Riyâzü's Sâlihîn

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
581. Übey İbni Kâ’b radıyallahu şöyle dedi:
Gecenin üçte biri geçince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem uyanıp kalktı ve şöyle buyurdu:
“İnsanlar! Allah’ı zikredin! Yeri yerinden oynatan birinci sûr üflenecek. Arkasından ikincisi gelecek. Ölüm bütün şiddetiyle gelip çatacak. Ölüm bütün şiddetiyle gelip çatacak. ”
Übey diyor ki, Hz. Peygamber’e:
– Yâ Resûlallah! Ben sana çok salavât–i şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir? diye sordum.
– “Dilediğin kadar”, buyurdu.
– Dualarımın dörtte birini salavât–i şerîfeye ayırsam uygun olur mu? diye sordum.
– “Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için iyi olur”, buyurdu.
– Öyleyse duamın yarısını salavât–i şerîfeye ayırayım, dedim.
– “Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için hayırlı olur”, buyurdu.
Ben yine:
– Şu halde üçte ikisi yeter mi? diye sordum.
– “İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için hayırlı olur”, buyurdu.
– Öyleyse duaya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât–ı şerîfe getirsem nasıl olur? deyince:
– “O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar” buyurdu.
Tirmizî, Kıyamet 23


582. Büreyde radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kabirleri ziyaret etmenizi yasaklamıştım. Ama artık ziyaret edebilirsiniz. ”
Müslim, Cenâiz 106, Edâhî 37. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 77; Tirmizî, Cenâiz 60; Nesâî, Cenâiz 100

Başka bir rivayete göre şöyle buyurdu:
“Kabirleri ziyaret etmek isteyen ziyaret etsin. Çünkü kabir ziyareti bize âhireti hatırlatır”
Tirmizî, Cenâiz 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz 77


583. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Âişe’nin yanında kaldığı gecelerin sonuna doğru Bakî mezarlığına giderek şöyle derdi:
“Selâm size, ey mü’minler diyârı! Başınıza geleceği söylenen şeylerle nihâyet karşılaştınız. Şimdilik ileri bir tarihe bırakıldınız. İnşallah yakında biz de aranıza katılacağız.
Allahım! Bakîü’l–garkad mezarlığında yatanları bağışla!”
Müslim, Cenâiz 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 79; Nesâî, Cenâiz 103; İbni Mâce, Cenâiz 36, Zühd 36



584. Büreyde radıyallahu anh şöyle dedi:
Hz. Peygamber ashâb–ı kirâma, kabristana gittikleri zaman şöyle demelerini öğretirdi:
“Selâm size, ey bu diyârın mü’min ve müslim halkı! İnşallah yakında biz de aranıza katılacağız. Allah’ın bizi de sizi de bağışlamasını dilerim. ”
Müslim, Cenâiz 104. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 103; İbni Mâce, Cenâiz 36


585. İbni Abbas radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de bazı kabirlere uğradı. Yüzünü onlara dönerek şöyle buyurdu:
“Selâm size, ey bu kabirlerde yatanlar! Allah bizi de sizi de bağışlasın. Siz bizden önce gittiniz. Biz peşinizden geleceğiz. ”
Tirmizî, Cenâiz 59


586. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbiriniz ölmeyi istemesin. Zira ölmeyi isteyen kimse eğer iyi biriyse, belki daha çok hayır ve iyilik yapar. Şayet kötü biriyse, olabilir ki, tövbe edip Allah’ın rızâsını kazanmaya çalışır. ”
Buhârî, Temennî 6; Müslim, Zikir 10. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce, Zühd 31

Müslim’in Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den bir başka rivayetine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbiriniz ölmeyi istemesin. Ölüm kendiliğinden gelmeden önce de öleyim diye dua etmesin. İnsan ölünce hiçbir iyilik yapamaz. Mü’minin hayatta kalması iyiliklerini çoğaltır. ”
Müslim, Zikir 13. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 1


587. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Başa gelen bir sıkıntı sebebiyle hiçbiriniz ölmeyi istemesin. Eğer ölümü istemek zorunda kalırsa şöyle desin:
Allahım! Yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece hayat ver. Ölmek benim için daha hayırlı olduğu zaman canımı al!”
Buhârî, Merdâ 19, Daavât 30; Müslim, Zikir 10. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1, 2; İbni Mâce, Zühd 31


588. Kays İbni Ebû Hâzim şöyle dedi:
Habbâb İbnü’l–Eret’i hastalığından dolayı ziyaret etmek için yanına gittik. Vücudunu yedi yerden dağlamıştı.
Habbâb dedi ki:
Eski dostlarımız dünyaya kapılmadan göçüp gittiler. Biz ise o kadar çok mala sahip olduk ki, koyacak yer bulamayıp toprağa gömdük. Şayet Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ölmek için dua etmeyi yasaklamasaydı, Allah’tan canımı almasını isterdim.
(Râvi Kays İbni Ebû Hâzim diyor ki: )
Bir başka zaman Habbâb’ın yanına gittiğimizde duvar örüyordu. Bize şunları söyledi:
Müslüman, Allah için harcadığı her şeyden sevap kazanır. Yalnız şu çamura verdiklerinden eline bir şey geçmez.
Buhârî, Merdâ 19, Daavât 30, Rikâk 7, Temennî 6; Müslim, Zikir 12. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 40, Nesâî, Cenâiz 2


589. Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anhümâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır.
Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır.
Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arâzisi de haram kıldığı şeylerdir.
Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalbdir. ”
Buhârî, Îmân 39, Büyû’ 2; Müslim, Müsâkat 107, 108. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû’ 3; Tirmizî, Büyû’ 1; Nesâî, Büyû’ 2, Kudât 11; İbni Mâce, Fiten 14


590. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre:
Peygamber aleyhisselâm yolda bir hurma buldu ve:
“Bu hurmanın sadaka olması ihtimâlinden korkmasaydım, onu yerdim” buyurdu.
Buhârî, Büyû’ 4, Lukata 6; Müslim, Zekât 164–166. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 29

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
591. Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“İyilik güzel ahlâktan ibarettir. Günah ise kalbini tırmalayıp durduğu halde insanların bilmesini istemediğin şeydir. ”
Müslim, Birr 14, 15. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 52


592. Vâbisa İbni Ma’bed radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzûruna varmıştım. Bana:
– “İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.
– Evet, dedim.
O zaman şunları söyledi:
– “Kalbine danış.
İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir.
Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvâlar verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir. ”
Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227–228; Dârimî, Büyû’ 2

593. Ebû Sirva’a Ukbe İbni Hâris radıyallallahu anh’den rivayet edildiğine göre, kendisi Ebû İhâb İbni Azîz’in kızı ile evlenmişti. Bu olay üzerine bir kadın çıka geldi ve:
– Ben Ukbe’yi de, evlendiği kadını da emzirmiştim, dedi.
Ukbe o kadına:
– Beni emzirdiğini bilmiyorum. Üstelik bunu bana hiç söylemedin, dedi. Sonra da bineğine atlayıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e danışmak üzere Medine’ye gitti. Oraya varır varmaz meseleyi Peygamber aleyhisselâm’a açtı.
Allah’ın Resûlü:
– “Mâdemki böyle deniyor; o kadınla nasıl evli kalabilirsin?” buyurunca, Ukbe ile karısı ayrıldı ve kadın bir başkasıyla evlendi.
Buhârî, İlim 26, Büyû’ 3, Şehâdât 4, 13, 14, Nikâh 23. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Akdiye 18; Tirmizî, Radâ’ 4


594. Hasan İbni Ali radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu kendisinden duyup ezberledim:
“Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyene bak!”
Tirmizî, Kıyâmet 60. Ayrıca bk. Buhârî, Büyû’ 3; Nesâî, Kazâ 11


595. Âişe radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Ebû Bekir es–Sıddîk radıyallahu anh’ın bir kölesi vardı. Bu köle kazancının belli bir kısmını Ebû Bekir’e verir, o da bundan yerdi.
Yine bir gün köle kazandığı bir şeyi getirdi, Ebû Bekir de onu yemeğe başladı. Köle Ebû Bekir’e:
– Yediğin şeyin ne olduğunu biliyor musun? diye sordu. Ebû Bekir de:
– Söyle bakalım, neymiş? diye açıklamasını istedi. Köle şunları söyledi:
– Falcılıktan anlamadığım halde, Câhiliye devrinde birine falcılık yaparak adamı aldatmıştım. Bugün onunla karşılaştık. Adam o yaptığım işe karşılık, işte bu yediğin şeyi çıkarıp verdi.
Bunun üzerine Ebû Bekir parmağını ağzına sokarak yediklerinin hepsini kustu.
Buhârî, Menâkıbü’l–ensâr 26

596. Nâfi’den rivayet edildiğine göre:
Ömer İbnü’l–Hattâb radıyallahu anh ilk hicret eden sahâbîlere dörder bin, oğlu Abdullah’a da üç bin beş yüz dirhem maaş bağlamıştı.
Hz. Ömer’e:
– Oğlun da ilk hicret edenlerden biridir. Onun hakkını niçin kıstın? diye sordular.
Hz. Ömer şunları söyledi:
– Oğlum babasıyla birlikte hicret etti. Bu sebeple yalnız başına hicret edenlerle bir tutulamaz.
Buhârî, Menâkıbü’l–ensâr 45
597. Atıyye İbni Urve es–Sa’dî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kul günaha girerim korkusuyla, yapılması sakıncalı olmayan bazı şeylerden bile uzak durmadıkça, müttakîler derecesine çıkamaz. ”
Tirmizî, Kıyâmet 19. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 24


İNSANLARDAN UZAK YAŞAMAK

{ZAMAN BOZULDUĞUNDA VEYA DİNDARCA YAŞAYAMAMAKTAN VE HARAMLARA DÜŞMEKTEN KORKULDUĞUNDA BİR KÖŞEYE ÇEKİLMENİN İYİ OLACAĞI}


598. Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Allah Teâlâ müttakî, gönlü zengin, kendi halinde işiyle ve ibadetiyle uğraşan kulunu sever. ”
Müslim, Zühd 11


599. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir sahâbî:
– Yâ Resûlallah! Hangi insan daha değerlidir? diye sordu.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Canıyla, malıyla Allah yolunda savaşan mü’min” buyurdu. O sahâbî:
– Sonra kimdir? diye sordu.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Dağ aralarına çekilip Rabbine ibadet eden kimse” buyurdu.
Bir başka rivayete göre ise:
“Allah’a karşı gelmekten sakınan ve kimseye zararı dokunmayan adam” buyurdu.
Buhârî, Cihâd 2, Rikak 34; Müslim, İmâre 122, 123. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 5; Tirmizî, Fezâilü’l–cihâd 24; Nesâî, Cihâd 7; İbni Mâce, Fiten 13


600. Yine Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Pek yakında müslümanın en hayırlı malı, dinini fitnelerden korumak için yanına alıp dağ başlarına ve otlak yerlere gideceği koyun olacaktır. ”
Buhârî, Îmân 12, Bed’ü’l–halk 15, Menâkıb 25, Rikak 34, Fiten 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Fiten 4, Nesâî, Îmân 30, İbni Mâce, Fiten 13
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
601. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah Teâlâ’nın gönderdiği her peygamber mutlaka koyun gütmüştür” buyurdu. Bunun üzerine sahâbîleri:
– Sende mi güttün, yâ Resûlallah? diye sordular. Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Evet, Mekkelilerin koyunlarını Karârît mevkiinde güderdim” buyurdu.
Buhârî, İcâre 2, Enbiyâ 29, Et’ıme 50. Ayrıca bk. İbni Mâce, Ticâret 5
602. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“En hayırlı geçim yolunu tutanlardan biri, Allah için savaşmak üzere atının dizginlerine yapışan kimsedir. O kimse savaşa çağıran veya yardım isteyen bir ses duyunca, ölümü göze alıp atının sırtında o yana doğru uçar veya ölümün kol gezdiği yerlere dalar.
Yahut bir tepenin başında veya bir vâdinin içinde koyunlarını otlatan kimsedir. Bu zât namazını kılar, zekâtını verir, ölünceye kadar Rabbine ibadet eder ve insanlara hep iyilik yapar. ”
Müslim, İmâret 125. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 13


603. İyâz İbni Himâr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ bana: O kadar mütevâzi olun ki, kimse kimseye böbürlenmesin; kimse kimseye zulmetmesin, diye bildirdi. ”
Müslim, Cennet 64. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 40; İbni Mâce, Zühd 16, 23


604. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sadaka vermekle mal eksilmez. Allah Teâlâ affeden kulunun değerini artırır. Allah rızâsı için alçak gönüllü olanı Allah yüceltir. ”
Müslim, Birr 69. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 82


605. Enes radıyallahu anh çocukların yanından geçerken onlara selâm verdi ve:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de çocuklara böyle selâm verirdi, dedi.
Buhârî, İsti’zân 15; Müslim, Selâm 15. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 136; Tirmizî, İsti’zân 8; İbni Mâce, Edeb 14


606. Yine Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Medineli bir adamın hizmetçisi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in elinden tutar, onu istediği yere kadar götürürdü.
Buhârî, Edeb 61. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 16


607. Esved İbni Yezîd şöyle dedi:
Hz. Âişe’ye:
– Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem evinde ne yapardı? diye sordular.
O da şu cevabı verdi:
– Ailesinin hizmetinde bulunurdu. Namaz vakti gelince de namaza giderdi.
Buhârî, Ezân 44, Nefekât 8, Edeb 40. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 45


608. Ebû Rifâ’a Temîm İbni Üseyd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe okurken yanına vardım ve:
Yâ Resûlallah! Dinini bilmeyen bir garip geldi. Dinini sorup öğrenmek istiyor, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana dönüp baktı. Hutbeyi kesip yanıma geldi. Hemen ona bir sandalye getirdiler. Üzerine oturdu ve Allah Teâlâ’nın kendisine öğrettiği bazı şeyleri bana öğretmeye başladı. Sonra tekrar hutbesine dönerek konuşmasını tamamladı.
Müslim, Cum’a 60. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 122


609. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yemek yediği zaman üç parmağını da yalardı ve bu konuda şöyle buyururdu:
“Herhangi birinizin lokması yere düştüğü zaman, bulaşan şeyi temizleyip lokmayı yesin. Onu şeytana bırakmasın. ”
Resûl–i Ekrem tabağın sıyrılmasını emrederek:
“Zira bereketin yemeğin neresinde bulunduğunu bilemezsiniz” buyurdu.
Müslim, Eşribe 136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et’ıme 49; Tirmizî, Et’ıme 11

610. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah Teâlâ’nın gönderdiği her peygamber mutlaka koyun gütmüştür” buyurdu.
Bunun üzerine sahâbîleri:
– Sende mi güttün, yâ Resûlallah? diye sordular.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Evet, Mekkelilerin koyunlarını Karârît mevkiinde güderdim” buyurdu.
Buhârî, İcâre 2, Enbiyâ 29, Et’ıme 50. Ayrıca bk. İbni Mâce, Ticâret 5

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
611. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Eğer paça veya kürek eti yemeğe davet edilsem, derhal giderim. Şayet bana kürek veya paça hediye edilse, hemen kabul ederim. ”
Buhârî, Hibe 2, Nikâh 73; Müslim, Nikâh 104


612. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah’ın devesi Adbâ, yarışta birinciliği başkasına vermezdi; yahut yarışı başkasına kolay kolay bırakmazdı. Bir gün binek devesine binmiş bir bedevi geldi ve yarışta onu geçti. Bu durum müslümanlara pek ağır geldi. Bu hali farkeden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dünyada yükselen bir şeyi alçaltmak, Allah’ın değişmez kanunudur. ”
Buhârî, Cihâd 59, Rikak 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 8; Nesâî, Hayl 14


614. Seleme İbni Ekva’ radıyallahu anh şöyle dedi:
Adamın biri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında sol eliyle yemek yiyordu. Resûl–i Ekrem ona:
– “Sağ elinle ye!” buyurdu. Adam:
– Yapamıyorum, diye cevap verdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem adama:
– “Yapamaz ol!” buyurdu.
Seleme’nin dediğine göre adam kibirinden dolayı böyle söylemişti. Resûlullah’ın bedduasını alınca, elini ağzına götüremez oldu.
Müslim, Eşribe 107


615. Hârise İbni Vehb radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir. ”
Buhârî, Eymân 9, Tefsîru sûre (68), 1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47. Ayrıca bk. Tirmizî, Cehennem 13; İbni Mâce, Zühd 4



616. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennet ile cehennem münakaşa ettiler.
Cehennem:
– Bende zorbalar ve kibirliler var, dedi.
Cennet:
– Bende yalnız zayıflar ve yoksullar var, dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ onların çekişmesini şöyle halletti:
– Ey cennet! Sen benim rahmetimsin, dilediğime seninle merhamet ederim.
Ey cehennem! Sen de benim azâbımsın. Dilediğime seninle azâb ederim. Ben her ikinizi de dolduracağım. ”
Müslim, Cennet 34; Buhârî, Tefsîru sûre (50), 1, Tevhid, 25. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 22



617. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Böbürlenerek elbisesini yerde sürüyen kimsenin suratına Allah Teâlâ kıyamet gününde bakmaz. ”
Buhârî, Libâs 1, 2, 5, Fezâilü’s–sahâbe 5; Müslim, Libâs 42–48. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 25–27; Tirmizî, Libâs 8–9; İbni Mâce, Libâs 6, 9

618. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azâba uğrarlar.
Bunlar; zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümdar, kibirlenen fakirdir. ”

Müslim, Îmân 172. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 25; Nesâî, Zekât 75, 77


619. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
“Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
Yücelik ve kudret (izzet) benim izârım, büyüklük de benim ridâm sayılır. Bunlardan biri kendisinde de varmış gibi davranan olursa, onun cezasını veririm. ”
Müslim, Birr 136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 26; İbni Mâce, Zühd 16


620. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Vaktiyle kendini beğenmiş bir adam güzel elbisesini giymiş, saçını taramış, çalım satarak yürüyordu. Allah Teâlâ onu yerin dibine geçiriverdi. O şahıs kıyamete kadar debelenerek yerin dibini boylamaya devam edecektir. ”
Buhârî, Enbiyâ 54, Libâs 5; Müslim, Libâs 49, 50. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 47; Nesâî, Zînet 101
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
621. Seleme İbni Ekva’ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zalimler grubuna kaydedilir. Böylece zalimlere verilen ceza ona da verilir. ”
Tirmizî, Birr 61


622. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en güzel ahlâklısı idi.
Buhârî, Edeb 112; Müslim, Mesâcid 267, Edeb 30. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 1; Tirmizî, Birr 69


623. Yine Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah’ın ellerinden daha yumuşak ne bir atlasa ne de bir ipeğe dokundum.
Resûlullah’ın kokusundan daha hoş bir râyiha koklamadım.
Resûlullah’a tam on yıl hizmet ettim. Bana bir defa bile “öf!” demedi. Yaptığım bir şeyden dolayı “Niye böyle yaptın?”, demediği gibi, yapmadığım bir şey sebebiyle “Şöyle yapsan olmaz mıydı?” da demedi.
Buhârî, Savm 53, Menâkıb 23; Müslim, Fezâil 82

624. Sa’b İbni Cessâme radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir yaban eşeği hediye etmiştim. Fakat Resûlullah onu kabul etmeyip bana geri verdi. Yüzüme bakıp da üzüldüğümü görünce:
“Hediyeni ihramda olduğumuz için almadık” buyurdu.
Buhârî, Cezâü’s–sayd 6, Hibe, 6, 17; Müslim, Hac 50–54. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 40; Tirmizî, Hac 26; Nesâî, Menâsik 79; İbni Mâce, Menâsik 92
625. Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e iyilik ve kötülüğün ne olduğunu sordum. Buyurdu ki:
“İyilik güzel ahlâktan ibarettir.
Günah ise kalbini tırmalayıp durduğu halde insanların bilmesini istemediğin şeydir. ”
Müslim, Birr 14, 15. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 52


626. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sözlerinde ve hareketlerinde hiçbir çirkinlik bulunmadığı gibi, çirkin olan hiçbir şeye de özenmezdi. Şöyle buyururdu:
“Hayırlınız, ahlâkı güzel olanınızdır. ”
Buhârî, Menâkıb 23, Fezâilü ashâbi’n–nebî 27, Edeb, 38–39; Müslim, Fezâil 68. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 47, 69


628. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır” buyurdu.
– İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:
– “Ağız ve cinsel organdır” buyurdu.
Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29


629. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Mü’minlerin iman bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır. ”
Tirmizî, Radâ’ 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünne, 15; İbni Mâce, Nikâh 50


630. Âişe radıyallahu anhâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Bir mü’min, güzel ahlâkı sayesinde, gündüz oruç tutup gece namaz kılan kimselerin derecesine ulaşır. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 7. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 62
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
631. Ebû Ümâme el–Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim.
Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim.
İyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim. ”
Ebû Dâvûd, Edeb 7. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 58; İbni Mâce, Mukaddime 7


632. Câbir ibni Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İyi huylu olanlarınız, içinizde en çok sevdiğim ve kıyamet günü bana en yakın mesafede bulunacak kimselerdir. Güzel sohbet ediyor dedirmek için uzun uzun konuşanlar, sözünü beğendirmek için avurdunu şişire şişire laf edenler ve bilgiçlik etmek için lugat paralayanlar ise en sevmediğim ve kıyamet günü bana en uzak mesafede bulunacak kimselerdir. ”
Ashâb–ı kirâm:
– Yâ Resûlallah! Güzel sohbet ediyor dedirmek için uzun uzun konuşanları, sözünü beğendirmek için avurdunu şişire şişire laf edenleri biliyoruz. Fakat bilgiçlik taslamak için lugat paralayanlar (mütefeyhik) dediğiniz kimlerdir? diye sorduklarında:
– “Kibirlenen kimselerdir” cevabını verdi.
Tirmizî, Birr 71


633. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdülkaysoğullarından Eşecc’e:
“Sende Allah’ın sevdiği iki özellik vardır: Yumuşak huyluluk ve ihtiyatkârlık” buyurdu.
Müslim, Îmân 25, 26. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 149; Tirmizî, Birr 66; İbn; Mâce, Zühd 18


634. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ kullarına lutufkârdır. Onlara her işte kolaylık gösterilmesine memnun olur. ”
Buhârî, İstitâbe 4, İsti’zân 22, Edeb 35; Müslim, Birr 48, Selâm 10. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 12; İbni Mâce, Edeb 9


635. Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ kullarına lutufkârdır. Onlara kolaylık gösterilmesine memnun olur. Zorluk çıkaranlara ve başkalarına vermediği başarıyı ve sevabı, kolaylık gösterenlere verir. ”
Müslim, Birr 77. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 10; İbni Mâce, Edeb 9


636. Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Nerede kolaylık varsa, orada güzellik vardır. Kolaylığın bulunmadığı her şey çirkindir. ”
Müslim, Birr 78. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 10

637. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Bedevînin biri Mescid–i Nebevî’de küçük abdestini bozmuştu. Sahâbîler onu azarlamaya kalkıştı. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Adamı kendi haline bırakın. Abdest bozduğu yere bir kova (veya büyük bir kova) su dökün. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil. ”
Buhârî, Vudû’ 58, Edeb 80. Ayrıca bk. Müslim, Tahâret, 98–100; Ebû Dâvûd, Tahâret 136; Tirmizî, Tahâret 112; İbni Mâce, Tahâret 78


638. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz. ”
Buhâr, İlim 11, Edeb 80, Cihâd 164; Müslim, Cihâd 6–7. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 17


639. Cerîr İbni Abdullah radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Yumuşak davranamayan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış sayılır. ”
Müslim, Birr 74–76. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 10; Tirmizî, Birr 67; İbni Mâce, Edeb 9

640. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– Bana öğüt ver, dedi. O da:
– “Kızma!” buyurdu.
O zât isteğini birkaç defa tekrarladı.
Resûl–i Ekrem de her defasında “Kızma!” buyurdu.
Buhârî, Edeb 76. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 73
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
641. Ebû Ya’lâ Şeddâd ibni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ her varlığa iyi davranılmasını emretmiştir. Öyleyse canlı bir varlığı öldürmeniz gerektiğinde, bu işi can yakmayacak şekilde yapın. Bir hayvanı boğazlayacağınız zaman, ona eziyet vermeyecek güzel bir şekilde kesin. Bu işi yapacak olan kimse bıçağını iyice bilesin, hayvana acı çektirmesin. ”
Müslim, Sayd 57. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edâhî 11; Tirmizî, Diyât 14; Nesâî, Dahâyâ 22, 26, 27; İbni Mâce, Zebâih 3.



642. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki şeyden birini yapma konusunda serbest bırakıldığı zaman, günah olmadığı takdirde mutlaka onların en kolayını seçerdi. Yapılacak şey günah ise, ondan en uzak duran kendisi olurdu. Allah’ın yasakları çiğnenmediği sürece şahsı adına hiçbir şeyden dolayı intikam almamış; Allah’ın yasağı çiğnenmişse, onun cezasını mutlaka vermiştir.
Buhârî, Menâkıb 23, Edeb 80, Hudûd 10; Müslim, Fezâil 77, 78. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 4


643. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cehenneme kimin girmeyeceğini veya cehennemin kimi yakmayacağını size haber vereyim mi? Cana yakın olan, herkesle iyi geçinen, yumuşak başlı olup insanlara kolaylık gösteren kimseleri cehennem yakmaz. ”
Tirmizî, Kıyâmet 45


644. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre bir gün Peygamber aleyhisselâm’a:
– Uhud Gazvesi’nin yapıldığı günden daha zor bir gün yaşadın mı? diye sordu.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:
– “Evet, senin kavminden çok kötülük gördüm. Bu kötülüklerin en fenası, onların bana Akabe günü yaptığıdır. Tâifli Abdükülâl’in oğlu İbni Abdüyâlîl’e sığınmak istemiştim de beni kabul etmemişti. Ben de geri dönmüş derin kederler içinde yürüyüp gidiyordum. Karnüsseâlib’e varıncaya kadar kendime gelemedim. Orada başımı kaldırıp baktığımda, bir bulutun beni gölgelediğini gördüm. Dikkatlice bakınca, bulutun içinde Cebrâil aleyhisselâm’ı farkettim. Cebrâil bana seslenerek:
– Allah Teâlâ kavminin sana ne söylediğini ve seni himâye etmeyi nasıl reddettiğini duymuştur. Onlara dilediğini yapması için de sana Dağlar Meleği’ni göndermiştir, dedi.
Bunun üzerine Dağlar Meleği bana seslenerek selâm verdi. Sonra da:
– Ey Muhammed! Kavminin sana ne dediğini Cenâb–ı Hak işitti. Ben Dağlar Meleği’yim. Ne emredersen yapmam için Allah Teâlâ beni sana gönderdi. Ne yapmamı istiyorsun? Eğer dilersen şu iki dağı onların başına geçireyim, dedi. O zaman:
– Hayır, ben Cenâb–ı Hakk’ın onların soylarından sadece Allah’a ibadet edecek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim, dedim. ”
Buhârî, Bed’ü’l–halk 7; Müslim, Cihâd 111



645. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah yolunda savaşma hali dışında, ne bir kadına ne bir hizmetçiye, kısacası hiçbir kimseye eliyle vurmadı. Kendisine fenalık yapan kimseden intikam almaya kalkmadı. Yalnız Allah’ın yasak ettiği şeyler çiğnenince, o yasağı çiğneyenden Allah adına intikam alırdı.
Müslim, Fezâil 79. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 4; İbni Mâce, Nikâh 51
646. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış, kenarları sert ve kalın bir hırka vardı. Bir bedevî Resûl–i Ekrem’e yetişerek hırkasını sertçe çekti. Hırkanın boynuna gelen kısmına baktım, bedevînin sertçe çekmesinden dolayı hırkanın kenarı boynuna oturmuştu. Daha sonra bedevî:
– Ey Muhammed! Elinde bulunan Allah’a ait mallardan bana da verilmesini söyle, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bedevîye dönüp güldü. Sonra da ona bir şeyler verilmesini emretti.
Buhârî, Humüs 19, Libâs 18, Edeb 68; Müslim, Zekât 128. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 1; Nesâî, Kasâme, 24; İbni Mâce, Libâs 1
647. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, peygamberlerden birinin halini anlatışı hâlâ gözümün önündedir. O peygamberi kavmi dövüp kanlar içinde bırakmışlardı. O bu haldeyken bile yüzündeki kanları silerken şöyle diyordu:
“Allah’ım kavmimi bağışla! Çünkü onlar doğruyu bilmiyorlar. ”
Buhârî, Enbiyâ 54, İstitâbetü’l–mürteddîn 5; Müslim, Cihâd 105. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 23


648. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yiğit dediğin, güreşte rakibini yenen kimse değildir; asıl yiğit kızdığı zaman öfkesini yenen adamdır. ”
Buhârî, Edeb 76; Müslim, Birr 107, 108

SIKINTILARA KATLANMAK

649. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre bir adam:
– Yâ Resûlallah! Benim akrabam var. Ben kendilerini ziyaret ediyorum, onlar bana gelip gitmiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara anlayışlı davranıyorum, onlarsa bana kaba davranıyorlar, dedi.
Bunun üzerine Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Eğer dediğin gibi isen, onlara sıcak kül yutturmuş oluyorsun. Sen böyle davrandıkça, Allah’ın yardımı seninle beraberdir. ”
Müslim, Birr 22
650. Ebû Mes’ûd Ukbe İbni Amr el–Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam Peygamber aleyhisselâm’a gelerek:
– Filanca bize namaz kıldırırken o kadar uzatıyor ki, bu yüzden bazan sabah namazına gelemiyorum, dedi.
Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i hiçbir konuşmasında o günkü kadar öfkeli görmedim. Şöyle buyurdu:
– “İnsanlar! İçinizde nefret ettiren kimseler var! Kim imamlık yaparsa, namazı kısa kıldırsın; zira arkasındaki cemaatin içinde yaşlısı var, çocuğu var, iş güç sahibi olanı var. ”
Buhârî, İlim, 28, Ezân 61–63, Edeb 75, Ahkâm 13; Müslim, Salât 182–185. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâme 48

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
651. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Evimin sofasını üzerinde resimler bulunan bir perde ile ayırdığım gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir seferden dönmüştü. Resimli örtüyü görünce yüzü renkten renge girdi ve onu çekip kopardı. Sonra da bana şunları söyledi:
– “Âişe! Kıyamette insanların en şiddetli azâb görenleri, yaptıklarını Allah’ın yarattığına benzetenlerdir. ”
Buhârî, Libâs 91; Müslim, Libâs 91–92. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 45; Nesâî, Zînet 111


652. Yine Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri pek üzmüştü. Bunun üzerine:
– Bu konuyu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile kim görüşebilir? diye kendi aralarında konuştular. Bazıları:
– Buna Resûlullah’ın sevgilisi Üsâme İbni Zeyd’den başka kimse cesaret edemez, dediler.
Üsâme de onların istekleri doğrultusunda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile konuştu.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Üsâme’ye:
– “Allah’ın koyduğu cezalardan birinin uygulanmaması için aracılık mı yapıyorsun?” buyurduktan sonra kalkıp bir konuşma yaptı ve şunları söyledi:
“Sizden önceki milletlerin yok olmasına sebep, içlerinden soylu biri hırsızlık yapınca ona dokunmayıp, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca ona cezasını vermeleriydi. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, onun da elini keserdim. ”
Buhârî, Enbiyâ 54, Megâzî 53, Hudûd 11, 12; Müslim, Hudûd 8, 9. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 4; Tirmizî, Hudûd 6; Nesâî, Sârık 6; İbni Mâce, Hudûd 6


653. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mescid’in kıble duvarında bir tükürük gördü. Buna pek üzüldüğü yüzünden belli oldu. Hemen kalkıp onu eline aldığı bir çakıl taşıyla kazıdı. Sonra da şunları söyledi:
“İnsan namaza durduğu zaman Rabbine yönelmiş olur. Rabbi ise kendisiyle kıble arasındadır. O halde hiçbiriniz kıbleye karşı tükürmesin. Mecbur kalınca (cami dışında iken) sol tarafına veya ayağının altına tükürsün. ” Sonra cübbesinin bir ucunu tuttu, içine tükürüp kumaşı katladı “Veya böyle yapsın” buyurdu.
Buhârî, Salât 34–36, 39, Ezân 94, el–Amel fi’s–salât 12, Edeb 75; Müslim, Mesâcid 50–53, Zühd 74. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 22; Nesâî, Mesâcid, 32, 35; İbni Mâce, Mesâcid 10, İkâme 61


654. İbni Ömer radıyallahu anhümâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. ”
Buhârî, Cum’a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâret 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâret 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27


655. Ebû Ya’lâ Ma’kıl İbni Yesâr radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Cenâb–ı Hakk’ın, yönetici yaptığı bir kimse, yönettiği insanları aldatarak ölürse, Allah Teâlâ ona cennet yüzü göstermez. ”
Buhârî, Ahkâm 8; Müslim, Îmân 227–228, İmâre 21
Bir başka rivayette:
“Onlara sahip çıkıp korumazsa, cennetin kokusunu duyamaz”, şeklindedir.
Buhârî, Ahkâm 8

Müslim’in bir rivayetinde de şöyledir:
“Müslümanların işlerini üstlenip de onlar için çalışıp çabalamayan hiçbir yönetici, onlarla birlikte cennete giremez. ”
Müslim, Îmân 229, İmâre 22

656. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Benim şu evimde, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
“Allahım! Ümmetimin yönetimini üstlenip de onlara zorluk çıkaran kimseye sen de zorluk çıkar. Ümmetimin yönetimini üstlenip de onlara yumuşak davrananlara sen de yumuşaklık göster. ”
Müslim, İmâre 19. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 93, 258
657. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “İsrâiloğullarını peygamberler yönetirdi. Bir peygamber ölünce, yerine bir başka peygamber geçerdi. Fakat benden sonra peygamber gelmeyecek, birçok halifeler gelecektir. ”
Bunun üzerine ashâb–ı kirâm:
– Yâ Resûlallah! Bize bu konuda ne yapmamızı emredersin? diye sordular.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Halifelere başa geçiş sırasına göre bîat edin. Sonra onlara karşı görevinizi yapıp itaat edin. Onlar size karşı görevlerini yapmazlarsa, Allah’tan size yardım etmesini isteyin. Zira size karşı görevlerini yapıp yapmadıklarını Cenâb–ı Hak onlardan soracaktır. ”
Buhârî, Enbiyâ 50; Müslim, İmâre 44. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cihâd 42
658. Âiz İbni Amr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, kendisi Ubeydullah İbni Ziyâd’ın yanına girmiş ve ona şunları söylemiştir:
– Oğlum! Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i “Yöneticilerin en kötüsü insafsız ve katı kalpli olanlardır” buyururken dinledim. Sakın sen o yöneticilerden olma!
Müslim, İmâre 23. Hadîsin müttefekun aleyh olduğu söylenmişse de, bu rivayet Sahîh–i Buhârî’ de mevcut değildir
659. Ebû Meryem el–Ezdî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, kendisi Muâviye radıyallahu anh’a şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim:
– “Allah Teâlâ bir kimseyi müslümanların başına idareci yapar, o da halkın işlerinin bitirilmesine, ihtiyaç ve sıkıntılarının giderilmesine engel olmaya kalkarsa, kıyamet gününde Allah Teâlâ da onun işlerinin bitirilmesine, ihtiyaç ve sıkıntılarının giderilmesine engel olur. ”
Bunun üzerine Muâviye, halkın ihtiyaçlarını tesbit etmek için bir adamını görevlendirdi.
Ebû Dâvûd, İmâre 13; Tirmizî, Ahkâm 6
660. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yedi kimseyi Allah Teâlâ kendi gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyamet gününde, gölgesinde barındıracaktır. Bunlar:
Adaletli devlet reisi, Rabbine ibadet ederek yetişen genç, gönlü mescidlere bağlı kimse, birbirlerini Allah rızâsı için seven ve buluşmaları da ayrılmaları da bu sevgiye dayalı olan iki şahıs, itibarlı ve güzel bir kadın kendisiyle beraber olmak isteyince ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek buna yanaşmayan erkek, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren adam, tenhâda Allah’ı anıp gözleri yaşla dolan kişidir. ”
Buhârî, Ezân 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
661. Abdullah İbni Amr İbni’l–Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar. ”
Müslim, İmâre 18. Ayrıca bk. Nesâî, Âdâbü’l–kudât 1
662. Avf İbni Mâlik radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Devlet başkanlarınızın en hayırlısı, sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilen, size dua eden ve sizin duanızı alan kimselerdir. Devlet başkanlarınızın en kötüsü de, size buğzeden ve sizin buğzunuza hedef olan, size lânet eden ve lânetinizi alan kimselerdir. ”
Bunun üzerine:
– Yâ Resûlallah! Onlara karşı tavır takınalım mı? diye sorduk. Bize şu cevabı verdi:
– “Aranızda namaz kıldıkları sürece, hayır. Aranızda namaz kıldıkları sürece, hayır. ”
Müslim, İmâre 65, 66
663. İyâz İbni Himâr radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar:
Âdil ve başarılı devlet başkanı,
Yakınlarına ve müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi,
Ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır. ”
Müslim, Cennet 63
664. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir müslümanın, günah işlemesi emredilmediği sürece, sevdiği veya sevmediği bütün konularda devleti yöneten kimseye itaat etmesi şarttır. Bir günah işlemesi emredildiği zaman ise kimseyi dinleyip itaat etmez. ”

665. Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sözünü dinleyip itaat etmek üzere bîat ettiğimiz zaman bize:
“Gücünüz yettiği kadar” buyururdu.
Buhârî, Ahkâm 43; Müslim, İmâre, 90. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 24; İbni Mâce, Cihâd 41


666. Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Kim bağlılık sözü verdiği devlet başkanına karşı sebepsiz yere itaatsizlik ederse, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın huzuruna, tutunacağı hiçbir delili bulunmaksızın çıkar. Devlet başkanına bağlılık sözü vermeden ölen kimse, Câhiliye devrinde ölmüş gibi olur. ”
Müslim, İmâre 58
Yine Müslim’in bir başka rivayeti şöyledir:
“Cemaatten ayrılarak ölen kimse, Câhiliye devrinde ölmüş gibi olur. ”
Müslim, İmâre 53, 54
667. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Üzerinize tâyin edilen yönetici, başı kuru üzüm gibi siyah bir köle de olsa sözünü dinleyip kendisine itaat ediniz. ”
Buhârî, Ezân 54, 56, Ahkâm 4. Ayrıca bk. Buhârî, Cihâd 39


668. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Zenginken, fakirken; neşeliyken, kederliyken ve başkası sana tercih edilirken bile söz dinleyip itaat etmen şarttır. ”
Müslim, İmâre 35, 41, 42. Ayrıca bk. Buhârî, Fiten 2; Nesâî, Bey’at 1–5; İbni Mâce, Cihâd 41


669. Abdullah İbni Amr radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Bir seferde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Bir yerde konakladık. Kimimiz çadırını düzeltiyor, kimimiz ok atış tâlimleri yapıyor, kimimiz de otlayan hayvanların başında bulunuyorduk. Derken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in müezzini “Haydin namaza!” diye seslendi. Biz de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında toplandık. Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:
“Benden önceki bütün peygamberlerin görevi, ümmetlerini iyi olduğunu bildikleri şeye dâvet etmek, kötü olduğunu bildikleri şeyden de sakındırmaktı. Sizin içinde bulunduğunuz ümmetin huzur ve sükûnu, önce gelenler zamanında olacaktır. Daha sonrakilerin başına çeşitli belâlar ve bilmediğiniz kötülükler gelecektir. Öyle fitneler çıkacak ki, bu fitnelerin bir kısmı diğerinden daha hafif olacaktır. Yine öyle fitne ve kargaşa çıkacak ki, onu gören mü’min, işte beni bu mahveder diyecektir. Sonra ortalık sakinleşecek; arkasından öyle müthiş bir fitne çıkacak ki, mü’min, işte bundan kurtuluş yok, diyecektir. ”
“Bir kimse cehennemden kurtulup cennete girmeyi istiyorsa, Allah’a ve âhiret gününe imân etmiş olarak ölmelidir. Kendine yapılmasını istediği şeyleri o da başkalarına yapmalıdır. Bir kimse devlet başkanına bîat eder, elini tutup ona samimiyetle bağlanırsa, elinden geldiği kadar ona itaat etmelidir. Bu arada bir başkası ortaya çıkarak yönetimi ele geçirmeye çalışırsa, derhal onun boynunu vurunuz. ”
Müslim, İmâre 46. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 25; İbni Mâce, Fiten 9


670. Ebû Hüneyde Vâil İbni Hucr radıyallahu anh şöyle dedi:
Seleme İbni Yezîd el–Cu’fî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– Yâ Nebiyyallah! Başımıza kendi haklarını bizden isteyen, fakat bizim hakkımızı bize vermeyen yöneticiler tâyin edilirse, bize ne yapmamızı emredersin? diye sordu.
Resûl–i Ekrem onun bu sorusuna cevap vermedi. Bir daha sorunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Onların sözünü dinleyip kendilerine itaat edin. Onlar yapmaları gerekenden, siz de yapmanız gerekenden sorumlusunuz. ”
Müslim, İmâre 49–50. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 30
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
671. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Benden sonra adam kayırma olayları ve görmeye alışmadığınız işler meydana gelecektir” buyurdu. Bunun üzerine ashâb–ı kirâm:
– Yâ Resûlallah! Bizden o günleri görenlere ne emredersiniz? diye sordular.
Şöyle cevap verdi:
– “Yapmanız gereken görevleri yaparsınız, hakkınız olan şeyin size verilmesini Allah’tan niyâz edersiniz. ”

Buhârî, Fiten 2, Müslim, İmâre 45. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 25


672. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş, bana karşı gelen Allah’a karşı gelmiş olur. Devlet başkanına itaat eden bana itaat etmiş, devlet başkanına karşı gelen bana karşı gelmiş olur. ”

Buhârî, Cihâd 109, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 32, 33. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 27; İbni Mâce, Mukaddime 1, Cihâd 39



673. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Devlet yöneticisinden hoşa gitmeyen bir şey gören kimse sabretsin. Zira kim devlet başkanına itaatten bir karış dışarı çıkarsa, Câhiliye devrinde ölmüş gibi olur. ”

Buhârî, Fiten 2; Müslim, İmâre 56


674. Ebû Bekre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Kim devlet başkanına ihânet ederse, Allah da ona ihânetinin cezasını verir. ”

Tirmizî, Fiten 47. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 42, 49

675. Ebû Saîd Abdurrahman İbni Semüre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
“Abdurrahman İbni Semüre! Kimseden yöneticilik görevi isteme! Zira bu görev sen istemeden verilirse, Allah yardımcın olur. Eğer sen istediğin için verilirse, Allah’dan yardım göremezsin.
“Bir de bir şeye yemin ettikten sonra başka bir davranışı daha hayırlı görürsen, hayırlı olanı işleyip yeminin için keffâret öde!”

Buhârî, Ahkâm 5, 6, Eymân 1, Keffârât 10; Müslim, Eymân 19, İmâre 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 2; Tirmizî, Nüzûr 5; Nesâî, Âdâbü’l–kudât 5


676. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ebû Zer! Senin gerçekten zayıf olduğunu görüyorum. Kendim için ne istiyorsam senin için de onu isterim. İki kişiye bile olsa sakın başkan olma! Yetim malına da yöneticilik yapma!”

Müslim, İmâre 17. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vesâyâ 4; Nesâî, Vesâyâ 10



677. Yine Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
– Yâ Resûlallah! Beni vali tayin etmez misin? demiştim.
Eliyle omuzuma vurarak şöyle buyurdu:
– “Ebû Zer! Sen zayıf bir adamsın. İstediğin görev ise bir emanettir. Bu emaneti ehil olarak alan ve üzerine düşeni yapanlar müstesna, aslında bu görev kıyamet gününde bir rezillik ve pişmanlıktır. ”

Müslim, İmâret 16



678. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Siz memuriyet alma konusunda pek istekli davranacaksınız. Halbuki o yanıp tutuştuğunuz görev, kıyamet gününde bir pişmanlık sebebi olacaktır. ”

Buhârî, Ahkâm 7. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 39, Kudât 5



679. Ebû Saîd el–Hudrî ve Ebû Hüreyre radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ’nın gönderdiği her peygamberin ve başa geçirdiği her halifenin mutlaka iki yardımcısı olmuştur. Bunlardan biri ona doğru yolu gösterir ve buna teşvik eder. Diğeri kötü yolu gösterir ve ona teşvik eder. Günahtan uzak duran, Allah’ın koruduğu kimsedir. ”

Buhârî, Ahkâm 42, Kader 8. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 32


680. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ bir devlet başkanı hakkında hayır dilediği zaman, ona unuttuğunu hatırlatan, hatırladığını yapmaya yardım eden doğru sözlü bir yardımcı verir. Şayet Allah Teâlâ o devlet başkanı için hayır dilemezse, ona unuttuğunu hatırlatmayan, hatırladığını yapmaya yardım etmeyen kötü bir yardımcı verir. ”

Ebû Dâvûd, İmâre 4. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 33



681. Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh şöyle dedi:
Amcamın oğullarından ikisiyle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna girmiştim. Onlardan biri:
– Yâ Resûlallah! İdaresini Cenâb–ı Hakk’ın sana verdiği görevlerden birine bizi âmir tayin et! dedi. Öteki amca oğlu da benzeri bir şey söyledi.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Vallahi biz isteyeni veya görev hırsı bulunanı yönetici yapmıyoruz. ”
Buhârî, Ahkâm 7, İcâre 1, İstitâbetü’l–mürteddîn 2; Müslim, İmâre 15
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
II. BÖLÜM



EDEP




UTANMA DUYGUSU (HAYÂ), DEĞERİ VE BU DUYGUYA SAHİP OLMAYA TEŞVİK ETMEK

682. İbni Ömer radıyallâhu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, utangaç kardeşine bu huyunu terketmesini söyleyen Medine’li bir müslümanın yanından geçerken ona:
“Onu kendi haline bırak; zira hayâ imandandır” buyurdu.
Buhârî, Îmân 16, Edeb 77; Müslim, Îmân 57–59. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 7; Nesâî, Îmân 27; İbni Mâce, Mukaddime 9, Zühd 17.


683. İmrân İbni Husayn radıyallâhu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hayâ ancak hayır kazandırır. ”
Buhârî, Edeb 77; Müslim, Îmân 60

Müslim’in bir rivayetine göre ise:
“Hayânın hepsi hayırdır”, buyurdu.
Müslim, Îmân 61


684. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İman yetmiş (veya altmış) kadar daldan ibarettir. Bunların en yükseği lâ ilâhe illallah demek, en aşağısı da insana zarar veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Utanmak da imanın dallarından biridir. ”
Buhârî, Îmân 3; Müslim, Îmân 58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 14; Tirmizî, Birr 80; Nesâî, Îmân 16; İbni Mâce, Mukaddime 9


685. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem örtünme çağına girmiş bir genç kızdan daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bunu yüzüne bakınca anlardık.
Buhârî, Menâkıb 23, Edeb 72, 77; Müslim, Fezâil 67. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 17


686. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kıyamet gününde Allah Teâlâ’ya göre en fena insan, karısıyla mahremiyetini paylaştıktan sonra onun sırrını ifşâ eden kimsedir. ”
Müslim, Nikâh 123, 124. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 32.


687. Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, kızı Hafsa’nın dul kaldığı zamandan bahisle dedi ki:
– Osman İbni Affân ile karşılaştım ve ona Hafsa’dan söz ederek “İstersen sana Hafsa’yı nikâhlayayım” dedim. Osman:
– Hele bir düşüneyim, cevabını verdi. Aradan birkaç gün geçtikten sonra karşılaştığımızda, “Şimdilik evlenemeyeceğim” dedi. Sonra Ebû Bekir’e rastladım. Ona da:
– İstersen sana kızım Hafsa’yı nikahlayayım, dedim. O ise sustu; ağzını açıp da bir söz söylemedi. Bu sebeple ona Osman’a gücendiğimden daha fazla kızdım.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra Hafsa’ya Nebiyy–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem talip oldu. Ben de kızımı ona nikâhladım. O sıralarda Ebû Bekir’le karşılaştığımızda bana:
– Hafsa’yla evlenmemi istediğin, benim de sana cevap vermediğim zaman herhalde bana gücenmişsindir, dedi. Ben:
– Evet, diye cevap verdim. Ebû Bekir şunları söyledi:
– Bana bu konuyu açtığında sana bir cevap vermeyişimin sebebi, Hz. Peygamber’in Hafsa ile evlenmekten söz etmesidir. Elbette Resûlullah’ın sırrını ifşâ edemezdim. Şayet Nebiyy–i Muhterem Hafsa ile evlenmekten vazgeçseydi, elbette onunla evlenirdim.
Buhârî, Nikâh 33, 36, 46, Megâzî 12. Ayrıca bk. Nesâî, Nikâh 30


688. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımları onun yanında otururlarken Fâtıma tıpkı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi yürüyerek çıkageldi. Resûl–i Ekrem onu görünce sevindi ve “merhaba kızım”diyerek sağ veya sol yanına oturttu. Sonra Fâtıma’nın kulağına bir şeyler fısıldadı. Fâtıma yüksek sesle ağlamaya başladı. Onun aşırı üzüntüsünü görünce kulağına bir şey daha fısıldadı. Bu defa Fâtıma güldü. Fâtıma’ya:
– Hanımları yanındayken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sadece sana bir sır verdi; sen de ağladın, dedim ve Resûlullah kalkıp gidince, ona: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana ne söyledi?” diye sordum. Fâtıma:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sırrını kimseye söyleyemem, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince de:
– Senin üzerindeki analık hakkıma dayanarak Resûlullah’ın sana verdiği sırrı bana söylemeni istiyorum, dedim. Fâtıma:
– Şimdi olabilir, dedi ve şunları söyledi: Resûl–i Ekrem kulağıma ilk defa bir şey söylediğinde, Cebrâil’in nâzil olan Kur’an âyetlerini baştan sona okumak üzere her yıl bir –veya iki– defa geldiğini, fakat bu yıl aynı maksatla iki defa geldiğini söyledi ve “Ecelimin yaklaştığını anlıyorum; Allah’a karşı saygıda kusur etme ve sabırlı ol! Benim senden önce gitmem ne iyi!” buyurdu. Bunun üzerine gördüğün gibi çok ağladım. Benim çok üzüldüğümü görünce, kulağıma tekrar bir şeyler fısıldayarak: “Fâtıma! Mü’min hanımların – veya bu ümmetin kadınlarının– hanımefendisi olmak istemez misin?” buyurdu. O zaman da gördüğün gibi güldüm.
Buhârî, Menâkıb 25, Fezâilü ashâbi’n–nebî 12, Megâzî, 83, İsti’zân 43; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 97–99. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 64.


