İnançer hocanın hitabeti güçlüdür, lakin tasavvuf kurumunun fonksiyonunu eksik tarif ediyor. Misyonunu unutmuş olan tasavvuf kurumlarının reklamını yapıyor..
Resûlde de kalmayacaksın demek küfürdür, diyor. Bu doğru değil! Kendinde kalmayacaksın >> ihvanda kalmayacaksın >> şeyhinde kalmayacaksın >> Resûlde kalmayacaksın >> Allah'ta kalacaksın.. Kalmak = Bekâ bulmak.. Bekâ bi şeyh veya resûl diye bir makam yoktur. Bekâbillah vardır.. Bu makamların her birisi, geçilen makamlarla çatışma içinde olmayı gerektirmez. Bilakis geçilen makamların dahi Allah için var olduğunu idrak edip hürmet etmeyi gerektirir. İşin doğrusu geçilen bir makam da yok. Merdiven gibi düşünmeyin!.. Bütünü anlayın. Edep budur. Pirine hürmet, ne için? Allah için.. Resûle hürmet ve a'nın demine verilen şeriatle amel etmek, ne için? Allah için.. Aah, ah, edep var ya edep.. Bu çok önemli.. Aslında edep, vefadır, hürmettir, saygıdır.. Edep, vesilelerle çatışmak değildir. Hikmetini anlayıp onlara teşekkür edebilmektir edep.. Bu anlamda edeplilerin en edeplisi kim? Muhammed Mustafa sallallahualeyhivesellem.. Evet. Ne diyor? Şükredici bir kul olmayayım mı, diyor..
Bekâ billah'a en güzel delil Hz. Ebubekir'in tavrıdır. Hz. Peygamber aleyhisselatüvesselam vefat ettiğinde ne oldu, iyi hatırlayın!.. Yahu bu noktaları görün daa.. Hz. Ömer, kılıcını çekti ve ''kim Muhammed öldü derse kellesini kopartırım'' dedi.. Peki, Hz. Ebubekir ne dedi, hatırlayın!.. ''Kim ki Muhammed'e taptı, bilmiş olsun ki o öldü. Kim ki Allah'a tapıyor, bilmiş olsun ki o ölmez''.. Nakşi tarikatının eşiğinin, diğer tarikatların doruğu olması bundandır.
Tasavvuf kurumunun misyonu, pusulayı düzeltmektir.. Tasavvuf dışarıda yarıştırmaz, içeride yarıştırır. Dışarıda yarıştırmak, şeriatin hakkıdır. İçeride yarıştırır derken orada tek yarış vardır. 'Ya hep, ya hiç' yarışı.. Allah ve Sen.. Sen gidecek, Allah kalacak.. Dışta ihvanını, pirini, haşa Resûlü geçmek gibi bir yarış yoktur.. İçte de, kim hangi makamda, kimi geçtim gibi kuru gürültülerin hepisi aslında dış etkilerin tesiri olacağından dışarıda ki fânî yarışlardan sayılabilir.
Fakir üzülüyor, böyle tasavvuf adına 'en' diye piyasaya sürülen insanların eksikliği hoş olmuyor. Onlar eksik anlatırsa millet bu işleri nereden öğrenecek yahu?!..