------------------Allah’ın rahmeti boldur
Müslüman, Allahü teâlânın rahmetinin sonsuzluğunu düşünerek, ümitsiz olmamalı. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın mümine olan merhameti, annenin çocuğuna olan merhametinden daha fazladır.) [Buhari]
(Allahü teâlâ, kıyamette buyurur ki:
Dünyada bir gün beni hatırlayıp ananı, benden bir kerecik korkanı, Cehennemden çıkarın!) [Tirmizi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: İşlediği günahı affımın yanında büyük görene gazaplanırım. Eğer acele etmek şanımdan olsaydı, acele ceza verseydim, rahmetimden ümit kesenlere acele ceza verirdim.) [Deylemi]
(Mümin, Allah’ın azabının şiddetini bilseydi, Cenneti ümit etmez, kâfir de Allah’ın rahmetinin sonsuzluğunu bilseydi, Cennetten ümidini kesmezdi.) [Müslim]
(Kıyamette, [günahı sevabından çok] biri, Cehenneme götürülürken, “Ya Rabbi, dünyada sana hep hüsnü zan ettim, [rahmetinden ümit kesmemiştim]” der. Allahü teâlâ da, “Onu bırakın! Kulumu beni zannettiği gibi karşılarım” buyurur.) [Beyheki]
(Allahü teâlâ, kıyamette, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar çok kişiyi affeder. Hatta İblis bile affolunacağını umar.) [İbni Ebiddünya]
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: Ben Allah’ım, benden başka ilah yoktur. Rahmetim, gazabımı geçmiştir. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın, Onun kulu ve resulü olduğuna şehadet eden, Cennete girer.) [Deylemi]
([İhlasla] “La ilahe illallah Muhammedün Resulullah” diyen kimseye Cehennem haramdır.) [Buhari]
Kadi Yahya bin Eksemvefat edince, rüyada görüp halini sordular. O da, (Allahü teâlâ bana, “Ey kötü ihtiyar, şunları niçin yaptın” diye beni azarlayınca, beni büyük bir korku kapladı.
Ben de, “Ya Rabbi, böyle sorguya çekileceğimi bildirmediler” dedim. “Ne bildirdiler?” buyurdu.
Ben de râvilerin ismini sayarak, “Ben azimüşşan müslüman olarak saçı sakalı ağaran kuluma azap etmekten hayâ ederim” buyurduğunu bildirdiler, dedim. “Sen ve râviler sadıksınız. Ben de seni mağfiret ettim” buyurdu) diye cevap verdi.
Cehennemden iki kişiyi çıkarırlar. Allahü teâlâ, (Yaptıklarınızın karşılığını gördünüz. Çünkü ben zulmetmem) buyurduktan sonra, (Haydi tekrar Cehenneme) denilince, birisi çok hızlı yürür, diğeri ise yürümez, bekler.
Her ikisine bunun sebebini sorarlar. Hızlı yürüyen, (Emre uymamanın, söz dinlememenin neye mal olduğunu anladım, onun için, bu emri olsun yerine getireyim diye hızlı yürüyorum) der.
Diğeri ise, (Rabbime hüsn-i zan ettim. Cehennemden çıkarınca, bir daha sokmaz diye ümit ettim) der. Her ikisini de cenab-ı Hakkın ihsanı ile Cennete götürürler.
Allahü teâlânın af ve mağfiretini ümit eden müminleri ve kendisinden korkanları Cehennemden çıkaracağı, bildirilmiştir. Peygamber efendimizin şefaati de, günahı sevabından çok olan müminler içindir.
Hz. Ebu Bekir buyurdu ki:
Allah’tan korkmanızı, havf ile recayı birleştirmenizi tavsiye ederim. Çünkü Allahü teâlâ Zekeriyya aleyhisselamı ve ehl-i beytini şöyle övüyor:
(Hayır işlerinde yarışır, korku ile ümit arasında bize dua ederlerdi.) [Enbiya 90]
Hz. Ömer buyurdu ki:
(Eğer dense ki, Cennete yalnız bir kişi girecek, o kişinin kendin olduğunu ümit etmelisin! Yine dense ki, Cehenneme yalnız bir kişi girecek, o kimsenin kendin olacağını zannedip korkmalısın.)
Hz. Ali de, (Günahlarım çok, Allah beni affetmez) diyerek ümitsizliğe düşen birisine buyurdu ki: (Ümitsiz olma, Allahü teâlânın rahmeti senin günahlarından büyüktür. Rahmeti gazabını aşmıştır.)
Allahü teâlânın rahmetini ümit etmek, kulu Cennete çeken ip gibidir. Havf, yani Allah’tan korkmak ise, Cehenneme düşmemek ve Cennete gitmesi için vurulan kamçı gibidir.
Peygamber efendimiz, ölüm halindeki bir gence sorar:
- Kendini nasıl buluyorsun?
- Günahlarımdan korkuyor; fakat Allah’tan ümit kesmiyorum.
- Bu korku ile ümit, şu ölüm anında kimde bulunursa, Allahü teâlâ, ona umduğunu verir ve onu korktuğundan emin kılar. (İ.Gazali)
Mümin daima korku ile ümit arasında yaşamalıdır. Korkunun fazla olması daha iyidir. Böylece kötülüklerden kaçıp iyilik etmeye koşar. Ölürken ise ümidi korkusundan fazla olmalıdır.
Ya Rabbi! Bizleri azabından korkan ve rahmetinden ümit eden kullarından eyle!----------------------
Yukarıdaki yazıyı buraya alıntılamamın sebebi, orta yolda olduğumuz ve de edebi bildiğimiz takdirde hem korku hem de ümitle Allah'tan istememiz daha sağlıklı olacaktır diye düşünmemden... Korkumuz ümidimizi, ümidimiz korkumuzu geçmeden, haşa "bana bunu verirsen, namazlarımı daim kılacağım" gibi saçmalamadan, hakkıyla en güzel duaları yapabiliriz... Duanın kabul olma şartlarını ve de duanın hikmetlerini bilmeyenler için bazen dua dahi azap olabiliyor... Bir de tabii günümüzdeki şu meşhur sabırsızlık ve isyan hastalığı da cabası... Allah sonumuzu hayr etsin, yolunda hayırlı ve faydalı, imanla yaşayıp, imanla ölen kullarından olmak nasib etsin...