689. Sâbit el–Bünânî’nin rivayet ettiğine göre Enes İbni Mâlik ona şunları söyledi:
Ben çocuklarla oynarken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanıma geldi; bize selâm verdi ve beni bir işe gönderdi. Bu sebeple annemin yanına geç döndüm. Eve varınca annem:
– Niye geç kaldın? diye sordu.
– Resûlullah beni bir işe göndermişti; onun için geciktim, dedim. Annem:
– Neymiş o iş? diye sorunca:
– Bu bir sırdır, dedim. Bunun üzerine Annem:
– Resûlullah’ın sırrını kimseye söyleme, dedi.
Enes bu olayı anlattıktan sonra Sâbit el–Bünânî’ye şunları söyledi:
– Şayet bu sırrı birine açacak olsaydım, vallahi sana söylerdim, Sâbit!
Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 145, 146


690. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Münâfığın alâmeti üçtür:
Konuşunca yalan söyler.
Söz verince sözünde durmaz.
Kendisine bir şey emanet edilince hiyanet eder. ”
Buhârî, Îmân 24, Şehâdât 28, Vesâyâ 8, Edeb 69; Müslim, Îmân 107–108. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 14; Nesâî, Îmân 20

Müslim’in bir rivayetinde şu ilâve vardır:
“Oruç tutsa, namaz kılsa, müslüman olduğunu söylese de”
(Müslim, Îmân 109–110)

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
691. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Dört huy kimde bulunursa, o adam tam münafık olur. Bir kimsede bu huylardan biri bulunursa, o huydan vazgeçinceye kadar onda münafığın özelliklerinden biri var demektir. O dört huya sahip olan kimse:
Kendisine bir şey emanet edilince hiyânet eder.
Konuşunca yalan söyler.
Bir antlaşma yapınca sözünde durmaz.
Düşmanlık yapınca da aşırı gider. ”
Buhârî, Îmân 24, Mezâlim 17, Cizye 17; Müslim, Îmân 106. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 14; Nesâî, Îmân 20


692. Câbir radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Eğer Bahreyn’den zekât malı gelirse sana şöyle şöyle şöyle doldurup veririm” buyurdu. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vefat edene kadar Bahreyn’den mal gelmedi.
Bahreyn’den mal geldiği zaman Ebû Bekir radıyallahu anh:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in birine va’di veya borcu varsa bize baş vursun, diye ilân etti. Bunun üzerine onun huzuruna vararak:
– Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana böyle böyle demişti, dedim.
Ebû Bekir elini ganimet malına daldırıp bir avuç aldı. Bunları sayınca 500 tane olduğunu gördüm. O zaman Ebû Bekir bana:
– Bunun iki mislini daha al, dedi.
Buhârî, Kefâle 3, Hibe 18, Şehâdât 28, Farzu’l–humüs 15, Cizye 4, Megâzî 73; Müslim, Fezâil 60–61


693. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Abdullah! Falan adam gibi olma! Çünkü o, gece ibadetine devam ederken artık kalkmaz oldu. ”
Buhârî, Teheccüd 19; Müslim, Sıyâm 185. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 59; İbni Mâce, İkâme 174.


694. Adî İbni Hâtim radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yarım hurma vermek suretiyle de olsa kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar, güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar. ”
Buhârî, Edeb 34, Zekât 10, Rikak 49, 51, Tevhîd 36; Müslim, Zekât 66–70. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 37, Kıyâmet 1; Nesâî, Zekât 63–64; İbni Mâce, Mukaddime 13, Zekât 28


695. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Güzel söz sadakadır. ”
Buhârî, Edeb 34, Cihâd 128, Müslim, Zekât 56

696. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Din kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa, hiçbir iyiliği küçümseme. ”
Müslim, Birr 144. Ayrıca bk. Tirmizî, Et`ime 30, Birr 45

ANLAŞILIR ŞEKİLDE KONUŞMAK

{KARŞISINDAKİNE SÖZÜ AÇIK SEÇİK SÖYLEMEK VE İYİ ANLAMASI İÇİN GEREKTİĞİNDE TEKRARLAMAK}

697. Enes radıyallahu anh’in belirttiğine göre:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sözünün iyi anlaşılması için konuşmasını üç defa tekrarlardı. Bir topluluğun yanına varıp onları selâmlayacağı zaman üç defa selâm verirdi.
Buhârî, İlim 30, İsti’zân 13. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 28
698. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in konuşması, herkesin anlayacağı şekilde açık seçikti.
Ebû Dâvûd, Edeb 18


699. Cerîr İbni Abdullah radıyallahu anh’den:
Vedâ haccında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Halkı sustur da dinlesinler” dedikten sonra şöyle buyurdu:
“Benden sonra, birbirinin boynunu vuran kâfirlere benzemeyin”
Buhârî, İlim 43, Megâzî 77, Diyât 2, Edâhî 5; Müslim, Îmân 118–120, Kasâme 29. Ayrıca bk. Buhârî, Hac, 132, Hudûd 9, Tevhîd 24; Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Fiten 28
ÖĞÜT VERİRKEN ÖLÇÜLÜ OLMAK

700. Ebû Vâil Şakîk İbni Seleme şöyle dedi:
İbni Mes`ûd radıyallahu anh bize perşembe günleri vaaz ederdi. Adamın biri ona:
– Ebû Abdurrahman! Keşke bize her gün vaaz etsen, dedi.
İbni Mes`ûd ona şunları söyledi:
– Sizi usandırmamak için her gün vaaz etmiyorum. Nitekim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de, bıkıp usanmayalım diye, dinlemeye istekli olduğumuz günleri kollardı.
Buhârî, İlim 11, 12, Daavât 69; Müslim, Münâfikîn 82, 83. Ayrıca bk. Tirmizî Edeb 72
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
701. Ebü’l–Yakzân Ammâr İbni Yâsir radıyallahu anhümâ, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Bir adamın namazı uzun kıldırıp hutbeyi kısa kesmesi dini iyi bildiğini gösterir. Bu sebeple namazı uzun kıldırıp hutbeyi kısa kesiniz. ”
Müslim, Cum`a 47.
702. Muâviye İbni Hakem es–Sülemî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namaz kılarken cemâatten biri aksırdı. Ben de hemen “yerhamükellah” dedim. Cemaat bana dik dik bakmaya başladı. Bunun üzerine:
– Vay başıma gelenler! Yâhu bana niye öyle bakıyorsunuz? deyince de, ellerini uyluklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmaya çalıştıklarını görünce kızdım; ama yine de sustum.
Anam, babam Resûl–i Ekrem’e fedâ olsun. Ne ondan önce ne de ondan sonra kendisinden daha iyi bir öğretici görmedim. Vallahi beni ne azarladı ne dövdü ne de sövdü. Namazı kıldırıp bitirince bana:
“Bu ibadetin adı namazdır. Namaz kılarken dünya kelâmı konuşulmaz. Çünkü namaz tesbih, tekbir ve Kur’an okumaktan ibarettir” dedi veya buna benzer bir şey söyledi. Ben de:
– Yâ Resûlallah! Ben yeni müslüman oldum. Allah Teâlâ İslâmiyet’i gönderdiği halde hâlâ kâhinlere gidenlerimiz var! dedim. Bana:
“Sen kâhinlere gitme!” buyurdu. Ben tekrar:
– Aramızda uğursuzluğa inanan adamlar var, deyince de:
“Bu onların gönüllerinde hissettikleri bir duygudur. Bu duygu onları işlerinden alıkoymasın” buyurdu.
Müslim, Mesâcid 33. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 167
703. İrbâz İbni Sâriye radıyallahu anh:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize çok tesirli bir öğüt verdi. Bu öğütten dolayı kalpler ürperdi, gözler yaşardı, diyerek devamı ve tamamı “Sünneti Koruma” bahsinde geçen hadisi rivayet etti.
Tirmizî, İlim 16; Ebû Dâvûd, Sünnet 5. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 6
VAKAR VE AĞIRBAŞLILIK

704. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Hz. Peygamber’in küçük dili görünecek şekilde kahkahayla güldüğünü hiç görmedim. O sadece tebessüm ederdi.
Buhârî, Tefsîru sûre (46) 2, Edeb 68; Müslim, İstiskâ 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 104.


NAMAZA, İLİM MECLİSİNE VE BENZERİ İBADETLERE AĞIRBAŞLI VE VAKUR BİR ŞEKİLDE ÇAĞIRMAK


705. Ebû Hüreyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söyledi:
“Kâmet getirildiği zaman namaza koşarak değil, ağırbaşlı bir şekilde yürüyerek geliniz. Yetişebildiğiniz kadarını imamla birlikte kılınız; yetişemediğiniz rekâtları da kendiniz tamamlayınız. ”
Müslim’in rivayetinde şöyle bir ilâve vardır:
“Herhangi biriniz namaz kılmaya karar verdiği zaman artık namazda sayılır. ”
Buhârî, Ezan 20, 21, Cum`a 18; Müslim, Mesâcid 151–155. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 54; Tirmizî, Salât 127; Nesâî, İmâme 57; İbni Mâce, Mesâcid 14


706. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre o, Arefe günü Peygamber aleyhisselâm ile birlikte (Arafat’tan Müzdelife’ye) dönüyordu. Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem arka tarafta bazı kimselerin bağırıp çağırdığını, devesini dövdüğünü ve develerin böğürdüğünü duyunca, onlara kamçısıyla işaret ederek şöyle buyurdu:
“İnsanlar! Yavaş olun! Acelecilik yapmakla sevap kazanılamaz. ”
Buhârî, Hac 94; Müslim, Hac 268. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 63; Nesâî, Menâsik 203.


707. Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”
Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Îmân 74, 75, 77. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50; İbni Mâce, Edeb 4

708. Ebû Şüreyh Huveylid İbni Amr el–Huzâ`î radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söyledi:
– “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine câizesini versin”.
Ashâb–ı kirâm:
– Yâ Resûlallah! Misafirin câizesi nedir? diye sordular.
Peygamber aleyhisselâm da:
“Onu bir gün ve bir gece ağırlamaktır. Misafirlik üç gündür. Misafiri üç günden fazla ağırlamak ise sadakadır. ”
Buhârî, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Lukata 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 5; Tirmizî, Birr 43; İbni Mâce, Edeb 5

Müslim’in bir başka rivayetine göre şöyle buyurdu:
“Bir müslümanın din kardeşinin yanında onu günaha sokacak kadar kalması helâl değildir. ”
Ashâb–ı kirâm:
– Yâ Resûlallah! İnsan din kardeşini nasıl günaha sokar? diye sorunca:
– “Misafirini ağırlayacak bir şeyi bulunmayan kimsenin yanında oturup kalmakla” buyurdu.
Müslim, Lukata 15, 16


709. Ebû İbrâhim veya Ebû Muhammed yahut Ebû Muâviye Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hatice radıyallahu anhâ’yı cennette, içinde hiçbir gürültünün duyulmayıp hiçbir yorgunluğun hissedilmeyeceği, inciden yapılmış bir köşkle müjdeledi.
Buhârî, Umre 11, Menâkıbü’l–ensâr 20, Nikâh 108, Edeb 23, Tevhîd 32, 35; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe, 71–74. Ayrıca bk. Tirmizî, Menâkıb 61; İbni Mâce, Nikâh 56


710. Ebû Mûsâ el–Eş`arî radıyallahu anh’ın anlattığına göre bir gün evinde abdest alıp dışarı çıkarken kendi kendine: “Bugün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hiç ayrılmayacağım; hep onun yanında bulunacağım”, dedi. Sonra Mescid’e gidip oradaki sahâbîlere Peygamber aleyhisselâm’ın nerede olduğunu sordu. Onlar da:
– Şu tarafa doğru gitti, dediler.
Ebû Mûsâ olanları şöyle anlattı:
Resûl–i Ekrem’in gittiği yeri sora sora nihayet Eris Kuyusu’nun bulunduğu bahçede olduğunu öğrendim. Ben de bahçe kapısının yanına oturdum. Peygamber aleyhisselâm tuvalet ihtiyacını giderip abdest aldı. Ben de kalkıp yanına vardım. Baktım ki Eris Kuyusu’nun kenarındaki taşların üzerine, kuyu ağzındaki bileziğin tam ortasına oturmuş, baldırlarını açarak ayaklarını kuyuya sarkıtmış. Kendisine selâm verdikten sonra geri dönüp kapının yanına oturdum. Kendi kendime: “Bugün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kapıcısı olacağım”, dedim. O sırada Ebû Bekir radıyallahu anh gelerek kapıyı çaldı.
– Kim o? diye sordum.
– Ebû Bekir, dedi.
– Biraz bekle, dedikten sonra Peygamber aleyhisselâm’ın yanına vardım ve: Yâ Resûlallah! Ebû Bekir geldi, huzura girmek için izin istiyor, dedim.
“İzin ver ve onu cennetle müjdele”, buyurdu.
Geri dönüp Ebû Bekir’e:
– İçeri gir, Resûlullah seni cennetle müjdeliyor, dedim.
Ebû Bekir içeri girdi. Peygamber aleyhisselâm’ın sağ tarafına geçip onun yanına, kuyunun ağzındaki taşın üzerine oturdu ve tıpkı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi baldırlarını açarak ayaklarını kuyuya sarkıttı.
Ben de geri dönüp yerime oturdum. Ben evden çıkarken abdest almakta olan kardeşim arkamdan yetişecekti. Onu düşünerek kendi kendime: “Eğer Allah Teâlâ falanın hayrını dilerse onu buraya getirir”, dedim. O sırada birinin kapıyı ittiğini gördüm.
– Kim o? diye sordum.
– Ömer İbnü’l–Hattâb, dedi.
– Biraz bekle, dedikten sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına giderek selâm verdim ve: Ömer geldi, huzura girmek için izin istiyor, dedim.
“İzin ver ve onu cennetle müjdele”, buyurdu.
Ömer’in yanına dönerek:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem içeri girmene izin verdi ve seni cennetle müjdeledi, dedim.
Ömer içeri girdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sol tarafına geçerek kuyunun ağzındaki taşın üzerine oturdu ve ayaklarını kuyuya sarkıttı.
Ben de dönüp kapının yanına oturdum. Kardeşimi düşünerek kendi kendime: “Eğer Allah Teâlâ falanın hayrını dilerse onu buraya getirir”, dedim. Bu sırada biri gelip kapıyı itti.
– Kim o? diye sordum.
– Osman İbni Affân, dedi.
– Biraz bekle, diyerek Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gittim ve onun geldiğini haber verdim.
“İzin ver ve başına gelecek belâ ile birlikte onu cennetle müjdele”, buyurdu.
Geri döndüm ve:
– İçeri gir, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başına gelecek belâ ile birlikte seni cennetle müjdeliyor, dedim.
Osman içeri girdi. Kuyu bileziğinde oturacak yer kalmadığını görünce, onların karşılarında bir başka yere oturdu.
Saîd İbnü’l–Müseyyeb dedi ki: Ben bu oturuş şeklini onların kabirlerine yordum.
Buhârî, Fezâilü’s–sahâbe 5, Edeb 119, Fiten 17, Ahbâru’l–âhâd 3; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 29. Ayrıca bk. Tirmizî, Menâkıb 18.

Buhârî’nin bir rivayetinde şu fazlalık vardır:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana kapıyı korumamı emretti.
O rivayette şu ilave de vardır:
Osman müjdeyi duyunca Allah’a hamd etti, sonra da: Allah yardımcım olsun, dedi.
Buhârî, Fezâilü’s–sahâbe 6

 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
711. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in etrafında, Ebû Bekir ve Ömer radıyallâhu anhümâ’nın da bulunduğu bir grup insanla oturuyorduk. Bir ara Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aramızdan kalkıp gitti. Uzunca bir süre dönmeyince, başına kötü bir iş gelmesinden korktuk ve telaşla yerimizden kalktık. Bu endişeyi ilk duyan bendim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i araya araya ensardan Neccâr oğullarına ait bir bahçeye geldim. Giriş kapısını arayarak bahçenin etrafını dolandım; fakat bir kapı bulamadım. Bahçenin dışındaki bir kuyudan içeriye su veren küçük bir ark gördüm ve oradan büzülerek Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdim.
“Ebû Hüreyre! Sen misin?” diye sordu.
– Evet, yâ Resûlallah! dedim.
– “Ne haber?” dedi.
– Aramızda otururken kalkıp gittin; geri dönmediğini görünce, sana bir kötülük yapılmasından korkup telaşlandık. İlk endişe duyan da ben oldum. Kalkıp bu bahçeye geldim ve tilki gibi iki büklüm içeri girdim. Diğerleri de arkadan geliyor, dedim.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Ebû Hüreyre!” diye seslendikten sonra ayakkabılarını çıkarıp verdi ve şunları söyledi: “Şu ayakkabılarımı alıp geri dön. Bu duvarın arkasında, gönülden inanarak “Lâ ilâhe illallah” diyen kime rastlarsan, onu cennetle müjdele!”
Müslim, Îmân 52


712. İbni Şümâse şöyle dedi:
Amr İbni Âs ölüm döşeğindeyken yanına gittik. Yüzünü duvara döndü, uzun uzun ağladı. Bunun üzerine oğlu:
– Babacığım! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana şu müjdeyi vermedi mi? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seni şöyle müjdelemedi mi? demeye başladı.
O zaman Amr İbni Âs yüzünü bize dönerek dedi ki:
– Âhiret için hazırladığımız en değerli azık “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” sözüdür. Hayatımda üç devir vardır. Bir zamanlar Resûlullah’a benden fazla kin besleyen yoktu. Bir yolunu bulup da onu öldürmek benim en çok arzu ettiğim şeydi. Şayet bu haldeyken ölseydim, mutlaka cehennemlik olurdum. Allah Teâlâ gönlüme İslâm sevgisini koyunca, Peygamber aleyhisselâm’a gelerek: Elini uzat, sana biat edeceğim, dedim. O elini uzatınca, ben elimi geri çektim.
Bunun üzerine Resûl–i Ekrem:
“Ne oldu, Amr?” diye sordu.
– Şart koşmak istiyorum, dedim.
– “Neyi şart koşacaksın?” buyurdu.
– Bağışlanmamı, dedim.
“Müslüman olmanın daha önceki günahları silip süpürdüğünü, hicret etmenin daha önce işlenen günahları yok ettiğini, haccetmenin daha önce yapılan günahları ortadan kaldırdığını bilmiyor musun?” buyurdu.
Artık Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den daha çok sevdiğim biri yoktu. Gözümde ondan daha büyük biri mevcut değildi. Ona duyduğum saygıdan dolayı gözlerimi kandıra kandıra yüzüne bakamazdım. Biri bana onu anlatmamı isteseydi, yüzüne doya doya bakamadığım için bunu yapamazdım. Şayet bu haldeyken ölseydim, cennetlik olmayı umabilirdim. Sonra öyle işlere karıştık ki, o işler karşısında halimin nasıl olduğunu bilemiyorum.
Öldüğüm zaman arkamdan ne ağıt, ne de ateş yakılsın. Beni gömdüğünüz zaman üzerime toprağı yavaş yavaş atınız. Sonra bir deveyi boğazlayıp etini taksim edecek kadar bir zaman kabrimin yanından ayrılmayın ki, siz yanımdayken yerime alışayım ve Rabbimin elçilerine nasıl cevap vereceğimi düşüneyim.
Müslim, Îmân 192
VEDÂLAŞMA

{YOLCULUK VE BENZERİ SEBEPLERLE AYRILIP GİDECEK KİMSENİN ARKADAŞIYLA VEDÂLAŞMASI, ONA VASİYET VE DUA ETMESİ, ONUN DUASINI İSTEMESİ}

713. Zeyd İbni Erkam radıyallahu anh, şöyle dedi:
Bir gün Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ayağa kalkarak bize bir konuşma yaptı. Allah’a hamd ü senâdan sonra bize öğüt verdi. Sonra da şöyle buyurdu:
– “Ey insanlar! Ben de bir insanım. Yakında Rabbimin elçisi bana da gelecek ve ben onun davetine uyup gideceğim. Size iki önemli şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir rehber ve nur olan Allah’ın Kitabı Kur’an’dır. Allah’ın kitabına yapışın ve sımsıkı sarılın!”
Peygamber aleyhisselâm Kur’an’a sarılma ve ona bağlanma konusunda tavsiyelerde bulundu. Sonra sözüne şöyle devam etti:
“Size bir de Ehl–i beyt’imi bırakıyorum. Allah’tan korkun da Ehl–i beyt’ime saygılı davranın!”.
Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 36
714. Ebû Süleyman Mâlik İbni Huveyris radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz aynı yaşlarda bir grup genç Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiş ve yirmi gün boyunca yanında kalmıştık. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çok merhametli ve şefkat dolu bir kimseydi. Bizim yakınlarımızı özlediğimizi anlayınca, geride ailemizden kimleri bıraktığımızı sordu. Biz de kendisine söyledik. O zaman şöyle buyurdu:
Haydi ailenizin yanına dönün ve onların yanında kalarak kendilerini bilgilendirin. Onlara şu namazı şu vakitte, bu namazı bu vakitte kılmalarını söyleyin. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri ezan okusun, en yaşlınız da size imam olsun. ”
Buhârî, Ezân 17, 18, 49, 140, Cihâd 42, Edeb 27, Âhâd 1; Müslim, Mesâcid 292. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 8.

Buhârî bir rivayetinde şunu ilâve etmiştir:
“Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz de öyle namaz kılın. ”
Buhârî, Âhâd 1



715. Ömer İbnü’l–Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den umre yapmak için izin istedim. İzin verdi ve:
“Bizi duadan unutma, sevgili kardeşim!” buyurdu. Onun bu sözüne karşılık bana dünyayı verseler, bu kadar sevinmezdim.
Ebû Dâvûd, Vitir 23

Bir başka rivayete göre şöyle buyurdu:
“Sevgili kardeşim! Bizi de duana ortak et!”
Tirmizî, Daavât 110. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 23; İbni Mâce, Menâsik 5
716. Sâlim İbni Abdullah İbni Ömer’in söylediğine göre, (babası) Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ bir yolculuğa çıkacak kimseye şöyle derdi:
Yanıma gel de, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bizimle vedalaştığı gibi seninle vedalaşalım. Resûl–i Ekrem şöyle vedalaşırdı:
“Dinini koruyup emanetlerini ifa etmen ve amellerini hayırla sonuçlandırman hususunda seni Allah’a emanet ediyorum. ”
Tirmizî, Daavât 44. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 73; İbni Mâce, Cihâd 24
717. Sahâbî Abdullah İbni Yezîd el–Hatmî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem orduyla vedâlaşmak istediği zaman:
“Dininizi koruyup emanetlerinizi ifa etmeniz ve amellerinizi hayırla sonuçlandırmanız hususunda sizi Allah’a emanet ediyorum. ” derdi.
Ebû Dâvûd, Cihâd 73.


718. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam Peygamber aleyhisselâm’a gelerek:
– Yâ Resûlallah! Yolculuğa çıkıyorum; bana dua et, dedi. Resûl–i Ekrem de:
– “Allah sana takvâ nasib etsin” buyurdu. Adam tekrar:
– Bana dua et, deyince:
“Allah günahını bağışlasın” buyurdu. O yine:
– Bana dua et, deyince de:
“Bulunduğun her yerde, kolayca hayır yapmanı sağlasın” buyurdu.
Tirmizî, Daavât 45.
719. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tıpkı bir Kur’an sûresini öğretir gibi, bize her iş için istihâre yapmayı öğretirdi. Şöyle buyururdu:
“Herhangi biriniz bir iş yapmak istediğinde, farz namazlardan ayrı olarak iki rekât namaz kılsın, sonra da şöyle desin:
Allahım! Sen her şeyi bildiğin için, hakkımda hayırlı olanı bana da bildirmeni, senin gücün her şeye yettiği için, beni başarılı kılmanı ve hayırlı olanı nasip etmeni, senin o büyük kereminden niyaz ederim. Çünkü senin gücün her şeye yeter, benimki yetmez; sen her şeyi bilirsin, ben bilemem. Şüphesiz sen görülüp bilinmeyenleri de bilirsin.
Allahım! Eğer bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için hayırlı olduğunu biliyorsan (râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için hayırlı olduğunu biliyorsan”) onu yapmayı nasip et, kolaylık ver ve onu bana mübarek kıl. Şayet bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için kötü olduğunu biliyorsan (yine râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için kötü olduğunu biliyorsan”) onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana nasip et, sonra da gönlümü bu sonuca râzı kıl!” der ve isteyeceği şeyi söylerdi.
Buhârî, Teheccüd 28, Daavât 48, Tevhîd 10. Ayrıca bk. Tirmizî, Vitr 18; İbni Mâce, İkâme 188.
BAZI İBADETLERİ YAPMAK İÇİN FARKLI YOLLARI KULLANARAK GİDİP GELMEK

{BAYRAM NAMAZINA, HASTA ZİYARETİNE, HAC, CİHAD, CENAZE NAMAZI VE BENZERLERİNE, FAZLA SEVAP KAZANMAK MAKSADIYLA BİR YOLDAN GİDİP BAŞKA BİR YOLDAN DÖNMEK}


720. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Bayram günlerinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem farklı yollardan gidip dönerdi.
Buhârî, Îdeyn 24
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
721. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Medine’den çıkarken) Şecere yolundan çıkar, Mu`arres yolundan dönerdi. Mekke’ye de Seniyyetü’l–`ulyâ’dan (yukarı Seniyye yolundan) girer, Seniyyetü’s–süflâ’dan (aşağı Seniyye yolundan) çıkardı.
Buhârî, Hac 15; Müslim, Hac 223. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 44
722. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem temizlenmeye, taranmaya, ayakkabısını giymeye varıncaya kadar her işe sağdan başlamayı pek severdi.
Buhârî, Vudû’ 31, Salât 47, Et`ime 5, Libâs 38, 77; Müslim, Tahâret 66, 67. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 41; Tirmizî, Cum’a 75; Nesâî, Tahâret 90, Gusül 17, Zînet 8, 63; İbni Mâce, Tahâret 42
723. Yine Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sağ elini temizlik ve yemek için, sol elini de tuvalette temizlenmek ve benzeri işler için kullanırdı.
Ebû Dâvûd, Tahâret 18
724. Ümmü Atıyye radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kızı Zeyneb radıyallahu anhâ’yı yıkayan kadınlara şöyle buyurdu:
“Sağ tarafından ve abdest organlarından başlayın. ”
Buhârî, Vudû’ 31, Cenâiz 10–11, Müslim, Cenâiz, 42–43. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 29; Nesâî, Cenâiz 31; İbni Mâce, Cenâiz 8


725. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz ayakkabısını giyeceği zaman önce sağ ayağından, ayakkabısını çıkaracağı zaman da önce sol ayağından başlasın. Böylece sağ ayak ilk önce giyilen, en sonra çıkarılan ayak olsun. ”
Buhârî, Libâs 39; Müslim, Libâs 67. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 41; Tirmizî, Libâs 37; İbni Mâce, Libâs 28


726. Hafsa radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yerken, içerken ve giyinirken sağ elini, diğer işleri yaparken de sol elini kullanırdı.
Ebû Dâvûd, Tahâret 18


727. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Elbise giydiğiniz ve abdest aldığınız zaman sağ tarafınızdan başlayınız. ”
Ebû Dâvûd, Libâs 41; Tirmizî, Libâs 37 (mânen). Ayrıca bk. İbni Mâce, Tahâret 42

728. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mina’ya gelince hemen cemreye gitti ve taşları attı. Sonra Mina’daki dinlenme yerine gitti ve kurbanını kesti. Bu işler bitince berberi çağırdı ve ona önce başının sağ tarafını, sonra sol tarafını göstererek:
“Buralardan kes!” buyurdu. Daha sonra kesilen saçlarını halka dağıttı.
Buhârî, Vudû’ 33 ; Müslim, Hac 323–325. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 78.

Diğer bir rivayet ise şöyledir:
Resûl–i Ekrem cemrede taşları atıp, kurbanını kestikten sonra tıraş olmak istedi. Başının sağ yanını berbere uzattı; o da tıraş etti. Peygamber aleyhisselâm Ebû Talha el–Ensârî’yi çağırarak kesilen saçlarını ona verdi. Sonra başının sol tarafını berbere uzatarak:
“Tıraş et!” buyurdu. Berber de tıraş etti. Resûl–i Ekrem kesilen saçları yine Ebû Talha’ya vererek:

“Bunları halka taksim et!” buyurdu.
Müslim, Hac 326. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 73
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
III. BÖLÜM



YEMEK YEME EDEBİ




YEMEĞE BAŞLARKEN BESMELE ÇEKMEK, SONUNDA ELHAMDÜLİLLAH DEMEK

729. Ömer İbni Ebû Seleme radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
“Besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!”
Buhârî, Et`ime 2, 3; Müslim, Eşribe 108. Ayrıca bk. Tirmizî, Et`ime 47; İbni Mâce, Et`ime 8
730. Âişe radıyallahu anhâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:
“Biriniz yemek yerken besmele çeksin. Şayet yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutursa, hatırladığı anda ‘baştan sona bismillah’ desin. ”
Ebû Dâvûd, Et`ime 15; Tirmizî, Et`ime 47
731. Câbir radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:
“Kişi evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan adamlarına, “Burada ne geceleyebilir ne de yemek yiyebilirsiniz” der. Eğer o kimse eve girerken besmele çekmezse, şeytan adamlarına, “Geceyi geçirecek bir yer buldunuz” der. O şahıs yemek yerken besmele çekmezse, şeytan kendi adamlarına, “Hem barınacak yer hem de yiyecek yemek buldunuz” der. ”
Müslim, Eşribe 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 15; İbni Mâce, Duâ 19
732. Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte yemek yiyeceğimiz zaman, o, yemeğe dokunmadan elimizi yemeğe sürmezdik. Yine bir gün onunla birlikte yemek yiyecektik. Derken küçük bir kız çocuğu geldi. Sanki biri onu arkasından itiyormuş gibiydi. Hemen elini yemeğe uzattı; fakat Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem elini tuttu. Daha sonra bir bedevî geldi; o da arkasından itiliyormuş gibiydi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun da elini tuttu ve sonra şöyle buyurdu:
“Şeytan besmele çekilmeden başlanan bir yemeğe katılmayı pek arzu eder. O, şu yemeğe katılmak için bu câriyeyi getirdi. Fakat ben elini tuttum. Bu bedevî sayesinde yemeğe katılmak için onu alıp getirdi; onun da elini tuttum. Nefsimi kudretiyle elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, şeytanın eli, onların eliyle birlikte avucumdaydı. ”
Sonra Peygamber aleyhisselâm besmele çekip yemeğe başladı.
Müslim, Eşribe 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 15
733. Sahâbî Ümeyye İbni Mahşî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında birisi yemek yiyordu. Adam son lokmaya kadar besmele çekmedi. Son lokmayı ağzına götürürken “bismillâhi evvelehû ve âhirehû” (baştan sona bismillâh) dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem güldü ve şöyle buyurdu:
“Şeytan onunla birlikte yemek yiyordu. Adam besmele çekince, şeytan yediklerini kustu. ”
Ebû Dâvûd, Et`ime 15; Nesâî, es–Sünenü’l–kübrâ, Âdâbü’l–ekl, 15.
734. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbından altı kişiyle birlikte yemek yiyordu. Bu sırada bir bedevî geldi ve yemeği iki lokmada bitiriverdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şayet o besmele çekseydi, yemek hepinize yeterdi. ”
Tirmizî, Et`ime 47. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 7
735. Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm sofrasını kaldırdığı zaman şöyle derdi:
“Ey Rabbimiz! Sana tertemiz duygularla, eksilmeyip artan, huzurundan geri çevrilmeyip kabul edilen sayısız hamd ile hamd ederiz. ”
Buhârî, Et`ime 54. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 52; Tirmizî, Daavât 55; İbni Mâce, Et`ime 16


736. Muâz İbni Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse yemek yedikten sonra: Bana bu yemeği yediren, sonucu etkileyecek bir güç ve kudretim olmaksızın onu bana nasip eden Allah’a hamd olsun, derse, geçmiş günahları bağışlanır. ”
Ebû Dâvûd, Libâs 1; Tirmizî, Daavât 56. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 16
YEMEKTE KUSUR ARAMAYIP ONU BEĞENDİĞİNİ SÖYLEMEK


737. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yemekte hiçbir zaman kusur aramazdı. İştahı varsa yer, canı çekmiyorsa yemezdi.
Buhârî, Menâkıb 23; Et`ime 21; Müslim, Eşribe 187, 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 13; Tirmizî, Birr 84


738. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün Peygamber aleyhisselâm ev halkından ekmekle birlikte yiyeceği bir katık istedi. Onlar da:
– Evde sirkeden başka bir şey yok, dediler.
Resûl–i Ekrem onu getirmelerini söyledi. Sonra da:
“Sirke ne güzel katık; sirke ne güzel katık!” diyerek yemeğini yemeye başladı.
Müslim, Eşribe 167–169. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 39; Tirmizî, Et`ime 35; İbni Mâce, Et`ime 33

YEMEK SOFRASINDA BULUNAN ORUÇLUNUN YEMEK YEMEDİĞİ TAKDİRDE NE DİYECEĞİ

739. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz yemeğe davet edildiği zaman gitsin; şayet oruçluysa yemek sahibine dua etsin; oruçlu değilse yesin. ”
Müslim, Nikâh 106. Ayrıca bk. Müslim, Sıyâm 159; Ebû Dâvûd, Et`ime 1, Savm 75
DAVETE GİDEN KİMSENİN YANINA BİRİ TAKILIRSA NE DİYECEĞİ

740. Ebû Mes`ûd el–Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Sahâbeden biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için yemek hazırladı ve onu dört kişiyle birlikte davet etti. Fakat bir adam peşlerine takılıp geldi. Kapıya gelince Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ev sahibine:
“Bu bizim peşimize takılıp geldi. İstersen girmesine izin verirsin. İstemezsen geri dönüp gitsin” dedi.
Ev sahibi:
– Hayır, ona izin veriyorum, yâ Resûlallah! dedi.
Buhârî, Büyû` 21, Mezâlim 14, Et`ime 34, 57; Müslim, Eşribe 138
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
YEMEĞİ KENDİ ÖNÜNDEN YEMEK, SOFRA EDEBİNİ BİLMEYENE ÖĞRETMEK

741. Ömer İbni Ebû Seleme radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in himâyesinde yetişen bir çocuktum. Yemek yerken, elim yemek tabağının her yanına giderdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
“Oğlum, besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!”.
Buhârî, Et`ıme 2, 3; Müslim, Eşribe 108. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ıme 8
742. Seleme İbni Ekva` radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Adamın biri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında sol eliyle yemek yedi. Resûl–i Ekrem ona:
“Sağ elinle ye!” buyurdu.
Adam:
– Yapamıyorum, diye cevap verdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o adama:
“Yapamaz ol!” diye beddua etti.
Seleme’nin dediğine göre adam kibirinden dolayı böyle söylemişti. Resûlullah’ın bedduası üzerine elini ağzına götüremez oldu.
Müslim, Eşribe 107
HURMA GİBİ BİRER BİRER YENECEK MEYVELERİ SOFRADAKİLERİN İZNİ OLMADAN İKİŞER İKİŞER YEMEMEK

743. Cebele İbni Sühaym şöyle dedi:
İbni Zübeyr ile birlikte savaştığımız sene kıtlık oldu. Bize erzak olarak hurma dağıtıldı. Hurmayı yerken Abdullah İbni Ömer yanımızdan geçer ve bize şöyle derdi:
Hurmayı çifter çifter yemeyiniz. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize hurmayı çifter çifter yemeyi yasakladı. Sonra İbni Ömer sözlerine devamla: Fakat arkadaşı izin verirse, çifter çifter yiyebilir, derdi.
Buhârî, Et`ime 44, Şirket 4, Mezâlim 14; Müslim, Eşribe 150. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 43; Tirmizî, Et`ime 16; İbni Mâce, Et`ime 41
YEMEĞE DOYMAYAN KİMSE

{YEDİĞİNDEN DOYMAYAN KİMSENİN NE SÖYLEYECEĞİ VE NASIL DAVRANACAĞI}

744. Vahşî İbni Harb şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbı:
– Yâ Resûlallah! Yemek yiyoruz, fakat doymuyoruz, dediler.
Resûl–i Ekrem onlara:
“Herhalde ayrı ayrı yiyorsunuz!” diye sorunca:
– Evet, öyle yapıyoruz, dediler.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de:
“Yemeği birlikte yiyiniz; besmele çekiniz; yemeğiniz bereketlenir” buyurdu.
Ebû Dâvûd, Et`ime 14. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 17
YEMEĞİN TABAĞIN ORTASINDAN DEĞİL KENARLARINDAN YENECEĞİ

745. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bereket yemeğin ortasına iner. Bu sebeple tabağın ortasından değil, kenarlarından itibaren yiyiniz. ”
Ebû Dâvûd, Et’ime 17; Tirmizî, Et’ime 12. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et’ime 12
746. Abdullah İbni Büsr radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in dört kişinin taşıyabildiği garrâ adlı bir yemek kabı vardı. Kuşluk vakti girip kuşluk namazı da kılındıktan sonra, içinde tirit bulunan bu yemek kabını getirdiler. Ashâb–ı kirâm da etrafına toplandı. Sahâbîler çoğalınca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem diz çöktü.
Bunu gören bir bedevî:
– Bu nasıl oturuş? diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de:
“Allah Teâlâ beni inatçı bir zorba değil, şerefli bir kul olarak yarattı” buyurdu. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sözüne şöyle devam etti: “Yemek kabının kenarlarından itibaren yiyin. Üstünden yemeyin ki, yemek bereketli olsun. ”
Ebû Dâvûd, Et`ime 17. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 6
BİR YERE DAYANARAK YEMEK YEMENİN MEKRUH OLDUĞU
747. Ebû Cühayfe Vehb İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ben bir yere dayanarak yemek yemem. ”
Buhârî, Et`ime 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 16; Tirmizî, Et`ime 28; İbni Mâce, Et`ime 6


748. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i dizlerini dikerek oturmuş hurma yerken gördüm.
Müslim, Eşribe 148
ÜÇ PARMAKLA YEMEK YEMEK

{ÜÇ PARMAKLA YEMEK YEMENİN, PARMAKLARI YALAYIP YEMEK KABINI SIYIRMANIN, DÜŞEN LOKMAYI ALIP YEMENİN, YEMEK KABINI SIYIRDIKTAN SONRA SİLMENİN SÜNNETE UYGUN OLDUĞU, YEMEK KABINI SIYIRMADAN ÖNCE SİLMENİN İSE SÜNNETE UYMADIĞI}


749. İbni Abbas radıyallahu anhü’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Biriniz yemek yediği zaman parmağını yalamadıkça (veya emmedikçe) silmesin. ”
Buhârî, Et`ime 52; Müslim, Eşribe 129. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 51; İbni Mâce, Et`ime 9


750. Kâ`b İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in üç parmağıyla yemek yediğini, yemekten sonra da parmaklarını yaladığını gördüm.
Müslim, Eşribe 131, 132. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 49; Tirmizî, Et`ime 11
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
751. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem parmakları yalayıp tabağı silmeyi emrederek şöyle buyurdu:
“Yemeğinizin neresinde bereket bulunduğunu bilemezsiniz. ”
Müslim, Eşribe 133


752. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi birinizin lokması yere düştüğü zaman, onu alıp bulaşan şeyi temizledikten sonra yesin. Lokmasını şeytana bırakmasın. Parmaklarını yalamadıkça da elini beze silmesin. Zira yemeğinin neresinde bereket bulunduğunu bilemez. ”
Müslim, Eşribe 136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 49; Tirmizî, Et`ime 11


753. Yine Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz şeytan sizden birinizin her yaptığı işte hazır olur. Hatta yemek yerken bile yanında bulunur. Birinizin lokması yere düştüğünde onu alsın, üzerine yapışan şeyleri temizledikten sonra yesin; onu şeytana bırakmasın. Yemeğini bitirince parmaklarını yalasın; çünkü o yemeğinin neresinde bereket bulunduğunu bilemez. ”
Müslim, Eşribe 133–135. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 49; Tirmizî, 10, 11; İbni Mâce, Et`ime 9


754. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yemek yediği zaman üç parmağını da yalar ve şöyle buyururdu:
“Herhangi birinizin lokması yere düştüğü zaman onu alsın; üzerine yapışan şeyleri temizledikten sonra da yesin; onu şeytana bırakmasın. ”
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bize tabağın sıyırılmasını emrederek:
“Çünkü yemeğin neresinde bereket olduğunu bilemezsiniz” derdi.
Müslim, Eşribe 136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 49; Tirmizî, Et`ime 11


755. Saîd İbni Hâris, Câbir İbni Abdullah’a:
– Ateşte pişen bir şey yedikten sonra abdest almak gerekir mi? diye sordu. O da:
– Hayır, gerekmez. Biz Peygamber aleyhisselâm zamanında ateşte pişen bir yemeği pek az görürdük. Onu yediğimiz zaman da, elimizi silecek bez olmadığından avuçlarımıza, bileklerimize ve ayaklarımıza silerdik. Yemekten sonra da abdest almadan namaz kılardık, diye cevap verdi.
Buhârî, Et`ime 53. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 15


KALABALIKLA YEMEK YEMEK

756. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İki kişilik yemek üç kişiye, üç kişilik yemek de dört kişiye yeter. ”
Buhârî, Et`ime 11; Müslim, Eşribe 179–181. Ayrıca bk. Tirmizî, Et`ime 21; İbni Mâce, Et`ime 2
757. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Bir kişinin yiyeceği iki kişiye, iki kişinin yiyeceği dört kişiye, dört kişinin yiyeceği de sekiz kişiye yeter” buyururken işittim.
Müslim, Eşribe 179–181. Ayrıca bk. Tirmizî, Et`ime 21; İbni Mâce, Et`ime 2
İÇECEKLERLE İLGİLİ EDEPLER

{KABIN İÇİNE ÜFLEMEDEN ÜÇ DEFA NEFES ALARAK İÇMENİN VE İLK İÇENDEN İTİBAREN KABI SAĞ TARAFTA OTURANLARA SIRAYLA VERMENİN UYGUN OLDUĞU}

758. Enes radıyallahu anh’ın söylediğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem suyu ve diğer meşrûbâtı üç nefeste içerdi.
Buhârî, Eşribe 26; Müslim, Eşribe 123. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 19; Tirmizî, Eşribe, 13; İbni Mâce, Eşribe 18


759. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Deve gibi bir nefeste içmeyin. İki, üç nefeste için. Bir şey içeceğiniz zaman besmele çekin; içtikten sonra da elhamdü lillah deyin. ”
Tirmizî, Eşribe 13


760. Ebû Katâde radıyallahu anh’ın söylediğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kabın içine solumayı yasakladı.
Buhârî, Vudû’ 19; Müslim, Tahâret 65, Eşribe 121. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 20; Tirmizî, Eşribe 15, 16; Nesâî, Tahâret 42
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR

761. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, içine su katılmış süt getirildi. O sırada Peygamber aleyhisselâm’ın sağında bir bedevî, solunda da Ebû Bekir radıyallahu anh oturuyordu. Sütten içtikten sonra onu bedevîye verdi ve:
“Herkes sağındakine versin!” buyurdu.
Buhârî, Eşribe 14, 18; Müslim, Eşribe 124. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 19; Tirmizî, Eşribe 19; İbni Mâce, Eşribe 22


762. Sehl İbni Sa`d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e içecek bir şey getirdiler. O da içti. Bu sırada sağ tarafında bir çocuk, sol tarafında yaşlılar oturuyordu.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem çocuğa dönerek:
– “Bunu yaşlılara verebilir miyim?” diye sordu.
Çocuk:
– Hayır, vallahi olmaz, Yâ Resûlallah! Senden kazanacağım hayrı kimseye bağışlayamam, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de kabı çocuğun eline verdi.
Buhârî, Şirb ve’l–müsâkât 1, 10, Mezâlim 12, Hibe 22, 23; Eşribe, 19; Müslim, Eşribe 127


SU TULUMUNUN AĞZINDAN SU İÇİLMEMESİ

{SU TULUMU GİBİ KAPLARIN AĞZINDAN SU İÇMENİN DOĞRU OLMADIĞI, BUNUN HARAM DEĞİL MEKRUH OLDUĞU}


763. Ebû Saîd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ağzı kırık su tulumlarından su içmeyi yasakladı.
Buhârî, Eşribe 23; Müslim, Eşribe 110, 111. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 15; Tirmizî, Eşribe 17; İbni Mâce, Eşribe 19


764. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem su tulumu yahut kırbanın ağzından su içmeyi yasakladı.
Buhârî, Eşribe 24; Müslim, Müsâkât 136 (Buhârî’deki rivayetin benzeri). Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 14; Nesâî, Dahâyâ 44; İbni Mâce, Eşribe 20


765. Hassân İbni Sâbit’in kız kardeşi Ümmü Sâbit Kebşe Binti Sâbit radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem evime geldi. Duvara asılı duran kırbanın ağzından ayakta su içti. Ben de hemen kalkıp kırbanın ağzını kestim.
Tirmizî, Eşribe 18


İÇİLECEK ŞEYLERE ÜFLEMEMEK GEREKTİĞİ


766. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem içilecek şeylere üflemeyi yasaklamıştı.
Bunun üzerine bir adam:
– Kaba çerçöp düştüğünü görürsem ne yapayım? deyince:
“Kaba düşen şeyi dök!” buyurdu.
Bu defa adam:
– Bir nefeste içince suya kanmıyorum, dedi.
Resûl–i Ekrem de:
– “O takdirde su kabını ağzından çek!” buyurdu.
Tirmizî, Eşribe 15.


767. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’nın rivayetine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kabın içine solumayı veya kaba üflemeyi yasakladı.
Tirmizî, Eşribe 15. Ayrıca bk. 760 numaralı hadisin kaynakları


AYAKTA SU İÇİLEBİLECEĞİ, OTURARAK İÇMENİN İSE DAHA UYGUN OLDUĞU

768. İbni Abbas radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e zemzem verdim. Onu ayakta içti.
Buhârî, Hac 76, Eşribe 76; Müslim, Eşribe 117–119. Ayrıca bk. Nesâî, Menâsik 166; İbni Mâce, Eşribe 21
769. Nezzâl İbni Sebre radıyallahu anh şöyle dedi:
Ali radıyallahu anh Bâbü’r–rahbe’ye geldi ve ayakta su içti. Sonra da:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in benim içtiğimi gördüğünüz gibi su içtiğini gördüm, dedi.
Buhârî, Eşribe 16.
770. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında, yürürken bir şey yer, ayakta iken de su içerdik.
Tirmizî, Eşribe 12. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 25
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
260
Puanları
83
Konum
BURDUR
771. Amr İbni Şuayb’ın babasından onun da dedesinden rivayet ettiğine göre, dedesi (Abdullah İbni Amr İbni Âs) şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ayaktayken de otururken de su içtiğini gördüm.
Tirmizî, Eşribe 12. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 100
772. Enes radıyallahu anh’ın rivayetine göre Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir kimsenin ayakta su içmesini yasaklamıştır.
Râvi Katâde şöyle dedi:
– Biz Enes’e, ya ayakta yemek nasıldır? diye sorduk. Enes:
– Ayakta yemek daha beter (veya kötüdür), dedi.
Müslim, Eşribe 113. Ayrıca bk. Tirmizî Eşribe 11
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem “Ayakta su içmeyi yasaklamıştır” ifadesi, Müslim’in bir başka rivayetinde “Ayakta su içmekten men etmiştir” (zecere) şeklinde geçmektedir.
Müslim, Eşribe 112, 114
773. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbiriniz ayakta su içmesin. Unutarak içen de kussun!”
Müslim, Eşribe 116
HALKA SU DAĞITANIN EN SONRA İÇECEĞİ

774. Ebû Katâde’denrivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Halka su dağıtan kimse, suyu en sonra içer. ”
Tirmizî, Eşribe 20. Ayrıca bk. Müslim, Mesâcid 311; Ebû Dâvûd, Eşribe 19; İbni Mâce, Eşribe 26

TEMİZ KAPLARDAN SU İÇMEK

{ALTIN VE GÜMÜŞ OLMAYAN BÜTÜN TEMİZ KAPLARDAN VE BARDAK VEYA ELİNİ KULLANMADAN NEHİRDEN AĞZIYLA SU İÇMENİN CÂİZ; ALTIN VE GÜMÜŞ KAPLARDAN YEMEK YEMENİN, ONLARI TEMİZLİK VE BAŞKA İŞLERDE KULLANMANIN HARAM OLDUĞU}


775. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
– Namaz vakti girince evi yakın olanlar evlerine gittiler. Bazıları da oldukları yerde kaldılar. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e taştan yapılma bir kap getirdiler. İçine Resûl–i Ekrem’in eli sığmayacak kadar dar olan bu kaptan orada bulunanların hepsi abdest aldı.
Bazıları Enes’e:
– Orada kaç kişi vardınız, diye sorunca, Enes:
– Seksen kişiden fazlaydık, dedi.
Buhârî, Vudû’ 32, 45, Menâkıb 25; Müslim, Fezâil 5

Buhârî ve Müslim’in diğer bir rivayeti de şöyledir:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir su kabı istedi. İçinde birazcık su bulunan, fakat derin olmayan geniş bir kap getirdiler. Resûl–i Ekrem elini suya soktu.
Enes şöyle dedi:
Resûl–i Ekrem’in parmaklarının arasından kaynayan suya bakmaya başladım. O sudan, yetmiş, seksen kadar adam abdest aldı.
Buhârî, Vudû’ 46; Müslim, Fezâil 4. Ayrıca bk. Nesâî, Tahâret 61; Tirmizî, Menâkıb 6
776. Abdullah İbni Zeyd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bize geldi. Kendisine bakır bir kap içinde su getirdik, abdest aldı.
Buhârî, Vudû’ 45. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tahâret 47; İbni Mâce, Tahâret 61


777. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sahâbîsi ile beraber ensârdan birinin yanına gitti ve şöyle buyurdu:
“Bu gece kırbada soğumuş suyun varsa getir; yoksa eğilip dereden içeriz. ”
Buhârî, Eşribe 14, 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 18; İbni Mâce, Eşribe 25
778. Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bize hâlis ipek ve atlas kumaştan elbise giymeyi, altın ve gümüş kaplarla su içmeyi yasakladı ve şöyle buyurdu:
“Bunlar dünyada kâfirlerin, âhirette de sizin olacaktır. ”
Buhârî, Eşribe 28, Libâs 27; Müslim, Libâs 3, 4. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 17; Tirmizî, Eşribe 10; İbni Mâce, Eşribe 17
779. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Gümüş kaplarla su içen kimse, karnına cehennem ateşi doldurmuş olur. ”
Buhârî, Eşribe 28; Müslim, Libâs 1. Ayrıca bk. İbni Mâce, Eşribe 17

Müslim’in bir rivayetine göre:
“Gümüş ve altın kaplardan yiyip içen kimse” buyurdu (Libâs 1).
Yine Müslim’in bir rivayetine göre:
“Altın veya gümüş kapla su içen kimse, karnına cehennem ateşi doldurmuş olur” buyurdu (Eşribe 2).
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst