ebû Dâvûd, Salât 34


784. Ebû Rimse Rifâa et–Temîmî radıyallahu anh şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i üzerinde iki yeşil elbise ile gördüm.
Ebû Dâvûd, Libâs 19; Tirmizî, Edeb 48


785. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke’nin feth edildiği gün başında siyah bir sarıkla Mekke’ye girdi.
Müslim, Hac 451. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 21; Tirmizî, Libâs 11; Nesâî, Menâsik 107, Zînet 109; İbni Mâce, Libâs 14


786. Ebû Saîd Amr İbni Hureys radıyallahu anh şöyle der:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in başında siyah bir sarık, sarığın iki ucunu omuzları arasına sarkıtmış hâli hâlâ gözümün önündedir.
Müslim’in bir başka rivayeti şöyledir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başında siyah bir sarık olduğu halde halka hutbe okudu.
Müslim, Hac 452–453. Ayrıca bk. 785 no’lu hadisin kaynakları.


787. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, pamuktan mâmül üç parça beyaz Sehûliyye bezi ile kefenlendi. Bu üç parça arasında gömlek ve sarık yoktu.
Buhârî, Cenâiz 19, 24; Müslim, Cenâiz 45. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 39


788. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sabah, üzerinde deve semerlerinin resimleri bulunan siyah kıldan dokunmuş desenli bir elbise olduğu halde evden dışarı çıktı.
Müslim, Libâs 36. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 5; Tirmizî, Edeb 49


789. Mugîre İbni Şu’‘be radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gece Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile yolculukta idim. Bana:
“– Yanında su var mı?” dedi. Ben:
– Evet, diye cevap verdim. Bunun üzerine devesinden inip yürüdü ve gecenin karanlığında gözden kayboldu. Sonra geldi. Ben tulumdan eline su döktüm; yüzünü yıkadı. Üzerinde yünden yapılmış bir cübbe vardı. Kollarını yeninden çıkaramadı da cübbenin altından çıkarmak suretiyle yıkadı ve başını meshetti. Ben mestlerini çıkarmak için elimi uzattım:
“– Onları bırak çünkü ben mestlerimi abdestli iken giydim” buyurdu ve üzerlerine meshetti.
Bir başka rivayette: “Üzerinde yenleri dar bir Şam cübbesi vardı” denilir (Nesâî, Tahâret 66) .
Başka bir rivayette ise: Bu olay Tebük Gazvesi’nde idi, denilmiştir (Nesâî, Tahâret 63).
Buhârî, Salât 7, Libâs 11, Rikak l4; Müslim, Tahâret 77. Ayrıca bk. Nesâî, Tahâret 66


GÖMLEK GİYMEK

790. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in en sevdiği elbise gömlek idi.
Ebû Dâvûd, Libâs 3; Tirmizî, Libâs 27
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
GİYSİLERİN UZUNLUK VE KISALIĞI

{GÖMLEĞİN YENİNİN, ELBİSENİN VE SARIĞIN UCUNUN UZUNLUĞU, BUNLARDAN HERHANGİ BİRİNİN KİBİR VE BÜYÜKLÜK TASLAMAK İÇİN UZATILMASININ HARAMLIĞI, BÖYLE BİR GAYE OLMADAN UZATILMASININ MEKRUHLUĞU}

791. Esmâ Binti Yezîd el–Ensâriye radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gömleğinin kolu bileğine kadardı.
Ebû Dâvûd, Libâs 3; Tirmizî, Libâs 27

792. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Taâlâ kibirlenip büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin kıyamet gününde yüzüne bakmaz. ” Bunun üzerine Ebû Bekir:
– Yâ Resûlallah! Dikkat etmediğimde benim de elbisemin eteği yerde sürünüyor, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Şüphesiz sen bunu büyüklük taslamak için yapmıyorsun” buyurdular.
Buhârî, Libâs 2, Fezâilü’s–sahâbe 5; Müslim, Libâs 43–44. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 25


793. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteklerini yerde sürüyen kimsenin kıyamet gününde yüzüne bakmaz. ”
Buhârî, Libâs 1, 5; Müslim, Libâs 43 (Ayrıca bk. 617 numaralı hadisin kaynakları)


794. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Elbisenin topuklardan aşağı olan kısmı ateştedir. ”
Buhârî, Libâs 4. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Libâs 27
795. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Üç sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ kıyamet gününde onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve kendilerini temize de çıkarmaz. Onlar için can yakıcı bir azâb vardır. ”

Hadisin râvisi diyor ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu sözünü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Ebû Zer :
– Ziyana uğradılar ve zarar ettiler; onlar kimlerdir yâ Resûlallah? dedi. Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:
“Elbisesinin eteğini yerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve ticaret malını yalan yere yeminle satmaya çalışan kimsedir. ”
Müslim’in bir başka rivayetinde: “Kaftanını sürüyen” denilmiştir. (Aynı numaralı hadisin, aynı yerde bir başka tarikidir)
Müslim, Îmân l71. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 25; Nesâî, Büyû 5
796. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Uzatılabilecek elbiseler, izar, gömlek ve sarıktır. Kim bunlardan birini büyüklük taslayıp çalım satmak için uzatırsa, Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimseye bakmaz. ”
Ebû Dâvûd, Libâs 27; Nesâî, Zînet 104. Ayrıca bk. İbni Mâce, Libâs 9
797. Ebû Cürey Câbir İbni Süleym radıyallahu anh şöyle dedi:
Fikirlerine insanların başvurduğu bir zat gördüm; onun her söylediğini kabul edip yerine getiriyorlardı.
– Bu zat kimdir? diye sordum.
– Allah’ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemdir, dediler. Ben iki defa:
– Aleyke’s–selâm yâ Resûlallah=Sana selâm olsun ey Allah’ın Resûlü, dedim. Resûl–i Ekrem:
“– Aleyke’s–selâm deme; aleyke’s–selâm, ölülere verilen selâmdır. es–Selâmü aleyke=selâm sana olsun, de” buyurdu. Ben:
– Sen Allah’ın Resûlü müsün? diye sordum.
Resûl–i Ekrem:
“– Ben, sana bir sıkıntı ve darlık geldiği zaman dua ettiğinde senden o sıkıntı ve darlığı gideren, sana bir kıtlık yılı isâbet ettiğinde dua edince senin için mahsul bitiren, çölde veya sahrada deven kaybolduğu zaman dua edince deveni sana geri getiren O Allah’ın Resûlüyüm” buyurdu. Bunun üzerine ben:
– Bana tavsiyede bulunsanız, dedim. Hz. Peygamber:
“– Hiç kimseye sövme” buyurdu. Ben de ondan sonra ne hür ne köle hiçbir kimseye, ne deve ne koyun hiçbir hayvana sövmedim. Sonra tavsiyesine şöyle devam etti: “Hiçbir iyiliği küçük görme; kardeşinle güler yüzlü bir vaziyette konuş; çünkü bu da bir iyiliktir. Elbisenin eteklerini dizinin aşağı tarafına kadar kaldır. Eğer bundan hoşlanmazsan topuklarına kadar indir. Fakat elbiseni yerde sürünecek kadar uzatma, çünkü bu kibirden ve kendini beğenmekten ileri gelir; Allah kibirlenip kendini beğenenleri sevmez. Eğer bir kimse sana söver veya sende bulunduğunu bildiği bir şey sebebiyle seni ayıplarsa, sen o kişi hakkında bildiğin şeyler sebebiyle onu ayıplama. Onun bu davranışının vebâli kendine aittir. ”
Ebû Dâvud, Libâs 24; Tirmizî, İsti’zân 27 (Tirmizî’nin rivayeti muhtasardır)
798. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam, elbisesinin eteklerini yerde sürüyerek namaz kılıyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
– “Git abdest al!” buyurdu. O da gidip abdest alıp geldi. Hz. Peygamber ona tekrar:
– “Git abdest al!” diye emretti. Bunun üzerine orada bulunanlardan bir kişi:
– Yâ Resûlallah! Niçin ona abdest almasını emrettiniz de sonra sustunuz? diye sordu. Resûl–i Ekrem de:
– “O, elbisesini yerde sürüyerek namaz kılıyordu. Şüphesiz ki Allah, elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin namazını kabul etmez” buyurdular.
Ebû Dâvûd, Libâs 25. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 83; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 379
799. Kays İbni Bişr et–Tağlibî şöyle demiştir:
Bana, Ebü’d–Derdâ’nın arkadaşı olan babam haber verdi ve şöyle dedi:
Dımaşk’da, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbından İbnü’l–Hanzaliyye denilen bir zat vardı. Bu adam yalnız başına yaşayan ve insanlarla çok az görüşen bir kimse idi. Hep namaz kılar, namazdan ayrılıp çoluk çocuğunun yanına giderken de tekbir ve tesbih ile meşgul olurdu. Biz Ebü’d–Derdâ’nın yanında otururken bu zat yanımıza uğradı. Ebü’d–Derdâ ona:
– Bize fayda sağlayacak, sana zararı dokunmayacak bir söz söyle dedi. İbnü’l– Hanzaliyye de şunları söyledi:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir seriyye göndermiş, bir süre sonra seriyyeye katılanlar seferden dönmüşlerdi. Onların içinden bir asker gelip Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in oturduğu yere oturdu; yanındaki adama şöyle dedi:
– Düşmanla karşılaştığımız zaman bizi bir görmeliydin; filân kimse düşmana saldırdı, mızrağını sapladı ve:
– Al benden sana! Ben Gıfarlı delikanlıyım, dedi. Sen onun bu sözünü nasıl buluyorsun? diye sordu. Öbür adam:
– Benim kanaatim, o adamın bütün sevabının boşa gittiğidir, diye cevap verdi. Bu sözü işiten bir başkası:
– Bunda bir sakınca görmüyorum, dedi. Bunun üzerine ikisi münakaşa ettiler. Neticede olup biteni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem duydu ve:
“Sübhânellah! Bu kişinin sevap kazanmasında ve övülmesinde bir sakınca yoktur!” buyurdu. Ben Ebü’d–Derdâ’nın buna sevindiğini ve başını kaldırıp adama:
– Sen bunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bizzat kendin işittin mi? diye sorduğunu gördüm. Adam:
– Evet, bizzat işittim, dedi. Ebü’d–Derdâ adama aynı soruyu tekrar edip duruyordu. Hatta ben kendi kendime: Dizlerinin üzerine çökecek, diyordum. Babam sözlerine şöyle devam etti:
– İbnü’l–Hanzaliyye, başka bir gün yine yanımıza uğramıştı. Ebü’d–Derdâ bu defa ona:
– Bize fayda sağlayacak, sana zararı dokunmayacak bir söz söyle, dedi. O da şunu söyledi:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize şöyle buyurdu:
“Cihad için hazır tuttuğu atı yedirip içirip ona güzelce bakan kimse, sadaka vermek için elini açıp hiç kapatmayan kişi gibidir. ”
Bu zat, başka bir gün bize yine uğramıştı. Ebü’d–Derdâ yine ona:
– Bize fayda sağlayacak, sana zararı dokunmayacak bir söz söyle dedi. Bunun üzerine İbnü’l–Hanzaliyye şunları söyledi:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hüreym el–Üseydî ne iyi adamdır! Keşke zülüfleri ile elbisesinin eteklerini uzatmasaydı. ” Resûl–i Ekrem’in bu sözü Hüreym’e ulaşınca, hemen eline bir ustura alıp zülüflerini kulak memesi hizasından kesti; elbisesinin eteğini de baldırlarını örtecek şekilde kısalttı. İbnü’l–Hanzaliyye bir gün yine bize uğramıştı. Ebü’d–Derdâ kendisine:
– Bize fayda sağlayacak, sana da zararı olmayacak bir söz lutfetseniz, dedi. O da şu cevabı verdi:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ i şöyle buyururken işittim:
“Sizler kardeşlerinizin yanına varacaksınız; binek hayvanlarınızı düzene koyun, elbiselerinize çeki düzen veriniz ki, insanlar arasında yüzdeki güzellik timsali ben gibi olunuz. Çünkü Allah çirkin görünüşü ve kötü sözü sevmez. ”
Ebû Dâvûd, Libâs 25. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 179–180
800. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir müslümanın güzelce giyinmesi, elbisesinin eteklerinin, baldırlarını örtecek şekilde olmasıyladır. Elbisesini topuklarına kadar uzatmasında bir günah yoktur. Topuklardan aşağıda olan kısım ise ateştedir. Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin yüzüne bakmaz. ”
Ebû Dâvud, Libâs 26. Ayrıca bk. İbn Mâce, Libâs 8; Muvatta, Libâs 12
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
801. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Elbisemin etekleri topuklarımdan aşağı sarkmış vaziyette Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in huzuruna uğramıştım. Resûl–i Ekrem:
“Abdullah, elbisenin eteklerini yukarıya kaldır!” buyurdular. Ben de hemen kaldırdım. Sonra:
“Biraz daha kaldır!” buyurdu, ben biraz daha kaldırdım. Ondan sonra elbisemin Resûl–i Ekrem’in tasvip ettiği şekilde olmasına daima dikkat etmişimdir. Topluluktan biri:
– Nereye kadar kaldırmıştın? diye sordu. İbni Ömer:
– Baldırlarımın yarısına kadar kaldırmıştım, diye cevap verdi.
Müslim, Libâs 47
802. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse, kendini beğendiği için elbisesini yerde sürürse, Allah kıyamet gününde o kimsenin yüzüne bakmaz. ” Bunun üzerine Ümmü Seleme:
– Kadınlar eteklerini nasıl yapacaklar? diye sordu. Resûl–i Ekrem:
– “Onlar bir karış aşağı uzatırlar” buyurdu. Ümmü Seleme:
– O durumda ayakları açılır, dedi. Peygamber Efendimiz:
– “Öyleyse bir arşın uzatırlar, daha fazla uzatamazlar” buyurdular.
Ebû Dâvûd, Libâs 36; Tirmizî, Libâs 9. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 105; İbni Mâce, Libâs 15




TEVAZU SEBEBİYLE LÜKS ELBİSE GİYMEMEK


803. Muâz İbni Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse, gücü yettiği halde mütevazî davranarak lüks elbise giymeyi terkederse, Allah kıyamet gününde o insanı yaratıklarının en başında huzuruna çağırır ve onu îman ehlinin giyeceği elbiselerden dilediğini giymede serbest bırakır. ”
Tirmizî, Sıfatu’l–kıyâmet 39. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, III, 338, 339


ORTA HALLİ ELBİSE GİYMEK

{BİR İHTİYAÇ OLMAKSIZIN VE ŞER’Î BİR MAKSAT BULUNMAKSIZIN ALAY EDİLECEK DERECEDE BASİT ELBİSE GİYİLMEMESİ}


804. Amr İbni Şuayb babasından, o da dedesi radıyallahu anh’den rivayet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki Allah, verdiği nimetinin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır. ”
Tirmizî, Edeb 54. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 14
İPEK GİYMENİN ERKEKLERE HARAM OLDUĞU

{İPEĞE OTURMA VE DAYANMALARININ ERKEKLERE HARAM, KADINLARA HELÂL OLDUĞU}

805. Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İpek elbise giymeyiniz. Çünkü ipeği dünyada giyen âhirette giyemez. ”
Buhârî, Libâs 25; Müslim, Libâs 11. Ayr. bk. Tirmizî, Edeb 1; İbni Mâce, Libâs 16
806. Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i :
“İpek elbiseyi sadece ondan nasibi olmayanlar giyer” buyururken işittim.
Buhârî’nin bir rivayetinde: “Âhirette ondan nasibi olmayan” şeklindedir.
Buhârî, Edeb 66; Müslim, Libâs 7, 10. Ayrıca bk. İbni Mâce, Libâs 16
807. Enes radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Dünyada ipek giyen kimse âhirette onu giyemez. ”
(Bkz. 805 no’lu hadisin gösterilen kaynakları )
808. Ali radıyallahu anh şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i gördüm; sağ eline ipeği sol eline altını almıştı; sonra da:
“Şüphesiz bu ikisi ümmetimin erkeklerine haram kılınmıştır” buyurdular.
Ebû Dâvûd, Libâs 11. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 40; İbni Mâce, Libâs 19
809. Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İpek giymek ve altın kullanmak ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına ise helâl kılındı. ”
Tirmizî, Libâs 1. Ayrıca bk. İbni Mâce, Libâs 19
810. Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem altın ve gümüş kaplardan içmemizi ve onların içinde yemek yememizi, ipek ve atlas giymemizi ve üzerinde oturmamızı bize yasakladı.
Buhârî, Libâs 27. Pek çok rivayetten bir kısmı için ayrıca bk. Buhârî, Et’ime 29, 32, Eşribe 27, 28; Müslim, Libâs 4, 5; Ebû Dâvûd, Eşribe 17; Tirmizî, Eşribe 10
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
UYUZ HASTALIĞI OLANIN İPEKLİ GİYMESİ CÂİZDİR

811. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Zübeyr ve Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anhümâ’ya, yakalandıkları uyuz hastalığı sebebiyle ipek elbise giyme ruhsatı verdi.
Buhârî, Libâs 29; Müslim, Libâs 24–25. Ayrıca bk. Buhârî, Cihâd 91; Ebû Dâvud, Libâs 9; Nesâî, Zînet 92


KAPLAN DERİSİ KULLANIMI

{KAPLAN DERİSİNDEN YATAK YAPMANIN VE ONU EĞERLERİN ÜZERİNE KOYMANIN YASAK OLDUĞU}

812. Muâviye radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İpek yüz geçirilmiş ve kaplan derisiyle kaplanmış eğer üzerine binmeyiniz. ”
Ebû Dâvud, Libâs 39. Ayrıca bk. İbni Mâce, Libâs 47
813. Ebü’l–Melîh, babası (Üsâme İbni Umeyr) radıyallahu anh’den rivayet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yırtıcı hayvanların derilerini kullanmayı yasakladı.
Ebû Dâvûd, Libâs 40; Tirmizî, Libâs 31, 32; Nesâî, Fer‘ 7
YENİ ELBİSE AYAKKABI VE BENZERİ BİR ŞEY GİYİNCE NASIL DUA EDİLECEĞİ

814. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yeni bir elbise giydiği zaman, sarık, gömlek, ridâ gibi giydiği şeyin adını anarak şöyle dua ederdi:
"Allahümme leke'l–hamdü ente kesevtenîhi, es'elüke hayrahü ve hayra mâ sunia lehü, ve eûzü bike min şerrihi ve şerri mâ sunia lehü:
“Allahım! Hamd sana mahsustur. Onu bana sen giydirdin. Senden onu hayırlı kılmanı ve yapılışına uygun kullanmanın hayrını nasip etmeni dilerim. Şerrinden ve yaratılış gayesi dışında kullanılmasının şerrinden de sana sığınırım. ”
Ebû Dâvûd, Libâs 1; Tirmizî, Libâs 28
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
V. BÖLÜM



UYKU ÂDÂBI




UYUMANIN, YASLANIP YATMANIN, OTURMANIN, BİR TOPLULUKTA BULUNMANIN VE RÜYÂNIN ÂDÂBI

815. Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatağına uzandığında sağ tarafı üzerine yatar ve şöyle dua ederdi:
"Allahümme eslemtü nefsî ileyke, ve veccehtü vechî ileyke, ve fevvadtü emrî ileyke, ve elce'tü zahrî ileyke, rağbeten ve rehbeten ileyke, lâ melcee ve lâ mencê minke illâ ileyke. Âmentü bi kitâbikellezî enzelte ve nebiyyikellezî erselte:
“Allahım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Rızanı isteyerek, azabından korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım. ”
Buhârî, Daavât 5. Ayrıca bk. Buhârî, Vudû‘ 75; Müslim, Zikir 56–58; Ebû Dâvud, Edeb 98
816. Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Yatağına gideceğin zaman namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ yanın üzerine yat ve şu duayı oku ve bu duanın sözlerini yatmadan önce son sözün yap” buyurdu.
Buhârî, Vudû 75; Müslim, Zikİr 56
817. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gece on bir rek’at namaz kılardı. Sabah tan yeri ağarınca da kısaca iki rek’at namaz kılar, sonra müezzin gelip sabah ezanını okuyuncaya kadar sağ yanı üzerine yaslanıp uzanırlardı.
Buhârî, Daavât 5; Müslim, Müsâfirîn 121–122


818. Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin uyumak istediği zaman elini yanağının altına koyar sonra da:
"Allahümme bismike emûtü ve ahyâ: “Allahım! Senin isminle ölür, senin isminle dirilirim” derdi. Uykudan uyandığı zaman: “Elhamdülillâhillezî ahyânâ min ba‘di mâ emâtenâ ve ileyhin–nüşûr. ” “Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun. Diriltmek sadece O’na mahsustur” buyururdu.
Buhârî, Daavât 7, 8, 16. Ayrıca bk. Müslim, Zikr 59; Ebû Dâvûd, Edeb 98; Tirmizî, Edeb 28; İbni Mâce, Duâ 16


819. Yaîş İbni Tıhfe el–Gıfârî radıyallahu anhümâ, babam bana şöyle dedi, diyerek nakletmiştir:
Bir ara ben mescitte yüzükoyun yatmıştım. Baktım ki bir adam beni ayağıyla kımıldatıyor ve:
“Bu, Allah’ın kızgınlığına sebep olan bir yatış tarzıdır” diyor. Bir de ne göreyim, o Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem değil mi!
Ebû Dâvûd, Edeb 95. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 21

820. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse bir mecliste oturur da orada Allah Teâlâ’nın ismini anmazsa, Allah’a karşı eksik bir iş yapmış, bir günah işlemiş olur. Bir kimse yatağa yatar da orada Allah Teâlâ’yı zikretmezse, yine eksik bir iş yapmış, bir günah işlemiş olur. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 25. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 422
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
YATMA VE OTURMA ÂDÂBI

{SIRT ÜSTÜ YATMAK, AVRET MAHALLİNİN AÇILMA KORKUSU OLMAYINCA AYAK AYAK ÜSTÜNE ATMAK, BAĞDAŞ KURARAK VE BİR ŞEYE BÜRÜNEREK OTURMAK CÂİZDİR}

821. Abdullah İbni Yezîd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, o, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i mescidde bir ayağını diğer ayağı üzerine atmış, sırt üstü yatarken görmüştür.
Buhârî, Salât 85 İsti’zân 44; Müslim, Libâs 75. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 19; Nesâî, Mesâcid 28


822. Câbir İbni Semure radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazını kıldıktan sonra güneş iyice doğuncaya kadar, yerinde bağdaş kurarak otururlardı.
Ebû Dâvûd, Edeb 26. Benzer rivâyetler için bk. Müslim, Mesâcid 286; Tirmizî, Salât 412


823. İbni Ömer radıyallahu anhümâ:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Kâbe’nin avlusunda elleriyle dizlerini tutarak şöyle otururken gördüm, dedi ve uyluklarını karnına dayayıp kolları ile dizlerini tutarak ve kaba etleri üzerine oturarak Resûlullah’ın oturuş tarzını tarif etti.
Buhârî, İsti’zân 34


824. Kayle Binti Mahreme radıyallahu anhâ şöyle der:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i dizlerini karnına dayamış, ellerini koltuklarının altına koyup, kaba etleri üzerine oturmuş vaziyette gördüm. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i böyle huşû ve huzû içinde mütevazi bir vaziyette oturur görünce, korkudan irkildim.
Ebû Dâvud, Edeb 22
825. Şerîd İbni Süveyd radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün sol elimi arkaya atmış ve elimin ayasına dayanmış otururken, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana uğradı ve:
“Allah’ın gazabına uğramış olanlar gibi mi oturuyorsun?” buyurdu.
Ebû Dâvûd, Edeb 24


MECLİS ÂDÂBI

{MECLİS VE MECLİSTE OTURMA ÂDÂBI}

826. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz bir kimseyi oturduğu yerden kaldırıp sonra onun yerine kendisi oturmasın. Fakat açılarak halkayı genişletiniz. ”
İbni Ömer, bir kimse kendisi için oturduğu yerden kalktığında onun yerine oturmazdı.
Buhârî, Cum’a 20, İsti’zân 31; Müslim, Selâm 28–29. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 9
827. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz oturduğu yerden kalkar, sonra tekrar dönüp gelirse oraya oturmaya herkesten fazla hak sahibidir. ”
Müslim, Selâm 31
828. Câbir İbni Semüre radıyallahu anhümâ şöyle demiştir:
Biz Nebiyy–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna vardığımız zaman, her birimiz nerede yer bulursa oraya otururdu.
Ebû Dâvûd, Edeb 14; Tirmizî, İsti‘zân 29
829. Ebû Abdullah Selmân el–Fârisî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse cuma günü gusül abdesti alır, elinden geldiği kadar temizlenir, ya kendi özel kokusundan veya evinde bulunan güzel kokudan sürünür ve evinden çıkar, iki kişinin arasına girmez, sonra üzerine farz olan namazı kılar, imam hutbe okurken susup onu dinlerse, o cuma ile öteki cuma arasındaki günahları bağışlanır. ”
Buhârî, Cum’a 6, 19. Ayrıca bk. Dârimî, Salât 191; Muvatta, Cum’a 18


830. Amr İbni Şuayb, babası vasıtasıyla dedesi Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anh’den rivayet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Kendileri müsaade etmedikçe, iki kişinin arasına oturmak bir kimseye helâl olmaz” buyurdu.
Ebû Dâvûd, Edeb 21; Tirmizî, Edeb 11

Ebû Dâvûd’un bir rivayetinde şöyledir:
“İzinleri olmadıkça iki kişinin arasına oturulmaz. ”
Ebû Dâvud, Edeb 21
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR

831. Huzeyfe İbni Yemân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem halka teşkil eden bir topluluğun ortasına oturan kimseye lânet etmiştir.
Ebû Dâvud, Edeb 14

Tirmizî’nin Ebû Miclez’den rivayetine göre, bir adam gelip halkanın ortasına oturmuştu. Bunun üzerine Huzeyfe:
Halkanın ortasına oturan kimse, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in lisanıyla veya Allah tarafından Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in lisanıyla lânetlenmiştir, dedi.
Tirmizî, Edeb 12


832. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Meclislerin en hayırlısı en geniş olanıdır” buyururken işittim.
Ebû Dâvûd, Edeb 12. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, III, 18, 69
833. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim bir mecliste oturur ve orada bir sürü faydasız ve mânasız sözlerle vakit öldürür de, o meclisten kalkmadan önce, Sübhâneke Allahümme ve bihamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyke: Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ve hamdinle tesbih ederim. Senden başka bir ilâh olmadığını kesinlikle belirtirim. Senden bağışlanmamı diler ve sana tövbe ederim, derse, o mecliste yapmış olduğu hataları bağışlanır. ”
Tirmizî, Daavât 39
834. Ebû Berze radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem meclisten kalkmak istediğinde, son söz olarak şöyle dua ederlerdi:
“Sübhâneke Allahümme ve bihamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyke”: “ Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ve hamdinle tesbih ederim. Senden başka bir ilâh olmadığını kesinlikle belirtirim. Senden bağışlanmamı diler ve sana tövbe ederim. ” Bunun üzerine bir adam:
– Ey Allah’ın Resûlü! Şüphesiz ki sen, daha önce söylemediğin bir söz söylüyorsun! dedi. Resûl–i Ekrem:
“Bu söylediğim sözler, mecliste işlenen hata ve kusurlara keffârettir” buyurdu.
Ebû Dâvûd, Edeb 27
835. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu duaları yapmadan önce bir meclisten kalktığı pek az olurdu:
“Allahım! Bize, günahla aramıza engel olacak kadar korkundan hisse ver. Bizi, cennetine ulaştıracak kadar tâatini nasib eyle. Dünya musîbetlerini hafifletecek güçlü iman ver. Allahım! Bizi yaşattığın müddetçe kulaklarımız, gözlerimiz ve kuvvetimizden faydalandır; ölümümüze kadar da onları devamlı kıl. Bize zulmedenlerden öcümüzü sen al. Bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et. Bizi dinimizde musîbete uğratma. Dünyayı en büyük düşüncemiz ve gayemiz, ilmimizin sonu kılma. Bize acımayanları üzerimize musallat etme. ”
Tirmizî, Daavât 80
836. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi bir topluluk oturdukları meclisten Allah’ı zikretmeden kalkarlarsa, merkep leşi yanından kalkmış gibi olurlar. O meclis de onlar için bir pişmanlık olur. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 25
837. Ebû Hüreyreradıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir cemaat oturduğu mecliste Allah’ı anmaz ve peygamberlerine salât ve selâm getirmezlerse, bu meclis onlar için bir nedâmet olur. Allah dilerse onlara azâb eder, dilerse mağfiret eder. ”
Tirmizî, Daavât 8
838. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse bir mecliste oturur da orada Allah Teâlâ’nın ismini anmazsa, Allah’a karşı eksik bir iş yapmış, bir günah işlemiş olur. Bir kimse yatağa yatar da orada Allah Teâlâ’yı zikretmezse, yine eksik bir iş yapmış, bir günah işlemiş olur. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 25, 98
RÜYA VE RÜYA İLE İLGİLİ ESASLAR

839. Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim, dedi:
– “Ümmete, nübüvvetten sonra sadece mübeşşirât kalmıştır”. Ashâb:
– Mübeşşirât nedir? diye sorunca, Resûl–i Ekrem:
– “ Sâlih rüyadır” buyurdu.
Buhârî, Ta’bîr 5. Ayrıca bk. Müslim, Salât 207–208; Ebû Dâvûd, Salât 143; Tirmizî, Rü’yâ 2; Nesâî, Tatbîk 9; İbni Mâce, Rü’yâ 1
840. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Zaman yaklaşınca mü’minin rüyası yalan çıkmaz. Mü’minin rüyası nübüvvetin kırk altı cüzünden biridir. ”
Buhârî, Ta’bîr 26; Müslim, Rü’yâ 6. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 8; Tirmizî, Rü’yâ 1; İbni Mâce, Rü’yâ 9

Müslim’in bir rivayeti de şöyledir:
“Sizin en doğru rüya görenleriniz, en doğru söyleyenlerinizdir. ”
Müslim, Rü’yâ 6

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR

841. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Beni rüyada gören kimse, uyanıkken de öylece görecektir –veya sanki beni uyanıkken görmüş gibidir–. Çünkü şeytan bana benzeyen bir şekle giremez. ”
Buhârî, İlm 38; Ta’bîr 10; Müslim, Rü’yâ 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 88; Tirmizî, Rü’yâ 4, 7; İbni Mâce, Rü’yâ 2


842. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işitmiştir:
“Sizden biriniz hoşuna giden bir rüya görünce, o Allah Teâlâ’dandır. Bu sebeple Allah’a hamdetsin ve o rüyasını anlatsın. ”
Başka bir rivayet şöyledir:
“O rüyayı sadece sevdiğine söylesin. Hoşlanmadığı bir rüya görürse o şeytandandır. Onun şerrinden Allah’a sığınsın ve onu hiç kimseye söylemesin. O zaman o rüya kendisine zarar vermez. ”
Buhârî, Ta’bîr 3, 46; Müslim, Rü’yâ 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 52; İbni Mâce, Rü’yâ 3


843. Ebû Katâde radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sâlih rüya –bir rivayete göre güzel rüya– Allah’tandır. Fena rüya da şeytandandır. Kim hoşuna gitmeyen bir rüya görürse, sol tarafına üç defa üflesin ve şeytandan Allah’a sığınsın. O takdirde o rüya kendisine zarar vermez. ”
Buhârî, Ta’bîr 4; Müslim, Rü’yâ 1


844. Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz hoşlanmadığı bir rüya görünce, sol tarafına üç defa tükürsün; şeytanın şerrinden de üç defa Allah’a sığınsın; yattığı tarafından da öbür yanına dönsün”.
Müslim, Rü’yâ 5. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 88; İbni Mâce, Ta’bîr 4


845. Ebü’l–Eska‘ Vâsile İbnü’l–Eska‘ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“En büyük iftiralar, bir kimsenin babasından başkasına neseb iddiasında bulunması, görmediği rüyayı gördüğünü iddia etmesi ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in söylemediği bir sözü ona nisbet etmesidir. ”
Buhârî, Menâkıb 5. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 118
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
VI. BÖLÜM



SELÂM






SELÂMIN VE SELÂMLAŞMAYI YAYGINLAŞTIRMANIN FAZÎLETİ


846. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Bir adam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– İslâm’ın hangi özelliği daha hayırlıdır, diye sordu? Resûl–i Ekrem:
“Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermendir” buyurdu.
Buhârî, Îmân 20; İsti‘zân 9, 19; Müslim, Îmân 63. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 131; Nesâî, Îmân 12



847. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ Âdem sallallahu aleyhi ve sellem’i yaratınca ona:
– Git şu oturmakta olan meleklere selâm ver ve senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle; çünkü senin ve senin çocuklarının selâmı o olacaktır, buyurdu. Âdem aleyhi’s–selâm meleklere:
– es–Selâmü aleyküm, dedi. Melekler:
– es–Selâmü aleyke ve rahmetullâh, karşılığını verdiler. Onun selâmına “ve rahmetu’l–lâh”ı ilâve ettiler. ”
Buhârî, Enbiyâ 1; İsti’zân 1; Müslim, Cennet 28



848. Ebû Umâre Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize şu yedi şeyi emretti: Hasta ziyaretini, cenâzeye iştirak etmeyi, aksırana hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, mazluma yardımcı olmayı, selâmı yaygın hale getirmeyi ve yemin edenin yemininin yerine gelmesini temin etmeyi.
Buhârî, Mezâlim 5; Müslim, Libâs 3. Ayrıca. bk. Tirmizî, Edeb 45; Nesâî, Cenâiz 53


849. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız. ”
Müslim, Îmân 93. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 131; Tirmizî, İsti‘zân 1; İbni Mâce, Mukaddime 6, Edeb 11



850. Ebû Yûsuf Abdullah İbni Selâm radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz” buyururken işittim.
Tirmizî, Kıyâmet 42. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 174, Et’ime 1
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
851. Tufeyl İbni Übey İbni Kâ’b, söylediğine göre Abdullah İbni Ömer’e gelir ve onunla birlikte çarşıya çıkarlardı. Tufeyl sözüne şöyle devam etti:
Biz çarşıya çıktığımızda, Abdullah, eski eşya satan, değerli mal satan, yoksul veya herhangi bir kimseye uğrasa mutlaka selâm verirdi. Bir gün yine Abdullah İbni Ömer’in yanına gelmiştim. Çarşıya gitmek için kendisine arkadaş olmamı istedi. Ona:
– Çarşıda ne yapacaksın? Alış verişe vâkıf değilsin, malların fiyatlarını sormuyorsun, bir şey satın almak istemiyorsun, çarşıdaki sohbet yerlerinde de oturmuyorsun? Şurada otur da, birlikte konuşalım, dedim. Bunun üzerine Abdullah:
– Ey Ebû Batn! –Tufeyl, iri göbekli bir kişi olduğu için böyle hitap etmiştir– Biz, sadece selâm vermek üzere çarşıya çıkıyoruz; karşılaştığımız kimselere de selâm veriyoruz, cevabını verdi.
Mâlik, Muvatta’, Selâm 6


852. İmrân İbni Husayn radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve:
– es–Selâmü aleyküm, dedi. Hz. Peygamber onun selâmına aynı şekilde karşılık verdikten sonra adam oturdu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
– “On sevap kazandı” buyurdu. Sonra bir başka adam geldi, o da:
– es–Selâmü aleyküm ve rahmetullah, dedi. Peygamberimiz ona da verdiği selâmın aynıyla mukâbelede bulundu. O kişi de yerine oturdu. Hz. Peygamber:
– “Yirmi sevap kazandı” buyurdu. Daha sonra bir başka adam geldi ve:
– es–Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh, dedi. Hz. Peygamber o kişiye de selâmının aynıyla karşılık verdi. O kişi de yerine oturdu. Efendimiz:
– “Otuz sevap kazandı” buyurdular.
Ebû Dâvûd, Edeb 132; Tirmizî, İsti’zân 2


853. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
– “Şu zât Cibrîl aleyhi’s–selâm’dır; sana selâm ediyor” buyurdu. Ben de:
– Ve aleyhi’s–selâm ve rahmetullâhi ve berekâtüh, dedim.
Buhârî, Bed’ü’l–halk 6; İsti’zân 16; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 90–91

Bu hadis, Buhârî ve Müslim’in bir kısım rivayetlerinde buradaki şekilde “ve berekâtüh” ziyadesiyle, bazı rivayetlerde ise “ve berekâtüh” olmaksızın nakledilmiştir. Kaide olarak, güvenilir râvilerin ziyadesi makbuldür.


854. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir söz söylediği zaman, onunla ne kasdettiğinin iyice anlaşılması için sözünü üç defa tekrarlardı. Bir topluluğun yanına geldiğinde onlara üç defa selâm verirdi.
Buhârî, İlm 30; İsti’zân 13. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 28


855. Mikdâd radıyallahu anh, uzun bir hadisinde şöyle dedi:
Biz, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in süt hissesini ayırıp kaldırırdık. Resûl–i Ekrem geceleyin gelir, uyuyanı uyandırmayacak, uyanık olanlara işittirecek şekilde selâm verirdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir gece geldi, yine her zamanki gibi selâm verdi.
Müslim, Eşribe 174. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 26


856. Esmâ Binti Yezîd radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün mescide uğradı. Kadınlardan oluşan bir cemaat orada oturmaktaydı. Hz. Peygamber onlara eliyle işaret ederek selâm verdi.
Tirmizî, İsti’zân 9. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 458

857. Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanların Allah katında en makbulü ve O’na en yakın olanı, önce selâm verendir. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 133. Benzer bir rivayet için bk. Tirmizî, İsti’zân 6



858. Ebû Cürey el–Hüceymî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve:
– Aleyke’s–selâm yâ Resûlallah! dedim. Peygamber Efendimiz:
– “Aleyke’s–selâm deme; çünkü aleyke’s–selâm ölülere verilen selâmdır” buyurdu.
Ebû Dâvûd, Libâs 24; Tirmizî, İsti’zân 27
SELÂMIN ÂDÂBI

859. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Binitli olan yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olan çok olana selâm verir. ”
Buhârî, İsti’zân 5, 6; Müslim, Selâm 1; Âdâb 46. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 134; Tirmizî, İsti’zân 14

Buhârî’nin bir rivayetinde: “Küçük büyüğe selâm verir” ilâvesi vardır.
Buhârî, İsti’zân 7



860. Ebû Ümâme Suday İbni Aclân el–Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanların Allah katında en makbul olanları, selâma ilk başlayanlardır. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 133
Tirmizî’nin Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayetine göre bir adam:
– Yâ Resûlallah! İki kişi birbirleriyle karşılaşınca onlardan hangisi daha önce selâm verir? diye sordu. Peygamber Efendimiz de:
– “Allah Teâlâ’ya daha yakın olan” buyurdu.
Tirmizî, İsti’zân 6
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
SELÂMI TEKRARLAMAK

{BİR YERE TEKRAR GİRİP ÇIKAN VEYA ARALARINA AĞAÇ GİBİ BİR ENGEL GİRMESİ SEBEBİYLE BİRBİRİYLE TEKRAR KARŞILAŞAN KİMSELERİN HER DEFASINDA SELÂM VERMELERİNİN MÜSTEHAP OLUŞU}

861. Ebû Hüreyre radıyallahu anh, namazını, namazın gerektirdiği edeplere riâyet etmeyerek kılan kimse hakkındaki hadisinde belirttiğine göre, o kişi mescide gelip namaz kıldı, sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına geldi ve ona selâm verdi; Resûl–i Ekrem onun selâmına mukâbelede bulundu ve:
“Dön ve namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam dönüp yeniden namaz kıldı, sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna gelip tekrar selâm verdi. Neticede bu durum üç defa tekrarlandı.
Buhârî, Ezân 95, 122; Eymân 15; İsti’zân 18; Müslim, Salât 45. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 110; İsti’zân 4; Nesâî, İstiftâh 7; Tatbîk 15; Sehv 67; İbni Mâce, İkâmet 72
862. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırlarsa, tekrar selâm versin. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 135
EVİNE GİREN KİMSENİN SELÂM VERMESİ

863. Enes radıyallahu anh şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Yavrucuğum! Kendi ailenin yanına girdiğinde onlara selâm ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun” buyurdu.
Tirmizî, İsti’zân 10
ÇOCUKLARA SELÂM VERİLMESİ

864. Enes radıyallahu anh, çocuklara rastladığı zaman onlara selâm verir ve:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapardı, derdi.
Buhârî, İsti’zân 15; Müslim, Selâm 15. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 136; Tirmizî, İsti’zân 8; İbni Mâce, Edeb 14



ERKEĞİN KADINA SELÂM VERMESİ

{ERKEĞİN KENDİ HANIMINA, MAHREMLERİNDEN BİR KADINA, HAKLARINDA FİTNE KORKUSU BULUNMAYAN YABANCI BİR KADINA VEYA KADINLARA SELÂM VERMESİ VE BU ŞARTLARLA KADINLARIN DA SELÂM VERMESİ}

865. Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh şöyle demiştir:
Aramızda bir kadın –bir başka rivayette yaşlı bir kadın– vardı. Pazı köklerini alır, onları güvecin içine koyup pişirir, biraz da arpa öğütürdü. Biz cuma namazını kılıp döndüğümüz zaman ona selâm verirdik. O da hazırladığı yemeği bize ikram ederdi.
Buhârî, İsti’zân 16, Cum’a 40; Hars 21; Et’ime 17
866. Ümmü Hânî Fâhite Binti Ebû Tâlib radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Mekke’nin fethi günü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiştim. Resûl–i Ekrem yıkanıyor, Fâtıma da elinde bir örtüyle ona perde tutuyordu. Ben selâmımı verdim.
Müslim, Hayz 70–71, Salâtü’l–müsâfirîn 81–82. Ayrıca bk. Buhârî, Gusül 21; Salât 4; Tirmizî, İsti’zân 34
867. Esmâ Binti Yezîd radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Kadınlarla birlikte otururken, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza uğradı ve bize selâm verdi.
Ebû Dâvûd, Edeb 137; Tirmizî, İst’zân 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 14.
ÎMAN ETMEYENLERE SELÂM VERİP ALMAK

{İNANMAYANLARA İLK OLARAK BİZİM SELÂM VERMEMİZİN HARAM OLDUĞU, ONLARIN SELÂMLARINA NASIL KARŞILIK VERİLECEĞİ, MÜSLÜMANLARLA MÜSLÜMAN OLMAYANLARIN BİR ARADA OTURDUĞU MECLİSE SELÂM VERMENİN MÜSTEHAP OLDUĞU}

868. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yahudi ve hıristiyanlara öncelikle siz selâm vermeyin. Yolda onlardan biriyle karşılaştığınız zaman, eziyet etmemek şartıyla, onları yolun kenarından yürümeye zorlayınız. ”
Müslim, Selâm 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 138; Tirmizî, İsti‘zân 12; İbni Mâce, Edeb 13


869. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kitap ehli olanlar size selâm verdiklerinde, onlara: Ve aleyküm, deyiniz. ”
Buhârî, İsti’zân 22, Mürteddîn 4; Müslim, Selâm 6–9


870. Üsâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, müslümanlar, müşrikler –puta tapanlar– ve yahudilerden oluşan bir topluluğa rastladı ve onlara selâm verdi.
Buhârî, İsti’zân 20; Müslim, Cihâd 116
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
AYRILIRKEN SELÂM VERMEK

{BİR KİMSENİN MECLİSTEN KALKTIĞI BİR VEYA DAHA ÇOK ARKADAŞINDAN AYRILDIĞI ZAMAN SELÂM VERMESİNİN MÜSTEHAP OLDUĞU}

871. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 139; Tirmizî, İsti’zân 15
BİR EVE GİRERKEN İZİN İSTEMENİN GEREĞİ VE UYULMASI GEREKEN EDEPLER

872. Ebû Mûsa el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İzin istemek üç defadır. İzin verilirse girersin, verilmezse geri dönersin. ”
Buhârî, İsti’zân 13; Müslim, Edeb 33–37. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Edeb 127, 130; Tirmizî, İsti’zân 3; İbni Mâce, Edeb 17


873. Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İzin istemek göz(ün evin ayıplarını görmemesi) için şart kılınmıştır. ”
Buhârî, İsti’zân 11; Müslim, Edeb 41. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 17


874. Rib’î İbni Hirâş şöyle dedi:
Benî Âmir’den bir adamın bize haber verdiğine göre, bu zât, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem evde iken, “İçeri gireyim mi?” diye izin istemişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hizmetçisine:
“Çık, bu adama izin istemeyi öğret. Önce es–Selâmü aleyküm desin, sonra gireyim mi diye sorsun?”, buyurdu. Adam Peygamberimizin söylediklerini duyarak:
es–Selâmü aleyküm, girebilir miyim? dedi. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona izin verdi o da içeri girdi.
Ebû Dâvûd, Edeb 127. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 369


875. Kilde İbni Hanbel radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gittim ve selâm vermeden huzuruna girdim. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“Geri dön ve es–selâmü aleyküm, gireyim mi de” buyurdu.
Ebû Dâvûd, Edeb 127; Tirmizî, İsti’zân 18


İZİN İSTERKEN İSMİNİ SÖYLEMEK

{İZİN İSTEYENE “KİM O?” DENİLDİĞİNDE, BİLİNEN ADI VEYA KÜNYESİ İLE BEN FİLANIM DEMESİNİN SÜNNET OLDUĞU, BEN VEYA BUNA BENZER BİR CEVAP VERMESİNİN İSE MEKRUH OLDUĞU}

876. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, meşhur mi’rac hadisinde, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sonra Cibrîl beni en yakın semâya çıkardı ve kapının açılmasını istedi. ”
– Kim o denilince:
– Ben Cibrîl’im, dedi.
– Yanındaki kim denildi.
– Muhammed, dedi. Sonra ikinci kat semâya çıkardı ve kapının açılmasını istedi.
– Kim o denildi.
– Ben Cibrîl’im, diye karşılık verdi.
– Yanındaki kim denildi.
– Muhammed, dedi. Üçüncü, dördüncü ve diğer semâlara yükseldikçe, her birinin kapısında:
– Kim o deniliyordu. O da:
– Ben Cibrîl’im cevabını veriyordu.
Buhârî, Bed’ü’l–halk 6; Enbiyâ 43; Menâkıbü’l–ensâr 42; Müslim, Îmân 259–264. Ayrıca bk. Nesâî, Salât 1
877. Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gece dışarı çıkmıştım. Bir de ne göreyim, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tek başına yürüyor. Ben de ay ışığında yürümeye başladım. Resûlullah başını çevirdi ve beni gördü:
– “Kim o?” diye seslendi. Ben:
– Ebû Zer, dedim.
Buhârî, Rikak 13; Müslim, Zekât 33
878. Ümmü Hânî (Fâhite Binti Ebû Tâlib) radıyallahu anhâ şöyle dedi:
(Mekke’nin fethi günü) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiştim. Resûl–i Ekrem yıkanıyor, Fâtıma da onu insanların gözünden perdeliyordu. (Ben selâmımı verdim. ) Peygamberimiz:
– “Kim o?” dedi. Ben:
– Ümmü Hânî’yim, diye cevap verdim.
Müslim, Hayz 70–71; Müsâfirîn 81–82. Ayrıca bk. Buhârî, Gusül 21; Salât 4; Tirmizî, İsti’zân 34
879. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve kapısını çaldım. Resûl–i Ekrem:
– “Kim o?” dedi.
– Benim, diye cevap verdim. Hz. Peygamber:
– “Benim benim!” diye tekrar etti. Galiba bu cevaptan hoşlanmamıştı.
Buhârî, İsti’zân 17; Müslim, Âdâb 38–39. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 128
AKSIRANA YERHAMÜKELLAH DEMEK

{AKSIRAN ELHAMDÜLİLLAH DEDİĞİNDE YERHAMÜKELLAH DEMENİN MÜSTEHAP, ALLAH’A HAMDETMEDİĞİNDE YERHAMÜKELLAH DEMENİN MEKRUH OLDUĞU AKSIRANA CEVAP VERMENİN AKSIRMANIN VE ESNEMENİN EDEPLERİ}


880. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Allah aksıranı sever, fakat esneyeni sevmez. Sizden biriniz aksırır ve Allah Teâlâ’ya hamdederse, onun hamdini işiten her müslümanın yerhamükellah demesi üzerine bir vecîbedir. Esnemeye gelince, o şeytandandır. Sizden birinizin esnemesi geldiği zaman, onu gücü yettiği kadar engellemeye çalışsın. Çünkü sizden biriniz esnediği zaman şeytan ona güler. ”
Buhârî, Edeb 125, 128; Bed’ü’l–halk 11. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 7
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR

881. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz aksırdığı zaman: Elhamdülillah desin. Kardeşi veya arkadaşı da ona: Yerhamükellah desin. Aksıran da: Yehdîkümullahu ve yuslihu bâleküm = Allah sizi hidayette kılsın ve kalbinizi ıslah etsin, desin. ”
Buhârî, Edeb 126. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 3; İbni Mâce, Edeb 20


882. Ebû Mûsa radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Sizden biriniz aksırdığı zaman elhamdülillah derse, ona yerhamükellah deyiniz. Şayet Allah’a hamdetmezse siz de yerhamükellah demeyiniz” buyururken işittim.
Müslim, Zühd 54


883. Enes radıyallahu anh şöyle demiştir:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında iki kişi aksırdı. Efendimiz onlardan birine yerhamükellah dedi, diğerine ise söylemedi. Kendisine yerhamükellah demediği kişi:
– Filân kişi aksırdı, ona yerhamükellah dedin; ben aksırdım, bana ise demedin, deyince Peygamberimiz:
– “O kişi elhamdülillah dedi, sen ise demedin” buyurdular.
Buhârî, Edeb 127; Müslim, Zühd 53. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 94; Tirmizî, Edeb 4


884. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aksırdıkları zaman elini veya mendilini ağzına tutar, böylelikle sesini azaltmaya –veya ağzını yummaya– çalışırdı.
Ebû Dâvûd, Edeb 90; Tirmizî, Edeb 6
885. Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Yahudiler, kendilerine yerhamükümullah diyeceğini ümit ederek, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında yapmacıktan aksırırlardı. Peygamber Efendimiz de onlara:
“Yehdîkümüllah ve yüslıhu bâleküm = Allah size hidayet versin ve hâlinizi ıslah etsin” buyururdu.
Ebû Dâvûd, Edeb 93; Tirmizî, Edeb 3
886. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz esnediği zaman eliyle ağzını tutsun. Çünkü şeytan onun ağzına girer. ”
Müslim, Zühd 57–58. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Edeb 89
MUSAFAHA YAPMAK

{MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİYLE KARŞILAŞINCA MUSÂFAHA YAPMALARI, GÜLERYÜZLÜ DAVRANMALARI, SÂLİH BİR KİMSENİN ELİNİ ÖPMENİN, ÇOCUĞUNU ŞEFKATLE ÖPMENİN, YOLCULUKTAN DÖNENLE KUCAKLAŞMANIN MÜBAH, BİRİNİN ÖNÜNDE EĞİLMENİN MEKRUH OLDUĞU}



887. Ebü’l–Hattâb Katâde şöyle dedi:
Ben Enes’e:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbı arasında el sıkışma âdeti var mıydı diye sordum. O da:
– Evet, diye cevap verdi.
Buhârî, İsti’zân 27


888. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Yemen halkı gelince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Size Yemen halkı geldi, el sıkışma âdetini ilk başlatan onlardır. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 143
889. Berâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İki müslüman karşılaştıklarında el sıkışırlarsa, birbirlerinden ayrılmadan önce günahları bağışlanır. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 143. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 31; İbni Mâce, Edeb 15
890. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
– Bir adam:
– Yâ Resûlallah! Bizden bir kişi kardeşi veya arkadaşıyla karşılaştığında onun için eğilebilir mi, diye sordu. Peygamberimiz:
– “Hayır eğilemez” buyurdu. Adam:
– Ona sarılıp öpebilir mi, diye sordu. Efendimiz:
– “Hayır” buyurdular. Bu defa adam:
– Elini tutup musâfaha edebilir mi, dedi. Peygamberimiz:
– “Evet” buyurdu.
Tirmizî, İsti’zân 31. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 15; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, III, 198
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
891. Safvân İbni Assâl radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir yahudi kendisi gibi yahudi olan arkadaşına:
– Gel şu peygambere gidelim, dedi. İkisi birlikte Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldiler ve müslümanlarla yahudiler arasında ortak olan dokuz kesin âyeti sordular. Peygamberimiz cevapladıktan sonra onun elini ve ayağını öperek:
– Şehâdet ederiz ki, sen gerçekten bir peygambersin, dediler.
Tirmizî, İsti’zân 33. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 16; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 240
892. İbni Ömer radıyallahu anhümâ, başından geçen bir olayı anlatırken şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e yaklaştık ve elini öptük.
Ebû Dâvûd, Cihâd 96; Edeb 148. Ayrıca bk. Tirmizî, Cihâd 36; İbni Mâce, Edeb 16
893. Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim evimde iken Zeyd İbni Hârise Medîne’ye gelmişti. Sonra Resûl–i Ekrem’e gelip kapıyı çaldı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de elbisesini sürüyerek ayağa kalktı, onu kucakladı ve öptü.
Tirmizî, İsti’zân 32
894. Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Kardeşini güleryüzle karşılamak şeklinde bile olsa, hiçbir iyiliği küçük görme” buyurdu.
Müslim, Birr 144. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 24; Tirmizî, Et’ime 30
895. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Ali’nin oğlu Hasan radıyallahu anhümâ’yı öpmüştü. Bunun üzerine Akra‘ İbni Hâbis:
– Benim on tane oğlum var, fakat bunlardan hiçbirini öpmedim, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurdu.
Buhârî, Edeb 18; Müslim, Fezâil 65. Ayrıca. bk. Ebû Dâvûd, Edeb 145; Tirmizî, Birr 12
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
VII. BÖLÜM



HASTA ZİYARETİ






HASTAYI ZİYARET ETMEK, CENÂZEYİ UĞURLAMAK, CENÂZE NAMAZINI KILIP KABRE KONULURKEN ORADA BULUNMAK VE GÖMÜLDÜKTEN SONRA MEZARIN BAŞINDA BİR SÜRE BEKLEMEK

896. Berâ İbni Âzib radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize, hasta ziyaretini, cenâzenin arkasından gitmeyi, aksırana “yerhamükellah” demeyi, yemin edenin yeminini yerine getirmesini, haksızlığa uğrayana yardım etmeyi, davet edenin davetini kabul etmeyi ve selâmı yaygınlaştırmayı tavsiye etti.
Buhârî, Cenâiz 2, Mezâlim 5, Nikâh 71, Eşribe 28; Müslim, Libâs 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 45; Nesâî, Cenâiz 53
897. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâm almak, hasta ziyaret etmek, cenâzenin arkasından yürümek, davete icâbet etmek ve aksırana “yerhamükellah” demek.
Buhârî, Cenâîz 2; Müslim, Selâm 4. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 1
898. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“ Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur:
Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin”. Âdemoğlu:
– Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim? der. Allah Teâlâ:
–“Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun? Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın” buyurur. Âdemoğlu:–
– Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim? der. Allah Teâlâ:
– “Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin? Ey Âdem oğlu! Senden su istedim, vermedin” buyurur. Âdemoğlu:
– Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim? der. Allah Teâlâ:
– “Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevâbını katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?” buyurur.
Müslim, Birr 43



899. Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın!
Buhârî, Cihâd 171, Et’ime 1, Nikâh 71, Merdâ 4
900. Sevbân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Bir müslüman, hasta bir müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir. ”
– Ey Allah’ın elçisi, cennet hurfesi nedir? dediler. Resûl–i Ekrem;
Cennet yemişidir, ” buyurdu.
Müslim, Birr 40–42. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 2

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR

901. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:
Bir müslüman, hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.
Tirmizî, Cenâiz 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 2
902. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetinde bulunan yahudi bir çocuk vardı. Bir gün hastalandı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete gitti, başucuna oturdu ve ona:
–“Müslüman ol!” buyurdu. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası:
– Ebü’l–Kâsım’ın çağrısına uy, dedi. Çocuk da müslüman oldu.
Bunun üzerine Hz. Peygamber:
Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek dışarı çıktı.
Buhârî, Cenâiz 80, Merdâ 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 2
HASTAYA DUA ETMEK

{HASTAYA NE DİYE DUA EDİLİR?}

903. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, bir kimsenin herhangi bir yeri ağrıdığında veya yara bere olduğunda Hz. Peygamber parmağıyla şöyle yapar – râvi Süfyân İbni Uyeyne, şehâdet parmağını yere değdirip kaldırarak Hz. Peygamber’in nasıl yaptığını gösterdi– ve:
– “Bismillah, bu birimizin tükrüğüyle karışmış bizim yurdumuzun toprağıdır, Rabbımız’ın izniyle hastalarımıza iyi gelir” buyururdu.
Buhârî, Tıb 38; Müslim, Selâm 54. Ayr. bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19; İbni Mâce, Tıb 36


904. Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, aile fertlerinden biri hastalanınca, sağ eliyle hastayı sıvazlar ve şöyle dua buyururdu:
Bütün insanların rabbı olan Allahım! Bunun ıstırabını giderip, şifa ver. Şifayı veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Buna, hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa ihsan et!
Buhârî, Merdâ 20, 38, 40; Müslim, Selâm 46–49. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 18, 19; Tirmizî, Daavât 111; İbni Mâce, Cenâiz 64, Tıb 36, 39


905. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, (talebesi) Sâbit’e –Allah ona rahmet etsin–
– Sana, Hz. Peygamber’in hastaya okuduğu duayı okuyayım mı? diye sordu. Sâbit de:
– Oku!. dedi. Bunun üzerine Enes şu duayı okudu:
Ey insanların, ıstırabları gideren Rabbi, Allahım! Senden başka şifa verecek yoktur. Buna, hiçbir iz bırakmayacak şekilde şifa ver; şifa veren ancak sensin.
Buhârî, Tıb 38, 40. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19


906. Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Hastalığımda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ziyarete geldi ve üç defa:
Rabbim, Sa’d’ı iyileştir” diye dua buyurdu.
Müslim, Vasâyâ 8. Ayrıca bk. Buhârî, Merdâ 13, 30

907. Ebû Abdullah Osman İbni Ebül–Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, (müslüman olduğundan beri) vücüdunda hissettiği bir ağrıdan dolayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyette bulundu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de ona şunu tavsiye etti:
– “Vücudunun ağrıyan yerine elini koy ve üç kere “bismillah” de, yedi kere de ‘bendeki bu hastalığın şerrinden ve ileride yenileyip elem ve hüzün vermesinden Allah’ın izzet ve kudretine sığınırım’ de!”
Müslim, Selâm 67. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19; Tirmizî, Tıb 29, Daavât 125; İbni Mâce, Tıb 36

908. İbni Abbas radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Kim, henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun başucunda yedi kere; “ büyük arşın sahibi yüce Allah’dan seni iyi etmesini dilerim” diye dua ederse, Allah o hastayı iyi eder.
Ebû Dâvûd, Cenâiz 8; Tirmizî, Tıb 32

909. İbni Abbâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, hasta bir bedevîyi ziyaret etti. Her hastayı ziyaret ettiğinde yaptığı gibi ona da, “Geçmiş olsun, hastalığın günahlarına keffâret olur inşallah” buyurdu.
Buhârî, Tevhîd 31, Menâkıb 25, Merdâ 10, 14

910. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Cebrâil aleyhisselâm, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:
– Ey Muhammed, hasta mısın? diye sordu. Hz. Peygamber de:
– Evet, dedi. Cebrâil aleyhisselâm:
– Allah’ın ismiyle seni rahatsız eden her şeyden sana okurum. Her nefsin veya hasetçi her gözün şerrinden Allah sana şifâ versin. Allah’ın adıyla sana okurum” diye dua etti.
Müslim, Selâm 40
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR

911. Ebû Said el–Hudrî ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, bunlar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğuna şahit oldular:
–”Kim, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah büyüktür”, derse; Allah onu doğrulayarak: – “Benden başka ilah yoktur, ben büyüğüm” buyurur. Kul:
– “Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, ortağı yoktur”, dediğinde, Allah Teâlâ, (o kulunu tasdik ederek) – “Benden başka ilah yoktur, ben tekim, eşim–ortağım yoktur” buyurur. Kul:
– “Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk de O’nun, hamd de O’nundur”, dediğinde Allah Teâlâ:
– “Benden başka ilah yoktur, hamd de benimdir, mülk de benimdir” buyurur. Kul:
– “Allah’tan başka ilah yoktur, güç kudret yalnız Allah’ındır”, dediği zaman Allah Teâlâ;
– “Benden başka ilah yoktur, kuvvet ve kudret ancak benimdir, benimledir” buyurur.
Bu açıklamalardan sonra Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem sözüne devam ederek; “Bu duaları bir kimse hastalığında söyler de sonra ölürse, cehennem ateşi ona dokunmaz” buyurdu.
Tirmizî, Daavât 36
HASTANIN HALİNİ YAKINLARINDAN SORMAK

912. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Ali İbni Ebû Tâlib radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefat ettiği hastalığı zamanında yanından çıktı. Sahâbîler:
Ey Ebü’l–Hasan! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nasıl oldu, geceyi nasıl geçirdi ? dediler. O da:
– Allah’a hamdolsun, hastalığı atlattı! dedi.
Buhârî, Megâzî 83, İsti’zân 29.
ÖLECEĞİNİ ANLAYAN KİMSENİN YAPACAĞI DUA


913. Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bana yaslanarak:
–”Allahım, beni bağışla, bana merhamet et ve beni refîk–i a‘laya ilet!” diye dua ettiğini duydum.
Buhârî, Merdâ 19, Fezâilüs–sahâbe 5, Megâzî 83, 84, Rikâk 42, Daavât 28; Müslim, Selâm 46, Fezâilu’s–sahâbe 85, 87. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 76; İbni Mâce, Cenâiz 64.

914. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i, ölüm döşeğinde, yanıbaşındaki su kabına elini daldırıp yüzüne sürerken gördüm. O, böyle yapıyor sonra da “Allah’ım ölümün şiddet ve sıkıntılarına karşı bana yardım et” diye dua ediyordu.
Tirmizî, Cenâiz 7. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 64
HASTAYA VE ÖLÜM MAHKÛMLARINA İYİ BAKMAK

{HASTANIN YAKINLARINA VE BAKICILARINA, ONA İYİ BAKMALARINI VE ONDAN GÖRECEKLERİ TEPKİLERE SABRETMELERİNİ TAVSİYE ETMEK; YİNE HAD, KISAS VE BENZERİ CEZALAR SEBEBİYLE ÖLÜMÜ YAKLAŞMIŞ OLANLARA İYİ DAVRANILMASINI HATIRLATMANIN GÜZELLİĞİ}

915. İmrân İbni Husayn radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden bir kadın, zina sonucu gebe kalmış olduğu halde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
– Ey Allah’ın Resûlü! Had cezasını gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver! dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının velisini çağırtıp getirtti ve ona:
–”Bu kadına iyi bak. Çocuğunu doğurunca bana getir!” buyurdu.
Adam, aldığı talimatın gereğini yaptı ve kadını doğumdan sonra getirdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını söyledi, sıkı sıkı bağladılar. Sonra Hz. Peygamber’in emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Sonra da Resûl–i Ekrem kadının cenâze namazını kıldı.
Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 24; Tirmizî, Hudûd 9; Nesâî, Cenâiz 64
HASTANIN HÂLİNİ ANLATMASI

{HASTANIN, “HASTAYIM, AĞRIM ŞİDDETLİ, YANIYORUM, VAY BAŞIM” GİBİ SÖZLER SÖYLEMESİNİN CÂİZ OLDUĞU, ŞİKÂYET ETMEDİĞİ SÜRECE BÖYLE DERTLENMESİNDE KERAHET BULUNMADIĞI}


916. İbni Mes‘ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Bir keresinde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdim, kendisi sıtmaya yakalanmıştı, elimi vücuduna dokundurdum ve:
– Gerçekten şiddetli bir sıtma nöbetine tutulmuşsunuz, dedim.
Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ıstırap çekiyorum” buyurdu.
Buhârî, Merdâ 3, 13, 16; Müslim, Birr 45


917. Sa’d ibni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Yakalandığım şiddetli bir hastalık dolayısıyla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ziyaretime geldi. Ona:
– “Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben zengin bir adamım. Bir tek kızımdan başka mirasçım da yok. . . ” dedim.
[Râvi, hadisin tamamını nakletmiştir. ]
Buhârî, Cenâiz 36, Vasâyâ 2, Merdâ 16, Daavât 43, Ferâiz 6; Müslim, Vasâyâ 5. Ayr. bk. Ebû Dâvûd, Ferâiz 3; Tirmizî, Vasâyâ 1; Nesâî, Vasâyâ 3; İbni Mâce, Vasâyâ 5
918. Kâsım İbni Muhammed’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Âişe radıyallahu anhâ, bir keresinde şiddetli baş ağrısına tutulduğundan dolayı, “vay başım, ölüyorum” dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
–”Asıl ben, ‘vay başım’ demeliyim” buyurdu.
(Râvi hadisin tamamını nakletti)
Buhârî, Merdâ 16
ÖLMEK ÜZERE OLAN KİMSEYE KELİME–İ TEVHİD TELKİNİ

919. Mu’âz radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Kimin son sözü, “Allah’tan başka ilah yoktur” (Lâ ilâhe illallah) cümlesi olursa, o kişi cennete girer. ”
Ebû Dâvûd, Cenâiz 20; Hâkim, el–Müstedrek, I, 351
920. Ebû Sa’îd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ölmek üzere olanlarınıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz!
Müslim, Cenâiz 1, 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 16; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 4; İbni Mâce, Cenâiz 3

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
ÖLÜNÜN GÖZLERİNİ KAPADIKTAN SONRA SÖYLENECEK SÖZ

921. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, (vefat etmiş olan) Ebû Seleme’nin yanına girdi. Gözleri açık kalmıştı, onları kapattı. Sonra şöyle buyurdu:
Ruh çıkınca gözler onu izler. ”
Tam bu sırada Ebû Seleme’nin aile fertlerinden bazıları bağıra–çağıra ağlamaya başladılar. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;
Kendinize hayırdan başka bir şeyle dua etmeyin. Çünkü melekler dualarınıza âmin derler” buyurdu. Sonra şöyle dua etti:
Allah’ım! Ebû Seleme’yi bağışla. Derecesini hidâyete ermişler seviyesine yükselt! Geride bıraktıkları için de sen ona vekil ol! Ey âlemlerin Rabbı! Bizi de onu da bağışla!. Kabrini genişlet ve nurla doldur!
Müslim, Cenâiz 7
ÖLÜNÜN BAŞINDA SÖYLENECEK SÖZ

{ÖLÜNÜN BAŞINDA SÖYLENECEK SÖZ VE CENAZE SAHİBİNİN SÖYLEYECEĞİ SÖZ}

922. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“– Hasta veya ölünün başında bulunduğunuz zaman güzel sözler söyleyiniz. Zira melekler sizin dualarınıza âmin derler”.
Ümmü Seleme dedi ki, Ebû Seleme vefat edince Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve:
– Ey Allahın Resûlü! Ebû Seleme öldü, dedim. Bana şöyle buyurdu:
Allahım, beni ve onu bağışla! Ve bana ondan daha iyi birini nasip et!” diye Allah’a yalvar. ” Hz. Peygamber’in dediği gibi yaptım. Neticede Allah Teâlâ bana Ebû Seleme’den daha hayırlı olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i eş olarak verdi.
Müslim, Cenâiz 6. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 15; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 4
923. Yine Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine gö
re şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim:
Herhangi bir kul sıkıntıya düşer de “Biz Allah’dan geldik, Allah’a döneceğiz. Allahım, başıma gelen musibetin ecrini ver ve bana bundan daha hayırlısını lutfet” diye dua ederse, Allah Teâlâ onu uğradığı sıkıntıdan dolayı mükâfatlandırır ve ona kaybettiğinden daha hayırlısını verir. ”
Ümmü Seleme dedi ki, Ebû Seleme öldüğünde ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in öğrettiği gibi dua ettim. Allah da bana Ebû Seleme’den daha hayırlısını, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i verdi.
Müslim, Cenâiz 4
926. Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah’ın kızlarından biri (Zeynep), Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e adam göndererek, çocuğunun (veya oğlunun) ölmek üzere olduğunu haber verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem haber getiren kimseye:
–”Ona dön ve şunu bildir ki, alan da veren de Allah’tır. Onun katında her şeyin belli bir eceli vardır. Sabretsin ve ecrini Allah’tan beklesin” buyurdu.
Râvi hadisin tamamını nakletti.
Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz 22; İbni Mâce, Cenâiz 53


927. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, yanında Abdurrahman İbni Avf, Sa’d İbni Ebû Vakkâs ve Abdullah İbni Mes’ûd Allah onlardan razı olsun bulunduğu halde Sa’d İbni Ubâde’yi ziyaret etti. Durumunu görünce Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ağladı. Onun ağladığını gören sahâbîler de ağlamaya başladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
– “Bilmez misiniz, gerçekten Allah, gözyaşı ve kalbin elemi sebebiyle kişiye azap etmez. Fakat – dilini işâret ederek– bunun yüzünden azap eder veya bağışlar” buyurdu.
Buhârî, Cenâiz 44, Talak 24; Müslim, Cenâiz 12

928. Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ölmek üzere olan kızının oğlunu verdikleri zaman, Peygamber’in gözleri doldu. Bunun üzerine Sa’d İbni Ubâde:
– Ey Allahın Resûlü! Bu ne haldir? dedi. Hz. Peygamber de:
–“Bu, Allah’ın, kullarının kalbine koyduğu acıma duygusu, rahmettir. Allah, acımasını bilen kullarına merhamet eder” buyurdu.
Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz 22; İbni Mâce, Cenâiz 53


929. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ruhunu teslim etmek üzere olan oğlu İbrahim’in yanına girince gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı. Bunun üzerine Abdurrahman İbni Avf:
– Ey Allah’ın Resûlü! Siz de mi ağlıyorsunuz?” diye sordu. Hz. Peygamber ona:
– “Ey İbni Avf! Bu gördüğün gözyaşları rahmet ve şefkat eseridir” cevabını verdi. Sonra şunları ilave etti:
–”Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimiz’in razı olacağı sözleri söyleriz. Ey İbrahim! Seni kaybetmekten dolayı gerçekten üzgünüz. ”
Buhârî, Cenâiz 43; Müslim, Fedâil 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 53
ÖLENİN HÂLİNİ GİZLEMEK

{ÖLÜDE GÖRÜLEN HOŞA GİTMEYEN HALLERİ SÖYLEMEKTEN KAÇINMAK}

930. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in âzad ettiği kölesi Ebû Râfi’ Eslem radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ölüyü yıkayıp da onda gördüğü hoş olmayan halleri gizleyen kimseyi Allah Teâlâ kırk kere bağışlar.
Hâkim, Müstedrek, I, 362. Ayrıca bk. Beyhakî, es–Sünenü’l–kübrâ, III, 395
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
CENAZE NAMAZI KILMAK

{CENAZE NAMAZI KILMANIN, KABRE KADAR GİDEREK CENAZENİN MEZARA KONULMASINDA HAZIR BULUNMANIN İYİ, KADINLARIN CENAZEYE İŞTİRAK ETMELERİNİN İSE MEKRUH OLDUĞU}


931. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Kim bir cenazede, cenaze namazı kılınıncaya kadar bulunursa, bir kîrat, gömülünceye kadar kalırsa, iki kîrat sevap alır”.
– İki kîrat ne kadardır? diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;
– “İki büyük dağ kadar!” cevabını verdi.
Buhârî, Cenâiz 59; Müslim, Cenâiz 52, 53. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 79; İbni Mâce, Cenâiz 34


932. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Kim, sevâbına inanarak, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek bir müslüman cenazesi ile birlikte gider ve namazı kılınıp gömülünceye kadar beklerse, her biri Uhud dağı kadar olan iki kîrât sevapla döner. Kim de cenaze namazını kılar, defnolunmadan önce ayrılırsa bir kîrât sevapla döner. ”
Buhârî, İmân 35. Ayrıca bk. Müslim, Cenâiz 56; İbni Mâce, Cenâiz 79
933. Ümmü Atıyye radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Biz hanımlar cenazeye iştirak etmekten men edildik. Fakat cenâze teşyii bize kesin olarak haram kılınmadı.
Buhârî, Cenâiz 29, İ’tisam 27; Müslim, Cenâiz 34–35. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 40; İbni Mâce, Cenâiz 50


CENAZE NAMAZINDA SAFLAR

{CENAZE NAMAZI KILANLARIN ÇOK OLMASI, CEMAATİN ÜÇ VEYA DAHA FAZLA SAF TEŞKİL ETMESİ}

934. Âişe radıyalallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi bir ölüye, sayıları yüzü bulan bir cemaat namaz kılar ve hepsi de ona şefaatçi olursa, onların bu duaları kabul olunur. ”
Müslim, Cenâiz 58. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 40; Nesâî, Cenâiz 78
935. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:
“Bir müslüman ölür de cenaze namazını Allah’a şirk koşmamış kırk kişi kılarsa, Allah onların cenaze hakkındaki dualarını kabul eder. ”
Müslim, Cenâiz 59. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 41; İbni Mâce, Cenâiz 19
936. Mersed İbni Abdullah el–Yezenî’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Mâlik İbni Hübeyre radıyallahu anh, cenaze namazı kılacağı zaman cemaatı az bulursa, onları üç saf hâlinde dizer sonra da şöyle derdi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Üç saf cemaatin cenaze namazını kıldığı kişi, cenneti hakeder” buyurdu.
Ebû Dâvûd, Cenâiz 39; Tirmizî, Cenâiz 40
CENÂZE NAMAZINDA OKUNACAK DUALAR

937. Ebû Abdurrahman Avf İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir cenaze namazı kıldı. Onun şöyle dua ettiğini duydum ve ezberledim:
Allahım! Onu bağışla, ona rahmet et, onu azap ve sıkıntılardan koru. Kusurlarını affet. Cennetten nasibini ihsan et, gireceği yeri(kabrini) genişlet! Onu su ile, karla ve buzla yıka. Beyaz giysileri kirden (ve pisten) temizler gibi onu günahlarından arındır. Kendi evinden daha güzel bir ev, ailesinden daha hayırlı bir aile, eşinden daha hayırlı bir eş ver. Onu cennete koy, kabir ve cehennem azabından koru. ”
İbni Avf diyor ki, bu güzel duaları duyunca “keşke ölen ben olsaydım” diye içimden geçirdim.
Müslim, Cenâiz 85. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 38 ; İbni Mâce, Cenâiz 23
938. Ebû Hüreyre, Ebû Katâde ve Ebû İbrahim el–Eşhelî’nin sahâbî olan babasından radıyallahu anhüm rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir cenaze namazı kıldı ve şöyle dua etti:
Allahım! Dirilerimizi ve ölülerimizi, küçüklerimizi ve büyüklerimizi, erkeklerimizi ve kadınlarımızı, burada bulunanlarımızı ve bulunmayanlarımızı bağışla! Allahım! Bizden hayatta bırakacaklarını İslâm üzre yaşat. Öldüreceklerini iman ile öldür. Bizi bu cenazede bulunmanın sevabından mahrum etme ve ondan sonra bizi fitneye düşürme!”
Tirmizî, Cenâiz 38 (Eşhelî ve Ebû Hüreyre’den); Ebû Dâvûd, Cenâiz 56 (Ebû Hüreyre ve Ebû Katâde’den). Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 77; İbni Mâce, Cenâiz 23
939. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim” demiştir:
“Cenaze namazı kıldığınız zaman, ölen kimseye ihlâsla dua ediniz!”
Ebû Dâvûd, Cenâiz 56
940. Yine Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem cenaze namazında şöyle dua etmiştir:
“Allahım! Bu cenazenin Rabbi sensin, onu sen yarattın, İslâm’a sen hidâyet ettin. Şimdi onun ruhunu da sen aldın. Onun gizlisini–açığını en iyi sen bilirsin. Biz senin huzuruna, ona şefaatçi olarak geldik, onu bağışla!”
Ebû Dâvûd, Cenâiz 56

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
941. Vâsile İbnü’l–Eska‘ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bize müslümanlardan birinin cenaze namazını kıldırmıştı. Onun şöyle dua ettiğini duydum:
Allahım! Falan oğlu falan sana emanettir ve senin güvencene sahiptir. Artık onu kabir fitnesinden ve cehennem azabından koru. Sen sözünde duran ve hamde lâyık olansın. Allahım! Onu bağışla ve ona rahmet et. Şüphesiz bağışlayan ve merhamet eden sensin. .
Ebû Dâvûd, Cenâiz 56; İbni Mâce, Cenâiz 23

942. Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre o, kızının cenaze namazında dört defa tekbir aldı. Dördüncü tekbirden sonra, iki tekbir arasında durduğu kadar durup kızının bağışlanmasını diledi ve ona dua etti. Sonra da “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapardı” dedi.
Bir başka rivayette şu ifadeler yer almaktadır: “Dört tekbir aldıktan sonra o kadar bekledi ki, biz onun beşinci defa tekbir alacağını sandık. Sonra sağına ve soluna selâm verdi. Namazdan sonra; “Bu yaptığın nedir?” dedik. O da bize, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığını gördüğüm şeye bir ilave yapmış değilim, ” ya da “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapardı” diye cevap verdi.
Hâkim, el–Müstedrek, I, 360 (Hâkim, “hadis sahihtir” der). Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 24


CENAZEYİ SÜRATLİ TAŞIMAK


943. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Cenâzeyi süratli taşıyın. Eğer o iyi bir kişi ise, bu onun için bir hayırdır; onu bir an evvel kabirdeki hayır ve sevabına kavuşturmuş olursunuz. Yok eğer iyi bir kişi değilse, bu da bir şerdir; onu çabucak omuzlarınızdan atmış olursunuz. ”
Buhârî, Cenâiz 51; Müslim, Cenâiz 50, 51. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 46; Tirmizî, Cenâiz 30; İbni Mâce, Cenâiz 15



944. Ebû Sa’îd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyururdu:
Ölü tabuta konup da erkekler onu omuzlarına aldıkları zaman, eğer o iyi bir kişi ise; “beni bir an önce yerime ulaştırınız!” der; eğer iyi biri değilse, “eyvah, beni bu tabut ile nereye götürüyorsunuz?” diye feryat eder. Ölünün bu seslenişini insanlardan başka her yaratık işitir. Şayet insan bu sözleri işitecek olsaydı, düşüp bayılırdı. ”
Buhârî, Cenâiz 50, 52, 90. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 44
ÖLÜNÜN BORCUNU HEMEN ÖDEMEK

{ÖLÜNÜN BORCUNU HEMEN ÖDEMEK, ONU BİR AN ÖNCE DEFNE HAZIRLAMAK, ANCAK ANSIZIN ÖLMÜŞ İSE ÖLDÜĞÜ İYİCE ANLAŞILINCAYA KADAR BEKLETMEK}

945. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Mü’minin ruhu, ödeninceye kadar borcuna bağlı kalır”
Tirmizî, Cenâiz 74. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sadakât 12



946. Husayn İbni Vahvah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Talha İbni’l–Berâ İbni’l–Âzib radıyallahu anhümâ hastalanmıştı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete geldi. (Çıkarken) şöyle buyurdu:
Talha’ya ölümün yaklaştığını görüyorum. Ölecek olursa bana haber verin; techiz ve tekfini işinde elinizi çabuk tutun. Çünkü bir müslümanın cesedini ailesi yanında bekletmek uygun değildir. ”
Ebû Dâvûd, Cenâiz 34



MEZAR BAŞINDA VAAZ VE NASİHAT ETMEK

947. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Bakîü’l–ğarkad Kabristanı’nda bir cenazenin defni için bulunuyorduk. Derken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem elinde baston olduğu halde yanımıza geldi, oturdu. Biz de çevresine oturduk. Başını eğdi ve bastonuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra da şöyle buyurdu:
– “İçinizde, cennet veya cehennemdeki yeri önceden bilinmeyen kimse yoktur. ” Orada bulunanlar:
– Ey Allahın Resûlü! Biz akıbetimizi ezeldeki o yazıya havale edip ameli bırakalım mı? dediler. Hz. Peygamber:
“– (Hayır) siz görevinizi yapmaya bakın. Herkes niçin yaratıldı ise onu kolayca elde eder” buyurdu.
Râvi hadisin bundan sonraki kısmını da rivayet etti.
Buhârî, Cenâiz 83, Tefsîru sûre( 92 )3, 4, 5, 7, Kader 4, Tevhîd 54; Müslim, Kader 6–8. Ayrıca bk. Tirmizî, Kader 3; İbni Mâce, Mukaddime 10
MEZAR BAŞINDA DUA

{ÖLÜYÜ DEFNETTİKTEN SONRA DUA VE İSTİĞFAR ETMEK, KUR’AN OKUMAK İÇİN BİR SÜRE MEZAR BAŞINDA OTURMAK}

948. Ebû Abdullah veya Ebû Leylâ künyeleriyle de bilinen Ebû Amr Osman İbni Affân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir ölü defnedildikten sonra kabri başında durdu ve şöyle buyurdu:
Kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz ve Allah’tan ona başarılar dileyiniz. Çünkü o şu anda sorgulanmaktadır”.
Ebû Dâvûd, Cenâiz 69


949. Amr İbni’l–Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
“Beni kabrime defnettiğiniz zaman, bir deve kesip etini parçalayacak kadar mezarımın başında bekleyin ki, sizin varlığınızla yeni hayatıma alışma imkânı bulayım ve Rabbimin elçilerine vereceğim cevapları hazırlayayım. ”
Müslim, îmân 192
ÖLÜ ADINA SADAKA VERMEK VE ONA DUA ETMEK

950. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam;
– Annem ansızın öldü. Öyle sanıyorum ki, şayet konuşabilseydi, sadaka verilmesini vasiyyet ederdi. Şimdi ben onun adına sadaka versem, sevabı ona ulaşır mı? diye sordu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de:
Evet” buyurdu.
Buhârî, Cenâiz 95, Vasâyâ 19; Müslim, Zekât 51. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 15; Nesâî, Vasâyâ 7; İbni Mâce, Vasâyâ 8


951. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
İnsan ölünce, şu üçü dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka–i câriye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlat. ”
Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst