korakademik
Ordinaryus
- Katılım
- 17 Ağu 2009
- Mesajlar
- 2,236
- Tepkime puanı
- 63
- Puanları
- 0
Disiplinsizlik ve yasalara aykırı faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle, bazı subay ve astsubayların orduyla ilişiklerinin kesilmesi, muhalefet dönemlerinde Refah Partisi’nin en çok tepki gösterdiği olayların başında gelmekteydi.
Milletimizin gözbebeği ordumuzun kendi iç disiplin ve güvenliğini sağlamaya çalışan uygulamalarına tepki gösteren Refah Partisi, yargı denetimine kapalı olan ve Başbakan’ın başkanlığında toplanan Yüksek Askeri Şura Kararları’nın da yargı denetimine alınması ve ordudan atılan personelin mahkemeye başvurabilmesi hakkının tanınması gerektiğini savunuyordu. Bu görüş ve politikanın sahibi olan Refah Partisi’nin iktidarındaki uygulamalar, herkes tarafından merakla beklenmeye başlanmıştı.Refah Partisi iktidarı döneminde Başbakan Erbakan’ın karşısına çıkan ve istifa etmek veya uygulamak arasında bir seçim yapma sonucunu doğuran icraatlarda Erbakan, daima koltuğunu koruma yolunu tercih etmiş, vaatlerini bir yana bırakmış ve muhalefet döneminde ateş püskürdüğü politikaların tamamının eksiksiz uygulayıcısı haline gelmişti. Bunun en çarpıcı örneğini de 28 Şubat 1927 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve ardından Hükümete bildirilen tavsiye kararları konusunda yaşadık. Milli Güvenlik Kurulu Kararları’nın tümüne katıldığını açıklayan ve imzalayan Başbakan Erbakan, ardından imza atmadığını, sadece parafe ettiğini ve bu kararları kesinlikle onaylamayacağını belirtti.
Devlet geleneği ve devlet adamlığının gerektirdiği ciddiyetten uzak bir yaklaşım sergileyen Başbakan Erbakan, imzaladığı sabit olan kararları inkar ederek, “Ben imzalamadım. Prosedürün devam etmesi için paraf attım” diyebilmişti.
Başbakan Erbakan’ın bu tutumu karşısında kamuoyu, “Hükümet yıkılıyor” beklentisine girmişti. Oysa Başbakan Erbakan kısa bir süre sonra geri adım atacak ve tabanı başta olmak üzere herkesi şaşırtacaktı. Erbakan’ın yapmak istediği, radikal tabanına mesaj göndermek ve sahte demokrasi kahramanlığına soyunmaktı. Başbakan Erbakan bu amacına ulaşamadı. Ucuz kahramanlık girişimini fark eden kamuoyu, bu konuda Erbakan’a destek vermemişti.Başbakan Erbakan, birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da geri adım atacaktı. Çünkü, iktidar koltuğunu kaybetme korkusu her defasında galip geliyordu. Bu gerçeği, zaman zaman kendi lisanıyla da itiraf etmişti.Refah Partisi iktidarında, Yüksek Askeri Şura Kararları sonucu ordudan atılan subay ve astsubaylarla ilgili hiçbir girişim olmadığı gibi, Refah Partisi iktidarı ordudan en çok subay ve astsubayın atıldığı bir dönem olarak yaşandı. Hepsi de Başbakan Erbakan tarafından imzalanan kararlar, Refah Partisi’nin bu konudaki maskesini düşürmüştü.Milli Güvenlik Kurulu Kararlarına karşı göstermelik direnişler sergileyerek, toplumda suni gerginliklerin yaşanmasına sebep olan Başbakan Erbakan, sonra da hiçbir şey söylememiş, hiç karşı çıkmamış gibi kararları -halk deyimiyle-kuzu kuzu imzalamıştı. İşte Başbakan Erbakan’ın imzaladığı üç gün geçtikten sonra imzasını parafa çevirdiği 28 şubat 1997 tarihli MGK Kararları ve Erbakan’ın imzası...
Milletimizin gözbebeği ordumuzun kendi iç disiplin ve güvenliğini sağlamaya çalışan uygulamalarına tepki gösteren Refah Partisi, yargı denetimine kapalı olan ve Başbakan’ın başkanlığında toplanan Yüksek Askeri Şura Kararları’nın da yargı denetimine alınması ve ordudan atılan personelin mahkemeye başvurabilmesi hakkının tanınması gerektiğini savunuyordu. Bu görüş ve politikanın sahibi olan Refah Partisi’nin iktidarındaki uygulamalar, herkes tarafından merakla beklenmeye başlanmıştı.Refah Partisi iktidarı döneminde Başbakan Erbakan’ın karşısına çıkan ve istifa etmek veya uygulamak arasında bir seçim yapma sonucunu doğuran icraatlarda Erbakan, daima koltuğunu koruma yolunu tercih etmiş, vaatlerini bir yana bırakmış ve muhalefet döneminde ateş püskürdüğü politikaların tamamının eksiksiz uygulayıcısı haline gelmişti. Bunun en çarpıcı örneğini de 28 Şubat 1927 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve ardından Hükümete bildirilen tavsiye kararları konusunda yaşadık. Milli Güvenlik Kurulu Kararları’nın tümüne katıldığını açıklayan ve imzalayan Başbakan Erbakan, ardından imza atmadığını, sadece parafe ettiğini ve bu kararları kesinlikle onaylamayacağını belirtti.
Devlet geleneği ve devlet adamlığının gerektirdiği ciddiyetten uzak bir yaklaşım sergileyen Başbakan Erbakan, imzaladığı sabit olan kararları inkar ederek, “Ben imzalamadım. Prosedürün devam etmesi için paraf attım” diyebilmişti.
Başbakan Erbakan’ın bu tutumu karşısında kamuoyu, “Hükümet yıkılıyor” beklentisine girmişti. Oysa Başbakan Erbakan kısa bir süre sonra geri adım atacak ve tabanı başta olmak üzere herkesi şaşırtacaktı. Erbakan’ın yapmak istediği, radikal tabanına mesaj göndermek ve sahte demokrasi kahramanlığına soyunmaktı. Başbakan Erbakan bu amacına ulaşamadı. Ucuz kahramanlık girişimini fark eden kamuoyu, bu konuda Erbakan’a destek vermemişti.Başbakan Erbakan, birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da geri adım atacaktı. Çünkü, iktidar koltuğunu kaybetme korkusu her defasında galip geliyordu. Bu gerçeği, zaman zaman kendi lisanıyla da itiraf etmişti.Refah Partisi iktidarında, Yüksek Askeri Şura Kararları sonucu ordudan atılan subay ve astsubaylarla ilgili hiçbir girişim olmadığı gibi, Refah Partisi iktidarı ordudan en çok subay ve astsubayın atıldığı bir dönem olarak yaşandı. Hepsi de Başbakan Erbakan tarafından imzalanan kararlar, Refah Partisi’nin bu konudaki maskesini düşürmüştü.Milli Güvenlik Kurulu Kararlarına karşı göstermelik direnişler sergileyerek, toplumda suni gerginliklerin yaşanmasına sebep olan Başbakan Erbakan, sonra da hiçbir şey söylememiş, hiç karşı çıkmamış gibi kararları -halk deyimiyle-kuzu kuzu imzalamıştı. İşte Başbakan Erbakan’ın imzaladığı üç gün geçtikten sonra imzasını parafa çevirdiği 28 şubat 1997 tarihli MGK Kararları ve Erbakan’ın imzası...