Rabitanin Sirk Oldugunu Söyleyenlere

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Benim mürsidim hazreti kurandir ve Rasulullahtir, sahabedir, tabiindir, tebei tabiindir, selefi salihindir, yani zamanimizdaki mürsitlere gelene kadar cok cok mürsidimiz vardir sirada.

Hace Ahrar K.S biraz araştırırsan eminim ki kim olduğunu bulursun. Hace Ahrar K.S nun ne demek istediğini o yolda olanlar çok iyi bilirler. Hak olup olmadığını ve ne kadar doğru olup olmadığınıda.

Sen manevi alemde yukarıda ismini yazdıklarınla görüşebiliyorsun sanırım. "Alimler benim varislerimdir. Onlara tabi olan bana tabi olmuştur."
Bazılarıda yukarıda ismini yazdıklarının izinden giden onları anlayan kişilere tabi oluyor. Selametle...
 
Katılım
4 Ara 2006
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.ehlisunnet.biz
Rabıta ile ne kastedildiğini ismailağa cemaatinin tefsiri Ruhul Furkan'dan öğrenelim.

Rabıta bir müridin mürşidi kamilinin ruhaniyetiyle beraber suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir. (Ruhul Furkan cilt2, sayfa 64)

Rabıtanın en üstün derecesi iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasına bakmaktır. Zira orası feyz kaynağıdır, ondan sonra mürşide karşı kendini alçaltarak son derece tevazu ile yalvarmak ve onu mevla ile kendi arana vesile kılmak üzere mürşidin ryhaniyetinin hayal hazinesine girip, oradan kalbinin derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp, seninde peşinden yavaş yavaş oraya aktığını ve indiğini hayal ederek şeyhini kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmemektir. (Ruhul Furkan CII, sayfa 79)

Bu uygulama muvahhid müslümanların bir uygulaması olamaz. Müşriklerin yonttukları putlar, ya peygamberlerin (s.a.e) ve salih kimselerin suretleri idi ve bunlar herkesin bildiği gibi Allahın varlığına iman ediyorlar hatta bazı ibadetlerde bulunuyorlardı (tavaf,kurban , dua gibi) bunları müşrik yapan ise bu putları aralarında Allah'a daha çok yaklaşmak ve şefaatçiler edinmek için (Bak zümer suresi 3) aralarında vesile ve aracı ediniyorlardı. Şimdi herkez bilirki islam heykeli yasakladı, resimde yasak bu put ve resim eve giremeyecek, yanındada taşınamayacak eee bununda yolu bulundu, bu heykel ve resim yerine şeyhin (yani salih kimsenin, ölüde olabiliyor bu salih kimse. bakınız risalei kudsiyye 2. cilt) hayali gelir ve onun önünde yogocuların yaptığı gibi transa geçilir hayalde canlanır şeyh.
Bu nasıl bir islam, nasıl bir ehli sünnet.
 
Katılım
4 Ara 2006
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.ehlisunnet.biz
Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar? Bakara170
 
Katılım
4 Ara 2006
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.ehlisunnet.biz
Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bu uygulama muvahhid müslümanların bir uygulaması olamaz. Müşriklerin yonttukları putlar, ya peygamberlerin (s.a.e) ve salih kimselerin suretleri idi ve bunlar herkesin bildiği gibi Allahın varlığına iman ediyorlar hatta bazı ibadetlerde bulunuyorlardı (tavaf,kurban , dua gibi) bunları müşrik yapan ise bu putları aralarında Allah'a daha çok yaklaşmak ve şefaatçiler edinmek için (Bak zümer suresi 3) aralarında vesile ve aracı ediniyorlardı. Şimdi herkez bilirki islam heykeli yasakladı, resimde yasak bu put ve resim eve giremeyecek, yanındada taşınamayacak eee bununda yolu bulundu, bu heykel ve resim yerine şeyhin (yani salih kimsenin, ölüde olabiliyor bu salih kimse. bakınız risalei kudsiyye 2. cilt) hayali gelir ve onun önünde yogocuların yaptığı gibi transa geçilir hayalde canlanır şeyh.
Bu nasıl bir islam, nasıl bir ehli sünnet.

Bir insanı Allah C.C dostunu düşünmekle resim ve put arasında da bağ kurdun ya helel olsun ne diyim ben sana.Namaz kılarkende kabede olduğunu düşünmüyormusun o zamanda ayın şey olmuyormu. Hem senin tarifine göre o daha da put olur.

Onuda boşver rabıta yapmak nasip olmadı bizim gibi aciz kişilere ama teveccüh vardır. Şeyhimin yüzü suyu hürmetine bir kere bi arkadaşım yaşadı. 2 alnının ortasına feyz geliyor deniliyor ya. Gerçektende geliyor bundan şüphen olmasın. Yaşamayan bilemez. Alnının ortası çok değişik bir duygu bu uyuşuyor ve resmen hissediyorsun. oradan kalbine aktığını düşünüyorsun ve kalbinde ağryor. Sen bakalım 10 dakika gözlerini kapat aynı şeyler sana olacak mı? İki seçenek var bu durumda ya insan cinlenir onlar insana bu türşeyler yaparak dinden çıkarmaya çalışır yada bu gerçektir. eeee bir insan 5 vakit namazını kılıyorsa hergün bizim haftada okuyamadığımız kadar kuran okuyorsa ve bilirsin onların rahatsız oldukları sureler var onlarıda okuya biliyorsa bu kişide öyle birşeyde yoktur demektir. Geriye gerçektir seçeneği kalıyor. İnan bu işin içinde olanlar ve olayı yaşanyanlar senin gibilere sadece Allah C.C. Hidayet etsin diyor. Kardeşim bazı şeyler yaşanmadan anlaşılmıyor. ve bunları yaşanlara da sen istediğin kadar dil dök. Ben 23 yıldır izmirde yaşıyorum mesela. Sen geliyorsun izmire 2 gün geçiyorsun kalkıyorsun sonra bana izmiri anlatmaya çalışıyorsun. Kardeşim ben gözümle gördüğüme mi duyu organlarımla algıladığımamı yoksa inancam yoksa kim olduğunu bilmediğim bir kişinin yazılarına mı?
Selametle...
 
Katılım
4 Ara 2006
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.ehlisunnet.biz
bende rabıta yaptım, bu yüzdende Allahımız'a (subhanehu ve teala) yalvara yakara tövbe ettim. Önce nakşıbediye onu gözümde canlandırdım. Tarikata kabul etmesi için ona yalvardım, sonra bir nur olarak nebi sallalahu aleyhi ve selleme, sonra Mahmud Ustaosmanoğlu'na ,falan fişman işte. Allah'ım beni affetsin.
Allah yardım etsin halifenin yokluğundan istifade islami devletin yokluğundan istifade bidat ve hurafeler diz boyu, İnşAllah (azze ve celle) İslam halifetini bir gün nasib ederse bu tür batıllar yok olacak Allah yeni müceddidler gönderecektir inşaAllah (celle celaluhu).
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Rabıtayı anlamadığı, bilemediği, delillerini çözemediği için inkar eden sizler var ya; Asr-ı Saadette yaşasaydınız, Ashabın mallarıyla, kanlarıyla, canlarıyla Resulullah Efendimizin çevresinde nasıl pervane olduklarını görseydiniz; Ona duydukları aşktan ve sevgiden ciğerlerine kadar yandıklarına kokusundan şahit olsaydınız; Onu sohbetlerinde nasıl yana ve yakıla yad edip Ondan nasıl bahsettiklerini dinleseydiniz; Allah bilir cümlesini Müşrik ilan eder çeker giderdiniz.. Nasip olmayacak ya..

Resulullah'a olan aşk Allah'a olan aşktır.. Kudsi Hadiste buyruldu:

"Habibim, beni sevmek isteyen seni sevsin, beni görmek isteyen seni görsün, beni bulmak isteyen seni bulsun!"

Ayet-i Kerime de vardır, mealen:

"Allah'a iman edenler, itaat etmek isteyenler sana tabi olsun.."

Sen Hz. Ömer'in Hz. Resulullah'a:

"Ya Resulullah, seni şimdi nefsimden daha fazla sevdim.." dediğini de mi duymadın..

Hem buyurmuştu Ashab.. "Ya Resulullah, senin huzurunda iken gönlümüze zerre dünya gelmiyor.. Ama ayrılınca hepsine yeniden dönüyoruz.. Yoksa Münafıklık mı bizimkisi?"

Sen, Ashabın "Anam, babam, göz bebeğim her şeyim sana feda olsun Ya Resulallah!" diye hitaba başladıklarını da mı öğrenmedin..

Peki Hicretin bitmesini bekleyen Medine Ahalisi, neden gece gündüz bakıp kalmışlardı Peygamber Efendimizin geleceği ufuklara???

"Ayın On dördü" diyorlardı mübarek Peygamber Efendimize.. Yüzü öyle güzel ve parlak idi de ondan.. Bu gece dolunay var.. Uzat kafanı pencereden de bir dakikalığına olsa dahi bak dolunaya, gözünü ayırmadan, kırpmadan.... Sonra gözünü yum bak bakalım kaç dakika o nurdan suret gözlerinin içinde kalacak? Ki Resulullah Efendimizin yüzünün nuru, güneşi dahi gölgede bırakırdı.. Kaldı ki ayın on dördü olsun..

Hz. Aişe Annemiz buyurdu:

"Yusuf'un güzelliğini görenler, 'Haşa, bu beşer olamaz, bu melek olmalı' dediler de kendilerinden habersiz bileklerini kestiler.. Halbuki Onlar Hz. Muhammed'i görselerdi, değil bileklerini; kalblerini dahi keserlerdi!"

Hazret-i Resulullah gece gündüz, onların hatırında, hayalinde ve gönlündeydi.. Onun sevgisiyle kalblerine kan damlıyordu.. Ondan bir an dahi ayrılmak bin ayrılıktan çetin geliyordu..

İkinin İkincisi Hz. Ebu Bekir Efendimiz dedi ki:

"Ya Resulallah! Def'i Hacette olsun hayaliniz gözümden ayrılmıyor.. Haya edip utanıyorum.."

"Sana zararı olmaz Ya Yar-ı Gar'ım.." Buyurdu Ol Habibullah..

Ashabı Pervane.. Resulullah nurdan bir kandil!

Kısa keselim..

Ne ilgisi var buların Rabıtayla değil mi?

Ne buyurdu Peygamber Efendimiz:

"Alimler Peygamberlerin varisleridir"

"Efradının yanında bir alim, Ashabının içindeki Peygamber gibidir"

"Ümmet-i Muhammed'in velileri Ben-i İsrailin Peygamberleri derecesindedir"

Kudsi Hadiste emredildi:

"Kulum beni sev, sevdiklerimi sev, kullarıma sevdir"

Yani sevdiklerimi seversen beni sevebilirsin buyurdu..

"Allah için sev, Allah için buğz et"

Ayet-i Kerime'de:

"Allahın veli kullarına korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar!" diye müjde verildi..

Evliyaullah'a olan aşk, Resulullah'a olan aşktır.. Evliyaullah Resulullah Efendimizin nurunu ve emanetini taşır..

Önceleri müridan Hz. Resulullah'a Rabıta yapar imiş.. Fakat sonradan bu çeşidi ağır gelmeye başlayınca Mürşidlere rabıta emredilmiştir..

Sonuç:

Asr-ı Saadette olsaydın Ashabı da şirk içerisinde zannedecektin!

(Bu konuda devam edeceğim inşallah..)

 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
KUR'AN-I KERİM'DE RABITA EMRİ GEÇİYOR MU?

Kur’an’da rabıta kelimesi açıkça zikredilmektedir. Bunu şu ayette görüyoruz:

Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın / Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran, 200)

Bu ayetteki "ver Rabitu" “rabıta yapın” emri, her mümini ilgilendiren bir emirdir. Tefsirlerde burada geçen rabıtaya şu manalar verilmiştir:

1- Düşmanların saldıracağı yerleri gözetleyin, sınırları bekleyin. Dininizi tehlikelerden koruyun.

2- Nefis ve şeytan düşmanlarına karşı uyanık olun. Onların kalbinize girmesine yol vermeyin.

3- Allah’ın çizdiği sınırları iyi gözetin, ilâhi hükümlere harfiyen uyun.

4- Namaz vakitlerini gözetleyin ve mescitleri ibadet, taat ve zikir ile mamur edin.


(Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensur; İbnu Kesir, Tefsir.)

Düşman bir değil ki.. Sadece dışardan gelmez ki.. İnsanın nefsinin ve şeytanın birer şedid düşman olduğunu kabul etmekte zorlanmazsınız inşallah.. Peki bunlara karşı sınırları beklemek nedir? Nasıl olur? Kamil Mükemmil bir Velinin sevgisini gönülde taşımakla.. Hatırasını hatırdan çıkarmamakla.. Rabıtanın özü esası bu.. Sanki de haşa yeni bir ilah yapmak için uğraşıyor Rabıta ehli..

Rabıta, rapt olmak; bağlanmaktır.. Kalbi, Allah'ın sevdiklerine bağlamaktır.. Rabıta'da Rab isminin tecellisi vardır..

Bunu anlamayacak bir şey yok.. Kimi çok seversen onu hep hatırlarsın.. Sevdiğinin ve hatırında tuttuğunun sıfatı da sana geçer..

Dene istersen.. İyi ve kötü bildiğin birer şahsı ayrı ayrı 3-5 gün hatırından çıkarma.. Bak bakalım ne oluyor.. 3-5 gün bile farketmiyor mu?

Kamil Mükemmil bir Veli'yi sevip hatırında tutanlar bir zaman sonra Onun üstün sıfat ve ahlaklarını elde etmeye başlarlar.. Onun gibi takva ve havf sahibi olurlar.. Onun gibi Allah'ı sevip itaat ederler..

Makbul bir Kul olmak istiyorsan, kul olanı sevecek, örneğine bakacak, onu izleyeceksin kardeşim..

Cenab-ı Hak "Sadık olun" dememiş.. Bakın.. "Ve kunu ma sadıkin" yani "sadıklarla beraber olun" buyurmuş.. Ayet-i Kerimedir..

Çünkü insanın örneği olmadan, elinden tutulmadan, destekleyip öğretilmeden sadık olamayacağını bildirmiş Cenab-ı Allah.. Sadık olmak istiyorsan.. Sadık olanı bulup onu kendine örnek, delil kılacaksın.. Allah'ın emri budur.. Sadık olan cismiyle şeriatten, kalbi ruhuyla Allah'tan hiç ayrılmayan, Allah'ı hiç unutmayan, O'ndan fazla başka hiç bir şeyi sevmeyen demektir..

Kendi başımıza sadık olabilseydik, Allahu Zül-Celal sadık olun diye emrederdi..


 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Müceddid-i Elf-i Sani İmam Rabbani Hazretleri Mektubat 187. Mektup:

(Bu mektup, Hâce Muhammed Eşref-i Kâbilîye yazılmışdır: )

Sevdiklerinize yazdığınız mektubu okuduk. İçinde bildirilen hâlleriniz anlaşıldı.

Kendini zorlamadan, uğraşmadan, Mürşid Rabıtasının kendiliğinden hâsıl olması, Mürşid ile talebesi arasında tam bir yakınlık olduğunu açıkça gösterir.

Bu yakınlık, fayda vermeye ve istifâde etmeye yarar.

Kavuşturucu yollar içinde Rabıtadan daha çabuk kavuşturanı yoktur.

Hangi talihli kimseye bu nimeti ihsân ederler?

...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Kur'an-ı Kerim Allah'ın seçtiği kulların isim ve özelliklerini çok çok defa saymıştır ki bunlar ulvi yaratılışlı, yüksek ahlaklı, takva sahibi, çok özel lutf u ihsanlara mazhar olmuş, dünyada ve ahirette kendilerine yakın olunmak istenen kimselerdir.

Bunlar, Peygamberlerdir, Onlara tabi olan ashabıdır (Hz. İsa'nın havarileri, Peygamber Efendimizin Ashab-ı Kiramı gibi), Peygamber mi veli mi olduğunda tereddüt olanlardır (Zülkarneyn as gibi) ve velilerdir (Hz. Meryem, Ashab-ı Kiram, Belkıs'ın tahtını getiren zat gibi).

Seçilmişlik hak olmasaydı bunları zikretmezdi Mevla'mız. Mürşid-i Kamiller de seçilmiş kimselerdir.

Örnek almak hak olmasaydı, Hz. Allah, Peygamberleri, Mübarek Peygamber Efendimizi, seçilmiş diğer insanları bizlere örnek göstermezdi. O yüzden bu misaller Kur'an'da yer almıştır..

Çünkü "aletsiz kemalat" olamaz. Bir insan kendi başına bir örneği olmadan basit mekanizmalı bir aleti dahi yapamaz. Mutlaka benzeyen de olsa bir şeyin örneğini görmek zorundadır. (Çok misale ihtiyaç yok, uçan varlıklar olmasaydı; uçma fikri de olmazdı) Kamil insan olmak isteyenler, Kemalatın örneği olmadan nasıl Kamil olabilirler ki? Mürşid-i Kamiller kamil insanlar olarak örnek kimselerdir.

Dahası, Cenab-ı Hakkın emridir ki seçilmişlerle birlikte olun, onları sevin ve arkadaş edinin ki onlar gibi olabilesiniz.

Dahası eğer Onları sevmek, onlara aşık olmak hak olmasaydı Yakup as, Yusuf as'a aşık olmazdı. Derdinden gözlerini kaybetmez, gömleğiyle gözü açılmazdı.

Dahası Onlara hizmet, onların hizmetine girmek hak olmasaydı, Musa as., Şuayb as. hizmetine girmez, koyunlarına çobanlık yapmazdı.

Dahası Onların yüz güzelliği hak olmasaydı, yüzlerine bakmak hak olmasaydı, Yusuf as.'ın güzelliği karşısında Mısırlı kadınlar bileklerini kesecek kadar kendilerinden geçmezlerdi.

Dahası Onların yeryüzünde ve semada Allah'ın izni ve yetkisiyle bir takım görevleri hak olmasaydı, Süleyman as.'ın emrine kuşlardan, cinlerden ordular verilmezdi. O bunlar aracılığıyla bir takım işler yapmazdı. Mühr-ü Süleyman diye bir kavram da olmazdı.

Dahası Onlara can-ı gönülden bağlanma hak olmasaydı Meleklere Hz. Adem as.'a secde edin emri verilmezdi. Çünkü o yeryüzünde halife olacaktı. Secde'nin bir anlamı da bir şeye gönlünü vermek onun üstünlüğünü ve hikmetini kabul etmek demektir.

Dahası onlara hürmet hak olmasaydı, Cenab-ı Hak taştan ve duvardan bir ev olan Kabe'ye doğru yönelmemizi, onun etrafında hürmetle dönmemizi emir buyurmazdı. İşaretimiz yanlış anlaşılmasın, taşa duvara hürmet şirk değil de Allah'ın binası olan Kamil İnsana hürmet mi şirktir?

Kabe gibi, Allah'ın sevdikleri ve dostları da elbette hürmete layıktır ve Müslümanlar bunlara hürmet beslemekle bahtiyar olurlar.. Tıpkı Kabe'ye hürmet etmekle bahtiyar olacakları gibi..

Bunların ne alakası var diyecekler için peki bunlar Kur'an-ı Kerim'de niçin zikredilmişlerdir diyeceğim.

Rabıta, önceleri Peygamber Efendimize yapılır imiş.

Kendisinin ve sözlerinin Kur'an ile karışmaması için çok çok titiz davranan ol mübarek Peygamber Efendimizin, Asr-ı Saadette şemail-i şerifleri yazılmış, nesilden nesile bunlar aktarılmıştır, günümüze kadar da bu Şemailler gelmiştir. Dikkat edin; Peygamberimiz, Hz. İsa'nın ümmeti ile Hz. Üzeyir'in ümmeti gibi olmamazı sıkça emir ve tavsiye buyurmasıyla birlikte yani... Ashab O'ndan şemailler (Peygamber Efendimizin kaşını, gözünü, görünüşünü, yüzünü, tarif eden metinler), hatıra eşya ve parçalar da saklamıştır. Neden ola ki? Çünkü uzun zaman Peygamber Efendimizi göremeyenler tarafından hayali rabıta için o şemailler ve hatıralar kullanılmıştır. Orda tarif edilen şekile göre Peygamberimize Rabıta edilmiş..

Sonraları insanlar ilk devrin kuvvetini yitirmeye başlayıp bu rabıtaya dayanamaz hale gelmişler, Müceddidlerin tecdid etmesiyle rabıta eğitimi Kamil insanlara aktarılmıştır. Çünkü onlar Peygamberlerin varisidir.

Kişi Kamil Mükemmil insanlara rabıta eder gelişmeye başlar, dayanacak hale gelince de Peygamber Efendimize rabıta etmeye geçer, Orada da yetişince sonra Allah'ın Zatına ulaşır ve namazda duvara değil didara durur, secde eder, vechullah'a doğrudan secde eder!

Put, Allah'ın hürmet gösterip hadlerini korumamızı emir buyurdukları insanlar, nesneler ya da fiiller değildir. Put Allah'tan gayri heva ve heveslerini kalblerinde yaşatıp arzuları peşinde gezenlerin gönlündedir. İlacı da ancak ve ancak zikrullahtır.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Rabıta’nın, pırıl pırıl ışıldayan, nurani bir ciheti de bulunan “Mürşid-i Kamil’in yüzü” hayal edilerek yapılan bir çeşidi elbette vardır..

Amenna tasavvufta bu usül kullanılmaktadır. Rabıta’nın başlangıcı böyledir. Rabıtanın ilerleyen safhasında yüze hayal bırakılır, Rabıtanın ahlak ve sıfatlarıyla mücehhez olunan başka bir aşamaya geçilir. “Hayalden Nakşe” derler ki ehline malum. Uzatmaya gerek yok.

Yani anlayacağımız “yüze hayal” geçici bir eğitim yöntemidir. Amaç değil araçtır. Evliyaullah Hak aynasıdır. Bu konu tıpkı güneşe bakmaya benzer. Güneşe doğrudan bakamazsın gözlerini kör eder; ama güneşten ışığını alan dolunay’a zarar görmeden gönlün açılarak bakabilirsin.

25- FURKÂN 61. “Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.” (aya edilen nitelemeye dikkat ediniz)

İnsan doğrudan Allah’ın güzelliğine,”vechinin” nuruna bakamaz. Maneviyatı paramparça olur. Musa A.S. Hz. Allah’ı görmek istedi de Allah Tur dağına tecelli etti, dağ paramparça oldu..

07 A’RÂF 143. “Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca “Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!” dedi. (Rabbi): “Sen beni göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: “Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.”

Öyleyse insana lazım olan Güneşin ışığını yansıtacak ve kendine zarar vermeyecek bir dolunaydır. Ashab, Hz. Resulullah’a olan aşkından Ol mübareği “Ayın On Dördü” olarak nitelemedi mi! “Taleal Bedru”… Çünkü onlar da Hz. Resulullah’ın yüzüne rabıta ederek Allah’ın nur ve feyizleri ile besleniyorlardı. Ol mübarek bu nitelemeyi yasaklamamıştır. “Bana ‘bedr’ demeyiniz” dememiştir.

Alimlerin yüzüne bakmak sevaptır”, “Allah’ın veli kullarının yüzüne bakınca Allah’ı hatırlatır” “Allah dostlarının hatırlandığı yere rahmet yağar” “Kişi sevdiğiyle beraberdir” gibi Hadis-i Şerifler var… Dikkat ediniz hepsi Rabıta'ya açıkça işaret ediyor..

03- ÂL-İ İMRAN 106. “Nice yüzlerin ağardığı, nice yüzlerin de karardığı …” 107. “Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah’ın Rahmeti içindedirler; orada ebedî kalacaklardır.

10- YÛNUS 26. “… Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar Cennet Ehlidirler. …”

10- YÛNUS 27. … Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da Cehennem Ehlidir.

47- MUHAMMED 30. “Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. …”

75- KIYÂME 22. Yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parıldayacaktır. 23. Rablerine bakacaklardır (O’nu göreceklerdir).”

76- İNSÂN 11. “İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.

80- ABESE 38. “O gün bir takım yüzler parıl parıl

Gördüğünüz gibi Cenab-ı Hak bu ve benzeri ayetlerde yüzlere vurgu yapmış, insan yüzünün herkesçe fark edilemeyen hikmetlerini ifade etmiştir. Özellikle dikkatini çekeceğim ki Allah’ın razı olduğu kimselerin yüz güzelliği, yüz aydınlığı, yüzünün ışıldaması vurgulanmıştır. Bakın bir de şu var:

48- FETİH 29. “Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar … Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. …”

Yüzlerindeki secde izi” Peygamber Efendimizin, Onun şanlı Ashabının ve ümmetinin vasıflarıdır.

Yüze bakmak, Yüze bakarak onları tanımak, Yüzlerdeki parlaklığı ve “secde izini” (yani Allah’a olan yakınlıktır secde izi; Çünkü kulun Allah’a en çok yakın olduğu yer secdedir) görmek zararlı olsa idi, zannedildiği gibi Allah’ın rızasına aykırı olsa idi, küfür ya da şirk olsa idi Hz. Allah bunlara işaret etmeyeceği gibi çok açık bir biçimde yüze bakmayı ya da yüze hayal kurmayı mutlaka yasaklardı.

Haşa haddimize değil de Derdi ki “Resulümün ve ümmet-i Muhammed’in yüzünü Allah’ın rızasına değişmeyin, Onları hayal etmekten Onların yüzüne bakmaktan sakının” Haşa… Ne haddimize ki Allah’ın yerine söz uyduralım, bunları bir şeye işaret etmek için söylüyorum, Hz. Allah beni affetsin…

Yani Kur’an-ı Kerim’de “Allah güzellerinin” yüzlerinden ve hayallerinden (kısaca rabıta diyelim) sakındıran bir yasak yoktur.

İnsanların nurundan, feyzinden istifade etmek de haktır. Nitekim:

57- HADÎD 13. Münafık erkeklerle münafık kadınların, Mü’minlere: “Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım, diyeceği günde..”

Ayrıca yüze bakmak, yüzüne dönmek, yüz döndürmek… Bunların işaret ettiği bir anlam da kalb ile yönelmektir. Kalbi bir şeye, bir yere bağlamaktır, Yani Allah’a:

06- EN’ÂM 79. "Ben Hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim."

Tabi ki buradaki yüz çevirmek gönül vermek anlamındadır. Yoksa insan yüzünü Allah’a nasıl dönebilir ki?

Ehl-i Tasavvuf da yüzlerini Evliyaullah’a çevirmiştir, kalbini Allah’a bağlamak için.. Ama maksatları haşa Kamil İnsan’a tapmak değildir. Evliyaullah bir vasıtadır. Evliyaullah bir antremandır. Burası anlaşılamıyor işte. Kişi gerçekten yüzünü Allah’a çevirebilir hale gelinceye kadar bu işte uzmanlaşmış bir insandan yardım ve eğitim almış olmaktadır. Bu işi öğrendikten sonra, yeterli olguluk ve kabiliyete ulaştıktan sonra, Evliyaullah yüzünü nereye döndermişse o da oraya döndürmeye başlayacaktır!!! Belli bir aşamadan sonra kişinin Evliyaullah’a dönmesini de şiddetle yasaklamışlar, gayenin bu olmadığını ısrarla vurgulamışlardır. Anlamak isteyenler onlarca tasavvuf kitabı var baksınlar, incelesinler. Dediğimizden farklı ne göreceklerdir?

Bunun misali namazdan da anlaşılır: Çocuk baka baka, bilmeden, eğile kalka, taklid ede ede namaza başlar; ama belli bir yaşa geldi mi kendi namazını kendisi kılar! Çocuğa “yavrucum, bu amcaları (ya da teyzeleri) taklid etme, onlara bakma, onlar gibi yapma şirke düşersin!” denir mi hiç yahu!!! İnsaf eyleyiniz….

Allah’a yaklaşma, yaklaştırma konusunda Putlar ile Mürşid-i Kamiller birbirine karıştırılmasın. Putlara tapanların maksadı ile Mürşid-i Kamilin terbiyesi altına girenlerinki aynı değildir. Putta Allah’ın nuru yoktur, ama Kamil İnsan da vardır. Put’a tapanın Puttan beklentisi ile Hak aşığının Allah’a kavuşma isteği de aynı değildir. Put kendine bağlanmışa hiçbir yol ve yöntem öğretemez, ama Mürşid-i Kamiller bu iş için yetişmiş, özel eğitim almış kimselerdir. Onlar Allah yolunu elbette cansız nesnelerden iyi bilirler!

Zahirde Peygamber Efendimize Cebrail A.S kılavuzluk etmiş, yol göstermiş, ona destek ve yardımcı olmuştur. Maksat Allah’ın dinini tebliğ etmek. Ama kimse Hz. Peygamberi yüz bin haşa puta tapmakla şirkle küfürle suçlamamıştır. Çünkü, Cebrail bir vasıta, bir kılavuz, bir öğretmen… Evliyaullah da öyle..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun.” buyruluyor. (Tevbe: 119)

Bir Âyet-i kerime’sinde de şöyle buyuruyor:

İyilik ve takvâ üzerinde yardımlaşın.” (Mâide: 2)

Kişi için her ne kadar maddî yardım gerekli ise de, mühim olan mânevî yardımlaşmadır. Zirâ birincisi fânî, ikincisi ise bâkîdir, devamlıdır. Râbıta, manevi bir yardımlaşmadır.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i Şerif’lerinde:

Allah’ın öyle velî kulları vardır ki, onların gönülleri ilâhî râhmet deryâlarıdır.” buyurmuştur.

“İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah’ı hatırlamanın anahtarıdır. Onlar görüldüklerinde Allah zikrolunur.” (Câmiüs-sağîr: 2466)


(Başka Bir forumdan alıntıdır)
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
bende rabıta yaptım, bu yüzdende Allahımız'a (subhanehu ve teala) yalvara yakara tövbe ettim. Önce nakşıbediye onu gözümde canlandırdım. Tarikata kabul etmesi için ona yalvardım, sonra bir nur olarak nebi sallalahu aleyhi ve selleme, sonra Mahmud Ustaosmanoğlu'na ,falan fişman işte. Allah'ım beni affetsin.
Allah yardım etsin halifenin yokluğundan istifade islami devletin yokluğundan istifade bidat ve hurafeler diz boyu, İnşAllah (azze ve celle) İslam halifetini bir gün nasib ederse bu tür batıllar yok olacak Allah yeni müceddidler gönderecektir inşaAllah (celle celaluhu).

Çok merak ettim bak şimdi nasıl yaptın rabıtayı. Tarikata girmeden mi yaptın yoksa? Eğer girdikten sonra yaptıysan hangi dersten sonra yaptın? Rabıtayı kimler yapabiliyor. Girer girmez yapıla biliyor mu yoksa belli bir sürecimi var? Cevabını bekliyorum.
 
Katılım
4 Ara 2006
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.ehlisunnet.biz
Girdim istihareye yatılıyor sonra istihare iki taraftada çıkarsa ders almaya başlıyorsun. Yani önce tarikatli oldum sonra ders verdiler falan bende yaptım. Allah azze ve celle beni affetsin.
 
Katılım
4 Ara 2006
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.ehlisunnet.biz
Ebu Dücane, sen kendini selfi adlandiranlardanmisin?
Merak ettim

"Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır." Hac 78

"Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve: "Ben gerçekten müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?" Fussilet33
 

aHuZaR

Can kayıp can firarda
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
6,438
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Konum
Gönülistan
nezaman dan beri muslümaniz
Kalu Beladan beri Müslümaniz.
Kalu Bela ne Demektir?
Allah dünyayi ve içindeki varliklari yaratmadan evvel
öncelikle gelmis ve gelecek bütün insanlarin ruhlarini yaratmistir
Bunlari ruhlar alemi denilen bir alemde bir araya getirmistir
Daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine hitaben
- Ben sizin Rabbiniz degil miyim? diye sormustur Ruhlar da:

Evet sen bizim Rabbimizsindiye cevab vermislerdir
Ancak sana ibadet eder, senden yardim dileriz
demislerdir.
Iste bu konusmanin vuku buldugu zamana Kalu Bela denir.
Allah daha sonra insan ruhunun bu sözünde ne derece samimi ve dogru oldugunu ortaya çikarmak için
su dünyayi bir imtihan yeri olarak yaratmistir
Ve her bir ruhu ayri bir bedene yerlestirerek
onlari belli zaman araliklariyla su imtihan meydanina göndermistir
Böylece insanin önüne iki yol açilmistir
Ya akil ve iradesini iyiye kullanarak kalu beladaki gibi
Allahi Rab tanimakta devam edecektir
Yahut da iradesini ve aklini kötüye kullanarak Rabbini ve Allahini inkar edecek
Ona kulluktan kaçacak seytanin yoluna sapacaktir
Allaha sonsuz sükürler olsunki
biz Müslümanlar
Kalu bela zamaninda Rabbimize verdigimiz sözde duran kimseleriz.
Insaallah son nefesimize kadar da bu sözümüzde durmaya devam edecegiz.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst